İflasın Kaldırılması

I
KİŞİSEL KABUL VE AÇIKLAMA
Yüksek Lisans tezi olarak hazırladığım “İflasın Kaldırılması” adlı çalışmamı
bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazdığımı,
faydalandığım eserlerin kaynakçada gösterdiklerimden ibaret olduğunu, bunlara atıf
yaparak yararlanmış olduğumu belirtir ve bunu şeref ve haysiyetimle doğrularım.
Hakan ALBAYRAK
II
ÖZET
İflasın kaldırılması İİK’nun 182. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre
iflasın kaldırılmasının istenebileceği haller üç tanedir. Bunlardan ilki, bütün
alacaklıların istemlerini geri alması, ikincisi bütün alacakların itfa edilmesi, üçüncüsü
ise akdolunan konkordatonun tasdikidir. Bu üç halde, iflasın açılmasına karar veren
mahkemeden iflasın kaldırılması talep edilebilir. İlk iki halde iflasın kaldırılmasını
müflis isterken, son durumda yani konkordatonun tasdiki halinde iflasın
kaldırılmasını iflas idaresi istemelidir. İflasın kaldırılması, alacak hakkındaki
taleplerin kaydı için muayyen müddetin bitiminden iflasın kapanmasına kadar
istenebilir.
İflasın kaldırılmasıyla birlikte iflasın, kural olarak tüm sonuçları geriye etkili
olarak ortadan kalkmaktadır. Ancak iflasın tüm sonuçlarının geriye etkili olarak
ortadan kalkacağına ilişkin bazı istisnalar mevcuttur. İflasın kaldırılmasının en
önemli sonucu müflisin, iflasın açılması ile kaybetmiş olduğu tasarruf yetkisini
yeniden kazanmasıdır. İflasın kaldırılmasına karar veren mahkeme, iflasın
kaldırılması kararıyla birlikte müflisin serbestçe tasarrufta bulunabilmesi için masaya
giren malvarlığının müflise iadesine karar verir.
İflasın kaldırılmasının özel hukuk bakımından sonuçlarının yanında kamu
hukuku bakımından da sonuçları vardır. Özellikle iflasın kaldırılmasının, iflasın
kamu hukuku bakımından doğan sonuçlarına ne ölçüde etki edeceğine ilişkin
tartışmalar mevcuttur. Bu tartışmalara tezimizde ayrıntılı bir biçimde girilmeye
çalışılmıştır.
III
ZUSAMMENFASSUNG
Der Widerruf des Konkurses ist im Art. 182 des Zwangsvollstreckungs- und
Konkursrechts geregelt. Nach dem Art. 182 des Zwangsvollstreckungs- und
Konkursrechts beschließt das Konkursgericht, dass es den Konkurs widerruft und
dem Schuldner das Verfügungsrecht über sein Vermögen zurückgibt, wenn er von
jedem Gläubiger eine schriftliche Erklärung vorlegt, dass dieser seine
Konkurseingabe zurückzieht; oder wenn er nachweist, dass sämtliche Forderungen
getilgt sind; oder wenn ein Nachlassvertrag zustande gekommen ist. Der Widerruf
des Konkurses kann zur Eintragung der Forderungsansprüche vom Ablauf der
Eingabefrist an bis zum Schluss des Verfahrens verfügt werden. Der Widerruf des
Konkurses wird öffentlich bekannt gemacht. Demnach kann der Widerruf des
Konkurses für drei Fälle verlangt werden. Im ersten Fall handelt es sich um die
Zurückziehung der Forderungen jedes Gläubigers, im zweiten um die Tilgung
sämtlicher Forderungen und im dritten um das Zustandekommen eines
Nachlassvertrags. In diesen drei Fällen kann der Widerruf des Konkurses von dem
Gericht verlangt werden, welches die Konkurseröffnung verfügt hat. Während der
Gemeinschuldner in ersten beiden Fällen den Widerruf des Konkurses verlangen
kann, kann im letzten Fall bzw. im Falle des Zustandekommens eines
Nachlassvertrags der Widerruf des Konkurses von der Konkursverwaltung bestimmt
werden. Der Widerruf des Konkurses kann zur Eintragung der Forderungsansprüche
vom Ablauf der Eingabefrist an bis zum Schluss des Verfahrens verlangt werden.
Mit dem Widerruf des Konkurses sind in der Regel sämtliche Folgen des
Konkurses rückwirkend getilgt. Im Hinblick auf die rückwirkende Tilgung
sämtlicher Folgen des Konkurses gibt es jedoch einige Ausnahmen. Die wichtigste
Folge des Widerrufs des Konkurses ist es, dass der Gemeinschuldner seine
Verfügungsbefugnis wieder gewinnt, welche er mit der Konkurseröffnung verloren
hat. Das Gericht, welches die Konkurseröffnung verfügt hat, beschließt die Rückgabe
des auf die Konkursmasse übergegangenen Vermögens an den Gemeinschuldner,
damit er mit dem Beschluss des Widerrufs des Konkurses über sein Vermögen frei
verfügen kann.
IV
Neben den Folgen des Widerrufs des Konkurses in Bezug auf das Privatrecht
gibt es auch die Folgen bezogen auf das öffentliche Recht. Vor allem ist es
umstritten, inwiefern sich der Widerruf des Konkurses auf die hinsichtlich des
öffentlichen Rechts entstandenen Folgen auswirken wird. Darauf ist in unserer Arbeit
eingehend eingegangen worden.
V
İÇİNDEKİLER
KİŞİSEL KABUL VE AÇIKLAMA............................................................................I
ÖZET .......................................................................................................................... II
ZUSAMMENFASSUNG........................................................................................... III
İÇİNDEKİLER ........................................................................................................... V
KISALTMALAR.......................................................................................................IX
GİRİŞ ........................................................................................................................... 1
A. İNCELEME PLANI................................................................................................ 2
B. KONUNUN SINIRLANDIRILMASI .................................................................... 2
1. BÖLÜM
İFLASIN AÇILMASI, HUKUKİ SONUÇLARI, İFLASIN KALDIRILMASININ
AMACI, HUKUKİ NİTELİĞİ VE BENZER KURUMLARDAN FARKI
§ 1. İFLASIN AÇILMASI VE HUKUKİ SONUÇLARI............................................ 4
A. İFLASIN AÇILMASI ......................................................................................... 4
B. İFLASIN AÇILMASININ HUKUKİ SONUÇLARI ...................................... 5
I. İflasın Özel Hukuk Bakımından Sonuçları ...................................................... 5
1. İflasın Müflise Etkisi........................................................................................ 5
a. İflasın Müflisin Malvarlığına Etkisi..................................................... 5
b. İflasın Müflisin Tasarruf Yetkisine Etkisi............................................ 6
aa. Müflisin Tasarruf Yetkisinin Kısıtlanması .................................. 6
aaa. Amaç............................................................................................ 6
bbb. Kapsam......................................................................................... 7
bb. Takiplerin Durması ve Düşmesi ................................................ 10
cc. Hukuk Davalarının Durması ...................................................... 11
2. İflasın, İflas Alacaklılarına Etkisi .................................................................. 14
a. İflas Alacağı ....................................................................................... 14
aa. Müflisten Alacaklı Olanların Alacağının İflas Alacağı Haline
Gelmesi .................................................................................................. 14
bb. Özellik Gösteren Bazı İflas Alacakları ............................................ 16
aaa. Müeccel Alacaklar ...................................................................... 16
bbb. Şarta Bağlı Alacaklar ................................................................. 17
ccc. Konusu Para Olmayan Alacaklar................................................ 18
ddd. Yabancı Para Alacakları............................................................. 20
eee. Faiz Alacakları............................................................................ 21
fff. Vergi Alacakları........................................................................... 22
b. İflasın Sözleşmeler Üzerindeki Etkisi................................................ 24
aa. Genel Olarak..................................................................................... 24
bb. İflasın Sözleşmelerin Mevcudiyetine Etkisi..................................... 26
cc. İflas İle Sona Ermeyen ve Hakkında m. 198 ve BK. m. 82 nin
Uygulama Alanı Bulduğu Sözleşmeler.................................................. 27
3. Masa Alacağı.................................................................................................. 29
II. İflasın Kamu Hukuku Bakımından Sonuçları................................................ 30
1. Genel Olarak .................................................................................................. 30
2. Adi iflas.......................................................................................................... 31
3. Taksiratlı İflas ................................................................................................ 32
4. Hileli İflas ...................................................................................................... 34
VI
§2. İFLASIN KALDIRILMASININ DÜZENLENİŞ YERİ VE AMACI................. 34
A.İFLASIN KALDIRILMASININ DÜZENLENİŞ YERİ ................................... 34
B. İFLASIN KALDIRILMASININ AMACI ........................................................ 36
§3. İFLASIN KALDIRILMASININ HUKUKİ NİTELİĞİ VE BENZER
KURUMLARDAN FARKI................................................................................. 37
A. İFLASIN KALDIRILMASININ HUKUKİ NİTELİĞİ ................................ 37
I. İflasın Kaldırılmasının Çekişmeli Yargı-Çekişmesiz Yargı içindeki Yeri .... 37
II. Hukuki Niteliği .............................................................................................. 38
B. İFLASIN KALDIRILMASININ BENZER HUKUKİ KURUMLARDAN
FARKI ................................................................................................................ 43
I. İflasın Kapanmasından Farkı.......................................................................... 43
II. İflasın Ertelenmesinden Farkı........................................................................ 43
2. BÖLÜM
İFLASIN KALDIRILMASININ İSTENEBİLECEĞİ DURUMLAR VE
İFLASIN KALDIRILMA USULÜ
§ 4. İFLASIN KALDIRILMASININ İSTENEBİLECEĞİ DURUMLAR................ 45
A. GENEL OLARAK.........................................................................................45
B. BÜTÜN ALACAKLILARIN TALEPLERİNİ GERİ ALMIŞ OLMASI...... 47
I. Bütün Alacaklılar Kavramı ............................................................................ 47
1. Genel Olarak .................................................................................................. 47
2. Alacakların Masaya Yazdırılıp Yazdırılmaması Açısından........................... 48
3. Sıra Cetveline Kabul Edilip Edilmemesi Açısından İflas Alacaklıları .......... 49
4. Masa Alacağı.................................................................................................. 50
II. Geri Alma Kavramı........................................................................................ 51
1. Genel Olarak .................................................................................................. 51
2. Talep Kavramı................................................................................................ 51
3. Geri Alma Kavramı........................................................................................ 53
C. BÜTÜN ALACAKLARIN İTFA EDİLMİŞ OLMASI................................. 55
I. İtfa Kavramı ................................................................................................... 55
II. İtfanın Kim Tarafından Yapılacağı Sorunu.................................................... 56
1. Müflis Tarafından İtfanın Yapılıp Yapılamayacağı....................................... 56
2. Üçüncü Kişi Tarafından İtfanın Yapılıp Yapılamayacağı ............................. 57
III. Hangi Alacakların İtfa Edilmesi Gerektiği ............................................ 58
D. KONKORDATONUN TASDİK EDİLMİŞ OLMASI.................................. 60
I. Genel Olarak .................................................................................................. 60
II. Konkordatonun Türleri ve İflasın Kaldırılmasının Hangi Konkordato
Türlerinde Talep Edilebileceği....................................................................... 61
III. Konkordatonun Tasdik Edilmiş Olması................................................. 65
1. Genel Olarak .................................................................................................. 65
2. İflas İçi Konkordatonun Tasdikine İlişkin Şartlar.......................................... 65
3. Konkordatonun Tasdikinin İflasın Kaldırılmasına Etkisi .............................. 68
IV. İflas İçi Konkordatonun Feshinin İflasın Kaldırılmasına Etkisi ............ 70
1. Genel Olarak .................................................................................................. 70
2. Bir Alacaklı İçin Konkordatonun Feshinin İflasın Kaldırılmasına Etkisi...... 71
3. Bütün Alacaklılar İçin Konkordatonun Feshinin İflasın Kaldırılmasına Etk. 72
§ 5. İFLASIN KALDIRILMASININ USULÜ.......................................................... 74
A. İFLASIN KALDIRILMASINI KİMLERİN TALEP EDEBİLECEĞİ ......... 74
I. Bütün Alacaklıların Taleplerini Geri Almış Veya Bütün Alacakların İtfa
Edilmiş Olması............................................................................................... 74
VII
II. Konkordatonun Tasdik Edilmiş Olması Durumunda.................................... 77
B. İFLASIN KALDIRILMASININ TALEP EDİLEBİLECEĞİ SÜRE............ 79
I. Bütün Alacaklıların Taleplerini Geri Almış Veya Bütün Alacaklıların İtfa
Edilmiş Olması Durumunda........................................................................... 80
II.Konkordatonun Tasdik Edilmiş Olması Durumunda..................................... 82
C. GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME ......................................................... 83
I. Görevli Mahkeme ........................................................................................... 83
II. Yetkili Mahkeme ........................................................................................... 84
D. YARGILAMA USULÜ.................................................................................... 85
I. Bütün Alacaklıların Taleplerini Geri Almış Veya Bütün Alacakların İtfa
Edilmiş Olması Durumunda........................................................................... 85
II.Konkordatonun Tasdik Edilmiş Olması Durumunda..................................... 86
E. İFLASIN KALDIRILMASI NEDENLERİNİN İSPATI .................................. 87
I. Bütün Alacaklıların Taleplerini Geri Alması Halinde................................... 88
II. Bütün Alacakların İtfa Edilmiş Olması ......................................................... 90
III. Konkordatonun Tasdik Edilmiş Olması................................................. 91
F.İFLASIN KALDIRILMASI HAKKINDA MAHKEMECE VERİLEBİLECEK
KARARLAR VE BU KARARLARA KARŞI BAŞVURULABİLECEK
KANUN YOLLARI ........................................................................................... 92
I. İflasın Kaldırılması Talebi Üzerine Mahkemece Verilebilecek Kararlar....... 92
1. İflasın Kaldırılması Talebinin Kabulü ........................................................... 92
2. İflasın Kaldırılması Talebinin Reddi.............................................................. 92
II. İflasın Kaldırılması Sonunda Verilen Kararlara Karşı Kanun Yollarına
Başvurulması.................................................................................................. 93
1. Temyiz ........................................................................................................... 93
a. Temyiz Süresi ve Bu Sürenin Başlangıcı........................................... 95
b. Temyiz Talebinde Bulunabilecek Olanlar ......................................... 97
aa. İflasın Kaldırılması Talebinin Kabulü Halinde ................................ 97
bb. İflasın Kaldırılması Talebinin Reddi Halinde .................................. 98
2. Karar Düzeltme .............................................................................................. 99
İflasın kaldırılmasının temyizinde parasal sınırın uygulanıp
uygulanmayacağı konusunda söylediklerimiz burada da geçerlidir. İflasın
kaldırılmasının çekişmesiz yargı işi olması sebebiyle, karar düzeltme
içinde parasal bir sınırın uygulanmaması gereklidir. ................................. 99
a. Karar Düzeltme Süresi ........................................................................... 99
b.Karar Düzeltme Talebinde Bulunabilecek Olanlar ............................... 100
3. Yargılamanın Yenilenmesi .......................................................................... 100
4. İstinaf ........................................................................................................... 101
a. Genel Olarak......................................................................................... 101
b. İstinaf Mahkemelerinin Kurulmasının İflasın Kaldırılması Kararlarına
Karşı Gidilebilecek Olan Kanun Yoluna Etkisi ....................................... 101
G. İLAN............................................................................................................ 102
3. BÖLÜM
İFLASIN KALDIRILMASININ SONUÇLARI
§ 6. İFLASIN KALDIRILMASININ ÖZEL HUKUK BAKIMINDAN
SONUÇLARI..................................................................................................... 105
A. GENEL OLARAK....................................................................................... 105
VIII
B. MÜFLİSİN TASARRUF YETKİSİNİ YENİDEN KAZANMASI ............ 105
C. İFLASIN KALDIRILMASININ TAKİPLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ ...... 107
D. İFLASIN KALDIRILMASININ, MÜFLİSİN TARAF OLDUĞU HUKUK
DAVALARINA ÜZERİNDEKİ ETKİSİ......................................................... 111
E. İSTİHKAK İDDİASI VE DAVASINA ETKİSİ.............................................. 112
F. İFLASIN KALDIRILMASININ, İFLAS İDARESİNİN İŞLEMLERİNE
ETKİSİ VE İFLASIN KALDIRILMASI TALEBİ ÜZERİNE İFLAS
MASASINDAKİ MALLARIN SATIŞININ DURDURULUP
DURDURULAMAYACAĞI ........................................................................... 114
I. İflasın Kaldırılmasının, İflas İdaresinin İşlemlerine Etkisi............................... 114
II. İflasın Kaldırılması Talebi Üzerine İflas Masasındaki Malların Satışının
Durdurulup Durdurulamayacağı .................................................................. 116
G. İFLASIN KALDIRILMASININ, ZAMANAŞIMINA ETKİSİ.................. 118
H. İFLASIN KALDIRILMASININ İFLAS ALACAKLARINA ETKİSİ....... 118
I. İflas Alacağı Haline Gelen Konusu Para Alacağı Olmayan Alacaklar ........ 118
II. Muaccel Alacaklar....................................................................................... 119
III. Yabancı Para Alacakları............................................................................. 120
IV.Faiz Alacakları............................................................................................ 120
V. Vergi Alacakları........................................................................................... 121
I. İFLASIN KALDIRILMASININ SÖZLEŞMELERE ETKİSİ......................... 122
I. İflasın Kaldırılmasının İflasın Açılmasıyla Sona Eren Sözleşmeler Üzerindeki
Etkisi ............................................................................................................ 122
II. İflasın Kaldırılmasının İflas İle Sona Ermeyen Sözleşmeler Üzerindeki
Etkisi ............................................................................................................ 123
1. İflas İle Sona Ermeyip Aynen ifasına Karar Verilen Sözleşmeler............... 123
2. İflas İle Sona Ermeyip Aynen İfanın Reddine Karar Verilen Sözleşmeler . 125
J. İFLASIN KALDIRILMASININ ŞİRKETLERE ETKİSİ ............................... 126
I. Genel Olarak................................................................................................. 126
II. Sermaye Şirketlerine Olan Etkisi ................................................................ 126
III. Şahıs Şirketlerine Etkisi ............................................................................. 129
§7. İFLASIN KALDIRILMASININ, İFLASIN KAMU HUKUKU BAKIMINDAN
SONUÇLARINA ETKİSİ ................................................................................. 133
A. ADİ İFLAS .................................................................................................. 133
B. TAKSİRATLI VE HİLELİ İFLAS.............................................................. 135
I. İflasın Kaldırılmasının Cezalandırmaya Engel Olup Olamayacağı.............. 135
1. Bütün Alacaklıların Taleplerini Geri Alması Veya Bütün Alacakların İtfa
Edilmesi Nedeniyle İflasın Kaldırılmasının, Cezalandırmaya Engel Olup
Olamayacağı................................................................................................. 135
2. Konkordatonun Tasdiki Suretiyle İflasın Kaldırılmasının Cezalandırmaya
Engel Olup Olamayacağı ............................................................................. 137
II. İflasın Kaldırılmasının İtibarın İadesine Etkisi ........................................... 138
SONUÇ.................................................................................................................... 141
KAYNAKÇA........................................................................................................... 148
IX
KISALTMALAR
ABD. : Ankara Barosu Dergisi
AD. : Adalet Dergisi
AktG. :Aktiengesetz
AÜHFD. : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
Av. K. : Avukatlık Kanunu
Batider . : Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Dergisi
BGE. : Entscheidungen des schweizerischen Bundesgerichts, amtliche
Sammlung (İsviçre Federal Mahkemesi Kararları Dergisi)
BK. : Borçlar Kanunu
bkz. : Bakınız
C. : Cilt
c. : Cümle
Çev. : Çeviren
Diss. : Dissertation (doktora tezi)
dn. : dipnot
HD. : Yargıtay Hukuk Dairesi
HGK. : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
HUMK. : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu
İCK : İsviçre Ceza Kanunu
İBD. : İstanbul Barosu Dergisi
İİD. : İcra ve İflas Dairesi
İİK. : İcra İflas Kanunu
İÜHFM : İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası
K. : Kanun
krş. : Karşılaştırınız
X
m. : madde1
MK : Medeni Kanun
R.G. : Resmi Gazete
s. : Sayfa
S. : Sayı
SchKG : Bundesgesetz über Schuldbetreibung und Konkurs
SJK : Schweizerische Juristenzeitung
s. K : Sayılı Kanun
TD. : Ticaret Dairesi
TNBHD : Türkiye Noterler Birliği Hukuk Dergisi
TTK. : Türk Ticaret Kanunu
TSN : Ticaret Sicil Nizamnamesi
vd. : ve devamı / ve diğerleri
Y. : Yargıtay
YKD. : Yargıtay Kararları Dergisi
YTCK : Yeni Ceza Kanunu
yuk. : Yukarıda
1 Metinde yer alan sadece (m.) kısaltması İcra ve İflas Kanunu maddelerini gösterir. Başka bir kanun
maddesinden söz edilecekse, o kanun ayrıca belirtilecektir.
1
GİRİŞ
İnceleme konumuz, iflasın kaldırılmasıdır. İflasın kaldırılması İcra ve İflas
Kanunumuzun 182. maddesinde düzenlenmiştir. Ayrıca İİK’ nun “İflastan sonra
Konkordatoyu” düzenleyen 309. maddesinde de iflasın kaldırılmasından
bahsedilmiştir.
İflasın kaldırılması, m. 182’ye göre üç durumda mümkündür. Bunlar, bütün
alacaklıların alacak taleplerini geri almaları, bütün alacakların itfa edilmesi veya
akdolunan konkordatonun tasdik edilmesidir. Bu üç durumda, borçlu hakkında
açılmış bulunan iflas kaldırılır. Ancak iflasın kaldırılmasının iflasın kapanmasından
farklı olarak, iflas ile meydana gelmesi gereken neticeleri engelleyici bir özelliği
vardır. Bu nedenle müflis, iflasın bazı neticelerinden kurtulmak için, hakkında
açılmış bulunan iflası kaldırtmak isteyebilir. Kanunkoyucu da bu ihtiyacı görerek
iflasın kaldırılması müessesini düzenlemiştir.
İflasın kaldırılması, bizim hukukumuza, kaynak kanun olan İsviçre Federal
İcra ve İflas Kanunu ile girmiştir. İsviçre Federal İcra ve İflas Kanunu’nun
“Widerruf des Konkurses” başlıklı 195. maddesi iflasın kaldırılması kurumunu
düzenlemektedir. Ancak kanun iktibas edilirken, kaynak kanunda bulunmayan
“bütün alacakların itfası suretiyle iflasın kaldırılması” hali de kanunumuza
eklenmiştir. Bu durum, iflasın kaldırılmasının, İcra ve İflas Kanunumuzun bize ait
hükümlerinden biri olduğunun göstergesidir.
Kaynak kanunundan bu ayrılış aslında sistematik açıdan bazı sorunları da
beraberinde getirmiştir. Çünkü iflas ile tasarruf ehliyeti kısıtlanan müflisin, iflas
idaresinin denetimi olmadan, bütün alacakları nasıl ödeyebileceği bir sorun teşkil
edecektir. Bu durum zaten uygulamada bir takım sorunlara da yol açmaktadır.
İflasın kaldırılması halinde oluşan sorunların bir kısmı da iflasın
kaldırılmasının sonuçlarında görülmektedir. Çünkü iflasın kaldırılması, iflas ile
oluşan sonuçları geriye etkili olarak kaldırır. Ancak bu her zaman mutlak değildir ve
bu durum bazı sorunlara yol açmaktadır.
İşte bu çalışmanın seçilmesindeki amaç, iflasın ağır neticelerinden kurtulmayı
sağlayan böyle bir hukuki kurumun doktrinde fazla irdelenmemesi ve bu konuda
yazılmış bir makale dışında ne bir monografik eserin, ne de kapsamlı bir çalışmanın
yapılmamış olmasıdır. Biz bu çalışmamızla, iflasın kaldırılması ile oluşan bu
2
sorunları, yüksek lisans tezi çerçevesinde elimizden geldiği kadar incelemeye
çalışacağız.
A. İNCELEME PLANI
İncelememizin ilk bölümünde, konumuz açısından arz ettiği önem dolayısıyla
öncelikle, iflasın açılması kavramı ile iflasın özel hukuk bakımından ve kamu
hukuku bakımından sonuçları incelenecektir.
Daha sonra, çalışmamızın asıl konusu olan iflasın kaldırılmasına girilecek ve
yine bu bölümde iflasın kaldırılmasının düzenleniş biçimi ve amacı incelendikten
sonra, iflasın kaldırılmasının hukuki niteliği tespit edilmeye çalışılacak ve iflasın
kaldırılmasının benzer kurumlarla farkı incelenecektir.
İkinci bölümde, iflasın kaldırılmasının istenebileceği durumlar olan bütün
alacaklıların taleplerini geri almış olması, bütün alacaklıların itfa edilmiş olması ve
konkordatonun tasdik edilmesi suretiyle iflasın kaldırılması durumları ayrı ayrı
incelendikten sonra, iflasın kaldırılmasının usulü incelenecektir.
Üçüncü ve son bölümde, iflasın kaldırılmasının sonuçlarına değinilecek ve bu
başlık altında iflasın kaldırılmasının özel hukuk alanında meydana getirdiği sonuçlar
ile kamu hukuku alanında meydana getirdiği sonuçlar ayrı olarak incelenecektir.
İncelememiz, iflasın kaldırılması konusunda yapacağımız genel bir
değerlendirme (sonuç) ile sona erecektir.
B. KONUNUN SINIRLANDIRILMASI
Çalışma konumuz m. 182’de düzenlenen iflasın kaldırılmasıdır. Çalışma
konumuzun daha ayrıntılı incelenebilmesi için konu sadece bununla sınırlandırılmış
ve bu sebeple m. 183’de düzenlenen “reddolunmuş bir miras tasfiyesinin
durdurulması” başlıklı durum inceleme konumuzun dışında bırakılmıştır. Her ne
kadar, reddedilmiş bulunan mirasın iflas usulü ile tasfiyesi sırasında tasfiyenin
durdurulması, m. 182’deki iflasın kaldırılması sonuçlarını doğursa bile, göstermiş
olduğu özellikler, şartları ve sonuçları birbirinden farklıdır. Bu yüzden, konu sadece
tez başlığımızdaki iflasın kaldırılması ile sınırlı tutulmuştur.
3
Ayrıca iflasın kaldırılmasının sonuçlarının daha iyi anlaşılabilmesi açısından
iflas neticesinde oluşan sonuçlara kısaca değinilecektir. Bu bağlamda iflasın özel
hukuk bakımından ve kamu hukuk bakımından sonuçları konumuz ile olan bağlantısı
çerçevesinde incelenecektir.
4
1. BÖLÜM
İFLASIN AÇILMASI, HUKUKİ SONUÇLARI, İFLASIN
KALDIRILMASININ AMACI, HUKUKİ NİTELİĞİ VE BENZER
KURUMLARDAN FARKI
§ 1. İFLASIN AÇILMASI VE HUKUKİ SONUÇLARI
A. İFLASIN AÇILMASI
İflas, “ticaret mahkemesince iflasına karar verilen bir borçlunun (müflisin),
haczi caiz bütün malvarlığının cebri icra yolu ile paraya çevrilip, bundan bilinen
bütün alacaklılarının tatmin edilmesini sağlayan toplu (külli) bir cebri icra yoludur"2
Ticaret mahkemesinin iflas kararı vermesi ile borçlu hakkında iflas açılmış olur. İflas
kararında iflasın açılma anı gün, saat ve dakika olarak gösterilir (m. 165; Ticaret
Sicili Tüzüğü m. 49). İflasın açılması ile borçlu müflis sıfatını alacağından ve iflasa
bağlanan hüküm ve sonuçlar, iflas kararında belirtilmiş bulunan iflasın açılma
anından itibaren ortaya çıkacağından3, iflasın açılma anı önemlidir ve bu yüzden
iflasın açılma anı gün, saat ve dakika olarak mutlaka belirtilmelidir4. İflasın açılması
ile meydana gelen neticelerin oluşması için iflas kararının kesinleşmesine5 de gerek
yoktur6.
İflasa karar verilmesinden sonra, davacı alacaklının, iflas davasından feragat
(HUMK m. 91) etmesi ile veya iflas davasını geri alması yolu ile (HUMK m. 185/I)
yahut davacı alacaklının alacağının ödenmesi ile iflas hali (ve davası) son bulmaz7.
İflasa karar verilmesinden sonra, iflas hali ancak, iflasın kaldırılması (m. 182)
prosedürü ile yahut iflasın kapanması ile son bulabilir8.
2 Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004, s.922, Kuru, Baki: İflas ve Konkordato
Hukuku, Ankara 1971, s. 5.
3 Belgesay, Mustafa, Reşit: İcra ve İflas Kanunu Şerhi, İstanbul 1950, s. 172.
4 Kuru, El Kitabı, s.962.
5 Ancak, iflas kararı kesinleşmedikçe ikinci alacaklılar toplantısı ve masa mallarının satışı yapılamaz
(m. 164, II/c. 2).
6 Gürdoğan, Burhan: İflas Hukuku Dersleri, İflas-Konkordato-İptal Davaları, Ankara 1966, s.44,
Berkin, Necmeddin: İflas Hukuku, İstanbul 1970, s. 125.
7 Kuru, El kitabı, s. 962, 963.
8 Sengir, Turgut: “İflasın Kaldırılması”, Batıder 1968/IV/3, s. 534-537, s. 537.
5
İflasın özel hukuk bakımından doğurduğu bazı hukuki sonuçları olduğu gibi
kamu hukuku bakımından da doğurduğu birtakım hukuki sonuçları mevcuttur. İşte
iflasın açılmasından sonra, alacaklı ve borçlu arasındaki dengeyi korumak, müflisin
malvarlığının tasfiyesinin alacaklılar arasında adil ve eşit bir biçimde9 paylaşılmasını
sağlamak için, iflasın müflis ve iflas alacaklıları açısından doğurduğu bu hukuki
sonuçların kısaca incelenmesi, iflasın kaldırılması açısından gösterdiği özellikler ve
önem nedeniyle yararlı olacaktır.
B. İFLASIN AÇILMASININ HUKUKİ SONUÇLARI
I. İflasın Özel Hukuk Bakımından Sonuçları
1. İflasın Müflise Etkisi
a. İflasın Müflisin Malvarlığına Etkisi
İfasın açılması ile müflisin haczedilebilen10 bütün malvarlığı nerede
bulunursa bulunsun bir masa (topluluk) oluşturur ve iflas kapanıncaya kadar müflisin
uhdesine geçen mallar11 da masaya girer (m. 184/I)12. İflasın açılması ile masaya
giren mallar kendiliğinden bir çeşit “özel mamelek” haline gelirler, yani masanın
oluşturulması için malların fiilen bir araya getirilmesine gerek yoktur13.
9 Eşit Paylaşımdan, alacaklılar arasında mutlak anlamda eşitlik anlaşılmamalıdır. Kanun koyucu, bazı
durumlarda alacağın niteliğini göz önüne alarak iflas masasından yararlanma hakkına bir öncelik
tanımıştır (m.206, 248) (Başözen, Ahmet: Müflisin Tasarruf Yetkisi, Ankara 2005, s. 15 dn. 54).
Günümüzde imtiyazlı alacak grubu sayısının çok fazla olduğundan bahisle, alacaklılar arasında eşitlik
prensibinin uygulanmadığı yolunda görüşler mevcuttur (Yıldırım, Nevhis, Deren: “İflasın Hukuki
Mahiyeti”, İHFM C.LIV 1994, s. 331-346, s. 332 dn. 2). İcra ve İflas Kanunu’nda 4949 sayılı kanunla
yapılan değişiklikten sonra m. 206 yeniden düzenlenmiş ve imtiyazlı alacak grupları biraz daha
daraltılmıştır.
10 Haczedilebilir mal, alacak ve haklardan, m. 82 ve özel kanunlara göre haczi caiz olmayan şeylerin
dışındaki mal,alacak ve hakların anlaşılması gerekir. Fakat, müflisin haczedilemeyen malları da
deftere yazılır (m.211) (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, C.III. İstanbul 1993, s. 2834).
11 Ancak müflisin kişisel çalışması neticesinde elde ettiği ücret masaya girmez. Çünkü borçlu
alacaklılarına karşı ancak malvarlığı ile sorumlu olup, iş (çalışma) gücü ile sorumlu değildir ( Kuru,
III, s.2835 ).
12 Berkin, Necmeddin: “İflasın Müflisin Mal ve Alacaklarına Tesiri”, İHFM, C.17, 1951/3-4, 711-
730, s.711, Kuru, III, s.2833.
13 Ayiter, Nuşin: Mamelek Kavramı Üzerinde İnceleme, Ankara 1968, s. 45.
6
İflasın açılması neticesinde oluşan bu iflas masası tüzel kişiliğe sahip
olmamasına rağmen, kendine özgü (sui generis) bir hukuki yapı kabul edilerek, tıpkı
tüzel kişi gibi, hak kazanmaya ve borç üstlenmeye yetkili kılınmıştır14.
Müflisin, taşınır ve taşınmaz malları, parası, (vadeli, vadesiz veya şarta bağlı
bütün) alacakları15, müşterek ve iştirak halindeki mülkiyet hisseleri, intifa hakkı,
taksim edilmemiş bir mirastaki hissesi, fikir ve sanat eserleri üzerindeki mali hakları,
başkasına rehnedilmiş mallar16, iflasın açılmasından önce haczedilmiş ancak henüz
paraya çevrilmemiş olan mal ve haklar, aynı şekilde gerek ihtiyaten, gerekse geçici
olarak haczedilen mal ve haklar da masaya girer17.
b. İflasın Müflisin Tasarruf Yetkisine Etkisi
aa. Müflisin Tasarruf Yetkisinin Kısıtlanması18
aaa. Amaç
İflas, devletin kontrolü altında kanunda belirtilmiş organlar aracılığı ile
yürütülen toplu ve resmi bir tasfiye şeklidir. İflasın açılması ile birlikte ortaya çıkan
çıkar çatışmalarının iflas tasfiyesinde görevli organlarca giderilmeye çalışılması
toplumsal barışın sağlanması açısından da önemlidir19. Bu nedenle, iflasın
açılmasıyla, müflisin bütün haczedilebilir mal ve haklarına el konulmakta ve bu el
konulan mallar, sui generis bir özel mamelek olan iflas masasını oluşturmakta ve bu
iflas masasındaki mallar alacaklılara tahsis edilmektedir20. Alacaklıların eşit işleme
tabi tutularak, yarışma ortamı dışında alacaklarına ulaşmalarının sağlanabilmesi için
14 Ayiter, s. 45.
15 Müflis (borçlu), iflastan önce (başkasındaki) bir alacağını temlik etmiş (BK. m. 162) ise, bu alacak
üzerinde artık müflisin herhangi bir tasarruf hakkı kalmadığından dolayı bu alacak iflas masasına
girmez (Kuru, III. s. 2834).
16 Fakat rehinli alacaklılar, bunlar üzerindeki rüçhan haklarını muhafaza ederler (m. 185).
17 Kuru, III, s.2834, 2858, Berkin, İflas, s. 200, Gürdoğan, İflas, s. 80, 81.
18 Bu konuda geniş bilgi için bkz.; Başözen, Ahmet: Müflisin Tasarruf Yetkisi, Ankara 2005.
19 Başözen, s. 96.
20 Tercan, Erdal: İflasın Sözleşmelere Etkisi, Ankara 1996, s. 7, “…Kural olarak iflas toplu ve resmi
bir tasfiye şeklidir. Borçlunun alacaklıları borçluya ait malvarlığının tümünden yararlandırılması,
iflasın amacını oluşturur. Bunun içindir ki, iflasın açılması ile birlikte müflisin haczi kabil bütün
malları nerede olursa olsun masaya girer ve alacakların ödenmesine tahsis edilir…” (Y. 15. HD.,
30.06.1989, 2814/3188, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
7
müflisin, masaya giren malvarlığı üzerinde, tasarruf işlemlerinde bulunma yetkisi
alınmaktadır21.
İflas tasfiyesinde, kanun koyucu tarafından müflis için konulan bu tasarruf
yetkisinin kısıtlanması, alacaklıların çıkarının yanında, müflisin çıkarını da koruma
altına almaktadır22. İflas tasfiyesinde, müflis, takiplerin durması ve düşmesi ile
hukuk davalarının ertelenmesi yoluyla alacaklıların müdahale ve baskılarına karşı
korunurken bunun karşılığında, müflisin de, masa malvarlığı üzerinde tasarruf
işlemlerinde bulunmaması gerekmektedir. Bu şekilde tasfiyenin, iflas organları
tarafından tek bir elden yapılması ile, masa mevcudu, en uygun zamanda ve şartlarda
tasfiyeye tabi tutulabilmektedir. Böylece müflis, borç yüküne yönelik sorunlarından
daha fazla kurtulmakta ve tasfiye sonunda müflisin ekonomik varlığını yeniden
kurabilmesine imkan sağlanmaktadır23.
bbb. Kapsam
21 Başözen, s. 96.
22 Yılmaz’a göre iflasta esas olarak karşılıklı iki yarar (menfaat) bulunmaktadır. Bunlar; alacaklıların
yararı ve müflisin yararıdır (Yılmaz, Ejder: İflas İdaresi, Ankara 1976, s. 45). Bununla birlikte, iflas
hükümlerinin asıl amacı iflası önlemektir (Deliduman, Seyithan: İflas Tasfiyesinde Alacaklılar
Toplanması, Ankara 2002, s. 19). Bu mümkün olmadığı takdirde ise müflisin malvarlığının tasfiyesini
adil bir biçimde gerçekleştirmek ve müflisi ticari hayata yeniden kazandırmaktır (Başözen, s. 148).
Böyle bir sonuç, iflas kurallarının ticari yaşamda, taraf yararlarının yanında kamusal yararının da
olduğunu göstermektedir (Başözen, s. 148, dn. 117).
23 Başözen s. 148.
8
İflasın açılması ile müflisin tasarruf ehliyeti kısıtlanmakta24 ancak müflisin
hak ehliyeti ve fiil ehliyetine dokunulmamaktadır25. Çünkü iflasın açılması, müflisin
toplum içindeki varlığını bir birey olarak sürdürme seçeneklerini tümüyle ortadan
kaldırmamalıdır26. İflasın açılmasıyla birlikte müflisin masaya giren malvarlığı
üzerindeki tasarrufları alacaklılara (masaya) karşı hükümsüz sayılmıştır (m. 191/I)27.
24 Müflisin tasarruf ehliyetinin kısıtlanmasının niteliğinin belirlenmesi, bunun neticesinde oluşan
hükümsüzlüğün tespitinin yapılabilmesi için önemlidir. Her şeyden önce, müflisin tasarruf
yetkisizliğinin maddi hukuk anlamında ifadesini bulan “tasarruf sınırlamasından” mı, “tasarruf
yasağından” mı ya da bunların dışında “iflas hukukuna özgü” başka bir şeyden mi kaynaklanıp
kaynaklanmadığının tespiti gerekir. Çünkü müflisin tasarrufa yetkisizliği ile buna rağmen yapılan
tasarruf işlemlerinin hükümsüzlüğü arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Eğer, müflisin tasarruf
yetkisizliğinin nedenini, kanun koyucu tarafından emredilen tasarruf sınırlamasında ararsak, müflisin
bu tasarrufları sadece “alacaklılara” karşı hükümsüz sayılacağından, alacaklılar bu hükümsüzlüğü ileri
sürünceye kadar müflisin tasarruf işlemleri kural olarak sonuç doğurmaya devam edecektir. Çünkü
“tasarruf sınırlamasın” da, yapılan tasarruf işlemi, sınırlama ile korunması amaçlanan kişilerin
haklarını ihlal etmediği müddetçe geçerli hukuki sonuca sahip olacaktır. Buna karşılık, iflasın
açılmasından sonra iflas nedeniyle el koymaya bağlı olarak müflisin tasarrufa yetkisizliğinin nedenini,
kanun koyucu tarafından emredilen “tasarruf yasağı” nda ararsak, müflisin masa konusuna yönelik
yapmış olduğu tasarruf işlemi kural olarak geçerli bir biçimde hukuki sonuç doğurmayacaktır. Çünkü,
ortada yasaklanmış bir tasarruf işlemi vardır; yasaklanmış bir tasarruf işleminin yapılması da tasarruf
işlemi ile amaçlanan hukuki sonuçların doğmasına engel olmaktadır. Bizim de katıldığımız görüş;
müflisin tasarruf yetkisizliğinin, maddi hukuk temeline dayalı bir tasarruf sınırlanmasından
kaynaklanmadığını; aksine, iflas hukuku normları tarafından düzenlenmiş, iflasın amacını
gerçekleştirmeye hizmet eden, iflasa özgü “iflasın amacı ile sınırlı bir tasarruf yasağından
kaynaklandığıdır (Ayrıntılı bilgi için bkz.; Başözen, s. 121-146).
25 Berkin, İflas, s.234, Kuru III, s. 2869, Üstündağ, Saim: İflas Hukuku Dersleri, İstanbul 2002, s.
57, “…Prensip olarak, borçlu iflas etmekle medeni haklardan faydalanma ve onları kullanma
ehliyetini kaybetmiş olmaz….” (İİD, 28.12.1963, 12461/13980, AD 1964/3-4, s. 410-412 ).
26 Başözen, s. 96.
27 Hükümsüzlüğün tespitinin yapılması, tez konumuz olan iflasın kaldırılması açısından da önemlidir.
Çünkü iflasın kaldırılması ile müflis iflasın açılması ile kaybettiği tasarruf yetkisini yeniden
kazanmaktadır. Bu durumda, müflisin tasarruf ehliyetinin kısıtlandığı dönem içinde yapmış olduğu
yasak işlemlerin akıbetinin ne olduğu sorununun çözümü için, müflisin tasarruf ehliyetinin kısıtlı
olduğu dönemde yapmış olduğu işlemlerin sonucu olan hükümsüzlüğün niteliğinin belirlenmesi önem
arz etmektedir. Yukarıda dipnot 23 de müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanması hususunda vardığımız
sonuç olan, iflas amacı ile sınırlı bir tasarruf yasağı, bize bu konuda yol gösterecektir. Biz öncelikle
müflisin tasarruf yetkisinin sınırlandığını değil, müflisin tasarruf yetkisinin yasaklandığını kabul
ediyoruz. Bunun neticesinde, müflisin masa konusuna yönelik yapmış olduğu tasarruf işlemleri kural
olarak geçerli bir biçimde doğmamaktadır. Ancak bu görüş iflasın amacı ile sınırlandırılarak
yumuşatılmaya çalışılmıştır. İflasın amacından maksat; müflisin malvarlığının iflas tasfiyesi sırasında
alacaklılar arasında eşit ve adil bir biçimde paylaşılmasını sağlayarak, müflisin de, alacaklılarında bu
tasfiyeden maksimum faydalanabilmelerinin sağlanmasıdır. Bu doğrultuda, müflisin yapmış olduğu
işlemler masa mevcudunu azaltıcı ve masanın pasifini artırıcı nitelikte olmadığı sürece, iflas idaresinin
icazeti ile geçerli hale gelebilmesinin imkan dahilinde olması gerekir. Yalnız, burada dikkat edilmesi
gereken husus, iflas idaresinin icazet açıklamasının müflisin tasarrufa yetkisizlik durumunu ortadan
kaldırmayıp, sadece masa konusuna yönelik yapılan hükümsüz tasarruf işlemlerini, hukuki sonuç
doğurur hale getirmesidir. Bu yüzden, müflis tarafından lehine tasarruf işlemi yapılan karşı taraf da,
İcra ve İflas Kanunu’nda öngörülmüş olan sınırlı ve sıkı şartlara tabi iktisaplar dışında, maddi
hukukun iyiniyete yönelik kurallarına dayanılarak, masa malvarlığı üzerinde hak kazanamayacaklardır
(Başözen, s. 161).
9
Bu hükümsüzlük “iflas amacıyla sınırlı bir hükümsüzlüktür”28. Bu yüzden, müflis
masanın mevcudunu azaltıcı nitelikteki tasarruf işlemlerinde bulunamaz29. Ancak,
iflas idaresi, müflisin yaptığı tasarrufu masanın menfaatine uygun bulursa ( mesela;
müflis masaya ait bir malı normalin üstünde bir fiyatla satmış ise) bu tasarrufa icazet
verebilir30. Yasaklanan işlemler müflisin tasarruf işlemleridir ancak müflisin taahhüt
işlemlerinde bulunmasında bir sakınca yoktur31. Çünkü müflis iflas etmekle medeni
haklardan faydalanma ve onları kullanma ehliyetini kaybetmiş değildir. Kaldı ki;
müflis tek başına borçlandırıcı işlemler yaparak masa mevcudunu azaltamaz. Bunun
nedeni, müflis bu borçlandırıcı işlemler neticesinde doğan borcunu (malı teslim ve
mülkiyeti nakletme borcunu) yerine getirememesindendir32. Bu taahhüt işlemlerinin
geçerli olması sebebiyle, iflasın kaldırılması ile (m. 182) müflisten, bu sözleşmenin
gereği olan tasarruf işlemlerinin yapılması istenebilir33.
28 Başözen, s. 161, bkz.; dn. 26.
29 “…İflas ile müflisin masa malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisi kalkar. Bu hak masa temsilcisi olan
iflas idaresine geçer. İflastan sonra müflis masa malvarlığını azaltıcı bir tasarrufi muamelede
bulunamaz…” (Y. 11. HD. 20.12.1977, 3916/5745, Altay, Sümer: Türk İflas Hukuku, C. I, İstanbul
2004, s. 807).
30 Kuru, El kitabı, s. 1022, Ancak, masa yararına yapılan tasarruf işlemlerinin hükümsüz sayılıp
sayılmayacağı meselesi tartışmalı bir meseledir. Müflisin tasarruf işlemlerinin hükümsüzlüğün, masa
yararına ya da zararına olarak sınıflandırmak, iflas masasında yer alan bir takım mal ya da haklara
müflis ve iflas masasına yabancı kişiler tarafından müdahale imkanı sağlaması sebebiyle, tehlikeli
sonuçlara yol açabilecek niteliğe sahiptir. Çünkü, bu yol, masaya dahil olan ekonomik bakımından
avantajlı mal ya da hakların, müflisin olumlu çıkar ilişkilerine yoğun bir biçimde sahip olduğu kişi ya
da gruplara devir fırsatı doğurabilir. Ayrıca, müflisin yapmış olduğu tasarruf işleminin, iflas masasının
yararına ya da zararına olması, zamana ve duruma göre farklılık gösterdiği gibi bunun tespiti ve
objektif kıstaslara bağlanması da oldukça güç bir meseledir. Bunun yanında, yapılan tasarrufun
masanın yararına olup olmadığı tespiti işinin iflas idaresine bırakılması durumu, iflas idaresinin iş
yapamaz hale gelmesi sonucunu doğurabilir. Müflisin tasarruf yetkisini kısıtlayan m. 191’in ifade
tarzına baktığımızda da, masanın yararına ya da zararına gibi ifadelerle sınırlandırma yapmadan
müflisin “her türlü tasarrufu” nu hükümsüz saymıştır. Bu nedenle, iflasın açılmasından sonra, müflis
tarafından yapılmış masanın yararına olarak görünen bir tasarruf işlemi de hükümsüz sayılmak
durumundadır. Buna karşılık, masa yararına tasarruf işlemlerinin hükümsüz sayılması, müflisin
yapmış olduğu tasarruf işleminin masaya yararlı olduğu herhangi bir şekilde kesin olarak tespit
edildiğinde ya da böyle bir durumun olağan hayat şartlarından açıkça anlaşılabildiğinde, iflas
idaresinin masanın çıkarlarını koruma ve gözetme görevinin (m. 226) gereği olarak, masa lehine olan
bu tasarrufa icazet verme yoluyla baştan itibaren geçerlilik kazandırabilmesi imkanı da
dışlanmamaktadır (Başözen, s. 174-178).
31 “…İflas masasına dahil bulunan taşınmazın satışı alacaklılara karşı hüküm ifade etmemesine,
olayda davcılardan …Kolektif şirketi ile yapılan bu satış vaadi alıcı yönünden iflas kapandıktan sonra
hüküm ifade etmek üzere geçerli olmasına…” (Y. 13. HD. 22.06.1986, 2149/4372, Uyar, Talih:
Gerekçeli-Notlu İcra ve İflas Kanunu; C. IV., İzmir 1997).
32 Kuru, El kitabı, s. 1022.
33 Kuru, El kitabı, s. 1022.
10
Müflis, tasarruf ehliyetinin kısıtlanması ile masa malları üzerindeki mülkiyet
hakkını kaybetmiş olmaz. Masaya giren mallar, paraya çevrilinceye kadar müflisin
mülkiyetinde kalır34.
Müflisin tasarruf işlemleri yalnız alacaklılara karşı hükümsüz olarak kabul
edildiğinden, ne müflis, ne de onunla muamele yapmış olan kimseler bu
hükümsüzlüğü ileri sürerek ondan faydalanamazlar35. Bu hükümsüzlüğü ileri sürme
hakkı yalnızca iflas idaresine aittir36. Müflisin yapmış olduğu tasarruf işlemlerinin
hükümsüz sayılabilmesi için iflasın açılmış olması yeterli olup, ayrıca iflasın ilanına
veya iflasın kesinleşmesine gerek yoktur37.
bb. Takiplerin Durması ve Düşmesi
İflasın açılması ile, borçluya (müflise) karşı başlamış olan takipler durur ve
iflasın kesinleşmesi ile bu takipler düşer (m.193)38. İflas tasfiyesi süresince müflise
karşı yeni takip yapılamaz (m.193/III)39. Çünkü; iflasın külli (toplu) bir cebri icra
yolu olması ve alacaklıların eşit şekilde işlem görmeleri gerektiğinden, ferdi icra
takiplerine devam edilmesini sağlamak, alacaklılar arasındaki bu eşitliği bozacaktır.
Bu aynı zamanda müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanmasının da zorunlu ve takviye
edici bir uzantısıdır. Ancak bu yolla, müflisin iflas masasına giren mallarının bir
veya birkaç alacaklı tarafından alınması engellenebilir.
34 Berkin, İflas, s. 241.
35 Berkin, İflas, s. 242.
36 Berkin, İflas, s. 242.
37 Kuru, El kitabı, s. 1022.
38 “…kolektif şirket ortağı borçlu sanığın iflasına karar verilmiş olup bütün malları iflas masasında
olacağına ve İİK. 193. maddesi uyarınca iflasın kesinleşmesi ile tüm takiplerin düşmesi gerekmesine
ve iflas müddetince müflise karşı takip yapılmasının olanaksız bulunmasına…” (Y. 8.CD. 19.09.1989,
6469/6541, Altay, I, s .822).
39 Belirtmek gerekir ki; 193. maddede duracağı ve düşeceği belirtilen takipler, müflis aleyhine yapılan
takiplerdir. Müflisin alacaklı olarak taraf bulunduğu takipler, iflasın açılması ile durmaz ve
kesinleşmesi ile düşmezler. Ancak bu takiplere müflisin devam etmek yetkisi kalmadığından dolayı,
bu takiplere iflas idaresi tarafından devam edilir (Kuru, El kitabı, s. 1025).
11
İflasın açılması ile duracak takipler m. 191’e göre haciz veya iflas yoluyla
yapılan takipler ile teminat gösterilmesine ilişkin takiplerdir40. Ancak masaya giren
malvarlığı ile ilgili olmayan takipler41 durmazlar42. Bunun yanında; borçlunun iflas
etmesi, iflastan önce (borçluya karşı) başlamış ve devam etmekte olan rehnin paraya
çevrilmesi yolu ile takipleri durdurmaz43. Ancak rehnin paraya çevrilmesi sonucu
rehinli alacaklılar alacaklarını tahsil ettikten sonra artan kısım iflas masasına intikal
eder. Bunun yanında, takip yapan rehin alacaklısı, iflastan önce başlamış olduğu
rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipten vazgeçerek, rehinli malın m. 185’e göre
(iflas idaresi tarafından) satılmasını isteyebilir (193/IV).
Bundan başka, müflisin iflas alacağı olmayan, yani müflisin iflasın
açılmasından sonra doğmuş ve bu nedenle iflas masasından istenemeyecek olan
borçlarından dolayı iflas tasfiyesi sırasında, müflise karşı haciz yolu ile takip
yapılabilir ve müflisin iflas masasına girmeyen mal ve hakları haczedilebilir44. Ancak
alacağı iflastan sonra doğmuş olan bu alacaklılar iflas yolu ile takip yapamazlar45.
Çünkü, müflis aleyhine ikinci kez bir iflas masasının kurulması, çözümü güç ve
karışık bazı sorunlar yaratabilir46.
cc. Hukuk Davalarının Durması
40 Buna göre, iflasın açılması ile duracak olan takipler şunlardır; ilamlı ve ilamsız haciz yolu ile
takipler, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipler, genel iflas ve kambiyo senetlerine
mahsus iflas yolu ile takipler, teminat gösterilmesine ilişkin takipler ile kamu alacaklarının tahsili için
6183 sayılı Kanun’a göre tahsil dairelerince yapılan takiplerdir.
41 Çocuk teslimi hakkındaki ilamların icrası (m. 25) ve çocukla kişisel ilişki tesisine dair ilamların
icrası (m. 25a) için yapılan ilamlı takipler, borçlunun iflası ile durmazlar.
42 Gürdoğan, İflas, s. 93.
43 Rehnin paraya çevrilmesine ilişkin takiplerin iflastan sonra da devam edeceğine ilişkin kural 3494
sayılı yasa ile hukukumuza girmiştir. Bu düzenlemenin sakıncalı olduğuna dair Üstündağ’ ın, Prof. W.
Henckel’e atfen ileri sürdüğü bazı eleştirileri vardır. Öncelikle; iflas masasının tarafsız kişilerden
oluşmadığı aksine alacaklılardan oluştuğu bu yüzden bunlara karşı, rehinli alacaklı tarafından
yürütülebilecek olan, böyle bir takibin sadece alacaklıların menfaatine hizmet edeceği, borçlunun
menfaatlerinin hiç gözetilemeyeceği nedeniyle sakıncalı olduğuna dair eleştirisinin yanında, ikinci
olarak ekonomik olarak güçlü bulunan ve çoğunlukla alacağı teminat altında olan büyük alacaklıların,
diğer alacaklılara nazaran daha fazla korunacağı sebebiyle iflastan sonra rehnin paraya çevrilmesi yolu
ile takiplerin devam etmesinin sakıncalı olduğudur (Üstündağ, İflas, s. 75).
44 “…İİK. 193/2. maddesinin 3. fıkrasındaki “iflasın tasfiyesi müddetince müflise karşı 1. fıkradaki
takiplerden hiç biri yapılamaz” hükmü, iflastan önce doğmuş alacaklar içindir. İflastan sonra doğmuş
alacaklar için haciz yolu ile takip yapılabilir ve borçlunun masaya dahil olmayan malları
haczedilebilir…”(Y. 12. HD. 18.10.1994, 11900/12265, Uyar, IV, s. 6091).
45 Postacıoğlu, İlhan: İflas Hukuku İlkeleri C.I, İstanbul 1978, s. 151.
46 Kuru, El kitabı, s. 1029.
12
İflasın açılması ile müflisin gerek davacı gerek davalı olarak taraf olduğu
iflastan önce açılmış ve iflas kararı verildiği sırada derdest olan, iflas masasına giren
mal ve haklara ilişkin47 hukuk davaları48, iflasın açılmasıyla durur49 ve bu davalar
hakkındaki dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı) iflas idaresine geçer50. Takiplerin
durması ve düşmesi gibi hukuk davalarının durması da müflisin tasarruf yetkisinin
kısıtlanmasının bir uzantısıdır. Ancak bu şekilde, müflisin tasarruf yetkisinin
kısıtlanması bir anlam kazanabilir. Çünkü müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanması ile
bu yetkinin iflas idaresine geçmesindeki amaç, nasıl iflas tasfiyesinin sağlıklı bir
şekilde yürütmek ise, hukuk davalarının iflasın açılması ile durması da bu amacın
sağlanmasındaki bir başka ayaktır. Mesela müflis, aleyhine açılan bir alacak davasını
kabul ile karşı taraf için bir alacak hakkını doğurabilir ki, bu masanın pasifini artırıcı
bir durum yaratır, bu durum da müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanmasının delinmesi
anlamına gelecektir. Sonuç olarak müflisin dava takip yetkisinin kısıtlanması, iflas
kararı ile tasarruf yetkisinin kısıtlanmasının bir neticesidir, zira bir hakkı talep veya
dava etmek o hakta tasarrufu gerektirir51.
İflasın açılması ile oluşan, hukuk davalarının bu durma hali, iflas idaresinin
bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağının tespit edilmesi ve iflas
organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması için ikinci
alacaklılar toplantısından (m.237) on gün sonraya52 kadar devam eder53. Ancak
47 SchKG m. 207, 1994 değişikliğinde yeniden ele alınmış ve bazı önemli değişikliklere uğramıştır.
Hükümde yapılan önemli değişiklilerden biriside, müflisin taraf olduğu, ancak masa varlığını
ilgilendiren davaların tatil edileceği yönündedir. Türk Hukuku’nda ise, iflasın açılması ile duran
davaların istisnası yalnızca m. 194 de belirtilen hallerdir bunun dışında bir davanın, masanın
menfaatlerini ilgilendirmesi bir durma sebebi değildir (Altay, I, s. 785, dn. 46). Ancak doktrin
tarafından bu ayrım yapılmaktadır (Bkz.; Berkin, İflas, s. 256, Postacıoğlu, I, s. 152; Gürdoğan,
İflas, s. 93, Kuru, El kitabı, s. 1036).
48 İcra ve İflas Kanunu’nun 194. maddesi sadece hukuk davalarından bahsetmektedir. Bu yüzden
müflisin taraf olduğu ceza davaları ile idari davalar bundan etkilenmezler (Üstündağ, s. 69). Ancak
ceza davaları ile birlikte şahsi hak iddiaları yer almışsa o zaman ceza hakimi, bu şahsi hak talepleri
masaya giren haklara ilişkin ise bunları ceza davasından tefrik ederek hükme bağlama yoluna
gitmelidir (Postacıoğlu, I, s. 155). İdari davalar, iptal davaları değil de tam yargı davası ise ve verilen
hüküm masaya giren haklara ilişkin ise bu tam yargı davalarının da durması icap eder (Kuru, El
kitabı, s. 1036).
49 Haczedilemeyen mallar masaya girmediğinden dolayı bu mallara ilişkin davalar iflas ile durmaz
(Berkin, İflas, s. 252).
50 Pekcanıtez, Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özkan Sungurtekin Meral/ Özekes Muhammet: İcra ve İflas
Hukuku, Ankara 2005, s. 347.
51 Berkin, İflas, s. 248.
52 SchKG m. 207, 1994 değişikliğinde yeniden ele alınarak, adi tasfiye ile basit tasfiye arasında ayrım
yapılmıştır. Buna göre, davalara, adi tasfiyede, en erken ikinci alacaklılar toplantısının yapılmasından
itibaren on gün geçtikten sonra; basit tasfiyede ise en erken sıra cetvelinin ilan edilmesinden itibaren
13
bundan sonra, duran hukuk davalarına devam edilebilir (m.194/I). Duran bu hukuk
davalarının düşmesi söz konusu değildir54.
İflas kararının kesinleşmesi ile düşen icra takipleri (m.193/I,III) ile ilgili
itirazın kaldırılması55, icra takibinin iptal ve taliki, itirazın incelenmesi ve icranın geri
bırakılması talepleri 194. madde hükmüne tabi olmadan düşerler56. Buna karşılık,
iflas kararının kesinleşmesi ile düşen icra takipleri ile ilgili hukuk davaları, iflas
kararının kesinleşmesi ile düşmez; bu davalar iflasın açılması ile sadece durur. Buna
göre itirazın iptali davası (m.67), borçtan kurtulma davası (m.69), menfi tespit davası
veya istirdat davası (m.72), borçlunun iflası ile sadece durur57.
Duran davalar hakkında zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemez
(m.194/II). Zamanaşımı ve hak düşürücü süreler sadece derdest davaların konusu
olan talepler için işlemez58. Bu davalar, durduğu sürece, müflis veya vekili tarafından
o davalara ilişkin olarak işlem yapılamaz, yapıldığı takdirde ise, iflas idaresi icazet
vermedikçe bu işlemler, iflas idaresine karşı geçersizdir59.
