HARÇ İSTİSNASI
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL
KURULU
BAŞKANLIĞI
Esas Karar
2010/12-443 2010/471
06.10.2010
·
HARÇ
İSTİSNASI
·
HARÇLAR
KANUNU m.123
ÖZET: Yasa koyucu, finansman sıkıntısı çeken bankalar, yurtdışı kredi kuruluştan
ve uluslararası kurumların, müşterilerine kullandırmak amacıyla sendikasyon
kredisi gibi büyük miktarlı kredilere kendi portföylerinde yer vererek yurt içi
veya yurt dışı kredi kuruluşlarından finansman desteği alabilmelerini
kolaylaştırmak ve kredi maliyetlerini azaltmak amacıyla bu nitelikteki
kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödemelerine ilişkin
işlemlerden harç alınmayacağını öngörmüştür.
Taraflar arasındaki
"şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 1. İcra
Hukuk Mahkemesi'nce şikayetin kabulüne dair verilen 17.04.2009 gün ve 2009/568
E. - 469 K. sayılı kararın incelenmesi karşı taraf vekili tarafından
istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesi'nin 18.06.2009 gün ve 2009/11441
E. - 2009/13314 K. sayılı ilamı ile onanmış; karşı taraf vekilinin karar
düzeltme istemi üzerine,
Yargıtay 12. Hukuk
Dairesi'nin 19.01.2010 gün ve 2009/19947 E. - 1864 K. sayılı ilamı ile;
(...06.06.2008 tarihinde
yürürlüğe giren 04.06.2008 tarih ve 5766 sayılı Kanunun 11/ç maddesiyle,
Harçlar Kanunu'nun 123/son maddesi yeniden düzenlenmiş ve son fıkrada yer alan
“harca tabi tutulmaz” ibaresi, “bu kanunda yazılı harçlardan müstesnadır”
şeklinde değiştirilmiştir. Bu durumda bankalar, yurtdışı kredi kuruluşları ve
uluslar arası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların
teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin olarak icra dairelerinde yapılacak
işlemler, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nda yazılı harçlardan ve aynı kanunda yer
alması nedeni ile başvuru harcı, peşin harç ve vekalet harcından müstesnadır.
Bu hükmün uygulanabilmesi belirtildiği gibi kullandırılacak kredilerin temini
ve bunların teminatları İle geri ödenmelerine ilişkin bir takibin veya icra
işleminin olması gerekir.
Somut olayımızda;
Takipte alacaklı gözüken Asya Katılım Bankası A.Ş. takibini borçlular
tarafından düzenlenen kambiyo senedine dayanarak başlatmış olup, yukarıda
belirtilen yasa maddesi koşullarında başlatılmış takip bulunmamaktadır. Bu
nedenle 492 sayılı kanunun değişik 123/son maddesindeki istisnadan
faydalanamaz. Bu nedenle istemin reddi gerekir. Mahkeme kararının bu nedenle
bozulması gerekir iken onandığı anlaşılmakla davalı Konya Defterdarlığının
karar düzeltme talebinin kabulü gerekmiştir...) gerekçesiyle karar düzeltme
talebinin kabulü ite karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden
yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Karşı taraf
vekili
Hukuk Genel Kurulu
Kararı
Hukuk Genel Kurulu'nca
incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Dava, icra
memurunun işlemini şikayete ilişkindir.
Şikayetçi/Banka vekili;
dava dışı borçludan kredi borcunun tahsili için başlatılan icra takip
dosyasında, alacaklı bankadan harç alınmasına ilişkin memur işleminin iptaline
ve alınan başvurma harcı ile peşin harcın iadesine karar verilmesini
istemiştir.
Karşı taraf/Hazine
vekili; şikayetin reddini dilemiştir.
