Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı

HAKEMLİ
* Bu makale hakem incelemesinden geçmiştir.
** Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim
Dalı Öğretim Üyesi; Ankara Barosu Geçmiş Dönem Yönetim Kurulu Üyesi; LL. M.
(Brussels), LL. D. (Ankara).
Üst ve Büro Araması,
Postada Elkoyma,
İletişimin Denetlenmesi
Gibi Çeşitli Koruma
Tedbirlerinin Pasif
Öznesi Olarak Kuram ve
Uygulamada Avukatın
Bağımsızlığı*
Yrd. Doç. Dr. Serhat Sinan KOCAOĞLU**

Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
2012/ 1 Ankara Barosu Dergisi 45
H A K E M L İ
ÖZ
Avukatlar, mukayeseli hukukta icra ettikleri savunma görevinin ve adil yargılanma
ilkesinin doğal sonucu olarak pek çok ülkede ceza yargılaması işlemlerinde farklı
muameleye tabi tutulmaktadırlar. Türkiye’de 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda bu nevi düzenlemeleri hayata geçirmiştir.
Ancak ülkemizde bu hususta hem kuramsal ve hem de uygulama olarak bir takım
sorunlar yaşanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Avukat, Koruma Tedbirleri, Arama, El Koyma, İletişimin
Denetlenmesi, AİHS, AİHM.
PRECAUTIONARY CRIMINAL
PROCEDURAL MEASURES VIS
A VIS INDEPENDENCE OF
ADVOCATES’ IN TURKIYE
ABSTRACT
It has become an imperative of the comparative law to accept some kind of immunities
for the application of criminal procedural law precautionary measures towards
lawyers. Turkiye being no exception for these regulations vis a vis the Turkish Code
of Lawyers’ and Turkish Criminal Procedural Law. However theoretical and practical
issues are waiting to be solved in the Turkish criminal law enforcement system.
Keywords: Lawyer, Advocate, Criminal Procedural Law, Precautionary Measures,
Search, Seizure, Telephone Tapping, Communication Monitoring, European Convetion
on Human Rights, European Court of Human Rights.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
46 Ankara Barosu Dergisi 2012/ 1
H A K E M L İ
GİRİŞ
5271 sayılı “Ceza Muhakemesi Kanunu”nun birinci kitabının, dördüncü
kısmında düzenlenmiş olan “koruma tedbirleri”, “yakalama ve gözaltı”,
“tutuklama”, “adli kontrol”, “arama ve alkoyma”, telekomünikasyon yoluyla
yapılan iletişimin denetlenmesi”, “gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme”
gibi alt bölümlere ayrılmış önlemlerdir.
Aslında bu önlemler, suçun iz ve delillerine el konulması, el konulan bu
iz ve delillerin güvenli bir şekilde saklanması, üzerine suç atılı kişinin kontrol
altına alınması maddi gerçeğe ulaşabilmek için gerekli olan ve gecikmesinde
sakınca bulunan durumlarda alınan “geçici” tedbirlerdir.[1] Bunlar geçicidirler,
çünkü, ceza muhakemesinde gerçeğin bulunulması suçun tekrardan yaşatılabilmesi
için konulmaları ve ihtiyaç kalmayınca da ortadan kaldırılmaları gerekir.[2]
Devlet aygıtının varlık sebebi adalet ve güvenliği sağlamak ise, ceza muhakemesinin
yürüyüşünde, icap eden durumlarda, koruma tedbirlerinin kullanılması
eşyanın tabiatı gereğidir. Ancak unutulmamalıdır ki koruma tedbirleri,
bireylerin temel hak ve hürriyetleri ile doğrudan ilgilidirler. Bundan dolayı,
CMK’da sadece hakim, mahkeme veya gecikmesinde sakınca görülen hallerde
cumhuriyet savcısının müteakiben hakimin onayına sunulması gereken kararı
ile kullanılmaları öngörülmüş;[3] böylece bu tedbirlerini kullanılmalarında özel
bir “hukuki hassasiyet” gösterilmesi normatif olarak sağlanmaya çalışılmıştır.[4]
Keza bu düzenlemeler ile esas hedeflenen, koruma tedbirlerinin kullanılmasında
sanıktan delile değil, delilden sanığa giderek, maddi gerçeğe ulaşılması
mekanizmasının tesis edilmesidir.[5] Bu yüzden koruma tedbirleri alınırken,
mutlaka “haklı” bir nedene dayanılmalı, tedbir ile işlendiği iddia edilen suç
arasıda “orantılılık ilkesi”nin gereklerinin gözetilmeli, “geçicilik” prensibinin
sonucu olarak da ihtiyaç kalmayınca da tedbirin ortadan kaldırılmalıdır.[6]
Devletler yargılama yetkilerini şahsilik ve de mülkilik gibi çeşitli ilkelere
dayandırırlar. Buna uygun olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti de genel veya
[1] SOYASLAN Doğan, “Ceza Muhakemesi Hukuku”, Yetkin Yayınları, Güncelleştirilmiş
4.Baskı, Ankara, 2010, s. 269; ÖZTÜRK Bahri-TEZCAN Durmuş-ERDEM Mustafa
Ruhan-SIRMA Özge et. al., “Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku”, Editör:
Bahri ÖZTÜRK, Seçkin Yayınları, Ankara, 2010, s. 379.
[2] Ibid.
[3] Arama: CMK m. 119, f. 1; Elkoyma: CMK m. 127, f. 1; Postada El Koyma: CMK m.
129, f. 1; İletişimin Tespiti, Dinlenmesi ve Kayda Alınması: CMK m. 135, f. 1
[4] Soyaslan: s. 269.
[5] ÖZTÜRK Bahri-ERDEM Mustafa Ruhan-SIRMA Özge-SAYGILAR Yasemin F. et. al.,
“Ana Hatlarıyla Ceza Muhakemesi Hukuku”, Editör: Bahri ÖZTÜRK, Seçkin Yayınları,
Ankara, 2010, s. 253.
[6] Supra note 4.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
2012/ 1 Ankara Barosu Dergisi 47
H A K E M L İ
özel nitelikteki ceza kanunlarını yer bakımından uygularken,[7] dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin uygulanması gerektiğini anayasal bir norm olarak yaşama
geçirmiştir (Any m. 10, f. 1). Bu yüzden ceza yargılaması yetkisi kullanılırken
Türk devlet aygıtı “herkes”e eşitlik ilkesi gereğince muamele yapmak zorundadır.
Dolayısıyla devletin bütün organ ve erklerini yani yasama, yürütme ve
yargıyı en üst düzeyde bağlayan eşitlik ilkesi (Any. m. 10, f. 4), bütün ceza
muhakemesi işlemlerini haliyle koruma tedbirlerini de evleviyetle kapsamaktadır.
Yani koruma tedbirleri, itham altındaki bütün şüpheli ve sanıklara aynı
usule uyularak uygulanmalıdır. Aksi durum, hukuk devleti ilkesinin inkarıdır.
Fakat burada gözden kaçırılmaması gereken bir nokta eşitliğin “mutlak”
nitelikte değil, ancak eşitler arasında varolması gereken “nispi” bir prensip olduğudur.[
8] Nitekim Anayasa Mahkemesi farklı zamanlar vermiş olduğu istikrar
bulmuş kararlarında bu hususun altını çizmiştir.[9] Açıktır ki bu yüzden koruma
tedbirlerini uygulanmasında farklı konumda olan kişilere farklı muamelede
bulunulması eşitlik ilkesinin ihlal etmez.[10]
Çalışmamız bir kısım koruma tedbirlerinin uygulanmasında, “avukat”lar
ile ilgili olarak ayrıksı bir durum olarak düzenlenmiş çeşitli hususları kuram ve
uygulama merceklerinden birlikte incelemektir. Bu bir kısım koruma tedbirlerinin
uygulanmasında avukatlar için istisnai düzenlemeler öngörülmesinin
nedeni, serbest bir meslek icra ederek kamu hizmeti gören hukukçu kişi olan
“avukat”ın (Av. K. m. 1, f. 1); aynı zamanda yargı görevi icra etmesidir (TCK
m. 6, f. 1, b. d). Zira avukatlığın amacı; hukuki münasabetlerin düzenlenmesini,
her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak
çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede
yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır
(Av. K. m. 2). Bundan dolayı avukat, uyuşmazlıkların sadece özel hukuk
[7] Türk hukukunda yer bakımından uygulama ile ilgili normatif düzenlemeler için bkz.
5237 sayılı “Türk Ceza Kanunu” m. 8-13.
[8] GÖZLER Kemal, “Türk Anayasa Hukuku”, Ekin Kitabevi, Bursa, 2000, s. 180, 181.
[9] “Anayasa Mahkemesi’nin yerleşmiş kararlarına, göre, yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden
aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Eşitlik ilkesi; birbiriyle aynı durumda olanlara
ayrı kuralların uygulanmasını veya uygulanan aynı kurallar sonucu farklı sonuçlar yaratılmasını
yasaklar. Kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla
değişik uygulama yapılması Anayasanın amaçladığı hukuksal eşitlik ilkesine açık aykırılık
oluşturmaktadır. Zaten Anayasa eylemli değil, hukuksal eşitliği tanımlamaktadır. Yoksa, bazı
yurttaşların haklı bir nedene dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine
aykırılık oluşturmaz.” Anayasa Mahkemesi Kararı, Tarih: 19. 02. 2009, Esas: 2005/116,
Karar: 2009/27, Resmi Gazete Tarih: 10. 06. 2009, Resmi Gazete Sayı: 27254; Anayasa
Mahkemesi Kararı, Tarih: 04. 10. 2006, Esas: 2002/157, Karar: 2006/97, Resmi Gazete
Tarih: 27. 03. 2007, Resmi Gazete Sayı: 26475 [Corpus İçtihat Bankası].
[10] Bkz. supra note 8.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
48 Ankara Barosu Dergisi 2012/ 1
H A K E M L İ
alanında değil ve kamu hukuku (ceza ve idare) alanlarında da çözülmesine
yardımcı olur.[11] Bu yüzden de avukat, yargının kurucu unsurlarından olan
“bağımsız” savunmayı serbestçe temsil eder (Av. K. m. 1, f. 2).
“Avukat” bağımsız olmadan, “savunma” bağımsız olamayacağından;
“savunma” bağımsız olmadan da “yargı” bağımsız” olamayacağından dolayı
hukuk devleti, demokratik yönetim gibi genel ilkeler mucibince avukata yönelik
bir takım düzenlemelerin farklılaştırılması kaçınılmadır. Bu yüzden araştırmamızın
amacı, ceza muhakemesinin yürüyüşü esnasında bir kısım koruma tedbirlerinin
uygulanırken, nispi eşitlik ilkesi gereğince farklılaştırılmış bir usule tabi
tutulması elzem olan avukatlık statüsünü, “bağımsızlık” açısından irdelemektir.
Hukuk sistemimizde avukat bağımsızlığını sağlamaya çalışan normatif
düzenlemeler nelerdir? Bu düzenlemeler uygulamada ne kadar hayata geçmektedir?