İflasın açılması ile duran hukuk davalarına kanun bazı istisnalar getirmiştir.
İflasın açılması ile durmayacak olan davalar m.194’e göre şunlardır; acele davalar60,
20 gün geçtikten sonra devam edileceği öngörülmüştür (Altay, I, s. 785, dn. 46). Kuru da aynı yönde,
basit tasfiye usulünde alacaklılar toplantısı olmadığından, iflasın açılması ile duran hukuk davalarının,
iflas dairesinin sıra cetveli yapmasına kadar durması gerektiği görüşendedir. Çünkü, iflas müdürü,
ancak sıra cetvelini yaparken, dava konusu alacağı kabul edip etmeyeceğini ve dolayısıyla davaya
devam edilip edilemeyeceğini anlayabilir (Kuru, El kitabı, s. 1034).
53 Kuru, El kitabı, s. 1030.
54 Tercan, Erdal/ Tercan, Süheyla: İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2005, s. 201, Ancak müflise karşı
açılmış ve görülmekte olan diğer iflas davaları, iflasın açılması ile durur ve iflas kararının
kesinleşmesi ile konusuz kalacak olmalarından dolayı düşer (Kuru, El kitabı, s. 1030).
55“…Borçlunun 8/8/1994 tarihindeki itirazın kaldırılması için 28/8/1994 tarihinde merciye
başvurulmuştur. Borçlunun ise 10/08/1994 tarihinde iflasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Merciin
bu durumda, husumetin borçlu müflisin iflas idaresine tevcihini sağlayarak duruşma davetiyesi tebliğ
etmesi gerekirken, ikinci alacaklılar toplantısı sonucuna kadar beklenmesi suretiyle esas hakkında
karar verilmesi isabetsizdir.” (Y. 12. HD. 17.3.1988, 2358/3125, Uyar, I, s. 1445).
56 Kuru, El kitabı, s. 1030.
57 Kuru, III, s. 2895.
58 Gürdoğan, İflas, s. 95. Bu itibarla,cevap süresi, temyiz süresi, karar düzeltme süresi gibi süreler
işlemez ancak yargılamanın iadesi süresinin işlemesi durmaz çünkü, yargılamanın iadesi süreleri, iflas
açıldığı zaman görülmekte (derdest) olan ve bu nedenle duran bir dava ile ilgili süreler değildir
(Kuru, El Kktabı, s. 1032).
59 Tercan/ Tercan, s. 201.
60 Acele davalardan maksat, ertelenmesi halinde zarar doğurabilecek hallerde açılan davalardır. İsviçre
tatbikat basit usulü muhakemeye ve seri usulü muhakemeye tabi işleri acele davalardan saymaktadır
(Postacıoğlu, I, s. 154, Üstündağ, s. 65). Fakat işin mahiyeti icabı ve mesela maddi zararın
büyümemesi için süratle işin çözülmesi zaruret olan hallerde mahkeme davaya devam edebilir
(HUMK. 176/12) (Postacıoğlu, I, s. 154). Bu takdirde acele dava, müflisin menfaatleri bakımından
olduğu kadar, karşı tarafın menfaatleri bakımından da nazara alınmaktadır. Türk hukuku bakımından,
14
şeref ve haysiyete tecavüzden doğan tazminat davaları, vücut üzerine ika olunan
zararlardan doğan tazminat davaları, evlenmeden doğan davalar, kişisel hallere
ilişkin davalar, nafaka davaları61, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takiplerle ilgili
olarak açılmış olan hukuk davaları.
İflasın açılması ile duran hukuk davalarına devam edilip edilmeyeceği
konusunda karar vermek m. 194 gereğince, ikinci alacaklılar toplantısının görev ve
yetkisi dahilindedir62. Müflisin davacı olduğu davalarda, eğer alacaklılar
toplantısında duran bu hukuk davalarının masa tarafından takibi masanın çıkarlarına
uygun görülmediği takdirde, isteyen alacaklılar çekişmeli hakkı takip yetkisini
masadan devralabileceklerdir (m.245). Hiçbir alacaklı, davayı takip etmek istemezse,
o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis, iflasın kapanmasını
beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir63. Müflisin davalı olduğu davalarda
ise, iflas idaresi, bu alacağı çekişmeli olarak sıra cetveline geçirir. İkinci alacaklılar
toplantısında davaya devam edilmesine karar verilirse, iflas idaresi müflis yerine
davaya devam eder64.
2. İflasın, İflas Alacaklılarına Etkisi
a. İflas Alacağı
aa. Müflisten Alacaklı Olanların Alacağının İflas Alacağı Haline Gelmesi
İflasın açılması ile birlikte müflisten alacaklı olanların alacağı iflas alacağı
haline gelir. Ancak iflasın açılmasından sonra doğan alacaklar, iflas alacağı olmayıp,
adli tatilde görülmesi gereken işlerin de acele dava olarak görülmesi gerektiği hususunda görüşler
mevcuttur (Postacıoğlu, I, s. 154). Bu bağlamda; tahliye davaları, şerhedilmiş satış vaadi
sözleşmesine dayalı cebri tescil davaları, zilyetliğin gasp ve tecavüzüne karşı açılan davalar, mülkiyet
hakkına yönelik müdahalenin men’i davaları ve iş hukukuna tabi davalar acele işlerden saymak
gerekir (Kuru, III, s. 2909).
61 Bu davaların sürdürülmesinin sebebi, masanın aktif ve pasifini etkilememesi ve mahiyetlerinin
ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonrasını beklemeye elverişli olmamasından doğmaktadır
(Üstündağ, s. 75). Söz konusu davalar masanın aktif ve pasifini etkileyecek nitelikte olması
durumunda, davayı iflas idaresinin izlemesi gerekir (Altay, I, s. 789).
62 Deliduman, Alacaklılar, s. 99.
63 Kuru, El kitabı, s. 1033.
64 Kuru, El kitabı, s. 1033.
15
iflas masasından da istenemezler65. Bu nedenle iflas alacağının tanımının yapılması
gerekir. İflas alacağı, iflas açıldığı anda müflis borçluya karşı hukuken mevcut olan
alacaklardır; bir başka ifade ile, iflas alacağı, müflisin iflasın açıldığı andaki
borçlarıdır66.
Bir alacağın iflas alacağı olup olmadığının belirlenmesi, iflasın kaldırılması
açısından önemlidir. Çünkü iflasın kaldırılmasında yalnızca iflas alacakları dikkate
alınır. Bu anlamda; bir kambiyo senedine, müflisin rehin (teminat) cirosu (TK m.
601) sonucunda yetkili hamil olmuş kişi, kendi cirantası olan müflisin iflas masasına
alacak yazdıramayacağı67 için, alacağı iflas alacağı olmayacak68, dolayısıyla iflasın
kaldırılmasında dikkate alınmayacaktır.
Bunun gibi, anonim ortaklığın iflasında, ortaklık sermayesine iştirakleri
nedeniyle, pay sahipleri iflas alacaklısı olamazlar. Bunun sebebi, pay sahiplerinin,
payları için ödemiş oldukları hisselerin, ortaklığın sorumluluğunu belirleyen
sermayeyi teşkil etmesi69 ve sermaye payının da şirkete verilmiş bir borç
olmamasından kaynaklanır70. Dolayısıyla bunlarda iflasın kaldırılmasında dikkate
alınmazlar.
Müflisin, iflasın açılmasından sonra yaptığı borçlar, iflas masasından
istenemeyeceğinden71 bu alacaklar da iflas alacağı sayılmaz72 bu yüzden de iflasın
kaldırılmasında dikkate alınmazlar.
65 “…Mahkeme, müflisin iflastan sonraki borçlanmalarının iflas alacağı olarak kabul edilemeyeceği
gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir… kararda bir isabetsizlik bulunmamasına göre…”(Y. 11.
HD. 04.05.1988, 1237/3019, Kuru, III, s. 2862).
66 Kuru, III, s. 2861.
67 Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, C. IV, İstanbul 1997, s. 3143.
68 “TTK.’nun 601. maddesi uyarınca rehin cirosu ile bir bonoyu elde edip yetkili hamil durumuna
giren alacaklı, kendi cirantasına yönelmek, onu dava ve takip etmek hakkını haiz değildir. Hal böyle
olunca, müflis şirkete karşı, bu bonoların kendisine tevdii sebebi ile alacaklı davacının ikinci sırada
belirli nedenle be belgeler uyarınca talepte bulunma hakkı mevcut bulunmamaktadır” (12.HD.
09.12.1985, 14181/10670, ABD 1986/2, s.266-267, Deliduman, Alacaklılar, s. 59).
69“Anonim ortaklığın çıkardığı hisse senetleri pay sahiplerinin hissedarlık haklarını temsil eden
menkul kıymetlerdir. Hisse senedi sahiplerinin payları için ödedikleri hisseler, ortaklığın
sorumluluğunu belirleyen sermayeyi oluşturur. Sermaye payı ise şirkete verilmiş bir borç
olmadığından, hisse senedi sahipleri, koymuş oldukları sermaye payından dolayı anonim ortaklıktan
alacaklı hale gelmezler. Bu nedenle, hisse senedi bedellerinin iflas masasına kaydını isteyemezler. (Y.
19.HD. 7.05.1996, 2966/4359, Deliduman, Alacaklılar, s. 60).
70 Pekcanıtez, Hakan: Anonim Ortaklıkların İflası, Ankara 1991, s.68, Atalay, Oğuz: Anonim
Ortaklıkların İflası, İzmir 1996, s. 204.
71 Kuru, III, s. 2861.
72 Kuru, IV, s. 3144.
16
Bu genel durumdan sonra özellik gösteren bazı alacak türlerinin, iflasın
açılması ile birlikte hükümlerinin ne olacağının ayrı ayrı tespitinin yapılması, iflasın
kaldırılması halinde bunların ne şekil alacağının belirlenebilmesi açısından
gereklidir.
bb. Özellik Gösteren Bazı İflas Alacakları
aaa. Müeccel Alacaklar
Müeccel alacaklar (vadeli,vadesi henüz gelmemiş) alacaklar, kural olarak
vadeden önce talep edilemezler (BK. m. 75). Bu kuralın iflasta da uygulanması,
alacaklının zararına olabileceği gibi, alacaklılar arasındaki eşitlik prensibini ihlal
eder ve tasfiyenin gecikmesine de sebep olabilir73. Bu nedenle, kanun, borçlunun
bütün74 müeccel borçlarının (bir istisna dışında) kendiliğinden, muaccel hale
gelmesini kabul etmiştir. Müeccel alacakların muaccel hale gelmesi kanun icabıdır75,
bu nedenle alacaklının alacağını daha sonra almasında bir menfaati olsa dahi, alacak
muaccel hale gelir (m. 195/I)76.
İflasla müflisin borçlarının muaccel olması hakkındaki prensibin istisnasını
rehinle güvence altına alınmış alacaklar teşkil eder (m. 195/I). Ancak bu istisna
yalnızca taşınmaz malların rehni suretiyle temin edilmiş alacaklar içindir77. Rehnin
bir sınırlı ayni hak olup iflasın ayni hakları78 etkileyen bir müessese olmaması
sebebiyle, taşınmaz rehni ile güvence altına alınan ve iflas tarihinde vadesi gelmeyen
alacakların muaccel olmamaları, alacaklılar arasındaki eşitlik ilkesinin ve iflas
tasfiyesinin kolektif niteliğini zedelemez79. Ancak, rehinli iflas alacağının muaccel
hale gelmemesi durumu yalnız müflisin taşınmazları üzerinde verilen rehinlere
73 Kuru, El kitabı, s. 1040.
74 İflasın açılması ile vadesi gelmemiş (müflisin vergi borcu gibi) amme alacakları da, m. 195
gereğince, buraya dahildir (Kuru, Konkordato s. 200 dn. 2).
75 Bu sebeple, alacaklıların herhangi bir tasarrufta ya da ihbarda bulunması gerekmez.
76 Ansay, Sabri, Şakir: Hukuk İcra ve İflas Usulleri, Ankara 1954, s. 218.
77 Bu nedenle, taşınır rehinlerin sağladığı borçlar da, iflasın açılması ile muaccel hale geleceklerdir.
78 Ayni Haklar, sahibine taalluk ettiği eşya üzerinde münhasıran yararlanma olanağı sağlayan ve
alacaklısına ayrıcalık tanıyan haklardır. Rehin de, güvence altına aldığı alacağın, rehin konusu malın
satış bedelinden öncelikle tahsilini garanti eden sınırlı bir ayni haktır.
79 Altay, I, s. 872.
17
münhasır olup, müflisin borcu için üçüncü şahıs tarafından verilen rehinler bu
istisnanın dışındadır80.
Bir diğer noktada, iflasın açılmasıyla, müflisin müeccel borçlarının muaccel
hale gelmesi kuralı yalnız müflis için geçerli olup, müflise kefil olanlara ve müşterek
borçlulara karşı geçerli değildir81. Bu nedenle, iflas alacaklısı şayet müflise değil de
kefile gitmek isterse borcun muaccel hale gelmesini beklemesi zorunludur.
Ayrıca, müflisin vadesi gelmemiş faizsiz borçlarında, iflasın açılması günü ile
vade günü arasındaki süre için yıllık kanuni faiz hesaplanır ve bu faiz miktarı alacak
tutarından çıkarılarak iskonto edilir (m.195/II)
bbb. Şarta Bağlı Alacaklar
Taraflar koymuş oldukları kayıtla hukuki işlemin sonuç doğurmasını,
gelecekte gerçekleşmesi şüpheli bir olguya bağlamışlarsa, bu durumda bir geciktirici
şart (taliki şart) söz konusu olur (BK m. 149/I)82. Şayet, taraflar yaptıkları işlemin
hukuki etkisinin ortadan kalkmasını ileride gerçekleşmesi şüpheli bir olguya
bağlamışlarsa, bu durumda da bir bozucu şart (infisahi şart) söz konusu olur (BK m.
152/I)83.
Hem geciktirici şarta bağlı alacaklar, hem de bozucu şarta bağlı alacaklar,
iflas alacağı84 oldukları için iflas masasına yazdırılabilirler85. Ancak geciktirici şarta
bağlı alacaklar da sözleşme, şartın gerçekleşmesi anından itibaren hüküm ifade
edeceği için, bu alacakların payı ayrılarak, şart gerçekleştikten sonra ödenmek üzere
bir bankaya yatırılır (m. 250). İleride şart gerçekleşir ise, o zaman bankadaki para
alacaklıya ödenir (m. 197/I). Şart gerçekleşmez ise bankadaki bu para, iflas idaresi
tarafından86, alacağını tamamen alamamış olan iflas alacaklılarına dağıtılır (m.
255/II).
80 Altay, I, s. 873.
81 Kuru, El kitabı, s. 1041.
82 Sirmen, Lale: Türk Özel Hukukunda Şart, Ankara 1992, s. 53.
83 Sirmen, s. 54.
84 Bu alacaklılar da, normal iflas alacaklısı olması sebebiyle alacaklılar toplantısına katılma ve oy
kullanma hakları vardır (Deliduman, Alacaklılar, s. 62, Kuru, El kitabı, s. 1045).
85 Tercan, Sözleşme, s. 9.
86 İflas kapandıktan sonra şartın gerçekleşmesi halinde, iflas idaresinin görevi son bulacağı için,
bankadaki bu paranın paylaştırılması iflas dairesi tarafından yapılır (m. 255/II).
18
Bozucu şarta bağlı alacaklarda ise, sözleşmenin hükümleri sözleşmenin
yapılması ile doğduğu için, normal iflas alacakları gibi işlem görür ve iflas masasına
yazdırılır ve iflas tasfiyesi sonucunda ödenir, ancak iflasın kapanmasından sonra
bozucu şart gerçekleşir ise, alacaklıya ödenen para, iflas dairesince (m. 255) geri
alınır87 ve alacağını tamamen alamamış olan alacaklılara dağıtılır88.
ccc. Konusu Para Olmayan Alacaklar
Alacaklıların iflas tasfiyesi sırasında eşit işlem görmeleri prensibi gereğince,
konusu para alacağı olmayan alacaklar, iflas alacağına çevrilerek iflas masasından
istenebilir. Çünkü, iflas alacaklılarının iflas tasfiyesi sırasında alacaklarının tamamını
her zaman almaları mümkün değildir. Şayet konusu para olmayan alacak para
alacağına çevrilmez ise, bu, alacaklı lehine bir durum yaratır ve burum da alacaklılar
arasındaki eşitlik prensibinin ihlali anlamına gelir. Bu yüzden, konusu para alacağı
olmayan alacaklının alacağının para alacağına çevrilmesi ilkesi kabul edilmiştir (m.
198).
Konusu para alacağı olmayan alacaklardan maksat, masaya giren mallarla
ilgili olan iflas alacaklarıdır89. Bu yüzden alacağın konusu, müflisin haczi caiz
olmayan ve bu nedenle iflas masasına girmeyen bir mala ilişkin ise, bu alacak para
alacağına çevrilmez90.
Konusu para alacağı olmayan alacağın para alacağına çevrilmesi işlemi bizzat
alacaklı tarafından yapılır, ancak alacaklının şahsi takdirine göre yapmış olduğu bu
çevirme işlemi iflas idaresini kesinlikle bağlamaz91. İflas idaresi, alacaklının yaptığı
değerlendirmeyi doğru bulmazsa, kendi yaptığı değerlendirmeye göre tespit ettiği
miktarı sıra cetveline geçirerek, alacaklının yazdırdığı fazlaya ilişkin talebi reddeder.
Alacaklı bu red kararına karşı, m. 235 uyarıca sıra cetveline itiraz davası açabilir92.
87 İflas dairesi ödemiş olduğu hisseyi sebepsiz zenginleşme davası ile geri ister (Berkin, İflas, s. 266)
88 Kuru, El kitabı, s. 1045.
89 Deliduman, Alacaklılar, s .63.
90 Deliduman, Alacaklılar, s. 63.
91 Üstündağ, s. 89.
92 Kuru, El kitabı, s. 1046.
19
Konusu para olmayan alacak, şarta bağlı veya müeccel93 olsa bile, gene m.
198 hükmüne göre para alacağı olarak iflas masasına yazdırılır.
Burada söz konusu alacakların, masaya karşı ayni hak iddiaları değil, şahsi
hak iddiaları94 olduğu, m. 198’de kullanılan “alacak” tabirinden anlaşılmaktadır95.
Ayni haklar, iflasın açılması ile para alacağına dönüşmezler. Çünkü, ayni haklardan
olan mülkiyet hakkı, anayasa hükümlerine göre korunan, demokratik toplum
düzeninin vazgeçilmez öğelerinden birisidir. Bunun iflas hükümleri ile bertaraf
edilmesi mülkiyet hakkının ihlali anlamına gelir. Bu yüzden, iflasın açıldığı anda
müflisin elinde bulunan üçüncü şahıslara ait mallar (mülkiyet hakkı), istihkak
iddiasında bulunmak suretiyle masadan aynen geri alınır (m.228). Borçlunun
üzerinde başkaları lehine, mülkiyetten başka ayni haklar (mesela, rehin hakları,
irtifak hakları) bulunan malları, masaya girer ve masa tarafından paraya çevrilir;
fakat bu ayni haklar, iflas tasfiyesinde aynen nazara alınır, yani para alacağına
çevrilmez96.
Bunun gibi, iflastan önce tapu siciline şerh verilerek ayni hak kuvvetini
kazanmış olan kişisel haklar da (MK. m. 1010), paraya çevrilmezler97. Bu haklar
ayni haklar gibi masaya ve taşınmazı devralan üçüncü kişilere karşı aynen ileri
sürülebilir.
Müflis adına yapılan yolsuz bir tescil ile ayni hakkı zedelenen kişinin de
alacağı bir iflas alacağı olmayıp para alacağına çevrilmez, bu kişi iflas masasına karşı
tapu sicilinin düzeltilmesi davası yolu ile hakkını koruyabilir98.
93 Konusu para olmayan alacak, muaccel ise, ona iflasın açıldığı andaki duruma göre takdir edilen
bedele, m. 196 uyarınca iflas tarihinden itibaren faiz tahakkuk ettirilir (Kuru, El kitabı, s. 1047).
94 Yargıtay, bu hususu şu şekilde ifade etmiştir: “…Çünkü iflas hukuku kurallarına göre, masaya giren
mallara ilişkin olan paradan gayri şahsi haklar henüz ifa edilmemiş ise, iflastan sonra aynen ifası
istenemez. Bu haklar ancak paraya çevrilerek masaya girer ve diğer para alacakları ile eşit işleme tabi
tutulur (m. 198)…” (Y. 13. HD. 10.01.1989, 6697/103, Deliduman, Alacaklılar, s. 63).
95 Gürdoğan, İflas, s. 101.
96 Kuru, El kitabı, s. 1047.
97 “…iflastan önce tapu siciline şerh edilmiş ve böylece ayni hak kuvvetini kazanmış olan şahsi
hakların iflasta para alacağına çevrilme zorunluluğu yoktur. Bu haklar ayni haklar gibi masaya ve
taşınmazı devralan üçüncü kişilere karşı aynen ileri sürülebilir…” (14. HD. 10.01.1985, 7129/395,
Deliduman, Alacaklılar, s. 64).
98 Kuru, El kitabı, s. 1047.
20
Konusu para alacağı olmayan alacağın para alacağına çevrilmesi hususundaki
bir başka husus ise, iflas idaresinin konusu para olmayan borcu, masanın yararına
uygun bulması halinde, aynen yerine getirmeyi kabul edebilmesidir (m.198/I,c.2)99.
ddd. Yabancı Para Alacakları
Tarafların sözleşmedeki para borcunun ülke parası dışındaki başka bir para
birimi ile ödenmesini kararlaştırmaları halinde, yabancı para borcu söz konusu
olur100. Yabancı para borçları cins borcu olmayıp, bir para borcudur101. İflasın
açıldığı tarihte müflise karşı alacaklı olanların tümü iflas alacaklısıdır. Bu durumda
yabancı para alacaklıları da, iflas alacaklısı olarak, alacaklarını nasıl talep
edeceklerdir? Konusu yabancı para olan alacakların iflas masasına nasıl
kaydedileceği hususunda İİK’ da herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu alacaklar
hakkında, konusu para olmayan alacaklar hakkındaki m. 198 hükmü kıyas yolu ile
uygulanarak yabancı paranın Türk parasına çevrilerek102 iflas masasına kaydedilmesi
gerekir103. Yabancı para alacakları için çeviri zamanı iflas kararının verildiği tarih
olmalıdır104.
Konusu para olmayan alacakların ona eşit bir kıymette para alacağına
çevrilmesi işini nasıl iflas idaresi değil de, alacaklı yapıyor ise, konusu yabancı para
olan alacakların Türk Lirasına çevrilmesi işini de alacaklı yapmalıdır105. Ancak,
masanın menfaatlerini gözetmekle sorumlu olan iflas idaresi, bu çeviri işlemini doğru
bulmayarak, kendi yapmış olduğu çeviri üzerinden çıkan miktarı sıra cetveline
geçirebilir. Ancak iflas idaresi bildirilen alacaktan daha fazlasını kabul edemez106.
Alacaklının buna karşı sıra cetveline itiraz davası açma hakkı saklıdır.
99 M. 198/II’ de, BK’nun 290. maddesi saklı tutularak, masanın sözleşmeye girmesine bir istisna
getirilerek, masanın hasılat kirasında sözleşmeye devam edemeyeceği kuralı konulmuştur.
100 Barlas, Nami: Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü ve Bu Temerrüt Açısından
Düzenlenen Genel Sonuçlar, İstanbul 1992, s. 12, Pekcanıtez, Hakan: Yabancı Para Alacaklarının
Tahsili, Ankara 1998, s. 29.
101 Baygın, Cem: Yabancı Para Üzerinden Borçlanmalar ve Hukuki Sonuçları, İstanbul 1997, s.17,
Pekcanıtez, Yabancı, s. 14.
102 Çeviriye tabi alacaklar iflas alacakları olup, alacağı yabancı para olan masa alacaklısının
alacağının ülke parasına çeviri zorunluluğu yoktur (Pekcanıtez, Yabancı, s. 238).
103 Kuru, III, s. 2943.
104 Pekcanıtez, Yabancı, s. 254, Kuru, III, s. 2943, “…müflis şirketten olan alacağın iflas tarihindeki
kur üzerinden Türk Parası’na çevrilerek masaya kabulüne…” (Y.19.HD. 10.09.1995, 7637/8258,
Uyar, IV, s. 6122).
105 Pekcanıtez, Yabancı, s. 243.
106 Pekcanıtez, Yabancı, s. 244.
21
eee. Faiz Alacakları
İİK’nun 3494 sayılı yasa ile değiştirilmeden önceki 196. maddesine göre,
rehinli alacaklar dışındaki iflas alacaklarına, iflasın açılmasından sonraki dönemde
müflise karşı faiz işlemesi durmaktaydı. Bunun nedeni, tasarruf yetkisinin
kısıtlanması sebebiyle parasını işletemeyen ve masaya giren mal ve hakları
üzerindeki intifa hakkından mahrum olan müflisi faiz ile sorumlu tutarak bir
adaletsizliğe yer vermemekti107. Ayrıca alacaklılar arasındaki eşitliği sağlamak ve
ağır bir ekonomik darbeye maruz kalmış olan borçlunun, yükünü daha da
ağırlaştırmamaktı108. İflas ile faizlerin durması, iflas tasfiyesinin uzun sürmesi
sebebiyle masaya dahil malların ve özellikle taşınmazların geçen süre içinde
değerlerinin çok yükselmesine rağmen iflas alacaklarının oldukları yerde durmasına
neden olmaktaydı. Bu durumda borçluların, alacaklılar aleyhine haksız yere
zenginleşmelerine sebebiyet vererek, iflası, iyiniyetli olmayan borçlular yönünden
çekici hale getirmekteydi109.
Yukarıda belirtilen sakıncaları önleyebilmek için 25.11.1988 tarihinde 3494
sayılı yasa ile m.196’da değişikliğe gidilerek, iflasın açılması ile birlikte iflas
masasına giren alacaklarda faiz işlemeye devam edeceği öngörülmüştür.
Rehinle temin edilmemiş alacaklarda ticari olmayan işlerdeki faiz oranı
(reeskont) (3095 s. K. m. 1) uygulanır (m. 196/II). Adi alacaklar için iflasın
açılmasından sonraki dönem için tahakkuk edecek faiz ödemeleri, 195. maddeye
göre hesaplanan anaparalar ödendikten sonra bakiyesi üzerinden yapılır (m. 196/III).
Bu kuralın düzenlenmesindeki amaç, faiz alacakları diğerlerine göre çok olan bazı
alacaklılara, diğerlerine oranla bir üstünlük tanınmasının önüne geçilerek, alacaklılar
arasındaki eşitliğin sağlanmak istenmesindendir110.
Rehinli alacaklar için uygulanacak faiz oranı ise, iflasın açılmasından önce
geçerli olan ve rehin senedinde kararlaştırılmış olan faiz oranıdır. Zira rehin
alacaklıya alacağın aslı gibi faizlerini de temin edeceğinden rehnin satış bedelinden
107 Berkin, İflas, s. 262.
108 Altay, Sümer; Türk İflas Hukuku, C. II, İstanbul, 2004, s. 941.
109 Altay, II, s. 941.
110 Altay, II, s. 941.
22
alacağın aslı gibi faizleri de öncelikle ödenir111. Çünkü ayni hakların mahiyet ve
vasıflarının doğal bir sonucu olarak, ayni haklar iflastan etkilenmezler112. Rehin
alacaklısı, hem iflasın açıldığı tarihe kadar işlemiş olan faizleri, hem de iflasın
açılmasından sonra rehnin satıldığı tarihe kadar işleyecek olan faizleri rehnin satış
bedelinden alır113. Ancak rehnin satış bedeli alacak ve faizi tam olarak karşılamaya
yetmiyorsa, satış bedelinden önce iflasın açılmasından rehin konusu şeyin satıldığı
tarihe kadar olan faizleri ödenir. Ondan sonra iflasın açılmasına kadar işlemiş faizler
ödenir. Artan alacağın aslına mahsup edilir (BK. m. 84’e kıyasen). Böylece
karşılanamayan alacak kesimi veya faiz kesimi teminatsız (adi) alacak olarak masaya
yazdırılır (m.206/IV)114.
İcra ve İflas Kanunumuzun 196. maddesinde, 3494 sayılı kanunla değişiklik
yapılmadan önce, iflasın açılması ile faizlerin kesilmesi ilkesine paralel olarak,
amme alacakları için gecikme zammının durması öngörülüyordu. İcra ve İflas
Kanunu’nun 196. maddesinde değişiklik yapılarak faizlerin işlemeye devam edeceği
ilkesi getirilmesine rağmen, amme alacaklarının tahsili hakkındaki kanununda bu
değişikliğe gidilmemiştir. Bu yüzden amme alacakları için, iflasın açılmasından
sonraki dönem için gecikme zammı tahakkuk ettirilmeyecek ve ödenmeyecektir
(6183 s. K. m. 52/I)115.
fff. Vergi Alacakları116
Vergi, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 1.
maddesinde kamu alacakları arasında sayılmıştır. Vergi alacağını da kapsamına alan
kamu alacağı anılan maddede şöyle tarif edilmiştir: “Devlete, vilayet hususi
idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim harç, ceza tahkik ve takiplerine ait
muhakeme masrafı, vergi cezası para cezası gibi asli, gecikme zammı faiz gibi fer’i
amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar
dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile
111 Pekcıtez/Atalay/Özkan/Özekes, s. 353.
112 Postacıoğlu, I, s. 103.
113 Kuru, El kitabı, s. 1043.
114 Kuru, El kitabı, s. 1043.
115 Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder : İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2003, s.
584.
116 Bu konuda geniş bilgi için bkz., Deynekli, Adnan : İflasın Vergi Alacağının Tahsiline Etkisi,
Ankara 1998.
23
bunların takip masrafları”. Kanunun bu düzenlemesinden anlaşılacağı üzere vergi
idaresinin haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ve sözleşmelerden doğan alacakları vergi
alacağı değildir117.
Vergi, mükellef yönünden bir borç, vergi idaresi yönünden bir alacak olması
sebebiyle, iflasın açılmasıyla birlikte tarh ve tahsil kabiliyetine sahip vergi alacağı
iflas hukuku bakımından diğer alacaklardan herhangi farkı olmaksızın normal bir
iflas alacağı olarak nitelendirilir118. Bu yüzden vergi idaresi vergi alacağını iflas
masasına bildirmelidir. İflas halinde, müflis masa malları üzerindeki tasarruf ve
yönetim yetkisini kaybettiğinden dolayı, iflas idaresi vergi yükümlüsünün yerine
geçer119.
İflasın açılmasıyla birlikte kesin vadeye bağlanan ve iflasın açıldığı tarihte
henüz vadesi gelmemiş vergi alacağı da, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili
Usulü Hakkında Kanununda, iflasın hukuki sonuçları ve tasfiyesi konusunda bir
düzenleme yapılmadığı için İİK’ nun hükümleri uygulanacak ve bu bağlamda m. 195
gereğince iflasın açılması ile vadesi gelmemiş vergi borçları muaccel hale
gelecektir120.
Yukarıda faiz alacakları bölümünde belirtildiği üzere, vergi alacağına iflasın
açılmasından sonra gecikme zammı tahakkuk ettirilmeyecek ve ödenmeyecektir. Bu
hüküm ile, iflas masasına giren alacaklarda faizin işlemeye devam edeceğini hükme
bağlayan m. 196 arasında bir çelişki bulunmaktadır121.
İflasın açılmasıyla birlikte vergi alacağının tahsili için 6183 sayılı Kanun’a
göre vergi idaresince yapılan takipler de iflasın açılmasıyla duracak, iflas kararının
117 Deynekli, Vergi, s. 38.
118 Deynekli, Vergi, s. 63.
119 Deynekli, Vergi, s. 64.
120 Kuru, Konkordato, s. 200 dn. 2, Deynekli, Vergi, s. 65.
121 Bu konuda değişik görüşler mevcuttur. Bir görüşe göre, İcra ve İflas Kanunu’nun 196. maddesinde
değişikliğe gidildiği halde, 6183 sayılı kanununda herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Bu nedenle,
iflasın açılmasından sonraki dönem için gecikme zammı tahakkuk ettirilmeyecektir (Kuru, III, s.
2933). Diğer bir görüşe göre ise, m.196 hükmünde 3494 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile 6183
sayılı Kanunun 52. maddesine yer alan faiz ve gecikme zammının müflisten istenemeyeceği
hakkındaki hüküm zımnen yürürlükten kaldırılmış olup bu nedenle 196. maddenin uygulanmasında
kamu alacağı ile diğer alacaklar arasında fark bulunmamaktadır (Öktemer, Semih: “İcra ve İflas
Kanunu’nun Yeni Hükümleri Hakkında Düşünceler”, ABD, 1985/3, s.480-490, s. 487, 488).
Deynekli, bu konuda ikinci görüşe yani 6183 sayılı Kanunun 52. maddesini, m. 196’nın yeni şekli ile
birlikte yorumlanarak bir sonuca varılması gerektiği görüşündendir (Deynekli, Vergi, s. 67).
24
kesinleşmesiyle düşeceklerdir122. Çünkü İİK’ nun iflasın açılması ile birlikte borçlu
aleyhinde haciz yolu ile takipler ile teminat gösterilmesine ilişkin takiplerin
duracağına ilişkin 193. maddede, 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca vergi
idaresi tarafından başlatılan takipler yönünden bir ayrım yapılmamıştır123.
Ayrıca bir malın aynından doğan amme alacakları124 dışındaki amme
alacakları125, eskiden beşinci sırada imtiyazlı iken, bu imtiyaz m. 206’da 4949 sayılı
Kanun ile yapılan değişiklikten sonra kaldırılmıştı. Ancak 5479 sayılı, “Gelir Vergisi
Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun, Özel Tüketim Vergisi
Kanunu Ve Vergi Usul Kanunu Hakkında Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun”’un 4. maddesi ile, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun’un 21 inci maddesinin birinci fıkrasının sonuna "Genel bütçeye gelir
kaydedilen vergi, resim, harç ile vergi cezaları ve bunlara bağlı zam ve faizler için
tatbik edilen hacizlerde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun’un 268 inci maddesinin
birinci fıkrasının son cümlesi hükmü uygulanmaz." hükmü eklenmiş ve aynı
maddenin son fıkrası şu şekilde değiştirilmiştir; "Borçlunun iflası, mirasın reddi ve
terekenin resmi tasfiyeye tabi tutulması hallerinde amme alacakları imtiyazlı alacak
olarak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 206 ncı maddesinin üçüncü sırasında, bu
sıranın önceliğini alan alacaklar da dahil olmak üzere tüm imtiyazlı alacaklar ile
birlikte işleme tabi tutulur." Böylece amme alacakları üçüncü sırada imtiyazlı hale
getirilmiştir.
b. İflasın Sözleşmeler Üzerindeki Etkisi126
aa. Genel Olarak
Her sözleşme ifa edilmek amacıyla kurulmakta, ifa sonucunda alacaklının
edime kavuşması suretiyle, alacaklı tatmin edilerek borç sona erdirilmektedir127.
Ancak iflasın açılmasıyla müflisin mallarının bir masa oluşturması ve bu mallar
122 Kuru, III, s. 2886, Berkin, İflas, s. 88, Deynekli, Vergi, s. 76.
123 Deynekli, Vergi, s. 76.
124 Gümrük resmi, emlak vergisi, veraset ve intikal vergisi, motorlu taşıt vergisi gibi bir malın
aynından doğan amme alacakları, o malın bedelinden ilk önce ödenir (6183 s. K. m. 21/II).
125 Mesela, devlet’in gelir veya kurumlar vergisi alacakları.
126 Ayrıntılı bilgi için bkz.,Tercan, Sözleşme.
127 Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2003, s. 867 ve dipnot 1’ de anılan
yazarlar.
25
üzerinde müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanması, sözleşmenin amacının
gerçekleştirilmesini ağır bir şekilde tehlikeye sokmakta ve bu durum sözleşmenin
taraflarca kararlaştırıldığı şekilde ifa edilmesini önemli ölçüde engellemektedir128.
Bununla birlikte, iflas taraflar arasında kurulmuş bulunan sözleşme ilişkisini kural
olarak kendiliğinden sona erdirmemekte ve bu sonuç ancak kanunen öngörülen
hallerde ortaya çıkmaktadır129. Bu sözleşmeler, iflasın açılması anında hangi
aşamada bulunuyor iseler, o halde masaya girerler130. Sözleşmelerin masanın lehine
bazı avantajlar sağlamasının bu aşamada bir önemi yoktur. Sözleşme, iflasın açıldığı
anda ne şekilde bulunuyor ise, o şekilde masaya gireceğinden müflisin sahip olduğu
hak ve yetkilerde masaya dahil olur ve diğer tarafa karşı kullanılabilir131.
Sözleşmeler, iflasın açılması ile askıda kalmakta ve iflas idaresinin
kararına132 kadar aynen ifa edilip edilmeyecekleri açıklığa kavuşmamaktadır133.
İflas idaresi, sözleşmenin aynen ifasını masanın yararına bulması durumunda
sözleşmeye girecek, aksi takdirde ifayı reddedecektir. Yoksa sözleşmenin müflis
tarafından yerine getirilmesi, müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanması sebebiyle
mümkün değildir. Böyle bir durumda, karşı taraf alacağını iflas alacağı olarak
masaya yazdırmak ve hissesine düşen tasfiye payı ile yetinmek zorunda kalacaktır134.
Ancak m. 198/I, BK. m. 82 edimini henüz yerine getirmemiş olan tarafa bazı haklar
tanımıştır.
Sonuç olarak, iflasın sözleşmeler üzerindeki etkisini üç temel çatı altında
toplamak mümkündür135. Bunlardan ilki, kanun koyucu iflas ile bazı sözleşmelerin
sona ereceğini kabul etmiştir. Ancak bu durum genel bir kural değildir.
128 von Tuhr, Andreas : Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, C. 1, 2 (Çev. : Cevat Edege), Ankara
1983, s. 645.
129 Kuru, III, s. 2948.
130 Tercan, Sözleşme, s. 12.
131 Tercan, Sözleşme, s. 12.
132 İflas idaresine, diğer tarafın iradesine bağlı olmaksızın, sadece masanın yararlarını dikkate alarak,
bir sözleşmeyi ifa edip etmemeye karar verme (seçme hakkı) hakkını m. 198/1 hükmü tanımıştır. İflas
idaresinin bu seçme hakkı yenilik doğuran bir inşai haktır. Buna göre iflasın açılması ile oluşan bu
askı durumu, iflas idaresinin kararıyla sona erip; sözleşme, ya iflas idaresinin aynen ifa kararıyla ifa
edilecek, ya da aynen ifa reddedilerek tasfiye kurallarına göre hareket edilecektir. Şu halde hukuki
değişiklik iflasın açılması ile değil iflas idaresinin kararıyla ortaya çıkacaktır (Tercan, Sözleşme, s.
29-32).
133 Tercan, Sözleşme, s. 12.
134 Tercan, Sözleşme, s. 12.
135 Üstündağ, İflas, s. 87-88, Tercan, Sözleşme, s. 13.
26
İkinci olarak, sözleşme tiplerinin çeşitli olması kanun koyucuya iflas halinde
her bir sözleşme tipi bakımından uygulama alanı bulabilecek genel bir kural bulma
imkanını vermemiştir136. Bu sebeple, kanun koyucu bazı sözleşmelerde, bu konuyu
gerek Borçlar Kanunumuzun özel kısmı içersinde, gerek diğer hususi kanunlarda,
özel hükümlere yer vermek sureti ile düzenlemiştir137.
Üçüncü olarak ise, bunların dışında kalan yani iflas ile sona ermeyen ve
hakkında özel düzenleme bulunmayan sözleşme tiplerinde ise genel kural olan m.
198/I ve BK m. 82 uygulama alanı bulmaktadır138.
bb. İflasın Sözleşmelerin Mevcudiyetine Etkisi
Kural olarak, iflas iki tarafa borç yükleyen sözleşmeleri ortadan kaldıran
genel bir sona erme sebebi değildir139. Ancak kanun koyucu, bazen karşı tarafı
korumak bazen müflisin alacaklılarını korumak düşüncesiyle bazı sözleşmelerin
kendiliğinden (ipso-jure) iflas ile birlikte sona ereceğini düzenlemiştir. Bu
sözleşmeler şunlardır: Kiracının iflası halinde hasılat kirası140 (BK m. 290/I),
vekalet141 (BK m. 297/I), komisyon (BK m. 416/I; 397/I), acentalık (TK m. 133/II;
BK m. 397/I), ömür boyu gelir ve ölünceye kadar bakma (BK m. 509/II; 519/I), adi
şirket (BK m. 533/III), donatma iştiraki (TK m. 968,V), cari hesap (TK m. 96/III)
sözleşmeleri142 gibi.
Kanun tarafından getirilen istisnalar dışında sözleşmeler, taraflardan birinin
iflası ile kendiliğinden sona ermez. İflasın, bu sözleşmelerin mevcudiyetine herhangi
136 Özmumcu, Seda: İflasın Açılmasının Borçlar Hukuku Sözleşmeleri Üzerine Etkisi, İstanbul 1994,
s. 2.
137 Üstündağ, İflas, s. 88.
138 Tercan, Sözleşme, s. 13
139 Kuru, Konkordato, s. 210; Arar, Kemal: İcra ve İflas Hükümleri, C.II, İflas, Ankara 1945, s. 86;
Öğütçü, Tahir / Çitoğlu, Ali: Uygulamalı İcra ve İflas Kanunu, C.2., Ankara 1977, s. 956
140 Borçlar Kanunu’nun 290. maddesinde yer alan hasılat kirası sözleşmesine ilişkin bu düzenleme adi
kiradan farklı olarak düzenlenmiştir. Bunun altında yatan sebep, hasılat kirasına verilen kiralananın
işletilmesinin, daha uzun bir müddet iflas etmiş kiracıya bırakılması, kiralayanın önemli zararlarına
sebep olabileceği düşüncesidir (Feyzioğlu, N. Feyzi: Akdin Muhtelif Nevileri, Özel Borç İlişkileri,
İkinci Kısım, C. I, İstanbul 1980, s. 617; Tandoğan, Haluk: Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. I,
Ankara 1990, s. 230)
141 Vekalet sözleşmesinde, taraflar arasında yoğun güvene dayalı bir ilişki mevcuttur. Bu nedenle,
taraflardan birisinin iflası, diğer taraf için sözleşmenin devamını güçleştirir ve hatta imkansız hale
sokabilir (Tercan, Sözleşme, s. 12). Kaldı ki; iflasın açılması ile müflisin tasarruf yetkisi kısıtlanmış
olduğundan, vekile hukuki işlemlere ilişkin temsil yetkisi veren vekalet, iflasın açılması ile sona
ermesi doğaldır (Tandoğan, II, s. 669, 670). İflas kaldırılması halinde dahi, iflasın açılması ile sona
eren vekalet sözleşmesi kendiliğinden canlanmaz (Tercan, Sözleşme, s. 270).
142 Kuru, El kitabı, s. 1051, 1052, von Tuhr, s. 645, Öğütçü / Çitoğlu, s. 956
27
bir etkisi yoktur. Ancak bu sözleşmeler hakkında kanunda özel düzenlemeler
bulunmaktadır143. Bu sözleşmeler şunlardır; Adi kira (BK m. 254; 261), kiralayanın
iflası halinde hasılat kirası (BK. m. 276), ödünç sözleşmesi(BK. m. 310), hizmet (BK
m. 346; 344), yayın (BK m. 384), havale (BK m. 461/III), kefalet (BK m. 502; 486),
sigorta sözleşmesi (TK m. 1302).
Bunların dışında kalan, yani iflas ile son bulmayan ve hakkında özel
düzenleme bulunmayan sözleşmelerde m.198/I ve BK m. 82 hükümleri uygulama
alanı bulmaktadır. Belirtmek gerekir ki; bu iki hüküm, iflas ile sona ermeyen ve
hakkında özel düzenleme bulunan sözleşmelerde de, özel hüküm bulunmayan
sözleşmelerde de uygulanır144.
cc. İflas İle Sona Ermeyen ve Hakkında m. 198 ve BK. m. 82 nin
Uygulama Alanı Bulduğu Sözleşmeler
İflas ile sona ermeyen bütün karşılıklı sözleşmelerde genel hüküm olarak
m.198/I ve BK m. 82 hükmü uygulama alanı bulur. Bunun yanı sıra, iflas ile sona
ermeyen ve hakkında özel düzenleme bulunan sözleşmelerde de bu hükümler, genel
hüküm olarak uygulama alanı bulurlar. Ancak özel düzenlemelerle getirilen
hükümler saklıdır145.
M.198/I hükmüne göre “ Mevzuu para olmayan alacak ona muadil kıymette
para alacağına çevrilir. Şu kadar ki iflas idaresi taahhüdün aynen ifasını deruhte
edebilir. Bu takdirde alacaklı talep ederse iflas idaresi teminat gösterir”.
Kanunkoyocu, bu hükümle, iflas idaresine bir seçme hakkı tanımıştır. Buna göre,
iflas idaresi, ya sözleşmenin aynen ifasına karar verecek veya aynen ifayı
reddedecektir. Bu iki imkandan birini seçmek tümüyle iflas idaresine aittir. İflas
idaresi, bu yetkisini kullanırken dikkate alacağı tek ölçüt “masa yararı”dır146.
Masanın yararları ise, alacaklıların ve müflisin ortak yararlarının toplamıdır147.
Görüldüğü üzere, m. 198 hükmü, iflas idaresinin seçme hakkının dayanağıdır.
Eğer, m. 198 hükmü olmasaydı, iflas idaresinin, sözleşmeyi aynen ifa etmek veya
ifayı reddetmek konusunda seçme hakkının olmadığı, bilakis yetkilerinin, müflisin
143 Tercan, Sözleşme, s. 13
144 Tercan, Sözleşme, s. 13.
145 Tercan, Sözleşme, s. 13.
146 Tercan, Sözleşme, s. 15.
147 Yılmaz, İdare, s. 30.
28
sözleşmeden doğan yükümlülüklerini garame kuralına göre ödemekle sınırlı olduğu
savunulabilirdi148. Her ne kadar, iflas idaresinin masayı oluşturma ve değerlendirme
görevine sözleşmelerin aynen ifasına karar verip vermeme hakkı dahil ise de, iflas
idaresinin, sözleşmenin garame kuralına göre ifası dışında, aynen ifasına da karar
verilebileceğinin kanunda ayrıca belirtilmesi, bu konuda ortaya çıkabilecek
çelişkileri önlemesi açısından yararlı olmuştur149.
İflas idaresi, sözleşmenin aynen ifasına karar vermesi halinde, karşı taraf
talep ettiği takdirde, iflas idaresi, m. 198/I c. 2 ve 3’ e göre, teminat göstermekle
yükümlüdür. İflas idaresine tanınan, teminat göstererek müflisin borçlarını aynen ifa
edebilme hakkı, sözleşmenin sadece diğer tarafın iradesi ile feshedilmesine engel
olmak için tanınmıştır150. Aksi halde, yani iflas idaresine sözleşmenin aynen ifasına
karar verme yetkisi tanınmamış olsaydı, müflisin tasarruf yetkisi de kısıtlanmış
olduğundan, müflis sözleşmenin şartlarını yerine getiremeyecek, böylece karşı taraf
için sözleşmeyi fesh etme yetkisi doğacaktı. Ancak iflas idaresine böyle bir yetki
tanındığından karşı tarafın sözleşmeyi fesh etme yetkisi bulunmamaktadır. Fakat bu
durum, iflas idaresinin sözleşmeyi aynen ifa kararı vermesi halinde, karşı tarafın
teminat istemesi durumunda, iflas idaresine teminat gösterme yükümlülüğünün
yüklenmesi ile dengelenmeye çalışılmıştır. Bu şekilde, karşı tarafa, iflas masasından
olan alacağının tam olarak ödenmesini teminat altına almak ve iflasın zararlı
sonuçlarından kurtulabilmek için imkan tanınmıştır151. İşte BK m. 82 bu açıdan m.
198/I c. 2 ve 3 ile paralellik göstermektedir. Çünkü BK m. 82’ ye göre, iki tarafa
borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan birinin borç ödemekten aciz olması ve
özellikle iflas etmesi veya aleyhinde haczin sonuçsuz kalması nedeniyle diğer tarafın
hakkı tehlikeye düşerse, bu taraf lehindeki borcun ifası teminat altına alıncaya kadar,
kendisine düşen borcun ifasından kaçınabilir ve talep etmesine rağmen bu teminat
uygun süre içinde gösterilmediği takdirde sözleşmeyi feshedebilir152. Bu açıdan BK
m. 82 ile m. 198/I /c. 3 arasında fark yoktur. Karşı taraf her iki hükme göre de
teminat istemekte, teminat gösterilmemesi halinde sözleşmeyi feshedebilmektedir.
148 Tercan, Sözleşme, s. 36.
149 Tercan, Sözleşme, s. 36.
150 Berkin, İflas, s. 271.
151 Tercan, Sözleşme, s. 127.
152 Karahasan, Mustafa Reşit: Türk Borçlar Kanunu, C. III, 1. B., İstanbul 1992, s. 625.
29
Şu halde, BK m. 82, m. 198/I in sonucu açısından aynı uygulama alanına sahip
bulunmaktadır153.
Sonuç olarak, m. 198/I ve BK m. 82 hükmü, iflas ile sona ermeyen bütün
sözleşmeler açısından uygulama alanı bulur. Sözleşmeler hakkında başka kanunlarda
özel hüküm olması bu durumu değiştirmez. Ancak bu hükümler belirttiğimiz gibi
saklıdır.
3. Masa Alacağı
İflasın açılması ile, müflisin haczedilebilen bütün mal ve hakları bir masa,
yani bir topluluk teşkil eder ki, buna iflas masası denir154. Bir başka deyişle; iflas
masası, tarafların (müflisin ve alacaklıların) yararlarının tümü demektir155. Masa
alacağı da, iflas açıldıktan sonra iflasın tasfiyesi için bizzat masa (yani, masa adına
iflas dairesi veya idaresi) tarafından yapılan borçlara verilen addır. Bunlara, masa
için (masa tarafından) yapıldığından “masa borcu” adı verilir; bunlar, alacaklı
açısından da “masa alacağı”dır. Mesela; iflas kararının ilan giderleri (m. 166; 219),
defter tutma (m. 161; 208), masa mallarının muhafazası için kiralanan depo için
ödenecek kira, iflas idaresinin ücreti ( m. 223/IV) vb. Ancak iflas alacakları, iflas
açıldığı anda müflise karşı hukuken mevcut olan alacaklardır, başka bir deyimle,
müflisin iflas açıldığı andaki borçlarıdır156.
Masadan ödenecek alacakların, iflas alacağı ve masa alacağı olarak
ayrılmasının büyük önemi vardır. Çünkü İflas alacakları, m. 206’da öngörülen sıraya
tabi olarak garameten ödenirken, masa alacakları sıra cetveline geçirilmezler, sadece
pay cetveli ve son hesapta gösterilirler157. Böylece masa alacakları, iflas masasından
tam olarak ve daha önce ödendikleri halde, iflas alacaklarının tam olarak ödenmesi
çok nadirdir. Bu nedenle, bir alacağın iflas alacağı mı, yoksa masa alacağı mı
olduğunun bilinmesi önemlidir.
153 Ancak şunu belirtmek isteriz ki; karşı tarafın BK m. 82’ ye göre hareket etmesi halinde, alacağını
henüz paraya çevirmesine (m. 198/I / c. 1) ve iflas masasına yazdırmasına ihtiyaç yoktur. Oysa, m.
198/I/c.3 ‘e göre alacaklının teminat istemesi halinde, alacağının değerini para olarak belirlemiş
(m.198/I/c.1) ve iflas masasına kural olarak yazdırmış olması gerekir (Tercan, Sözleşme, s. 129).
154 Kuru, El kitabı, s. 1007.
155 Yılmaz, İdare, s. 53.
156 Kuru, El kitabı, s. 1016.
157 Öztek, Selçuk: İflas Hukukunda Sıra Cetveli Prosedürü ve Sıra Cetveline Karşı Müracaat Yolları
(Yayımlanmamış Doçentlik Tezi), s.38.
30
II. İflasın Kamu Hukuku Bakımından Sonuçları
1. Genel Olarak
İflas masasının tasfiyesi tamamlanınca, iflas idaresi, iflasa karar veren
mahkemeye iflas dairesi aracılığıyla bir rapor verir. Mahkeme tasfiyenin bittiğini
anlayınca, iflasın kapanmasına karar verir ve bu karar iflas dairesince ilan edilir (m.
254).
İflasın kapanmasına rağmen müflis sıfatı devam eder. Müflis sıfatının varlığı
ise, müflis için bir takım kamu hukukuna ilişkin yasaklamaları da beraberinde getirir.
Kamu hukukuna ilişkin bu kısıtlamalar çeşitli kanunlarda gösterilmiştir. Müflisin
kamu hukukuna ilişkin bu kısıtlamaları ortadan kaldırabilmesi için itibarının iadesi
gereklidir158. Ancak iflas hali, iflasın kaldırılması ile son bulması durumunda,
müflisin bu kamu hukukuna ilişkin kısıtlamalardan kurtulabilmesi için, özellikle ceza
kanununda yapılan değişikliklerden sonra, itibarın iadesinin sağlanmasının gerekip
gerekmeyeceği bir sorun teşkil etmektedir. Aslında bu sorun ceza kanununda yapılan
değişikliklerden sonra, iflasın yalnızca iflasın kaldırılması ile son bulmasında değil
iflasın kapanması ile son bulmasında da geçerlidir. Bunun yanında, konumuz
açısından önem arz eden bir diğer husus da, iflasın açılması neticesinde borçlu müflis
hakkında, iflasın, taksir veya hileye dayandığı hallerde kanunun bunu suç sayması
ve özel olarak cezalandırma yoluna gitmesidir. İşte müflisin hilesi veya taksiri
neticesinde oluşan bu iflas suçlarının, iflasın kaldırılması halinde akıbetinin ne
olacağı hususu da tartışmalı bir meseledir.
Yukarıda belirttiğimiz bu tartışmalara bu bölümde girilmeyecek ve
tartışmalar iflasın kaldırılmasının hüküm sonuçları başlığını taşıyan üçüncü bölümde
ayrıntılı olarak incelenmeye çalışılacaktır. Burada yalnızca iflasın kamu hukuku
bakımından sonuçlarına genel olarak değinilecektir.
Değinilmesi gereken bir diğer hususta Türk Ceza Kanunu’nun değişmesinden
sonra oluşan yeni durumdur. Çünkü hileli ve taksirli iflas suçunun unsurları İcra ve
İflas Kanunumuzun taksiratlı iflas başlığını taşıyan 310 ve hileli iflas başlığını
taşıyan 311. maddelerinde düzenlenmişti. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 506. ve
158 Yeni Ceza kanunu ile itibarın iadesi kurumunun göstermiş olduğu özellikler ileride incelenmiştir.
Bkz.; §7, B. II.
31
507. maddelerinde ise bu suçların, yalnızca cezalarının gösterilmesi yoluna gidilmiş,
suçun maddi unsurları, belirttiğimiz gibi, İcra ve İflas Kanununa bırakılmıştı.. Ancak
Türk Ceza Kanununda ki değişiklikten sonra, hileli ve taksirli iflasın maddi
unsurlarının da ceza kanununda gösterilmesi yoluna gidilmiştir159. Bu durumda, hileli
ve taksirli iflas suçunun maddi unsurlarının hem İcra ve İflas Kanununda, hem de
5237 sayılı Türk Ceza Kanununda tanımlanması durumuna düşülmüştür. Bu
maddelere göre, ceza hakiminin artık hileli iflas ve taksirli iflas suçlarının oluşumu
için gerekli unsurları İcra ve İflas Kanunu’nun içinde mi arayacağı, yoksa Türk Ceza
Kanunu’nun ilgili maddelerine mi bakıp suçun oluşup oluşmadığını inceleyeceği bir
sorun teşkil edecektir160.
İflasın kamu hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle üç durum söz
konusu olabilir; adi iflas, taksiratlı iflas ve hileli iflas. Aşağıda bunlara kısaca
değinilecektir.
2. Adi iflas
Adi İflas, taksiratlı ve hileli olmayan iflastır; yani müflisin kusuruna
dayanmayan iflastır161. Adi iflas da borçlu, kasdi veya ihmali hareketleri dolayısıyla
değil, daha ziyade ekonomik ve ticari şartların kendisi bakımından elverişsizliği veya
kendi kast ve kusuruna dayandırılamayacak çeşitli sebepler dolayısıyla iflas etmiş
bulunmaktadır162.
Taksiratlı ve hileli iflasta müflis cezalandırıldığı halde (YTCK. m. 160; 161),
adi iflasta müflise ceza verilmez. Ticaret mahkemesinin iflas kararı vermesiyle
oluşan iflas başlangıçta adi iflastır163. Müflisin hileli iflas veya taksiratlı iflas
suçlarından dolayı cezalandırılabilmesi ceza mahkemesinin bu yönde karar
vermesine bağlıdır. Ancak ceza mahkemesinin vereceği karardan sonra adi iflas,
taksirli veya hileli iflasa dönüşür.
Adi iflasta, iflas eden borçluya adi müflis denir. Adi müflisin bu sıfatının
devam etmesi, kamu hukuku bakımından bazı sonuçlar doğurur. Mesela, adi müflis,
159 Bu değişikliğin nedeni yeni ceza kanunun ağırlık olarak Alman ceza kanunu sistemine uyularak
hazırlanmasıdır. Çünkü Almanya’da iflas suçları Ceza kanununda (STGB) düzenlenmiştir.
160 Bu ve benzeri sorunlara olan önerilerimiz için bkz., §1, B, II, 2-3-4.
161 Kuru, El kitabı, s. 1189, Gürdoğan, İflas, s. 69.
162 Gürdoğan, İflas, s. 69.
163 Kuru, El kitabı, s. 1190.
32
avukat, noter ve banka kurucusu olamaz164. Bu sonuçların ortadan kalkması için
usulüne uygun olarak itibarının yerine getirilmesi gerekir (m. 314)165. Zaten kanun,
adi müflisten, itibarın yerine gelmesi dolayısıyla söz etmektedir (m. 314)166.
3. Taksiratlı İflas
Adi iflasın suç teşkil etmemesine rağmen, taksiratlı ve hileli iflas suçtur.
Taksirin ne olduğunu YTCK. m. 22 tanımlamıştır. Buna göre taksir; dikkat ve özen
yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen
neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Taksirli iflas suçunda failin
alacaklılara zarar verme kastı mevcut olmayıp, burada ekonomik bakımdan sorumsuz
davranan borçlunun cezalandırılması söz konusudur167. Yani borçlu, kanunun
deyimiyle, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı neticesinde iflas etmiş
bulunmaktadır.
Hangi hallerin taksiratlı iflas sayılacağı tahdidi olarak m. 310 hükmünde, 10
bent halinde sayılmıştır. Bunun dışındaki bir sebebe dayanarak, ( eğer hakkında özel
bir kanun hükmü yoksa; mesela; 337/a,III), müflis taksiratlı iflas suçundan
cezalandırılamıyordu. Bu durum doktrin tarafından, m. 310 hükmünün bütün taksirli
hareketleri kapsayacak şekilde formüle edilememesi sebebiyle haklı olarak
eleştirilmekteydi168. Ancak 5237 sayılı ceza kanunu ile birlikte bu durum kökten
değişmiştir. Şöyle ki; 765 sayılı Kanun’un 507. maddesinde taksirli iflas ile ilgili
olarak, sadece bu suçun karşılığı olan cezayı belirten bir hüküm yer almakta,
meydana gelen bir iflasın taksirli olup olmadığı ise, İcra ve İflas Kanununun
hükümlerine göre belirlenmekteydi. M. 310 hükmünde ise hangi hallerde taksirli
iflasın bulunduğu sayma suretiyle belirlenmişti. 5237 sayılı kanunun 162. maddesi
aynı konuyu düzenlerken 765 sayılı kanundan farklı bir yol izlemiş ve sadece cezayı
belirlemekle kalmamış aynı zamanda bu suçun tanımını yaparak unsurlarını da
belirlemiştir. Kanımızca artık meydana gelen iflasın taksirli iflas olup olmadığı bu
164 Bkz., Avukatlık K. m. 5; Noterlik K. m. 7/10; Bankalar K. m. 7-2/ba.
165 İflasın kaldırılması halinde, itibarın yerine gelmesi için iflasa karar veren mahkemeden itibarının
yerine gelmesinin istenmesinin şart olup olmadığı ilerde iflasın kaldırılmasının hükümlerinde
incelenecektir. Bkz; §7, A.