Ceza muhakemesinin diğer süjeleri koruma tedbirlerinin uygulanmasında
Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve ilgili kanunlar (CMK,
Avukatlık Kanunu) çerçevesinde hareket etmekte midirler? Adil yargılanma
hakkı ve silahların eşitliği ilkesi inceleyeceğimiz bir kısım koruma tedbirlerinin
pasif süjesi olarak avukatı güvence altına alabilmekte midir?
Savunma hakkının gereğince hayata geçmesi için, çalışmamızda bu gibi
soruların cevaplarını arayacağız. Bu yüzden sırasıyla birinci bölümde avukatın
üzerinin aranması; ikinci bölümünde avukat bürolarında arama ve elkoyma;
üçüncü bölümde avukatın postasına elkoyma; dördüncü bölümde avukatın
bürosunda ve yerleşim yerinde telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi
(tespit, dinleme ve kayda alma) başlıkları mercek altına aldıktan sonra
sonuç kısmında bu husustaki tespit, eleştiri ve önerilerimizi ortaya koyacağız.
1. Bir Koruma Tedbiri Olarak
Avukatın Üzerinin Aranması
A. GENEL OLARAK ARAMA:
Anayasamıza göre millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi,
genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş
hâkim kararı olmadıkça kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve
bunlara el konulamaz (Any. m. 20, f. 2). Aynı maddede, usulüne göre verilmiş
[11] Avukatlık, ceza muhakemesine yansıması ise “müdafi”lik ve “vekil”likte bulur. Buna göre,
ceza muhakemesinde şüpheli ve sanığın savunmasını yapan avukat “müdafi” (CMK m.
2, f. 1, b. c); katılan, suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişiyi temsil eden avukat ise
“vekil” olarak adlandırılmaktadır (CMK m. 2, f. 1, b. d).
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
2012/ 1 Ankara Barosu Dergisi 49
H A K E M L İ
hakim kararı olmadan da istisnai olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde
kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emrinin bulunması arama işleminin
anayasal dayanaklarından birisi olarak kabul edilmiştir. Anayasanın bu hükmü,
uluslararası ve iç hukuk bağlamındaki bir takım bağışıklıklar hariç tutularak,
ülkesel sınırlarımız içerisindeki herkese karşı arama işlemi yapılırken uygulanması
gereken bir genel kuraldır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre ise şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi
veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla (CMK m. 116), diğer
bir kişinin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir
(CMK m. 117, f. 1). Ancak bu hâllerde aramanın yapılması, aranılan kişinin
veya suçun delillerinin belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine
olanak sağlayan olayların varlığına bağlıdır (CMK m. 117, f. 2). Fakat, bu
sınırlama şüpheli ve sanığın bulunduğu yerler ile izlendiği sırada girdiği yerler
hakkında da geçerli değildir (CMK m. 117, f. 3).
Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde cumhuriyet
savcısının, cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin
yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Kolluk amirinin yazılı emri
ile yapılan arama sonuçları cumhuriyet başsavcılığına derhal bildirilir (CMK
m. 119, f. 1).
Arama tedbiri, CMK’ya ek olarak, 2559 sayılı “Polis Vazife ve Selahiyet
Kanunu”nda da (PVSK) hüküm altına alınmıştır. Bu kanun, henüz suç işlendiği
iddiasının ortada olmadığı durumlarda “önleme araması” adlı istisnai bir
tatbikatı düzenlemiştir.[12] Buna göre polis, tehlikenin veya suç işlenmesinin
önlenmesi amacıyla usulüne göre verilmiş sulh ceza hâkiminin kararı veya bu
sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin
vereceği yazılı emirle; kişilerin üstlerini, araçlarını, özel kâğıtlarını ve eşyasını
arar; alınması gereken tedbirleri alır, suç delillerini koruma altına alarak 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemleri yapar
(PVSK m. 9, f. 1).[13]
[12] Şen: “İnsan Hakları ve Terör Bağlamında Yakalama, Gözaltına Alma, Arama, Elkoyma ve
Tutuklama”, s. 16.
[13] “Önleme araması” olarak adlandırılan bu arama: a) 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu kapsamına giren toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapıldığı yerde
veya yakın çevresinde; b) Özel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları veya sendikaların genel kurul toplantılarının yapıldığı yerin yakın
çevresinde; c) Halkın topluca bulunduğu veya toplanabileceği yerlerde; ç) Eğitim ve
öğretim özgürlüğünün sağlanması için her derecede eğitim ve öğretim kurumlarının
idarecilerinin talebiyle ve yüksek öğretim kurumlarının içinde, bunların yakın çevreleri
ile giriş ve çıkışlarında; d) Umumî veya umuma açık yerlerde; e) Her türlü toplu taşıma
araçlarında, seyreden taşıtlarda yapılabilir (PVSK m. 9, f. 3).
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
50 Ankara Barosu Dergisi 2012/ 1
H A K E M L İ
“Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği” (AÖAY),[14] “adli” ve “önleme”
araması olmak üzere iki çeşit arama işlemini normatif alana taşımıştır. Bu çerçevede
“adlî arama”, bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek
makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya
hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi
için bir kimsenin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak
konutunda, işyerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kâğıtlarında,
eşyasında, aracında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer kanunlara
göre yapılan araştırma işlemidir (AÖAY m. 5).
Aynı yönetmelik “önleme araması”nı ise: a) Millî güvenlik ve kamu düzeninin,
genel sağlık ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin
korunması; b) Suç işlenmesinin önlenmesi; c) Taşınması veya bulundurulması
yasak olan her türlü silâh, patlayıcı madde veya eşyanın tespiti amacıyla, hâkim
kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin yazılı emriyle
kişilerin üstlerinde, aracında, özel kâğıtlarında ve eşyasında yapılan arama işlemi
olarak tanımlamaktadır (PVSK m. 9; AÖAY m. 19, f.1).
B. AVUKATIN ÜZERİNİN ARANMASI
Yukarıdaki genel açıklamalardan sonra avukatın durumuna bakacak olursak,
söylemeliyiz ki ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı
suçüstü hali dışında avukatın üzeri aranamaz (Av. K .m. 58, f. 1). Avukatlık
Kanunu’nun bu hükmü savunma hakkı (Any m. 36, f. 1; BM İHEB m. 8 ve
m. 11, f. 1; BM SMHS m. 14, f. 3, b. b ve b. d; Cenevre IV, m. 72, f. 1 ve f. 2;
AİHS m. 6, f. 3, b. b) ve sır saklama mükellefiyeti (Av. K. m. 36) çerçevesinde
avukat bağımsızlığının kolluk kuvvetleri tarafından ihlal edilmemesinin garantisi
olduğu kadar; avukat arama bahanesiyle kolluk tarafından baskı yapılmasının
veya taciz edilebilme ihtimalinin önlenilmesi olduğunu düşünüyoruz.
5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemeleri’nin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun, ceza mahkemelerini
sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza olarak ayırdıktan sonra, ağır ceza
mahkemesinin görevini 11. maddesinde belirlemiştir. Buna göre, kanunun ayrıca
görevli kıldığı haller saklı kalmak üzere, TCK’ da yer alan yağma (TCK m. 148),
irtikâp (TCK m. 250), resmi belgede sahtecilik (TCK m. 204, f. 2), nitelikli
dolandırıcılık (TCK m. 158), hileli iflas (TCK m. 161) suçları ile ağırlaştırılmış
müebbet hapis, müebbet hapis ve 10 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar
ile ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemeleri görevlidir.
Ayrıca, bazı suçlara ilişkin yargılama görevini yapmak üzere (ve eski Devlet
Güvenlik Mahkemeleri yerine) kurulmuş olan “Özel Görevli Ağır Ceza
[14] Resmi Gazete Tarih: 01.06.2005; Resmi Gazete Sayı: 25832 .
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
2012/ 1 Ankara Barosu Dergisi 51
H A K E M L İ
Mahkemeleri”nin bakmakta olduğu, CMK’nın 250. maddesinde sayılan suçlar
ile, yukarıda 5235 sayılı Kanun’un 12. maddesindeki suçlarda suçüstü halinde
yakalanan avukatın üzeri aranabilir (Av. K. m. 58, f. 1),
Maddenin lafzından da açıkça anlaşılacağı üzere avukatın üzeri sadece suç,
“ağır cezalık bir suç” olduğunda ve “suçüstü halinin varlığında” aranabilecektir.
Dolayısıyla eğer suç ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suç değilse
veya suç ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suç olsa bile eğer ortada
suçüstü hali yoksa avukatın üstü aranamaz.
Ancak öğretide ileri sürülen doğru bir görüşe göre avukatın üzerinin aranması
“sınırlı” bir işlemdir.[15] Bu sınırlama nedenleri her ne kadar temellerini
meslek sırrı kurallarında bulsa da, “önleme araması”nda avukata herhangi bir
ayrıcalık vermez.[16] Bu meyanda belirtmeliyiz ki avukatın aranması ancak
uygun bir şekilde, haklı ve gerçekten önemli güvenlik nedenlerinden dolayı
olmalıdır.[17] Avukata suç delillerinin ortaya çıkarılması amacıyla arama yapılamaz
ancak Adalet Bakanı’nın kovuşturma izni varsa bir koruma tedbiri olarak
“arama”ya başvurulabilir (Av. K. m. 58, f. 1).[18] Burada amaç avukata kişisel
olarak değil ancak mesleki olarak daha güvenli bir ortam oluşturmaktır.[19]
Burada asıl önemli husus, sadece avukat bürolarındaki uygulamalarda
değil, bütün arama ve elkoyma tatbikatlarında azami dikkat gösterilmesidir.[20]
Bu tedbirin hukukilik denetimi ayrıntılı biçimde yapılmalı, bu tedbirlerin
tatbikatı esnasında kaçınılmaz ama istisnai olarak getirilebilecek kişi hak ve
özgürlüklerine yönelik kısıtlamalar evrensel hukukun çizdiği ilke ve esaslar ile
bu çerçevede düzenlenmiş olması gereken pozitif hukuk kurallarının dışına
çıkmamalı ve keyfi bir biçimde uygulanmamalıdır.[21]
Usulüne uygun olarak yapılan önleme araması dışında, avukatın ağır cezalık
bir suçüstü hali dışında üzerinin aranması “haksız bir fiil” neticesinde idare
hukuku yönünden bir hukuka aykırılık durumu oluşturacaktır. Hukuka aykırı
[15] KUNTER Nurullah- YENİSEY Feridun-NUHOĞLU Ayşe, “Muhakeme Hukuku Dalı
Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku”, Onaltıncı Baskı, Beta Basım A.Ş (Yayın No: 1858,
Hukuk Dizisi: 847), İstanbul, Ocak 2008, s.1021; MAHMUTOĞLU Fatih Selami-
DURSUN Selman, “Müdafiin Yasaklılık Halleri”, Seçkin Yayınları, Ankara, 2004, s. 133.
“Önleme araması”, konutta, yerleşim yerinde ve kamuya açık olmayan özel işyerlerinde
ve kamuya açık olmayan işyerlerinde ve eklentilerinde icra edilemez (ÖZBEK Veli Özer-
BACAKSIZ Pınar, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Arama”, Ceza Hukuku Dergisi, Yıl:
1, Sayı: 1, Ankara, Ekim 2006, s. 155).
[16] Ibid.
[17] Mahmutoğlu/Dursun: s. 133.
[18] Ibid.
[19] Özbek/Bacaksız: s. 168.
[20] ŞEN Ersan, “İnsan Hakları ve Terör Bağlamında Yakalama, Gözaltına Alma, Arama,
Elkoyma ve Tutuklama”, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 30, Şubat 2009, s. 16.
[21] Ibid.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
52 Ankara Barosu Dergisi 2012/ 1
H A K E M L İ
olarak bir kimsenin üstünün veya eşyasının aranması ise Türk Ceza Kanunu
bağlamında “haksız arama” suçunun konusuna girer.[22] Bir mahsus suç olan
ve sadece kamu görevlilerinin işleyebileceği haksız arama suçunun cezası üç
aydan bir yıla kadar hapis cezasıdır (TCK m. 120). Çağdaş ve evrensel hukukun
kabul etmiş olduğu gibi, bir kimsenin üstünün ve eşyasının haksız aranması,
kişi özgürlüğüne karşı işlenmiş suçlardandır. Burada arama değil, haksız arama
yasaklanmaktadır. Çünkü, mevzuatın izin vermediği arama, haksız ve hukuk
aykırı aramadır.
5275 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun”
(CGTİHK) kurum görevlileri ve dış güvenlik görevlileri dahil olmak üzere,
sıfat ve görevi ne olursa olsun, ceza infaz kurumlarına girenler duyarlı kapıdan
geçmesi ve bu kişilerin üstlerinin metal detektörle aranması; eşyalarının x-ray
cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirilmesi, ayrıca şüphe hâlinde
elle aranmasını düzenlemiştir.[23] Bu cihazların bulunmadığı yerlerde arama
[22] Bu hususta ilginç bir tam yargı davası örneği için bkz. VURALDOĞAN Kemal, “Avukatın
Üzerinin Aranması Sorunu ve Avukat Vuraldoğan Davası”, http://www.turkhukuksitesi.
com/makale_187.htm (Erişim Tarihi: 15. 09. 2011). Bu makalede açılan tam yargı davası
neticesinde Ankara 3. İdare Mahkemesi’nin [ 11. 06. 2004 tarih ve 2003/1192 E ve
2004/978 K sayılı karar] davacı Av. Vuraldoğan lehine 2.500 TL tazminata hükmetmiştir.
Ancak bahsi geçen karar Ankara Bölge İdare Mahkemesi tarafından [16. 02. 2005 tarih
ve 2004/3869E ve 2005/554 K sayılı karar] ile şu gerekçe ile davacı aleyhine bozulmuştu:
“[…] Davaya konu zararın dayanağı olaya gelince; Ankara Barosu Avukatı olan davacının,
1 Mayıs 2003 günü Ankara Adliyesinden çıkıp bürosuna gitmekte iken mülki amir kararı
ile verilen izne istinaden gerekli güvenlik önlemleri kapsamında güvenlikli özel alan
haline getirilen ve belirli noktalarında güvenlik güçlerince arama yapılan giriş yerinden
geçmek istemesi üzerine üstünün aranmasına veya alternatif yoldan bürosuna gitmesinin
istenilmesine itiraz ettiği ve üzerinin aranmadan. söz konusu özel güvenlik alanı içinde
geçmeyi talep ettiği, buna izin vermeyen güvenlik görevlilerince üzerinin aranmasına izin
verdiği, ancak 1136 sayılı Yasanın 58. maddesine aykırı davranıldığından manevi yönden
uğradığı zararın tazmini istemiyle işbu davayı açtığı anlaşılmıştır.
Olayda, özel güvenlik alanından geçmek isteyen davacının üzerinin miting alanındakilerin
ve çevredekilerin can ve- mal güvenligini -saglamak üzeret herkese uygulanan önleme arama
kuralının uygulanması amacıyla aramaya tabi tutulduğu, davacının olayesnasında adli bir
görev yapmadığı ve kendisinin avukatlık veya diğer bir görevinden dolayı bir suç—isnadı
altında olmadığı, dolayısıyla 1136 sayılı Yasanın 58. maddesi hükmünün ihlalinin söz
konusu olmadığı ve tüm bunların sonucu olarak da idarenin bir hizmet kusurundan
söz edilemeyeceği sonucuna varıldığından, davacının manevi tazminat talebinin reddi
gerekirken mahkemece istemin kabulüne karar verilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı itirazının kabulüne, itiraza konu Ankara 3. İdare Mahkemesince
verilen 11.6.2004 gün ve E.2003/1192, K. 2004/978 sayılı kararın BOZULMASINA,
davacının manevi tazminat talebinin reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde
bırakılmasına, [...], 16.2.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”
[23] Avukatlar, ceza infaz kurumlarına girerken özellikle çok tedbirli olmalıdır. Zira cezaevi
girişlerinde yanlışlıkla örneğin fazladan cep telefonu sim kartını üzerlerinde unutmaları
hem cezai ve hem de disiplin sorumluluğuna sebebiyet verebilecektir. Böylesi durumlarda
eğer somut olayda unsurları oluşursa müdafi/avukat için görevi kötüye kullanma suçu
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
2012/ 1 Ankara Barosu Dergisi 53
H A K E M L İ
ve kontrol elle yapılmaktadır. CGTİHK da Avukatlık Kanunu’na paralel bir
şekilde, avukatların da üstlerinin ağır cezayı gerektiren suçüstü hâlleri dışında elle
aranamayacağını öngörmüştür. Ancak, duyarlı kapı cihazının ikazının sürmesi
hâlinde avukatların üstlerinin aranamayacağı genel kuralından ayrılınmış ve
avukatların ancak, elle aramayı kabul ettikleri takdirde kuruma girebilecekleri
düzenlenmiştir (CGTİHK m. 86, f. 3). Yine ceza infaz kurumlarına giren avukatlarca
savunmaya ilişkin olduğu yazılı olarak beyan edilen belge ve dosyalar
incelemeye tâbi tutulmaz (CGTİHK m. 86, f. 4).
Ceza infaz kurullarına girişte avukatların üstlerinin aranması ile ilgili olarak
önceki ve genel nitelikli olan Avukatlık Kanunu değil, sonraki ve özel nitelikteki
kanun olan 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki
Kanun uygulanacaktır. Elbette ki bu hüküm sadece ceza infaz kurumlarında
uygulanabileceğinden kısıtlı ve dar bir uygulama alanına sahiptir. [24]
Doğaldır ki mevcut durumda avukatların görevlerinin gereğince yerine
getirebilmesi için verilmiş olan bu hakkın kullanılması, avukatın görevi ile
sınırlı olacaktır. Yoksa mevzuattaki hiçbir düzenleme, bir kurum veya kişi yahut
merciye ayrıcalık tanır şekilde kabul edilemez.[25] Bir gece kulubünde eğlenen
ya da üzerinde bir kot ve tişört ile halı sahada futbol maçı izleyen kişinin,
üst araması esnasında avukatlık bağımsızlığını bahane etmesinin anlamsızlığı
oluşabilir. Bu konuda Yargıtay’ın vermiş olduğu bir karar şu şekildedir: “Sanığın müvekkilleri
ile görüşmek için gittiği cezaevine, çantasının içinde şarjı ve kontörü kalmamış cep telefonu
bulunduğu halde girmek isterken X-Ray Cihazı ile yapılan kontrol sonucu durumun fark
edildiği, sanığın dosyadaki kanıtlarla uyumlu bulunan ve aksi kanıtlanamayan savunmasına
göre olayın beşeri bir yanılgıdan ileri geldiği ve sanıkta cürmi kastın bulunmaması nedeniyle
atılı görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunun manevi unsurunun oluşmadığı anlaşılmaktadır”
(Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı, Esas: 2004/4-134, Karar: 2004/156; Tarih: 06. 07.
2004) [Kazancı Bilişim-İçtihat ve Bilgi Bankası].
[24] Uygulamada ceza infaz kurumlarına girişte görevliler tarafından tutuklu ve hükümlüler ile
görüşmeye gelen müdafi/avukatlar aleyhinde “gerçeğe muhalif” veya “abartılmış” tutanaklar
ile TCK m. 297’nin ihlalinden dolayı suç duyurusunda bulunulmakta ve yapılan bu ihbara
paralel olarak da barolara disiplin soruşturması açılması talebi yapılmaktadır. Genellikle
bunlara netice olarak ya cumhuriyet savcılıkları tarafından “kovuşturmaya yer olmadığı
kararı” verilmekte ya da açılan dava neticesinde manevi unsur yokluğundan (bkz. supra
note 23) “beraatle” sonuçlanmaktadır. Kolayca suistimal edilebilen bu durumun her
ne kadar sonuçta bir ceza veya disiplin müeyyidesi çıkmasa da, müdafiin savunasının
gereğince yapması üzerinde olumsuz etki doğurucu ve kişinin moralini bozucu etki
yarattığı ortadadır. Ayrıca bizce bu şekilde davranışlar ile müdafi bağımsızlığı da ihlal
edilmektedir. Düşüncemize göre bu durumun çözümü Adalet Bakanlığı’nın bu suistimali
engelleyici tedbirler almasındadır. Sorunun çözümü, hassas duyarlı ve dengeli müdafi/
avukat-görevli ilişkisinin gelişmesi olduğu kadar, taraflarda karşılıklı güven duygusunun
oluşması ile mümkündür. Yoksa, kural koymak, her şeyi çözmez.
[25] ÖZBEK Veli Özer, “Önleme Araması”, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim
Dairesi Başkanlığı, Polise Görev, Yetki ve Sorumluluk Veren Mevzuat Uygulamalarına
İlişkin Eğitim Projesi Kitabı (MUYEP), Ankara, 2007, s. 74, 75.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
54 Ankara Barosu Dergisi 2012/ 1
H A K E M L İ
ortadadır. Avukatlık görevi ile uyuşmayan bu tip haller, bahsi geçen maddenin
kapsamına girmesi mümkün değildir.
Ancak, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, kolluğun hakimden karar
alması için vakit de bulunmuyorsa, derhal işlem yapılmadığı takdirde delillerin
kaybolması veya şüphelinin kaçması, kimliğinin tespit edilememesi durumları
ortaya çıkarsa adli arama yapılabildiği gibi; derhal işlem yapılmadığı takdirde
milli güvenlik ve kamu düzen, genel sağlık veya genel ahlakın; başkalarının hak
ve özgürlüklerinin tehlikeye girmesi veya zarar görmesi, suç işlenmesinin önlenmesi,
her türlü tehlikeli maddenin veya eşyanın tespit edilememesi ihtimalinin
ortaya çıkması ve hakimden de karar alma için zaman veya imkân bulunmaması
halinde önleme araması, herkes gibi avukat içinde geçerlidir (AÖAY m. 4).
Elbette, bunun için, hayatın normal akışı çerçevesinde makul bir şüphenin
varlığı şarttır (Yön. m. 6). Kolluk, şüphelerini somut olaylara dayandırmalıdır.