166 Kuru, El kitabı, s. 1190.
167 Muşul, Timuçin: İflas Suçları, Taksiratlı ve Hileli İflas Suçları ile Diğer İflas Suçları, İstanbul
1998, s. 58.
168 Erem, Faruk: Dolandırıcılık, Ankara 1956, s. 44 ve s. 47, Muşul, s. 64.
33
tanımlamaya göre belirleneceğinden m. 310 artık uygulanma kabiliyetini
kaybetmiştir169.
Böylece tacir olmanın gerekli kıldığı dikkat ve özenin gösterilmemesi
nedeniyle iflasa sebebiyet vermek, suçun maddi unsurunu oluşturmaktadır. Tacir
olmanın gerekli kıldığı dikkat ve özenin ne olduğu ise madde gerekçesinde
belirtilmiştir. Buna göre; tacir olmanın gerekli kıldığı dikkat ve özen TTK’ nun 20/II.
maddesine göre belirlenecektir170. Ayrıca ceza mahkemesinin bir kişiyi taksirli veya
hileli müflis olarak cezalandırabilmesi için, ilk önce, o kişinin ticaret mahkemesince
iflasına karar verilmiş171 ve bu iflas kararının kesinleşmiş olması gerekir172. Bu
anlamda iflas olgusunun gerçekleşmesi madde gerekçesinde de belirtildiği gibi bir
objektif cezalandırılabilme şartı niteliği taşımaktadır173.
Taksiratlı ve hileli müflis aleyhine ceza kovuşturması yapılabilmesi için, bir
başvurunun beklenmesine gerek yoktur. Çünkü bu suçlardan dolayı kovuşturma
yapılabilmesi, ilgililerin şikayetine bağlı değildir174; re’sen kavuşturma yapılması
gerekir.
169 Ülkü, M. Muhammet: 5237 sayılı TCK 154 – 156 ve 160 – 166. Maddelerinde Yer Alan
Malvarlığına Karşı Diğer Suçlar, s. 16, www.ceza-bb.adalet.gov.tr/makale1-2.htm (Bu çalışma,
“Yeni Ceza Adalet Sistemi”nin Cumhuriyet Savcıları ve Hakimlere tanıtımı için 21.02.2005-
01.04.2005 tarihleri arasında Samsun ilinde düzenlenen (Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi
Başkanlığı’nca) seminerler için hazırlanmıştır.), Çolak, Haluk: İcra ve iflas Suçları ve Yargılama
Usulü, 2005, s. 170.
170 Kanımızca ceza hukuku ilkelerine göre ceza hakimi bu dikkat ve özenin belirlenmesinde yalnızca
Ticaret Kanunun 20/II maddesiyle sınırlı olmamalıdır. Ticaret Kanunu’nun bu hükmü yol gösterici
mahiyette olabilir ancak ceza hakimi taksiri belirlerken ceza hukuku prensiplerine göre hareket
etmelidir.
171 Ancak madde gerekçesinde bir yanlışlık yapılmıştır. Şöyle ki; bir iflasın taksirli veya hileli olup
olmadığına karar verme yetkisi, iflas kararını vermiş olan ticaret mahkemesine değil, ceza
mahkemesine aittir. Yani, ticaret mahkemesi yalnızca iflas kararını verir. Oysaki, madde
gerekçesinde, kişinin ceza mahkemesinde taksirli iflas nedeniyle cezalandırılabilmesi için, ticaret
mahkemesinin, tacir olmanın gerekli kıldığı dikkat ve özenin gösterilmemesi dolayısıyla iflas kararı
vermiş olması gerekir denmektedir. Yani ticaret mahkemesinin iflas kararı verirken taksiri de
belirlemesi gerekeceği gibi bir anlam çıkmaktadır. Ancak ticaret mahkemesinin böyle bir yetkisi
yoktur. Ticaret mahkemesi yalnızca iflas kararı verir. Kişinin taksirli veya hileli iflas edip etmediğine
ceza mahkemesi karar vereceğine göre madde gerekçesi yanlıştır.
172 Kuru, El kitabı; s. 1190, Muşul, s. 46.
173 Türk Hukukunda, iflasın açılmış olmasının iflas suçlarının oluşumu için bir ön şart mı, yoksa
cezalandırılabilme şartımı olup olmadığı hususunda tartışma vardır. Kanaatimize göre; iflas kararı,
iflas suçlarının oluşumu için bir cezalandırılabilmenin objektif şartıdır. Çünkü, suçun unsurları mevcut
olsa bile, kanunun aradığı cezalandırabilme şartı gerçekleşmedikçe, fail cezalandırılamayacaktır. Bu
tartışmalar için bkz.; Muşul, s. 44.
174 Bu sebeple ilgililerin şikayeti teknik anlamda “şikayet” olmayıp, birer ihbar niteliği taşımaktadır.
34
Taksirli İflas suçuna karar verme yetkisi, sulh ceza mahkemesindedir (YTCK.
m. 162).
4. Hileli İflas
Yeni Tük Ceza Kanununun 161. maddesine göre malvarlığını eksiltmeye
yönelik hileli tasarruflarda bulunan kişi, bu hileli tasarruflardan önce veya sonra
iflasa karar verilmiş olması halinde, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi YTCK sadece suçun cezasını belirtmekle
kalmamış aynı zamanda suçun tanımını yaparak unsurlarını da açıklamıştır. Böylece
ceza hakimi hileli iflas suçuna karar verirken artık İcra ve İflas Kanunu hükümlerine
göre değil ceza kanununun hükümlerine bakarak karar verecektir.
Malvarlığını eksiltmeye yönelik hileli tasarruflarda bulunmak bu suçun maddi
unsurunu oluşturmaktadır.
YTCK hangi hallerin hileli iflasa vücut vereceğini sayma yoluyla
belirlemiştir. Böylece bu suç seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir175.
Kişinin bu hileli iflas suçundan yargılanabilmesi için, ticaret mahkemesince
iflasına karar verilmiş ve bu kararın kesinleşmiş olması gerekir176.
Hileli iflas suçuna karar verme yetkisi asliye ceza mahkemesinindir (YTCK
m. 161).
§2. İFLASIN KALDIRILMASININ DÜZENLENİŞ YERİ VE AMACI
A.İFLASIN KALDIRILMASININ DÜZENLENİŞ YERİ
İflasın kaldırılması m.182’de düzenlenmiştir. M.182. hükmü ise İcra ve İflas
Kanununun “İflas Yoluyla Takip” başlıklı altıncı babının beş numaralı kısmında yer
almaktadır. Ancak kanımızca da, iflasın kaldırılması, iflasın bütün hüküm ve
175 Bu seçimlik hareketler şunlardır; a. Alacaklıların alacaklarının teminatı mahiyetinde olan malların
kaçırılması, gizlenmesi veya değerinin azalmasına neden olunması, b. Malvarlığını kaçırmaya yönelik
tasarruflarının ortaya çıkmasını önlemek için ticari defter, kayıt veya belgelerin gizlenmesi veya yok
edilmesi, c. Gerçekte bir alacak ve borç ilişkisi olmadığı hâlde, sanki böyle bir ilişki mevcutmuş gibi,
borçların artmasına neden olacak şekilde belge düzenlenmesi, d. Gerçeğe aykırı muhasebe kayıtlarıyla
veya sahte bilanço tanzimiyle aktifin olduğundan az gösterilmesi
176 Kuru, El kitabı, 1191, Muşul, s. 46
35
sonuçlarını ortadan kaldırması sebebiyle, iflasın hukuki sonuçlarına ve tasfiyesine
ilişkin hükümlerden sonraya alınması kanunun sistematiği açısından daha uygun
olurdu177. Yani iflasın kaldırılması, İcra ve İflas Kanunumuzun “İflasın Hukuki
Neticeleri” başlıklı yedinci babından sonra gelen “İflasın Tasfiyesi” başlıklı sekizinci
babının, yedi numaralı iflasın kapanması kısmından sonra sekizinci kısım olarak yer
alması gerekirdi. Böylece önce iflas yolu ile takip usulleri, sonra iflasın hukuki
neticeleri ve son olarak iflas tasfiyesinin nasıl yapılacağı belirtildikten sonra iflasın
kaldırılmasının düzenlenmesi, iflasın neticelerini geriye etkili olarak kaldırması
sebebiyle sistematik açıdan daha doğru bir yaklaşımdır.
M. 182 hükmüne göre; “Borçlu bütün alacaklıların taleplerinin geri
aldıklarına dair bir beyanname veya tekmil alacakların itfa olunduğu hakkında bir
vesika gösterir veya akdolunan konkordato tasdik edilirse mahkeme, iflasın
kalkmasına ve borçlunun serbestçe tasarrufu için malların kendisine iadesine karar
verir.” Bu madde metninden anlaşılacağı üzere iflasın kaldırılması üç durumda
mümkündür. Bunlardan ilki, bütün alacaklıların istemlerini geri alması, ikincisi
bütün alacakların itfa edilmesi, üçüncüsü ise akdolunan konkordatonun tasdikidir. Bu
üç durumun varlığı halinde iflasın açılmasına karar veren mahkeme iflasın
kaldırılmasına karar verir. İlk iki durumdaki “beyanname” ve “vesika” terimleri
alacaklıların bu konudaki iradelerinin ispatını amaçlamaktadır.
İsviçre hukukunda iflasın kaldırılması (Widerruf des Konkurses) Federal İcra
ve İflas Kanununun (SchKG) 195. maddesinde düzenlenmiştir. İcra ve İflas
Kanunumuza kaynak kanun olan İsviçre İcra ve İflas Kanununun bizim 182.
maddeye karşılık gelen 195. maddesinde itfa sebebiyle iflasın kaldırılması hali 1997
değişikliğine kadar bulunmamaktaydı178. İflasın, bütün alacaklıların itfası sebebiyle
kaldırılması hali, madde İsviçre’ den alınırken Kanunumuza eklenmişti. Ancak 1997
değişikliğinden sonra, bütün alacakların itfası sebebiyle iflasın kaldırılması hali
İsviçre İcra ve İflas Kanununa da eklenmiştir.
177 Arar, s. 42.
178 Taşpınar, Sema: “İsviçre Federal İcra ve İflas Kanunu’nda Yapılan Değişikliklere Genel Bir
Bakış”, Baki Kuru Armağanı, Ankara 2004, s. 599-671, s. 636.
36
B. İFLASIN KALDIRILMASININ AMACI
İflas, mahkeme kararı ile açılan yenilik doğurucu(inşai) bir tasarruf ve yeni
bir hukuki statüdür179. Ticaret mahkemesinin iflas kararı ile iflas açıldıktan sonra,
iflas davası artık davacı ile davalı arasında bir dava olmaktan çıkar ve iflas, müflisin
bütün alacaklıları için hüküm doğurur. Bu aşamadan sonra iflas hali sadece kanunda
düzenlenmiş olan durumlarda son bulabilir.
İflas normal olarak, iflas masasının tasfiyesi tamamlanınca, iflas idaresinin
iflasa karar veren mahkemeye iflas dairesi aracılığıyla bir rapor verip, mahkeme
tarafından tasfiyenin bittiğinin anlaşılması üzerine, iflasın kapanmasına karar
verilmesiyle son bulur. İflasın kapanmasına rağmen iflasın kamu hukuku bakımından
sonuçları devam etmekte ve borçlu, müflis sıfatını muhafaza etmektedir. Ancak
kanunkoyucu bazı koşulların sağlanması durumunda borçluya son bir şans tanıyarak,
iflas kararının kesinleşmesinden sonra iflasın kapanmasına kadar iflasın
kaldırılabilmesi olanağını tanımıştır.
İflasın kaldırılmasının amacını anlayabilmek için öncelikle, iflasın
kaldırılmasından kimlerin menfaatinin bulunduğunun belirlenmesi gerekir. İflasın
kaldırılmasında ilk menfaat sahibi doğal olarak müflistir. Ancak iflasın
kaldırılmasında sadece borçlunun değil, alacaklıların ve kamunun da menfaati
vardır. Çünkü; müflisin tüm borçlarını kendi arzusu ve imkanları ile itfa etmesinden
alacaklılarında menfaatinin bulunduğu şüphesizdir. Bunun gibi bir konkordatonun
akdedilmesi durumunda da, alacaklılar, alacaklarını iflas tasfiyesi sürecinden
alabilecekleri orandan daha fazla alabilmeleri mümkündür. Alacaklıların taleplerini
geri almaları hali, alacaklıların müflise duyacakları güvenle alakalı bir durumdur.
Alacaklılar, alacaklarını, müflisin ticaret hayatına devam etmek suretiyle
ödeyebileceğine inanmaları durumunda, taleplerini geri alacaklardır. Bu şekilde
hakkında açılmış bulunan iflas kaldırılan müflis, ticaret hayatına devam ederek,
borçlarını daha rahat ödeyebilme imkanına kavuşabilecektir.
Müflisin iflastan kurtularak ticaret hayatına devam etmesinde kamunun da
menfaati vardır. Çünkü üretimde bulunmak suretiyle ülke ekonomisine katkıda
bulunan ve binlerce işgücü istihdam eden hukuk sujelerinin iflastan kurtulmasında
kamunun menfaatinin de bulunduğu şüphesizdir. Görüldüğü üzere, aslında iflasın
179 Pekcanıtez, İflasın Kaldırılması, I, AD. 1982/4, s. 731-745, s. 732.
37
kaldırılmasının amacı bir iflas kurumu olarak iflasın amacıyla örtüşmektedir. İflas
hükümlerinin amacı ise, iflası önlemek ve iflas meydana geldiği takdirde müflisin
malvarlığının tasfiyesini ve alacaklılar arasında adil bir biçimde paylaştırılmasını
sağlamaktır180. İflas hükümlerinin ilk amacı olan iflası önlemek için ise
kanunumuzda çeşitli kurumlar öngörülmüştür. Bunlar; konkordato, sermaye
şirketlerinin yeniden yapılandırılması, iflasın ertelenmesi, depo kararı vb. Dikkat
edilirse, kanunkoyucu iflas hükümlerini düzenlerken mümkün olduğunca iflası
önleyebilecek kurumlar ihdas etmeyi denemiş, ancak bu mümkün olmadığı taktirde
müflisin malvarlığının adil bir biçimde paylaşılmasını sağlamaya çalışmıştır. İşte
iflasın kaldırılması da bu amaca hizmet eder. Ancak diğerlerinden farklı olarak,
iflasın kaldırılması, iflas önlenemediği takdirde borçlunun, iflasın ağır hukuki
neticelerinden kurtulabilmesine olanak sağlayan bir iflas kurumudur. Bu şekilde,
kanunun iflası önleyici hükümlerinden faydalanamayan müflise, iflastan
kurtulmasına olanak sağlayan son bir imkan daha yaratılmak istenmiştir. Bu şekilde
müflis, adeta hakkında açılmış bulunan iflası kaldırması için teşvik edilmeye
çalışılmıştır. Çünkü müflis, hakkında açılmış bulunan iflası kaldırarak hem iflasın
hukuki neticelerinden kurulmakta hem de ticari hayattaki kredibilitesini
korumaktadır.
§3. İFLASIN KALDIRILMASININ HUKUKİ NİTELİĞİ VE BENZER
KURUMLARDAN FARKI
A. İFLASIN KALDIRILMASININ HUKUKİ NİTELİĞİ
I. İflasın Kaldırılmasının Çekişmeli Yargı-Çekişmesiz Yargı içindeki
Yeri
Medeni yargı çekişmeli ve çekişmesiz olmak üzere ikiye ayrılır. Bir işin
çekişmeli yargıya mı yoksa çekişmesiz yargıya mı gireceği, özel hukuk alanında
doğan ve mahkemelere intikal eden ihtilafların (davaların), hangi mahkemeler
tarafından ve hangi usullere göre incelenip karara bağlanacağının belirlenmesi
açısından önemlidir181.
180 Yıldırım, M. Kamil: Hileli İflas Suçları, İstanbul 2000, s. 331.
181 Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2002, s.
73.
38
Bir işin çekişmeli yargıya mı, yoksa çekişmesiz yargıya mı ait olduğunu
belirleyebilmek için çeşitli kıstaslar vardır. Bu konudaki ilk ve en önemli kıstas
“ihtilaf yokluğu kıstasıdır” buna göre çekişmesiz yargıya tabi işlerde ilgililer
arasında kural olarak bir ihtilaf yoktur182. Bir diğer ölçütte “subjektif hakların
yokluğu” ölçütüdür. Buna göre, ilgililerin özel hukuk kişilerine karşı ileri
sürebilecekleri subjektif haklarının bulunmadığı işler çekişmesiz yargıya tabidir183.
Bundan başka, hakimin re’sen (kendiliğinden) harekete geçmesi gereken bütün işler
“re’sen harekete geçme kıstası”na göre çekişmesiz yargıya tabidir184.
Bu ölçütlerden ihtilaf yokluğu kıstasına göre, iflasın kaldırılması bir
çekişmesiz yargı işidir. Çünkü iflasın kaldırılmasında kural olarak iki taraf yoktur ve
buna bağlı olarak taraflar arasında bir ihtilaftan söz edilemez. Kanunun aradığı
şartlar gerçekleştiğinde müflis veya iflas idaresi mahkemeden iflasın kaldırılmasını
istemekte ve mahkemede gerekli şartların gerçekleşmesi halinde iflasın
kaldırılmasına karar vermek zorundadır. Bunun gibi iflasın kaldırılmasında, özel
hukuk kişilerine karşı ileri sürülebilecek bir subjektif hakta bulunmamaktadır. Ancak
iflasın kaldırılması çekişmesiz yargı işi olmasına rağmen yargılama esnasında
çekişmeli yargı işine dönüşebilir. Şöyle ki; iflasın kaldırılabilmesi için başvurulan
hallerden biri olan bütün alacaklıların alacak taleplerini geri almaları halinde yahut
bütün alacakların itfa edilmesi durumunda, alacaklılardan birinin alacağının itfa
edilmediği ya da bir alacaklının alacak talebini geri almadığı yolunda itiraz etmesi
üzerine, iş, çekişmesiz yargıdan çıkıp çekişmeli yargıya dönüşür.
II. Hukuki Niteliği
İflasın kaldırılmasının hukuki niteliği konusunda doktrinde herhangi bir görüş
bulunmamaktadır. Bir iflas kurumu olan iflasın kaldırılmasının gerek şartlarından,
gerek amacından, gerekse göstermiş olduğu özellikler dikkate alınarak bazı
sonuçlara gidilebilir.
İflasın kaldırılmasının istenebileceği durumlardan bütün alacaklıların alacak
taleplerini geri alması veya konkordatonun tasdik edilmesi halinde bir sözleşmenin
varlığı düşünülebilir. Çünkü müflis alacaklılarla, alacak taleplerini geri almaları
182 Kuru, Baki: Nizasız Kaza, Ankara 1961, s. 19.
183 Kuru, Nizasız, s. 33.
184 Kuru, Nizasız, s. 39.
39
konusunda anlaşması gerekir. Bu nedene dayanılarak iflasın kaldırılması halinde,
iflasın kaldırılmasının bir sözleşmeden kaynaklandığı düşünülebilir. Bunun gibi
konkordatonun tasdik edilmesinde de konkordatonun, borçlu ile alacaklıları arasında
yapılan bir sözleşme olduğu görüşünün185 benimsenmesi halinde, iflasın
kaldırılmasının yine bir sözleşmeden kaynaklandığı düşünülebilir. Ancak iflasın
kaldırılması yalnızca bu iki duruma münhasır değildir. Bütün alacakların ödenmesini
bu kapsamda değerlendirmek mümkün olmaz. Bu anlamda iflasın kaldırılmasının bir
sözleşmeden kaynaklandığı görüşü iflasın kaldırılmasının hukuki niteliğini
açıklamakta kapsayıcı bir nitelendirme olamaz. Kaldı ki, iflasın kaldırılabilmesi
yalnız bu iki duruma münhasır olduğunun düşünülmesi halinde dahi, ayrıca
mahkeme, iflasın kaldırılması konusunda karar vermeden iflas kaldırılmış olmaz.
Yani iflasın kaldırılabilmesi için mutlaka bir mahkeme hükmüne ihtiyaç vardır.
Bunun yanında konkordatonun hukuki niteliği konusunda hakim olan görüş,
konkordatonun, şartların gerçekleşmesi halinde olağan cebri icra usullerinin yerini
alan, iflasa yaklaşan ve fakat ona nazaran daha özel ve daha yumuşak bir rejim
öngören bir cebri icra türü olduğudur186. Bu anlamda iflasın kaldırılmasının,
alacaklılarla müflis arasında iflasın kaldırılmasını amaçlayan bir sözleşme olduğu
düşünülemez187. Hatta mahkeme dışı bir konkordatoya dayansa bile, iflasın
kaldırılması bir sözleşme değildir188. Zaten iflasın kaldırılması, konkordatonun
tasdikinin amacı değil bir sonucudur. Sonuç olarak iflasın kaldırılmasının
alacaklılarla müflis arasında yapılan bir sözleşmeye dayandığı düşünülemez.
İflasın kaldırılmasının mahkeme kararıyla hükümlerini doğurduğu
söylenebilir. Çünkü iflasın kaldırılması ancak mahkemenin bu yolda karar vermesi
ile gerçekleşebilir. Ancak mahkeme, iflasın kaldırılması kararını, müflis iflasın
kaldırılması şartlarını gerçekleştirdiği zaman verebilir. Bu şartlardan bütün
alacaklıların alacak taleplerini geri çekmesi şartında, müflisin alacaklılarla bu yönde
anlaşması gerekir. Bu anlamda yalnızca bir mahkeme hükmü değil, temelinde bir
anlaşmanın da olduğu düşünülebilir.
185 Arar, s. 256, 257.
186 Kuru, Konkordato, s. 404-405, Ansay, Sabri, Şakir: “Konkordato”, AD., 1940/3, s.158-178, s.159,
Gürdoğan, İflas, s.156, Önen, Ergun: “İflastan Sonra Konkordato”, Batıder, 1976, C.VIII, s.77-111,
s.80, Berkin, Necmeddin: “Konkordato Akti ve Konkordatonun Hukuki Mahiyeti”, İBD., 1949/4,
s.193-213, s.203, Tanrıver, Süha/Deynekli, Adnan: Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s.34.
187 Solenthaler, Walter: Der Widerruf des Konkurses, Lachen 1958, s. 10.
188 Solenthaler, s. 10.
40
Kanımızca, iflasın kaldırılması, müflis borçluya iflasın neticelerinden
kurtulmasına olanak tanıyan bir yol, bir iflas hukuku kurumu ve borçluya tanınan
bir hukuki imkandır. İflasın kaldırılması istemi üzerine verilen karar189 ise usuli bir
karardır ve inşai bir nitelik taşımaktadır. Yani iflasın kaldırılması kararı bir edaya ya
da tespite dayanak olacak unsurları içermez. Öncelikle iflasın kaldırılması subjektif
bir hakka dayanmadığı için bir eda kararını içermesi mümkün değildir. Ayrıca bir
tespit kararı niteliğinde de değildir. Çünkü müflis hakkında açılmış bulunan iflasın
kaldırıldığı an, kanundaki iflasın kaldırılması şartlarının oluştuğu an değil, bilakis
ticaret mahkemesinin iflasın kaldırılmasına karar verdiği andır. Yani bütün
alacaklıların taleplerini geri alması veya bütün alacakların ödenmesi veyahut
konkordatonun tasdiki ile iflas kaldırılmış ve mahkemede bunu tespit ediyor
konumunda değildir. İflasın kaldırılması ancak mahkemenin bu yönde vereceği bir
karar ile meydana gelir. Bu karardan sonra, müflis hakkında açılmış bulunan iflas
kaldırılarak yeni bir hukuki durum yaratılmış olur. Mahkemenin iflasın kaldırılması
kararından sonra, müflis hakkında açılmış bulunan iflas, artık geriye etkili olarak
hüküm ve sonuçlarını doğurur. Aslında inşai hükümlerin etkileri kural olarak ileriye
dönüktür (ex nunc). Ancak bazı inşai hükümler geçmişe yönelik etki doğurabilir190.
İflasın kaldırılması da, geçmişe de yönelik etki doğuran, inşai bir karardır191.
Bunun yanında bu hüküm ile amaçlanan maddi değil usuli bir durumun
inşasıdır. Bilindiği üzere inşai davanın özünü inşai hak oluşturur192. İnşai hak ise,
hakkın sujesi olan kişiye, tek taraflı irade bildirimiyle, kurmak, değiştirmek ya da
bozmak yoluyla somut bir hukuki ilişki (hukuki durum) inşa etmek yetkisi veren bir
özel hukuki iktidardır193. Özel nitelikteki bu hukuki iktidar bir hukuki işlemden194 ya
189 İflasın kaldırılması işinin bir çekişmesiz yargı işi olması sebebiyle çekişmeli yargı anlamında bir
hükümden söz etmek mümkün değildir. (Önen, Ergun: İnşai Dava, Ankara 1981, s. 169).
190 Kuru, Nizasız, s. 182, inşai hükümlerin tesirinin ileriye yönelik olmasının kural, geçmişe dönük
oluşunun ise istisna olduğu hakkında bkz., HGK 23.2.1979, 1977-13-150/177, YKD 1979/12, s.1960-
1962.
191 Önen, İnşai, s. 192.
192 Türk hukuk terminolojisinde “Gestaltungsrecht” karşılığı olarak, “inşai hak” teriminin yanında
“yenilik doğuran hak” terimi de kullanılmaktadır. Bugün için yenilik doğuran hak terimi daha yaygın
bir biçimde kullanılmaktadır.( Yenilik doğuran hak konusunda ayrıntılı bilgi için bkz.; Buz, Vedat:
Medeni Hukukta Yenilik Doğuran Haklar, Ankara 2005). Ancak biz bu çalışmamızda eskiden
yerleşmiş olan ve bu tür hakların hukuki niteliğini ve işlevini daha iyi yansıttığını düşündüğümüz
“inşai hak terimini” kullanmayı tercih edeceğiz (Önen, İnşai, s. 6).
193 Önen, İnşai, s. 8.
194 Örneğin, vefa hakkı.
41
da bir kanun hükmünden195 kaynaklanabileceği gibi gerek kanuna gerekse hukuki
işleme birlikte de dayanabilir196. İnşai hakkın kullanılması ve dolayısıyla inşai
sonucun doğması için genellikle hak sahibinin tek yanlı iradesine dayanan bir özel
hukuk işlemi yeterli olacaktır197. Hak sahibi söz konusu değişikliği gerçekleştirmek
için ne karşı tarafın muvafakatini almak, ne de devlet organlarını harekete geçirmek
zorundadır198. Ancak kamu düzeni ile ilgili olan veya hukuk güvenliğinin sağlanması
ya da üçüncü kişilerin menfaatlerinin korunması gereken durumlarda kanunkoyucu
sadece hak sahibinin iradesini yeterli saymamış, bu iradeyi bir yargı süzgecinden
geçirmeyi uygun görmüştür. Arzu edilen değişiklik, yani bir hak ve hukuki ilişkinin
kurulması, değiştirilmesi veya sona erdirilmesi ancak hakimin bu yönde kurucu
nitelikteki kararı üzerine gerçekleşir199.
İşte bir inşai hakka dayanarak açılan bu davalara maddi hukuka ilişkin inşai
davalar denir200. Yani inşai davanın konusunu inşai bir hak oluşturur. Ancak inşai
dava yalnız maddi hukuk alanında görülen bir dava tipi değildir; yargılama hukuku
ve takip hukukunda da bazı inşai dava örnekleri bulunmaktadır. İkisi arasındaki en
önemli fark dava konusunu neyin oluşturduğudur. Maddi hukukta inşai davanın
konusu subjektif nitelikte bir inşai haktır ve burada dava ile bir özel hukuk ilişkisi
inşa edilmektedir. Yargılama hukukunun inşai davalarında ise, dava konusunu
oluşturan olgunun niteliği konusunda görüş ayrılıkları bulunmakla beraber, hakim
görüş bunun bir usuli vakıa olduğu ve bu tür davalarla münhasıran usuli ilişkilerin
inşasının amaçlandığı yönündedir201. Ancak inşai işlevi yönünden maddi hukukun
inşai davalarıyla yargılama hukukunun inşai davaları arasında doktrin en küçük bir
farklılık dahi görmemektedir. Dava konusunu oluşturan unsurun, yargılama
hukukunda, maddi hukuktakinden farklı olarak bir inşai hak olmadığı görüşü ise,
izafi olmaktan öteye bir değer taşımaz202. Çünkü yargılama hukukunda da dava
konusunu subjektif bir hak oluşturur. İnşai nitelikte olan bu subjektif hakların maddi
195 Örneğin, tek yanlı vazgeçme, takas, fesih ve iptal haklarında olduğu gibi.
196 Örneğin, şuf’a hakkı rücu hakkı, feshi ihbar hakkı gibi. Önen, İnşai, s. 8.
197 Buz, s. 183.
198 Buz, s. 183.
199 Önen, İnşai, s. 50, Buz, s. 183.
200 Bu ayrım için bkz., Önen, İnşai, s. 64-124.
201 Önen, İnşai, s. 128.
202 Önen, İnşai, s. 128.
42
inşai haklardan olan farkı, bunların usuli muhtevalı, usuli ilişkilere dönük ve usuli
sonuca yönelik haklar oluşunda görülür203.
İflasın kaldırılmasının kural olarak bir çekişmesiz yargı işi olması sebebiyle
zaten iflasın kaldırılmasının maddi bir inşai hakka dayandığı söylenemez. Aynı
yargılama hukukunun inşai davalarına benzer bir şekilde, iflasın kaldırılması
kararının özünü, usuli bir ilişkinin inşası oluşturur. Bu durum, iflasın kaldırılmasının
istenebileceği ve iflasın kaldırılmasının karakteristik özelliğini en iyi yansıtan
durumlardan biri olan bütün alacaklıların taleplerini geri almasındaki, “geri alma”
kavramından çıkarılabilir204. Çünkü kanunda ifadesini bulan “geri alma” sadece
devam eden iflas muameleleri hakkında netice doğuran usule ilişkin bir beyandır205.
Yani geri alma beyanı usuli bir işlemdir ve bu beyan ile taraflar mahkemenin usuli
işlemine rıza göstermektedirler206.
Durum, iflasın bütün alacakların itfası suretiyle kaldırılmasında da aynıdır.
Burada da bütün alacaklarını ödeyen borçluya hakkında açılmış bulunan iflası
kaldırtma imkanının verilmesi gerekir. Zaten borçluyu da bütün borçlarını ödemeye
teşvik eden, hakkında açılmış bulunan iflası bu şekilde kaldırabilecek olmasıdır.
Bütün alacakların itfasından sonra mahkemenin vereceği karar usuli ancak, inşai
nitelikte bir karar olacaktır. İflas ancak mahkemenin vereceği karar ile
kaldırılabilecektir. Aynı şekilde konkordatonun tasdikinden sonra da iflasın
kaldırılması mahkemenin kararından sonra gerçekleşebilecektir. Yoksa
konkordatonun tasdikinden sonra iflas kendiliğinden kalkmayacaktır207. Burada da
mahkemenin vereceği karar aynı şekilde iflasın sonuçlarını ortadan kaldırıcı inşai bir
etkiye sahiptir.
203 Önen, İnşai, s. 128.
204 Bu kavram ileride ayrıntılı olarak incelenecektir, bkz.; §4.B.I.
205 Berkin, 397.
206 Solenthaler, s.10, BGE, 64, III, 39 geri alım beyanını “prozessuale Zustimmung” (usuli onay)
olarak nitelendirmiştir (naklen Solenthaler, s. 10)
207 Hatta konkordatonun hukuki sonuçları da iflasın kaldırılması kararından sonra doğacaktır. Zaten bu
mantıki bir sonuçtur. Çünkü iflas kaldırılmadıkça borçlu, iflasın açılması ile kaybetmiş olduğu
tasarruf yetkisinin yeniden kazanamaz. Müflis tasarruf yetkisini yeniden kazanmadıkça
konkordatonun şartlarını yerine getiremez (Altay, Sümer: Konkordato ve Yeniden Yapılanma
Hukuku, İstanbul 2005, s. 1213).
43
B. İFLASIN KALDIRILMASININ BENZER HUKUKİ
KURUMLARDAN FARKI
I. İflasın Kapanmasından Farkı
İflasın kapanması ile iflasın kaldırılması birbirine benzese de, farklı hukuki
kurumlardır. İflasın kapanmasında, iflas masasının tasfiyesi tamamlanınca, yani,
bütün masa mallarının tasfiyesinden elde edilen paraların alacaklılara
dağıtılmasından sonra, iflas idaresi, iflasa karar veren mahkemeye iflas dairesi
aracılığıyla ile bir rapor verir. Mahkeme tasfiyenin bittiğini anlayınca, iflasın
kapanmasına karar verir ve bu karar iflas dairesince ilan edilir; böylece iflas
kapanmış olur. Oysa, iflasın kaldırılmasında, iflas tasfiyesi henüz bitmemiştir. İflas
tasfiyesi devam ederken, alacaklıların alacak taleplerini geri çekmesi veya bütün
alacakların ödenmesi veya konkordatonun tasdik edilmesi üzerine, ticaret
mahkemesinin vereceği karar ile müflis hakkındaki iflas bütün sonuçları ile
kaldırılmakta, müflis hiç iflas etmemiş gibi olmaktadır. Dolayısıyla, müflis sıfatı da
son bulmaktadır. Buna karşılık, iflasın kapanmasından sonra, iflasın kamu hukuku
bakımından neticeleri devam etmekte ve borçlu müflis sıfatını muhafaza etmektedir.
Şu halde, iflasın kapanması ile kaldırılması, birbirinden tamamen farklı iki
müessesedir. Çünkü iflasın kapanmasında, iflasla takip edilen sonuç gerçekleşmiş ve
iflas tasfiyesi tamamlanmıştır. Oysa, kaldırılmasında, borçlunun iflasını gerektiren
hal ortadan kalkmakta o nedenle müflisin malvarlığını tasfiye etmeye gerek
kalmamaktadır. İkisi arasındaki tek benzerlik ise, her ikisinin de iflası sona
erdirmeleridir208.
II. İflasın Ertelenmesinden Farkı209
İflasın ertelenmesi, borca batık durumda bulunan bir sermaye şirketi veya
kooperatif hakkında verilecek iflas kararının, kanunda öngörülen şartlar altında,
özellikle şirketin mali durumunun iyileşmesi mümkün olduğunda, belirli bir süre geri
208 Kuru, IV, s. 3362.
209 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz., Atalay, Oğuz: Borca Batıklık ve İflasın Ertelenmesi, İzmir
2006.
44
bırakılarak, bu süre içinde şirket veya kooperatifin iflastan kurtulması için imkan
tanınmasına hizmet eden geçici bir hukuki korumadır210.
İflasın ertelenmesinde, mahkemeden iflas ile birlikte iflasın ertelenmesi
istenmekte, öncelikle iflasın ertelenmesi talebi incelenmekte bu talep red edildiğinde
iflas kararı verilmektedir211. İflasın ertelenmesi talebinin kabulü halinde ise, iflas
erteleme süresince geri bırakılacaktır. Ertelenme kararının sonunda ise, şayet
erteleme amacına kavuşmuş ise, iflasın reddine ilişkin bir karar verilmeli, erteleme
amacına ulaşmaz ise iflas kararı verilerek iflasın ertelenmesi çerçevesinde alınan
tedbirler kaldırılmalıdır212.
İflasın ertelenmesinde, iflasa karar verilmesini gerektiren bir durum
gerçekleşmiş, ancak mahkeme iflasa karar vermemiş, bu kararı, borçlunun mali
durumunun iyileştirilmesinin mümkün olması sebebiyle bir süre ertelemiştir. O
nedenle, iflasın ertelenmesinde, borçlu henüz iflas etmemiştir. Ancak iflasın
kaldırılmasında borçlunun iflasına karar verilmiş hatta bu karar kesinleşmişte
olabilir.
İflasın ertelenmesinin amacı, sermaye şirketleri ve kooperatifleri iflas
etmeden çeşitli tedbirler çerçevesinde kurtarmak iken, iflasın kaldırılması, iflas eden
müflise iflasın sonuçlarından kurtulması için tanınan bir hukuki imkandır. Ancak her
ikisi de, nihai olarak, iflasın amacı olan iflası önlemek çerçevesi altında, bu amaca
hizmet eden iflas kurumlarıdır. Gerçi iflasın kaldırılmasında müflis etmiş
durumdadır. Bu anlamda iflasın ertelenmesi gibi bir önleyici etkiye sahip değildir.
Ancak iflasın kaldırılması ile birlikte borçlu iflasın hukuki sonuçlarından
kurtulabilmektedir. Bu şekilde iflasın kaldırılması ile iflasın ertelenmesi borçlunun
tekrar ticari hayata dönmesini ve bu şekilde genel ekonomik düzenin korunmasını
amaçlayan iki iflas kurumudur.
210 Özekes, Muhammet: İflasın Ertelenmesi, Medeni Usul Hukuku ve İcra İflas Hukukçuları
Toplantısı, Eskişehir 2004, s.2, Atalay, Erteleme, s. 59.
211 Atalay, Erteleme, s. 112.
212 Özekes, s. 7.
45
2. BÖLÜM
İFLASIN KALDIRILMASININ İSTENEBİLECEĞİ DURUMLAR VE
İFLASIN KALDIRILMA USULÜ
§ 4. İFLASIN KALDIRILMASININ İSTENEBİLECEĞİ DURUMLAR
A. GENEL OLARAK
Müflis, hakkında açılmış olan iflasın kaldırılmasını isteyebilir. Müflise bu
hak m.182 ile tanınmıştır. Bu maddenin birinci fıkrasına göre; “Borçlu bütün
alacaklıların taleplerini geri aldıklarına dair bir beyanname veya tekmil alacakların
itfa olunduğu hakkında bir vesika gösterir veya akdolunan konkordato tasdik edilirse
mahkeme, iflasın kalkmasına ve borçlunun serbestçe tasarrufu için mallarının
kendisine iadesine karar verir.” Madde metninden anlaşılacağı üzere iflasın
46
kaldırılması üç durumda mümkündür. Buna göre iflasın kaldırılmasının
istenebileceği durumlar şunlardır;
-Bütün alacaklıların taleplerini geri alması
-Bütün alacakların itfa edilmiş olması
-Konkordatonun tasdik edilmiş olması
Bu üç durumun varlığı halinde iflasa karar veren mahkeme, iflasın
kaldırılmasına karar verir. Kanun, her ne kadar, “bütün alacaklıların taleplerini geri
aldıkları” veya “tekmil alacakların itfa olunduğu” demekte ise de, bu iki iflasın
kaldırılması sebebini, birbirinden tamamen bağımsızmış gibi anlamamak gerekir.
Bazı alacaklıların alacak taleplerini geri almış ve diğer alacaklıların alacaklarının itfa
edilmiş olması halinde de, müflis, iflasın kaldırılmasını isteyebilir213. Ancak biz, bu
durumu, iflasın kaldırılmasının istenebileceği dördüncü bir durum olarak
algılanmasına sebebiyet vermemek için, ayrı bir başlık altında incelemeyi uygun
görmedik.
Bunun dışında, iflas kararı verildikten sonra, iflas davasını açan alacaklının
alacağının ödenmesi, davasını geri alması (HUMK m.185) veya iflas davasından
feragat etmesi (HUMK m.91) iflas halini ortadan kaldırmaz214.
Biz bu bölümde önce iflasın kaldırılmasının istenebileceği bu üç durumu,
daha sonra da iflasın kaldırılması için takip edilecek usulü inceleyeceğiz.
213 Kuru, IV, s.3370. Nitekim Yargıtay’da alt derece mahkemesinin bu yönde vermiş olduğu bir
kararı onamıştır. “Mahkemece; iflasın kaldırılması şartlarının bulunup bulunmadığı yönünden bilirkişi
incelemesi yaptırılmış, alacaklıların bir kısmının alacak talebinden vazgeçtikleri, bir kısmının iflasın
kaldırılmasına muvafakat ettikleri, bir kısmının alacaklarının ödendiği, Hazinenin bakiye alacağı için
1. derece ve 1. sırada ipotek verildiği, Ziraat Bankası`nın faiz alacağının ödendiği bu şekilde iflasın
kaldırılması koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle müflis E... A.Ş. hakkındaki iflasın İİK.nun 182.
maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiş…Yukarıda belirtilen nedenlerle hükmün
ONANMASINA, harcın temyiz edenlerden davacı ile davalı Banka`dan alınmasına, 7.5.1996 gününde
oybirliğiyle karar verildi.” (Y. 19. HD. 7.5.1996, 1658/4371, Kazancı İçtihat Bankası).
214 3494 sayılı kanunla 165/2 maddesi değişmeden önce, iflas kararının verilmesinden kesinleşmesine
kadar iflas davasından feragatin mümkün olup olamayacağı hususunda Yargıtay’ın çelişkili kararları
mevcuttu. Özellikle iflas kararının verilmesinden sonra borçlu sadece iflas davası açan alacaklının
alacağını ödemek suretiyle iflas davasından feragat edilmesini sağlayarak iflastan kurtulma yoluna
gidiliyordu. Ancak kanununda yapılan iflasa karar verilmesinden sonra iflas davasından feragatin
geçersiz olduğu yönündeki değişiklik ile Yargıtay’ın değişik uygulaması son bulmuştur (Kanun
değişikliğinden önceki durum için bkz.; Aslan, Kudret: Davadan Feragat, Ankara 1999, s. 81-91,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi ).
47
B. BÜTÜN ALACAKLILARIN TALEPLERİNİ GERİ ALMIŞ
OLMASI
I. Bütün Alacaklılar Kavramı
1. Genel Olarak
Bütün alacaklıların taleplerini geri almış olması sebebiyle iflasın
kaldırılmasındaki bütün alacaklılar teriminden ne anlaşılması gerektiği üzerinde
durmak gerekir. Öncelikle bütün alacaklılar teriminden ilk anlaşılması gereken şey
bu alacaklıların iflas alacaklıları olduğudur. Yukarıda kısaca belirtmeye çalıştığımız
gibi iflas alacağı ise; iflas açıldığı anda müflis borçluya karşı hukuken mevcut olan
alacaklardır; bir başka ifade ile, iflas alacağı, müflisin iflasın açıldığı andaki
borçlarıdır215. Bu nedenle, iflasın açılmasından sonra doğan alacaklar, iflas alacağı
olmayacağı için, bütün alacaklılar kavramına dahil olmayacak ve iflasın
kaldırılmasında dikkate alınmayacaklardır.
Öncelikle bütün alacaklılar teriminden anlaşılması gereken şey iflas
alacaklıları olduğu için, müeccel alacaklar, şarta bağlı alacaklar, konusu para
olmayan alacaklar, yabancı para alacakları, faiz alacakları rehin ve kefalet alacakları
ile vergi alacakları birer iflas alacağı olması sebebiyle bütün alacaklılar terimine
dahil olur.
Sonuç olarak, buradaki bütün alacaklılardan maksat, iflas alacaklılarıdır.
Ancak iflas alacaklılarının bu alacaklarını masaya yazdırmış olmaları gerekir. Acaba
iflas alacaklılarının alacaklarını masaya yazdırmaması halinde ne olacaktır? Bunun
yanında alacaklarını masaya yazdırmış ancak sıra cetveline kabul edilmemiş
alacaklıların durumu ne olacaktır? Bunun gibi iflasın kaldırılmasında, masa
alacakları ödenmeden iflas kaldırılabilir mi? İşte bu gibi sorulara bu bölümde yer
vererek, bütün alacaklılar kavramını; alacakların masaya yazdırılıp yazdırılmaması
açısından, alacakların sıra cetveline kabul edilip edilmemesi açısından ve masa
alacaklarının durumu açısından yakından incelemeye çalışacağız.
215 Kuru, III, s. 2861.
48
2. Alacakların Masaya Yazdırılıp Yazdırılmaması Açısından
İflasın kaldırılmasındaki bütün alacaklılar kavramına her şeyden önce, m. 219
hükmüne göre, alacaklarını masaya kaydettirmiş alacaklılar dahildir216. Zira, ancak
masaya kaydedilen alacaklılar, bu taleplerini geri aldıklarına dair bir beyanda
bulundukları takdirde, iflasın kaldırılmasına karar verilecektir. Bu nedenle, bütün
alacaklılar kavramına kendisini kaydettirmemiş olan alacaklılar dahil değildir217.
Mesela, hisse senedi sahipleri, koymuş oldukları sermaye payından dolayı anonim
ortaklıktan alacaklı hale gelemeyecekleri için, hisse senedi bedellerinin iflas
masasına kaydını isteyemezler218. Bu yüzden dolayı da iflasın kaldırılmasında hisse
senedi sahiplerinin taleplerini geri alması diye bir durum söz konusu değildir219.
Bunun gibi müflisin, iflasın açılmasından sonra yaptığı borçlar, iflas alacağı
olmadığından, iflas masasından istenemez. Böylece iflasın kaldırılması açısından,
alacağı iflastan sonra doğmuş olan alacaklıların hiçbir etkisi olmayacaktır.
İflas masasına alacak yazdırma süresi, bir aydır (m.219/2). Ancak bu bir aylık
müddet geçtikten sonra da masaya alacak yazdırılabilir (m.236). Acaba bu bir aylık
süre geçtikten sonra bir alacaklı, alacağını sonradan yazdırmak suretiyle iflasın
kaldırılmasına karar verilmesini önleyebilir mi? Bu konuda Berkin220, bir ayrım
yapmış ve kayıt müddetinin geçmesinden sonra da alacak kaydının mümkün olması
sebebiyle, alacağını sonradan kaydettiren bir alacaklının da iflasın kaldırılmasına
mani olabileceğini, bu yüzden kanun koyucunun asıl amacının, bütün alacaklıların
alacakları hakkındaki taleplerini geri almalarını isterken sadece kaydolunan
alacaklıları dikkate aldığı halde, bütün alacaklıların itfa olunduğuna dair bir
vesikanın ibrazını ararken; sadece kaydolunanları değil, bütün alacaklıları kastettiğini
kabul etmenin doğru olacağı fikrendedir. Ancak böyle bir ayrım yapmak çok isabetli
değildir. Zaten bu iki durumu birbirinden tamamen bağımsız gibi de düşünmemek
gerekir. Bu yüzden, alacağını sonradan yazdıran alacaklının talebinin de geri
216 Kuru, IV, s.3363.
217 Üstündağ, s.46, Blumenstein, Ernst: Handbuch des Schuldbetreibungsrechts, Bern 1911, s.611,
Jaeger Carl / Walder, Hans / Kull, Thomas / Kottmann, Martin: Bundesgesetz über
Schuldbetreibung und Konkurs, Band II At.159-292, Zürich 1997/1999, Art. 195.
218 Atalay, Anonim, s. 204.
219 Ancak pay sahiplerinin pay sahipliği haklarından, özellikle mali haklardan kaynaklanan bazı alacak
hakları doğmuş olabilir. Bu alacaklar için pay sahipleri de anonim şirketin iflasında iflas alacaklısı
olabilirler (Atalay, Anonim, s. 204).
220 Berkin, İflas, s. 398, 399.
49
almasının sağlanması gerekir, ancak, o zaman iflasın kaldırılmasına diğer şartları da
taşımak koşuluyla karar verilebilir221.
3. Sıra Cetveline Kabul Edilip Edilmemesi Açısından İflas Alacaklıları
Kolektif bir tasfiye şekli olan iflas prosedürünün öngördüğü hedef, masanın
paraya çevrilen aktifinin, masanın pasifine tahsis edilerek, iflas alacaklarının ve masa
borçlarının tasfiye edilmesidir. Sistemin amacı, rehinli ve rüçhanlı alacaklara sahip
olanlar dışındaki tüm alacaklıların eşit bir şekilde tatmin edilmelerine yöneliktir222.
İşte bu amacın gerçekleşmesinin sağlanabilmesi için, alacak tahkiki sonuçları
doğrultusunda sıra cetveli düzenlenerek; masanın pasifi, sıra cetvelinin kesinleşmesi
suretiyle belirlenecek; öte yandan, paraya çevrilen masa aktifi, öncelikle rehinli ve
imtiyazlı alacakların karşılanmasından sonra, sıra cetvelinde sıraları ve alacak
tutarları saptanan alacaklara ayrılacaktır223.
Görüldüğü üzere sıra cetveli iflas alacaklılarının alacaklarını masaya kayıt
etmeleri ve bundan sonra iflas idaresinin alacakları tahkik etmesi sonucu
oluşturdukları ve tüm alacaklıların eşit işleme tabi tutulmalarını amaçlayan
alacakların sıra ve miktarlarını gösteren bir plan ve kabul edilen ve edilmeyen
alacakları gösteren bir listedir224. İşte iflasın kaldırılmasındaki, bütün alacaklılar, her
şeyden önce, sıra cetveline kabul edilmiş olan alacaklılardır225.
Sıra cetveline kabul edilmeyen alacaklı, süresi içinde sıra cetveline itiraz
davası açmamış veya süresi içinde açmış olduğu sıra cetveline itiraz davası
reddedilmiş ise, iflasın kaldırılması için rızasına (talebini geri almasına) gerek
yoktur226.
Buna karşılık, alacağı reddedilen alacaklı, süresi içinde sıra cetveline itiraz
davası (m. 235) açmış ise, bu alacaklının iflasın kaldırılmasında alacaklı olarak
221 Kuru, IV, s.3363, dn.3, Pekcanıtez,I, s.735, Jaeger/Walder/Kull/Kottman, Art. 195 N.9.
222 Altay, II, s. 1404.
223 Altay, II, s. 1404.
224 Öztek, Sıra Cetveli, s. 77, Deynekli, Adnan/Kısa, Sedat: Sıra Cetveli, Ankara 2005, s. 646.
225 Kuru, IV, s. 3364, Pekcanıtez, I, s. 735, Jaeger/Walder/Kull/Kottman, Art. N. 8.
226 Kuru, IV, s. 3364, Frıtzsche, Hans / Walder-Bohner, Hans Ulrich: Schuldbetribung und Konkurs
nach Schweizerischem Recht, Zürich, Band II/1993, s. 108.
50
dikkate alınıp alınmayacağına, sıra cetveline itiraz davasını inceleyen ticaret
mahkemesi227 ihtiyati tedbir yolu ile karar verebilmelidir228.
Sıra cetveline itiraz davası açmış olan davacı alacaklının, iflasın
kaldırılmasında nazara alınmaması hakkında bir ihtiyati tedbir kararı getirilmezse,
mahkeme, iflasın kaldırılması talebinin reddine karar verir229. Ancak sıra cetveline
itiraz davası açmış alacaklı talebini geri alır veya bu alacaklının alacağı ödenir veya
alacağı için teminat gösterilirse iflasın kaldırılmasında nazara alınmaz.230.
Müflis, sıra cetvelinin düzenlenmesinden önceki bir dönemde iflasın
kaldırılmasını isterse, bu durumda, alacağı müflis tarafından kabul edilmeyen
alacaklıların dikkate alınıp alınmayacağına, iflasın kaldırılması talebini inceleyen
ticaret mahkemesi karar vermelidir231.
4. Masa Alacağı
Yukarıda kısaca değindiğimiz gibi masa alacağı, iflas açıldıktan sonra iflasın
tasfiyesi için bizzat masa (yani, masa adına iflas dairesi veya idaresi) tarafından
yapılan borçlara verilen addır. Bunlara, masa için (masa tarafından) yapıldığından
“masa borcu” adı verilir; bunlar, alacaklı açısından da “masa alacağı”dır.
Masa alacakları, iflas masasından tam olarak ve öncelikle ödenmek zorunda
olduklarından, iflasın kaldırılması için de bu masa alacaklarının tam olarak ve
öncelikle ödenmiş olmaları gerekir. Aksi halde iflasın kaldırılmasını inceleyen
Ticaret mahkemesi, bu masa alacakları ödenmeden iflasın kaldırılmasına karar
227 “Alacak talepleri kısmen veya tamamen red edilen alacaklılar müddetinde kayıt kabul davası açmış
olmaları halinde red edilen miktarlarında depo edilmesine, kaldırmaya karar verecek mahkemenin
karar verebileceği şeklinde yasaya bir hüküm getirilmesi gerekmektedir” (İsmigüzel, Adnan: İflasta
Tasfiye Sempozyumu, Ankara 1984, s.17). Yazar burada, sıra cetveline itiraz davası açan alacaklının
iflasın kaldırılmasında dikkate alınıp alınamayacağına kara verecek mahkemenin, sıra cetveline itiraz
davasını inceleyen mahkeme değil iflasın kaldırılmasına karar verecek mahkemenin olması gerektiğini
söylemek istemiştir.
228 Kuru, IV, s. 3364.
229 Kuru, IV, s. 3364.
230 “Sıra cetvelinde kabul edilmeyen alacaklının açtığı kayıt kabul davası neticelenmedikçe İİK. 182.
maddesinde düzenlenen iflasın kaldırılmasının koşullarının gerçekleştiği kabul edilemez. Ancak
müflisin sıra cetveline itiraz davası açan alacaklının alacağı için teminat göstermesi halinde alacaklı
iflasın kaldırılmasında alacaklı olarak nazara alınmaz” (Y. 19. HD. 11.4.1995, 2371/3386, Kazancı
İçtihat Bilgi Bankası).
231 Kuru, IV, s. 3369.
51
veremez232. O nedenle, iflasın kaldırılması için, masa alacaklarının rızası gerekli
değildir.
II. Geri Alma Kavramı
1. Genel Olarak
İflasın kaldırılmasının istenebileceği ilk durum bütün alacaklıların taleplerini
geri almış olmasıdır. Bütün alacaklılar kavramının incelenmesinden sonra m.
182/I’de geçen geri alma kavramının hukuki niteliğinin ve doğurduğu sonuçların
incelenmesi gerekir. Özellikle bütün alacaklıların taleplerini geri almasının alacak
hakkından feragat anlamına gelip gelemeyeceği meselesinin çözümü için, öncelikle
geri alma kavramının hukuki niteliğinin belirlenmesine ihtiyaç vardır. Bunun
yanında, geri alınan talebin iflas talebi mi olduğu yoksa alacak talebinin mi olduğu,
yoksa bunların dışında başka bir şey mi olduğu da cevaplanması gereken
sorulardandır.
2. Talep Kavramı
Öncelikle geri alınan talebin ne olduğu hususunun incelenmesi gerekir. Bu
konuda doktrinde belirli bir fikir yoktur. Bu husus da Berkin233 dolaylı olarak “iflas
taleplerini geri aldıklarını veya alacaklarının itfa olunduğunu bildirmeleri halinde de
mahkeme iflasın kaldırılmasına karar verir” diyerek, geri alınan talebin iflas talebi
olduğunu belirtmiştir. Ancak Kuru234; “bütün alacaklıların (alacak) taleplerini tek
(aynı) belge (beyanname) ile geri almalarına gerek yoktur.” diyerek geri alınan
talebin alacak talebi olduğunu parantez içinde belirtmiştir. Ansay235 ise, geri alınan
talebin alacaklıların masaya kayıt talebi olduğunu belirtmiştir. İflasın kaldırılmasını
düzenleyen İsviçre İcra İflas Kanunu’nun 195. maddesine baktığımızda ise, “iflas
dilekçesinin(talebinin) geri çekilmesi” anlamında “Konkurseingabe zurückzieht”
ifadesi kullanılmıştır.
232 iflas idaresi memurunun ücreti bir masa alacağıdır. İflas idaresi memurunun ücreti ödenmeden
iflas kaldırılamaz. Bir Yargıtay kararında iflas idaresi memuru, ücretinin ödenmediğinden bahisle
iflasın kaldırılması kararını temyiz emiştir. “İflas İdare Memurunun temyizine gelince; İflas İdare
Memuru F.S.`nin ücreti ile ilgili alacağın dosyasına yatırıldığı belirtilmiş olmasına göre, bu yöne
ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir”(Y. 19. HD. 7.5.1996, 1658/4371, Kazancı İçtihat
Bankası).
233 Berkin, İflas, s. 396.
234 Kuru, IV, s. 3370.
235 Ansay, 1954, s. 288.
52
Kanımızca geri alınan talebi yalnızca bir iflas talebi olarak değerlendirmek
yanlıştır. Çünkü ticaret mahkemesinin iflasın açılmasına karar vermesinden sonra
iflas talebinin geri alınmasına imkan yoktur. Bunun yanında borçlu hakkında iflasın
açılabilmesi için bir tek alacaklının iflas yolu ile takip talebinde bulunması ve bunun
neticesinde iflas karının verilmesi dahi yeterlidir. Ayrıca doğrudan doğruya iflas
yollarında takip talebine dahi ihtiyaç yoktur. Yani borçlunun iflasına karar
verilebilmesi için bütün alacaklıların tek tek iflas talebinde bulunmalarına lüzum
yoktur. Bu nedenle tek başına “iflas talebi” kavramı doğru değildir.
Bunun yanında, buna tek başına alacak talebi demekte doğru değildir. Bunun
sebebi, m. 182’deki bütün alacaklılar kavramına, m. 219 gereğince alacaklarını
masaya kaydettirmek üzere masaya müracaatta bulunmuş olan alacaklıların dahil
olmasıdır. Zira, ancak masaya kaydedilmelerini isteyen alacaklılar, bu taleplerini
aldıklarına dair bir beyanda bulunabilirler.
Bunun gibi, geri alınan bu talebe yalnızca masaya kayıt talebi demekte doğru
değildir. Çünkü, iflas açıldığı anda müflise karşı hukuken mevcut olan tüm alacaklar
birer iflas alacağıdır. Dolayısıyla tüm iflas alacaklıların, alacaklarını masaya kayıt
talebi hakları mevcuttur. Bu durumda, iflasın kaldırılmasında geri alınan talep
masaya kayıt talebi olsaydı, müflisten maddi hukuk anlamında alacaklı olan
dolayısıyla alacağını masaya kayıt ettirme hakkı olan bütün alacaklıların iflasın
kaldırılmasına rıza göstermeleri gerekecekti. Oysa iflasın kaldırılmasında dikkate
alınacak olan alacaklar, yalnızca masaya kaydedilmiş alacaklardır. Yani alacaklarını
masaya kaydettirmemiş olan iflas alacaklılarının iflasın kaldırılmasında taleplerini
geri almalarına lüzum yoktur.
Sonuç olarak m. 182/I de geçen talep; ne bir iflas talebi, ne bir alacak talebi,
ne de yalnızca bir masaya kayıt talebidir. Bu talep yalnızca tasfiye sürecinin
vaktinden önce son bulmasına yönelik bir taleptir. Bu şekilde alacaklılar tasfiyenin
devam etmesine ilişkin talep haklarından vazgeçerek, iflasın kaldırılmasına rıza
göstermektedirler236. Çünkü her bir alacaklının, iflasın açılmasından sonra, tasfiyeye
devam edilerek alacağını iflas hukuku kurallarına göre isteme hakkı mevcuttur237.
236 Solenthaler, s. 9.
237 Blumenstein, s. 548.
53
İşte alacaklılar iflas tasfiyesinin devam etmesine yönelik bu talep haklarından
vazgeçerek iflasın kaldırılmasına onay vermektedirler.
3. Geri Alma Kavramı
İflasın açılması ile birlikte, iflas alacaklılarının tasfiyenin devam ederek
alacaklarını tasfiye kurallarına göre alma hakları doğar. Ancak müflis m. 182/I’e
göre, bütün alacaklılarının taleplerini geri aldıklarına dair bir beyanname ibraz
ederek, hakkında açılmış bulunan iflası kaldırtma hakkına sahiptir.
İşte iflasın kaldırılması için gerekli olan bu geri alma beyanı, alacaklarını
masaya kaydetmiş iflas alacaklılarının teker teker iflas tasfiyesinin vaktinden önce
kaldırılmasına verdikleri onaydan başka bir şey değildir238. Bu şekilde iflas
alacaklıları, iflasın açılması ile oluşmuş olan tasfiye sürecine katılma haklarından
özellikle iflas masasının yönetilmesi, değerlendirilmesi ve iflas masasında bulunan
malların tasfiye satış bedelinden alacaklarını iflas hukuku kurallarına göre alma
hakkından vazgeçmektedirler239.
İflasın külli bir takip yolu olması sebebiyle, iflas alacaklılarının bir kısmının
tasfiye sürecine devam etmek istememesi tasfiye sürecini durdurmaz240. İflas
tasfiyesinin kaldırılması ancak bütün alacaklıların rıza göstermeleriyle
mümkündür241. İflas alacaklılarının hepsinin tek tek iflasın kaldırılmasına yönelik bu
rızaları, iflasın kaldırılması nedenini oluşturur, alacaklıların bu rızası sağlandığında,
mahkeme iflasın kaldırılmasına karar vermeye mecburdur242.