Arama, hakim kararı ile olmakla birlikte, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde
cumhuriyet savcısı, savcıya ulaşılamazsa kolluk amirinin emri ile de yapılır (
AÖAY m. 7). Yönetmeliğin 8. maddesinde sayılan hallerde karar alınmadan da
arama yapılır. Aramalar mutlaka bir tutanağa bağlanır ve yapanlar tarafından
imzalanır (AÖAY m. 11).
İşte Avukatlık Kanunu’nun 58. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi
“Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında
avukatın üzeri aranamaz” hükmüne ek olarak “Bunun dışında eğer hakkında
önleme araması uygulacak kişi avukat ise o an üzerinde bulunan ve görevi ile
ilgili olduğunu beyan ettiği eşyalar aranamaz” şeklinde bir ek cümle ile avukat
bağımsızlığının önleme araması yoluyla tehdit edilmesinin önüne geçilmelidir.
Aksi takdirde avukatın üstünün her zaman önleme araması bahanesi ile
aranarak üzerindeki şüpheli veya sanık ile avukatın ilişkisine dair belge veya
çeşitli delillerin ifşa edilebilmesi veya avukatın savunma görevini gereği gibi
yapılabilmesinin önlenmesi yolu açılacaktır.
2. Bir Koruma Tedbiri Olarak Avukat
Bürolarında Arama ve Elkoyma
A. GENEL OLARAK ARAMA VE ELKOYMA
Bir koruma tedbiri olarak “arama”nın genel anlamı ile ne olduğunu,
hukuki dayanaklarını ve sınırlarını yukarıda incelemiştik. Genel olarak
“elkoyma” ise:[26] “ceza muhakemesinde delil olan ya da ileride delil olarak
[26] Öztürk/Erdem/Sırma/Saygılar et. al.: “Ana Hatlarıyla Ceza Muhakemesi Hukuku”, s. 317.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
2012/ 1 Ankara Barosu Dergisi 55
H A K E M L İ
kullanılabilecek veya müsadereye tabi olan eşyanın, eşyayı elinde bulunduran
kişinin rızası olmaksızın adliyenin eli altına alarak, eşyayı elinde bulunduran
kişinin eşya üzerindeki tasarruf yetkisini ortadan kaldırmak”tır. Uygulamada,
elkoyma kararı ya da emri şeklinde karşımıza çıkan bu tedbir genellikle
sadece “elkoyma”yı değil, aynı zamanda “arama”yı da kapsamaktadır.
Elkoyma tedbiri ancak hâkim kararı üzerine uygulanabilir (CMK m. 127, f.
1). Fakat gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde cumhuriyet savcısının, cumhuriyet
savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile de
kolluk görevlileri, elkoyma işlemini gerçekleştirebilir (id.).
B. AVUKAT BÜROLARINDA ARAMA VE ELKOYMA
Avukatlık Kanunu’na göre her avukatın büro edinme zorunluluğu vardır
(Av. K. m. 43). Bu zorunluluk öylesine önemlidir ki levhaya yazıldıktan azami
üç ay sonra her avukat üye olduğu baro bölgesinde büro sahibi olmak zorundadır
vardır (Av. K. m. 43, f. 1). Ayrıca, bürosunu değiştiren avukat, bir hafta
içerisinde baroya bilgi vermek zorundadır (Av. K. m. 43, f. 3).
Yargının üç ayağından birisi olan “savunma” adı verilen kamu hizmetini
ve buna bağlı ekonomik faaliyetlerini sürdürebilmesi büroyu avukat için çok
önemli kılar. Yani aslında büro, savunmanın her türlü faaliyetinin emin bir
şekilde yürütülmesi için varolan adeta avukatın kalesidir. Bu kale, her türlü
dış tehditten hukuken korunaklı olmalıdır. Zira, avukat ile şüpheli veya sanık
arasındaki ilişki tamamen “güven”e dayalı bir ilişkidir.
Hal böyle ilen avukat bürosunun hukuken güvenli bir kale değil de, kolaylıkla
aranabilecek bir yer olarak düşünülmesi savunma hakkını zedeler.[27] Çünkü,
bu düşünceye sahip şüpheli veya sanık, büroya görüşmeye giderken kolaylıkla
aranabilecek bir yer olduğu için avukatlık bürosuna savunması için lazım belge
ve delilleri yanında götürmez.[28] Bu durum ise açıkca şüpheli veya sanığın
savunma hakkını kısıtlar.[29] Bu yüzden, Ceza Muhakemesi Kanununda sadece
[27] DONAY Süheyl, “Meslek Sırrının Açıklanması Suçu”, İstanbul Üniversitesi Yayınları
No: 2378, Hukuk Fakültesi Yayınları No: 535, Sulhi Garan Matbaası Varisleri Koll.Şti,
İstanbul, 1978, s. 95. AİHS, herkesin özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine
saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğunu öngörmüştür (AİHS m. 8, f. 1). AİHM,
gizlilik, ketumiyet ve güvenin çok önemli olduğu müdafilik/avukatlık mesleğinin icra
edildiği bürolarının yürürlükteki kanun ve yargı kararı bağlamında da olsa gelişigüzel bir
biçimde aranamayacağını, özel hayatın ve aile hayatının korunmasını düzenleyen 8. madde
çerçevesinde yorumlayarak çeşitli kararlar vermiştir. Bu konuda bkz. Elci and Others v.
Turkey–23145/93-25091/94 [2003] ECHR 588, 13 November 2003, para. 693-700;
Niemietz v. Germany–13710/88 [1992] ECHR 80, 16 December 1992, para. 30; Roemen
and Schmit v. Luxembourg–51772/99 [2003] ECHR 102, 25 February 2003, para. 64.
Kararların tam metinleri için bkz. http://www.echr.coe.int (Erişim Tarihi: 12.03.2011).
[28] Ibid.
[29] Ibid.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
56 Ankara Barosu Dergisi 2012/ 1
H A K E M L İ
müdafiin değil, daha kapsayıcı bir yaklaşımla bütün avukat bürolarının aranması,
bürodaki belge ve eşyalara elkonulması ve avukatın postasına elkonulmasını
savunma hakkının korunması maksadıyla genel kurallardan farklılaştırılmış bir
şekilde daha özel bir güvenceye tabi kılınarak düzenlenmiştir.[30]
Görüşlerine aynen katıldığımız Prof. Dr. Faruk EREM de, bu konunun
öneminin altını şu şekilde çizmektedir: “Arama en ağır bir soruşturma tedbiridir.
Zira bu tedbir kişinin temel haklarını (mesken masuniyeti, sır masuniyeti gibi)
ihlal eder. Kolaylıkla verilen arama kararları bu tedbirin niteliğinin anlaşılamamış
olduğunu gösterir. Avukatların yazıhanelerinde arama ise daha vahim bir
haldir. Zira avukatlar tam bir güven içerisinde bulunmazlarsa mesleklerini ifa
edemezler. Avukatın bürosu basit bir iş mahalli değildir. Avukatın (müdafiin)
yazıhanesinin aranabileceğini düşünen bir müvekkilin avukatına güvenmesine
imkan yoktur. Aranabilen avukat yazıhanesi tuzak haline gelebilir. Zamanla, çok
az kişi bu tuzağa düşer. Şüphe edilen bir şahsın avukatı varsa, onun bürosunda
delil bulunabileceği ümidine kapılan zabıta, savunma emniyetine en büyük
darbeyi vurmuş olur. Zabıtaya ‘savunma özgürlüğü’nü inkar imtiyazını tanıyan
bir kanun hükmü yoktur.
‘Savunma özgürlüğü’ yalnız duruşmada serbestçe savunma yapabilme olanağı
değildir. Kişi dilediği delili getirmek veya getirmemek takdirine de sahip
bulunmalıdır. Nasıl sanık yemine zorlanamazsa, aynı şekilde elinde bulunan
delili vermeğe de zorlanamaz. Avukat yazıhanesine intikal etmiş bir delil artık
savunmanın takdirine tevdi edilmiştir.
Fransa’da Toulouse parlemanı bir avukat yazıhanesinde yapılan aramayı
ve bu sırada ele geçen bazı delillerin zaptını iptal etmişti. Bu olayın olduğu yıl
1672 idi (!)”.[31]
Bağlı kılınan bu özel güvence ve koşullar ile avukat bürolarında yapılan
“arama” ve “elkoyma”[32] faaliyetlerinde avukat ile müvekkilleri ya da şüpheli
[30] Kunter/Yenisey/Nuhoğlu: s.1021; TOROSLU Nevzat-FEYZİOĞLU Metin, “Ceza
Muhakemesi Hukuku”, Savaş Kitap ve Yayınevi, Ankara, 2006, s. 246. Alman Anayasa
Mahkemesi, müdafi hakkında yürütülecek bir soruşturma çerçevesinde, müdafiin veya
bürosunun aranması esnasında, özellikle savunma stratejisine ilişkin evrakın kovuşturma
organlarının eline geçmesi halinde, müdafi ile savunmasını üstlendiği şüpheli veya sanığın
arasındaki güven ilişkisinin olumsuz yönde etkileneceğini düşünmektedir(İSFEN Osman,
“Müdafiin Vekalet Ücreti ve Kara Parayı Aklama Suçu-30 Mart 2004 Tarihli Alman Anayasa
Mahkemesi Kararı”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı: 54, Ankara, 2004, s. 332).
[31] EREM Faruk, “Meslek Kuralları (Şerh)”, TBB Yayınları, Sevinç Matbaası, İkinci Bası,
Ankara 1973, s. 74, 75.
[32] “Elkoyma”, bir suç işlendikten sonra aydınlatmak için gerekli olan delillleri temin etmek
ve müsadereye tabi eşyayı emniyet altına almak için yapılan bir ceza muhakemesi işlemi
iken; “postada elkoyma” ise CMK m. 129’da açıkca düzenlenmiş bulunanposta hizmeti
veren her türlü resmi ve özel kuruluşta bulunan gönderirilere elkoymadır (GÖKCEN
Ahmet, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Basit Elkoyma ve Postada Elkoyma (Özellikle
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
2012/ 1 Ankara Barosu Dergisi 57
H A K E M L İ
veya sanık arasındaki ilişkilerin gizlilik içerisinde yürütülmesine, avukatın
mesleki sırlarının ve dolayısıyla savunma hakkının korunmasına hususî ihtimam
gösterildiği ve özel önem atfedildiği düşüncesi ileri sürülmüştür.[33] Fakat,
TCK’nın 6. maddesi gereğince artık yargı görevi yapanlar deyiminden hakim
ve savcılar gibi avukatları da anlamamız gerekeceğine göre, savcının veya hakimin
bürosu nasıl aranıyorsa avukatın bürosunun da aynı şekilde aranması ve
aynen oralardaki gibi el koymanın yapılması aynı zamanda savunma hakkının
gerçekleştirilmesi için gereklidir.[34] Avukat bürolarında arama ve elkoyma için
yapılan özel düzenlemenin avukat bürolarının hakim ve savcıların odaları kadar
korunaklı hale getirilmesi savunma hakkının gereğidir. Ayrıca, CMK m. 130
dikkatle incelendiğinde aramanın nedeninin kanunda yer almadığı ve bundan
dolayı da bu maddenin uhdesinde sağladığı güvence kadar savunma hakkı
ve savunma mesleği için oldukça ağır bir tehdit oluşturabilme potansiyelini
barındırdığı belirtilmektedir.[35]
Bu yüzden avukat bürolarında aramayı daha güvenceli hale getirmeyi
hedefleyen bu madde de aramanın nedeni ve kapsamını içerecek şekilde bir
kanun değişikliği yapılmalıdır. Her şeye rağmen, kanunun avukat bürolarında
arama ve elkoymayı zorlaştırmak için genel arama ve elkoyma kurallarından
saparak özel olarak yaptığı bu düzenlemenin ülkemizde savunma hakkının
gelişmesini ve daha olumluya doğru evrimleşmesini sağlayacağı kanaatindeyiz.
Bu özel düzenlemeye göre avukat büroları ancak mahkeme kararı ile
ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak cumhuriyet savcısının denetiminde
aranabilir. Bu arama esnasında kendine özgü bir işlem tanığı olarak,[36] baro
başkanı veya onu temsil eden bir avukat hazır bulundurulur (CMK m. 130, f.
1). Uygulamada, bu tür aramalarda hazır bulundurulmak üzere, baro temsilcisi
olarak, zaten daha çok meslek kıdemi fazla avukatlardan seçilmiş olan baro
yönetim kurulu üyelerinden görevlendirme yoluna gitmelerinin, çok isabetli
ve yerinde bir görevlendirme olacağı kanaatindeyiz. Çünkü avukat bürosunda
arama esnasında oluşabilecek herhangi bir olumsuz durumda, baro yönetim
kurulu üyelerinin pozisyonları gereği gerektiği durumlarda bir takım önlemler
Telefonların Gizlice Denetlenmesi)”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Döner
Sermaye İşletmesi Yayınları No: 49, Adalet Matbaacılık Tic. Ltd. Şti., Ankara, 1994, s.
5, 12).
[33] ŞAHİN Cumhur, “Ceza Muhakemesi Hukuku–I”, Seçkin Yayınları, Ankara, 2007, s. 247,
258.
[34] ÖZTÜRK Bahri–ERDEM Mustafa R.- ÖZGE Sırma–SAYGILAR Yasemin F., “Ceza
Muhakemesi Hukuku-Temel Bilgiler”, Yeni Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Yenilenmiş
4. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2006, s. 452.
[35] BAYRAKTAR Köksal, “Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Yer Alan Koruma Tedbirlerine
Genel Bir Bakış”, Legal Hukuk Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 32, İstanbul, Ağustos 2005, s. 2868.
[36] ÖZBEK Veli Özer- BACAKSIZ Pınar, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Arama”, Ceza
Hukuku Dergisi, Yıl: 1, Sayı: 1, Ankara, Ekim 2006, s. 170.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
58 Ankara Barosu Dergisi 2012/ 1
H A K E M L İ
alabilmeleri ve yetkin bir şekilde cumhuriyet savcısı, kolluk amiri, baro başkanı
gibi bazı makamlara ulaşabilerek duruma müdahale edebilmelerinin diğer
avukatlara göre daha kolay olacağı düşüncesindeyiz.
Kanun bu hükümde ceza muhakemesinde savunma yapan avukatı yani
müdafii değil ceza muhakemesi sistematiğinin dışında daha genel bir yaklaşım
ile “avukat” terimini kullanarak bütün avukatların bürolarının aranması için
savunma bağımsızlığı çerçevesinde ortak bir statü yaratmıştır ve büronun aranabilmesi
için karar verecek mercii “hakim” değil “mahkeme” olarak belirlemiştir.[37]
Ayrıca, gecikmesinde tehlike olan şartlar bile olsa avukatın bürosunda savcı
kararı ile arama yapılamaz.[38] Böylelikle, avukatların bürosunun ancak mahkeme
kararı ile aranabilmesi sağlanmış ve savunma bağımsızlığı daha sağlam
bir güvence altına alınmıştır.
Arama sonucu elkonulmasına karar verilen şeyler bakımından bürosunda
arama yapılan avukat, baro başkanı veya onu temsil eden avukat, bunların
avukat ile müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu öne sürerek karşı
koyabilir. Bu durumda bu şey ayrı bir zarf veya paket içerisine konularak hazır
bulunanlarca mühürlenir ve bu konuda gerekli kararı vermesi, soruşturma
[37] Kunter/Yenisey/Nuhoğlu: s. 1021. Bu bağlamda Özer ve Bacaksız’ın “ Avukatın şüpheli
ya da sanık olması durumunda aramaya ilişkin genel hükümlerin uygulama alanı bulacağı
söylenmelidir. Ancak hangi hükmün uygulanacağı, koşullarının bulunup bulunmadığı
hususunda dürüst işlem ilkesine uygun hareket edilmelidir” şeklindeki düşüncesine katılmak
mümkün değildir (Özbek/Bacaksız: s. 168). Aksi takdirde avukatın şüpheli veya sanık
olması durumunda genel arama kurallarına avukat bürolarını aranması konusunda
CMK m. 130 ile getirilmiş olan güvence ve istisnanın hiçbir anlamı kalmaz. Yargının
en tepesindeki kişilerden birisi olan Yargıtay Başkanı tarafından 07. 09. 2009 tarihinde
Adli Yıl açılış konuşmasında kullandığı “yandaş yargı” kavramı ile yargının siyasallaştığı ve
kutuplaştığı eleştirilerinin getirildiği bir ülkede, avukat bürosunda avukatın müvekkiline
dair yapılacak arama ile avukat için yapılacak arama arasındaki fark uygulama da kuramsal
bir fark olarak kalmaya mahkumdur. Bir yandaş yargının varlığı, ona karşıt başka bir
yandaş yargının varlığını öncel olarak gerektirir. Bu bağlamda, Yargıtay’ın en tepedeki
makamını işgal eden bir ismin eleştirisi doğrultusunda doğru olarak kabul edildiğinde,
ülkemizde, yargının “yandaş” ve mantıken bu kliğe anti-tez olarak varolması gereken bir
“karşıt yandaş” gruplar tarafından tarafsızlığını yitirmiş partizan ya da militan anlayıştaki
hakim ve savcıların mebzul miktarda var olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Bu
şartlarda avukat bürolarında genel arama ve CMK m. 130 çerçevesindeki istisnai arama
arasındaki farkı dürüst işlem ilkesi ile objektif olarak belirlenebileceğine inancımız pek
yoktur. Ayrıca CMK m. 130’un ne lafzında ve ne de amacında avukat şüpheli veya sanık
konumunda olduğunda bürosunda genel arama kurallarına göre arama yapılır şeklinde
bir yorum çıkartmak, bizce, mümkün değildir. Dolayısıyla avukat bürolarında yapılacak
aramalar ister avukatın müvekkili ile ilişkili olsun ve isterse de avukat ile ilgili olsun CMK
m. 130 düzenlemesi çerçevesinde gerçekleştirilmelidir. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in
bahsi geçen konuşması ile ilgili haber için bkz. TAHİNCİOĞLU Gökçer, “Yandaş Yargı
Uyarısı”, Milliyet, Ankara, 8 Eylül 2009. Haberin elektronik formattaki hali için bkz.
http://www.milliyet.com.tr (Erişim Tarihi 08. 09. 2011).
[38] Toroslu/Feyzioğlu: s. 246.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
2012/ 1 Ankara Barosu Dergisi 59
H A K E M L İ
evresinde sulh ceza hâkiminden, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemeden
istenir. Yetkili hâkim elkonulan şeyin avukatla müvekkili arasındaki meslekî
ilişkiye ait olduğunu saptadığında, elkonulan şey derhâl avukata iade edilir
ve yapılan işlemi belirten tutanaklar ortadan kaldırılır. Bu fıkrada öngörülen
kararlar, yirmi dört saat içinde verilir (CMK m. 130, f. 2).
Ceza Muhakemesi Kanunu avukat bürolarının aranması ile ilgili bu yaklaşımı
Avukatlık Kanunu’nun bu konudaki düzenlemesi ile benzeşmektedir.
Buna göre avukat yazıhaneleri ve konutları, ancak mahkeme kararı ile ve
kararda belirtilen olayla ilgili olarak cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro
temsilcisinin katılımı ile aranabilir (Av. K. m. 58, f.1).
Avukat bürolarında aramayı düzenleyen CMK m. 130’da var olmamasına
rağmen; avukatın bürosu ve yerleşim yerinde iletişiminin dinlenmesini düzenleyen
CMK m.136 kıyasen uygulanarak, avukatların konutlarında da arama
yapılamayacağı neticesine varılır.[39]
CMK, Avukatlık Kanunu’ndan ayrı olarak avukat bürolarında arama işlemi
bakımından avukatlık görevi ile ilişki kurularak “görev dolayısıyla” yahut “görev
sırasında” şeklinde bir ayrım yapmamış olduğu için, bu konudaki CMK ile
Avukatlık Kanunu düzenlemeleri karşılaştırıldığında, CMK’nın oldukça geniş
bir çerçevede avukatların işledikleri, görevle bağlantılı olmayan kişisel suçları
ile diğer kişilerin bu şekildeki suçlarını kapsayarak uygulama alanı bulacağı
ortaya çıkacaktır.[40]
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi avukatın bürosundaki arama kararının
özel usul güvenceleri içermeyecek ve meslek sırrı kavramını önemli bir biçimde
ihlal edecek şekilde çok genel düzenlenmiş durumunda meşru bir amaç bulunsa
dahi avukatın bürosunda arama yapılamayacağını, aksi takdirde AİHS m. 8’in
ihlal edilmiş olacağına karar vermiştir.[41]
Mahkemenin avukatlık bürosunda vereceği arama kararı için CMK’nın
arama hususundaki temel yaklaşımı kullanılmalı, kanunun 116. maddesindeki
kriterler, [42] AİHS ve AİHM içtihatları ile birlikte göz önüne alınarak yola
çıkılmalıdır.
[39] Öztürk/Erdem/Sırma/Saygılar: “Ceza Muhakemesi Hukuku-Temel Bilgiler”, s.14.
[40] GÜLŞEN Recep, “Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Arama”, Hukuki Perspektifler
Dergisi, Merkez Dağıtım Pazarlama San. Ve Tic. A.Ş., Sayı 3, İstanbul, Nisan 2007, s.
94.
[41] Niemietz/Almanya Davası, 16.12.1992-72/1991/324/396, EUGRZ XX,3-4 (31.3.1993)
45 vd. (Centel/Zafer: s.207, dn.284 ’den naklen). Paralel şekilde avukat bürosunun
aranması sonucunda elde edilen ve elektronik olarak kaydedilmiş verilerin hukuka
aykırı bir biçimde elde edilmesi ve elkonulması da AİHS’nin m. 8, f. 1’inin ihlal edeceği
belirtilmektedir (ÜNVER Yener–HAKERİ Hakan, “Ceza Muhakemesi Hukuku”, Cilt 1,
Adalet Yayınevi, Ankara, 2009, s. 372).