Geri alma beyanın amacı ve içeriği iflas tasfiyesinin zamanından önce
sonlanmasıdır. Bu nedenle alacaklıların iflasın kaldırılmasına ilişkin rızaları esasa
ilişkin olmayıp, sadece devam eden iflas muameleleri hakkında netice doğuran usule
ilişkin bir beyandır243. Bu nedenle iflasın kaldırılması, ilgili iflas alacaklılarının
238 Solenthaler, s. 9.
239 Blumenstein, s. 548.
240 Solenthaler, s. 9.
241 Blumenstein, s. 611, bunun yanında bütün alacakların itfası veya iflas içi konkordatonun tasdiki
suretiyle de iflas kaldırılabilir.
242 Solenthaler, s. 10.
243 Berkin, s. 397.
54
alacaklarını aldıkları anlamına gelmediği gibi, iflasın kaldırılmasından sonra,
yeniden iflas talebinde bulunamayacakları anlamına da gelmez244.
İflasın kaldırılmasına ilişkin geri alma beyanının hiçbir kayıt ve koşula bağlı
olmaması gerekir245. Geri alma beyanında kayıt ve koşulun bulunması halinde bunlar
mahkeme tarafından incelenmek zorunda olmadığından, bu açıklamalar mahkeme
hakimi tarafından dikkate alınmaz246.
İflasın kaldırılmasına ilişkin bu geri alma beyanından dönülemez247. Ancak
geri alma beyanının irade eksikliğinden özellikle hata,hile ve ikrah nedeniyle iptal
edilip edilemeyeceği tartışmalıdır. Bir görüşe göre248, iflasın kaldırılmasındaki geri
alma beyanı usule ilişkin bir beyan olup usul hukukunun kuralları uygulanır. Bu
nedenle maddi hukuk hükümlerinde uygulama alanı bulan, bir işlemin hata, hile ve
ikrah nedeniyle iptali, usul hukukuna ait işlemler de uygulanmaz. Geri alım beyanı,
şekli bir niteliğe sahiptir, bu nedenle irade eksikliği nedeniyle iptalleri söz konusu
olmaz. İflas alacaklıları geri alım beyanı ile sadece devam eden iflas tasfiyesindeki
usule ilişkin haklarından vazgeçmekte olup maddi hukuka ilişkin haklarından
vazgeçmemektedirler. Bu nedenle iflasın kaldırılmasından sonra yeniden iflas talep
etmekte hakları mevcuttur.
Bir diğer görüşe göre ise249, geri alma beyanları hata, hile ve ikrah gibi irade
eksikliğine dayanan bir sebepten geri alınabilir.
Kanımızca da geri alım beyanlarından hata, hile veya ikrah gibi iradeyi
sakatlayan nedenlerden dolayı dönülebilmesi gerekir. Her ne kadar geri alım beyanı
usule ilişkin bir beyan olsa da, sonuç olarak iflasın kaldırılmasına ilişkin rızayı içeren
244 Kuru, IV, s. 3370, Berkin, s. 397, Kohler, Josef: Leitfaden des deutschen Konkursrecht, Stuttgart
1903, s. 304 (naklen Solenthaler, s. 9).
245 Blumenstein, s. 611, Jaeger/Walder/Kull/Kottmann,, Art. 195 No.10, Solenthaler, s. 11, Brand
Erst: Widerruf des Konkurses und der Konkrsamtlichen Lıquıdation einer Ausgeschlagenen
Verlassenschaft, SJK 995, s.2, Berkin, s. 397, Kuru, IV, s. 3369, Pekcanıtez, I, s. 736.
246 Berkin, s. 397, Pekcanıtez, I, s. 736, Jaeger/Walder/Kull/Kottman, Art. 195 N.10,
Blumenstein, s. 611, Solenthaler, ise sadece tüm iflas alacaklılarının kaldırmaya onay vermesi
halinde, geri alım beyanın geçerli olacağına ilişkin şartın geçerli olabileceğini belirtmiştir
(Solenthaler, s. 11).
247 Berkin, s. 397, Kuru, Baki: İflas ve Konkordato Hukuku, Ankara 1971, s. 358 dn. 4, Brand, s.2,
Pekcanıtez, I, s. 736, Jaeger/Walder/Kull/Kottman , Art. 195 N.10, Solenthaler, s. 11.
248 Solenthaler, s. 11, Hellman, F: Lehrbuch des deutschen Konkursrechts, Berlin 1907, s. 561
(naklen Solenthaler, s. 11 dn. 40).
249 Brand, s. 2, Blumenstein s. 611, Jaeger/Walder/Kull/Kottman Art 195 N.10, Berkin, s. 397,
Kuru IV, s. 3370, Pekcanıtez,I, s. 736.
55
bir irade beyanıdır. Bu irade beyanının hata, hile veya ikrah nedeniyle sakat olması
bu irade beyanı ile amaçlanan sonucun doğmamasını gerektirir. Çünkü ortada iflasın
kaldırılmasına ilişkin gerçek bir rıza bulunmamaktadır. Gerçi iflas alacaklısının, geri
alma beyanının esasa ilişkin olmaması sebebiyle, iflasın kaldırılmasından sonra
yeniden iflası isteyebilmesi mümkün ise de, bu durum gereksiz yere işlerin
uzamasına yol açacaktır.
Belirtilmesi gereken bir diğer husus da, iflasın kaldırılmasına ilişkin bu rızayı
iflas alacaklılarının verebilmesi için dava ehliyetine sahip olmaları gerektiğidir. Dava
ehliyetine sahip olmayan iflas alacaklılarının yasal temsilcileri bu rızayı verebilir250.
Ayrıca bu rıza bir vekil aracılıyla da verilebilir. Ancak vekilin iflasın kaldırılmasına
ilişkin bu rızayı verebilmesi için, vekaletnamesinde özel bir yetkinin bulunması
gerekir. Her ne kadar, HUMK. m.63’de vekile özel bir yetkinin verilmesini
gerektiren işlemler arasında, iflasın kaldırılmasına rıza yoksa da, işlemin müvekkil
bakımından çok önemli olması sebebiyle, o işlemin yapılması için de vekile özel
yetki verilmesi gerektiği sonucuna varılabilir251.
C. BÜTÜN ALACAKLARIN İTFA EDİLMİŞ OLMASI
I. İtfa Kavramı
İflasın kaldırılmasının istenebileceği bir diğer durum ise bütün alacaklıların
itfa edilmiş olması halidir. Uygulamada iflasın kaldırılmasına, en çok bütün
alacaklıların alacaklarının itfa edilmiş olması sebebine dayanarak başvurulmaktadır.
Bütün alacaklıların taleplerini geri almalarına dayanan iflasın kaldırılması yok
denecek kadar azdır. Bunun sebebi alacaklıların taleplerini tatmin edilmeden geri
çekmek istemeyişleridir. Ancak itfa da durum farklıdır. Çünkü itfa ile alacaklılar
tamamen tatmin edildikleri ve alacaklıların taleplerini geri almasına ihtiyaç
duyulmaması nedeniyle uygulamada en çok bu duruma dayanılarak iflasın
kaldırılması istenmektedir.
Ülkemiz uygulamasında bütün alacaklıların alacak taleplerini geri alması
hususunda çekingen davranılmakta bu yüzden en çok bütün alacakların itfası
250 Solenthaler, s. 10.
251 Kuru, Baki/ Yılmaz, Ejder/ Arslan, Ramazan: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2002, s.
302.
56
suretiyle iflasın kaldırılması istenmektedir. Zaten İsviçre’de de, buna ihtiyaç
duyulmuş olunmalı ki 195. maddeye bütün alacaklıların itfa edilmesi sebebiyle
iflasın kaldırılabileceği bendi eklenmiştir.
İtfa, borçlar hukukuna ait bir kavramdır. İtfa kavramı, ödeme, bağışlama,
ibra, her çeşit af, terkin ve takas252 gibi borcun son bulması sebeplerini kapsar253.
II. İtfanın Kim Tarafından Yapılacağı Sorunu
1. Müflis Tarafından İtfanın Yapılıp Yapılamayacağı
Bütün alacaklıların itfa edilmiş olması nedeniyle iflasın kaldırılmasında,
itfanın kim tarafından yapılacağı bir sorundur. Çünkü, iflasın açılması ile müflisin
haczedilebilen254 bütün mal ve alacakları nerede bulunursa bulunsun bir masa
(topluluk) oluşturur ve iflas kapanıncaya kadar müflisin uhdesine geçen mallar255 da
masaya girer (m. 184/I)256. Müflisin masaya giren bu mallar üzerinde tasarruf yetkisi
kısıtlandığına göre, acaba müflis, iflasın kaldırılmasını sağlayabilmek için bütün
alacaklıların alacaklarını nasıl itfa edecektir? Çünkü müflisin tasarruf yetkisi
kısıtlanması nedeniyle, artık masa malları üzerinde müflisin, herhangi bir tasarrufta
bulunamaması gerekir.
Yukarıda müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanmasının iflasın amacı ile
sınırlandığından bahsetmiştik257. Müflis masanın aktifini azaltan tasarruf
işlemlerinde bulunamaz. Ancak bu tasarruf işlemleri, iflas idaresinin, (yapılan
252 “İİK`nun 182. maddesi iflasın kaldırılabilmesi için tüm alacaklıların iflas istemini geri aldıklarına
ilişkin onların imzalarını içeren bir belge veyahut bütün alacaklıların alacaklarının itfa olunduğuna
ilişkin bir vesikanın mahkemeye ibrazı gerekmektedir. Dava konusu olayda ise, iflas idaresince, takas
dermeyan edilen alacaklı yabancı şirketin imzasını taşıyan talebin geri alındığına ilişkin bir belge
ibraz edilmediği gibi takasın alacaklı tarafından kabul edildiğine ilişkin bir belge veya bu takasın
hukuken sonuç doğurduğuna diğer bir deyişle takas yolu ile borcun söndürüldüğüne ilişkin vesika
niteliğinde bir mahkeme kararı da ibraz edilmemiştir. Sadece borcun takas edildiğine ilişkin alacaklıya
iflas idaresince yapılan bir tebligatın İİK`nun 182. maddesi anlamında iflasın kaldırılmasını temin
edecek bir vesika (belge) niteliğinde kabul edilmesi mümkün değildir” (Y. 11.HD. 19.6.1989,
2496/3861, Kazancı İçtihat Bankası).
253 Kuru, IV, s. 3371.
254 Haczedilebilir mal,alacak ve haklardan anlaşılması gereken şey , m.82 ve özel kanunlara göre haczi
caiz olmayan şeylerin dışındaki mal,alacak ve haklardır. Fakat, müflisin haczedilemeyen malları da
deftere yazılır (m. 211) (Kuru, III. s. 2834).
255 Ancak müflisin kişisel çalışması neticesinde elde ettiği ücret masaya girmez. Çünkü borçlu
alacaklılarına karşı ancak malvarlığı ile sorumlu olup, iş (çalışma) gücü ile sorumlu değildir (Kuru
III, s. 2835).
256 Berkin, Tesir, s. 711, Kuru, III, s. 2833.
257 Bkz., dn. 23.
57
tasarrufların masanın lehine olması koşuluyla), icazeti ile geçerli hale gelebilir. Bu
anlamda, müflis iflas alacaklılarına, ( iflasın kaldırılmasını sağlamak için bile olsa)
yapacağı bu ödemeler, masanın aktifini azaltacağından iflas idaresinin icazeti
olmadan geçerli hale gelemezler. Çünkü müflisin, bu ödemeleri neye göre ve nasıl
yapacağı, özellikle sıra cetvelinin düzenlenmesinden önce, müflisin bu ödemeleri
nasıl gerçekleştireceği daha büyük bir sorun teşkil edecektir. Çünkü iflas idaresi sıra
cetvelinin düzenlenmesi aşamasında alacakları tahkik edeceğinden, sıra cetveline,
borçlu müflis kabul etse dahi, talep edilen her alacağı geçirmeyecektir. Bu sebeple
sıra cetveline geçirilen alacaklar asgari oranda tahkik edilmiş alacaklardır. Ancak
müflis sıra cetveli düzenlenmeden dahi iflasın kaldırılmasını isteyebileceğine göre,
müflis, hangi kriterlere göre alacaklılara ödeme yapacaktır?
Bu sebeplerden dolayı müflis bütün alacakların itfa edilmesi suretiyle iflasın
kaldırılmasını istediği zaman, müflisin bu ödemelerinin mutlaka masanın
menfaatlerini gözetmekle yükümlü olan iflas idaresinin gözetim ve denetimi altında
yapılması, şayet iflas idaresi henüz oluşturulmamış ise, bunun iflas dairesinin
denetimi altında yapılması düşünülebilir. Ayrıca bu itfa üçüncü kişiler tarafından da
yapılabilir yahut alacaklıların müflisi borçlarından ibra etmeleri suretiyle
gerçekleşebilir.
2. Üçüncü Kişi Tarafından İtfanın Yapılıp Yapılamayacağı
Yukarda bahsettiğimiz üzere, bütün alacakların itfa edilmesi suretiyle iflasın
kaldırılmasında, bu itfa üçüncü kişi tarafından yahut alacaklıların müflisi
borçlarından ibra etmesi suretiyle de yapılabilir. Bu durumda itfayı yapan üçüncü
kişi, itfa da bulunduğu alacaklıların haklarına halef olur. Üçüncü kişi bir şahıs
olabileceği gibi bir kredi kurumu da olabilir. Bu şekilde borçluya açılan kredi
neticesinde borçlunun, iflas süreci içinde yıpranmasının önüne geçilebilecektir.
Böylece borçlunun gerek ticari itibarı gerek se malvarlığı korunmak suretiyle borçlu
ticari hayatına daha kolay bir biçimde dönecektir. Kredi kuruluşu da borçluya açmış
olduğu bu kredi sayesinde belki daha önce borçludan olan başka alacaklarını da
kurtarma imkanına kavuşabilecektir. Çünkü borçlu, iflasın kaldırılmasından sonra
ticari olarak iştigal ettiği alanda meydana gelebilecek değişiklikler neticesinde çok
karlı olabilecek bir pozisyona geçebilecektir. Mesela kuş gribi nedeniyle tavuk ve
58
tavuk ürünleri piyasasının zor olduğu bir dönemde, pastorize yumurta sektöründe bir
talep patlaması olabilir. Borçlu müflisin de bu sektörde iştigal etmesi kredi veren
kuruluşa bir güvence teşkil edebilecektir. İflas eden borçluya böyle bir kredinin
açılması elbette çok büyük riskler taşıyacaktır, ancak bu borçlunun itibarı ile alakalı
bir durum olduğu gibi, kişisel ilişkileri veya borçlunun sağlayacağı güven ile de
alakalıdır. Fakat üçüncü kişinin borçluya böyle bir kredi açması da tamamen
ekonomik olmayan bir hareket olarak da nitelendirmek doğru olmaz. Çünkü 3.
kişinin borçlunun bu şekilde borçlarını ödemesi sonucunda, müflis hakkında açılmış
bulunan iflasın kaldırılması, belirttiğimiz gibi borçlunun ticari yaşama yeniden
dönmesini sağlayarak borçluyu çok karlı bir konuma sokabilecektir. Bu şekilde de,
üçüncü kişinin sağladığı kredi, daha önce (iflastan önce) sağladığı kredilerle birlikte,
daha rahat olarak ödenmesi mümkün olabilecektir.
Bütün alacaklar bir üçüncü kişi tarafından itfa edilse dahi bu kişi müflis
hakkında açılmış bulunan iflasın kaldırılmasını isteyemez258. Çünkü bu halde, iflasın
kaldırılmasını isteme hakkı yalnız müflise aittir ve bu hak devredilemez.
III. Hangi Alacakların İtfa Edilmesi Gerektiği
İflasın kaldırılmasını isteyen müflis, tekmil yani bütün alacakların ödendiğini
ispat eden bir vesika259 göstermelidir.
Bu durumda, bütün alacaklılar teriminden anlaşılması gereken şey iflas
alacaklıları olduğu için müeccel alacaklar, şarta bağlı alacaklar, konusu para olmayan
alacaklar260, yabancı para alacakları, faiz alacakları, rehin ve kefalet alacakları ile
vergi alacakları birer iflas alacağı olması sebebiyle bütün alacaklılar terimine dahil
olur.
Ancak dikkat edilmesi gereken husus faiz alacaklarının da birer iflas alacağı
olduğudur. Bu yüzden iflasın kaldırılabilmesi için, ana para alacaklarının
ödenmesinin yanında bu alacakların faizlerinin de ödenmiş olması gerekir. Çünkü
258 Kuru, IV, s. 3375, dn. 31.
259 Bu kavram ileride incelenecektir, bkz., §5 E, II.
260 Konusu para olmayan alacaklar, iflasın açılması ile birlikte para alacağına çevrildiği için bu
alacakların para alacağı olarak ödenmesi gerekir.
59
m.196’ ya göre iflasın açılması ile birlikte, iflas masasına giren alacaklarda faiz
işlemeye devam eder261.
Ödenecek olan faiz; rehinle temin edilmemiş alacaklarda ticari olmayan
işlerdeki faiz oranıdır (reeskont) (3095 s. K.m.1) (m.196/II). Rehinli alacaklar için
uygulanacak faiz oranı ise, iflasın açılmasından önce geçerli olan ve rehin senedinde
kararlaştırılmış olan faiz oranıdır. Zira rehin alacaklıya alacağın aslı gibi faizlerini de
temin edeceğinden rehnin satış bedelinden alacağın aslı gibi faizleri de öncelikle
ödenir262
Eksik borçlar, iflas masasına kaydedilmezler263. Bu nedenle iflasın
kaldırılmasında da dikkate alınmazlar264. Ayrıca bir alacak, iflasın açılmasıyla, iflas
alacağı olmasına rağmen, masaya kaydedilmemiş ise, bu alacağın da, iflasın
kaldırılması açısından itfasına gerek yoktur265.
Bir diğer önemli hususta geciktirici şarta veya bozucu şarta bağlı alacakların
durumunun ne olacağıdır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi geciktirici veya bozucu şarta
bağlı alacaklarda iflas alacağı olmaları sebebiyle iflas masasına yazdırılırlar266.
Bozucu şarta bağlı alacaklar iflasın kaldırılmasında tam olarak ödenmek
zorundadırlar. Çünkü bozucu şartla yapılan hukuki işlem hukuki sonuçlarını hemen
doğurmaya başlar267. Bu yüzden, bozucu şarta bağlı alacaklar, şarta bağlı olmayan
normal iflas alacakları gibi işlem görür. Ancak geciktirici şarta bağlı alacaklar da,
şart gerçekleştikten sonra ödenmek üzere bankaya pay ayrılacağı için kanımızca
iflasın kaldırılmasında geciktirici şarta bağlı alacaklar ödenmeden de iflasın
kaldırılabilmesi gerekir. Çünkü, alacağı geciktirici şarta bağlı alacaklı için ayrılan
pay, iflas tasfiyesi bitiminde masada mal kalmaması tehlikesi ile, o alacaklının
oluşacak olan zararını engelleme düşüncesiyle konulmuş bir hükümdür (m.250).
261 “...Borçlu M.Ç’ in iflasından sonra Ziraat Bankasının iflas masasına bildirdiği 462.92.663 TL.
alacağın reddi üzerine açılan kayıt kabul davasında 109.177.149 TL’ nın masaya kabulüne karar
verilmiştir. Bankanın bu alacağına İİK.nun 196/son maddesi uyarınca %30 faiz işleyecek ve
tasfiyeden artan paydan ödeme yapılacaktır. İflasın kaldırılması talebi halinde ise masaya kabul edilen
alacağa %30 faiz yürütülerek alacaklıya ödenmesi gerekir” (Y. 13.HD. 29.03.1990, 3967/1445, Altay,
I, s.640).
262 Pekcıtez/Atalay/Özkan/Özekes, s. 353.
263 Deynekli/Kısa, s. 646.
264 Deliduman, Alacaklılar, s. 65.
265 Üstündağ, s. 46, Blumenstein, s. 611, Jaeger/Walder/Kull/Kottman, Art. 195 N. 9.
266 Deliduman, Alacaklılar, s. 61.
267 Sirmen, s. 54.
60
Ancak iflasın kaldırılmasında, şayet alacağı geciktirici şarta bağlı alacaklıya da
ödeme yapılmak zorundadır dersek, bunun iki önemli sakıncası olabilir. Birincisi;
geciktirici şarta bağlı işlemler hükümlerini şartın gerçekleşmesiyle doğuracağından,
ortada hükümlerini henüz doğurmamış ve doğuracağı belli olmayan bir akit için
ödeme yapılmış olacaktır. İkincisi ise; alacaklı için pay ayrılır ve alacaklı için ayrılan
paya müflis dokunamaz dersek, bu durumda da, iflasın kaldırılması neticesinde
müflis hakkında açılmış olan iflas kalkmasına rağmen, müflis hakkında sanki iflas
için konulmuş olan tedbirler hala devam ediyor görünümü olacaktır. Bu nedenlerle
kanımızca geciktirici şarta bağlı alacakların, iflasın kaldırılmasında dikkate
alınmamaları gerekir.
D. KONKORDATONUN TASDİK EDİLMİŞ OLMASI
I. Genel Olarak
Konkordato, dürüst bir borçlunun, belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi
borçlarının alacaklılar tarafından kanunda öngörülen nitelikli çoğunlukla kabul
edilmesi ve yetkili makamın onayı ile gerçekleşen ve borçlunun borcunun bir
kesiminden kurtulmasını veya ödeme şeklinin borçlu menfaatine değişmesini
sağlayan hukuki bir imkandır (hukuki lütuftur)268.
Konkordato, sadece borçlunun değil; aynı zamanda alacaklıların da
menfaatlerini koruma amacı güden bir kurumdur269. Ekonomik açıdan varlığını
devam ettirebilecek bir durumda bulunan ve hayati önem taşıyan hukuk sujelerinin,
mali açıdan içine düşmüş oldukları sıkıntı nedeniyle iflas yoluyla tasfiye edilmek
yerine, hukuki ve ekonomik varlıklarının devam ettirilmesinde kamunun da menfaati
olduğu şüphesizdir270. İşte konkordatonun bu fonksiyonları yerine getirebilmesi
amacıyla iflastan önce konkordato akdedilebileceği gibi, iflastan sonra da konkordato
akdedilebilecektir. Doğal olarak kanun koyucu iflastan sonra konkordato akdedilmesi
halinde iflasın kaldırılmasını mümkün kılarak konkordatonun amacını
gerçekleştirmeyi kolaylaştırmıştır. Aksi takdirde iflastan sonra borçlunun konkordato
268 Ulukapı, Ömer: Konkordatonun Feshi, Konya 1998, s.7, Tanrıver, Süha: Konkordato Komiseri,
Ankara 1993, s. 3, Tanrıver/ Deynekli, s. 29, Kuru, Konkordato, s. 404, Gürdoğan, İflas, s. 155.
269 Tanrıver/Deynekli, s. 30.
270 Tanrıver/Deynekli, s. 31.
61
akdetmesinde hiçbir menfaatinin olmayacağı gibi, konkordatonun amacının
gerçekleşmesi de zorlaşacaktır. Bu nedenlerle konkordatonun akdedilmesi halinde
iflasın kaldırılacağı İcra ve İflas Kanunumuzun hem m. 309/V’de, hem de m. 182/I’
de düzenlenmiştir.
II. Konkordatonun Türleri ve İflasın Kaldırılmasının Hangi
Konkordato Türlerinde Talep Edilebileceği
Öncelikle konkordato, mahkeme dışı konkordato (özel konkordato) ve
mahkeme içi konkordato (adli konkordato) diye ikiye ayrılır271. Mahkeme dışı
konkordato, konkordato prosedürü içerisinde görev yapan herhangi bir resmi
makamın katılımı olmaksızın, borçlunun doğrudan doğruya alacaklıları ile ayrı ayrı
anlaşmak yoluyla gerçekleştirdiği konkordatodur272. Mahkeme dışı konkordato
niteliği itibariyle bir özel hukuk sözleşmesi olması sebebiyle geçerliliği, kurulması
içeriğinin belirlenmesi ve hükümleri bakımından Borçlar Kanunu kurallarına
tabidir273. Bu nedenle, mahkeme dışı konkordato, mahkeme içi konkordatonun
hükümlerini meydana getirmez274.
Mahkeme içi konkordato ise İcra ve İflas Kanunu’nda öngörülen usul
çerçevesinde borçlu ve alacaklıların yanı sıra, resmi makamların katılımı ile
gerçekleştirilen konkordato türüne denir275. İcra ve İflas Kanunu’nda, ayrıntılı
biçimde düzenlenen konkordato, mahkeme içi konkordatodur. İnceleme konumuz
olan iflasın kaldırılması açısından önem taşıyan konkordato türü de, mahkeme içi
konkordatodur. Zira m. 182. akdolunan konkordatonun mahkeme tarafından tasdik
edilmiş olmasını aramaktadır. Bu yüzden borçlunun alacaklılarla mahkeme dışı
(özel) konkordato akdetmesi, tasdik edilen mahkeme içi (adli) konkordato gibi,
iflasın kaldırılmasını gerektirmez276.
271 Bu ve benzer ayrımlar için bkz., Tanrıver, Komiser, s. 8-22, Ulukapı, s. 13-34.
272 Berkin, Necmeddin: “Konkordatonun Hükümleri”, İBD., 1949/11, s. 641-669, s. 653, Tanrıver,
Komiser, s. 8.
273 Güner, Abdullah: “Konkordato”, AD., 1952/2, s.273-310, s.278, Turanboy, K. Nuri: İbra
Sözleşmesi, Ankara 1998, s. 47, Altay, Konkordato, s. 1266, Ulukapı, s. 14, 15, Fritzsche/Walder-
Bohner, II, s. 586.
274 Kuru, Konkordato, s. 406.
275 Tanrıver, Komiser, s. 11.
276 Solenthaler, s. 77, Brand, s. 2, Amonn, Kurt / Dominik, Gasser: Grundriss des Schuldbetreibungs
und Konkursrecht, Bern 1997, s. 311, Favre, Antoine: Schuldbetreibungs und Konkursrecht
(Übersetz.; Steiner, Eric), Freiburg 1956, s. 323.
62
Ancak mahkeme dışı konkordatonun, bir itfa veya bir geri alma sebebi
sayılarak iflasın kaldırılması mümkündür. Çünkü mahkeme dışı konkordatoda
sözleşme serbestisi olması sebebiyle, taraflar serbestçe sözleşme içeriğini
belirleyebilirler277. Bu nedenle mahkeme dışı konkordato çeşitli şekillerde
kurulabilmektedir. Buna göre; vade konkordatosu278, taksit konkordatosu279, ibra
konkordatosu280, tedrici konkordato281, itimada dayalı konkordato282, mevcudun terki
suretiyle konkordato283, ek ödeme konkordatosu284, terditli konkordato285, seçimlik
konkordato286, kısmi konkordato287, iyileştirme konkordatosu288, iştirak
277 Ulukapı, s. 16, Fritzsche/Walder-Bohner, II. Nitekim uygulamada Federal Mahkeme “Mahkeme
dışı konkordatoda taraflar borçlar genel hukuk anlamında sözleşmenin esaslarını ve içeriğini serbestçe
seçebilirler” şeklinde karar vermiştir (BGE II 50 1, Ulukapı, s. 16).
278 “Stundungsvergleich”. Burada, alacaklıların alacaklarını elde etmesi ertelenmekte, ancak
alacaklılar alacak haklarından feragat etmemektedirler (Turanboy, s. 49).
279 “Ratenvergleich”. Taksit konkordatosu, borçlunun borcunu birden fazla taksitlerle ödemeyi
taahhüt ettiği konkordato çeşididir. Bu çeşit konkordato moratoryum konkordatosu olarak da
adlandırılmaktadır (Ulukapı, s. 16).
280 “Erlassvergleich”. İbra konkordatosu müşterek veya kısmi ibra şeklinde, alacaklının alacağından
vazgeçmesidir. Müşterek konkordatoda taraflar arasında bir karşılık esası bulunmadığı için gerçek
anlamda bir sulh değildir. Kısmi ibra konkordatosu ise, alacağın derhal bir kısmının ibra edilmesine
karşılık yapılan konkordatodur. (Ulukapı, s. 16).
281 “Stufenvergleich”. Tedrici konkordato kısmi ibra konkordatosunun özel bir şekli olarak
görülmektedir. Tedrici konkordatoda bütün alacaklılara aynı oranda ifa teklif edilmektedir. Genellikle
küçük alacaklılara daha çok, büyük alacaklılara daha az oranda ifa teklif edilmektedir (Ulukapı, s.
17).
282 “Treuhandvergleich”. İtimada dayalı konkordato, kendisine itimat edilen (güvenilen) kişinin,
borçlu ile alacaklıların menfaatini koruyarak malvarlığının tasfiyesini gerçekleştirmek için oluşturulan
mahkeme dışı konkordato çeşididir. Tarafların yaptıkları konkordatonun ifası itimad edilen olarak
adlandırılan üçüncü bir kişi tarafından gerçekleştirilir. Bu konkordato mahkeme dışı konkordatonun
bütün çeşitlerinde uygulanabilir (Ulukapı, s. 17).
283 “Liquidationsvergleich”. Burada alacaklılar, alacaklarının bir kısmından feragat ederler. Buna
karşılık, borçlu da mal varlığını veya bunun aktif kısmını alacaklılara terk eder (Turanboy, s. 48).
Ancak iflas halinde, alacaklılarla borçlu arasından malvarlığının terki suretiyle mahkeme dışı
konkordato akdedilmesi, müflisin malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisinin iflas idaresine geçmesi
sebebiyle çok zordur. Ama artık hukukumuzda malvarlığının terki suretiyle konkordato kabul
edildiğinden, taraflar iflas halinde, mahkeme içi konkordato şeklinde, yani resmi olarak,
malvarlığının terki suretiyle konkordato yoluna başvurabilirler. Şüphesiz iflas hali dışı taraflar özel
olarak malvarlığının terki suretiyle konkordato yoluna başvurabilirler (Bu konudaki tartışmalar için
bkz., Kanun ve Uygulama Açısından İflasta Tasfiye Sempozyumu, Ankara 1984).
284 “Nachzahlungsversprechen”. Munzam ek ödeme taahhüdü diyebileceğimiz bu konkordato çeşidi,
borçlunun ekonomik durumunun düzelmesi durumunda bütünüyle ya da belirli bir kısım ibra edilen
alacağa bağlı olarak munzam ödemeyi içiren mahkeme dışı konkordatodur (Ulukapı, s. 17).
285 “Eventualvergleich”. Kombine konkordato da diyebileceğimiz bu çeşit konkordatoda, borçlu
sözleşme serbestisi içersinde alacaklılarıyla birden fazla konkordato çeşidini içerecek şekilde bir
sözleşme yapmaktadır (Ulukapı, s. 17).
286 “Wahlvergleich”. Borçlunun aynı anda alacaklılarından her biriyle seçim hakkını kullanarak ayrı
ayrı içerikte yapmış olduğu konkordato çeşididir. Burada seçim hakkı daha ziyade taksit ve kısmi ibra
konkordatosu arasında gerçekleşebilmektedir. Borçlu için seçimlik konkordatonun zorluğu, özellikle
gelecekteki yükümlülükleri yerine getirmede doğru seçim hakkını kullanabilmektir (Ulukapı, s. 17).
287 “Teilvergleich”. Mahkeme içi konkordatoda da uygulaması bulunan bu mahkeme dışı konkordato
çeşidinde, borçlunun sadece alacaklılarının belirli bir kemsiyle yapmış olduğu sözleşmedir. Buradaki
63
konkordatosu289, şekillerinde mahkeme dışı konkordato kurulabilir290. İşte eğer
akdedilen bu mahkeme dışı konkordato, borçların ibrası suretiyle veya başka bir
şekilde, bütün borçların itfası sonucunu doğurur ise, müflis, konkordatonun tasdiki
suretiyle iflasın kaldırılmasına başvuramasa bile, bütün alacakların itfa edilmiş
olması nedenine dayanarak iflasın kaldırılmasını sağlayabilir. Fakat dikkat edilecek
husus, özel konkordato akdeden borçlu da, iflasın kaldırılmasını, ancak bütün
alacaklıların taleplerini geri almış olması veya bütün alacakların itfa edilmiş olması
sebeplerinden biriyle sağlayabilecek olmasıdır291. Yoksa burada, teknik anlamda
konkordatonun tasdiki nedenine dayalı bir iflasın kaldırılması söz konusu olamaz. .
Konkordatoyu, yapılış biçimine göre, yapılış zamanına göre ve yapılış
amacına göre ayırmak mümkündür292. Yapılış biçimine göre, tenzilat (yüzde)
konkordatosu, vade (mühlet) konkordatosu, kombine (bileşik) konkordato; yapıldığı
zamana göre ise, iflas dışı konkordato ve iflas içi konkordato, yapılış amacına göre
ise alelade konkordato ve mevcudun terki suretiyle konkordatodur.
İflasın kaldırılmasının istenebileceği konkordato türü doğal olarak iflastan
sonra akdedilen konkordatodur.
İflastan sonra malvarlığının terki suretiyle konkordato teklif edilip
edilemeyeceği bir sorundur. Daha önce hakkında pozitif bir düzenleme olmayan
ancak tartışılan bir kurum olan malvarlığının terki suretiyle konkordato, 4949 sayılı
Kanunla İsviçre İcra İflas Kanunundan esinlenerek hukukumuza girmiştir.
Malvarlığının terki suretiyle konkordatoda, müflis malvarlığının aktifini
alacaklılar adi ve ticari mahiyetteki alacaklılar olabileceği gibi, büyük ve küçük alacaklılar da olabilir
(Ulukapı, s. 18).
288 “Sanierungsvergleich”. İyileştirme konkordatosu diyebileceğimiz bu konkordato türünde,
borçlunun ekonomik varlığını koruma yanında, ekonomik dahil verimlilik, kredibiliteyi arttırma,
işletmeye dahil firma adı, marka ve patent hakları gibi her türlü gayri maddi malvarlığı haklarının
iyileştirilmesi amaçlanmaktadır (Ulukapı, s. 18).
289 “Beteiligungsvergleich”. Burada zor durumda bulunan işverenlerin muhafazası ve iyileştirilmesi
veya en azından ekonomik krizle karşı karşıya kalan işverenlerin hukuk düzeni içerisinde (işletmelerin
birleştirilmesi, devralma gibi) korunması düşüncesi yatmaktadır (Ulukapı, s. 18).
290 Yalnız Türk hukuk öğretisinde, mahkeme dışı konkordatonun genelde tenzilat veya vade ya da
ikisi birlikte şeklinde yapılabilen konkordato ayrımı kabul edilmektedir (Kuru, Konkordato, s.406,
Önen, Konkordato, s. 78, Ulukapı, s. 16).
291 Berkin, İflas, s. 400.
292 Bu ayrım için bkz.; Pekcanıtez/Atalay/Özkan/Özekes, s. 382.
64
alacaklılarına terk ederek bu malvarlığının alacaklılar tarafından tasfiye edilmesi
suretiyle borçlarından kurtulmayı teklif ettiği konkordato çeşididir293.
İflastan sonra konkordatoyu düzenleyen 309. madde de, iflastan sonra
konkordatoda uygulanacak maddeler arasında malvarlığının terki suretiyle
konkordatoyu düzenleyen 309/a maddesine bir atıf yoktur. Kanaatimizce de iflastan
sonra malvarlığının terki suretiyle konkordato teklif edilebilmesi gerekir294. Çünkü
iflastan sonra konkordatoyu düzenleyen 309. maddede “iflasına hükmedilmiş olan
bir borçlu konkordato teklif ederse…” denilerek konkordatonun çeşidinde herhangi
bir sınırlama getirmemiştir. Ayrıca malvarlığının terki suretiyle konkordatoda
tasfiye, iflas tasfiyesine nazaran daha esnek olduğundan ve bu nedenle konkordato
tasfiye memurlarının masa mallarını daha iyi bir şekilde paraya çevirme imkanları
bulunduğundan, malvarlığının terki suretiyle konkordatoyu kabul etmeyi alacaklılar
da yararlarına daha uygun bulabilirler295. Bu konkordato teklifi alacaklılar tarafından
kabul ve konkordato mahkeme tarafından tasdik edilirse, müflis hakkında iflas
kaldırılır. Ancak, müflisin iflas masasına giren malvarlığı, bu sefer konkordato
tasfiye memurları tarafından tasfiye edilir296.
293 Kuru, El kitabı, s. 1337, Doktrinde, malvarlığının terki suretiyle konkordatonun, ekonomik
bütünlüğün yapılandırmasına hizmet etmediğini, bilakis bir tasfiye kurumu niteliği taşıdığını ileri
sürülmektedir (Deliduman, Seyithan: “Malvarlığının Terki Suretiyle Konkordato”, İBD, C. 78, S.
2004/3, s. 1035-1050, s.1040). Malvarlığının terki suretiyle konkordatonun tipik görünüm biçiminde,
diğer bir deyişle borçlunun tüm malvarlığının devredildiği konkordatoda, borçlunun malvarlığının
tasfiye edildiğinde bir tereddüt yoktur. Bununla birlikte, malvarlığının terki suretiyle konkordatonun,
farklı görünüm biçimleri ortaya çıkabilir. Örneğin borca batık olmayan bir anonim şirketin,
borçlarından kurtulmak amacıyla TTK ve İİK hükümlerine uygun olarak aktiflerinin bir kısmını
mesela birden fazla ticari işletme işleten bir anonim ortaklığın bazı ticari işletmelerini konkordato
yoluyla üçüncü kişilere terk etmesi durumunda, borçlunun konkordatonun ardından ticari faaliyete –
öncekinden farklı alanlarda ve daha dar kapsamda da olsa- devam edecek olması, borçlunun
malvarlığının yeniden yapılandırıldığı gerçeğini ortadan kaldırmaz (Altay, Konkordato, s. 1244, dn.
30).
294 Kuru, El kitabı, s.1348, Buruloğlu, Enver/Reyna, Yuda: Konkordato Hukuku ve Tatbikatı,
İstanbul 1968, s. 6, Pekcanıtez/Atalay/Özkan/Özekes, s. 421. “…iflas içi konkordatoya ilişkin m.
309 belirtilmemiş ise de, bu hükmün de uygulanacağında hiçbir kuşku yoktur. Zira, malvarlığının
terki suretiyle konkordato iflas içi konkordato şeklinde de gerçekleştirilebilir (Altay, Konkordato, s.
1261).”
295 Kuru, El kitabı, s. 1348.
296 Kuru, El kitabı, s. 1348.
65
III. Konkordatonun Tasdik Edilmiş Olması297
1. Genel Olarak
İflasın kaldırılabilmesi için bir diğer durum da konkordatonun tasdik edilmiş
olmasıdır. Bu konkordato, yukarıda değinildiği gibi, iflastan sonra yapılan
konkordatodur. Bu konkordatonun yüzde, vade veya bileşik konkordato olması
iflasın kaldırılabilmesi açısından önem arz etmez. İflastan sonra konkordato hem
müflisin, hem de alacaklıların lehinedir. Çünkü konkordatonun akdedilmesi ile
müflis işletmesini ve malvarlığını koruma imkanına kavuştuğu gibi, iflasın kamu
hukuku bakımından sonuçlarından da kurtulmuş olur. Alacaklıların da borçlunun
yardımı ile iflasa nazaran daha fazla alacaklarına kavuşma ihtimali vardır298. Bunun
yanında işletmenin devamının üretim kaybına ve işsizliğe engel olunması açılarından
da kamu menfaatine hizmet eden amacının da bulunduğu şüphesizdir299. Bu
nedenlerle kanun koyucu konkordatonun tasdik edilmiş olmasını iflasın
kaldırılmasının nedenleri arasında saymıştır. Zaten bu durum konkordatonun işlerlik
kazanabilmesi için lüzumludur. Aksi takdirde iflas kaldırılmadan müflis iflas ile
kaybetmiş olduğu tasarruf ehliyetini kazanamaz ve böylece akdedilmiş olan
konkordatonun gereklerini yerine getiremez.
2. İflas İçi Konkordatonun Tasdikine İlişkin Şartlar
İflas içi konkordato prosedürünün başlayabilmesi için öncelikle müflis
tarafından bir konkordato teklifinin yapılabilmesi gerekir. Ancak bu teklif iflas dışı
konkordatodan farklı olarak icra mahkemesine değil iflas idaresine yapılır300.
İflas dışı konkordatoda, iflas isteyebilecek olan alacaklılar da konkordato
işlemlerinin başlatılmasını talep edebilecekleri halde (m.285/II), iflas içi
konkordatoda bu hak, yalnızca müflise tanınmıştır301. Çünkü 309. maddenin birinci
fıkrasında “iflasına hükmedilmiş olan bir borçlu konkordato teklif ederse” denildiği
297 Ayrıntılı bilgi için bkz.; Tanrıver /Deynekli.
298 Gürdoğan, İflas, s.155, Tanrıver/Deynekli, s.30, 31.
299 Ansay, Sabri, Şakir: “Konkordato”, AD., 1940/3, s.158-178, s.159, Ulukapı, s. 12.
300 Şayet, birinci alacaklılar toplanmasının henüz toplanamamış olması sebebiyle iflas idaresi
seçilememişse, müflis konkordato teklifini iflas dairesine verir. Basit iflas tasfiyesinde de iflas idaresi
olmadığından bu durumda da teklif yine iflas dairesine yapılır (Önen, Konkordato, s. 82).
301 Pekcıtez/Atalay/Özkan/Özekes, s. 416.
66
için bu hak münhasıran müflise aittir302. Ayrıca iflastan sonra konkordatoyu
düzenleyen 309. maddenin ikinci fıkrasında, yalnızca 294’ den 299’ uncu ve 302 den
308’ inci maddeye kadar olan hükümlerin iflastan sonra konkordato da uygulanacağı
belirtilmiştir. Oysa konkordatonun alacaklılar tarafından da istenebileceği öngören
hüküm 285. maddede düzenlenmiştir. Dolayısıyla bu hüküm iflastan sonra
konkordatoda uygulama alanı bulamaz303.
İflas dışı konkordatoda olduğu gibi müflis burada da bir konkordato projesi
hazırlamak ve bunu konkordato teklifiyle beraber iflas idaresine vermek zorundadır.
Ancak müflis defter tutmaya tabi şahıslardan olsa bile defterlerin durumunu bildiren
bir cetvel eklemek mecburiyeti yoktur304. Çünkü bütün belgeler iflasın açılmış olması
nedeniyle iflas idaresinin elindedir.
İflastan sonra konkordato teklifinin, iflas dışı konkordatoda olduğu gibi,
başarılı olma ihtimalinin bulunması ve alacaklılara zarar verme kastından ari olması
gerekir305.
İflas içi konkordatoda, konkordato mühletine ve konkordato komiserine
ihtiyaç ve gerek yoktur306. Çünkü, iflas ile borçlunun haczi caiz bütün malları iflas
masasına girmiş, müflisin bu mallar üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlanmış ve müflise
karşı takip yasağı yürürlüğe girmiştir307. Böylece konkordato mühleti verilmesi ile
amaçlanan durum zaten iflasın açılması ile tahakkuk etmiştir. Bunun gibi, iflas dışı
konkordatoda komisere ait olan görevler, iflas içi konkordatoda iflas idaresi
tarafından yerine getirildiği için de, bir konkordato komiserinin atanmasına gerek
yoktur.
İflas içi konkordatoda, borçlunun konkordato teklifi, ikinci alacaklılar
toplanmasında görüşülür (m. 309)308. İkinci alacaklılar toplanmasının borçlunun
302 Pekcıtez/Atalay/Özkan/Özekes, s. 416.
303 Kanımızca nasıl iflas dışı konkordatoda, müflis dışında iflası talep edebilecek alacaklılara da
konkordato talep etme hakkı tanınmış ise, burada da müflis dışındaki bu alacaklılara konkordatoyu
talep etme hakkı tanınmalıdır. Hatta bu durumda alacaklılar müflisin mali yapısını daha iyi
bilebilecek durumdadırlar. Bu yüzden alacaklıların lehine olabilecek bu durumu alacaklılarda talep
edebilmedirler.
304 Önen, Konkordato, s. 83.
305 Pekcıtez/Atalay/Özkan/Özekes, s. 416.
306 Altay, Konkordato, s. 1189.
307 Önen, Konkordato, s. 85.
308 Konkordato teklifi, birinci alacaklılar toplantısından önce yapılırsa birinci alacaklılar toplantısı,
iflas tasfiyesini, konkordatonun görüşüleceği ikinci alacaklılar toplantısına kadar tatil edebilir
67
konkordato teklifi ile ilgili görüşmelerin yapıldığı kısmına iflas idaresi başkanlık
eder309. Konkordato teklifi, ikinci alacaklılar toplantısından sonra yapılırsa veya bu
toplantı ilanının yayımlanmasından sonra yapılıp ikinci alacaklılar toplantısında
görüşülmez ise, iflas idaresi, konkordato teklifinin görüşülmesi için ikinci alacaklılar
toplanmasını tekrar toplantıya çağırır (m. 240)310.
İflas içi konkordatonun kabulü için gerekli olan çoğunluk, iflas dışı
konkordato gibidir (m. 297). Yani, konkordato, kaydedilmiş olan alacaklıların
yarısını ve alacakların üçte ikisini aşan bir çoğunluk tarafından imza edilmiş ise,
kabul edilmiş sayılır. İflas içi konkordatoda, çoğunluk hesabında göz önüne tutulacak
olan alacaklar, adi alacaklardır. Bu yüzden imtiyazlı alacaklar ile borçlu müflise ait
malın rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklarda, iflas içi konkordatoda
çoğunluğun hesaplanmasında dikkate alınmazlar311 312.
Çoğunluğun hesabında dikkate alınacak alacaklar, iflasta sıra cetveli
düzenlenene kadar masaya yazdırılan ve masaya bildirilmemiş olsa dahi tapu siciline
yazılı olan alacaklar (m. 231) ile konkordatonun görüşüldüğü ikinci alacaklılar
toplantısına kadar alacağını masaya yazdıran alacaklardır313. İflas içi konkordatonun
kabulü için gereken çoğunluğun hesabında dikkate alınma bakımından önemli olan,
(m.224/II). Bu düzenleme, 309. maddenin üçüncü fıkrasındaki paraya çevirmenin ertelenmesi
zorunluluğunun kabul edilmesiyle gereksiz hale gelmiştir (Pekcıtez/Atalay/Özkan/Özekes, s. 417).
309 Tanrıver, Komiser, s. 243, İflas idaresi, masanın aktifini oluşturan haczi kabil tüm unsurları
saptayacak, alacak kayıtları yapıldıktan sonra kaydedilen alacaklar hakkında borçlunun beyanını
alacak, alacak tahkiki işlemlerini sonuçlandırıp, sıra cetveli düzenleyerek ikinci alacaklılar
toplantısının yapılacağını ilan edecek ve ayrıca alacaklılara bildirecektir. İşte iflas içi konkordato
teklifinin görüşülebileceği en erken zaman ikinci alacaklılar toplantısının yapıldığı an olacaktır (m.
309) (Altay, Konkordato, s. 1189).
310 İkinci alacaklılar toplanmasından sonra yapılan bütün bu toplanmalar, ikinci alacaklılar toplanması
hükmündedir (Deliduman, Alacaklılar, s. 112).
311 Yılmaz, İdare, s. 158, Tanrıver, Komiser, s. 243. Ancak doktrinde, İcra ve İflas Kanunu’nun 237.
maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan ve ikinci alacaklılar toplanmasına iflas müdürü veya
yardımcısının başkanlık edeceğini öngören düzenlemeden hareketle; bu toplanmanın konkordato
teklifinin görüşüldüğü kısmına da, yine iflas müdürü veya yardımcısının başkanlık etmesi gerektiği
savunulmuştur (Kuru, Konkordato, s. 517, Buruloğlu/Reyna, s. 114). Ancak bizimde katıldığımız
diğer görüşe göre; m. 237/IV’ e göre alacaklılar toplanmasına iflas müdürü veya yardımcısının
başkanlık edeceğine işaret edilmesinden sonra 294. maddesinde de, konkordato görüşmeleri ilgili
alacaklılar toplanmasında başkanlık görevini, konkordato komiserinin yürüteceği açıkça hükme
bağlanmıştır. İflas içi konkordatoda da, komiserin görevini iflas idaresi yapacağından dolayı (309/II),
alacaklılar toplanmasının borçlunun konkordato teklifinin görüşüldüğü kısmına da iflas idaresinin
başkanlık etmesi gerektiğini kabul etmek kanunun özüne daha uygun olur (Tanrıver, Komiser, s. 243,
244).
312 Rehinli alacaklar, bir malın aynından doğan amme alacakları ve iflas masasına yazılmış olan
imtiyazlı alacaklar, ödeme zamanı ve aranı bakımından konkordatoya tabi olmadığından, bu
alacakların, iflasın kaldırılması kararı üzerine hemen ödenmesi gerekir.
313 Pekcıtez/Atalay/Özkan/Özekes, s. 418.
68
bildirilmiş olan alacağın borçlu bakımından kabul edilip edilmediğidir. Bunun
nedeni, konkordato bakımından bir alacağa nizalı olma niteliğini verme yetkisinin,
yalnızca borçluya tanınmış olmasıdır314.
İflas dışı konkordatoda olduğu gibi burada da konkordato işlemlerinin yerine
getirilebilmesi için yeterli teminatın gösterilmesi315 ve konkordatonun tasdikinin
gerektirdiği yargılama harç ve giderlerinin depo edilmiş olması gerekir. Bu şartlar
tamamlanmadıkça konkordato tasdik edilemez.
Böylece konkordatonun ikinci alacaklılar toplantısında kabul edilmesinden
sonra Ticaret mahkemesi konkordatonun tasdiki için gereken şartların oluştuğu
kanaatine varırsa konkordatoyu tasdik eder.
3. Konkordatonun Tasdikinin İflasın Kaldırılmasına Etkisi
Konkordatonun tasdiki kararının kesinleşmesi üzerine, iflas idaresi, iflasa
karar vermiş olan ticaret mahkemesinden, iflasın kaldırılmasına karar verilmesini
ister316. Ancak ticaret mahkemesinin, tasdik kararını iflas idaresine bildirmesi ve iflas
idaresinin iflasın kaldırılmasını aynı ticaret mahkemesinden istemesi gereksiz bir
formalitedir. Bu durum belki, konkordatoyu tasdik eden merci ile, iflasa karar veren
mahkemenin ayrı olduğu İsviçre sistemi için bir anlam taşır. Ancak Türk hukukunda,
bu gereksiz formaliteyi ve işlerin gecikmesini önlemek için, iflas idaresinin, ticaret
mahkemesinden konkordatonun tasdiki ile birlikte iflasın kaldırılmasını da istemesi
ve mahkemenin de, iki kararı aynı zamanda vermesi mümkün olmalıdır317.
Ticaret mahkemesi, iflas idaresinin talebi üzerine, müflisin teklif ettiği
konkordatonun tasdik edildiğini ve tasdik kararının kesinleştiğini tespit edince,
314 Tanrıver/Deynekli, s. 112.
315 İflas içi konkordato da teminat şartını borçlu müflis yerine getirecektir. Ancak iflas içi
konkordatoda borçlu iflas etmiş olduğu için masaya giren mal ve haklar üzerinde tasarruf yetkisi
kısıtlanmış olduğundan borçlunun teminat şartını nasıl yerine getireceği bir sorun teşkil eder. Borçlu,
teminat şartını, ya kendisi adına güvence gösteren üçüncü kişiler aracılığıyla gerçekleştirecek ya da
konkordato alacaklılarının tamamının açık ve seçik bir beyanla konkordato teminatından
vazgeçmelerini sağlayarak, teminat gösterme yükümünden muaf bir konuma girmek suretiyle ifa
edecektir. Ancak iflas içi konkordatonun nihai amacının iflasın kaldırılmasını sağlamak olduğu
düşünülerek ve bunun gerek borçlu gerekse alacaklıların menfaatine olduğu gözetilerek, iflas
idaresinin konkordato teminat koşulunun yerine getirilmesinde borçlu müflise yardımcı olması gerekir
(Tanrıver/Deynekli, s. 130, 131).
316 “iflas içi konkordatonun tasdiki kararı ile iflas kendiliğinden kalkmaz, bu yönde mahkemenin karar
vermesi gerekir” (19. HD. 26.1.1999, 1854/2062, Kuru, El kitabı, s. 1181).
317 Kuru, El kitabı, s. 1330, Önen, Konkordato, s.91, 92, Belgesay, s. 291.
69
iflasın kaldırılmasına karar verir. İflasın kaldırılmasına karar verecek olan Ticaret
mahkemesinin, tasdik edilmiş konkordatonun şartlarını tekrar incelemesi mümkün
değildir318.
Konkordatonun tasdikinden sonra borçlu, konkordatoya tabi olan borçlarını,
tasdik edilen konkordatoda kabul edilen zaman ve orana göre ödemekle
yükümlüdür319. Ancak, borçlu/müflis hakkında iflas kaldırılmadan hatta iflasın
kaldırılması kararı kesinleşmeden, borçlu, borçlarını ödemek imkanından
yoksundur320. Doktrinde Kuru321, bu durumun alacaklıların aleyhine olmasından
hareketle, konkordatonun tasdiki kararının kesinleşmesi ve bundan sonra iflasın
kaldırılmasına karar verilmesi ve onun da kesinleşmesi beklenmeden, konkordatonun
mahkemece tasdiki üzerine, masada para varsa, iflas idaresinin, masadaki parayı
alacaklılara, konkordatodaki hisselere oranında, m. 252’ ye kıyasen paylaştırmasının
uygun olacağını belirtmektedir. Ancak konkordatonun tasdiki kararı kesinleşmeden
iflas kararı kaldırılamayacağı için iflas idaresinin böyle bir paylaşım yapamaması
gerekir. Çünkü konkordatonun tasdiki kesinleşmez ise iflas kaldırılamayacak ve iflas
tasfiyesine kalındığı yerden devam edilecektir. Böyle bir durumda da iflas idaresinin
masadaki paraları konkordatonun şartları içinde ödeme yapması mesnetsiz kalacak
ve telafisi güç zararlara neden olabilecektir.
İflas içi konkordato istemi tasdik edilerek, hakkındaki iflas kaldırılan borçlu,
konkordato projesi doğrultusunda taahhüt ettiği borçları tümüyle ödediği takdirde,
bakiye borcundan kurtulur. Zira, iflas tasfiyesi, konkordatonun onanması ve iflasın
kaldırılması sonucuna dönüştüğü takdirde, konkordatodan önceki bakiye alacaklarını
elde edemeyen alacaklılara, iflasın kapanması durumunda olduğu gibi (m.251) aciz
belgesi verilmez. Bu husus, iflas içi konkordatonun borçluya, iflasa oranla sağladığı
önemli bir avantajı ifade etmektedir322.
318 Solenthaler, s. 79, Jaeger/Walder/Kull/Kottman , Art. 195 N. 11, Pekcanıtez, Hakan: İflasın
Kaldırılması II, AD., 1982/5, s.926-937, s. 930.
319 İflas içi konkordatoda, iflas dışı konkordatodaki gibi, tasdik kararının hüküm fıkrasında,
konkordatonun ödeme koşullarının yani ödemelerin hangi tarihte, kaç taksitle gerçekleştirileceğinin ve
tutarlarının ne olacağının gösterilmesi şarttır (Tanrıver/Deynekli, s. 144).
320 Kuru, El kitabı, s. 1333.
321 Kuru, El kitabı, s. 1333.
322 Altay, Konkordato, s. 1214.
70
Konkordatonun tasdikine ilişkin mahkeme kararı, ayrıca ilan edilmez, iflasın
kaldırıldığının ilanı bunun yerine geçer (m. 182/III, m. 166/III).
IV. İflas İçi Konkordatonun Feshinin İflasın Kaldırılmasına Etkisi
1. Genel Olarak
Daha öncede belirttiğimiz gibi, konkordato akdi ile birlikte imtiyazsız
alacaklılar, borçluya karşı ya alacaklarının belli bir yüzdesinden feragat ederler ya da
alacaklarının vadesini uzatırlar323. Borçlu da bu şartlar altında borcunu ödemekle
borcundan tamamen kurtulur324. Böylece borçlu, borcunu dahi iyi şartlarda ödeme
fırsatını yakalamış olur, alacaklılar da alacaklarını iflasa nazaran daha iyi şartlarda
alma şansına sahip olurlar.
Görüldüğü üzere konkordato akdinden, hem borçlunun hem alacaklının hem
de kamunun menfaatleri vardır. Ancak konkordato akdinde en çok fedakarlık
yapmak zorunda kalan taraf alacaklılardır. Çünkü alacaklılar, alacaklarının belli bir
yüzdesinden feragat etmek durumunda kalabilmektedirler. İşte böyle bir fedakarlık
karşısında alacaklıları da borçlunun dürüst olmayan davranışları karşısında korumak
gereklidir. Bu sebeple kanun koyucu da alacaklı tarafa, İcra İflas Kanunu’nun 307 ve
308. maddelerinde konkordato akdinin feshini325 sağlayabilme imkanını tanımıştır.
Kanun koyucu İcra ve İflas Kanununda iki çeşit konkordatonun feshi hali
düzenlemiştir. Bunlardan ilki, m. 307’de düzenlenen alacaklılardan herhangi birinin
konkordatoyu sadece kendisi bakımından feshini istemesi hali, diğeri ise m. 308’de
düzenlenen konkordatonun bütün alacaklılar için feshi halidir.
Konumuz iflasın kaldırılması olduğu için, burada konkordatonun feshi
sebeplerini incelemeyip, sadece konkordatonun feshinin iflasın kaldırılmasına olan
etkisini, her iki fesih türüne göre ayrı ayrı incelemek uygun olacaktır.
323 Bkz.; §4, D, I.
324 Kuru, Konkordato, s. 405.
325 Her iki hükümde yer alan “fesih” kavramı, gerçek teknik anlamında kullanılmamaktadır. Çünkü
fesih, sözleşmenin taraflarından birinin, tek taraflı yöneltilmesi gerekli bir irade beyanı ile sürekli borç
ilişkisini ileriye etkili olarak sona erdirmesidir. Burada konkordatonun bütün alacaklılar veya bir
alacaklı bakımından iptali söz konusudur. Ancak kanun ve öğretide fesih kavramı yerleştiği için biz de
fesih kavramını kullanacağız. Geniş bilgi için bkz.; Ulukapı, s.107, 108, 109.
71
2. Bir Alacaklı İçin Konkordatonun Feshinin İflasın Kaldırılmasına
Etkisi
Kendisine karşı konkordato şartları hiç veya gereği gibi ifa edilmeyen
konkordato alacaklısı yalnız kendisi bakımından konkordatonun feshini isteyebilir
(m. 307/I). Bu durumda mahkeme, yapacağı inceleme neticesinde şartların varlığı
halinde yalnız fesih talebinde bulunan alacaklı bakımından fesih kararı verebilir (m.
307/I).
Konkordatonun feshi kararı sadece bu konuda karar alan alacaklı bakımından
sonuç doğurur, diğer alacaklılara tesir etmez326. Bir alacaklı bakımından
konkordatonun feshine karar verilmesi ile birlikte konkordato öncesi hale
dönüleceğinden, kabul edilen konkordatonun çeşidine bağlı olarak oluşan sonuçlar
da ortadan kalkacaktır327. Ancak konkordatonun sadece bir alacaklı bakımından
feshine karar verilmesi, konkordato sebebiyle m. 182’ ye göre kaldırılan iflas halinin
kendiliğinden geri dönmesi sonucunu doğurmaz328. Yalnızca müflisin, kendisi
hakkında konkordato feshedilen alacaklıya karşı, konkordato öncesi miktarla ve
şartlarla sorumlu olması esasına geri dönülür. Çünkü iflas, yenilik doğurucu (inşai)
bir tasarruf ve yeni bir hukuki statü olarak ancak bir mahkeme kararı ile açılabilir ve
yine ancak bir mahkeme kararı ile kaldırılabilir. İflasın kaldırılmasına karar
verilmesinden ve bunun kesinleşmesinden sonra, iflas haline bir mahkeme hükmü
olmadan kendiliğinden geri dönülmesi mümkün değildir. Bu durumda alacaklı, şayet
borçlunun tekrar iflas etmesini istiyor ise, alacağının tamamını borçludan talep eder,
borcun ödenmemesi halinde borçlu aleyhine alacağın tamamı için icra veya iflas
takibi yapabilir329. Ancak bu takip neticesinde mahkeme borçlunun yeniden iflasına
karar verebilir.