[42] Kunter/Yenisey/Nuhoğlu: s.1021. CMK’nın 116. maddesine göre yakalanabileceği veya
suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa, şüphelinin veya sanığın
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
60 Ankara Barosu Dergisi 2012/ 1
H A K E M L İ
Kanun, hakkında arama işlemi uygulanan kimsenin belge veya kâğıtlarını
inceleme yetkisini cumhuriyet savcısı ve hâkime vermiştir (CMK m. 122 ,
f. 1). Belge ve kâğıtların zilyedi veya temsilcisi kendi mührünü de koyabilir
veya imzasını atabilir (CMK m. 122 , f. 2). İnceleme sonucu soruşturma veya
kovuşturma konusu suça ilişkin olmadığı anlaşılan belge veya kâğıtlar ilgilisine
geri verilir (CMK m. 122 , f. 3) .
Avukat/Müdafi üzerine tevdi edilmiş bulunan meslek sırrını saklamak görevinden
dolayı kaçak sanığın adresini bildirmek zorunda değildir.[43] Bu nedenle
sanığın adresini öğrenmek için avukatın bürosunda arama yapılamaz.[44]Zira
avukata karşı yapılan hukuka aykırı arama ve elkoyma avukatın müvekkilleri
ile avukatın müdafiliğini yaptığı şüpheli veya sanığa zarar verir.[45]
3. Bir Koruma Tedbiri Olarak
Avukatın Postasına Elkoyma
A. GENEL OLARAK POSTADA ELKOYMA
Postada elkoyma, bir koruma tedbiri olarak “elkoyma”nın özel bir çeşididir.[
46] Buna göre, suçun delillerini oluşturduğundan şüphe edilen ve gerçeğin
ortaya çıkarılması için soruşturma ve kovuşturmada adliyenin eli altında olması
zorunlu sayılıp, posta hizmeti veren her türlü resmî veya özel kuruluşta bulunan
gönderilere, hâkimin veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde cumhuriyet
savcısının kararı ile elkonulabilir (CMK m. 129, f. 1).[47] Bu yüzden kesin
hükümden önce delil araçlarını ya da müsadereye tabi eşyayı güvence altına
almak için konut dokunulmazlığı, haberleşme hürriyeti, mülkiyet gibi uluslararası
insan hakları sözleşmeleri tarafından koruma altına alınmış bir takım
üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.
[43] Erem: Meslek Kuralları [Şerh], s. 77.
[44] Ibid.
[45] Ünver/Hakeri: Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 373.
[46] Öztürk/Erdem/Sırma/Saygılar et. al.: “Ana Hatlarıyla Ceza Muhakemesi Hukuku”, s. 317.
[47] Hâkim kararının veya cumhuriyet savcısının emrinin kendilerine bildirilmesi üzerine
elkoyma işlemini yerine getiren kolluk memurları, birinci fıkrada belirtilen gönderilerin
içinde bulunduğu zarfları veya paketleri açamazlar. Elkonulan gönderiler, ilgili posta
görevlilerinin huzuru ile mühür altına alınıp derhâl elkoyma kararını veya emrini veren
hâkim veya cumhuriyet savcısına teslim edilir (CMK m. 129, f. 2). Soruşturma ve
kovuşturmanın amacına zarar vermek olasılığı bulunmadıkça, alınmış tedbirler ilgililere
bildirilir (CMK m.129, f. 3). Açılmamasına veya açılıp da içeriği bakımından adliyenin
eli altında tutulmasına gerek bulunmadığına karar verilen gönderiler, hemen ilgililerine
teslim olunur (CMK m. 129, f. 4)
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
2012/ 1 Ankara Barosu Dergisi 61
H A K E M L İ
temek hak ve hürriyetlerin ihlali olarak kabul edilebileceğinden dolayı “elkoyma”
bir koruma tedbiridir.[48]
Bu tedbir sadece hâkim kararı üzerine uygulanır (CMK m. 127, f. 1).
Ancak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde cumhuriyet savcısının, cumhuriyet
savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin “yazılı” emri ile kolluk
görevlileri de, elkoyma işlemini gerçekleştirebilir (id.).
B. AVUKATIN POSTASINA ELKOYMA
CMK, genel olarak avukat ve özel olarak da müdafi bağımsızlığı açısından,
postada elkoymanın genel olarak düzenlendiği bu hükme bir ek güvence olarak
hemen takip eden 130. maddenin son fıkrasında avukatın postasına el koymayı
düzenlemiştir. Bu hükmünde sadece özel olarak ceza yargılamalarında savunma
yapan avukatın yani müdafiin değil genel olarak avukat postalarına elkoyma
ile ilgili olduğunun altını çizmek isteriz.
Postada elkoyma durumunda bürosunda arama yapılan avukat veya baro
başkanı veya onu temsil eden avukatın karşı koyması üzerine 130. madde ikinci
fıkrada belirtilen usuller uygulanır (CMK m. 130, f. 3). Karşı koymanın sebebi
elkonulan şeylerin ancak avukat ile müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait
olması olabilir. Bu öne sürülerek karşı konulduğunda, bu şey ayrı bir zarf veya
paket içerisine konularak hazır bulunanlarca mühürlenir ve bu konuda gerekli
kararı vermesi, soruşturma evresinde sulh ceza hâkiminden, kovuşturma evresinde
hâkim veya mahkemeden istenir. Yetkili hâkim elkonulan şeyin avukatla
müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu saptadığında, elkonulan şey
derhâl avukata iade edilir ve yapılan işlemi belirten tutanaklar ortadan kaldırılır.
Bu fıkrada öngörülen kararlar, yirmi dört saat içinde verilir (CMK m. 130, f. 2).
Kunter, Yenisey ve Nuhoğlu’na göre, postaya el koyma hususunda, her
ne kadar CMK 130. madde sadece “bürosunda arama yapılan avukat” tabirini
kullandığı için bürosunda arama yapılmayan fakat postasına elkonulma
işlemi yapılan avukat düzenlemenin korunması dışında kalmakta ise de genel
hükümler avukatları da koruduğu için bir hak kaybı olmayacaktır.[49] Toroslu
ve Feyzioğlu’na göre ise, postada elkoyma işlemine ilgililerce karşı çıkılabilmesi
için evleviyetle ilgililerin bu işlemden haberdar olmaları gerektiği için, avukatın
postasına elkonulması durumunda, postada elkoymanın düzenlendiği genel
mahiyetli hüküm olan CMK’nın 129. maddesinin üçüncü fıkrasında sözü edilen
“soruşturma ve kovuşturmanın amacına zarar verme” olasılığına bakılmaksızın
elkoyma işlemi avukata bildirilmelidir.[50]
[48] Öztürk/Erdem/Sırma/Saygılar et. al.: “Ana Hatlarıyla Ceza Muhakemesi Hukuku”, s. 318.
[49] Kunter/Yenisey/Nuhoğlu: s. 1044, 1045.
[50] Toroslu/Feyzioğlu: s. 246, 247.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
62 Ankara Barosu Dergisi 2012/ 1
H A K E M L İ
4. Bir Koruma Tedbiri Olarak Avukatın
Bürosunda ve Yerleşim Yerine
Telekomünikasyon Yoluyla İletişimin
Denetlenmesi (Tespit, Dinleme ve Kayda Alma)
A. GENEL OLARAK
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu “kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini
ihlâlini” (TCK m. 132); “Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda
alınması”nı (TCK m. 133); “özel hayatın gizliliğinin ihlâl edilmesini” (TCK m.
134); “kişisel verilerin kaydedilmesini” (TCK m. 135) suç saymıştır.[51]Ancak bir
takım durumlarda bu temel hak ve özgürlüklere devlet tarafından müdahale
edilmesi icap edebilir. İşte böylesi hallerde yani “bir suç dolayısıyla yapılan”
soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin “kuvvetli şüphe” sebeplerinin
varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması
durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet
savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi
tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir.
Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en
geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine
karar verilmesi halinde, tedbir cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır
(CMK m. 135, f. 1).
Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi
kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması
hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir (CMK m. 135, f. 2). verilen kararda,
yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim
aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren
kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok üç ay
için verilebilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir. Ancak, örgütün faaliyeti
çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim
bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar
verebilir (CMK m. 135, f. 3). Açıktır ki temel hak ve hürriyetlere bir müdahale
sayılabilecek ve kanunun sayılan düzenlemeleri öngörülen önlemler, bir vasıta
ile haberleşmenin “gizlice” tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ; böylelikle
temin edilen bilgilerin değerlendirilmesi telekomünikasyon yolu ile iletişimin
denetlenmesi tedbirini oluşturmaktadır.[52] Hakim, iletişimin tespiti, dinlenmesi,
[51] Sayılan bu suçların kamu görevlisi tarafından işlenilmesi ise suçun nitelikli halini oluşturur
(TCK m. 137, f. 1, b. a).
[52] Öztürk/Erdem/Sırma/Saygılar et. al.: “Ana Hatlarıyla Ceza Muhakemesi Hukuku”, s. 340.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
2012/ 1 Ankara Barosu Dergisi 63
H A K E M L İ
kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve teknik araçlar ile izlenmesini
gibi tedbirlerin birine yahut bir kaçına birden izin verirken, yapılan
talepleri kanunde öngörülen koşulları her somut olayın özelliklerine ayrı ayrı
uygulayarak karar vermelidir.[53]
B. AVUKATIN BÜROSUNDA VE YERLEŞİM YERİNE
TELEKOMÜNİKASYON YOLUYLA İLETİŞİMİN DENETLENMESİ
(TESPİT, DİNLEME VE KAYDA ALMA)
İletişim, çeşitli şekillerde insanlar arasındaki haberleşmedir.[54] Kişiler arasındaki
iletişim yani haberleşme sadece bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve
kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka
suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda denetlenebilir
(CMK m. 135, f. 1). Yukarıda kısaca açıklandığı gibi bu gibi durumlarda, hâkim
veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde cumhuriyet savcısının kararıyla
şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir,
kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir (CMK m. 135, f. 1).
Ancak şüpheli veya sanığa yüklenen suç dolayısıyla avukatın bürosu, konutu
ve yerleşim yerindeki telekomünikasyon araçları hakkında, iletişimin tespiti,
dinlenilmesi ve kayda alınması yani CMK m. 135 hükmü uygulanamaz (CMK
m. 136). Ama avukatın kendisinin tek başına veya bir üçüncü şahısla ya da
avukat olduğu kişi ile birlikte işlediği iddia edilen bir suç isnadı söz konusu
ise, avukatın her türlü telekomünikasyon aracı ile iletişimi tespit edilebilir,
dinlenebilir ve kayıt altına alınabilir. Bu hükümle kanunun yasakladığı husus
kendisine bir suç isnadı yapılmamış olan avukatın savunmasını yaptığı şüpheli
veya sanığa yapılan suç isnadı nedeniyle iletişiminin tespitinin, dinlenmesinin ve
kayıt altına alınmasıdır.[55] CMK m. 136, şüpheli veya sanığı savunan avukata/
müdafiye de suçlu gözüyle bakılamayacağını ve onun sadece yargı görevi yapan
bir görevli gibi düşünülmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Fakat, “şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi
kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması
hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir” (CMK m. 135, f. 2) hükmü ile, avukatın
tanıklıktan çekinme yetkisi (CMK’nın m. 46, f. 1, b. 1), birlikte incelendiğinde,
bu hükümler yanında CMK’nın 136. maddesinin pratik öneminin belirsizliği
[53] BIÇAK Vahit, “Suç Muhakemesi Hukuku”, Seçkin Yayınları, İkinci Baskı, Ankara, 2011,
s. 662.
[54] YILMAZ Ejder, “Hukuk Sözlüğü”, Yetkin Yayınları, 9. Baskı, Ankara, 2005, s. 702.
[55] ÜNVER Yener–HAKERİ Hakan, “Sorularla Ceza Muhakemesi Hukuku”, Türkiye Barolar
Birliği Yayınları, Şen Matbaa, Ankara, 2006, s. 199; Ünver/Hakeri: Ceza Muhakemesi
Hukuku, s. 402.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
64 Ankara Barosu Dergisi 2012/ 1
H A K E M L İ
ortadadır.[56] Bu yüzden avukat/müdafi bizzat suçu işlemek veya suça iştirak
şüphesi altında olmadıkça, şüpheli ve sanıkla yaptığı görüşmeler hangi yolla
olursa olsun dinleme ve kayda alınamaz.[57] Aksi halde savunma görevini yapamaz
duruma düşürülür. Avukatının da dinlendiğini bilen hangi şüpheli veya sanık,
savunmasını üstlenmiş avukatı olan müdafii ile konuşabilir ve üzerine atılı suç
ile ilgili korkusuzca açıklamalar yapabilir?
Her ne kadar, CMK m. 136, CMK m. 135, f. 2 ve CMK’nın 46, f. 1, b.
1 karşısında pratik önemi belirsizleşse de, bizce, avukatın bürosu, konutu ve
yerleşim yerindeki telekomünikasyon araçlarının tespiti, dinlenilmesi ve kayda
alınması ile ilgili kanunda özel düzenleme yapılması savunma hakkı çerçevesinde
olumlu bir gelişmedir. Yasa koyucu bu konuda özel düzenleme yaparak, adeta
şüpheli veya sanık ile avukatı/müdafii arasındaki iletişimin gizliliğine verdiği
önemin altını çizmiş ve bu iletişime müdahaleyi yasaklamış, savunma hakkının
gereğini yerine getirmiştir. Bu bağlamda, CMK m. 136 hükmüne aykırı olarak
avukatın iletişimi ile ilgili olarak CMK m. 135’deki tedbirlere başvurulur ise bu
tedbirler aracılığı ile doğrudan veya dolayısıyla yani tesadüfen (CMK m. 138,
f. 2) ele geçirilen hukuka aykırı deliller hiçbir şekilde değerlendirilemeyecektir
(CMK m. 217, f. 2).[58] Çünkü CMK m. 217, f. 2, yüklenen suçun ancak
hukuka uygun elde edilmiş her türlü delille ispatlanacağını hükme bağlarken,
maddenin birinci fıkrası hakimin vicdani kanaati ile takdir edeceği delillerin
sadece duruşmaya getirilmiş ve huzurda tartışılmış olanlardan ibaret olduğunu
kabul etmiştir.
Ayrıca, CMK 135. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme yalnızca
“iletişimin kayda alınmasını” yasakladığı halde, CMK 136.maddesindeki yasak
kayda alınma da dahil olmak üzere iletişimin tespiti ve dinlenmesi gibi diğer
bütün iletişimin denetlenmesi faaliyetlerini kapsamaktadır.[59] Buna ek olarak
CMK’nın 136. maddesi iletişimin denetlenmesi ile ilgili olarak avukatın büro,
konut ve yerleşim yerleri için mekâna bağlı yasak getiren bir düzenleme iken,
[56] Öztürk/Erdem/Sırma/Saygılar: “Ceza Muhakemesi Hukuku-Temel Bilgiler”, s. 487, 488.
[57] Ibid. Tanıklıktan çekinebilecek kişilerin (haliyle müdafiin de) kendisine ait olmayan
telekominikasyon araçları ile şüpheli veya sanıkla iletişimleri, görüşmelerde bu durumun
anlaşımasından itibaren, tespit ve dinleme işlemine derhal son verilmelidir (ŞEN Ersan,
“İletişimin Denetlenmesi Tedbiri”, Ceza Hukuku Dergisi, Yıl: 2, Sayı: 4, Ankara, Ağustos
2007, s. 97-137).
[58] Ünver/Hakeri: Sorularla Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 200; Ünver/Hakeri, Ceza
Muhakemesi Hukuku, s. 403. Alman Anayasa Mahkemesi de, sanıkla müdafii
arasında geçen bir telefon konuşmasının, bunlar arasında yasayla özel olarak korunan
ilişkinin dokunulmazlığına uyulmaksızın gizlice dinlenmesi sonucu elde edilen kanıtın
değerlendirilemeyeceğine karar vermiştir (ÇINAR Ali Rıza, “Hukuka Aykırı Kanıtlar”,
Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı: 55, Ankara, 2004, s. 45).
[59] Şahin: s. 272.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
2012/ 1 Ankara Barosu Dergisi 65
H A K E M L İ
CMK 135. maddesinin ikinci fıkrası bu mekânlar dışında avukatın iletişiminin
kayda alınmasını yasaklamaktadır.[60]
Kanun koyucu, CMK’ da avukatın mobil ve cep telefonları ile iletişim
özgürlüğü konusunda m. 136’da bir hüküm öngörmemiştir. Bu yüzden avukatın
mobil ve cep telefonları ile iletişiminin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması
hususunda öğretide farklı görüşler mevcuttur. Bu görüşlerin birincisine göre
şüpheli veya sanığa isnat olunan suç sebebiyle avukatın kullandığı mobil ve cep
telefonları da elbette bu yasağın kapsamında kabul edilmelidir.[61] Aksi görüş
ise avukatın telekomünikasyon araçları ile yaptığı iletişimin tespiti, dinlenmesi
ve kayda alınması ile ilgili durumları tahdidi olarak sadece avukatın konutu,
bürosu ve işyeri açısından ele almaktadır.[62] Buna göre, bu sınırlamalar sadece
bu mekânlardaki sabit telekomünikasyon araçları için getirilmiştir ve avukatın
cep telefonları bu yasağın kapsamına kanun koyucu tarafından bilerek ya da
unutularak konulmamıştır. Dolayısıyla şüpheli veya sanığa isnat olunan suç
sebebiyle dahi olsa avukatın/müdafiin kullandığı cep telefonlarının iletişimi
tespit edilebilecek, dinlenebilecek ve kayda alınabilecektir.[63] CMK m. 136’da
cep telefonu ve mobil telefonların düzenlenmemiş olması noksanlığının, avukatlat/
müdafiler de tanıklıktan çekinme yetkisine sahip kişilerden olduğu olduğu
için, şüpheli ve sanığın tanıklıktan çekinecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda
alınamayacağını öngören CMK m. 135, f. 2 hükmü ile biraz da olsa telafi edici
etki yarattığı belirtilmektedir.[64]
Her ne kadar CMK 135. maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde avukatın/
müdafiin tanıklıktan çekinebilecek kişiler arasında olması, avukatın/müdafiin
şüpheli veya sanıkla cep telefonu ile iletişiminde bir koruma sağlasa da olması
gereken hukuk açısından sakıncalı olan CMK m.136’daki yasağın içerisine
avukatın/müdafiin cep telefonu ile olan iletişimi de sokularak bu eksikliğin
giderilmesi gerekmektedir.[65]Bu konuda kanunda açıkça yapılacak olan bir
düzenleme, bu konuyu avukatın bağımsızlığı açısından normatif olarak daha
ideal bir noktaya getirecektir.
[60] Ibid.
[61] Toroslu/Feyzioğlu: s. 249; SEVÜK Handan Yokuş, “Postada El Koyma ve Telekomünikasyon
Yoluyla Yapılan İletişimin Desteklenmesi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı: 69, Ankara,
2007, s. 97 vd; Şen: İletişimin Denetlenmesi Tedbiri, s. 121.
[62] Ünver/Hakeri: Sorularla Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 200, 201; Ünver/Hakeri, Ceza
Muhakemesi Hukuku, s. 403.
[63] Ibid.
[64] Sevük: s. 119; Şen: İletişimin Denetlenmesi Tedbiri, s. 121.
[65] Ünver/Hakeri: Sorularla Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 201; Ünver/Hakeri: Ceza
Muhakemesi Hukuku, s. 403; Öztürk/Erdem/Sırma/Saygılar: “Ceza Muhakemesi Hukuku-
Temel Bilgiler”, s.487, 488; Şen: İletişimin Denetlenmesi Tedbiri, s. 121.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
66 Ankara Barosu Dergisi 2012/ 1
H A K E M L İ
SONUÇ
Nispi eşitlik ilkesinin doğal sonucu, farklı statüdekilere eşit davranmamaktır.
Bu yüzden hakimin vicdani kanaatine göre verdiği hükmün
kesin hale gelmesinden önce, bireylerin hak ve özgürlüklerine müdahale
edici bir içeriğe haiz bir kısım koruma tedbirlerinin savunma mesleğinin
temsilcisi konumunda olan avukat farklılaştırılmış şekilde uygulanması bizatihi
eşitliğin, hukuk devleti ve savunma hakkı ile birliklye ceza muhakemesi alanına
doğal yansıması olarak kabul etmek gerekecektir.
Ceza muhakemesinde alınan bir tür ihtiyati önlem olarak varsayabileceğimiz
üst arama, elkoyma, telekomünikasyon yolu ile iletişimin denetlenmesi
tedbirlerinin pasif süjesi olarak avukatın üstü, evrakları, bürosu ve konutu ile
ilgili bir kısım farklılıkları ceza muhakemesi kanununun bir parçası haline getirmek
sır tutma yükümlülüğü, güvene dayalı bir ilişki olaran müvekkil/şüpheli/
sanık ile avukat/müdafi ilişkisinin korunması açısından elzemdi. Nitekim 5271
sayılı CMK bu durumun gereğini mülga CMUK’tan daha detaylı bir şekilde
düzenleyerek yerine getirmeye çalışmıştır.
Ancak normatif alanda özellikle avukatın cep telefonunun dinlenmesi ile
ilgili düzenlemenin yapılmamış olması çağı yakalama iddiasında olan bir usul
kanunu için manidardır. Manidardır çünkü avukatın konutu ve bürosu için
getirilmiş olan telekominikasyon araçları ile yaptığı iletişimin tespiti, dinlenilmesi
ve kayda alınması düzenlenmişken; günümüzde işin icabı gereği sık
kullanımından dolayı avukatın vücudunun adeta bir uzantısı haline gelmiş
olan ve 21. Yüzyılın en önde gelen iletişim aracı olan cep telefonu ile avukatın
iletişimi koruma dışıdır. CMK m. 136’daki bu eksikliğin kanun koyucu tarafından
derhal giderilmesi gerekir.
Kanun koyucunun avukat için özellik yarattığı bir kısım koruma tedbirleri
uygulamada maalesef ki Anayasa’nın ve CMK’nın hem lafzına ve hem de
ruhuna aykırı bir şekilde hayata geçirilmektedir. Anayasa ve CMK’ya göre
mahkemelerin/hakimlerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır (Any m.