326 Postacıoğlu, İlhan, E: Konkordato, İstanbul 1965, s. 134, Berkin, İflas, s. 586, Kuru, El kitabı, s.
1313, “Dava, İcra ve İflas Kanununu m.307’ye göre açılmış, bu esas çerçevesinde karar verilmiştir.
Bu durumda, konkordatonun yalnız davacı lehine feshi gerekirken, bütün alacaklılar yararına sonuç
doğuracak uygulamalara sebebiyet verecek nitelikte (konkordatonun feshine) karar verilmesi kanuna
aykırıdır.” (İİD. 11.11.1969. 10135/10657, Ulukapı, s. 262).
327 Ulukapı, s. 261.
328Brand, s. 5, Blumenstein, s. 928, Ulukapı, s. 262, Ansay, Sabri, Şakir: Hukuk İcra ve İflas
Usulleri, Ankara 1960, s. 353.
329 Ulukapı, s. 262.
72
3. Bütün Alacaklılar İçin Konkordatonun Feshinin İflasın
Kaldırılmasına Etkisi
Her alacaklı suiniyetle muallel bulunan bir konkordatonun feshini
mahkemeden, m.308 hükmüne göre talep edebilir. “Suiniyetle muallel bulunan”
konkordatodan anlaşılması gereken şey borçlunun dürüst olmayan tutum ve
davranışları ve hileli muameleleri ile alacaklıları zarara sokma kastıdır330.
Bu şekilde, bir alacaklının talebi üzerine konkordatonun tamamen feshi
kararı, sadece bu konuda karar alan alacaklı bakımından değil, bütün alacaklılar için
sonuç doğurur331. Böylece konkordatonun tamamen feshi bütün alacaklılara tesir
ederek konkordatonun hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmaktadır.
Acaba iflastan sonra (iflas içi) konkordatoda, konkordatonun tamamen
feshedilmesi 182. maddeye göre kaldırılmış olan iflasın geri dönmesi sonucunu
doğurur mu; yoksa borçlunun iflas halinin geri dönmesi için alacaklılardan birinin,
m.301’e göre borçlunun iflasını mı istemesi gerekir?
İflastan sonra konkordatonun tamamen feshi üzerine doğacak hukuki durum
doktrinde tartışmalıdır. Bir görüşe göre;332 iflas içi konkordatonun feshedilmesi ile
iflas hali kendiliğinden geri gelir ve borçlu hakkındaki iflas tasfiyesine kaldığı
yerden devam edilir. Bunun için, iflasın kaldırılması kararının geri alınması hakkında
bir karar verilmesine ve yeni bir iflas idaresi seçmek için alacaklıları toplantıya
çağırmaya gerek yoktur. Eski iflas idaresi, kendiliğinden, tasfiyeye kaldığı yerden
devam etmelidir333.
330 Mesela, konkordato şartları haricinde alacaklılardan birine menfaat temin etmiş olma, hileli
davranışlara yahut borçlunun gerçeğe aykırı bilanço ibraz etmesi, borçlunun alacaklı çoğunluğunu
sağlamak için hayali alacaklar üretmesi, borçlunun kendisine veya işletmesine ait malvarlığını
gizlemesi gibi davranışlarda dürüst olmayan ve alacaklıları zarara sokma kastından davranışlara örnek
verilebilir.
331 Kuru, IV, s. 3848, Buroğlu/Reyna, s. 180, Eriş, Gönen: Uygulamalı İflas Ve Konkordato
Hukuku, Ankara 1991, s. 915.
332 Brand, s. 5, Kuru, IV, s. 3873, Postacıoğlu, Konkordato, s. 157
333 Bu görüş kabul edilmeyerek mahkeme 301’ e göre iflasa karar vermeye mecbur dersek bile, hiç
değilse, konkordatonun feshi ve borçlunun yeniden iflasına karar verilmesi taleplerinin birlikte
yapılabileceğinin kabul etmek, alacaklıların menfaatlerine uygun olduğu gibi zaman ve emekten de
tasarruf sağlar (Kuru, IV, s. 3873). Altay’ın görüşü de bu doğrultudadır. Ancak Altay, Kuru’dan
farklı olarak, alacaklının fesih talebiyle birlikte, iflasın kaldırılmasına ilişkin kararın geri alınmasını
istemesini, ihtiyatlı ve isabetli bulsa da, davacı böyle bir istemde bulunmasa bile, mahkeme, fesih
kararıyla birlikte, iflasın kaldırılması hakkındaki kararı geri aldığını re’sen kararında belirtebilmelidir
görüşündedir (Altay, Konkordato, s. 1216).
73
Diğer bir görüşe göre334; konkordatonun tamamen feshedilmesi halinde,
konkordatonun tasdiki dolayısıyla kaldırılmış iflas hali kendiliğinden geri
gelmemekte ve borçlunun iflas ettirilebilmesi için yeniden iflas talebinde
bulunulması gerekmektedir.
Kanaatimizce, konkordatonun kesinleşmesinin zamana bağlı olması, yeni
dava açılması karşısında yeni baştan harç ve diğer masrafların yapılması ve eski iflas
tasfiyesi sırasında yapılan bir çok işlemin tekrarlanmasının gerekmesi, kısaca usul
ekonomisi ilkesi açısından ilk görüşün kabulü uygun olabilirdi335. Ancak kanunun
sistematiği açısından bu görüşün kabulü uygun değildir. Çünkü, kanun koyucu
iflastan sonra konkordatoya ilişkin m. 309/II hükmünde açıkça m. 308 hükmünün
uygulanacağını belirtmiştir. Söz konusu hükmün 2. fıkrasının m. 301’e yaptığı
yollama gereğince, konkordatonun tamamen feshi halinde on gün içersinde
alacaklılardan birinin talebi üzerine borçlunun yeni baştan iflasına, yani doğrudan
doğruya iflasına karar verileceği hükme bağlanmaktadır336. Ayrıca konkordato tasdik
edilip iflasın kaldırılmasından sonra, iflas haline yeni bir mahkeme kararı olmadan
dönülmesi de mümkün değildir. Konkordatonun feshinde, mahkeme yalnızca
konkordatonun feshi sebeplerini inceleyerek bu yönde karar vermektedir. Dolayısıyla
sadece konkordatonun feshi kararı ile iflas haline geri dönülemez. Bunun için
mutlaka mahkemenin iflas kararı vermesi gereklidir.
334 Jaeger/Walder/Kull/Kottman Art. 316 N. 5, Blumenstein, s.930, Solenthaler, s. 84, Berkin,
İflas, s. 590, Gürdoğan, İflas, s. 214, Önen, Konkordato, s. 96, Ansay, 1960, s. 353, Arar, s. 338.
335 Önen, Konkordato, s. 96, 97.
336 Ulukapı, s. 277, Altay’a göre; 309. maddenin, m. 308’e yaptığı yollamayı abartmamak gerekir,
zira, 309. maddenin yeniden iflas davası açılmasına ilişkin m. 301/I’e doğrudan yollaması yoktur. M.
309’un m. 308’e yaptığı yollama, iflas içi konkordatonun amacı ile sınırlı bir biçimde yorumlanarak,
bunun m. 308’in, 301/I’e yönelik yollamasını içermediğini kabul etmek gerekir. gerçekten, 309.
maddenin, 308. maddeye yaptığı yollamaya kapsamlı ve müessesenin mantığına aykırı anlamlar izafe
edilmeyerek m.301’e yönelik yollamanın, sadece iflas dışı konkordatoya ilişkin olarak
yorumlanmasının gerektiği kabul edilmelidir (Altay, Konkordato, s. 1216). Kanımızca bu görüşün
sonucu her ne kadar iflas içi konkordatonun amacıyla örtüşecek olsa da belirttiğimiz gibi kanunun
sistematiği açısından çok doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü 309. madde açıkça 308. maddenin bir
kısmına değil tamamına yollama yapmıştır.
74
§ 5. İFLASIN KALDIRILMASININ USULÜ
A. İFLASIN KALDIRILMASINI KİMLERİN TALEP EDEBİLECEĞİ
I. Bütün Alacaklıların Taleplerini Geri Almış Veya Bütün Alacakların
İtfa Edilmiş Olması
Bütün alacaklıların taleplerini geri almış veya bütün alacaklıların itfa edilmiş
olması durumu iflasın kendiliğinden kalkmasını gerektirmez337. Bu iki durumda,
müflisin mahkemeden iflasın kaldırılması isteminde bulunması gerekir. Çünkü m.
182’nin ilk cümlesi “borçlu” olarak başlamaktadır. Doktrinde ve uygulamada bu
durumda, iflasın kaldırılmasını müflisin isteyebileceği hususunda bir tereddüt
yoktur338. Belirtilen hallerde iflasın kaldırılması isteminin, alacaklılar339 tarafında
ileri sürülmesi veya iflasa karar veren mahkemece kendiliğinden incelenmesi söz
konusu olamaz340.
Ancak bir görüşe göre341, bütün alacaklıların taleplerini geri alması veya
bütün alacakların itfa edilmiş olması durumunda da, iflas idaresinin, iflasın
kaldırılmasını talep edebilmesi gerekir. Çünkü bu iki durumda, iflas idaresinin de
Ticaret Mahkemesinden iflasın kaldırılmasını talep etmesinde herhangi bir kanuni
engel bulunmamaktadır342. Kaldı ki, iflas hali, hala devam etmekte olup masasının
kanuni temsilcisi durumunda olan iflas idaresinin görevi devam etmektedir. İflas
idaresi de masanın çıkarlarını gözetmekle yükümlü durumda bulunduğuna göre ve
bütün alacaklılar taleplerini geri aldığına veya bütün alacaklar itfa edildiğine ve iflas
tasfiyesi sürecinin devam etmesinde alacaklıların ve müflisin herhangi bir çıkarı da
olmadığına göre bu iki durumda da, iflas idaresinin iflasın kaldırılmasını
337 Solenthaler, s. 14.
338 Kuru, IV, s. 3375, Berkin, İflas, s. 399, Pekcanıtez, II, s. 738.
339 İflasın kaldırılmasını, ancak müflisin isteyebileceği, müflisin (masanın) borçlarını tamamen ödeyen
üçüncü kişinin iflasın kaldırılmasını isteyemeyeceği hakkında bkz.; 12 HD 28.12.1987, 6340/13785
(Kuru, IV, s. 3375).
340 Solenthaler, s. 14, Pekcanıtez, II, s. 738.
341 Kuru, IV, s. 3375, Yılmaz, İdare, s. 162.
342 Kuru, IV, s. 3375.
75
isteyebilmesinde herhangi sakınca bulunmamalıdır343. Yargıtay’ında bu yönde
kararları mevcuttur344.
Bütün alacaklıların taleplerini geri alması veya bütün alacakların itfa edilmesi
halinde, iflas idaresinin de, iflasın kaldırılmasını isteyebileceğine ilişkin görüşün iki
ana dayanağı vardır. Birincisi, iflas idaresinin böyle bir istemde bulunmasına
herhangi bir kanuni engel bulunmayışı, ikincisi ise, masanın kanuni çıkarlarını
gözetmekle yükümlü iflas idaresinin böyle bir istemde bulunmasının, masanın
çıkarları açısından da uygun olacağı, ayrıca bunun müflis ve alacaklılar bakımından
da herhangi bir sakınca doğurmayacağıdır.
Ancak, kanımızca, bütün alacaklıların taleplerini geri almış veya bütün
alacakların itfa edilmiş olması durumunda, iflasın kaldırılmasını yalnızca müflis
talep edebilmelidir. Çünkü kanunkoyucu, iflas idaresinin, iflasın kaldırılmasını
isteyebileceği durumu özel olarak m. 309’da belirtme ihtiyacı hissetmiştir. Yani asıl
olan, bütün alacaklıların taleplerini geri almasında veya bütün alacakların itfasında,
iflasın kaldırılmasını müflisin istemesi, konkordatonun tasdiki halinde ise iflas
idaresinin istemesidir. Bu durum, kanunun sistematiğine de daha uygundur. Her
şeyden önce, iflas idaresinin, bütün alacaklıların alacak taleplerini geri çektiğini veya
bütün alacakların itfa edildiğini ispatlamasında bazı güçlükler yaşanacaktır. Çünkü
bu şartları sağlamaya çalışacak olan müflistir. Müflis, alacaklıları, taleplerini geri
çekmesi konusunda ikna etmeye çalışacaktır. Dolayısıyla, bunların ispatına ilişkin
vesika ve belgelerde, müflisin elinde olacaktır. Aşağıda inceleneceği üzere, müflisin
bu şartları taşıdığı zaman bile, iflasın kaldırılmasını isteyip istememesi kendi
iradesine kalmıştır. Bu durumda, iflas idaresinin, bütün alacaklıların taleplerini geri
çekmesi veya bütün alacakların itfası halinde, iflasın kaldırılmasını talep edebilmesi
için, öncelikle müflisin bu şartları sağladığını bilmesi, daha sonra bunlara ilişkin
belgeleri müflisten talep etmesi, son olarak da müflisin rızasını alması gerekecektir.
İşte bu sakıncaların önüne geçmek için kanun koyucu, bütün alacaklıların taleplerini
343 Yılmaz, İdare, s. 162.
344 “Davacı iflas idare memurları, müflis kollektif şirket ile ortağı olan diğer müflislerin 15.7.1985
tarihinde iflaslarına karar verildiğini, masaya kayıtlı alacakların alacaklarının %100’ünün 25.11.1988
tarihinden itibaren hesaplanan faizleri ile birlikte alacaklarına ödendiğini, kayıt kabul davası devam
eden alacaklılar içinde banka teminat mektupları alındığını, masaya kayıtlı tüm alacakların ödenmek
veya bir kısmından feragat edilmek suretiyle alacakların tasfiye edildiğini belirterek İİK. nun 182.
maddesi uyarınca müflisler hakkındaki iflasların kaldırılmasını talep etmişlerdir (11. HD. 19.4.1990,
2145/3478, Eriş, s. 454, 455 no. 19)” .
76
geri çekmesinde veya bütün alacakların itfa edilmesi halinde yalnızca müflise iflasın
kaldırılması isteme yetkisi vermiştir. Müflisin bu yetkiyi kullanıp kullanmaması
kendi serbest iradesine kalmıştır.
Bu durumu tersinden de düşünmek mümkündür. Yani konkordatonun tasdiki
halinde, iflas idaresi, konkordatonun tasdiki bilgisine sahiptir. Zaten bu süreçte, iflas
idaresinin de çeşitli görevleri mevcuttur. İşte konkordato tasdik edildiği zaman iflas
idaresi, yalnızca buna ilişkin hükmü alarak, mahkemeden iflasın kaldırılmasını
istemektedir. Hatta bu iflastan sonraki konkordato sürecinde, ona verilmiş son bir
görevdir. Nitekim Yargıtay’da yeni bir kararında, açık olarak iflas idaresinin bütün
alacaklıların taleplerini geri almış olması veya bütün alacakların ödenmesi
durumunda iflasın kaldırılması talebinde bulunamayacağına karar vermiştir345.
Ancak kararda bu görüşün gerekçesinden bahsedilmemiştir.
Bir diğer durumda bütün alacaklıların istemlerini geri aldıklarına veya bütün
alacakların itfa olunduğuna dair belge alan borçlunun, bundan sonra iflasın
kaldırılmasını istemek zorunda olup olmadığıdır. Kanımızca da, müflisin iflasın
kaldırılması için istemde bulunması, belirttiğimiz üzere, kendisi için bir yükümlülük
değildir. Müflis bu yazılı belgeleri elde ettikten sonra, iflasın kaldırılması için ticaret
mahkemesine başvurması kendi serbest iradesine bağlıdır346. Çünkü alacaklılar geri
alım beyanı ile iflasın kaldırılmasına rıza göstermişlerdir. Bu rıza ise iflasın
kaldırılmasının yalnızca nedeni oluşturup, müflis talep etmedikçe iflasın
kaldırılmasını gerektirmemektedir. Eğer müflis buna dayanarak iflasın kaldırılmasını
istemez ise, iflas tasfiyesi kanunun öngördüğü şekilde devam edecektir. Zaten
kanunda müflisin iflasın kaldırılmasını istemeye zorlayacak herhangi bir müeyyide
de öngörülmemiştir. Yukarıda değindiğimiz gibi, iflas idaresinin, bu durumda iflasın
kaldırılmasını isteme yetkisi bulunmamaktadır. Aksi takdirde, bu durum onun için
345 “Müflis Özel Y... K... Ltd.Şti. iflas idaresi bütün alacaklıların alacaklarının ödendiğini ileri sürerek
İİK.nun 182. maddesi uyarınca iflasın kaldırılmasını talep etmiştir. İflasın kaldırılması İİK.nun 182.
maddesinde düzenlenmiş olup bu hükümle müflise, iflasa karar veren ticaret mahkemesine başvurarak
iflasın bütün sonuçları ile kaldırılmasını istemek yetkisi tanınmaktadır. İflasın kaldırılması için bütün
alacaklıların taleplerini geri almış olması, bütün alacaklıların alacaklarının itfa edilmiş bulunması veya
müflisin teklif ettiği konkordatonun tasdik edilmiş olması gerekir.İflasın kaldırılmasını isteyecek
konkordatonun tasdik edilmiş olması halinde iflas idaresi, diğer hallerde ise müflisdir. Somut olayda
alacakların itfa edilmiş olması sebebine dayanıldığından iflasın kaldırılması müflis tarafından talep
edilmelidir. Oysa iflas idaresi böyle bir talepte bulunduğundan talebin reddi gerekirken kabulü
isabetsizdir” (19. HD. 3.7.2003, 6246/7363, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
346 Solenthaler, s. 15, Pekcanıtez, I, s. 739.
77
bir görev sayılırdı ve müflis istemese dahi iflas idaresi, iflasın kaldırılmasını resen
istemek zorunda kalırdı ki, bu, gerek kanun koyucunun iradesine, belki de müflisin
iradesine ters düşerdi. Ancak bütün alacaklıların itfa edilmesi halinde durumun izahı
güçlük arz etmektedir. Çünkü bütün alacakların itfa edilmesi halinde ortada iflas
tasfiyesinin devamını gerektirecek herhangi bir menfaat kalmamaktadır. Bu durumda
iflas tasfiyesini sağlıklı bir biçimde yürütmekle görevli iflas idaresinin, 309.
maddenin son fıkrasına kıyasen, mahkemeden iflasın kaldırılmasını istemesi
düşünülebilir. Ancak belirttiğimiz nedenlerle iflası idaresinin, bu durumda, böyle bir
görevi bulunmamaktadır. İflas idaresi, tasfiyeyi yapmak ve tamamlamakla görevlidir.
Dolayısıyla bütün alacakların itfa edilmesi halinde de, müflisin iflasın kaldırılmasını
istemesi gereklidir.
Bir diğer nokta da, alacakların masaya yazdırılması için öngörülen bir aylık
sürenin (m. 219) sonunda hiçbir alacaklının müracaat etmemesi sonucu iflasın
kendiliğinden kalkıp kalkamayacağı meselesidir. Bir görüşe göre, bu durumda, iflas
kaldırılınca, iflasın bütün hukuki neticeleri ortadan kalkacağından, iflasın
kaldırılmasının bir mahkeme kararı olmadan gerçekleşmesi düşünülemez. Bu
nedenle, ilan süresi içinde hiçbir alacaklı müracaat etmediğinde, konkordatonun
tasdiki halinde olduğu gibi 309. maddenin son fıkrası kıyasen uygulanarak iflas
idaresinin iflasa hükmeden mahkemeden iflasın kaldırılmasını kendiliğinden istemesi
uygun olur347. Ancak belirttiğimiz nedenlerle bu da mümkün değildir. Kanun koyucu
iflas idaresine böyle bir görev yüklememiştir. Bu durumda müflisin harekete geçmesi
ve iflasın kaldırılmasını talep etmesi gerekecektir.
II. Konkordatonun Tasdik Edilmiş Olması Durumunda
Konkordatonun tasdik edilmiş olması iflasın kendiliğinden kalkması
sonucunu doğurmaz. Bunun için iflasın kaldırılması talebinin yapılmış olması ve
mahkemenin bu yönde bir karar vermesi gerekir348. Konkordatonun tasdiki halinde
iflasın kaldırılmasını iflas idaresinin isteyeceği 309. maddenin son fıkrasında açıkça
yazılıdır.
347 Berkin, Tesir, s. 729, dn. 21.
348 Solenthaler, s. 78, Pekcanıtez, II, s. 929.
78
Ticaret Mahkemesi’nin konkordatoyu tasdik etmesi üzerine, bu tasdik
kararının kesinleşmesi349 ile birlikte durum, iflas idaresine bildirilir. Bunun üzerine
iflas idaresi tasfiye muamelelerini durdurarak, aynı Ticaret Mahkemesinden350 borçlu
müflis hakkındaki iflasın kaldırılmasını talep etmek zorundadır351. Bu, iflas
idaresine, kanun koyucu tarafından, tasfiyeye ilişkin verilen son bir görevdir. Bu
görevin iflas idaresine verilmesinin sebebi ise, iflas idaresi, zaten, iflas içi
konkordato sürecinde, konkordato komiserine ait görevleri üstlenerek (m. 309/II) bu
süreçte aktif olarak yer almaktadır. Doğal olarak konkordatonun tasdikinden sonra da
tasfiyeye ilişkin görevleri son bulacağından, iflasın kaldırılmasını, iflas idaresinin
istemesi gereklidir. Dikkat edilirse, yukarıda belirttiğimiz üzere, diğer iki halde
iflasın kaldırılmasını istemek müflisin inisiyatifindedir. Müflis, bütün alacaklıları
ikna ederek taleplerini geri çekmelerini sağlamaya çalışmakta veya bütün alacakları
itfa ederek, hakkında açılmış bulunan iflasın kaldırılabilmesi için gerekli olan şartları
sağlamaya uğraşmaktadır. Dolayısıyla bu süreçlerde, iflas idaresinin herhangi bir
fonksiyonu olmadığı gibi, bilgisi dahi bulunmayabilir. Bu nedenlerle de, iflasın
idaresinin elinde bu şartların oluştuğuna dair gerekli belgelerin olması da mümkün
değildir. Dolayısıyla bütün alacaklıların taleplerini geri çekmesinde veya bütün
alacakların itfası halinde müflisin, konkordatonun tasdiki halinde ise iflas idaresinin,
iflasın kaldırılmasını istemesi, iflasın kaldırılması kurumunun özüne de uygundur.
Konkordatonun tasdikinden sonra, iflas idaresinin, iflasın kaldırılmasını
istemesi onun için bir görev sayıldığından, iflas idaresinin konkordatonun tasdiki
kararının kendisine bildirilmesine rağmen ticaret mahkemesinden iflasın
kaldırılmasını istememesi bir şikayet sebebidir352. Bu durumda müflis, icra
mahkemesinden iflas idaresinin bu olumsuz işlemine karşı, bir hakkın yerine
getirilmemesi durumu söz konusu olduğundan süresiz olarak şikayet yoluna
gidebilir.
Acaba konkordatonun tasdiki halinde iflasın kaldırılmasını müfliste talep
edebilir mi? Kanımızca konkordatonun tasdiki halinde iflasın kaldırılmasını,
349 Konkordatonun tasdiki kararı kesinleşmeden iflasın kaldırılması istenemez (Gürdoğan, İflas, s. 64,
Kuru, IV, s. 3376), Solenthaler, s. 78, Jaeger/Walder/Kull/Kottman, Art. N. 11.
350 İngiliz hukukunda, konkordatonun tasdiki ile mahkeme iflası kaldırmaktadır (Ulukapı, s. 38, dn.
262)
351 Pekcanıtez, II, s. 929, Solenthaler, s. 78
352Gürdoğan, İflas, s. 64, Kuru, IV, s. 3376, Yılmaz, İdare, s. 162, Pekcanıtez, II, s. 929.
79
kanunun sistematiği açısından, belirttiğimiz gibi, iflas idaresi isteyebilmelidir. Çünkü
gerek iflasın kaldırılmasını düzenleyen 182. madde gerek iflas içi konkordatoyu
düzenleyen 309. madde birlikte değerlendirildiğinde böyle bir sonuç çıkacaktır. M.
309 hükmünün son fıkrasına göre; “konkordatonun tasdiki halinde idare iflasa
hükmeden mahkemeden iflasın kaldırılmasını ister”. Buradaki idareden kasıt iflas
idaresidir. Yani konkordatonun tasdiki halinde iflasın kaldırılmasını isteyecek iflas
idaresidir. Yargıtay kararları da bu yöndedir353. İsviçre uygulamasında da
konkordatonun tasdik edilmesi halinde iflasın kaldırılmasını isteyecek olan iflas
idaresidir354. Müflis sadece iflas idaresinin iflasın kaldırılmasını istemediği durumda
şikayet yolu ile bunu sağlayabilir. Ancak olması gereken hukuk açısından
konkordatonun tasdiki halinde de müflisin iflasın kaldırılmasını talep edebilmesi
gerekir. Çünkü iflas idaresi konkordatonun tasdikinden sonra iflasın kaldırılmasını
istemezse, müflis iflas idaresini şikayet ederek iflasın kaldırılmasını istemek
durumunda kalır ki bu gereksiz bir formalite olacaktır. Kaldı ki; 309. maddede
konkordatonun tasdik edilmesi halinde iflasın kaldırılmasını iflas idaresinin
isteyeceği bir tamamlayıcı hüküm olarak da düşünülebilir. Yani asıl olan müflisin
istemi, ancak konkordatonun tasdiki halinde, müflisin dışında iflas idaresinin de
istemde bulanabileceği zımnen düşünülmüş olabilir.
İflas dairesince defteri tutulan masa mallarının, takdir edilen kıymetlerine
göre, adi tasfiye giderlerini karşılamayacağı anlaşılırsa, yahut adi tasfiye uzadığı,
süresinde bitirilemediği için, basit tasfiyeye karar verilirse, o zaman, iflas basit
tasfiye usulüne göre tasfiye edilir. Basit tasfiyede iflas idaresinin olmaması sebebiyle
onun görevlerini iflas dairesi yapar. Bu nedenle basit tasfiyede, konkordatonun tasdik
edilmesi halinde iflasın kaldırılmasını, iflas idaresinin görevlerini yapmakla mükellef
olan iflas dairesi talep eder.
B. İFLASIN KALDIRILMASININ TALEP EDİLEBİLECEĞİ SÜRE
İflasın kaldırılmasının talep edilebileceği süre, iflasın kaldırılmasının
istenebileceği hallere göre değişiklik gösterir. Bu nedenle iflasın kaldırılmasının
talep edilebileceği süreyi, ilk olarak, bütün alacaklıların taleplerini geri almış veya
353 Bkz.; dn. 343, 344.
354Jaeger/Walder/Kull/Kottman , Art. N. 11, Solenthaler, s. 78.
80
bütün alacakların itfa edilmiş olmasında, daha sonra da konkordatonun tasdiki
nedeniyle iflasın kaldırılmasında, incelemeyi uygun gördük.
I. Bütün Alacaklıların Taleplerini Geri Almış Veya Bütün Alacaklıların
İtfa Edilmiş Olması Durumunda
İflasın kaldırılması talebi, iflasın her safhasında ileri sürülemez; m. 182 buna
bir sınırlama getirmiştir. 182. maddenin ikinci fıkrasına göre, iflasın kaldırılmasına,
alacak hakkındaki taleplerin kaydı için muayyen müddetin bitmesinden iflasın
kapanmasına kadar karar verilebilir355. Kanun koyucunun iflasın kaldırılabilmesi için
böyle bir süre kabul etmesinin sebebi, alacak hakkındaki taleplerin kaydı için
muayyen müddetin bitmesinden önce alacaklıların hepsinin bilinmesinin mümkün
olmamasıdır356.
İflasın kaldırılabilmesi için geçmesi gereken bu sürelerin hesabında iflasın
hangi tasfiye şekline göre yapıldığı önemlidir. Çünkü masaya kayıt talepleri için
gereken süre, başvurulan tasfiye usulüne göre değişmektedir. Buna göre;
- Adi tasfiyede, m. 219’ a göre; alacakların masaya yazdırılması için
öngörülen süre bir aydır. Bu sebeple, adi tasfiyede iflasın kaldırılabilmesi, en erken,
bu bir aylık sürenin bitiminden sonraki dönemde istenebilir357. İflas idaresinin
alacaklıların pek uzak yerlerde veya yurt dışında bulunmaları sebebiyle bu süreyi
uzatması durumunda, iflasın kaldırılması bu sürenin bitmesinden itibaren
istenebilir358.
- Basit tasfiyede ise, yirmi günden az ve iki aydan çok olmamak üzere iflas
idaresinin, alacakların masaya yazdırılabilmesi için tespit edeceği müddetten önce
iflasın kaldırılması istenemez (m. 218/II)359.
Sonuç olarak iflasın kaldırılması alacakların masaya yazdırılması için
öngörülen süreden iflasın kapanmasına (m.254) kadar istenebilir. İflasın
kapanmasından sonra artık iflasın kaldırılması istenemez.
355 Favre, s. 323, Solenthaler, s. 13, Jaeger/Walder/Kull/Kottman , Art. N. 9, Brand, s. 1.
356 Solenthaler, s. 13, Blumenstein, s.611, Jaeger/Walder/Kull/Kottman Art. N. 9, v. Overbeck,
Alfred: Schuldbetreibung und Konkurs nach Schweizerischem Recht, Zürich 1940, s. 211,
Pekcanıtez, I, s. 737.
357 Solenthaler, s. 13, Pekcanıtez I, s. 736, Kuru El kitabı, s. 1178.
358 Solenthaler, s. 14, Pekcanıtez, I, s. 736.
359 Pekcanıtez, I, s. 736.
81
Bir diğer durumda, iflasın kaldırılmasının istenebilmesi için, iflas kararının
kesinleşmesinin gerekip gerekmeyeceğidir. Yargıtay’ın bu konuda çelişkili kararları
mevcuttur. Hukuk Genel Kurulunun vermiş olduğu bir karara göre, iflasın
kaldırılmasının talep edilebilmesi için, iflas kararının kesinleşmesine ihtiyaç
yoktur360. Doktrinde Berkin ve Üstündağın da, dolaylı olarak, iflas kararı
kesinleşmeden de iflasın kaldırılabileceği fikrene sahip oldukları anlaşılmaktadır361.
Çünkü iflas kararı ile duran ve iflas kararının kesinleşmesiyle düşen takiplere, iflasın
kaldırılmasından sonra devam edilip edilemeyeceği bahsinde; iflas kararı
kesinleşmeden iflasın kaldırılmasına karar verilirse, bu takiplere devam edilebileceği
yönünde görüş belirtmişlerdir362.
Ancak bu Hukuk Genel Kurulu kararından sonra, Yargıtay 12. Hukuk
Dairesinin vermiş olduğu başka bir karara göre ise, iflasın kaldırılmasına karar
verilebilmesi için, mahkemenin, iflasın kesinleşip kesinleşmediği araştırması, ancak
ondan sonra iflasın kaldırılmasına karar verebileceği belirtilmiştir363. Doktrinde,
Kuru ve Altay’ın da görüşleri bu doğrultudadır364.
360“…İİK'nun 164. maddesi; hükmün temyizinin iflasın ilânına, masanın teşkiline mani teşkil
etmediği; ancak, ikinci alacaklılar toplantısının hüküm kesinleşmedikçe yapılamayacağı şeklindedir.
Şu hale göre, müflisin masaya girecek mal ve hakları tesbit edilecek, alacaklılar tayin edilerek, belli
süre içinde alacaklarını ve iddialarını bildirmek üzere davet olunacaklar, ilk alacaklılar toplantısı
yapılacak, iflas idaresi teşkil edilecektir (İİK 218/2, 221, 223). İflas idaresi alacaklıların tahkik işini
bitirince alacaklıları ikinci toplantıya ilanla davet ile bu kurula mufassal raporunu verir. İkinci
alacaklılar toplantısında malların paraya çevrilme usulü tesbit olunur. İşte İİK'nun 237. maddesinde
belirtilen bu son safhaya geçiş, ancak iflas hükmünün kesinleşmesi ile kabildir; satış yapılamaz.
Görülüyor ki; iflasın açıldığı andan bu safhaya gelişe kadar cereyan eden işlemleri tedbir niteliğinde
saymak caiz değildir ve mutlaka yapılacaktır. Bu nedenledir ki, Yargıtay Özel Dairesi, iflas hükmünün
temyizi üzerine icranın tehiri kararı dahi veremez. Yerine getirme bakımından, iflas hükmünün
temyizi sonucunu beklemeye gerek yoktur. İflas hükmü bozulur ise, bozmadan önce yapılmış işlemler
kendiliğinden ortadan kalkmaz; ancak, yeniden verilecek hükme kadar işlemlere devam kabil değildir,
yapılmış olanlar olduğu yerde durur. Keza İİK'nun 182. maddesi hükmünün ancak kesinleşmiş iflas
hükümleri hakkında uygulanabileceği iddiasının yasal dayanağını bulmak da kabil değildir. Anılan
maddenin 2. fıkrasında açıklandığı gibi; iflasın açıldığı andan itibaren alacaklıların kaydı için gerekli
sürenin sona ermesiyle beraber -İflas hükmü kesinleşmemiş dahi olsa - İİK'nun 182. maddesindeki
şartlar oluşmuş ise, iflas kaldırılabilir…” (HGK. 06.04.1983, 963/335, Kazancı İçtihat Bilgi
Bankası).
361 Berkin, İflas, s. 402, Üstündağ, s. 56.
362 Berkin, İflas, s. 402, Üstündağ, s. 56.
363 “Davacı İsmail 1985/64 esas sayılı dosyada “iflas kararı verilmesini” istemiş, evrak üzerinde
“İİK.nun 178. maddesi uyarınca iflas kararı verildiği anlaşılmıştır. Bu kararın tebliği edilmediği ve
henüz kesinleşmediği meydandadır. Bu defa aynı kişi 1986/46 sayılı dosyada “iflasın kaldırılmasına
karar verilmesini” bir kısım alacaklıları taraf göstererek talepte bulunmuştur. Ortada iflasın açılmasına
ve bundan sonra yapılan işlemlere dair bir iflas dosyasının mevcut olup olmadığı anlaşılmadığı ve
30.4.1985 tarihli iflas isteğini muhtevi dilekçede alacaklı olarak gösterilen kişilerin ve müesseselerin
alacaklarını aldıklarına dair bir vesika ya da beyan bulunmadığı gibi, alacaklı adet ve borç miktarı
82
Kanaatimizce, Hukuk Genel Kurulunun vermiş olduğu bu karardaki
gerekçeler yerindedir. Gerçektende m. 182’de, iflasın kaldırılmasına, alacak
hakkındaki taleplerin kaydı için muayyen müddetin bitmesinden iflasın kapanmasına
kadar karar verilebileceği belirtilmekte, iflasın kaldırılması için, iflas kararının
kesinleşmesinin gerektiği konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Bunun
yanında 164. madde de, iflas kararı kesinleşmeden sadece ikinci alacaklılar
toplantısının yapılamayacağı, bunun dışında iflas kararının temyizinin iflasın ilanına
ve masanın teşkiline mani olmayacağı belirtilmekte, fakat iflasın kaldırılmasının
istenemeyeceği konusunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla,
Hukuk Genel Kurulunun vermiş olduğu, iflasın kaldırılmasının talep edilebilmesi
için, iflas kararının kesinleşmesinin gerekmediği yönündeki karara bizde
katılmaktayız.
II.Konkordatonun Tasdik Edilmiş Olması Durumunda
İflastan sonra konkordatonun tasdiki suretiyle iflasın kaldırılmasını
düzenleyen 309. maddede iflasın kaldırılabileceği süre konusunda herhangi bir özel
düzenleme bulunmamaktadır. Fakat iflasın kaldırılmasını düzenleyen 182. madde de
belirtilen haller için ortak hüküm olarak m. 182/II getirilmiştir. Yani, m. 182/I’de
iflasın kaldırılmasının nedenlerinden biri olarak konkordatonun tasdiki zikredildiğine
göre, m. 182/II’deki süre, konkordatonun tasdiki suretiyle iflasın kaldırılması içinde,
niteliğine uygun düştükçe, geçerli olması gerekir. Buna göre, konkordatonun tasdiki
suretiyle iflasın kalkmasına da, alacak hakkındaki taleplerin kaydı için muayyen
müddetin bitmesinden iflasın kapanmasına kadar karar verilir. Ancak konkordatonun
talep edilebilmesi ve bunun tasdiki için gereken bir süre vardır. Bu nedenle,
konkordatonun tasdiki suretiyle iflasın kaldırılmasının istenebileceği sureyi
daha belli olmadığı halde, İİK.nun 182. maddesindeki şartlar oluşmuş gibi iflasın kaldırılmasına karar
verildiği görülmüştür. – iflas toplu bir tasfiye şeklidir ve iflasın açılmasından sonra iflasın kaldırılması
ya da iflasın kapatılabilmesi tarafların iradelerine bakılmaksızın yasada belirli şartların oluşmasına
bağlıdır. – Bu durumda, mahkeme, öncelikle 1985/64 sayılı dosyada verilmiş iflas kararının tebliğini
sağlamalı, kesinleşip kesinleşmediğini araştırmalı, iflas kararının aynı yasanın 166. maddesi uyarınca
işlem yapılmasını temin etmeli, ondan sonra önüne gelen bu son dava ve istek (iflasın kaldırılması
talebi) hakkında yukarıda belirtilen esaslar dairesinde sonuca gitmelidir.” (12. HD. 16.4.1987,
9343/5432, Kuru, IV, s. 3363, dn. 2).
364 Kuru, IV, s. 3363 dn. 2, Altay, I, s. 624.
83
belirlemek için öncelikle iflas içi konkordatonun talep edilebileceği süreyi belirlemek
gerekir.
Müflis, iflasın açılmasından paraların kesin dağıtılmasına (m. 250) kadar olan
dönemde, konkordato teklif edebilir. Yani, İflas içi konkordato teklifi, ikinci
alacaklılar toplantısından önce yapılabileceği gibi bu toplantıdan ve masa mallarının
paraya çevrilmesinden sonra da yapılabilir365. Ancak bu konkordato teklifi ikinci
alacaklılar toplantısında görüşülebilir (237/III). Bunun ikinci alacaklılar toplantısı
davet ilanında açıkça belirtilmesi gerekir (237/III). Aksi takdirde ikinci alacaklılar
toplantısında, müflisin konkordato teklifinin görüşülmesi mümkün değildir366. Bu
durumda konkordato teklifi, diğer alacaklılar toplantısında görüşülecektir367.
Görüldüğü üzere müflisin konkordato teklifi en erken ikinci alacaklılar toplantısında
görüşülüp karara bağlanabilecektir. Dolayısıyla ikinci alacaklılar toplantısından önce,
konkordato teklifinin görüşülüp karara bağlanmasının mümkün olmaması sebebiyle,
iflasın kaldırılmasına da karar verilmesi mümkün değildir.
Konkordatonun istenebileceği süre konusunda bir diğer husus da,
konkordatonun istenebilmesi için öncelikle, konkordatonun tasdiki kararının
kesinleşmesinin beklenmesi gerekliliğidir368. Konkordatonun tasdiki kararı
kesinleşmeden iflasın kaldırılmasına karar verilemez.
C. GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
I. Görevli Mahkeme
İflasın kaldırılması m. 182 hükmüne göre, “mahkemeden” talep edilebilir.
Kanunda sözü geçen bu mahkeme iflasa karar vermiş olan ticaret mahkemesidir369.
Aynı şekilde 309. maddede de, konkordatonun tasdiki halinde iflasın kaldırılmasının
iflasa hükmeden mahkemeden isteneceği açıkça belirtilmiştir.
Borçlu hakkında iflasa karar veren mahkemenin iflasın kaldırılmasında da
görevli olması isabetli olmuştur. Çünkü borçlu hakkında iflasa karar veren mahkeme,
365 Buruloğlu/Reyna, s. 110.
366 Kuru, IV, s. 3286.
367 Deliduman, Alacaklılar, s. 109.
368 Solenthaler, s. 79.
369 Kuru, IV, s. 3375, Brand, s. 2, Solenthaler, s. 18, Blumenstein, s. 612, Favre, s. 313,
Jaeger/Walder/Kull/Kottman, Art. 195 N. 2.
84
borçlunun durumunu en iyi bilecek durumda olan mahkemedir. Bu da pek çok işlemi
kolaylaştıracak, usul ekonomisine uygun bir şekilde karara bağlanmasını
sağlayacaktır.
II. Yetkili Mahkeme
İflasın kaldırılması, iflasa karar veren mahkemeden istenir. Çünkü m.182
hükmündeki “mahkeme”den kasıt iflasa karar veren mahkemedir. İflasa karar
verecek olan mahkeme de, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer
mahkemesi olması sebebiyle, iflasın kaldırılması talebi içinde, yetkili mahkeme
borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesidir (m. 154/III).
İflas kararından sonra müflisin ikametgahının yahut borçlu ticari şirket ise
şirketin muamele merkezinin değişmesi yetkili mahkemenin değişmesini
gerektirmez370.
Ayrıca iflas davası sadece iflas takibinde bulunan alacaklı ile borçlu
arasındaki bir dava olmayıp, bu davanın neticesi borçlunun diğer alacaklılarının ve
borçlu ile muameleye girişecek olan üçüncü şahısların hukukunu da etkilemesi
sebebiyle, iflas davası kamu düzenine ilişkindir371. Bu sebeple iflas davası için yetki
sözleşmesi (HUMK. m. 22) yapılamaz372. Nitekim 154. maddenin üçüncü fıkrasında
da bu durum açıkça belirtilmiştir. Aynı şekilde iflasın kaldırılmasına bakan ticaret
mahkemesinin yetkisi de kamu düzenine ilişkin ve kesindir. Bu sebeple mahkeme
yetkili olup olmadığını re’sen inceler ve taraflar yetki sözleşmesi ile başka bir
mahkemeyi yetkili kılamazlar373.
370 “Davadan sonra muamele merkezinin değiştirilmesinin Bursa mahkemelerinin yetkisini bertaraf
edemeyeceğine binaen, bu yöne ilişkin temyiz isteği yerinde değildir”, (12. HD. 17.10.1984
9143/10538, Eriş, s. 20), Brand, s. 2, Solenthaler, s. 18, Blumenstein, s. 612, Favre, s. 313,
Jaeger/Walder/Kull/Kottman, Art. 195 N. 2.
371 Kuru, Baki: “İflas Hukukunda Yapılan Başlıca Değişiklikler, Kambiyo Senetlerine Mahsus Takip
Yolları ve Ticaretini terk eden Tacirlerin Tabi Bulunduğu Hükümler”, İcra İflas Kanununun
Değişiklik Tasarısı Hakkında Seminer, Ankara 1963, s. 71.
372 “…Taraflar, aralarında yapacakları anlaşma ile iflas takibi için yetkili meri tespit edebilirler. Böyle
bir mukavele geçerlidir. Ancak; iflas takibi nerede yapılırsa yapılsın iflas davasının mutlaka borçlunun
muamele merkezinin bulunduğu mahal ticaret mahkemesinde açılması zorunludur”, ( İİD. 16.02.1968,
1794/1610, Uyar, III, s. 4701).
373 Jaeger/Walder/Kull/Kottman Art. N. 2, Blumenstein, s. 612, Solenthaler, s. 18, Pekcanıtez, I,
s. 739.
85
D. YARGILAMA USULÜ
İflasın kaldırılmasında hangi yargılama usulünün uygulanacağını, bazı
farklılıklar içermesi sebebiyle iki ana başlık altında incelemeyi uygun gördük.
I. Bütün Alacaklıların Taleplerini Geri Almış Veya Bütün Alacakların
İtfa Edilmiş Olması Durumunda
İflasın kaldırılması, daha önce incelendiği gibi374, çekişmenin (ihtilafın)
olmaması sebebiyle bir çekişmesiz yargı işidir375. İflasın kaldırılması isteminde
davalı olarak hiç kimse gösterilmez uygulamadaki deyimiyle hasımsız olarak
görülür376. Ticaret mahkemesinin iflasın kaldırılması talebi hakkındaki incelemesi
şekli niteliktedir. Mahkeme, yalnızca iflasın kaldırılması şartlarının gerçekleşip
gerçekleşmediğini tespit etmek ve ona göre karar vermekle yükümlüdür377. Bu
nedenle iflasın kaldırılması için yazılı veya seri yargılama usulünün uygulanmasının
yerine, basit yargılama usulünün uygulanması yeterli ve yerindedir378.
Kanunun gösterdiği istisnalar dışında, hakim iki tarafı dinlemek için davet
etmedikçe hükmünü veremez (HUMK. m. 73). Kanun iflasın kaldırılması kararının
duruşmasız olarak verileceğine ilişkin, bir istisna hükmü koymadığı için, ticaret
mahkemesi, alacaklıları usulüne uygun biçimde davet etmedikçe karar verememesi
gerekir (HUMK. m. 73)379. Bu yüzden, iflasın kaldırılması talebinin duruşmalı olarak
incelenmesi gerekir380. Kaldı ki, basit yargılama usulüne tabi işlerde duruşma
yapılacağı, HUMK’ nun 509. maddesinde de yazılıdır381. Bu nedenle uygulamadaki,
iflasın kaldırılması taleplerinin duruşmasız olarak incelenip dosya üzerinden sadece
bilirkişi raporuna dayanılarak karara bağlanması, kanuna aykırı olduğu gibi, hukuki
374 Bkz.; §3 A, I.
375 Solenthaler, s. 16, Ansay, 1954, s. 289, Pekcanıtez, I, s. 739.
376 Eriş, s. 445.
377 Kuru, IV, s. 3377.
378 Ansay, 1954, s. 289. Ayrıca HUMK’ un basit yargılama usulünün hangi hallerde uygulanacağını
gösteren 507. maddesinin birinci bendi, adli ara vermede hangi işlerin görülebileceğini gösteren 176.
maddeye atıf yapmıştır. Yani 176. maddede ki bazı dava ve işler, adli ara vermede de
görülebilecekleri gibi basit yargılama usulüne de tabi olacaklardır. HUMK 176. maddesinin 9. bendi
ise, iflas ve konkordatoya ait davaların adli ara vermede de görülebileceğini düzenlemektedir. İflasın
kaldırılması da iflas hukukuna ait bir iş olması sebebiyle hem adli ara vermede görülebilecek bir iş,
hem de basit yargılama usulüne tabi iş olacaktır.
379 Kuru, IV, s. 3377.
380 Altay, I, s. 627.
381 Kuru, IV, s. 3377.
86
dinlenilme hakkına da382 aykırıdır383. İflasın kaldırılmasının duruşmasız olarak
incelenmesinin sebebi davalı olarak hiç kimsenin gösterilmemesidir; ancak bizce her
ne kadar iflasın kaldırılması hasımsız olarak görülse de iflasın kaldırılmasında
haklarının zedelenme ihtimali olan alacaklıların da dinlenmesi uygun olur384. Bu
yüzden dinlenmesi gereken bir alacaklının olması durumunda mahkemenin mutlaka
duruşma yapması gerekir. Özellikle bir alacaklının talebinin geri alınmadığı
konusunda veya bir alacaklının alacağının itfa edilmediği konusunda herhangi bir
tereddüt veya itiraz varsa bunun mutlaka duruşma yapılarak o kişinin dinlenmesi
gerekir.
Mahkemenin, iflas idaresinden, yargılama sırasında olayların tespitinde ve
değerlendirilmesinde yardımcı bir doküman niteliğini taşıyacak olan bir raporu
istemesinde veya çağırıp sözlü bilgi almasında büyük yarar vardır385. Kuşkusuz, bu,
mahkemeyi bağlayıcı bir nitelikte olamaz.
II.Konkordatonun Tasdik Edilmiş Olması Durumunda
Konkordatonun tasdik edilmiş olması sebebiyle iflasın kaldırılması usulü de,
bütün alacaklıların taleplerini geri almış veya bütün alacaklıların itfa edilmiş olması
nedeniyle iflasın kaldırılmasındaki yargılama usulü gibidir. Ancak konkordatonun
tasdik edilmiş olması durumunda iflasın kaldırılmasını iflas idaresi isteyeceğinden,
müflis taraf değildir. Fakat iflasın kaldırılması sonunda verilecek karar, müflisin
hukuki durumunda bir değişiklik yapacağından, maddi anlamda ilgili olarak hakim
382 “Hukuki dinlenilme hakkı, yargılamayla hukuki durumu etkilenecek kişilerin, yargılamanın bir
sujesi olarak, yargılama konusunda bilgi edinmelerini, açıklamada bulunmalarını, yargılamaya etki
edebilmelerini ve yargı mercilerinin bunları dikkate alıp değerlendirerek, gerekçeli şekilde karar
vermelerini sağlayan, sürpriz kararla karşılaşmanın önüne geçen bir temel hak ve yargılama
ilkesidir.”(Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukukunda Hukuki Dinlenilme Hakkı, Ankara 2003, s.
31).
383 Altay, I, s. 627.
384 İflasın kaldırılması her ne kadar çekişmesiz yargı işi olsa da, çekişmesiz yargıdaki ilgililere de
hukuki dinlenilme hakkı zamanında ve gereği gibi sağlanmalıdır. Nasıl ki, çekişmeli yargıda taraflara
hukuki dinlenilme hakkının başlangıçta ve zamanında kullandırılması gerekmektedir, çekişmesiz
yargıda da aynı şekilde bu hak yargılamanın başından sonuna kadar tam olarak sağlanmalıdır.
Çekişmesiz yargıda hukuki dinlenilme hakkının ertelenmesi veya geç kullandırılması ya da
kullandırılmaması söz konusu olamaz (Özekes, Dinlenilme, s. 272). Bu aynı zamanda, İnsan Hakları
Avrupa Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesine, aynı şekilde buna paralel
olarak düzenlenen Anayasamızın 36. maddesi ile HUMK’un 73. maddesinin de bir gereğidir.(Özekes,
Dinlenilme, s. 30, 31).
385 Altay, I, s. 627.
87
tarafından dinlenebilir386. İflasın, konkordatonun tasdiki suretiyle kaldırılmasında da,
mahkemenin yapacağı şekli bir incelemeden ibarettir. Mahkeme yalnızca
konkordatonun tasdikinin kesinleşip kesinleşmediğine bakabilecek, konkordatonun
koşullarının yerinde olup olmadığını inceleyemeyecektir387. Eğer konkordato tasdik
edilerek kesinleşmiş ise mahkeme iflasın kaldırılmasına karar verecektir.
Uygulamada, iflasın, konkordatonun tasdiki suretiyle kaldırılmasında çıkan
bir uyuşmazlık neticesinde oluşan bir Yargıtay kararı bulunmamaktadır. Çünkü
konkordatonun tasdikinden sonra iflas mahkemenin vereceği şekli bir kararla
kaldırılacaktır. Zaten konkordatonun tasdikinin amacı da iflasın kaldırılarak
borçlunun konkordato şartlarını kolaylıkla yerine getirilmesini sağlamak, borçlu
açısından da iflasın hukuki neticelerinden kurtulmaktır. Bu nedenle alacaklılar, eğer
itirazları var ise bunları konkordatonun tasdiki aşamasında öne sürmeleri
gerekecektir. Konkordatonun tasdiki suretiyle iflasın kaldırılabilmesi için
belirttiğimiz gibi konkordatonun tasdikinin kesinleşmesi gerekir. Bu yüzden
alacaklılar konkordato tasdik edilip kesinleştikten sonra, iflasın kaldırılmasına itiraz
edemeyeceklerdir. Bunun gibi, borçlu açısından da mahkeme, konkordatonun
kesinleşmesinden sonra iflasın kaldırılmasına karar vereceğinden borçlunun
yargılamaya müdahale edebilmesini gerektirecek herhangi bir durum olmayacaktır.
Ancak müflis, bu aşamada, iflas idaresine yardım edebilir.
Konkordatonun tasdikine ilişkin mahkeme kararı, ayrıca ilan edilmez, iflasın
kaldırıldığının ilanı bunun yerine geçer (m. 182/II; m. 166/III)388. Bu nedenle,
konkordatonun tasdiki suretiyle iflasın kaldırılmasında, mahkeme, iflasın
kaldırılması ilanında, iflasın kaldırılması nedeninin, konkordatonun tasdiki nedenine
dayandığını belirtmelidir389.
E. İFLASIN KALDIRILMASI NEDENLERİNİN İSPATI
İflasın kaldırılması nedenlerinin ispatını, iflasın kaldırılmasının istenebileceği
durumlar arasında bazı farklılıklar olması sebebiyle, üç ayrı başlık altında incelemeyi
uygun gördük. Çünkü bütün alacaklıların alacak taleplerini geri almasında,
386 Kuru, Nizasız, s. 145, 147, ilgililerin çekişmesiz yargıda dinlenmeleri, aynı zamanda onlar için bir
haktır (Kuru, Nizasız, s. 166).
387 Arar, s. 44, Solenthaler, s. 79.
388 Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin/Özekes, s. 419.
389 Solenthaler, s. 79, Pekcanıtez, II, s. 930.
88
alacaklılar, iflasın kaldırılmasına ilişkin rızalarını açıkça belirtmelidirler. Ancak
bütün alacakların itfasında, bu rızanın iflasın kaldırılması için verilmesi gerekmez.
Nitekim konkordatonun tasdikinde de durum bazı farklılıklar içermektedir. Bu
hususlar aşağıda ayrıntılı bir biçimde incelenmeye çalışılmıştır.
I. Bütün Alacaklıların Taleplerini Geri Alması Halinde
Müflis, bütün alacaklıların390 taleplerini geri aldıklarını kanunundaki terim ile
bir beyanname ile ispat etmelidir (m. 182/I). Buradaki beyannameden maksat yazılı
bir belgedir. Yani alacaklıların iradelerinin yazı ile tevsik edilmesini ifade etmek
üzere kullanılmıştır391. Mehaz İsviçre İcra ve İflas Kanununun iflasın kaldırılmasını
düzenleyen 195. maddesindeki “eine schriftliche Erklärung” (yazılı açıklama)
terimi, kanunumuza beyanname olarak alınmıştır.
Bütün alacaklıların taleplerini tek (aynı) belge (beyanname) ile geri
almalarına gerek yoktur. Ayrı ayrı imzalanmış olan belgelerle, hatta iflasın
kaldırılmasını inceleyen ticaret mahkemesinde geri alma beyanının tutanağa
geçirtilerek altının imzalatılması suretiyle de bu ispat gerçekleşmiş olur392. Çünkü
amaç bütün alacaklıların taleplerini geri almasının yazılı bir beyan ile ispat
edilebilmiş olmasıdır.
Bu beyannamedeki geri alma bildiriminin kayıtsız şartsız olması gerekir393.
Aksi takdirde mahkemenin müflise bunu bildirmesi ve şartsız yeni bir geri alma
beyanı (yazısı) getirmesi için müflise uygun bir süre vermesi gerekir394. Müflis, bu
süre içinde, gerekli olan şartsız bir geri alma yazısı getiremez ise, şartın gerçekleşip
gerçekleşmediğini inceleme yetkisi bulunmayan yalnızca şekli bir inceleme yetkisi
bulunan Ticaret Mahkemesi, iflasın kaldırılması talebinin reddine karar vermek
zorundadır395. Bu red kararından sonra müflis, gerekli şartları sağlayarak tekrar
iflasın kaldırılmasını isteyebilir396.
390 Bütün alacaklılar kavramı için bkz.; § 4, B, II.
391 Berkin, İflas, s. 396.
392 Berkin, İflas, s. 396, Gürdoğan, İflas, s. 63, Kuru, IV, s. 3370.
393Blumenstein, s. 611, Jaeger/Walder/Kull/Kottmann,, Art. 195 No. 10, Solenthaler, s. 11,
Brand, s. 2, Berkin, s. 397, Kuru, IV, s. 3369, Pekcanıtez, I, s. 736.
394 Kuru, IV, s. 3369.
395 Kuru, IV, s. 3370.
396 Pekcanıtez, I, s. 738.
89
Bütün alacaklıların taleplerini geri aldıklarına ilişkin bu beyanların imzalı
olmaları gerekir397. Zaten bu işin doğası gereğidir. Çünkü bir beyanname
istenmesindeki amaç, iflasın kaldırılması şartlarının oluşup oluşmadığını
ispatlamaktır. Bu beyanların kişiden sadır olduğunu gösterecek yegane vasıtada
imzadır. Bu geri alım beyanın altındaki imzanın noterden tasdikli olması
gerekmez398. Bu belgedeki imzalar noterden tasdikli değilse, mahkemenin
alacaklıları davet ederek imzaların kendilerine ait olup olamadığını sorması gerekir.
İmza inkarı durumunda da mahkemenin imza incelemesi yapabilmesi gerekir399.
Bir diğer durumda, iflasın kaldırılması için alacaklıların taleplerini herhangi
bir şekilde geri almış olmaları yeterli olduğuna göre, böyle bir kararın, birinci
alacaklılar veya ikinci alacaklılar toplantısı yahut diğer alacaklılar toplantısı olması
fark etmez. Çünkü iflas ilanı üzerine alacakların bildirilmesinden itibaren tasfiyenin
tamamlanmasına kadar iflasın kaldırılması isteneceğinden birinci alacaklılar
toplantısında da alacaklılar taleplerini geri alarak iflasın kaldırılmasına karar
verebilirler400. Nitekim Yargıtay da “…Alacaklılar toplantısında alacaklıların rızası
m. 182 hükmündeki yazılı belge niteliğindedir…” şeklinde görüş bildirmiştir401.
Alacaklılar toplantısında beyan edilen iflasın kaldırılmasına ilişkin rıza, bütün
alacaklıların taleplerini geri aldıklarını bir beyanname ile ispat etmesi gereğini
karşılar. Zira alacaklıların alacaklılar toplantısında beyan ettikleri rıza m. 182
anlamında belge niteliğindedir402. Ancak bütün alacaklıların taleplerini alacaklılar
toplantısında geri alması nadiren gerçekleşebilecek bir durumdur. Çünkü, bu
ihtimalin gerçekleşebilmesi için bütün iflas alacaklılarının veya onların
temsilcilerinin alacaklılar toplantısında hazır bulunmaları gerekir. Halbuki,
borçlunun bütün alacaklılarının toplantıya getirilmesi çoğu iflas tasfiyesinde
mümkün olmayacaktır403. Bu yüzden, alacaklılar toplanmasına gelen bütün
alacaklılar iflasın kaldırılması yönünde görüş beyan etmişlerse, toplantıya
katılmayanların rızasını almak için mutlaka yeniden alacaklılar toplantısı
397 Solenthaler, s. 12.
398 Solenthaler, s. 12.
399 Kuru, Konkordato, s. 360 dn. 16, Solenthaler, s. 12.
400 Deliduman, Alacaklılar, s. 93.
401 12. HD. 18.5.1981, 3669/5057, YKD 1981/8, s. 1018-1019.
402 Kuru, IV, s. 3370.
403 Erdönmez, Güray: İflasta Alacaklılar Toplanmasının Yetkileri, İstanbul 2005, s. 93.
90
yapılmasına gerek yoktur. Toplantıya gelmeyen alacaklıların onayı ayrı bir yazılı
beyan ile (sirküler)404 yoluyla da alınabilmelidir405. Hatta borçlu bu onayı kendisi de
alacaklılardan tek tek alabilir.
Bu beyannameyi veren alacaklılar alacak haklarından veya iflasın
kaldırılmasından sonra yeni bir iflas takibi yapmaktan vazgeçmiş değillerdir406.
II. Bütün Alacakların İtfa Edilmiş Olması
Bütün alacakların itfa edilmiş olması durumunun ispatı içinde yazılı bir belge
gerekir. Bu yazılı belge kanununda, bütün alacaklıların taleplerini geri almış olması
halinde istenecek olan “beyanname” den farklı olarak “vesika” terimi ile ifade
edilmiş bulunmaktadır.
Bu terim farklılığının sebebi öncelikle bütün alacaklıların itfa edilmesi
suretiyle iflasın kaldırılması halinin mehaz kanununda olmadığı halde bizde
düzenlenmiş olmasıdır. Mehaz kanundaki “eine schriftliche Erklärung” terimi yani
yazılı açıklama, yukarıda belirtildiği gibi, bizim kanunumuza “beyanname” olarak
alınmıştır. Bu beyanname ile alacaklılar iflasın kaldırılmasına rıza göstermektedirler.
Bu durumda yukarıda bahsettiğimiz gibi alacaklıların maddi haklarında herhangi bir
değişiklik olmaması sebebiyle “beyanname” yani yazılı açıklama doğru bir terimdir.
Oysa bütün alacakların itfa edilmesi durumunda müflis alacaklıların alacaklarının
herhangi bir sebeple sona erdiğini gösteren bir belge (vesika) göstermelidir. Bu
nedenle bu vesikayı, alacaklı, iflasın kaldırılması amacıyla vermemiş dahi olabilir.
Hatta bunun bizzat alacaklı tarafından dahi verilmesi gerekmez. Önemli olan, bu
vesikadan borcun sona erdiğinin açıkça belli olmasıdır407. Bu vesika iflasın
404 Türk İcra ve İflas Kanunu’nda bu terim yer almamakla birlikte (m. 240/I), doktrinde bu deyim
genel olarak kabul görmektedir. (Kuru, IV, s. 3296, Üstündağ, s. 159). Sirküler kelime anlamı
olarak, “Genelge, belli bir konuda bilgi vermek için gönderilen yazı” anlamına gelmektedir (Yılmaz,
Ejder: Hukuk Sözlüğü, Ankara 2002, s. 1101). Sirkülerin iflastaki fonksiyonu ise alacaklılara
tasfiyeyle ilgili bilgi vermekten ibaret değildir. İflas tasfiyesinde sirküler, alacaklıların toplantı
yapılmasına gerek olmaksızın tasfiyeyle ilgili kararları almalarına imkan tanıyan özel bir karar alma
biçimidir(Erdönmez, s. 215 dn. 437).
405 Erdönmez, s. 93.
406 Ansay, 1960, s. 304.
407 “İİK.nun 182’nci maddesinde açıklandığı gibi borçlu, tekmil alacakların itfa olunduğunu bildirmiş
olmasına, iki kişi hariç bütün alacaklıların alacağının itfa edildiğinin bilirkişi raporu ile anlaşılmasına,
Hazine ve Eliteks şirketinin alacaklarının dosyada tamamen ödendiği, alınması için muhtıra tebliğ
edildiği, henüz gelip almadıkları, keza bilirkişi raporunda bunların belirtildiği, alacağının ödenmediği
şeklinde kabul edilemeyeceği nazara alınmadan bilirkişi raporuna yanlış anlam vererek rapora dayalı
olarak isteğin reddolunması isabetsizdir”, 12. HD. 2.12.1986, 2902/13421, Eriş s. 448.
91
kaldırılmasından sonra yahut iflas herhangi bir nedenle kaldırılmamış dahi olsa her
zaman bunu veren aleyhine delil teşkil edecektir. İsviçre İcra ve İflas Kanununun
değişen 195. maddesinde de408 bu durum vesika benzeri bir terim ile değil borçlunun
bütün borçlarını itfa ettiğini ispat etmiş olması anlamında “er nachweist, dass
sämtliche Forderungen getilgt sind” biçiminde kullanılmıştır. Örneğin borcu sona
erdiren bir neden takastır. Bu nedenle müflis, takas ile borcu sona erdirerek iflasın
kaldırılmasını sağlayabilir. Ancak bu takas beyanının, borcu sona erdirdiğini ispat
etmesi gerekir. Bunun için takasın alacaklı tarafından kabul edildiğine ilişkin bir
belge veya bu takasın, hukuki sonuç doğurduğuna, diğer bir deyişle takas yolu ile
borcun sona erdirildiğine ilişkin vesika niteliğinde bir mahkeme kararı da ibraz
edilebilir409.
Bunların dışında bütün alacaklıların taleplerini geri alması durumunda
anlatılanlar burada da geçerlidir. Alacaklıların istemlerini geri almalarıyla,
alacakların ödenmiş olması durumundaki alacaklılar arasında, herhangi bir fark
yoktur410.
III. Konkordatonun Tasdik Edilmiş Olması
Konkordatonun tasdiki nedeniyle iflasın kaldırılmasında, iflas idaresinin,
mahkemeye konkordatonun tasdikine ilişkin mahkeme kararını vermesi yeterlidir.
Yalnız belirttiğimiz gibi konkordatonun tasdiki kararının kesinleşmesi gereklidir. Bu
nedenle mahkeme bu hususa dikkat etmelidir. Bunun dışında iflasın kaldırılmasını
inceleyecek olan mahkeme konkordatonun şartlara uygun olarak tasdik edilip
edilmediğini incelemeye yetkili değildir.
408 Müflisin bütün alacaklarının ödenmesi suretiyle iflasın kaldırılması 1997 değişikliğinden sonra
İsviçre İcra ve İflas Kanunun 195. maddesine eklenmiştir.
409 11. HD 19.6.1989, 2496/3861, Kuru, VI, s. 3372).
410 Kuru, Konkordato, s. 358.
92
F.İFLASIN KALDIRILMASI HAKKINDA MAHKEMECE
VERİLEBİLECEK KARARLAR VE BU KARARLARA KARŞI
BAŞVURULABİLECEK KANUN YOLLARI
I. İflasın Kaldırılması Talebi Üzerine Mahkemece Verilebilecek Kararlar
1. İflasın Kaldırılması Talebinin Kabulü
İflasın kaldırılması için kanunun öngördüğü şartların mevcut olması halinde,
ticaret mahkemesi iflasın kaldırılması talebinin kabulüne karar verecektir. Mahkeme
bu şartları incelerken iflasın kaldırılması nedenlerine göre ayrı ayrı inceleme
yapacaktır. Ticaret mahkemesinin yapacağı bu inceleme daha önce de belirtildiği
gibi, şekli bir niteliktedir411. Mahkeme sadece kanunun öngördüğü şartların oluşup
oluşmadığına bakacak, eğer oluşmuş ise iflasın kaldırılmasına karar verecektir.
İflasın kaldırılması kararında, kaldırmanın gerekçesi belirtilecektir. Gerekçeden
kasıt, iflasın, hangi nedene dayanarak kaldırıldığının belirtilmesidir.
İflasın kaldırılması talebinin kabulünün ardından, müflis hakkında açılmış
bulunan iflas kaldırılarak, iflasın hukuki sonuçları geriye etkili olarak ortadan
kalkacaktır. Daha sonra bu karar iflas kararı gibi ilan edilecektir.
2. İflasın Kaldırılması Talebinin Reddi
İflasın kaldırılması için kanunun öngördüğü şartların mevcut olmaması
halinde Ticaret Mahkemesi iflasın kaldırılması talebinin reddine karar verecektir.
Red kararının gerekçesinde iflasın kaldırılması talebinin neden reddedildiği
belirtilecektir. İflasın kaldırılması talebinin reddi sebepleri çeşitli olabilir. Bu
anlamda bir alacaklının alacağının itfa edilmemesi, bir alacaklının iflasın
kaldırılmasına rıza göstermemesi veya yazılı beyanların altındaki imzaların gerçeği
yansıtmaması yahut beyanlardan alacaklıların iflasın kaldırılmasına kayıtsız şartsız
rıza gösterdiklerinin anlaşılmaması gibi nedenler iflasın kaldırılması talebinin reddini
gerektirir.
İflasın kaldırılması talebinin reddinden sonra tasfiye kaldığı yerden devam
edecektir. Ancak iflasın kaldırılması talebinin reddinden sonra borçlu şartları
tamamlayarak tekrar iflasın kaldırılması isteminde bulanabilir.
411 Bkz.; § 5, D, I.
93
II. İflasın Kaldırılması Sonunda Verilen Kararlara Karşı Kanun
Yollarına Başvurulması
1. Temyiz
İflasın kaldırılması kararlarının temyizine ilişkin kanunda herhangi bir
düzenleme bulunmamaktadır. İflasın kaldırılması kararlarının bir çekişmesiz yargı işi
olması sebebiyle, bu kararların temyizinin mümkün olup olmadığı aslında çekişmesiz
yargı kararlarının temyizinin mümkün olup olmadığı meselesi ile ilgilidir. Doktrinde,
Postacıoğlu ve Berkin çekişmesiz yargı kararlarının temyiz edilemeyeceği
görüşündedirler412. Aynı yazarlar iflasın kaldırılmasının temyizi hususunda iflas
hukuku ile ilgili sistematik eserlerinde herhangi bir şey söylememişlerdir. Ancak
Kuru, olan hukuk bakımından çekişmesiz yargı kararlarına karşı da temyiz yolunun
açık olduğu413 ve iflasın kaldırılması talebi sonunda verilen kararların da nihai birer
karar olmaları sebebiyle temyiz edilebilmesi gerektiği görüşündedir414. Kanımızca
da, HUMK’ nun mevcut hükümleri karşısında çekişmesiz yargı kararlarına karşı
temyiz yolunu kapatmak mümkün olmadığı gibi; bütün çekişmesiz yargı kararları
için başvurulabilecek başka bir hukuki çare olmadığına göre, çekişmesiz yargı
kararlarının temyizinin mümkün olduğu kabul edilmelidir415. Bu bağlamda iflasın
kaldırılması kararları da temyiz edilebilmelidir. Zaten Yargıtay’da, iflasın
kaldırılmasının temyiz edilebileceği hususunda, herhangi bir tereddüt
taşımamaktadır416. Ancak şu hususu belirtmek isteriz ki, temyize konu olan
kararların hemen hemen hepsi, çekişmesiz yargılamanın bir alacaklının itirazı
üzerine çekişmeli hale gelmesi sebebiyle yapılan temyize ilişkin kararlardır.
Bir diğer sorunda, iflasın kaldırılması kararının temyizi için HUMK. 427/I
deki parasal sınırın uygulanmasının gerekip gerekmeyeceğidir. Aslında durum iflas
davasının temyizinde de çok açık değildir. Bu konuda yalnızca Postacıoğlu açık
412 Postacıoğlu, İlhan, E: Medeni Usul Hukuku Dersleri, İstanbul 1975, s. 720, Berkin, Necmettin:
Medeni Usul Hukuku Esasları, İstanbul 1969, s. 215 ve s. 22.
413 Kuru, Nizasız, s. 220 ve 210.
414 Kuru, IV, s. 3378.
415 Budak, Cem, Ali: Medeni Usul Hukukunda Üçüncü Kişilerin Haklarının Korunması, İstanbul
2000, s. 132.
416 Bkz.; dipnotlarda anılan Yargıtay kararları.
94
olarak bir görüş belirtmiştir417. Buna göre iflas kararının red veya kabulü hakkındaki
karara karşı, davanın ilgili bulunduğu takip talebindeki meblağ ne olursa olsun
temyiz yolu açıktır418. Ancak bu görüşün sebebi açıklanmamış yalnızca m. 164/I’e
atıf yapılmıştır. Oysa ki m. 164/I de, sadece iflas kararının temyiz edilebileceği süre
ile ilgili durum belirtilmiştir. Dolayısıyla iflas kararının temyizinin, genel hükümlere
göre yapılması gerekliliğini (süre hariç) ortadan kaldıran bir durum söz konusu
değildir. Ancak uygulama, iflas kararının temyizi konusunda parasal sınırın
uygulanmaması yönünde gelişmiştir. Nitekim, iflas kararının temyizinde parasal
sınırın uygulanmasına ilişkin bir Yargıtay kararına da rastlanmamıştır. Aslında bu
durum iflas kararının niteliğine de uygundur. Çünkü iflas kararı, toplu bir tasfiye
biçimi olması sebebiyle, kamu düzeni ve toplumsal barış ile yakından ilgilidir.
HUMK 427/I deki parasal sınırın altındaki bir alacağa ilişkin iflas kararının temyiz
edilememesi, iflasın neticelerinin çok ağır olması sebebiyle çok ciddi hatta vicdanları
rahatsız edici sonuçlar doğuracaktır.
Aynı şekilde iflasın kaldırılmasının temyizinde de, iflas kararına kıyasen,
HUMK 427/I deki parasal sınır uygulanmamalıdır. Çünkü iflasın kaldırılması da,
gerçekten ciddi sonuçları olan bir davadır. İflas kararı nasıl toplu tasfiyeyi başlatıyor
ise iflasın kaldırılması da bu tasfiyeyi sonlandırmaktadır. Her ne kadar bunun kanuni
gerekçesi olan m. 164/I çok sağlam bir dayanak olmasa da açıkladığımız nedenlerle
iflasın kaldırılması taleplerinin temyiz incelemesinde de parasal sınır
uygulanmamalıdır. Aslında bu durum yalnızca iflasın bütün alacakların itfası
suretiyle kaldırılmasında söz konusu olabilir. Yani bir alacaklının alacağının itfa
edilmediği yolundaki itirazı üzerine, bu parasal sınır gündeme gelebilir. Diğer
hallerde, mesela taleplerin geri alınmasına ilişkin iflasın kaldırılmasında böyle bir
417 Kuru ve Gürdoğan ise yalnızca iflas kararının temyizinin duruşmalı olarak yapılıp yapılamayacağı
konusunda görüş belirtmişlerdir. Kuru’ya göre, iflas davasının esası, alacaklının iflas takibine konu
yaptığı para alacağına dayandığından (yani, iflas davası aynı zamanda bir alacak davası olduğundan),
duruşmalı temyiz incelemesi bakımından, HUMK 438/I’deki parasal sınır uygulanmalıdır. Ancak
Yargıtay’ın, HUMK’nun 438/III’deki, kendiliğinden duruşma yapılma hakkını kullanması yerinde
olur (Kuru, III, s. 2723). Gürdoğan ise, iflas talebinin reddine dair kararlarının temyizinin duruşmalı
yapılması konusunda HUMK 438/I deki parasal sınırın uygulanması gerektiği ancak iflas talebinin
kabulü halinde, kararı temyiz eden borçlu açısından parasal sınırın uygulanmaması gerektiği
fikrindedir. Çünkü iflas kararının borçlu bakımından arz ettiği önem ve sonuçları çok daha ağır
olmaktadır. Hatta iflas kararını HUMK 438/I’deki şahsın hukukuna ilişkin kararlara kıyas etmek
mümkündür (Gürdoğan, s. 43, dn. 107). Postacıoğlu’ da Gürdoğanın bu görüşüne katılmaktadır
(Postacıoğlu, I, s. 36).
418 Postacıoğlu I, s. 36.
95
durum söz konusu olmaz. Çünkü talebin geri alınması, daha önce de belirttiğimiz
üzere419, iflasın kaldırılmasına yönelik bir rızadır. Bu şekilde alacaklı alacak
hakkından feragat etmemekte yalnızca kaldırmaya rıza göstermektedir. Dolayısıyla
bu durumda temyiz etmek isteyen kişi,alacak hakkının içeriğine değil sadece geri
alma talebinin olmadığı yani iflasın kaldırılmasına rıza göstermediğine ilişkin itiraz
edebilir. Bu durumda da parasal bir sınırın uygulanmasını gerektirecek bir durum söz
konusu olmayacaktır. Durum konkordatonun tasdikinde de aynıdır. Zaten bu
durumlarda ortada bir çekişmesiz yargılama mevcuttur. Çekişmesiz yargı kararlarının
temyizi ise parasal bir sınırın uygulanmasına elverişli değillerdir.
Temyiz incelemesi 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 3749 sayılı Kanunla
değişik 14. maddesi uyarınca, Yargıtay 19 uncu Hukuk Dairesi tarafından
yapılmalıdır. Çünkü Yargıtay Kanununun 14. maddesine göre 19. Hukuk Dairesi,
mahkemelerde verilmiş iflas ve konkordatoya ilişkin hüküm ve kararların temyiz
merciidir. İflasın kaldırılması da, iflasa ilişkin kararlardandır. İflasın kaldırılması işi
çoğu kez duruşma yapılmadan görüldüğünden420, temyiz incelemesi de duruşma
yapılmaksızın dosya üzerinden gerçekleştirilerek sonuçlandırılır (HUMK m. 438/I,
II).
İflasın kaldırılmasının temyizinde, temyiz süresinin başlangıcının ne olacağı
ile iflasın kaldırılması kararlarının kimler tarafından temyiz edileceği meselelerinin
üzerinde durulması gerekir.
Şimdi bu hususları, ayrı başlıklar altında ele alıp inceleyeceğiz.
a. Temyiz Süresi ve Bu Sürenin Başlangıcı
Temyiz süresi konusunda yasada bir hüküm mevcut değildir. Yargıtay ve
doktrin421 bu süreyi on gün olarak kabul etmektedir. Ancak doktrinde Eriş422, bu
sürenin HUMK’a göre 15 gün olması gerektiğini savunmuş; fakat görüşünü
açmamıştır. İflasın kaldırılmasının ticaret mahkemesinde görüldüğü ve HUMK’a
göre asliye hukuk ve asliye ticaret mahkemesince verilen kararlara karşı temyiz
419 Bkz.; § 4, B, I.
420 İflasın kaldırılması davalarının duruşma yapılmadan incelenmelerine ilişkin eleştiriler için bkz.; § 5
D, I.
421 Kuru, IV, s. 3378.
422 Eriş, s. 445.
96
süresinin 15 gün olduğu, m. 164’de ise yalnızca “iflas kararı” hakkında verilen
hükümlere karşı temyiz süresinin 10 gün olması gerektiği, bu yüzden iflasın
kaldırılması kararlarına karşı genel hükümlere göre temyiz süresinin belirlenmesi
gerektiği savunulabilir. Ancak kanımızca da, m. 164 gereğince temyiz süresi on gün
olmalıdır. Çünkü iflasın kaldırılması da İcra ve İflas Kanununda düzenlenmiş ve iflas
prosedürü ile ilgili bir iştir. Bu nedenle iflasın kaldırılmasının kabulü veya reddi
hakkında verilen kararlara karşı temyiz süresi on gün olmalıdır423. Yargıtay yanlış
olarak, temyiz süresinin on gün olması hususunda verdiği bir kararın gerekçesini
m.363/2 hükmüne dayandırmıştır424. Fakat bu madde icra mahkemesi tarafından
verilen kararların temyiz süresini düzenleyen bir maddedir. Bu nedenle ticaret
mahkemesi tarafından iflasın kaldırılması hakkında verilen kararlara uygulanması
söz konusu değildir425.
Bu temyiz süresinin, iflasın kaldırılması talebinin kabulü halinde, kararın
itiraz eden alacaklılara, reddi halinde borçluya, tebliğ edildiği tarihten itibaren
işlemeye başlaması gerekir426. Ancak iflasın kaldırılması kararının bütün alacaklılara
tebliği ise işin uzamasına neden olacaktır. Bu nedenle, iflasın kaldırılması kararı
duruşma yapılmadan verilmiş ve alacaklılara tebliğ edilmemiş ise, temyiz süresini,
423 İflasın ertelenmesi kararının temyiz edilip edilemeyeceği tartışmalarına girmeden, Yargıtay’ın
iflasın ertelenmesi kararının temyiz süresi ile ilgili olarak vermiş olduğu kararın gerekçesi, iflasın
kaldırılmasının temyiz süresinin kaç gün olması gerektiği hususunda bize yol gösterebilir. Çünkü
iflasın ertelenmesi hakkında da kanununda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. “…iflasın
ertelenmesi İİK 179 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, İİK’ nun 164. maddesine göre iflas
ile ilgili olarak Ticaret Mahkemesince verilen kararlar tebliğden itibaren 10 gün içinde temyiz
edilirler.”(19.HD 3.6.2004, 3486/6630, Öztek, Selçuk: “İflasın Ertelenmesi”, Türkiye Bankalar Birliği
Dergisi, Haziran/2005, S.53, s.23-71, s. 49). Ayrıca bu dergiye
http://www.tbb.org.tr/turkce/dergi/pdf/53.pdf , adresinden de ulaşılabilir.
424 “Hasımsız olarak açılan davadan dolayı, (İzmir Asliye İkinci Ticaret Mahkemesi)nce verilen
19.3.1990 tarih ve 790-199 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili
tarafından istenilmekle; dava HUMK.nun 3494 sayılı Kanunla değişik 348/1. maddesi hükmü
gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava
ve işlerin dışında bulunduğundan, duruşma isteğinin reddiyle tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına
karar verildikten, temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosyadaki kağıtlar
okundu, gereği konuşulup düşünüldü: Mahkemece; iflasın kaldırılması talebinin reddine ilişkin
19.3.1990 tarihli karar davacı vekiline 4.5.1990 tarihinde tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesi ise
15.5.1990 tarihinde verilmiş olup mahkemece 10 günlük temyiz süresi geçtiği gerekçesiyle
HUMK.nun 432/4. maddesi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı
vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve
İcra ve İflas Kanununun 363/2. maddesinde, bu kanunda temyiz kabiliyeti kabul edilen kararların
tefhim ve tebliğinden itibaren 10 gün zarfında temyiz edilmesi gerektiği belirtilmesine göre,
davanın temyiz itirazının reddi gerekmiştir” ,11. HD. 10.12.1990, 4623/7909, YKD 1991/4, s. 574.
425 Kuru, IV, s. 3379.
426 Kuru, IV, s. 3378.
97
iflasın kaldırılması kararının ilanından itibaren işletmeye başlamaktan başka çare
yoktur427. Bu durumda da, iflasın kaldırılması kararının kesinleşmeden ilan edilmesi
sorunu ortaya çıkacaktır. Bu yüzden, temyiz süresinin işlemesi açısından, karar
özetinin ilanı yapılabilmesi yolunda yasal düzenleme yapılabilir428. İflasın
kaldırılmasının kesinleşmesinden sonra da iflasın kaldırıldığı ilan edilebilir.
b. Temyiz Talebinde Bulunabilecek Olanlar
aa. İflasın Kaldırılması Talebinin Kabulü Halinde
Ticaret mahkemesi, daha önce belirtildiği üzere, yaptığı inceleme neticesinde,
iflasın kaldırılması şartlarının oluştuğunu tespit ederse, iflasın kaldırılması talebinin
kabulüne karar verir.
İflasın kaldırılması kararı, nihai bir karar olduğundan, bunda hukuki yararı
olan alacaklılar tarafından temyiz edilebilir (HUMK m. 427/I)429. Ancak doktrinde
Gürdoğan430, iflasın kaldırılması halinde, alacaklıların, borçluya karşı münferiden
takip yetkileri geri geleceğinden, iflasın kaldırılması kararının temyizinde
alacaklıların hukuki menfaatinin bulunmadığı görüşündedir. Kanımızca buna
katılmak mümkün değildir. Çünkü, mesela bütün alacaklıların itfa edilmesi suretiyle
iflasın kaldırılması isteminde, alacaklılardan birinin alacağının itfa edilmemesi
halinde o alacaklı açısından iflas tasfiyesinin devamında menfaatinin olduğu açıktır.
Kaldı ki alacaklının borçluya karşı takip yetkisi gelse bile, alacaklı borçluya karşı
yeniden takip yapmak zorunda kalacaktır. Eğer iflas yolu ile takip yapmış ise
yeniden mahkemenin iflas kararı vermesi gerekecek ve yapılan bu tasfiye işlemleri
tekrarlanmak zorunda kalacaktır. Bu durum ise oldukça zaman alacaktır. Bu nedenle
iflasın kaldırılması kararının alacaklılar tarafından temyizinin kabul edilmesi gerekir.
427 Kuru, IV, s. 3378.
428 Altay, I, s. 628.
429 Kuru, IV. s. 3378, ayrıca İsviçre Hukuku’nda, iflasın kaldırılması veya bu talebin reddine ilişkin
kararın temyizi hususunda, federal hukukta herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Öğreti,
kantonal usul hukukun buna elverişli olması halinde müflisin, kaldırma kararını temyiz etme
hususunda hukuki menfaati bulunan alacaklıların ve alacakların tümünün menfaatlerini temsil
edilmesi itibariyle masanın temyiz yoluna gidilebileceği savunulmaktadır. Ancak İsviçre Federal
Mahkemesi 1973 yılında BGE 99 Ia 13 sayılı kararıyla iflas masasının buna yetkili olmadığı yönünde
bir içtihat etmiştir (Altay, I, s.627 dn.14). Solenthaler de masa alacaklılarının ve iflas idaresinin
kaldırma sürecine taraf olarak katılma haklarının olmaması sebebiyle kanun yoluna başvurmaya
yetkili olmadıkları görüşündedir (Solenthaler, s. 21).
430 Gürdoğan, İflas, s. 65.
98
Bir diğer durumda, konkordatonun tasdiki sebebiyle iflasın kaldırılması
halinde, iflasın kaldırılmasını inceleyen mahkeme, konkordato şartlarının oluşup
oluşmadığını inceleyemeyeceğinden (zaten konkordatonun tasdiki kararı
kesinleşmedikçe iflasın kaldırılması da istenemez) bu durumda, alacaklılar, iflasın
kaldırılması kararını, konkordatonun tasdiki şartlarındaki eksiklikler sebebiyle
temyiz edemezler. Bu nedenlerle kanımızca konkordatonun tasdiki nedeniyle iflasın
kaldırılmasının istenmesi durumunda alacaklıların bu kararı temyiz etme gerekçeleri
son derece sınırlıdır.
Acaba konkordatonun tasdiki suretiyle iflasın kaldırılması talebinin kabulü
kararını, iflas idaresi temyiz edebilir mi? Kanımızca böyle bir durum söz konusu
olamaz. Çünkü belirttiğimiz üzere, bu durumda, mahkeme yalnızca konkordatonun
tasdikinin kesinleşip kesinleşmediğine bakabilecektir. Yani, üst bir mahkeme gibi,
konkordatonun usulüne uygun bir biçimde tasdik edilip edilmediğini
inceleyemeyecektir. Eğer konkordatonun tasdiki kesinleşmiş ise mahkemeye düşen
yalnızca iflasın kaldırılmasına karar vermekten ibarettir. Bu nedenle, iflasın
kaldırılması talebinin kabulü kararının, iflas idaresi tarafından temyizini gerektirecek
bir durum da söz konusu değildir.
bb. İflasın Kaldırılması Talebinin Reddi Halinde
Ticaret mahkemesi yaptığı inceleme sonucunda, ileri sürülen iflasın
kaldırılması sebebinin gerçekleşmediğini tespit ederse, iflasın kaldırılması talebini
reddeder.
İflasın kaldırılması kararının reddine karşı temyiz yoluna, hukuki yararı olan
müflis başvurabilir431. Buna karşı, alacaklıların, iflasın kaldırılması isteminin reddi
kararını temyiz edememeleri gerekir. Nitekim uygulamada da iflasın kaldırılması
talebinin reddine karşı bir alacaklı tarafından yapılan temyiz başvurusu yoktur.
Çünkü iflasın kaldırılmasına ilişkin olarak alacaklıların yapmış olduğu temyiz
başvurularının hemen hemen hepsi, bir alacaklının alacağının itfa edilmemesi
nedenine dayanmaktadır. Şayet alacaklının alacağı itfa edilmemiş ve buna rağmen
iflas kaldırılmış ise, bu iflasın kaldırılması talebinin kabulüne yapılan itiraz olur.
Ancak alacaklının alacağı itfa edilmemiş ve iflasın kaldırılması talebinin red edilmesi
431 Gürdoğan, İflas, s. 65, Kuru, Konkordato, s. 360 dn. 20.
99
durumda ise tasfiye devam ediyor olacaktır. Zira alacaklının istemi de alacağının itfa
edilmemesi sebebiyle iflasın kaldırılması talebinin red edilmesi veya alacağının itfa
edilmesidir. Bu durumda bu kararı temyiz edecek olan müflistir.Alacaklı açısından
tasfiyenin devam ediyor olması sebebiyle bir menfaatinin bulunması söz konusu
olmayacaktır.
Konkordatonun tasdiki sebebiyle iflasın kaldırılmasının istenmesi halinde
iflasın kaldırılmasının reddedilme ihtimali son derece düşüktür. Eğer reddedilmiş ise;
bu durumda iflasın kaldırılması istemini iflas idaresi yapacağından, iflasın
kaldırılması kararının reddine karşı da iflas idaresinin temyiz yoluna başvurması
gerekir. Müflis ise taraf olmadığından hükmü temyiz edemez ancak iflas idaresi
hükmü temyiz etmek istemez ise, müflis, iflas idaresini şikayet ederek hükmün
temyizini sağlayabilir.
2. Karar Düzeltme
İflasın kaldırılması talebi hakkında verilen ilk derece mahkemesi kararlarının
temyizen incelenmesi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesince alınacak olan onama
veya bozma kararına karşı, müflis, alacaklılar veya konkordatonun tasdiki nedeniyle
iflasın kaldırılması isteminin reddi halinde iflas idaresi, karar düzeltme talebinde
bulunabilirler. Karar düzeltme incelemesi de, temyiz incelemesini yapmış olan
yetkili Yargıtay 19. Hukuk Dairesince yapılır. 5235 ve 5236 sayılı kanunlarla istinaf
mahkemelerinin kurulup faaliyete geçmesinden sonra karar düzeltme kalkacaktır.
Oluşacak yeni durum aşağıda incelenecektir.
İflasın kaldırılmasının temyizinde parasal sınırın uygulanıp uygulanmayacağı
konusunda söylediklerimiz burada da geçerlidir. İflasın kaldırılmasının çekişmesiz
yargı işi olması sebebiyle, karar düzeltme içinde parasal bir sınırın uygulanmaması
gereklidir.
a. Karar Düzeltme Süresi
İcra ve iflas kanununda iflasın kaldırılması ile ilgili kararların karar düzeltme
süresi ile ilgili de herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Her nekadar, İcra ve
İflas Kanunun 366. maddesinin üçüncü fıkrasında Yargıtay İcra ve İflas Dairesinin
100
hukuka ilişkin kararları aleyhine on gün içinde karar düzeltme yoluna gidilebileceği
belirtilmişse de; bu süre sadece icra mahkemesi kararlarının temyizi üzerine
Yargıtay ilgili hukuk dairesinin alacağı karara karşı karar düzeltme yoluna gidilmesi
halinde uygulama alanı bulur432. Dolayısıyla, iflasın kaldırılması talebi ile ilgili
olarak yetkili mahkemece verilen kararların temyizen incelenmesi üzerine
Yargıtayca tesis edilecek onama veya bozma kararına karşı karar düzeltme yoluna
başvurulması halinde, karar düzeltme talebinin süresinin ne olacağının, genel
hükümlere göre belirlenmesi gerekir. Bu durumda HUMK’nun 440. maddesinin
birinci fıkrası uyarınca, burada karar düzeltme süresinin onbeş gün olduğunun kabul
edilmesi gerekir.
b.Karar Düzeltme Talebinde Bulunabilecek Olanlar
İflasın kaldırılması talebinin kabulüne ilişkin kararın Yargıtayca onanması
halinde temyiz eden alacaklı; bozulması halinde ise, müflis, konkordatonun tasdiki
nedeniyle iflasın kaldırılmasında ise iflas idaresi karar düzeltme yoluna gidebilir.
İflasın kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararın Yargıtayca onanması halinde,
müflis, konkordatonun tasdiki nedenine dayanıyor ise iflas idaresi, bozulması halinde
ise alacaklılar karar düzeltme yoluna başvurabilirler.
3. Yargılamanın Yenilenmesi
İflasın kaldırılması talebi üzerine mahkeme tarafından verilen karar kural
olarak bir çekişmesiz yargı kararıdır. Çekişmesiz yargı kararları da maddi anlamda
kesin hüküm niteliği (HUMK m. 237) taşımazlar. Maddi anlamda kesin hüküm
niteliği taşımayan kararlarda yargılamanın yenilenmesine (HUMK. m. 445 vd) konu
kılınamazlar433.
Ancak kanımızca iflasın kaldırılması talebine alacaklılar tarafından itiraz
edilmesi üzerine niteliği itibariyle çekişmesiz yargı işi olan faaliyet, çekişmeli yargı
işine dönüşeceğinden, iflasın kaldırılması ile ilgili olarak mahkemece verilen kararlar
432 Ancak Yargıtay yanlış olarak İİK’nun 366. maddesinin 3. fıkrasına göre karar düzeltme süresinin
on gün olduğuna karar vermiştir, bkz.; 11. HD. 9.2.1990, 250/760, Kuru, IV. s. 3378).
433 Kuru/Arslan/Yılmaz Usul, s. 830, Arslan, Ramazan: Medeni Usul Hukukunda Yargılamanın
Yenilenmesi, Ankara 1977, s. 65.
101
maddi anlamda kesin hüküm oluşturacak, böylece bu kararlar aleyhine koşulları
oluşmuşsa yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilecektir.
4. İstinaf434
a. Genel Olarak
26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı “Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun” ile
hüküm mahkemeleri yeniden düzenlenerek istinaf mahkemelerinin435 kurulması
öngörülmüştür. Bu kanunun geçici 2. maddesine göre, Adalet Bakanlığı, bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren (1 Nisan 2005) en geç iki yıl içinde bölge adliye
mahkemelerini kuracak ve bölge adliye mahkemelerinin kuruluşu, yargı çevreleri ve
tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmi Gazete’de ilan edilecektir. Yani bölge
adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesi için 2007 yılının Nisan ayına kadar süre
bulunmaktadır. Bunun gibi 5236 sayılı “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”, 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecektir
(5236 s. K. m. 22). 5236 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesine göre, “istinaf (bölge)
adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun temyize ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam olunacaktır. Yani
istinaf mahkemelerinin kurulmasında sonra artık Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunun temyize ilişkin hükümleri uygulanmayacak ve karar düzeltmede
kalkacaktır.
b. İstinaf Mahkemelerinin Kurulmasının İflasın Kaldırılması
Kararlarına Karşı Gidilebilecek Olan Kanun Yoluna Etkisi
İstinaf mahkemelerinin kurulmasından sonra artık ilk derece mahkemesi
kararlarına karşı temyiz yoluna gidilemeyecektir. Dolayısıyla iflasın kaldırılması
kararlarına karşı artık temyize değil, istinaf yoluna gidilecektir. İflasın kaldırılması
434 Bu konuda geniş bilgi için bkz.; Yılmaz, Ejder: İstinaf, Ankara 2005, Türkiye Barolar Birliğinin
düzenlediği İstinaf Mahkemeleri konulu Uluslararası Toplantı, Türkiye Barolar Birliği Yayınları,
Ankara 2003.
4355235 sayılı kanunda “istinaf mahkemesi” tabiri yerine, “bölge adliye mahkemesi” tabiri
kullanılmıştır. “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 5236 sayılı
Kanun”da ise, “istinaf” tabiri kullanılmaya devam edilmiştir. Ancak hukukçular arasında alışılmış bir
biçimde kullanılan ve “temyiz” yolundan ayırmadaki kolaylık sebebiyle “bölge adliye mahkemesi”
tabiri yerine “istinaf” terimi kullanılmıştır.
102
kararlarının çekişmesiz yargı işi olması durumu değiştirmez. Çünkü nasıl bundan
önce bu kararlara karşı temyiz yolunun açık olduğu kabul edilmiş ve uygulama da,
bu yönde gelişmiş ise, aynı şekilde istinaf yolunun da açık olması gerekir. Nitekim
bu durum, İcra ve İflas Kanununun ilgili hükümleri ile istinaf mahkemeleri
arasındaki koordinasyonun sağlanması için çıkartılan, 5311 sayılı “İcra ve İflas
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile açıklığa kavuşturulmuştur.
Ancak bu kanun da 5235 ve 5236 sayılı kanunlarla birlikte, istinaf mahkemelerinin
kurulmasından sonra işlerlik kazanacaktır.
5311 sayılı Kanunun 14. maddesi ile m.182/II şu şekilde değiştirilmiştir;
“ İflâsın kaldırılmasına, alacak hakkındaki taleplerin kaydı için muayyen müddetin
bitmesinden iflâsın kapanmasına kadar karar verilir. İflâsın kaldırılması hakkında
verilen hükme karşı tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna
başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren on
gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. İstinaf ve temyiz incelemeleri, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılır.”
Buna göre, istinafa başvurma süresi, iflasın kaldırılması kararının tebliğinden
itibaren 10 gündür. Ayrıca isabetli olarak, iflasın kaldırılması kararlarına karşı
temyiz yolu da açılmıştır. Böylece bölge adliye mahkemesi kararlarına karşı, kararın
tebliğinden itibaren on gün içinde temyiz yoluna gidilebilecektir.
G. İLAN
İcra ve İflas Kanununun 182. maddesinin son fıkrasına göre, iflasın
kaldırılması kararı ilan edilir. Bunun için iflasın kaldırılması kararının kesinleşmesi
gerekir436. İflasın kaldırılmasının ilanı da 166. maddenin son fıkrasına göre yapılır.
Ancak bu usulün iflasın kaldırılmasının ilanı bakımından uygulanmaması gerekir.
Çünkü iflasın kaldırılması ile birlikte iflas idaresi ve iflas dairesi de dahil olmak
üzere tüm iflas organlarının görevi son bulmuştur. Görevi son bulan bir iflas
organına böyle bir yükümlülük yüklenemez. Kanımızca da bu ilanın iflasın
kaldırılmasına karar veren mahkeme tarafından yalnızca iflas kararının ilanı usulüne
436 Kuru, IV, s. 3379.
103
(m. 166/I) uyularak yapılması gerekliliği şeklinde anlamak daha doğru olur437. Yani
ilanı iflasın kaldırılmasına karar veren mahkemenin yapması ya da en azından iflasın
kaldırılması ilanını mahkemenin de yapabilmesi gerekir438.
İflasın kaldırılması kararı kendiliğinden ve derhal tapuya, ticaret sicil
memurluğuna, gümrük ve posta idarelerine, Türkiye Bankalar Birliğine, mahalli
ticaret odalarına, sanayi odalarına, taşınır kıymet borsalarına, Sermaye Piyasası
Kuruluna ve diğer lazım gelen yerlere bildirilir. Ayrıca karar, karar tarihinde, yurt
düzeyinde tirajı en yüksek beş gazeteden biri ile birlikte iflas edenin muamele
merkezinin bulunduğu yerdeki bir gazete ve Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilir.
Tirajı en yüksek gazetenin yayınlandığı yer aynı zamanda muamele merkezi ise
mahalli gazetede ilan yapılmaz(m.166/II).
İflasın kaldırıldığı hakkındaki bildirimi alan Ticaret sicil memuru, iflası
gösteren kaydı re’sen siler (Tic. Sic. Tüz. m. 50/II ve m. 86 altıncı sütun)
437 Bu konuda Pekcanıtez, ilanın iflas dairesince verilebileceği gibi iflasın kaldırılması kararını veren
mahkeme tarafından da verilebileceği görüşündedir (Pekcanıtez, I, s. 741).
438 Pekcanıtez, I, s. 741.
104
3. BÖLÜM
İFLASIN KALDIRILMASININ SONUÇLARI
İflasın kaldırılması yolu ile kanunkoyucu, iflas tasfiyesi sürecine girmiş
borçlulara iflasın sonuçlarından kurtulmak için bir imkan vermiştir. Ancak iflasın
kaldırılmasının sonuçları kanunda açık bir biçimde düzenlenmemiştir. Kanun,
sadece iflasın kaldırılmasının, iflas halinin kalkması ile borçlunun serbestçe tasarrufu
için malların kendisine iadesi sonucunu doğuracağını belirtmiştir. Fakat iflas
tasfiyesi sürecinde oluşan karmaşık hukuki ilişkilerin, iflas halinin son bulmasından
sonra nasıl bir hal alacağı belirtilmemiştir. Gerçekten iflas tasfiyesi süresince iflas
idaresi tasfiyenin devamına yönelik pek çok karar almakta ve işlemlerde
bulunmaktadır. Bunun gibi, sadece iflasın açılmasının bile gerek borçlunun malları,
gerek alacaklılar bakımından çok sayıda sonuçları mevcuttur. İşte iflasın
kaldırılmasından sonra, gerek iflas hali ile oluşan iflasın hukuki sonuçlarının ne
ölçüde düzeleceği, gerek tasfiye sırasında yapılan işlemlerin sonuçlarının ne olacağı
sorunu kanunda çok açık bir şekilde düzenlenmemiştir. Zaten kanunkoyucu’ dan bu
şekilde ayrıntılı bir düzenleme yapması da beklenemez. Bu hususlar, mahkeme
içtihatları ile doktrin tarafından açıklığa kavuşturulması gereken meselelerdir.
Ancak şunu söyleyebiliriz ki; öncelikle iflasın kaldırılması kararının
kesinleşmesi ile, iflasın açılması ile meydana gelen bütün hüküm ve sonuçlar kural
olarak ortadan kalkar. Bunun yanında borçlu müflis sıfatından kurtulur. Ancak iflasın
kaldırılmasının sonuçlarına ilişkin bazı özel durumlar mevcuttur. Çünkü borçlu iflas
ettikten sonra iflasın gerek borçlu üzerinde, gerek alacaklılar üzerinde bazı hukuki
sonuçları vardır. Bunun yanında kolektif bir tasfiye şekli olarak iflas ile iflas idaresi,
alacaklılar toplantısı gibi bazı organlar görev yapmaya başlayacak ve bu organlar
iflas tasfiyesinin sağlıklı yürümesi için bazı kararlar almak zorunda kalacaklardır.
İşte iflasın kaldırılmasının alınan bu kararlara etkisi ne olacaktır? Ayrıca iflasın
kaldırılmasının, iflasın kamu hukuk bakımından oluşacak sonuçlarına ne ölçüde etki
edeceği de incelenmesi gereken sorunlardır.
Biz çalışmamızın bu bölümünde iflasın kaldırılmasının sonuçlarını, özel
hukuk bakımından sonuçları ve kamu hukuku bakımından sonuçları olarak iki
kısımda inceleyerek bu sorunlara mümkün olduğunca değinmeye çalışacağız.
105
§ 6. İFLASIN KALDIRILMASININ ÖZEL HUKUK BAKIMINDAN
SONUÇLARI
A. GENEL OLARAK
İflasın kaldırılmasının özel hukuk bakımından ilk ve en önemli sonucu iflasın
kaldırılması ile müflisin tasarruf ehliyetini yeniden kazanmasıdır. Bunun yanında,
iflasın kaldırılmasının iflas alacaklarına olan bir takım etkileri mevcuttur. Bunun
gibi, iflasın kaldırılmasının hukuk davalarına ve takiplere etkisi, istihkak iddiası ve
davasına etkisi, sözleşmelere etkisi ile sermaye ve şahıs şirketlerine olan etkilerine de
bu bölümde ayrıntılı olarak değinilecektir.
B. MÜFLİSİN TASARRUF YETKİSİNİ YENİDEN KAZANMASI
İflasın kaldırılmasıyla müflis, iflasın açılması ile kaybetmiş olduğu tasarruf
yetkisini yeniden kazanır439. Böylece iflasın kaldırılmasına karar veren mahkeme,
iflasın kaldırılması kararıyla birlikte müflisin serbestçe tasarrufta bulunabilmesi için
masaya giren malvarlığının kendisine iadesine karar verir (m. 182/I).
İflasın açılmasından sonra, müflisin iflasın kaldırılmasına kadar yapmış
olduğu tasarruf işlemlerinin akıbetinin ne olacağı bir sorundur. Bu sorunun cevabını
verebilmek için öncelikle müflisin iflasın açılmasından sonra yapmış olduğu tasarruf
işlemlerinin hükümsüzlüğünün niteliğinin belirlenmesi gerekir. Varılacak sonuca
göre iflasın kaldırılması ile müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlandığı dönemde yapmış
olduğu işlemler ya geriye etkili olarak sonuç doğurabilecek ya da hiçbir zaman
geçerli hale gelemeyeceklerdir. Yukarıda440 iflasın açılmasının müflisin tasarruf
yetkisine olan etkisini incelerken vardığımız sonuç, bu konuda yol gösterici
olacaktır.
Doktrinde bir görüşçe ileri sürülen, iflasın açılması ile oluşan tasarruf
yetkisizliğinin “iflasın amacıyla sınırlı tasarruf yasağı” ndan kaynaklandığına ve
buna bağlı olarak müflisin tasarruf işlemlerinin “iflasın amacıyla sınırlı
439 Kuru, IV, s. 3380.
440 Bkz.; § 1, B, I, 1, b.
106
hükümsüzlük” yaptırımına tabi bulunduğu görüşüne biz de katılmaktayız441. Çünkü
m.191/I’de geçen “alacaklılara karşı hükümsüzdür” ifadesi, müflisin masa malları
konusundaki tasarrufa yetkisizliğinin ve buna bağlı olarak yapmış olduğu tasarruf
işlemlerinin hükümsüzlüğünü, maddi hukuk temeline dayanan (mutlak) tasarruf
yasağından ve mutlak hükümsüzlükten farklı olarak, iflas hukuku kurallarınca
düzenlenmiş, “iflasın amacıyla sınırlı bir tasarruf yasağı’ndan kaynaklandığını ve
bunun sonucunda yapılan tasarruf işleminin de, “iflasın amacıyla sınırlı bir
hükümsüzlük” yaptırımına tabi bulunduğunu ifade etmektedir442. Bu vardığımız
sonuca göre, yani iflasın açılması ile müflisin yapmış olduğu tasarruf işlemlerini
mutlak olarak hükümsüz saymayıp, iflas amacı ile sınırlı hükümsüz saymamamızdan
dolayı, iflasın kaldırılması ile birlikte, bu hükümsüz sayılan tasarruf işlemlerinin
iptali istenemez; bunlar geriye etkili olarak hukuki sonuç doğurur443. Karşı taraf ve
müflis, bu tasarruf ile bağladırlar; çünkü bu tasarruf kendilerine karşı hükümsüz
değildir444.
Müflis ile iflas idaresinin aynı konuda tasarruf işlemleri söz konusu
olduğunda durum ne olacaktır? Müflisin yapmış olduğu işlem mi yoksa iflas
idaresinin yapmış olduğu işlem mi geçerli olacak? Bu durumda, müflisin tasarruf
işlemi zaman bakımından önce yapılmış ise, iflasın kaldırılması kararının özelliği
göz önüne alınarak bir çözüme ulaşılmalıdır. Müflisin iflasın açılmasından sonra
yapmış olduğu tasarruf işlemleri m. 191 hükmüne göre hükümsüz sayıldığından, iflas
idaresinin, müflisten sonra aynı konuda yapmış olduğu tasarruf işlemleri iflasın
kaldırılmasından sonra da geçerli olmalıdır. Çünkü, iflas idaresi, masa konusu
tasarrufu, müflisin tasarrufunun hükümsüzlüğü nedeni ile masanın idare ve tasarruf
yetkisi çerçevesinde masanın çıkarlarını da gözeterek yapmıştır. Bu yönüyle, yapılan
tasarruf iflas tasfiyesinin amacına da uygundur445. Bir örnek olarak, iflasın
açılmasından sonra müflis, fabrika, imalathane ya da bunlara benzer üretim yapan
yerlerini bir üçüncü kişiye devreder, iflas idaresi de tasarruf işleminin
hükümsüzlüğünü ileri sürer ise, yapılan ilk tasarruf işlemi hükümsüz sayıldığından
441 Başözen, s. 151.
442 Başözen, s. 159.
443 Kuru, IV, s. 3380, Üstündağ, s. 60, Postacıoğlu, I, s. 217, 218, Başözen, s. 231.
444 Kuru, IV, s. 3380.
445 Başözen, s. 232.
107
iflas idaresi m.185 hükmünün dördüncü fıkrasına göre tasarruf konusunun satışını ve
buna yönelik işlemleri yapabilir446. Bu durumda acaba müflisin yapmış olduğu
tasarruf işlemi mi, yoksa iflas idaresinin yapmış olduğu tasarruf işlemi mi geçerli
olacaktır? Bu aşamada, normal durum, masa konusunun müflis yerine (m. 191, 192)
iflas idaresi tarafından tasfiyeye tabi tutulmasıdır. O nedenle, müflis ile işlem yapana
oranla iflas idaresi ile işlem yapanların tasarruf işleminin geçerliliğine olan güvenin
korunması gerekir447. Bunun için tasarruf işlemlerindeki öncelik kuralı448 bu örnekte
göz ardı edilmelidir449. Ticari hayatın güven içerisinde yürümesi de bunu
gerektirmektedir.
Ayrıca iflas idaresinin yapmış olduğu tamamen tekamül etmiş olan hukuki
muameleler, iflasın kaldırılmasında sonra da geçerli olmaya devam ederler450. Çünkü
tasfiye sürecinde, iflas idaresine güvenerek işlem yapanların güveninin korunması
gereklidir. Bunun neticesi olarak, iflas idaresinin müflisten sonra yapmış ve
tamamlanmış tasarruf işlemleri geçerli olacaktır.
Ancak şunu belirtmek gerekir ki; bu çözüm tarzı, iflas idaresi ile müflisin
tasarruf işlemlerinin aynı konuda ve ara dönemde söz konusu olması halinde
uygulanmalıdır. Buna karşılık, masa konusu, sadece müflis tarafından tasarrufa konu
yapılmış (yani iflas idaresi bu konuda bir işlem tesis etmemiş) ya da müflisin yapmış
olduğu işlem iflas idaresinin işleminden sonra ise, iflasın kaldırılması kararının
kesinleşmesiyle müflisin yapmış olduğu tasarruf işlemi geriye etkili bir biçimde
hukuki sonuç doğurur hale gelecektir451.
C. İFLASIN KALDIRILMASININ TAKİPLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
İflasın açılmasının sonuçlarından biriside iflasın açılması ile birlikte, borçlu
aleyhinde haciz yolu ile başlamış olan takiplerin durması ve iflas kararının
446 Başözen, s. 232.
447 Başözen, s. 233.
448 Eren, Fikret: Borçlar Hukuku, İstanbul 2003, s. 162.
449 Çünkü burada müflisin yapmış olduğu tasarruf işlemi, iflas idaresi tarafından kanununa uygun bir
biçimde hükümsüz hale getirilmiştir. Bu nedenle yapılan ilk işleme öncelik hakkı tanımak için bir
neden bulunmamaktadır.
450 Blumenstein, s. 613, Solenthaler, s. 35, Berkin İflas, s. 401, Postacıoğlu, I s. 219, Üstündağ, s.
47
451 Başözen, s. 233.
108
kesinleşmesi ile bu takiplerin düşmesidir (m. 193). İşte iflasın açılması ile duran ve
kesinleşmesi ile düşen bu takiplerin, iflasın kaldırılması üzerine yeniden canlanıp
canlanamayacağı meselesi tartışmalıdır. Ancak bu tartışma, iflasın, taleplerin geri
alınması veya konkordatonun tasdiki nedeniyle kaldırılması hali için söz konusu
olabilir. Yoksa iflas, bütün alacakların itfası nedeniyle kaldırılmış ise, takiplerin
canlanması diye bir şey söz konusu değildir.
Bir görüşe göre iflas kararının kesinleşmesiyle düşmüş olan bu takipler,
iflasın kaldırılmasıyla birlikte yeniden canlanırlar452. Bu görüşe göre alacaklılar iflası
kaldırmak iradelerini açıklamakla, eski müktesep haklarının yeniden su üstüne
çıkmasına da muvafakat vermiş sayılmalıdırlar453.
Diğer bir görüşe göre ise, iflas kararının kesinleşmesi ile düşmüş olan takipler
iflasın kaldırılmasıyla tekrar canlanmazlar454. Çünkü alacaklıların bir taraftan iflasın
kaldırılmasına razı olmaları, diğer taraftan eski takiplerine devam etmeyi istemeleri
bir çelişkidir455.
Bize göre de, iflas kararının kesinleşmesi ile düşmüş olan takipler iflasın
kaldırılmasıyla tekrar canlanmazlar. Çünkü, ilk olarak, m. 193 hükmünde iflasın
kaldırılması üzerine, düşen takiplerin tekrar canlanacağına ilişkin bir kural
öngörülmediği gibi iflasın kaldırılmasıyla ilgili 182. maddede de böyle bir
düzenleme bulunmamaktadır456.
İkinci olarak, iflasın kaldırılmasının amacından hareketle de bu sonuca
ulaşılabilir. İflasın kaldırılması için büyük çaba sarfeden borçluya karşı iflasın
452 Brand, s. 3, 4, ve 10, Arar, s. 44, Ansay, 1960, s. 305, Postacıoğlu, I, s. 218, İsviçre hukukunda
önceleri Jaeger’ de bu görüşü savunmuştur (Jaeger, Carl: Das Bundesgesetz betreffend
Schuldbetreibung und Konkurs, I. Band, Zürich 1911, Art 195. N.2).
Ancak, daha sonra federal mahkeme kararları (BGE 75 III 67) doğrultusunda görüşünü değiştirmiştir
(Jaeger/Walder/Kull/Kottman, Art. N. 5).
453 Postacıoğlu, I, s. 219.
454 Blumenstein, s. 614, Amonn, s. 312, Favre, s. 323, Kuru Konkordato, s. 361, Gürdoğan, İflas, s.
66, Berkin, İflas, s. 401, Pekcanıtez, I, s. 745, “İflasın açılması esnasında askıda olan takipler iflasın
kaldırılmasından sonra canlanmazlar” ( BGE 75 III 67, Jaeger/Walder/Kull/Kottman, Art. N. 5).
455 Kuru, Konkordato, s. 361.
456 Favre, s. 323, Nitekim Federal mahkeme kararları da bu yöndedir; “Federal icra ve iflas
Kanununun 206. maddesinde (m. 193) borçlu aleyhine evvelce başlamış takiplere iflasın kalkması
üzerine devam olunabileceği belirtilmediği gibi, 195. maddede de (m.182) bir açıklık yoktur. Bu
nedenle iflas dolayısıyla düşmüş yani hükümsüz kalmış takiplere iflasın kaldırılması üzerine devam
edilmesi mümkün değildir.” (BGE 75 III 66, Berkin, s. 401’den naklen) Pekcanıtez, I, s. 745.
109
kaldırılmasından sonra eski takipleri başlatmak aşırı sertlik olabileceği gibi iflasın
kaldırılması müessesesinin de işlememesi sonucunu doğurur457. Çünkü iflas kararı
verilmeden önce, müflis aleyhine başlatılan bir çok haciz yolu ile veya iflas yolu ile
takip, haciz, satış veya kesinleşme aşamasında bulunabilir. İflasın kaldırılmasının
hemen ardından, müflisin hacizlere maruz kalması veya yeniden iflas ile karşı
karşıya kalması, onun ticari hayatına devam etmesini güçleştireceği gibi, bu süreç
iflasın kaldırılmasına rıza gösteren alacaklılar arasında zincirleme bir reaksiyona
sebep olarak, herkes takiplere devam etmek isteyebilir. Böylece iflasın
kaldırılmasından beklenen faydanın gerçekleşme ihtimali son derece azalacaktır.
Üçüncü olarak, iflasın kesinleşmesi ile bu takipler durmamakta, bilakis
düşerek hükümsüz kalmaktadırlar. Hükümsüz kalmış bu takiplere, iflasın
kaldırılması üzerine devam edilmesi mümkün değildir458. Çünkü aslında ortada
devam edilebilecek bir takip kalmamaktadır. Ancak iflas kararı kesinleşinceye kadar
takipler düşmeyip sadece durduğundan, iflas kararı kesinleşmeden önce, iflasın
kaldırılmasına karar verilmesi halinde, sadece durmuş olan bu takiplere devam
edilebilir459.
Dördüncü olarak, iflas hiç araya girmemiş gibi, ilk alacaklıların hacizlerini ve
iştirak bakımından haiz olabilecekleri önceliklere hayatiyet kazandırmak, iflas
dolayısıyla beklenilen eşitliği zedeler460. Son olarak, m.182/I’de iflasın
kaldırılmasına karar verildiği takdirde “borçlunun serbestçe tasarrufu için malların
kendisine iadesine karar verileceği” belirtildiğine göre, düşmüş bulunan münferit
takiplere iflasın kaldırılmasından sonra devam edilemeyeceği açıkça kabul olunmuş
demektir461. Çünkü eğer iflasın kaldırılmasından sonra takiplere devam edilecek ise,
mallar, borçluya iade edilmeden satılıp bedellerinin, takip yapan alacaklılara
dağıtılması gerekirdi.
457 Solenthaler, s. 41, Berkin, İflas, s. 402.
458 M.193/II
459 Berkin, İflas, s. 402, Üstündağ, s. 56.
460 Favre, s. 323.
461 Gürdoğan, s.66.
110
Yargıtay’ın görüşü de iflas kararının kesinleşmesi ile düşmüş olan haciz yolu
ile takiplerin iflasın kaldırılması ile canlanamayacağı doğrultusundadır462. Ancak
iflasın kaldırılması ile yeniden canlanamayacak takipler haciz yolu ile yapılan
takiplerdir buna karşılık, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipler, iflas kararı ile
durmadığından ve iflas kararının kesinleşmesi ile düşmediğinden, iflasın
kaldırılmasından sonrada rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takiplere devam edilir463.
Alacaklı, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibe devam etmeyip, rehinli malı iflas
idaresinin satmasını istemişse (m. 193/IV), satış işleminin hangi aşamada olduğuna
bakılır. Eğer satış işlemi tamamlanmışsa, iflas idaresinin tamamlanmış işlemleri
geçerli olmaya devam edeceğinden, satış işlemi de geçerli olacaktır. Ancak rehinli
malın satışı sonucu elde edilen paradan önce rehin sahibi tatmin edildikten sonra,
artan para müflise iade edilir. Yok eğer satış işlemi gerçekleşmemişse, o zaman
takip hangi aşamada bulunuyor ise, iflasın kaldırılmasından sonra, o aşamada rehin
sahibi alacaklı takibe kaldığı yerden devam eder.
Borçlu iflasın kaldırılmasından sonra borçlarını ödemez ise, alacaklılar,
borçlu (eski müflis) aleyhine haciz yolu veya iflas yolu ile (yeni) takip yapabilirler.
Bu durumda, yeni takip yapan alacaklının yeniden harç ödemesi gerekir. Fakat,
alacaklı, takip talebinde, iflas nedeni ile düşen eski takibi için ödemiş olduğu harcı ve
hatta diğer takip giderlerini, borçludan (eski müflisten) isteyebilmelidir464.
Bunun gibi, alacaklılar, borçlu (eski müflis) aleyhine iflas yolu ile takip de
yapabilirler. Çünkü iflasın kaldırılması ile müflislik sıfatı sona ermiş ve ticaret
sicilinden iflası gösteren kayıt silinmiştir. Bununla eski müflisin tacir sıfatı devam
ettiğinden eski müflis iflasa tabi olmakta devam eder, böylece yeniden iflas yolu ile
takip edilmesinde herhangi bir engel bulunmamaktadır465.
462 “İflasın kesinleşmesi ile düşmüş olan bir takip iflasın kaldırılması ile yeniden ve kendiliğinden
canlanmaz…27.9.1971 tarihinde iflasın kaldırılması ile iflasın açılmasının husule getirdiği bütün
hüküm ve neticeler ortadan kalkmıştır; bu itibarla, alacaklılar düşmüş olan takiplerin devamını
isteyemezler. Ancak, iflasın kaldırılmasından sonra borçluya (eski müflise) karşı yeniden haciz veya
iflas yolu ile takip yapılabilir.” (İİD 7.11.1972, 10855/10769, Kuru, IV, s. 3381)
463 Solenthaler, s. 38, Blumenstein, s. 614, Kuru, IV, s. 3381.
464 Kuru, IV, s. 3381.
465 Kuru, IV, s. 3381.
111
D. İFLASIN KALDIRILMASININ, MÜFLİSİN TARAF OLDUĞU
HUKUK DAVALARINA ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
İflasın kaldırılmasının hukuk davalarına etkisi, takiplere olan etkisinden
farklıdır. Çünkü iflasın açılması ile müflisin gerek davacı olarak, gerekse davalı
olarak taraf bulunduğu hukuk davaları düşmemekte, yalnızca ikinci alacaklılar
toplanmasından on gün sonra devam edilmek üzere durmakta ve bu davaları takip
yetkisi iflas idaresine geçmektedir (m. 194/I). Bu durum, müflisin tasarruf yetkisinin
kısıtlanmasının bir uzantısıdır466. İflasın kaldırılması ile birlikte müflis yeniden
tasarruf ehliyetine kavuşacağından iflasın kaldırılması ile birlikte eski müflis tekrar
bu davaları takip yetkisine kavuşmaktadır. Böylece, eski müflis, iflasın kaldırılması
ile birlikte iflastan önce derdest olan ve taraf bulunduğu hukuk davalarına devam
edebilir veya bu davalara eski müflise karşı devam edilir467.