141, f. 3; CMK m. 34, f. 1). Böylesi amir hükmü karşısında, koruma tedbirleri
ile ilgili bütün kararların gerekçeli olarak verilmesi gerektiği açıktır. Halbuki
uygulamada gerek genele yönelik ve gerekse de avukatlara yönelik özel koruma
tedbirlerinin kararları gerekçesiz bir şekilde verilmektedir. Kararların gerekçeli
olması demek, kanunun soyut hükmünün kopyala-yapıştır yöntemi ile karara
şablon şekilde ithal edilmesi demek değildir. Unutulmamalıdır ki bu şekilde
kaleme alınmış gerekçeleri ne CMK ve ne de AİHS bağlamında da bir gerekçe
olarak kabul etmek mümkün değildir.
Hakim ve mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olması demek, somut
olaya göre koruma tedbiri kararının bireyselleştirerek gerekçelendirilmesi;
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
2012/ 1 Ankara Barosu Dergisi 67
H A K E M L İ
örneğin pasif süje avukat ise bu kararın daha dikkatli alınması; önlemin alınmasının
temelinde yatan kuvvetli şüpheye yönelik gerekçenin daha detaylı bir
şekilde ortaya konulmasıdır. Aksi durum, Anayasa’nın ve kanunun hükmünün
bizatihi hakimler tarafından ihlal edildiği bir hukuka aykırılık durumudur.
Son bir kaç senedir basından gözönünde olan bazı siyasi davalarda yargılanan
şüpheli ve sanıkların müdafilerinin bürolarına ve kullandıkları iletişim cihazlarına
koruma tedbirlerinin uygulandığı takip edilmektedir. Avukat bürolarında
yapılan aramaların icra tarzı, tedbiri uygulayan cumhuriyet savcısının hukuku
içselleştimiş olmasına ve karakter özelliklerine göre değişmektedir. Bireyin
lekelenmeme hakkı, hukuk devleti ilkesi, insan onurunun dokunulmazlığı
ilkesi, adil yargılanma hakkı gibi evrensel ceza muhakemesi ilkeleri, büro
aramasına katılan cumhuriyet savcısının yapısına göre hayata geçmekte ya da
adeta rafa kaldırılmaktadır. Özellikle büro aramalarında kolluğun, yaptıkları
her faaliyeti gerçek zamanlı olarak da birkaç kamera ile video ortamında kayıt
altına alınmasının mecburi olması normatif olarak düzenlenmelidir. Böylece,
tedbirin icrasında hukuka aykırı davranıldığı konusunda varolabilecek itirazlar
ortadan kalkar.
Ülkemizde bir kısım yargı ve kolluk personelinin çeşitli hukuk dışı faaliyetlerde
bulunduğu ve politize olduğu iddiaları gündemden düşmemektedir.
Özellikle siyasi davalar ile bağlantılı olarak yapılacak arama ve elkoyma işlemlerinde,
gereğince icra edilmeyen koruma tedbirlerini adaletin üzerine gölge
düşüreceği akıldan çıkarılmamalıdır. Örneğin, arama esnasında bulunabilecek
delillerin, yapılan arama esnasında ya da önceden kolluk tarafından büroya
yerleştirilmiş olabileceği gibi bir kuşkunun daha ilk baştan izale edilebilmesi
için, koruma tedbirlerin hukuka kelimesi kelimesine uygun bir şekilde ve kamu
vicdanını rahatlatacak bir biçimde yürütülmesi gerekir.
Sonuç olarak, aslında avukatların şahıslarına, üstlerine, evraklarına, bürolarına,
konutlarına ve iletişim araçlarına yönelik uygulanacak koruma tedbirleri
son çare olmalıdır. İlgili ceza muhakemesi makamları, savunmanın bir kurum
olarak korunması maksadı ile kanun koyucunun amacı ile parallel olarak bu
önlemlerin kullanılmasını mümkün oldukça tercih etmemeli; ancak mecbur
kalındığında deliller ile desteklenmiş kuvvetli şüphe nedenlerinin varlığı halinde
bu önlemlerin alınmasına gerekçeli olarak karar vermelidir. Elbette, bu şekilde
alınan koruma tedbiri kararları, kolluk tarafından kanunun lafzına ve ruhuna
uygun bir şekilde yerine getirilmelidir.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
68 Ankara Barosu Dergisi 2012/ 1
H A K E M L İ
KAYNAKÇA
BAYRAKTAR Köksal, “Yeni Ceza Muhakemesi
Kanunu’nda Yer Alan Koruma Tedbirlerine Genel Bir
Bakış”, Legal Hukuk Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 32, İstanbul,
Ağustos 2005, s. 2863-2869.
BIÇAK Vahit, “Suç Muhakemesi Hukuku”, Seçkin Yayınları,
İkinci Baskı, Ankara, 2011.
ÇINAR Ali Rıza, “Hukuka Aykırı Kanıtlar”, Türkiye Barolar
Birliği Dergisi, Sayı: 55, Ankara, 2004, s. 31-64.
DONAY Süheyl, “Meslek Sırrının Açıklanması Suçu”,
İstanbul Üniversitesi Yayınları No: 2378, Hukuk Fakültesi
Yayınları No: 535, Sulhi Garan Matbaası Varisleri
Koll.Şti, İstanbul, 1978.
EREM Faruk, “Meslek Kuralları (Şerh)”, TBB Yayınları,
Sevinç Matbaası, İkinci Bası, Ankara 1973.
GÖKCEN Ahmet, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Basit
Elkoyma ve Postada Elkoyma (Özellikle Telefonların
Gizlice Denetlenmesi)”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk
Fakültesi, Döner Sermaye İşletmesi Yayınları No: 49,
Adalet Matbaacılık Tic. Ltd. Şti., Ankara, 1994.
GÖZLER Kemal, “Türk Anayasa Hukuku”, Ekin Kitabevi,
Bursa, 2000, s. 180, 181.
GÜLŞEN Recep, “Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu’nda
Arama”, Hukuki Perspektifler Dergisi, Merkez Dağıtım
Pazarlama San. Ve Tic. A.Ş., Sayı 3, İstanbul, Nisan
2007, s. 90-97.
İSFEN Osman, “Müdafiin Vekalet Ücreti ve Kara Parayı
Aklama Suçu-30 Mart 2004 Tarihli Alman Anayasa
Mahkemesi Kararı”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı:
54, Ankara, 2004, s. 331-333.
KUNTER Nurullah- YENİSEY Feridun-NUHOĞLU Ayşe,
“Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi
Hukuku”, Onaltıncı Baskı, Beta Basım A.Ş (Yayın No:
1858, Hukuk Dizisi: 847), İstanbul, Ocak 2008.
MAHMUTOĞLU Fatih Selami-DURSUN Selman, “Müdafiin
Yasaklılık Halleri”, Seçkin Yayınları, Ankara, 2004.
ÖZBEK Veli Özer, “Önleme Araması”, İçişleri Bakanlığı
Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığı,
Polise Görev, Yetki ve Sorumluluk Veren Mevzuat
Uygulamalarına İlişkin Eğitim Projesi Kitabı (MUYEP),
Ankara, 2007.
ÖZBEK Veli Özer- BACAKSIZ Pınar, “Ceza Muhakemesi
Hukukunda Arama”, Ceza Hukuku Dergisi, Yıl: 1, Sayı:
1, Ankara, Ekim 2006, s. 145-207.
ÖZTÜRK Bahri–ERDEM Mustafa R.- ÖZGE Sırma–SAYGILAR
Yasemin F., “Ceza Muhakemesi Hukuku-Temel
Bilgiler”, Yeni Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Yenilenmiş
4. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2006.
ÖZTÜRK Bahri-ERDEM Mustafa Ruhan-SIRMA Özge-
SAYGILAR Yasemin F. et. al., “Ana Hatlarıyla Ceza
Muhakemesi Hukuku”, Editör: Bahri ÖZTÜRK, Seçkin
Yayınları, Ankara, 2010.
ÖZTÜRK Bahri-TEZCAN Durmuş-ERDEM Mustafa
Ruhan-SIRMA Özge et. al., “Nazari ve Uygulamalı Ceza
Muhakemesi Hukuku”, Editör: Bahri ÖZTÜRK, Seçkin
Yayınları, Ankara, 2010, s. 379.
SEVÜK Handan Yokuş, “Postada El Koyma ve Telekomünikasyon
Yoluyla Yapılan İletişimin Desteklenmesi”,
Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı: 69, Ankara, 2007,
s. 97-124.
ŞAHİN Cumhur, “Ceza Muhakemesi Hukuku–I”, Seçkin
Yayınları, Ankara, 2007.
ŞEN Ersan, “İnsan Hakları ve Terör Bağlamında Yakalama,
Gözaltına Alma, Arama, Elkoyma ve Tutuklama”,
Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 30, Şubat 2009,
s. 15-30.
ŞEN Ersan, “İletişimin Denetlenmesi Tedbiri”, Ceza
Hukuku Dergisi, Yıl: 2, Sayı: 4, Ankara, Ağustos 2007,
s. 97-137.
SOYASLAN Doğan, “Ceza Muhakemesi Hukuku”, Yetkin
Yayınları, Güncelleştirilmiş 4.Baskı, Ankara, 2010.
TAHİNCİOĞLU Gökçer, “Yandaş Yargı Uyarısı”, Milliyet,
Ankara, 8 Eylül 2009. Haberin elektronik formattaki
hali için bkz. http://www.milliyet.com.tr (Erişim Tarihi
08. 09. 2011).
TOROSLU Nevzat-FEYZİOĞLU Metin, “Ceza Muhakemesi
Hukuku”, Savaş Kitap ve Yayınevi, Ankara, 2006.
ÜNVER Yener–HAKERİ Hakan, “Ceza Muhakemesi
Hukuku”, Cilt 1, Adalet Yayınevi, Ankara, 2009.
Üst ve Büro Araması, Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin
Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı / S. S. KOCAOĞLU
2012/ 1 Ankara Barosu Dergisi 69
H A K E M L İ
ÜNVER Yener–HAKERİ Hakan, “Sorularla Ceza Muhakemesi
Hukuku”, Türkiye Barolar Birliği Yayınları, Şen
Matbaa, Ankara, 2006.
VURALDOĞAN Kemal, “Avukatın Üzerinin Aranması
Sorunu ve Avukat Vuraldoğan Davası”, http://www.
turkhukuksitesi.com/makale_187.htm (Erişim Tarihi:
15. 09. 2011).
YILMAZ Ejder, “Hukuk Sözlüğü”, Yetkin Yayınları, 9.
Baskı, Ankara, 2005.
AİHM KARARLARI
Elci and Others v. Turkey–23145/93-25091/94 [2003]
ECHR 588, 13 November 2003.
Niemietz v. Germany–13710/88 [1992] ECHR 80, 16
December 1992.
Roemen and Schmit v. Luxembourg–51772/99 [2003]
ECHR 102, 25 February 2003.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

TMK m.724'e mesnetle malzeme sahibinin temliken tescil talebinin kabul edilebilmesi için

önalım bedelinin depo edilmesi yargıtay kararı

Bir Taraf Lehine Usuli Kazanılmış Hak Doğmadıkça Hakimin Verdiği Ara Karardan Rücu Edebileceği