İflas idaresi ve alacaklılar toplantısı müflis tarafından açılmış bulunan
münazaalı hakların talebine ilişkin davaların başarı şansına sahip olmadığı kanaatine
varıp, masasının bu davları takip etmemesine karar vererek bu davaları m. 245’e göre
takip yetkisi isteyen alacaklılara devredebilir. Bu durumda iflasın kaldırılması ile bu
devir hükümsüz kalır ve davalara eski müflis tarafından devam edilebilir468. İflas
idaresi tarafından veya m. 245 gereğince dava takip yetkisi kendisine bırakılan
alacaklı tarafından davaya ilişkin olarak yapılan işlemler ise müflisin icazeti ile
geçerliliklerini korurlar. Müflis icazet vermediği takdirde yapılan bu işlemlerin
tekrarlanması gerekir. Ancak mahkeme gerek görmezse bazı işlemlerin
tekrarlanmasına lüzum yoktur. Mesela iflas idaresi dava esnasında keşif istemiş ve
bu keşif yapılmışsa, müflis icazet vermese dahi, yapılan bu keşif geçerliliğini
korumalıdır. Çünkü bu keşfin yeniden yapılması usul ekonomisi ilkesine aykırı
olduğu gibi tekrarlanmasında bir menfaat de bulunmamaktadır.
466 İflasın hukuk davalarına olan etkisi için ayrıntılı bilgi için, bkz.; § 1, B, I, 1, cc.
467 “Davalı müflisin iflas masası idaresi davayı takip ettiğine…bilahare dava sırasında iflasın
kalkmasıyla hukuki ehliyeti avdet eden davalı S’ye 8 inci oturumda, davacı ve iflas masası
memurunun isteği veçhile tebligat yapılarak onun huzurunda davaya bakılması gerekir.” (TD
6.3.1970, 4020/882, Kuru IV, s. 3382).
468 Berkin, İflas, s. 401; Kuru, IV, s. 3382.
112
E. İSTİHKAK İDDİASI VE DAVASINA ETKİSİ
Hacizde olduğu gibi, iflasta da bir malın müflise veya üçüncü bir şahsa ait
olup olmadığı konusunda uyuşmazlık çıkabilir. Bu uyuşmazlıklar, istihkak davası
yolu ile çözülür.İflastaki istihkak iddialarının çözümü m. 228’de öngörülen usulle
çözülür. Buna göre üçüncü şahıslar tarafından istihkak iddiasında bulunulan eşyanın
kendilerine verilip verilemeyeceğini iflas idaresi karlaştırır (m. 228/I). Eğer iflas
idaresi istihkak iddiasını kabul ederse malı üçüncü şahsa iade eder. Ancak iflas
idaresi, bu durumda, malı hemen istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişiye teslim
etmemeli, bilakis ikinci alacaklılar toplantısına (m. 237) kadar elinde tutmalıdır.
Çünkü, ikinci alacaklılar toplantısı, istihkak iddiasının kabulü hakkındaki iflas idaresi
kararını doğru bulmayarak, istihkak iddiasının kabul edilmemesine karar verebilir469.
Aksi takdirde, yani iflas idaresinin istihkak iddiasını reddetmesi halinde, iflas idaresi
üçüncü şahsa icra mahkemesinde istihkak davası açması için yedi günlük bir süre
verir. Bu mühleti geçiren üçüncü şahıs, masaya karşı istihkak iddiasından vazgeçmiş
sayılır (m. 228/II). Acaba iflasın kaldırılması halinde bu vazgeçmiş sayılma yalnızca
masaya karşı mı hüküm ifade eder, yoksa eski müflise karşıda bu geçerli kalmaya
devam eder mi? Kanımızca da bu vazgeçme, iflas masasına karşı hüküm doğurur470.
Başka bir deyimle, müflis bakımından bir sonuç doğurmaz. Çünkü üçüncü şahsa
istihkak davası açması için verilen bu yedi günlük süre, tasfiyenin bir an önce
bitirilmesi amacıyla verilmiştir471. Bu nedenle iflasın kaldırılmasından sonra, üçüncü
şahsın açacağı istihkak davası, normal bir istihkak davasıdır472. Aslında bu durum
hacizde istihkak iddiasında bulunulmamaya bağlanan müeyyideye benzetilebilir. M.
96 hükmünün üçüncü fıkrasına göre, süresinde istihkak iddiasında bulunulmadığı
takdirde borçlu veya üçüncü şahıs yalnızca “aynı takipte” bu iddiayı ileri sürme
hakkını kaybeder473. O takipte süresinde istihkak iddiasında bulunmamış olan kişi,
469 Kuru, El kitabı, s. 1112.
470 Görgün, Şanal: İflasta İstihkak Davası, Anakara 1977, s. 80, Pekcanıtez, II, s. 526, Kuru, IV, s.
3196.
471 Görgün, s. 80, Pekcanıtez, II, s. 526.
472 Görgün, s. 80, Kuru, IV, s. 3196, Ansay, 1954, s. 269, Kuru, IV, s. 3196, Blumenstein, s.769,
770, Favre, s. 279.
473 Uyar, Talih: “Hacizden Doğan İstihkak İddiaları”, İBD 1985/7-9, s.560-594, s. 579), Aslan,
Kudret: Hacizde İstihkak Davası, Ankara 2005, s. 284.
113
başka bir takipte istihkak iddiasında bulunabilir474. Bunun gibi iflas idaresinin verdiği
süreyi kaçıran kimsede yalnızca o iflas tasfiyesi süreci içersinde istihkak iddiasından
vazgeçmiş sayılır yoksa istihkak iddiasının özünü oluşturan mülkiyet hakkından
vazgeçmiş sayılma sonucunu doğurması mümkün değildir475.
Aynı şekilde iflas idaresinin istihkak iddiasını kabul etmesi durumunda da, bu
iddianın kabulü gerek müflisi, gerek alacaklıları bağlamaz. İflas kaldırıldığı takdirde
eski müflis üçüncü şahsa karşı bu malın kendisine ait olduğunu iddia edebilir476.
Çünkü iflas idaresinin bu istihkak iddiasını kabulü yalnızca iflas tasfiye
prosedürünün daha hızlı işleyebilmesi içindir yoksa müflis iflas etmekle mülkiyet
hakkını kaybetmiş değildir477. Mülkiyet gibi bir hakkın da hak sahibi olmayan iflas
idaresince bu şekilde devri mümkün olamaz.
İflasta istihkak davası ancak iflasın açıldığı ve devam etmekte olduğu sırada
söz konusu olur. İflasın kaldırılması halinde iflas hali son bulduğundan, icra
mahkemesinde açılmış bulunan istihkak davası konusuz kalır478.
İflas idaresi istihkak iddiasını kabul etmiş ancak bir alacaklının buna itiraz
etmesi üzerine m. 245 hükmüne göre dava takip yetkisi devredilmiş ise iflasın
kaldırılması ile bu devir hükümsüz kalır479.
474 Aslan, İstihkak, s. 284, “Her takibin ayrı düşünülmesi gerekmesine, 126 sayılı takip dosyasında
haciz yapılıp istihkak iddia0sında bulunulmasının, başka bir takip dosyasında aynı alacaklı tarafından
olsa dahi, haciz yapılabileceğine, istihkak iddiasında bulunulabileceğine…” (12. HD 3.5.1984,
2044/5588, Uyar, Talih: İcra hukukunda İstihkak Davaları, İzmir 1994, s. 172),
475 Dolayısıyla buradaki vazgeçme (feragat), HUMK m.95 vd. anlamında bir vazgeçme değildir ve
onun hüküm ve sonuçlarını da doğurmaz; aksine sadece somut icra takibi bakımından sonuç doğurur
(Aslan, İstihkak, s. 353, dn. 486).
476 Gürdoğan, s. 132.
477 Aslan, İstihkak, s. 353.
478 Görgün, s. 124.
479 Görgün, s. 133.
114
F. İFLASIN KALDIRILMASININ, İFLAS İDARESİNİN
İŞLEMLERİNE ETKİSİ VE İFLASIN KALDIRILMASI TALEBİ
ÜZERİNE İFLAS MASASINDAKİ MALLARIN SATIŞININ
DURDURULUP DURDURULAMAYACAĞI
I. İflasın Kaldırılmasının, İflas İdaresinin İşlemlerine Etkisi
İflas idaresi, m. 226/I hükmüne göre masanın kanuni mümessilidir480.
Bununla iflas idaresinin ne müflisin ne de alacaklıların temsilcisi olmadığı bilakis,
müflis ve alacaklılardan soyutlanarak masanın kanuni temsilcisi olan bir iflas (masa)
organı olduğu belirtilmek istenmiştir481. Masanın kanuni temsilcisi durumunda olan
iflas idaresi, masanın idare ve tasfiyesi için gerekli bütün işlemlerde masayı temsil
eder. Bu bağlamda, iflas tasfiyesi için gerekli davaları takip etmek, yeni davalar
açmak, sözleşme yapmak, kısaca tasfiye sürecindeki tüm işlemlerde masayı temsil
etmek iflas idaresinin görevidir. Bu görev iflasın kapanmasına kadar devam eder.
Ancak Ticaret Mahkemesinin, iflasın kaldırılmasına ilişkin kararının kesinleşmesi ile
de iflas idaresinin görevi son bulur482. İşte, iflasın kaldırılması ile görevinin son
bulması üzerine, iflas idaresinin tasfiye sürecinde yapmış olduğu bu işlemler, takip
ettiği davalar ve sıra cetveli nedeniyle kabul ettiği iddialar artık müflisi bağlamaz483.
Çünkü iflasın kaldırılması ile birlikte, müflis tasarruf yetkisini kazandığından, iflas
idaresinin müflisin malvarlığı hakları üzerinde yapılmış ancak tamamlanmamış bu
işlemlerin devamı artık müflisin tasarrufu altındadır. Mesela, iflas idaresinin müflisin
borçlularına karşı, müflisin alacaklarının tahsili maksadıyla başlatmış olduğu dava
veya takiplere iflasın kaldırılmasından sonra devam edilip edilememesi müflisin
tasarruf altındadır. Müflis bu dava veya takiplere devam etmeye zorlanamaz. Aynı
şekilde iflas idaresinin takipten kaçındığı bir davaya eski müflis tarafından devam
olunabilir.
İflas idaresinin yapmış olduğu işlemlerin müflisi bağlamayacağı kuralı iflas
idaresinin tamamlanmamış veya tamamen tekemmül etmemiş işlemleri için
geçerlidir. Ancak iflas idaresi tarafından masaya giren mallar hakkında yapılan ve
480 İflas idaresinin hukuki niteliği konusunda ayrıntılı bilgi için bkz;. Yılmaz, İdare, s.27-57.
481 Kuru, IV, s. 3171, Yılmaz, İdare, s. 49.
482 Yılmaz, İdare, s. 162.
483 Pekcanıtez, I, s. 742.
115
tamamen tekemmül etmiş olan hukuki muameleler mesela iflasın kaldırılmasına
kadar yapılmış olan temlikler geçerli olmaya devam ederler ve iflasın kaldırılması ile
hükümden düşmezler484. Örneğin masa malları satılmış ise, bu satış geçerlidir ve bu
malların geri alınıp müflise iadesi söz konusu değildir. Ancak satış bedeli
alacaklılara değil, eski müflise verilir485, iflas masası elindeki mallardan, masa
masraflarının ödenmesine yetecek kadarını müflise vermekten kaçınabilir486.
Bir diğer durum da, m. 245 hükmüne uygun olarak, müflis tarafından daha
önce açılmış veya ona karşı açılan bir davanın takip hakkı alacaklıya devredilmişse,
iflasın kaldırılmasıyla bu devir hükümsüz duruma gelecektir487. Fakat bu davalar,
eski müflis tarafından açılmış veya eski müflise karşı iflastan önce açılmış
davalardır. Dolayısıyla iflasın kaldırılmasından sonra bu davalara müflis devam
edecektir. Ancak eski müflis, iflas idaresinin açtığı veya iflas idaresine karşı açılan
davalara devam etmek zorunda değildir. Ancak devam etmek istemesi halinde bu
davalara icazet vermesi gerekir. Müflis icazet vermediği takdirde davalar açılmamış
sayılır488. Ancak iflas idaresinin yaptığı işlemler kanuna uygun olduğu takdirde
sorumlu tutulmaları söz konusu olmadığından, eski müflisin iflasın kaldırılmasından
sonra icazet verdiği davalara ilişkin yargılama giderlerini karşılaması gerekir489.
İflasın kaldırılması kararının kesinleşmesi ile bir alacaklının başka bir
alacaklı aleyhine açtığı sıra cetveline itiraz davaları (m. 235/II) konusuz kalır490.
Buna karşılık, alacağı müflis tarafından kabul edilmeyen (m. 230) bir alacaklının
masa (iflas idaresi) aleyhine açmış olduğu sıra cetveline itiraz davasına (m. 235/II),
borçluya karşı devam edilebilmesi gerekir491. Ancak alacağın müflis tarafından kabul
edilmesi halinde, sıra cetveline itiraz davasının, eski müflise karşı devam etmesine
484 Berkin, İflas, s. 401, Postacıoğlu, I s. 219, Üstündağ, s. 47.
485 Gürdoğan, s. 66.
486 Belgesay, İflas, s. 351.
487 Berkin, İflas, s. 401.
488 Postacıoğlu, I, s. 219.
489 Postacıoğlu, I, s. 219.
490 Kuru, IV, s. 3383.
491 “İflasın kaldırılmasıyla, bir alacaklının başka bir alacaklı aleyhine açtığı sıra cetveline itiraz
davaları ve alacaklının İİK’nun 245. maddesine göre açtığı davalar konusuz kalır ise de, alacağı müflis
tarafından kabul edilmeyen alacaklının masaya karşı açtığı sıra cetveline kabul davasına, alacak
davası olarak, eski müflise dava yöneltilmek suretiyle usul ekonomisi de gözönünde tutularak devam
edilmesi gerekir.” (19. HD. 1.10.1993, 5840/6060, Uyar, IV, 6007, 60008). Fakat, Yargıtay 11.
Hukuk dairesi’nin karşı görüştedir (11. HD. 16.10.1989, 5332/5354, Deynekli/Kısa, s. 1009-1014 no.
359).
116
gerek yoktur. Çünkü alacak müflis tarafından zaten kabul edilmiş olduğu için
davanın, alacak davası olarak devamında hukuki bir yarar bulunmamaktadır.
İflasın kaldırılması kararının kesinleşmesi ile, iflas idaresi tarafından açılmış
olan iptal davaları (m. 277/II) konusuz kalır. Bu durumda hakim davanın konusuz
kalması sebebiyle hakkında bir karar verilmesine lüzum olmadığına karar vermeli ve
sadece yargılama giderleri hakkında davaya devam etmelidir492.
İflasın kaldırılması halinde iflas idaresinin görevi son bulsa da, iflas idaresi
ücretinin İcra Mahkemesince belirlenecek uygun bir indirimden sonra iflas idaresine
verilmesi doğru olur493. Bu indirim İcra ve İflas Kanununun 223. maddesinin 3. ve 4.
fıkraları uyarınca Adalet Bakanlığınca her iki yılda bir çıkarılan “İflas İdaresi Ücreti,
Yazı ve Tebliğ Masrafı Tarifesi”494 tebliğinin 2.495 ve 7.496 maddeleri uyarınca
yapılacaktır. Buna göre İcra Mahkemesi, iflas idaresinin emek ve mesaisini, işin
önem ve niteliğini göz önünde tutarak uygun bir indirimde bulunabilir.
II. İflasın Kaldırılması Talebi Üzerine İflas Masasındaki Malların
Satışının Durdurulup Durdurulamayacağı
İflas idaresi tarafından masaya giren mallar hakkında yapılan ve
tamamlanmış olan hukuki işlemlerin geçerli olmaya devam edeceğini, iflasın
kaldırılmasının iflas idaresinin işlemlerine olan etkisinde bahsetmiştik. Bu bağlamda,
iflas idaresinin yapmış olduğu masa mallarının satış işlemleri de geçerli olacaktır.
Ancak, özellikle, müflisin iflasın kaldırılmasını istemesine rağmen, iflas idaresinin
bu şekilde önemli tasarruflarda bulunması müflis açısından telafisi güç zararlara
sebebiyet verebilir. Bu nedenle, iflasın kaldırılmasının müflis tarafından istenmesi
halinde iflas idaresinin müflisin mamelekini azaltıcı işlemlerinin, iflasın kaldırılması
492 Kuru, Konkordato, s. 393.
493 Yılmaz, İdare, s. 162.
494 R. G. 14.07.2005, S. 25875.
495 Anılan tebliğin 2. maddesi şu şekildedir; “Tarifede yazılı iflas idaresi ücreti, iflas tasfiyesi
sonuçlanıncaya kadar yapılan bütün hizmetlerin karşılığıdır. Ücretin belirlenmesinde iflas idaresi
memurlarının emeği, çabası, işin önemi ve niteliği göz önünde tutulur.”.
496 Anılan tebliğin 7. maddesi şu şekildedir; “İcra mahkemesi, iflas idaresinin emek ve mesaisini, işin
önem ve niteliğini göz önünde bulundurarak Tarifede belirtilen miktarın üç katına kadar ücret takdir
edebilir. İcra mahkemesi, iflas idaresinin emek ve mesaisini, işin önem ve niteliğini göz önünde
bulundurarak tarifede belirtilen miktarların altında ücret takdir edebileceği gibi, haklı sebeplerin
mevcut olması halinde ücret ödenmemesine de karar verebilir.”.
117
talebinin sonuçlanmasına kadar durdurulabilmesi uygun olur. Ancak, kanunumuzun
sistemine göre iflas idaresinin, iflasın kaldırılmasının talep edilmesi nedeniyle bu tür
işlemleri durdurma yetkisi yoktur, tasfiye işlemlerine devam etmesi gerekir. Hatta
iflas idaresinin tasfiye işlemlerinden olan satışı durdurması veya satış işlemlerine
başlamaması bir şikayet sebebidir. Alacaklılar İcra Mahkemesine şikayet yoluyla
başvurarak, iflas idaresine satışın yapılmasının emredilmesini talep edebilirler. Bu
durumda da, iflasın kaldırılmasını talep ederek, ticari hayatına devam etmek isteyen
müflis açısından, yukarıda belirtildiği gibi, telafisi güç zararlar meydana gelebilir.
Kanımızca da böyle bir halde iflasın kaldırılmasını inceleyen Ticaret
Mahkemesinin, iflasın kaldırılması şartlarının tamam olduğunu ilk bakışta verilen
belgelerden anlaması halinde, iflas idaresini de dinleyerek, HUMK.’ nun 103.
maddesine göre ihtiyati tedbir yolu ile satışın durdurulmasına karar verebilmesi
gerekir497.
Bundan başka, m. 240 hükmüne göre yapılacak yeni bir alacaklılar
toplantısında da, satışın durdurulmasına karar verilebilmesi gerekir498. Çünkü,
müflisin konkordato teklif etmesi halinde birinci alacaklılar toplantısı tasfiyeyi tatil
edebiliyor (m. 224/II) ise, müflisin konkordato teklifinden daha güçlü bir durum olan
iflasın kaldırılması talebi halinde, birinci alacaklılar toplanmasından daha geniş
yetkileri olan, ikinci alacaklılar toplanmasının öncelikle (evleviyetle), satışın
durdurulmasına karar verebilmesi mümkün olmalıdır499. Ancak ikinci alacaklılar
toplanmasının vermiş olduğu kararlar aleyhine şikayet yoluna başvurulacağına ilişkin
kanunda herhangi bir düzenleme olmamasına karşın doktrinde500 ve uygulamada
ikinci ve diğer alacaklılar toplantılarının kararlarına şikayet yoluna başvurulabileceği
öngörüldüğünden, alacaklılar toplanmasının satışın durdurulmasına ilişkin kararına
karşı da şikayet yoluna gidilebilir.
497 Kuru, IV, s. 3385.
498 Kuru, IV, s. 3385.
499 Kuru, IV, s. 3385.
500 Postacıoğlu, I, s. 84, Berkin, İflas, s. 306, Arar, s. 33, Deliduman, Alacaklılar, s. 144.
118
G. İFLASIN KALDIRILMASININ, ZAMANAŞIMINA ETKİSİ
BK. m. 133/II, TTK. m. 662’e göre bir alacağın iflas masasına yazdırılarak
istenmesiyle birlikte, bu alacağa ilişkin zamanaşımı da kesilir. Acaba iflasın
kaldırılmasıyla, masaya kayıtla kesilen zamanaşımı tekrar işlemeğe başlayacak
mıdır?
İcra ve İflas Kanununda bu konuda bir düzenleme bulunmamakla beraber,
Borçlar Kanunu’nun 136/III maddesinde, dolaylı da olsa bir düzenleme mevcuttur.
Buna göre, zamanaşımı alacaklının alacağını masaya kaydettirmesinden dolayı
kesilmişse, zamanaşımı iflas hükümlerine göre alacağı yeniden talep etmenin
mümkün olduğu andan itibaren tekrar işlemeğe başlayacaktır. Bu maddeyi kıyasen
iflasın kaldırılmasına uygularsak; alacakların iflas masasına kaydedilmesiyle kesilen
zamanaşımı, iflasın kaldırılması kararının zamanaşımının kesilmesi nedenlerini iptal
etmemesi nedeniyle, iflasın kaldırılmasına ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren
yeniden işlemeye başlar501.
H. İFLASIN KALDIRILMASININ İFLAS ALACAKLARINA ETKİSİ
I. İflas Alacağı Haline Gelen Konusu Para Alacağı Olmayan Alacaklar
İflasın açılmasının sonuçlarından biriside m. 198’e göre mevzuu para
olmayan alacakların ona muadil bir kıymette para alacağına dönüşmeleridir. İflasın
açılması ile meydana gelen bütün hüküm ve sonuçlar iflasın kaldırılması ile birlikte
ortadan kalkacağından, iflasın kaldırılması üzerine para alacağı olmayan bu
alacaklar, iflasın kaldırılması kararının kesinleşmesi ile yeniden eski hallerine
dönerler.
Ancak bu durum bütün alacaklıların taleplerini geri alması sebebine dayanan
iflasın kaldırılması hali için geçerlidir. Bütün alacakların itfa edilmesi sebebiyle
iflasın kaldırılması durumunda zaten ortada yeniden para alacağına dönüşecek alacak
kalmamaktadır. Konkordatonun tasdikinde ise, konkordatonun niteliğinden dolayı
durum farklılık arz etmektedir. Çünkü konkordatonun tasdiki, iflasın
501 Solenthaler, s. 60, Pekcanıtez, II, s. 927, Deynekli, Vergi, s. 167, Kuru, El kitabı, s. 1184,
Tekinay, Selahattin Sulhi/ Akman, Sermet/ Burcuoğlu, Haluk/ Altop, Atilla: Borçlar Hukuku,
İstanbul 1988, s. 1434, von Tuhr, s. 707.
119
kaldırılmasından önce gerçekleşen bir durumdur. Yani önce alacaklılarla borçlu
arasında bir konkordato akdedilmekte ve bu konkordato akdi çerçevesinde borçlar
yeniden yapılandırılmakta, daha sonra iflas kaldırılmaktadır. Dolayısıyla iflasın
kaldırılması, konkordatonun tasdikinin sonucudur. Bu nedenle iflasın kaldırılmasının
sonuçlarından önce, asıl olan konkordato akdinin sonuçları olmalıdır. Sonuç olarak,
konusu para alacağı olmayan alacakların, iflasın kaldırılmasından sonra nasıl bir hal
alacağını, konkordato akdi çerçevesinde belirlemek gerekir.
II. Muaccel Alacaklar
İflasın açılmasının sonuçlarından biriside alacaklılar arasındaki eşitliği
sağlamak maksadıyla m. 195 hükmüne göre borçlunun taşınmaz mallarının rehni
suretiyle temin edilmiş alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması ile müflisin
borçlarının muaccel hale gelmesidir. İşte İflasın açılması ile meydana gelen bütün
hüküm ve sonuçların, iflasın kaldırılması ile birlikte ortadan kalkacağı prensibi
dolayısıyla, iflasın açılması üzerine muaccel hale gelen alacaklar, iflasın kaldırılması
kararının kesinleşmesi ile yeniden müeccel hale dönerler. Yani iflasın kaldırılması
kararının kesinleşmesinden sonra, alacaklı, borçluya (eski müflise) karşı, müeccel
olan alacağının iflasın açılması ile muaccel hale geldiğini ileri süremez; alacağını
normal vadesinde isteyebilir502.
Ancak bu durum yalnızca bütün alacaklıların taleplerini geri alması hali için
geçerlidir. Yoksa bütün alacakların itfası nedenine dayanan iflasın kaldırılmasında
buna zaten gerek yoktur. Konkordatonun tasdiki suretiyle iflasın kaldırılması halinde
ise, yukarıda belirttiğimiz gibi, iflasın kaldırılmasıyla alacak eski müeccel haline geri
döner diye bir kural koyamayız. Çünkü alacak iflasın kaldırılmasından önce
konkordato akdi ile yeni yapıya kavuşturulmuş ve o çerçevede konkordato tasdik
edilerek iflas kaldırılmıştır. Yani konkordato da borçlar yeni bir vade yapısına
kavuşturulmuş olabilir. O zaman borçlar bu vadeye göre ödenmesi gerekecektir.
Dolayısıyla bu durumda müflisin borçlarının, yeniden müeccel olması diye bir şey
söz konusu olmayacak, borçlar konkordato akdi çerçevesinde ödenecektir.
502 Kuru, IV, s. 3385.
120
III. Yabancı Para Alacakları
Yabancı para alacaklarının iflas masasına nasıl kaydedilecekleri hususunda
kanunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle konusu para olmayan
alacakların iflas masasına kayıt şekillerini gösteren m. 198 kıyas yolu ile
uygulanarak, yabancı para borcunun Türk parasına çevrilerek iflas masasına
kaydedilmesi gerekir503. Yabancı para alacağının, iflas masasına yazdırılırken ülke
parasına çevrilmesi, bir yenileme olmadığından, iflasın kaldırılması halinde, alacak
tekrar yabancı para alacağına dönüşecektir504.
Ancak daha öncede belirttiğimiz gibi bu durum, bütün alacaklıların alacak
taleplerini geri alması halindeki iflasın kaldırılması için mümkündür. Bütün
alacakların itfası suretiyle iflasın kaldırılmasında ise zaten bütün alacaklar itfa
edildiği için ortada çeviri yapılacak alacak kalmamaktadır. Konkordatonun tasdiki
sebebiyle iflasın kaldırılması halinde ise, yabancı para alacaklarının çevirisi ayrıca
yapılmamalıdır. Çünkü yabancı para alacakları iflasın açılmasıyla ülke parasına
çevrilmiştir ve borçluda bu çeviriye göre konkordato talep etmiş ve bu alacaklılar
tarafından da kabul edilmiştir. Bu kabulden sonra, tekrar çevirinin yapılması, belki
de alacaklıların kabul ettiği koşullardan çok farklı bir tablo ortaya çıkaracaktır.
Borçlu, yeniden yapılan çeviri üzerine, bu sefer teklif ettiği oranda borçlarını
ödeyemeyecek duruma düşebilecektir505.
IV.Faiz Alacakları
İflasın açılması ile birlikte m. 196 hükmüne göre, iflas masasına giren
alacaklarda faiz işlemeye devam eder. Ancak, faiz oranı ve faizin ödenme zamanı,
rehinli alacaklar ile adi (rehinsiz) alacaklar için değişiktir506.
Rehinli alacaklar için, m. 196 faiz oranında bir değişiklik öngörmemiştir507.
Buna göre, rehinle temin edilmiş olan alacaklarda, iflastan önceki gibi faiz oranı
uygulanır; yani, ticari işlerde avans faiz oranı (3095 s. K.m. 2/II), ticari olmayan
işlerde ise reeskont faiz oranı (3095 s. K.m. 1) uygulanır. Bu yüzden, yani, iflasın
503 Kuru, III, s. 2943, Bu konu yukarıda incelendi, bkz.; § 1, B. 2, a, bb, ddd.
504 Pekcanıtez, Yabancı, s. 248.
505 Pekcanıtez, Yabancı, s. 267.
506 Kuru, El kitabı, s. 1042.
507 Kuru, El kitabı, s. 1042.
121
açılmasının rehinle temin edilmiş alacaklarda uygulanacak faiz oranına herhangi bir
etkisi olmaması sebebiyle iflasın kaldırılmasının da rehinle temin edilmiş alacak için
uygulanacak faiz oranında bir etkisi olmaz.
Adi alacakların faizleri de, iflasın açılması ile durmaz, işlemeye devam eder
(m. 196/I). Ancak adi alacaklar için, alacak ticari işlere ilişkin olsa bile iflasın
açılmasından sonraki dönem için ticari olmayan işlerdeki faiz (reeskont) oranı (3095
s. K. m. 1) uygulanır (196/II). İflasın kaldırılması halinde, iflasın kaldırılması kararı
geriye etkili olacağından, ticari alacaklar için ticari olmayan işlerdeki faiz (reeskont)
oranının uygulanması da kalkar; iflas yokmuş gibi iflasın açılmasından sonraki
dönem için de ticari alacaklar için avans faiz oranına göre faiz istenebilir508.
V. Vergi Alacakları
İflasın kaldırılmasının, vergi alacağı ile ilgili takiplere etkisi ile vergi alacağı
için kesilen zamanaşımına etkisi üzerinde509 iflasın kaldırılmasının diğer iflas
alacaklarına olan etkisi arasında bir farklılık bulunmamaktadır. Ancak İcra ve iflas
Kanununun 196. maddesinde 3494 sayılı kanun ile değişiklik yapılarak faizlerin
işlemeye devam edeceği ilkesi getirilmesine rağmen, amme alacaklarının tahsili
hakkındaki kanununda bu değişikliğe gidilmemiştir. Bu yüzden amme alacakları için,
iflasın açılmasından sonraki dönem için gecikme zammı tahakkuk ettirilmeyecek ve
ödenmeyecektir (6183 s. K. m. 52/I)510. Acaba iflasın kaldırılmasıyla sona eren
gecikme zammı uygulaması tekrar başlayacak mıdır? Başlayacaksa hangi tarihten
itibaren başlayacaktır?
Bu durumda, iflas tasfiyesinde, gecikme zammının iflasın açılması ile sona
ereceğinin açıkça hükme bağlanması (6183 s. K. m. 52/I) sebebiyle iflasın
kaldırılması halinde bunun geriye etkili olarak uygulanması mümkün değildir511.
Konkordatonun tasdiki nedenine dayanarak iflas kaldırılmışsa, vergi alacağı
konkordato hükümlerine tabi değilse de vergi idaresi, iflasın açılmasından iflasın
508 Kuru, El kitabı, s. 1043.
509 İflasın açılmasının vergi alacakları üzerindeki etkisi hakkında bkz.; § 1, B. 2, a, bb, fff.
510 Kuru/Arslan/Yılmaz İcra ve İflas, s. 584.
511 Deynekli, Vergi, s. 168.
122
kaldırılmasına kadar geçen dönem için sadece kanuni faiz isteyebilir. İflasın
kaldırılmasından sonraki dönem için ise gecikme zammı isteyebilir512.
I. İFLASIN KALDIRILMASININ SÖZLEŞMELERE ETKİSİ
İflasın açılmasının sözleşmeler üzerindeki etkilerine yukarıda genel olarak
bahsetmiştik513. Buna göre iflasın açılması, kural olarak sözleşmeler için bir sona
erme sebebi değildir. Ancak bazı sözleşmeler nitelikleri gereği sona ermektedirler.
Burada biz, iflasın kaldırılmasının devam eden sözleşmeler ve sona eren sözleşmeler
üzerindeki etkilerinin ne olacağına ayrı ayrı değineceğiz. Ayrıca iflas ile sona
ermeyen sözleşmeler üzerinde iflas idaresi sözleşmenin ya aynen ifasına karar verir
ya da aynen ifanın reddine karar verir. Bu durumda sözleşme yeni bir hal alabilir.
İşte iflas idaresinin, sözleşmenin aynen ifasına veya aynen ifanın reddine karar
verdiği bu sözleşmelerin, iflasın kaldırılmasından sonra durumu ne olacaktır? Bu ve
benzeri sorulara bu başlık altında cevap aranacaktır.
I. İflasın Kaldırılmasının İflasın Açılmasıyla Sona Eren Sözleşmeler
Üzerindeki Etkisi
İflas, genel olarak iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler için bir sona erme
nedeni değildir514. Bununla beraber, kanun tarafından açıkça öngörülen sözleşmeler,
bazı istisnalar dışında kendiliğinden (ipso jure) sona ererler. Bu sözleşmeler
şunlardır: Kiracının iflası halinde hasılat kirası (BK. m. 290/I), vekalet (BK. m.
297/I), komisyon (BK. m. 416/I; 397/I), acentalık (TTK. m. 133/II; BK. m. 397/I),
ömür boyu gelir ve ölünceye kadar bakma (BK. m. 509/II; 519/I), adi şirket (BK. m.
533/III), donatma iştiraki (TTK. m. 968, V), cari hesap (TTK. m. 96/III) sözleşmeleri
gibi. Acaba iflasın kaldırılması halinde bu sona eren sözleşmeler yeniden hayatiyet
kazanır mı?
Mesela vekalet sözleşmesi müvekkilin iflası halinde BK. m. 397/I’e göre
kendiliğinden sona erer. İflasın kaldırılması halinde, iflasın açılmasıyla sona eren
vekalet sözleşmesi kendiliğinden canlanmamalıdır. Çünkü, vekalet, karşılıklı güvene
dayalı bir ilişkidir ve taraflardan birinin iflasıyla bu güven ilişkisi kural olarak
512 Deynekli, Vergi, s. 168.
513 Bu konuda bkz.; § 1, B, 2, b, bb.
514 Kuru, Konkordato, s. 209.
123
zedelenir. Taraflar vekaletin devam etmesini istiyorlarsa yeniden bir vekalet
sözleşmesi yapmak zorundadırlar515. Bu durum iflasın açılması ile sona eren diğer
sözleşmelere için de geçerli olmalıdır. Yani iflasın açılması ile sona eren sözleşmeler
iflasın kaldırılması ile birlikte yeniden canlanmamalıdırlar. Çünkü iflasın
kaldırılması, müflisin iflas etmiş olması gerçeğini ortadan kaldırmaz. Sona eren
sözleşmeler açık bir kanun hükmü gereği sona ermektedirler ve buna iflasın
kaldırılması halinde yeniden geçerli olacaklarına dair bir istisna da getirilmemiştir.
Bu nedenle iflasın açılması ile kanun gereği kendiliğinden sona eren sözleşmeler
iflasın kaldırılması ile yeniden canlanmazlar. Zaten kanun koyucunun iflasın
açılması ile bazı sözleşmelerin kendiliğinden sona ereceğini belirtmesinin nedeni bu
sözleşmelerin arz ettiği özelliklerdir. Dikkat edilirse iflasın açılması ile sona eren
sözleşmeler yoğun güvene dayalı sözleşmelerdir. Bu nedenle iflasın kaldırılmasından
sonra taraflar sona eren sözleşmelerin devamını talep ediyor iseler yeniden sözleşme
yapmak zorundadırlar.
II. İflasın Kaldırılmasının İflas İle Sona Ermeyen Sözleşmeler
Üzerindeki Etkisi
1. İflas İle Sona Ermeyip Aynen ifasına Karar Verilen Sözleşmeler
Daha öncede belirtildiği gibi, iflas iki tarafa borç yükleyen sözleşmeleri
ortadan kaldıran genel bir sona erme sebebi değildir516. Yani, iflas hukuku kuralları,
tarafların ifaya ilişkin talep haklarının iflasın açılmasıyla sona ermesini kural olarak
gerektirmemektedir. Tersine, iflas idaresinin kararının beklenmesini ve ona göre
hareket edilmesini gerektirmektedir. Bu nedenle de, sözleşmenin ifası bir süre
engellenmekte ve askıya alınmaktadır517. İflas idaresinin m. 198/I’e göre seçme
hakkını518 kullanıp aynen ifaya karar vermesiyle sözleşmenin içinde bulunduğu bu
askı durumu sona ermektedir. İflas idaresinin aynen ifa kararı vermesinden sonra,
iflas idaresi (masa) müflisin yerine sözleşmeye girer ve böylece sözleşmeden doğan
515 Tercan, Sözleşme, s. 270.
516 Bkz.; § 1, B 2, b.
517 Tercan, Sözleşme, s. 32.
518 Seçme hakkı kavramı konusunda bkz.; dn. 131.
124
bütün hak ve borçları üzerine alır ve müflis gibi sözleşme ile bağlanır519. Sözleşme;
bundan sonra artık iflas idaresi ve karşı taraf arasında devam eder.
İşte iflas idaresinin aynen ifa kararı vermesinden sonra iflasın kaldırılması
halinde durum ne olacaktır. Yani, iflasın kaldırılması durumunda, iflas idaresinin
aynen ifasına karar verdiği sözleşmeler tekrar eski müflis ile karşı taraf arasında
geçerli olmaya devam edecek midir, yoksa karşı taraf ile eski müflis sözleşmenin
devamını arzuluyorlarsa yeniden sözleşme mi yapmak zorunda kalacaklardır?
Bu soruların cevabına, hem iflas idaresinin vermiş olduğu aynen ifa kararının
amacının ve niteliğinin, hem de iflasın kaldırılmasının yaratmış olduğu genel
sonuçların birlikte değerlendirilmesiyle ulaşılabilir. Buna göre, belirtildiği gibi iflas
idaresinin aynen ifa kararı vermiş olduğu sözleşmeler iflasın açılmasıyla son
bulmayan sözleşmelerdir. Yani iflasın açılması ile bu sözleşmeler son bulmamakta
iflas idaresinin vereceği karara kadar askıda kalmaktadırlar. İflas idaresinin de
masanın menfaatleri gözeterek vermiş olduğu aynen ifa kararı ile birlikte bu
sözleşmeler kaldıkları yerden (hangi aşamada bulunuyorlarsa) devam edeceklerdir.
Bunun neticesinde sözleşmede olacak tek değişiklik müflisin yerini iflas idaresinin
alacak olmasıdır. Özellikle iflas idaresinin, karşı tarafın istemi üzerine teminat
vermesiyle birlikte karşı tarafın sözleşmeyi fesh yetkisi de bertaraf edileceğinden,
artık sözleşmenin devamı açısından ortada herhangi bir sorun kalmayacaktır. İşte
iflasın kaldırılması ile birlikte iflas idaresinin görevi son bulacak onun yerini iflasın
kaldırılmasıyla tasarruf yetkisini yeniden kazanan eski müflis alacaktır. Yani, müflis,
sözleşmeden doğan hakları kendi adına sürdürebilme yetkisini yeniden
kazanacaktır520. Böylece iflas öncesi duruma geri dönülecek, eski müflis ile karşı
taraf arasında sözleşmenin devamı konusunda yeniden bir sözleşme yapılmasına
gerek kalmayacaktır. Hatta ne karşı taraf ne eski müflis iflasın kaldırılması
gerekçesiyle sözleşmeyi fesh edebileceklerdir. Bilakis iflasın kaldırılmasından sonra,
eski müflis ile karşı tarafın sözleşme ile bağlılıkları devam ediyor olacaktır.
İflas idaresinin aynen ifa kararı vermesinden sonra iflas idaresinin
sözleşmenin gereği olan ifanın bir kısmını gerçekleştirmesi veya tamamen ifa etmesi
durumunda ne olacaktır? Bu durumda, İflasın kaldırılmasından sonra, sözleşmeye
519 Tercan, Sözleşme, s. 99.
520 Tercan, Sözleşme, s. 141.
125
iflas idaresinin bırakmış olduğu yerden devam edilmesi gerekir. Çünkü, iflas
idaresinin, masanın kanuni temsilcisi sıfatıyla yapmış olduğu işlemler geçerli olmaya
devam edecektir. Zaten iflas idaresi aynen ifa kararı verdikten sonra sözleşmenin
gereklerini yapmakla mükelleftir; aksi takdirde sözleşmenin gereğini yapmaması
dolayısıyla karşı taraf için bir tazminat hakkı doğacak bu da masanın aleyhine
sonuçlar doğurabilecektir. Böylece eğer sözleşme iflas idaresi tarafından kısmen ifa
edildikten sonra iflas kaldırılmış ise sözleşme kaldığı yerden karşı taraf ile eski
müflis arasında devam edecektir. Eğer sözleşme tamamen ifa edilmiş ise ortada
devamı gerektirecek bir sözleşme de kalmayacaktır.
2. İflas İle Sona Ermeyip Aynen İfanın Reddine Karar Verilen
Sözleşmeler
İflas idaresinin seçme hakkı kapsamında, iflas idaresi sözleşmelerin aynen
ifasına karar verebileceği gibi sözleşmelerin aynen ifa edilmesini reddedebilir.
Aynen ifayı reddetme hakkı, iflas idaresine tanınmış olan seçme hakkının bir
parçasıdır521.
İflas idaresinin, iflas kaldırılıncaya kadar tasfiye için verdiği kararlar ve
yaptığı işlemler, iflasın kaldırılmasından sonra da geçerli olduğundan, aynen ifanın
reddi kararı etkisini iflasın kaldırılmasından sonra da devam ettirir. Yani, iflas
idaresi, iflasın kaldırılmasına kadar geçen süre içinde aynen ifanın reddine karar
vermiş ve bu karar karşı tarafa ulaşmışsa, iflasın kaldırılmasından sonra da taraflar,
sözleşmenin aynen ifa edilmesini isteyemezler522. Bu nedenle, ifanın
reddedilmesinden sonra, tarafların eski haklarını yeniden kazanmaları mümkün
değildir. İflasın kaldırılmasından sonra, taraflar sözleşmenin hala ifa edilmesini
istiyorlarsa, yeniden sözleşme yapmaları gerekecektir523.
521 Tercan, Sözleşme, s. 134.
522 Tercan, Sözleşme, s. 141, 142.
523 Tercan, Sözleşme, s. 142.
126
J. İFLASIN KALDIRILMASININ ŞİRKETLERE ETKİSİ
I. Genel Olarak
İflasın kaldırılmasının şirketlere olan etkisini, şirketlerin tüzel kişiliğe sahip
olup olmamasına göre incelemeye çalışacağız. Tüzel kişiliğe sahip olan gerek
sermaye ve gerekse şahıs şirketleri için iflas bir infisah sebebidir. İflasın tüzel
kişiliğe sahip şirketleri için genel bir infisah sebebi olduğu, kolektif şirketler için
TTK. m. 185/I de, komandit şirketler için TTK. m. 267’de, anonim şirketler için
TTK. m. 434/I/8’de, limidet şirketler için TTK. m. 549/I/4’ de açıkça belirtilmiştir.
Ancak tüzel kişiliğe sahip olan gerek sermaye şirketleri ve gerekse şahıs şirketleri,
iflas etmelerine rağmen tüzel kişilikleri devam eder. Bu sebeple, tüzel kişilikleri
devam eden bu şirketler, m. 182 hükmündeki koşulları yerine getirerek iflasın
kaldırılmasını yetkili organları aracılığıyla talep edebilirler. Bu bağlamda tüm
alacaklıların alacaklarının itfa edilmesi suretiyle veya bütün alacaklıların alacak
taleplerini geri almasıyla yahut akdedilen konkordatonun tasdiki suretiyle iflas
kaldırılabilir. Ancak, iflasın kaldırılmasının infisah eden sermaye ve şahıs
şirketlerine olan etkisi farklı olmaktadır.
Burada biz iflasın kaldırılmasının, şirketlerin infisahı üzerindeki etkilerini
ayrı ayrı incelemeye çalışacağız. İflasın kaldırılmasının sermaye ve şahıs şirketleri
üzerindeki diğer sonuçları iflasın kaldırılmasının genel sonuçlarından bir farklılık
göstermemektedir. Ayrıca Ticaret Kanunu Tasarısının konumuzla ilgili getirmiş
olduğu yeni düzenlemelere de yeri geldiğinde değinilmeye çalışılacaktır.
II. Sermaye Şirketlerine Olan Etkisi
Sermaye şirketlerinin tüm karakteristik özelliklerini en belirgin şekilde
gösteren ve TTK da hakkında en ayrıntılı düzenlemeler getirilmiş olan sermaye
şirketi türü anonim şirkettir. Bu nedenle, ağırlıklı olarak iflasın kaldırılmasının
anonim şirketler üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz. İflasın kaldırılmasının anonim
şirketler üzerindeki etkileri, kural olarak iflasın kaldırılmasının diğer sermaye
şirketleri hakkında etkileri ile aynı özellikleri gösterecektir.
127
Anonim şirketler TTK. m. 434/I/8’e göre şirketin iflasına karar verilmiş
olması halinde infisah ederler. Acaba iflasın kaldırılması durumunda infisah eden
anonim şirket kendiliğinden devam eder mi?
Bu konuda doktrinde görüş birliği yoktur. Bir görüşe göre, iflasın kaldırılması
kararı tüzel kişilerde, gerçek kişilerdeki gibi sonuç doğurmaz. İflasın kaldırılması
kararı anonim şirketin iflastan önceki durumuna dönmesi sonucunu doğurmaz; şirket
tasfiye halinde kalmaya devam eder, yalnız iflasın kaldırılması kararı, sadece
tasfiyenin şekli üzerinde etkili olur ve şirket İflas hukuku kurallarına göre değil Türk
Ticaret Kanunu hükümlerine göre tasfiye edilir 524. Bu görüşe göre, anonim şirketin
iflas kararı verilmesinden sonra devam etmesi mümkün değildir. Çünkü infisah eden
bir anonim şirket, girdiği tasfiye aşamasından kendi iradesiyle geri dönemez525.
Diğer görüşe göre ise, iflasın kaldırılması kararı, tek başına şirketin iflastan
önceki durumuna dönmesini sağlamaya yetmez; şirketin iflastan önceki duruma
dönmesi için genel kurulun devam kararı vermesi gerekir526. Bu görüşe göre genel
kurul devam kararı vermezse şirket tasfiye halinde kalır ve Türk Ticaret Kanunu
hükümlerine göre tasfiyeye tabi tutulur (m. 139-450).
Bizim de katıldığımız üçüncü görüşe göre, iflasın kaldırılması kararı geriye
etkili olarak sonuç doğuracağından, anonim şirketin infisahına neden olan iflas
kararı, iflasın kaldırılmasının kesinleşmesi üzerine bütün sonuçları ile birlikte
ortadan kalkar; böylece anonim şirketin iflastan önceki duruma dönmesi için bir
genel kurul kararının bulunmasına gerek yoktur527. Bu sonuç Türk Ticaret
Kanunu’nun 33’üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme ile de uyum
içindedir. Bu maddeye göre, “tescilin dayanağı hadise veya muameleler tamamen
veya kısmen sona erer veya ortadan kalkarsa, sicildeki kayıt da tamamen veya
kısmen silinir”. Anonim şirket hakkındaki iflas kararı nasıl ticaret siciline
bildirildiğinde (m. 166/II), ticaret sicil memuru kendiliğinden iflas kaydını düşüyor
524 Henze, E: Der Konkurs der Aktiengesellscahft nach schwiezerischem Recht(Diss), Bern, 1923,
s.131, 134, 135 (naklen, Atalay, Anonim, s. 232).
525 Henze, s. 136 (naklen, Atalay, Anonim, s. 232), Ayrıca bu konuda tartışmalar için, bkz, Arslanlı,
Halil: Anonim Şirketler, IV-V, İstanbul 1960, s. 153-160, Poroy, R/Tekinalp, Ü/Çamoğlu, E.:
Ortaklıklar Hukuku, C.II, İstanbul 1976, s. 152-158.
526 Arslanlı, s. 181, bu yönde Alman Hukukunda açık bir düzenleme vardır, bkz;. AktG 274/II/1.
527 Kuru, Konkordato, s. 522, dn. 35, Pekcanıtez, Anonim, s. 91, 92, Pekcanıtez, II, s. 931, Atalay,
Anonim, s. 232.
128
ise iflasın kaldırılması kararı da aynı şekilde ticaret siciline bildirildiğinden (m.
182/II) ve ticaret sicil memurunca iflas kaydı kendiliğinden silineceğinden (TSN m.
50), sicildeki kaydın dayanağı olan kararın kalkması ve bu karara bağlı olarak
anonim şirketin tasfiye halinde olduğunu belirten sicil kaydının da kendiliğinden
sicilden silinmesi üzerine, anonim şirket iflastan önceki duruma dönecektir528.
Anonim şirket şayet, iflas kararı verildiği sırada tasfiye aşamasında ise , iflasın
kaldırılması kararı ile iflas kararından önceki duruma döneceğinden, tasfiye halinde
kalmaya devam eder529. Bu durumda anonim şirketin tasfiyesi Türk Ticaret Kanunu
hükümlerine (TTK. m. 439-450) göre yürütülür.
Bir diğer durumda, iflasın kaldırılması kararının anonim şirketin organlarını
oluşturan kişiler üzerindeki etkisinin ne olacağıdır. Anonim şirket, iflasın
kaldırılması kararı üzerine, iflas kararından önceki hukuki statüsüne tekrar
kavuşacağından, anonim şirketin organlarını oluşturan yönetim kurulu üyeleri ve
denetçilerin görevleri de aynen devam eder530. Yalnız iflas kararından sonra, iflasın
kaldırılmasına kadarki dönem içinde yeni yönetim kurulu üyeleri ve denetçi atanması
gerçekleşmiş ise bunların görevleri iflasın kaldırılmasında sonra da devam eder531.
Türk Ticaret Kanunu Tasarısında, iflasın kaldırılması üzerine, iflas ile infisah
eden şirketin durumunun ne olacağı açıklığa kavuşturularak bu belirsizlik
giderilmeye çalışılmıştır. Tasarının anonim şirketlerin sona erme ve tasfiyesini
düzenleyen onuncu bölümünün “Tasfiyeden Dönülmesi” başlıklı 548. madenin ikinci
fıkrasına “Şirket, iflasın açılmasıyla sona ermiş olmasına rağmen iflas kaldırılmışsa
veya iflas, konkordatonun uygulanmasıyla sona ermişse şirket devam eder” hükmü
getirilmiştir. Buna göre artık şirket, iflas ile sona ermiş bulunsa bile iflasın
kaldırılması üzerine herhangi bir genel kurul kararı olmaksızın devam edebilecektir.
Ancak maddenin yazım şeklinde bir hata vardır. Çünkü iflas, konkordatonun
uygulanmasıyla sona ermeyip, konkordatonun tasdiki üzerine ticaret mahkemesinin
iflasın kaldırılmasına karar vermesi üzerine sona ermektedir. Bu bağlamda iflas içi
konkordatonun tasdik edilmiş olması zaten iflasın kaldırılması sonucunu
doğuracağından yalnızca “iflas kaldırılmışsa” ifadesi tek başına yeterlidir.
528 Kuru, Konkordato, s. 522, dn. 35, Atalay, Anonim, s. 233.
529 Atalay, Anonim, s. 233.
530 Atalay, Anonim, s. 233.
531 Atalay, Anonim, s. 233.
129
Anonim şirketler için belirtilen bu hususlar kural olarak diğer sermaye
şirketleri için de geçerlidir.
III. Şahıs Şirketlerine Etkisi
İflasın kaldırılmasının şahıs şirketleri üzerindeki etkisini incelerken, şahıs
şirketinin en belirgin özelliklerini taşıyan kollektif şirket üzerinden inceleme
yapacağız. Aksi belirtilmedikçe burada anlatınlar diğer şahıs şirketleri için de
geçerlidir.
İflasın kaldırılmasının iflas kararı üzerine infisah eden şahıs şirketlerine etkisi
hakkında, değişik görüşler mevcuttur.
Bir görüşe göre532, kollektif şirketler, iflas, konkordato ile neticelenmiş olsa
bile infisah ederler (TTK m. 185/I/1). Tasfiye sırasında şirketle alacaklılar arasında
konkordato akdedilmiş olması şirketin infisahına mani değildir. Bu görüş taraftarları
bu sonucu TTK. m. 185/I/1 in lafzından çıkarmaktadırlar. Şirketin iflasın
kaldırılmasından sonra devam edebilmesi için bütün alacaklıların533 şirketin devamı
konusunda rızasının alınması gerekir534. Hatta iflas sebebiyle şirketin infisahı
keyfiyeti iflas memuru tarafından ticaret siciline tescil ettirilmeden evvel,
mahkemece iflasın kalkmasına karar verilmiş olsa bile şirketin infisah etmesi gerekir.
İflasın konkordatodan başka sebeplerle kaldırılması dahi bunun için bir önem
taşımaz535.
Bu konudaki diğer görüşe göre ise536, konkordatonun tasdiki nedeniyle
ortaklık hakkındaki iflas kaldırılmış ise ortaklık iflastan önceki duruma dönerek,
infisahtan kurtulmalıdır. Kolektif ve komandit ortaklıklarda, ortaklığın iflası
konkordato ile neticelense dahi, ortaklık infisah eder hükmü(TTK m.185/I), iflasın
kaldırılmasını düzenleyen m. 182 hükmüne uygun olarak yorumlanmalıdır. İflas
532 Arslanlı, Halil: Kollektif ve Komandit Şirketler, İstanbul 1960, s. 470, Gürdoğan, Burhan:
Kolektif Şirketlerin ve Ortakların İflası, AÜHFD C.17 1960, S. 1-4, s.389-401, s.394.
533 Arslanlı sadece alacaklılardan söz ederken, Gürdoğan, konkordatoya muvafakat etmiş olsun veya
olmasın bütün alacaklıların rızasının alınması gerektiği görüşündedir (Gürdoğan, Ortaklık, s. 394 dn.
12).
534 Arslanlı, Şirket, s. 376.
535 Gürdoğan, Ortaklık, s. 394.
536 Karayalçın, Yaşar: Şahıs Şirketleri, Ankara 1955, s.26-30, Kuru, Konkordato, s. 522 dn. 35,
Kuru, Baki: Şahıs Şirketleri ve Ortaklarının İflası, Ankara 1963, s. 26-30, Domaniç, Hayri: Türk
Ticaret Kanunu Şerhi, İstanbul 1988, C. I, s. 643, 644.
130
etmiş şirketin konkordatoya rağmen infisah etmesi, gerek iflasın kaldırılmasının,
gerekse konkordatonun maksat ve hedeflerine uygun düşmez.
Bu konudaki bir diğer görüş ise537, iflasın kaldırılmasının amacı
gözetildiğinde iflas ile infisah etmiş şirketin iflasın kaldırılması ile eski hale dönmesi
gerektiği görüşü uygun ve isabetli gözükse de, TTK. m. 185/I’in açık hükmü
gereğince bu görüş pozitif dayanaktan yoksundur. Ancak iflas kalktıktan sonra
ortaklığın infisah hali devam etmekle beraber, ortaklık yetkili kişilerce alınan bir
karar ile devam ettirilebilir. Bunun için bütün alacaklıların rızasının alınmasına
ihtiyaç yoktur.
Öncelikle iflasın konkordatonun mahkemede tasdiki nedeninden başka bir
nedenle kaldırılmasında dahi şirketin infisah edeceği görüşüne katılmanın mümkün
gözükmediğini belirtmek isteriz. Çünkü ilk olarak, iflasın konkordatodan başka
sebeple kaldırılması durumunda dahi şirketin infisah edeceği görüşüne Ticaret
Kanununda açık bir hüküm olmaması sebebiyle katılmak mümkün değildir. İkinci
olarak, iflasın bütün alacaklıların taleplerini geri almaları veya bütün alacakların
itfası sebebiyle kaldırılması halinde şirketin infisahını, iflasın ticaret siciline tescil
edilmiş veya edilmemiş olması gibi tesadüfi bir kıstasa bağlamakta pek isabetli
değildir. Çünkü iflas kararı verilince bu karar derhal ticaret sicili memurluğuna
bildirilecek ve ticaret sicil memuru bunu re’sen sicile tescil edecektir. Halbuki,
iflasın kaldırılması en erken alacakların kaydı için muayyen olan bir aylık müddetin
bitiminden sonra istenir. Bu müddetin bitimine kadar, şirketin iflas ettiği ticaret
siciline çoktan kaydedilmiş olacağından, iflasın ticaret siciline tescilinden evvel
mahkemenin iflasın kaldırılmasına karar vermesinde maddi imkansızlık vardır538.
Üçüncü olarak, müflis kollektif şirket temsilcilerinin bütün alacakları itfa etmelerinin
veya bütün alacaklıların taleplerini geri almalarını sağlamalarının sebebi, şirketi
iflastan kurtarmak ve şirket işlerine devam etmektir. İflasın kaldırılmasına rağmen,
şirket infisahtan kurtarılamaz denirse, şirket temsilcilerinin ve ortaklarının, iflasın
kaldırılmasını istemekte bir menfaatleri kalmayacak ve bu durum alacaklıların da
zararına olacaktır. Zira, alacaklılar iflas tasfiyesi neticesinde alacaklarına ekseriya
537 Pekcanıtez, II, s. 932.
538 Kuru, Şahıs Şirketleri, s. 26.
131
tam olarak kavuşamayacaklardır539. Dördüncü olarak, iflasın kaldırılması kararını
alan ticaret sicili memurunun sicildeki iflas kaydını re’sen sileceğinden(TSN,
m.50/II) dolayı şirket hiç iflas etmemiş gibi olacaktır540.
İflasın konkordatonun tasdiki suretiyle kaldırılması halinde şirketin eski
haline dönüp dönemeyeceği meselesinin çözümü ise biraz daha zorluk içermektedir.
Çünkü gerçekten TTK’nun 185. maddesinde çok açık bir hüküm vardır. Buna göre
iflas konkordato ile neticelenmiş olsa bile şirket infisah eder. Ancak bu hüküm
konkordatonun maksat ve hedefleriyle çelişmektedir. Çünkü konkordatodan maksat,
borçlunun mallarını icra veya iflas gibi cebri yollarla tasfiye edilmekten kurtarmak,
yeni sulh şartları içinde borçluyu serbest bırakmak, ona kendi teşebbüs ve
çalışmalarıyla borçlarını ödemek imkanı vermektir541. Özellikle Amerikan
Hukuku’ndaki gelişmeler, küresel ekonomi ve sermayenin dolaşımı ile bağlantılı
olarak tüm dünyada iflas kuralları, yeniden yapılandırma ve şirketleri mümkün
olduğunca ayakta tutabilme görüşü ışığı altında değişikliğe uğramış ve Türk Kanun
koyucusu da bundan ayrı kalamayarak iflas ve konkordato kurallarında önemli
değişikliğe gitmiştir. Tüm bu değişikliklerin amacı şirketleri mümkün olduğunca
ayakta tutmaktır. Çünkü bu şirketlerin ayakta kalması sadece kredi verenleri değil, iş
yerleri, işçiler üretim alanlarında dahil genel olarak ülkenin makro ekonomik
dengeleri ile alakalıdır542. Bu nedenlerle TTK m. 185/1 in lafzına uygun olarak, iflas
etmiş bir kollektif şirketin konkordatoya rağmen infisah ettiği kabul edildiği takdirde,
infisahla şirketin ehliyeti sadece maksadına inhisar edeceğinden (TK m. 208,281),
bazı istisnalar haricinde (TTK m. 232), şirket mevzuuna devam edemeyecek ve
dolayısıyla da konkordato şartlarını yerine getiremeyerek, yine iflasa düşecektir543.
Bu durum ise, ortakların icabında kendi servetlerini de ortaya koyarak konkordato
teklif edip şirketi iflastan kurtarmak suretiyle işlerine devam etmek isterken, kanunun
onların zorla şirketi tasfiye etmeye zorlaması, kanunun amacına uygun olamaz544.
Kaldı ki, konkordato tasdik edilince iflas idaresi mahkemeden iflasın kaldırılmasını
re’sen istemek zorundadır. İflasın kaldırılması kararı ticaret sicil memuruna
539 Kuru, Şahıs Şirketleri, s. 26.
540 Kuru, Şahıs Şirketleri, s. 26.
541 Domaniç, s. 644.
542 Taşpınar, Konkordato, s. 49, 50.
543 Domaniç, s. 644.
544 Kuru, Şahıs Şirketleri, s. 29.
132
bildirilerek, iflas kaydı re’sen silinecektir (TSN. m. 50/II). Bundan sonra ise, şirketin
hiç iflas etmemiş gibi işlerine devam edebilmesi ve borçlarını konkordatodaki
şartlara göre ödeyebilmesi gerekir545.
Ayrıca şirketin infisahının önlenebilmesi için konkordatoya muvafakat etmiş
olsun veya olmasın bütün alacaklıların onayının alınmasına gerek olamaz546. İflas
kalktıktan sonra şirketin münfesih olmakta devam ettiği fikrinin kabulü halinde dahi,
şirketi devam ettirmeye yetkili olan kimseler sadece şirket ortaklarıdır. Şirket
alacaklılarının şirketin devamında herhangi bir söz sahibi olmalarını haklı gösterecek
hiçbir neden yoktur547.
Sonuç olarak sayılan bu nedenler doğrultusunda, kanımızca da, iflasın
kaldırılması şirketin infisahını önlemelidir. Ancak TTK’ nun 185. maddesinin açık
hükmü karşısında bu görüş pozitif dayanaktan yoksun kalmaktadır. O nedenle, iflasın
kaldırılmasının ve konkordatonun amacına uygun bir şekilde, TTK m. 185 tekrar
gözden geçirilip değiştirilmelidir. Söz konusu hüküm belirtildiği şekilde
değiştirilinceye kadar, yukarıda Pekcanıtez tarafından ileri sürülen görüş
kanaatimizce de isabetlidir. Buna göre, iflas ile şirketin infisah ettiği kabul edilse bile
en azından şirketin sadece ortaklar tarafından devamının sağlanabilmesi gerekir548.
Ticaret Kanunu Tasarısının 548. maddesinde Anonim şirketler için iflasın
kaldırılmasının şirketin infisahını önlediği açık olarak belirtilmesine rağmen, mevcut
Ticaret Kanunumuzun 185. maddesine karşılık gelen 243. maddesinde bir değişiklik
yapılmamıştır. Bu durum Anonim şirketler için iflasın kaldırılmasının şirketin
infisahını önlediği düzenlenmesine rağmen, bunun kolektif şirketler için
düzenlenmeyerek TTK’nun 185. maddesinin bu anlamda korunması kanun
sistematiği açısından bir eksikliktir.
545 Kuru, Şahıs Şirketleri, s. 29.
546 Kuru, Şahıs Şirketleri, s. 30.
547 Kuru, Şahıs Şirketleri, s. 30.
548 Pekcanıtez, II, s. 932.
133
§7. İFLASIN KALDIRILMASININ, İFLASIN KAMU HUKUKU
BAKIMINDAN SONUÇLARINA ETKİSİ
İflasın kamu hukuku bakımından doğurduğu sonuçlara yukarıda değinerek,
özellikle ceza kanunun değişmesinden sonra oluşan sorunları tespit etmeye
çalışmıştık. Buna göre, iflas halinin, iflasın kaldırılması ile son bulması durumunda
itibarın iadesinin gerekip gerekmeyeceği; taksirli veya hileli iflas halinde, iflasın
kaldırılmasının cezalandırmaya engel teşkil edip etmeyeceği cevaplanması gereken
sorunlardandır.
Biz bu bölümde bu sorunlara değinerek bazı cevaplara ulaşmaya çalıştık.
Bunu iflasın açılmasının kamu hukuku bakımından göstermiş olduğu özellikleri
dikkate alarak ayrı ayrı incelemeyi uygun gördük. Buna göre, öncelikle adi iflas
halinde, daha sonra ise taksirli ve hileli iflas halinde iflasın kaldırılmasının etkilerinin
ne olacağı incelenecektir. Ayrıca iflasın kaldırılması nedenlerine göre farklılık arz
eden durumlarda belirtilerek, bazı çözüm önerileri sunulacaktır.
A. ADİ İFLAS
Daha önce belirtildiği gibi549, İcra ve İflas Kanununun 310’uncu maddesinde
kusurlu iflas halleri, 311’inci maddesinde de hileli iflas halleri düzenlenmiştir. Bu
haller dışında ki ticaret mahkemesinin iflasa karar verdiği bütün hallerdeki iflas,
başlangıçta adi iflastır550. Burada biz, iflasın kaldırılmasının adi iflas haline yapmış
olduğu etki ve sonuçlara değineceğiz.
Adi iflas hali bir suç teşkil etmediği için, müflis cezalandırılmaz. Ancak adi
iflas halinde, kişi müflis sıfatına haiz olur ve bu yüzden kamu hukuku bakımından
bazı kısıtlamalara maruz kalır. Bu kısıtlamaların ortadan kalkması için m.314’e göre
itibarın iadesinin istenmesi gereklidir. İflasın kaldırılması durumunda, itibarın
iadesinin istenmesinin gerekip gerekmeyeceği konusunda ağırlıkta olan görüş551;
İflasın kaldırılmasının kendiliğinden itibarın iadesi sonucunu doğurmayacağı
yönündedir. Bu görüşe göre, İflas kaldırılsa bile itibarın iadesi için ayrıca mahkeme
549 Bkz., §1, B II, 2.
550 Kuru, IV, s. 3394
551 Ansay, 1960, s. 311, Berkin, İflas, s. 600, Üstündağ, s.188, Altay, II, s. 1214
134
kararına ihtiyaç vardır552. Adi iflasta hem iflasın kaldırılması, hem de itibarın iadesi
için bütün alacaklıların alacaklarının itfa edildiğinin ispatı şartı arandığından, adi
müflisin iflasın kaldırılması ile birlikte aynı mahkemeden itibarının iadesini de talep
edebilmesi gerekir.
Ancak kanımızca iflasın kaldırılması ile müflisin, müflislik sıfatının sona
erdiğini ve iflasın bütün sonuçları ile ortadan kalktığını kabul ettikten sonra hala iflas
ile yasaklanan kamu haklarının iadesi için itibarın iadesinin istenmesinin şart
koşulması bir çelişkidir. Çünkü adi müflis hakkında itibarın iadesini düzenleyen 314.
maddeye göre, itibarın iadesi için her şeyden önce kişinin müflis sıfatına sahip
olması gerekir. Oysa iflasın kaldırılması ile kişinin müflis sıfatı son bulmuştur. Hatta
bu durum iflasın kaldırılması ile iflasın kapanması arasındaki temel farklılıktır. Diğer
bir durumda, itibarın iadesi içi gereken şartlardan birisi olan, adi müflisin masaya
kabul edilmiş bütün alacaklıların alacaklarını itfa ettiğine dair makbuz veya vesika
göstermesi şartı, zaten iflasın kaldırılmasının şartlarından birisidir. Bu nedenle de
ayrıca itibarın iadesinin istenmesine gerek yoktur.
Ayrıca iflasın kaldırılmasının istenebileceği diğer haller olan bütün
alacaklıların taleplerini geri almasında veya konkordatonun tasdik edilmesi
durumunda ne olacaktır? Bu durumda ortada müflis hakkında açılmış bulunan iflasın
kaldırılmış olmasına rağmen, müflisin itibarın iadesini isteyememesi gibi bir durum
olacaktır. Mesela müflis bütün alacaklıların alacak taleplerini geri çekmesi
konusunda anlaşarak iflasın kaldırılmasını sağlayacak, ancak itibarın iadesini
isteyemeyecektir. Çünkü itibarın iadesi için masaya kabul edilmiş bütün alacaklıların
alacaklarını itfa ettiğine dair vesika göstermesi gerekecektir ki bu mümkün değildir.
Zaten müflis bunu yapabilse, iflasın kaldırılmasını bu nedenle isteyecektir. Aynı
şekilde konkordatonun tasdiki suretiyle iflasın kaldırılmasında da durum aynıdır.
Müflis alacaklılarla belli bir ödeme planına (vade veya tenzilat şeklinde olabilir) göre
ödeme yapması konusunda anlaşarak konkordato akdederek iflasın kaldırılmasını
sağlayacak, ancak bütün alacaklıların alacaklarının ödenmemesi sebebiyle itibarın
iadesini sağlayamayacaktır. Müflis belki konkordatodaki şartlar altında tüm
borçlarını 5 yıl içinde ödeyebilecektir. Bu durumda müflis, hakkında açılmış bulunan
552 İsviçre Hukukunda da durum aynıdır. İflasın kaldırılması itibarın iadesine sadece bir mesned teşkil
eder. (Berkin, İflas, s. 600, dn. 3)
135
iflasın kaldırılmış olmasına rağmen 5 yıl boyunca kamu haklarından
yararlanamaması gibi bir durum ortaya çıkacaktır. Oysa ki iflasın kaldırılmasının
düzenlenme amacı, iflas eden müflise belli şartlar altında hakkında açılmış bulunan
iflası kaldırarak, müflislik sıfatını ortadan kaldırabilmesi için son bir şans
verilmesidir. Böylece eski müflis hakkında açılmış bulunan iflası kaldırarak ticari
itibarını da yeniden kazanabilecektir. Dolayısıyla belirtilen sakıncalar sebebiyle, adi
iflas halinde, iflasın kaldırılmasından sonra ayrıca itibarın istenmesine gerek
olmaması gerekir.
B. TAKSİRATLI VE HİLELİ İFLAS
Adi iflasın suç teşkil etmemesine rağmen, taksiratlı ve hileli iflas suç teşkil
etmektedir. Taksiratlı ve hileli iflas suçunun şartlarına ve özellikle değişen Ceza
Kanununun taksiratlı ve hileli iflas suçuna olan etkilerine yukarıda kısaca değinmeğe
çalışmıştık553. Burada ise iflasın kaldırılmasının cezalandırmaya engel olup
olamayacağı ile iflasın kaldırılması halinde itibarın iadesinin istenmesinin gerekip
gerekmeyeceği konuları üzerinde duracağız.
I. İflasın Kaldırılmasının Cezalandırmaya Engel Olup Olamayacağı
1. Bütün Alacaklıların Taleplerini Geri Alması Veya Bütün Alacakların
İtfa Edilmesi Nedeniyle İflasın Kaldırılmasının, Cezalandırmaya Engel
Olup Olamayacağı
Taksiratlı ve hileli iflas suçundan dolayı cezalandırılabilmenin objektif şartı,
bir iflas kararının verilerek iflasın açılmış ve iflas kararının kesinleşmiş olmasıdır.
Bu nedenle, iflas kararının sonradan m.182 uyarınca kaldırılmış olması iflasın
evvelce kanununa uygun bir şekilde açılmış olduğu gerçeğini değiştirmez. O halde,
iflas sebebiyle bir cezalandırma gerekiyorsa, iflasın kaldırılmasından sonra bu
gereğin artık düştüğü yolunda sonuç çıkarılamaz554.
553 Bkz., § 1, B II, 3, 4.
554 Kuru, Konkordato, s. 369, Kuru/Aslan/Ramazan, İcra ve İflas, s. 673, Olgaç, Senai: İcra-iflas,
C.2, Ankara 1978, s. 2047, Erem, Faruk: Türk Ceza Hukuku, C. I, Genel Hükümler, Ankara 1984, s.
1157-1159; Gürdoğan, İflas, s. 71, Uyar, Talih: “Taksiratlı ve Hileli İflas Suçu”, AD., 1976, Y. 67,
S.1-4, s.146-153, s. 147, Muşul, s. 51, Yılmaz, Ejder: “İflasın Kamu Hukuku Bakımından Sonuçları
ve Müflisin Saygınlığını Yeniden Kazanabilmesi”, TNBHD, 1976, S.9-10, s.53-56, s.73-76, s. 77,
136
Kaldı ki, iflasın kaldırılması durumunda dahi alacaklılar için bir takım
zararların doğmuş olması mümkündür. Zaten taksiratlı ve hileli iflasın suç olarak
kabulünün temel nedenlerinden birisi de, kredi düzenini korumaktır. Çünkü iflasın
kötü sonuçları sadece müflis bakımından doğmamakta, bunun yanında müflise kredi
verenler ile müflisin işletmesinde çalışan işçiler bakımından, dolayısıyla tüm makro
ekonomik dengeler açısından zararlı sonuçları doğmaktadır. Bu nedenle
kanunkoyucu, taksirli veya kasıtlı hareketler neticesinde iflasa neden olmayı bir suç
olarak kabul etmiştir.
İflasın kaldırılması halinde, failin cezalandırılmasının artık mümkün olup
olamayacağı sorusu İsviçre hukukunda uzun süre tartışılmıştır. Ancak bugün İsviçre
de hakim olan görüş, iflasın açılması kanuna uygun bir şekilde gerçekleştiği takdirde,
iflasın sonradan kaldırılmasının müflis veya üçüncü şahsın cezalandırılmasında artık
herhangi bir etkiye sahip olamayacağı yönündedir555.
Ancak, İsviçre Ceza Kanununda yapılan 1995 revizyonu ile m. 171 uyarınca,
iflasın kaldırılması halinde ceza tatbikinden sarfınazar edilebilmesi mümkün
olabilecektir.
“İflasın Kaldırılması” başlığını taşıyan İCK. M.171 uyarınca;
“1. iflas kaldırıldığı takdirde, yetkili makam cezai tatbikat, mahkemeye sevk
veya cezalandırmadan sarfınazar edebilir.
2. Bir adli konkordato akdedilmişse ise, borçlu veya m. 163/2 ve m.164/2
anlamında üçüncü şahıs bir özel ekonomik gayret gösterdiği ve böylelikle onun
gerçekleştirilmesini kolaylaştırdığı takdirde, fıkra 1 ancak o zaman uygulanabilir”
Buna göre, eğer iflas konkordatonun akdedilmesi sebebi dışında kaldırılır ise
cezalandırmadan sarfınazar edilebilir. Ancak akdedilen adli konkordato sebebiyle
iflasın kaldırılması tek başına cezalandırmadan sarfınazar edilebilmesi için yeterli
olmayıp, failin ayrıca ekonomik açıdan özel bir gayret göstererek konkordatonun
gerçekleşmesini kolaylaştırmış olması da gerekmektedir556. Bizce de, bizim ceza
kanunumuza da iflasın kaldırılması halinde ceza tatbikinden sarfınazar edilebilmeyi
mümkün kılan bir düzenlemenin konulması uygun olur. Ancak şu an için böyle bir
Üstündağ ise, aksi fikirde olup, bir kimsenin taksiratlı veya hileli müflis olarak cezalandırılabilmesi
için iflasın kaldırılmamış olmasının da gerekli olduğunu ifade etmektedir (Üstündağ, s. 197).
555 Muşul, s. 51.
556 Muşul, s. 13.
137
düzenlemenin olmaması sebebiyle, iflasın kaldırılması cezalandırmaya bir engel
teşkil etmemektedir. Bununla birlikte, mahkemelerin, en azından
değerlendirmelerinde müflisin iflasın kaldırılması için göstermiş olduğu gayreti
dikkate almaları doğru olur kanısındayız.
2. Konkordatonun Tasdiki Suretiyle İflasın Kaldırılmasının
Cezalandırmaya Engel Olup Olamayacağı
4949 sayılı Kanun değişikliğinden önce konkordatonun tasdik edilebilmesi
için gereken şartlardan biri de borçlunun dürüst olmasıydı. Taksiratlı veya hileli iflas
hallerinin varlığı, müflisin dürüst olmadığını, konkordato akdetmeye layık
bulunmadığını ifade ettiği için bu durum bir sorun teşkil etmekteydi. Çünkü müflisin,
dürüst bulunarak konkordatosu tasdik edildikten sonra taksiratlı veya hileli iflas
suçunu işlemiş olduğu gerekçesiyle cezaya mahkum edilmesi bir çelişki
yaratabilmekteydi. Nitekim Yargıtay’da eski tarihli bir kararında isabetli olarak;
iflasın akdedilen konkordatonun tasdiki sebebiyle kaldırılmış olması halinde, ceza
mahkemesinin iflasın hileli olduğu konusunda ileri sürülen sebepleri bu açıdan da
değerlendirmesi gerektiğine hükmetmişti557. Doktrinde de, konkordatonun tasdiki
nedeniyle iflasın kaldırılması durumunda, müflisin taksirli veya hileli iflas suçundan
cezalandırılabileceği kabul edilmiştir558.
İcra ve İflas Kanununun 4949 sayılı kanunla değişmesinden sonra
konkordatonun tasdiki şartlarından dürüstlük koşulu kaldırılmıştır559. Bu nedenle
557 “…Cezai takibat vukuunda iflasın niteliği, yani normal, taksiratlı veya hileli olup olmadığı ceza
mahkemesince tayin ve takdir edilirken dayanılan sebepler iflas kararından önceki haller olduğuna
göre, iflastan sonra vuku bulan bir konkordato üzerine iflasın kaldırılmasına dair hukuk
mahkemesince, yine iflastan önceki hallere dayandırılan ceza mahkemesince birlikte göz önünde
bulundurularak incelemeye bağlı tutulması gerekir. Bu itibarla dava konusunu teşkil eden işte iflasın
kaldırılmasına dair verilen …sayılı karar aynı zamanda müflislerin alacaklıları izrar kasdı ile hareket
ettiğine dair bir delil mevcut olmadığı sebebine dahi dayandığına göre, iflasın hileli olduğu konusunda
sebeplerin bu bakımdan incelenmesi zorunluluğu doğmuştur… iflasın kaldırılmasına dair…sayılı
kararda aynı zamanda dayanılan ve niteliği itibariyle iflas kararına tekaddüm ederek iflasın hileli
olmadığını tazammum eden sebebin dayandığı iflas kararından önceki hallerle bilirkişilerin sözügeçen
raporlarında ileri sürülüp iflasın hileli olduğunu gösteren haller birlikte göz önünde bulundurularak
…karar verilmesi gereğinden zuhul olunarak, noksan soruşturma ile mahkumiyet hükmü kurulması,
Bozmayı gerektirmiş…” (6. CD. 3.10.1968, 4100/5102; Üstündağ, Saim/ Alangoya, Yavuz: Son
Değişikliklere Göre Açıklamalı İcra ve İflas Kanunu, İstanbul 1993, s. 243).
558 Kuru, Konkordato, s. 369, dn. 6, s. 465 ve s. 520, dn. 27.
559 İsviçrede, borçlunun dürüst olması şartının, soyut ve sınırları belirsiz bir kavram olduğu,
konkordatonun tasdiki sürecinde bunun tespitinin son derece güç olduğu, bu nedenle, borçlunun
konkordatoya kişisel olarak liyakati yerine onun işletmesinin iyilişterilmeye layık olup olmadığının
esas alınmasının daha doğru olacağı gerekçeleriyle, İsviçre İcra ve İflas Kanunu’nun 306. maddesinin
138
konkordatonun tasdiki nedeniyle iflas kaldırılmış olsa bile müflisin taksirli veya
hileli iflastan cezalandırılması artık eskiye nazaran daha kolay savunulabilir. Ancak
kanımızca, iflasın kaldırılmasının tüm hallerinde, İsviçre düzenlemesinde olduğu gibi
ceza tatbikinden sarfınazar edilebilmesini mümkün kılan bir düzenleme yapılmalıdır.
Bu iflasın kaldırılmasının amacına daha uygundur.
II. İflasın Kaldırılmasının İtibarın İadesine Etkisi
İflas, tasfiyenin tamamlanmasından sonra, müflisin müflislik sıfatı devam
eder. Müflis sıfatının varlığı ise, kamu hukukuna ilişkin bir takım yasaklar doğurur.
Müflisin yapamayacağı işlerin neler olduğu çeşitli kanunlarda gösterilmiştir. Bu
kısıtlamaların ortadan kaldırılabilmesi için itibarın iadesi gereklidir (m.312,313,314).
Acaba iflasın kaldırılması durumunda müflisin, iflas ile kısıtlanan kamu
hukukuna ilişkin bu yasaklamaları ortadan kaldırabilmesi için itibarın iadesi yoluna
başvurması zorunlu mudur? Bu konuda doktrinde hakim olan görüş; iflasın
kaldırılmış olmasının, iflasın açılmamış sayılmasını gerektirmemesi sebebiyle, iflasın
kapatılmasında olduğu gibi, müflisin itibarın yerine getirilmesini mahkemeden
istemesi gerektiği yönündedir560. Bu durumda müflisin taksiratlı veya hileli iflas
eski metninde bulunan, alacaklılar tarafından kabul edilen konkordatonun, tasdike yetkili makamca,
ancak borçlunun alacaklılarının zararına olarak dürüstlük haricinde ve pek büyük bir hiffetle hiçbir
işlemde bulunmamış olması kaydıyla tasdikinin mümkün olabileceğine ilişkin hüküm; yeni metinde,
tasdike yetkili makamın, borçlunun alacaklılarının zararına olarak dürüstlük haricinde ve pek büyük
bir hiffetle işlemlere girişmiş olması halinde, konkordatonun tasdikinin reddedileceğine işeret edilerek
ret zorunluluğu kaldırılmıştır (Tanrıver, Süha: “Konkordatonun Tasdiki Şartı Olarak Dürüstlük
Koşulu”, Banka ve Ticaret Dergisi, S. 1994/4, s. s. 65-73, s. 67). Belirtildiği gibi, 4949 sayılı yasa ile
konkordatonun tasdiki koşullarından dürüstlük şartı kaldırılmıştır. Hatta madde gerekçesinde bu
açıklıkla vurgulanmıştır. Ancak doktrinde, m. 286 hükmünde bulunan “projenin alacaklıları zarara
sokma kastından ari olup olmaması” ibaresinin çıkartılmaması sebebiyle, genel çerçevede, kusur
araştırması temeline dayalı olarak, daha dar kapsamda da olsa, borçlunun dürüstlüğünün, mühlet
verilmesi aşamasında, hala yasal bir koşul olarak aranması gerektiğine, üstü örtülü bir biçimde de olsa
işaret edildiği belirtilmektedir(Tanrıver, Süha: “4949 Sayılı İcra ve İflas Kanunun’da Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’un Adi Konkordato İle İlgili Hükümlerde Getirmiş Olduğu Değişikliklerin
Tespiti ve Değerlendirilmesi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 2004/51, s. 67-80, s.68, Atalay,
Oğuz: “Konkordato Hukukunda Değişiklikler”, 20.12.2003 tarihinde Abant’ta düzenlenen İcra ve
İflas Konusunda Yeni Düzenlemeler Konulu Konferans Notları
,www.tbb.org.tr/türkçe/konferans/abant/konkordato,s.1, Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin/Özekes, s.
386). Hatta borçlunun iyiniyetinden şüphe edilmesini gerektiren bir halin varlığının, tasarruf
yetkisinin ve özellikle mühletin kaldırılması nedeni olarak, mehaz Kanun’dan farklılaşarak, bizde hala
muhafaza edilmesi ve konkordato bağlamında, dürüstlüğün bir anlamda genel yaptırımı olan
konkordatonun feshine ilişkin yasal düzenlemede (m. 308) herhangi bir değişiklik yapılmamış
bulunması, konkordatoda dürüstlüğün korunmasını baz olan bir suçun ihdası (m. 334) ve varlığını
koruması, borçlunun dürüstlüğünün, konkordato prosedürünün bütününde hala etkili olduğunun
göstergelerini oluşturmaktadır (Tanrıver, Değişiklik, s. 71, 72).
560 Üstündağ, s. 201, Ansay, 1960, s. 311, Berkin, İflas, s. 591, Muşul, s. 132.
139
halinde öncelikle cezasının infaz edilmiş olması gerekir. Ancak bu durumda itibarın
iadesi otomatik olarak gelmemekte bunun için ayrıca İcra ve İflas Kanunu’ndaki
özel şartları da taşıması gerekmektedir.
Fakat 5234 sayılı Yeni Ceza Kanununun 2004 yılında kabulü ile sorun yeni
bir boyut kazanmıştır. Çünkü Yeni Ceza Kanunun 53. maddesi ile itibarın iadesi
kurumu kaldırılmıştır. Buna göre artık kişinin hak yoksunluklarının en geç cezanın
infazının tamamlanması aşamasına kadar devam etmesi öngörülmüştür. Yani,
cezanın infazının bitmesi ile hak yoksunlukları kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Eğer kişinin hak yoksunluklarına devam etmesi isteniyorsa o zaman bunun için
ayrıca hüküm verilecektir. Bu durumda akla şöyle bir soru gelebilir; acaba İcra İflas
Kanunu’nun itibarın yerine gelmesi başlıklı 312; 313; 314. maddeleriyle Yeni Ceza
Kanununun 53. maddesi arasındaki ilişki nasıl olacaktır? Yani, müflisin özellikle
hileli ve taksirli iflas da, mahrum olduğu hak yoksunluklarını yeniden kazanabilmesi
için İcra ve İflas Kanunu’ndaki şartları ayrıca taşıması gerekir mi yoksa yalnızca
cezanın infazının bitimiyle kişi mahrum olduğu hak yoksunluklarını kendiliğinden
kazanır mı?
Bize göre bu durumda; müflis taksirli veya hileli iflas halinde mahkum
olduğu cezaların infazından sonra, Ceza Kanunun özel kanunlar ile olan ilişkisini
anlatan 4. maddesi gereğince, YTCK 53. maddesinin uygulanması gerekir. Böylece
kişi hileli ve taksirli iflas durumunda, cezasının infazının bitimiyle beraber başkaca
hiçbir merasime gerek kalmaksızın mahrum olduğu hak yoksunluklarını yeniden
kazanır. Ancak belirtmek isteriz ki, İİK’ nun da ki “itibarın iadesi müessesi”, yeni
ceza kanunundaki, güvenlik tedbirlerinden olan “belli hakları kullanmaktan yoksun
bırakılmaktan” başka bir şeydir. İtibarın iadesi müessesi daha geniş bir kavram olup,
ticari itibar ile ekonomik ve sosyal yaşantıdaki saygınlığın kazanımı anlamındadır.
M.312 ve m.313’ e bakıldığında da bu görülecektir. Çünkü müflisin itibarının yerine
gelmesi için yalnızca cezasının infazının bitimi değil aynı zamanda iflas masasına
kabul edilmiş bütün alacaklıların tamamen itfa edilmiş olması ve bu hususun
ispatlanmış olması şartının aranıyor olması, itibarın iadesi müessesinin iflas eden
müflisin ticari yaşamdaki saygınlığının yeniden kazanmasında rol oynayan bir
müessese olduğunun delilidir. Bu itibarla; özellikle taksirli veya hileli iflas halinde
müflis, cezanın infazı ile YTCK. m. 53 gereğince yoksun olduğu hakları yeniden
140
kazanabilecek, ancak müflisin ticari yaşamda ki saygınlığını yeniden kazanabilmesi
İİK’ da öngörülen itibarın iadesi kurumu ile sağlanabilecektir.
Ancak iflasın kaldırılmasında özellikle bütün alacakların itfası suretiyle
iflasın kaldırılmasında ne olacaktır? Çünkü bu durumda, müflis İİK’nun da, itibarın
iadesi için aranan şart olan, bütün alacakların tamamen itfası ile bunun ispatı şartını
zaten taşıyor olacaktır. Kaldı ki, artık cezanın infazı ile birlikte hak yoksunluklarını
da kendiliğinden kazanabilecektir. Dolayısıyla İİK’ nun da ki itibarın iadesi kurumu
gereksiz bir formaliteden ibaret duruma düşecektir. Sonuç olarak, artık hak
yoksunluklarının cezanın infazı ile kendiliğinden geliyor olması sebebiyle, İİK’ nun
da bulunan itibarın iadesi kurumunun yeniden düzenlenmesi gerekir. Özellikle,
belirttiğimiz gibi, bütün alacaklıların itfası suretiyle iflasın kaldırılmasında durum
çok daha karmaşık hale gelmektedir. Çünkü kişi bütün alacaklarını itfa ederek
hakkında açılmış bulunan iflasın kaldırmış bulunmaktadır. Belki diğer iflasın
kaldırılması nedenlerinde bir anlam taşıyabilir ki o da zor gözükmektedir. Çünkü
bütün alacaklıların iflasın kaldırılmasına gösterdikleri rıza müflise verdikleri kredinin
ve güvenin göstergesi olarak kabul edilebilir.
Saydığımız bu nedenlerle ceza kanunu ile icra ve iflas kanunu arasındaki
koordinasyonun yeniden sağlanması gerekir.
141
SONUÇ
İflas, ticaret mahkemesince iflasına karar verilen bir borçlunun, haczi caiz
bütün malvarlığının cebri icra yolu ile paraya çevrilip, bundan bilinen bütün
alacaklıların tatmin edilmesini sağlayan toplu bir cebri icra yoludur. Ticaret
mahkemesinin iflas kararı vermesi ile borçlu hakkında iflas açılmış olur. İflas
kararının verilmesinden sonra iflas davasından feragat geçersizdir. Bunun gibi
davacının, davasını geri alması ile veya davacının alacağının ödenmesi ile iflas hali
son bulmaz. İflasa karar verilmesinden sonra iflas hali ancak iflasın kaldırılması
prosedürü ile yahut tasfiyenin tamamlanıp, iflasın kapanması kararı verilmesi ile son
bulabilir.
İflasın kaldırılması İcra ve İflas Kanununun 182. maddesinde düzenlenmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 182. maddesi “İflas Yoluyla Takip” başlıklı altıncı babının
“İflasın Kaldırılması” üst başlığı ile beş numaralı kısmında yer almaktadır. Ancak
iflasın kaldırılması, iflasın bütün hüküm ve neticelerini ortadan kaldırması sebebiyle,
iflasın hukuki neticelerine ve tasfiyesine ilişkin hükümlerden sonraya alınması
kanunun sistematiği açısından daha uygun olur.
İflasın kaldırılması ne müflisle alacaklılar arasında yapılmış bir sözleşme ne
de yalnızca bir mahkeme hükmüdür. İflasın kaldırılması, müflis borçluya iflasın
neticelerinden kurtulmasına olanak tanıyan bir yol, bir iflas hukuku kurumu ve
borçluya tanınan bir hukuki imkandır. İflasın kaldırılması istemi üzerine verilen
karar ise usuli inşai bir karaktere sahiptir.
İflasın kaldırılması m. 182 hükmüne göre üç durumda mümkündür.
Bunlardan ilki, bütün alacaklıların taleplerini geri alması, ikincisi bütün alacakların
itfa edilmesi, üçüncüsü ise akdolunan konkordatonun tasdikidir. Bu üç durumun
varlığı halinde iflasın açılmasına karar veren mahkeme iflasın kaldırılmasına karar
verir.
M.182’de geçen talep; ne bir iflas talebi ne bir alacak talebi ne de yalnızca
masaya kayıt talebidir. Bu talep yalnızca tasfiye sürecinin vaktinden önce son
bulmasına yönelik bir taleptir. Bu çerçevede, iflasın kaldırılması için gerekli olan bu
geri alma beyanı da, alacaklarını masaya kaydetmiş iflas alacaklılarının teker teker
142
iflas tasfiyesinin vaktinden önce kaldırılmasına verdikleri onaydan başka bir şey
değildir. Bu şekilde iflas alacaklıları, iflasın açılması ile oluşmuş olan tasfiye
sürecine katılma haklarından özellikle iflas masasının yönetilmesi, değerlendirilmesi
ve iflas masasında bulunan malların tasfiye satış bedelinden alacaklarını iflas hukuku
kurallarına göre alma hakkından vazgeçmektedirler.
İflasın kaldırılmasındaki, bütün alacaklılar, alacaklarını masaya yazdırmış
olan iflas alacaklılarıdır. Alacağını masaya sonradan yazdıran alacaklının da
talebinin geri alınmasının sağlanması veya bu alacağında ödenmesi gerekir. Ancak
iflasın kaldırılmasındaki, bütün alacaklılar, her şeyden önce, sıra cetveline kabul
edilmiş olan alacaklılardır. Sıra cetveline kabul edilmeyen alacaklı, süresi içinde sıra
cetveline itiraz davası açmamış veya süresi içinde açmış olduğu sıra cetveline itiraz
davası reddedilmiş ise iflasın kaldırılması için rızasına (talebini geri almasına) gerek
yoktur.
İflasın kaldırılmasının istenebileceği bir diğer durum ise bütün alacakların itfa
edilmiş olması halidir. Ancak bütün alacaklıların taleplerini geri alması hali ile bütün
alacakların itfa edilmesi durumunu birbirinden tamamen bağımsızmış gibi
anlamamak gerekir. Bazı alacakların alacak taleplerini geri almış ve diğer
alacaklıların itfa edilmiş olması halinde de, müflis iflasın kaldırılmasını talep
edebilir. Bütün alacakların itfası suretiyle iflasın kaldırılmasında müflisin iflas etmesi
ile birlikte tasarruf yetkisi kısıtlandığından bu itfanın kim tarafından
gerçekleştirileceği bir sorundur. Müflis, bütün alacakların itfa edilmesi suretiyle
iflasın kaldırılmasını istediği zaman, bu ödemelerin mutlaka masanın menfaatlerini
gözetmekle yükümlü olan iflas idaresinin gözetim ve denetimi altında yapılması,
şayet iflas idaresi henüz oluşturulmamış ise, bunun iflas dairesinin denetimi altında
yapılması gerekir. Ayrıca bu itfa üçüncü kişiler tarafından da yapılabilir yahut
alacaklıların müflisi borçlarından ibra etmeleri suretiyle gerçekleşebilir.
İflasın kaldırılmasının istenebileceği bir diğer durum ise akdedilen
konkordatonun tasdikidir. İflasın kaldırılmasını sağlayacak olan konkordato,
mahkeme içi konkordatodur. Borçlunun alacaklılarla mahkeme dışı (özel)
konkordato akdetmesi iflasın kaldırılmasını gerektirmez. Özel konkordato akdeden
borçlu da, iflasın kaldırılmasını ancak bütün alacaklıların taleplerini geri almış
143
olması veya bütün alacakların itfası suretiyle iflasın kaldırılmasını sağlayabilir.
Malvarlığının terki suretiyle konkordatoda da iflasın kaldırılması sağlanabilir.
Konkordatonun bir alacaklı için feshi konkordato sebebiyle m. 182’ye göre
kaldırılan iflas halinin, kendiliğinden geri dönmesi sonucunu doğurmaz. Yalnızca
müflis, kendisi hakkında konkordato feshedilen alacaklıya karşı konkordato öncesi
miktarla ve şartlarla sorumlu olması esasına geri dönülür. Aynı şekilde bütün
alacaklılar için konkordatonun feshi halinde de iflas hali kendiliğinden geri gelmez.
Bunun için mutlaka mahkemenin iflas kararı vermesi gerekir.
İflasın kaldırılmasını bütün alacaklıların taleplerini geri almış veya bütün
alacakların itfa edilmiş olması durumunda müflis, konkordatonun tasdik edilmesi
durumunda iflas idaresi ister.
İflasın kaldırılması, iflas takibinin her safhasında ileri sürülemez. 182.
maddenin ikinci fıkrasına göre, iflasın kaldırılmasına alacak hakkındaki taleplerin
kaydı için muayyen müddetin bitmesinden, iflasın kapanmasına kadar verilebilir.
İflasın kaldırılmasının istenebileceği görevli mahkeme, iflasa karar veren
ticaret mahkemesidir. Yetkili mahkemede borçlunun muamele merkezinin
bulunduğu yer mahkemesidir. İflas kararından sonra müflisin ikametgahının yahut
borçlu ticari şirket ise şirketin muamele merkezinin değişmesi yetkili mahkemenin
değişmesini gerektirmez. İflasın kaldırılmasına bakan mahkemenin yetkisinin kamu
düzenine ilişkin ve kesin olması sebebiyle taraflar yetki sözleşmesi ile yetkilki
mahkemeyi değiştiremezler.
İflasın kaldırılması, çekişmenin (ihtilafın) olmaması yani maddi hukuka
ilişkin bir uyuşmazlığın olmaması ve ileri sürülebilecek bir subjektif hakkın
bulunmaması sebebiyle bir çekişmesiz yargı işidir. Ticaret Mahkemesinin iflasın
kaldırılması talebi hakkındaki incelemesi şekli niteliktedir. Mahkeme, yalnızca
iflasın kaldırılması şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit etmek ve ona göre
karar vermekle yükümlüdür. Bu nedenle iflasın kaldırılmasında, basit yargılama
usulü uygulama alanı bulur.
Müflis, bütün alacaklıların taleplerini geri aldıklarını kanunundaki terim ile
bir beyanname ile ispat etmelidir (m. 182/I). Buradaki beyannameden maksat yazılı
bir belgedir. Bütün alacaklıların taleplerini tek (aynı) belge (beyanname) ile geri
144
almalarına gerek yoktur. Ayrı ayrı imzalanmış olan belgelerle, hatta iflasın
kaldırılmasını inceleyen ticaret mahkemesinde geri alma beyanının tutanağa
geçirtilerek altının imzalatılması suretiyle de bu ispat gerçekleştirilebilir. Bu
beyannamedeki geri alma bildiriminin kayıtsız şartsız olması gerekir. Aksi takdirde
mahkemenin müflise bunu bildirmesi ve şartsız yeni bir geri alma beyanı (yazısı)
getirmesi için müflise uygun bir süre vermesi gerekir. Bir diğer durum da iflasın
kaldırılmasına gösterilen rızanın, alacaklılar toplantısında alınmasında herhangi bir
engel yoktur.
İflasın kaldırılması kararları temyiz edilebilir. Temyiz süresi on gündür. Bu
temyiz süresinin, iflasın kaldırılması kararının (temyiz eden) alacaklıya tebliğ
edildiği tarihten itibaren işlemeye başlaması gerekir. İflasın kaldırılması talebinin
kabulü halinde, iflasın kaldırılması kararı, nihai bir karar olduğundan, bunda hukuki
yararı olan alacaklılar tarafından temyiz edilebilir. İflasın kaldırılması talebinin
reddine karşı temyiz yoluna hukuki yararı olan başvuru sahibi müflis başvurabilir.
Konkordatonun tasdiki sebebiyle iflasın kaldırılmasının istenmesi halinde iflasın
kaldırılmasının reddedilme ihtimali son derece düşüktür. Eğer reddedilmiş ise; bu
durumda iflasın kaldırılması talebini iflas idaresi yapacağından, iflasın kaldırılması
talebinin reddine karşı da iflas idaresinin temyiz yoluna başvurması gerekir.
İflasın kaldırılması talebi hakkında verilen ilk derece mahkemesi kararlarının
temyizen incelenmesi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesince alınacak olan onama
veya bozma kararına karşı, müflis, alacaklılar veya konkordatonun tasdiki nedeniyle
iflasın kaldırılması isteminin reddi halinde iflas idaresi, karar düzeltme talebinde
bulunabilirler. Karar düzeltme süresi onbeş gündür. iflasın kaldırılması talebine
alacaklılar tarafından itiraz edilmesi üzerine niteliği itibariyle çekişmesiz yargı işi
olan faaliyet, çekişmeli yargı işine dönüşeceğinden, iflasın kaldırılması ile ilgili
olarak mahkemece verilen kararlar maddi anlamda kesin hüküm oluşturacak, böylece
bu kararlar aleyhine koşulları oluşmuşsa yargılamanın yenilenmesi yoluna
gidilebilecektir.
Bölge adliye mahkemelerinin kurulmasından sonra iflasın kaldırılması
kararlarına karşı istinaf yoluna gidilebilecektir. İstinaf yoluna başvurma süresi,
iflasın kaldırılması kararının tebliğinden itibaren 10 gündür. Bölge adliye
145
mahkemesinin iflasın kaldırılmasına ilişkin bu kararı da temyiz edilebilir. Temyiz
süresi kararın tebliğinden itibaren 10 gündür.
İflasın kaldırılması kararı, iflas kararının ilanı usulüne göre yapılır. İflasın
kaldırıldığı hakkındaki bildirimi alan Ticaret sicil memuru, iflası gösteren kaydı,
ticaret sicilinden re’sen siler.
İflasın kaldırılmasıyla müflis, iflasın açılması ile kaybetmiş olduğu tasarruf
yetkisini yeniden kazanır. İflasın açılmasından sonra müflisin yapmış olduğu tasarruf
işlemleri hükümsüzdür. Ancak iflasın kaldırılmasından sonra bu hükümsüz sayılan
tasarruf işlemlerinin iptali istenemez; bunlar yeniden canlanarak geriye etkili olarak
hukuki sonuç doğurur.
İflas kararının kesinleşmesi ile düşmüş olan takipler iflasın kaldırılmasıyla
tekrar canlanmazlar. Çünkü, ilk olarak, m.193 hükmünde, iflasın kaldırılması üzerine
düşen takiplerin tekrar canlanacağına ilişkin bir kural öngörülmediği gibi, iflasın
kaldırılmasıyla ilgili 182. maddede de böyle bir durum söz konusu değildir.
İflasın kaldırılması ile birlikte müflis yeniden tasarruf ehliyetine
kavuşacağından iflasın kaldırılması ile birlikte eski müflis, iflasın açılması ile
kaybetmiş olduğu dava takip yetkisine tekrar kavuşmaktadır. Böylece, eski müflis,
iflasın kaldırılması ile birlikte iflastan önce derdest olan ve taraf bulunduğu hukuk
davalarına devam edebilir veya bu davalara eski müflise karşı devam edilir. İflasta
istihkak davası ancak iflasın açıldığı ve devam etmekte olduğu sırada söz konusu
olur. İflasın kaldırılması halinde iflas hali son bulduğundan, İcra Mahkemesinde
açılmış bulunan istihkak davası konusuz kalır.
İflas idaresinin iflasın kaldırılması ile görevinin son bulması üzerine iflas
idaresinin tasfiye sürecinde yapmış olduğu işlemler, görmekte olduğu davalar ve sıra
cetveli nedeniyle kabul ettiği iddialar artık müflisi bağlamaz. Ancak iflas idaresi
tarafından masaya giren mallar hakkında yapılan ve tamamen tekemmül etmiş olan
hukuki muameleler mesela iflasın kaldırılmasına kadar yapılmış olan temlikler
geçerli olmaya devam ederler ve iflasın kaldırılması ile hükümden düşmezler.
İflasın kaldırılması kararı, zamanaşımının kesilmesi nedenlerini iptal etmiş
olmadığından, iflasın kaldırılmasına ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren
zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. İflasın kaldırılması kararının kesinleşmesinden
146
sonra, alacaklı, borçluya (eski müflise) karşı, müeccel olan alacağının iflasın açılması
ile muaccel hale geldiğini ileri süremez; alacağını normal vadesinde isteyebilir.
Yabancı para alacağın da ise, iflas takibinde ülke parasına çevrilmesi bir yenileme
olmadığından, iflasın kaldırılması halinde, alacak tekrar yabancı para alacağına
dönüşecektir. İflasın kaldırılması ile birlikte, iflasın kaldırılması kararı geriye etkili
olacağından, ticari alacaklar için ticari olmayan işlerdeki faiz (reeskont) oranının
uygulanması da kalkar; iflas yokmuş gibi iflasın açılmasından sonraki dönem için de
ticari alacaklar için avans faiz oranına göre faiz istenebilir.
İflasın kaldırılmasından sonra, iflas ile son bulmayıp aynen ifasına karar
verilen sözleşmeler, kaldıkları yerden devam edeceklerdir. Ancak aynen ifanın reddi
halinde, İflas idaresinin, iflas kaldırılıncaya kadar tasfiye için verdiği kararlar ve
yaptığı işlemler, iflasın kaldırılmasından sonra da geçerli olduğundan, aynen ifanın
reddi kararı etkisini iflasın kaldırılmasından sonra da devam ettirir. Yani, iflas
idaresi, iflasın kaldırılmasına kadar geçen süre içinde aynen ifanın reddine karar
vermiş ve bu karar karşı tarafa ulaşmışsa, iflasın kaldırılmasından sonra da taraflar,
sözleşmenin aynen ifa edilmesini isteyemezler.
İflasın kaldırılmasından sonra sermaye şirketlerinin infisah etmemesi, iflastan
önceki duruma geri dönmesi gerekir. Şahıs şirketlerinde ise durum farklıdır. Her ne
kadar iflasın kaldırılmasının şirketin infisahını önlemesi gerektiğini savunsak da
TTK’ nun 185. maddesinin açık hükmü karşısında bu görüş yetersiz kalmaktadır. Bu
nedenle, şirketin infisah ettiği kabul edilse bile en azından şirketin sadece ortaklar
tarafından devamının sağlanabilmesi gerekir.
İflasın kaldırılmasının kamu hukuku bakımından sonuçlarına gelince, İflasın
kaldırılması ile müflisin, müflislik sıfatının sona erdiğini ve iflasın bütün sonuçları
ile ortadan kalktığını kabul ettikten sonra hala iflas ile yasaklanan kamu haklarının
iadesi için itibarın iadesinin istenmesinin şart koşulması bir çelişki olduğu
düşüncesindeyiz. Taksiratlı ve hileli iflas halinde iflasın kaldırılmasının
cezalandırmaya engel olup olamayacağı konusunda ise; İflas kararının sonradan m.
182 uyarınca kaldırılmış olması iflasın evvelce kanununa uygun bir şekilde açılmış
olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği için iflas sebebiyle bir cezalandırma gerekiyorsa,
iflasın kaldırılmasından sonra bu gereğin artık düştüğü yolunda sonuç çıkarılamaz.
Ancak Ceza Kanunumuza da İsviçre düzenlemesinde olduğu gibi iflasın kaldırılması
147
halinde ceza tatbikinden sarfınazar edilebilmeyi mümkün kılan bir düzenlemenin
konulması uygun olur. Taksirli ve hileli iflas halinde itibarın iadesinin istenmesinin
gerekip gerekmediği konusunda ise, doktrinde hakim görüş iflasın kaldırılmış
olmasının, iflasın açılmamış sayılmasını gerektirmemesi sebebiyle iflasın
kapatılmasında olduğu gibi, iflasın kaldırılması halinde de müflisin itibarın yerine
getirilmesini mahkemeden istemesi gerektiğidir. Ancak bu görüş ceza kanunun
değişmeden önceki hali içindir. Yeni ceza kanunumuza göre artık cezanın infazının
bitmesi ile hak yoksunlukları kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Bu nedenle hak
yoksunluklarına yeniden kavuşabilmek için itibarın iadesine lüzum yoktur. Ceza
kanununun yeniden düzenlenmesi ile icra ve iflas kanunun arasında bir koordinasyon
bozukluğu oluşmuştur. Bunun yasal düzenlemelerle giderilmesi gereklidir.
148
KAYNAKÇA􀃌
Altay, Sümer :Türk İflas Hukuku, C. I, İstanbul, 2004 ( I ).
Altay, Sümer :Türk İflas Hukuku, C. II, İstanbul 2004 ( II ).
Altay, Sümer :Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, C.
2, İstanbul 2005 (Konkordato).
Amonn, Kurt /
Dominik, Gasser :Grundriss des Schuldbetreibungs und
Konkursrecht, Bern 1997.
Ansay, Sabri, Şakir :Hukuk İcra ve İflas Usulleri, Ankara 1954
(1954).
Ansay, Sabri, Şakir :Hukuk İcra ve İflas Usulleri, B.5, Ankara 1960
(1960).
Ansay, Sabri, Şakir :“Konkordato”, AD., 1940/3, s.158-178
(Konkordato).
Arar, Kemal :İcra ve İflas Hükümleri, C. 2, İflas, Ankara
1945.
Aslan, Kudret :Davadan Feragat, Ankara 1999,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
􀃌 Kaynakçada kısaltma verilmeyen eserler, yazarın soyadı ile anılmıştır. Aynı yazarın birden fazla
eserine yollama yapılması halinde, yapılan kısaltma ayrıca belirtilmiştir.
149
Aslan, Kudret :Hacizde İstihkak Davası, Ankara 2005
(İstihkak).
Arslan, Ramazan :Medeni Usul Hukukunda Yargılamanın
Yenilenmesi, Ankara 1977 (Yenileme).
Arslanlı, Halil :Anonim Şirketler, IV-V, İstanbul 1960 (Şirket)
Arslanlı, Halil :Kollektif ve Komandit Şirketler, İstanbul 1960
Atalay, Oğuz :Anonim Ortaklıkların İflası, İzmir 1996
(Anonim).
Atalay, Oğuz :Borca Batıklık ve İflasın Ertelenmesi, İzmir
2006 (Erteleme).
Atalay, Oğuz :Konkordato Hukukunda Değişiklikler,
20.12.2003 tarihinde Abant’ta düzenlenen İcra
ve İflas Konusunda Yeni Düzenlemeler Konulu
Konferans,www.tbb.org.tr/türkçe/konferans/aba
nt/konkordato (Abant).
Ayiter, Nuşin :Mamelek Kavramı Üzerinde İnceleme, Ankara
1968.
Barlas, Nami :Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü
ve Bu Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel
Sonuçlar, İstanbul 1992.
Başözen, Ahmet :Müflisin Tasarruf Yetkisi, Ankara 2005.
Baygın, Cem :Yabancı Para Üzerinden Borçlanmalar ve
Hukuki Sonuçları, İstanbul 1997.
150
Belgesay, Mustafa, Reşit :İcra ve İflas Kanunu Şerhi, İstanbul 1950.
Berkin, Necmeddin :İflas Hukuku, İstanbul 1970 ( İflas ).
Berkin, Necmeddin :“İflasın Müflisin Mal ve Alacaklarına Tesiri”,
İHFM, C.17, 1951/3-4, s.711-730 (Tesir).
Berkin, Necmeddin :“Konkordato Akti ve Konkordatonun Hukuki
Mahiyeti”, İBD. 1949/4 s.193-213, ( Mahiyet ).
Berkin, Necmeddin :“Konkordatonun Hükümleri”, İBD., 1949/11,
s.641-669 (Hüküm).
Berkin, Necmettin :Medeni Usul Hukuku Esasları, İstanbul 1969.
Blumenstein, Ernst :Handbuch des Schuldbetreibungsrechts, Bern
1911.
Brand Erst :“Widerruf des Konkurses und der
Konkrsamtlichen Lıquıdation einer
Ausgeschlagenen Verlassenschaft”, SJK 995.
Budak, Cem, Ali :Medeni Usul Hukukunda Üçüncü Kişilerin
Haklarının Korunması, İstanbul 2000.
Buruloğlu, Enver / Reyna, Yuda :Konkordato Hukuku ve Tatbikatı, İstanbul
1968.
Buz, Vedat :Medeni Hukukta Yenilik Doğuran Haklar,
Ankara 2005.
Çolak, Haluk :İcra ve iflas Suçları ve Yargılama Usulü, 2005.
Deliduman, Seyithan :İflas Tasfiyesinde Alacaklılar Toplanması,
Ankara 2002.
151
Deliduman, Seyithan :“Malvarlığının Terki Suretiyle Konkordato”,
İBD, C.78, S. 2004/3, s. 1035-1050.
Deynekli, Adnan :İflasın Vergi Alacağının Tahsiline Etkisi,
Ankara1998 (Vergi ).
Deynekli, Adnan / Kısa, Sedat :Sıra Cetveli, Ankara 2005 ( Deynekli/Kısa ).
Domaniç, Hayri :Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İstanbul 1988, C.I.
Erdönmez, Güray :İflasta Alacaklılar Toplanmasının Yetkileri,
İstanbul 2005.
Erem, Faruk :Dolandırıcılık, Ankara 1956.
Erem, Faruk :Türk Ceza Hukuku, C. I, Genel Hükümler,
Ankara 1984.
Eren, Fikret :Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul
2003.
Eriş, Gönen :Uygulamalı İflas Ve Konkordato Hukuku,
Ankara 1991.
Favre, Antoine :Schuldbetreibungs und Konkursrecht
(Übersetz.; Steiner, Eric), Freiburg 1956.
Feyzioğlu, N. Feyzi :Akdin Muhtelif Nevileri, Özel Borç İlişkileri,
İkinci Kısım, C.I, İstanbul 1980.
Frıtzsche, Hans / Walder-Bohner,
Hans Ulrich :Schuldbetribung und Konkurs nach
Schweizerischem Recht, Zürich, Band II/1993.
Görgün, Şanal :İflasta İstihkak Davası, Ankara 1977 (İstihkak).
152
Güner, Abdullah :“Konkordato”, AD., 1952/2, s.273-310.
Gürdoğan, Burhan :İflas Hukuku Dersleri, İflas-Konkordato-İptal
Davaları, Ankara 1966 (İflas).
Gürdoğan, Burhan :“Kolektif Şirketlerin ve Ortakların İflası”,
AÜHFD C.17 1960, S. 1-4, s. 389-401
(Ortaklık).
Hellman, F :Lehrbuch des deutschen Konkursrechts, Berlin
1907.
Henze, E :Der Konkurs der Aktiengesellscahft nach
schwiezerischem Recht (Diss), Bern, 1923.
İsmigüzel, Adnan :İflasta Tasfiye Sempozyumu, Ankara 1984.
Jaeger Carl / Walder, Hans /
Kull, Thomas / Kottmann, Martin :Bundesgesetz über Schuldbetreibung und
Konkurs, Band II At.159-292, Zürich 1997/1999
(Jaeger/Walder/Kull/Kottmann).
Jaeger, Carl :Das Bundesgesetz betreffend Schuldbetreibung
und Konkurs, I. Band, Zürich 1911.
Karahasan, Mustafa Reşit :Türk Borçlar Kanunu, C.III, 1.B., İstanbul
1992.
Karayalçın, Yaşar :Şahıs Şirketleri, Ankara 1955
Kohler, Josef :Leitfaden des deutschen Konkursrecht,
Stuttgart 1903
153
Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan
/Yılmaz, Ejder :İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2003
( İcra ve iflas ).
Kuru, Baki / Arslan, Ramazan
/ Yılmaz, Ejder :Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara
2002 ( Usul )
Kuru, Baki :İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004
(El kitabı).
Kuru, Baki :İcra ve İflas Hukuku, C.III. İstanbul 1993 (III).
Kuru, Baki :İcra ve İflas Hukuku, C.IV. İstanbul 1997 (IV).
Kuru, Baki :İflas Hukukunda Yapılan Başlıca Değişiklikler,
Kambiyo Senetlerine Mahsus Takip Yolları ve
Ticaretini terk eden Tacirlerin Tabi Bulunduğu
Hükümler. İcra İflas kanunun Değişiklik
Tasarısı Hakkında Seminer, Ankara 1963
(Seminer).
Kuru, Baki :İflas ve Konkordato Hukuku, Ankara 1971
(Konkordato).
Kuru, Baki :Nizasız Kaza, Ankara 1961 (Nizasız).
Kuru, Baki :Şahıs Şirketleri ve Ortaklarının İflası, Ankara
1963 ( Şahıs ).
Muşul, Timuçin :İflas Suçları, Taksiratlı ve Hileli İflas Suçları
ile Diğer İflas Suçları; İstanbul 1998.
Olgaç, Senai :İcra-İflas, C. 2, Ankara 1978.
154
Öğütçü, Tahir / Çitoğlu, Ali :Uygulamalı İcra ve İflas Kanunu, C. 2., Ankara
1977
Öktemer, Semih :“İcra ve Kanunun Yeni Hükümleri Hakkında
Düşünceler”, ABD, 1985/3 .
Önen, Ergun :“İflastan Sonra Konkordato”, Batıder 1976,
C.VIII, s.77-111 (Konkordato)
Önen, Ergun :İnşai Dava, Ankara 1981 (İnşai ).
Özekes, Muhammet :Medeni Usul Hukukunda Hukuki Dinlenilme
Hakkı, Ankara 2003 (Dinlenilme).
Özekes, Muhammet :“İflasın Ertelenmesi”, Medeni Usul Hukuku ve
İcra İflas Hukukçuları Toplantısı, Eskişehir
2004.
Özmumcu, Seda :İflasın Açılmasının Borçlar Hukuku
Sözleşmeleri Üzerine Etkisi, İstanbul 1994,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi
Öztek, Selçuk :İflas Hukukunda Sıra Cetveli Prosedürü ve Sıra
Cetveline Karşı Müracaat
Yolları,Yayımlanmamış Doçentlik Tezi ( Sıra
Cetveli).
Öztek, Selçuk :“İflasın Ertelenmesi”, Türkiye Bankalar Birliği
Dergisi, Haziran/2005, S. 53
Pekcanıtez, Hakan/ Atalay, Oğuz
/ Özkan, Sungurtekin, Meral
/ Özekes, Muhammet :İcra ve İflas Hukuku, B.2, Ankara 2005.
155
Pekcanıtez, Hakan :Anonim Ortaklıkların İflası, Ankara
1991(Anonim).
Pekcanıtez, Hakan :“İflasın Kaldırılması I”, AD., 1982/4 s. 731-745
( I ).
Pekcanıtez, Hakan :“İflasın Kaldırılması II”, AD., 1982/5, s.926-
937 ( II ).
Pekcanıtez, Hakan :Yabancı Para Alacaklarının Tahsili, Ankara
1998 (Yabancı)
Poroy, Reha / Tekinalp, Ünal
/ Çamoğlu, Ersin. :Ortaklıklar Hukuku, C.II, İstanbul 1976.
Postacıoğlu, İlhan, E :Konkordato, İstanbul 1965 (Konkordato).
Postacıoğlu, İlhan, E :Medeni Usul Hukuku Dersleri, İstanbul 1975
(Usul).
Postacıoğlu, İlhan :İflas Hukuku İlkeleri C. I, İstanbul 1978 ( I ).
Sengir, Turgut :“İflasın Kaldırılması”, Batıder 1968/IV/3, s.
534-537.
Sirmen, Lale :Türk Özel Hukukunda Şart, Ankara 1992.
Solenthaler, Walter :Der Widerruf des Konkurses, Lachen 1958.
Tandoğan, Haluk :Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. I,
Ankara 1990
156
Tanrıver, Süha
/ Deynekli, Adnan :Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996
(Tanrıver/Deynekli).
Tanrıver, Süha :Konkordato Komiseri, Ankara 1993 (Komiser).
Tanrıver, Süha :“Konkordatonun Tasdiki Şartı Olarak
Dürüstlük Koşulu”, Banka ve Ticaret Dergisi, S.
1994/4, s. 65-73.
Tanrıver, Süha :“4949 Sayılı İcra ve İflas Kanunun’da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Adi
Konkordato İle İlgili Hükümlerde Getirmiş
Olduğu Değişikliklerin Tespiti ve
Değerlendirilmesi”, Türkiye Barolar Birliği
Dergisi, S. 2004/51, s.67-80 ( Değişiklik).
Taşpınar, Sema :İsviçre Federal İcra ve İflas Kanunu’nda
Yapılan Değişikliklere Genel Bir Bakış, Baki
Kuru Armağanı, Ankara 2004, s.599-671.
Tekinay, S. Sulhi/ Akman, Sermet
/ Burcuoğlu, Haluk / Altop, Atilla :Borçlar Hukuku, İstanbul 1988.
Tercan, Erdal :İflasın Sözleşmelere Etkisi, Ankara 1996
(Sözleşme ).
Tercan, Erdal/Tercan, Süheyla :İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2005
(Tercan/Tercan).
Turanboy, K. Nuri :İbra Sözleşmesi, Ankara 1998.
Ulukapı, Ömer :Konkordatonun Feshi, Konya 1998.
157
Uyar, Talih :Gerekçeli-Notlu İcra ve İflas Kanunu; C. IV.;
İzmir 1997 ( IV ).
Uyar, Talih :“Hacizden Doğan İstihkak İddiaları”, İBD
1985/7-9, s.560-594.
Uyar, Talih :İcra Hukukunda İstihkak Davaları, İzmir 1994.
Uyar, Talih :“Taksiratlı ve Hileli İflas Suçu”, AD., 1976, Y.
67, S.1-4, s.146-153.
Ülkü, M. Muhammet :5237 sayılı TCK 154 – 156 ve 160 – 166.
Maddelerinde Yer Alan Malvarlığına Karşı
Diğer Suçlar, s. 16, www.cezabb.
adalet.gov.tr/makale1-2.htm.
Üstündağ, Saim
/ Alangoya, Yavuz :Son Değişikliklere Göre Açıklamalı İcra ve
İflas Kanunu, İstanbul 1993.
Üstündağ, Saim :İflas Hukuku Dersleri, İstanbul 2002.
v. Overbeck, Alfred :Schuldbetreibung und Konkurs nach
Schweizerischem Recht, Zürich 1940.
von Tuhr, Andreas :Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, C. 1,2
(Çev.: Cevat Edege), Ankara 1983.
Yıldırım, M. Kamil :Hileli İflas Suçları, İstanbul 2000 ( Hileli ).
Yıldırım, Nevhis, Deren :“İflasın Hukuki Mahiyeti”, İHFM C.LIV 1994,
s.31-346.
Yılmaz, Ejder :Hukuk Sözlüğü, Ankara 2002.
158
Yılmaz, Ejder :İflas İdaresi, Ankara 1976 (İdare ).
Yılmaz, Ejder :“İflasın Kamu Hukuku Bakımından Sonuçları
ve Müflisin Saygınlığını Yeniden
Kazanabilmesi”, TNBHD, 1976, S.9-10, s.53-
56, s.73-76)
Yılmaz, Ejder :İstinaf, Ankara 2005, Türkiye Barolar
Birliğinin düzenlediği “İstinaf Mahkemeleri”
konulu Uluslararası Toplantı, Türkiye Barolar
Birliği Yayınları, Ankara 2003 (İstinaf ).
159

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TMK m.724'e mesnetle malzeme sahibinin temliken tescil talebinin kabul edilebilmesi için

önalım bedelinin depo edilmesi yargıtay kararı

Bir Taraf Lehine Usuli Kazanılmış Hak Doğmadıkça Hakimin Verdiği Ara Karardan Rücu Edebileceği