Yerel mahkemece;
06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5766 sayılı Kanunun 11/ç maddesiyle,
Harçlar Kanunu'nun 123/son maddesinin yeniden düzenlendiği, anılan son fıkrada,
bankaların kredi alacaklarının tahsili yönünden yaptığı takiplerde “bu kanunda
yazılı harçlardan müstesnadır” şeklinde değişiklik yapıldığı, bu nedenle
şikayetçi bankanın takip harcından muaf olduğu gerekçesiyle şikayetin kabulüne,
karar verilmiş, kararın incelenmesi karşı taraf vekili tarafından istenilmesi
üzerine Özel Dairece, hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Karşı taraf vekilinin
karar düzeltme istemi üzerine, Özel Dairece; yukarıda belirtilen gerekçelerle
karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemenin, önceki
gerekçelerle verdiği direnme kararı, Karşı taraf/Hazine vekili tarafından
temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk
Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikayetçi bankanın, 492 sayılı Kanunun değişik
123/son maddesindeki istisnadan faydalanıp faydalanamayacağı, dolayısıyla
başvuru harcı ve peşin harçtan müstesna olup olmadığı noktasında
toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın niteliği
gözetilerek, öncelikle “harç” kavramı ile ilgili su açıklama ve saptamaların
yapılmasında yarar bulunmaktadır:
Kamu hizmetlerinin
kurulması ve yürütülmesi için gerekil olan mali kaynağın sağlanması amacıyla
devletin egemenlik gücüne dayanarak koyduğu mali yükümlerden kaynaklanan
alacakları genel olarak kamu alacakları olarak nitelendirilmektedir.
Devletin kamu alacağını
oluşturan gelir kaynaklarından birini ise kamu hizmetlerinden yararlananların
ödedikleri harçlar coşturmaktadır.
Harç; bazı kamu
hizmetlerinden yararlanan ve hatta kanun hükmü ile yararlanmak zorunda
bırakılan özel ve tüzel kişilerin, özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu
kuruluşlarının hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında, belli bir ölçüde bu
hizmetlerin maliyetine katılmaları amacıyla konulan ve zor unsuruna dayanan
mali yükümlülüklerdir (Pınar, Burak: Yargı ve İcra Harçları, Ankara 2009, s.
1-3).
Diğer bir deyişle harç,
adlı ve idari hizmetlerde ve bu hizmetin gerektirdiği masraftan karşılamak
mülahazasıyla gerçek ve tüzel kişilerden hazinece alınan bir paradır. Yapılan
işler ve görülen hizmet amme hizmetinden ziyade, kişilerin şahsine ve
menfaatine ilişkindir (YİBK. 23.12.1976 gün ve 1976/11-7 E. - 6 K.).
Anayasa Mahkemesi de
harcı, verginin özel ve ayrıksı bir türü olarak tanımlamıştır (17.12.1968 gün
ve 1968/12 E. - 65 K.; 24.10.1974 gün ve 1974/31 E.- 43 K.; 14.01.2010 gün ve
2009/27 E. - 2010/9 K. sayılı kararlan ve aynı mahiyette Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu'nun 12.05.1982 gün ve 1982/5-341 E, - 493 K. sayılı ilamı).
Harçlar konusunda genel
düzenleme içeren, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun gerekçesinde harcın tanımı
“fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kurumları ve hizmetlerinden
yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir” biçiminde yapılmıştır. Bu
harç tanımı Anayasa Mahkemesi'nin 31.03.1987 gün ve 1986/20 E,-1987/9 K.;
14.02.1991 gün ve 1990/18 E. - 1991/4 K.; 28.09.1995 gün ve 1995/24 E, - 52 K.;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 12.05.1982 gün ve 1982/5-341 E. - 493 K. sayılı
kararlarında da benimsenmiştir).
Buna göre, bir hizmetin
harç konusu olabilmesi için; kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları,
kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin
özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir (YİBK. 7.12.1964 gün ve 1964/3 E. - 5
K.; Anayasa Mahkemesi'nin 31.03.1967 gün ve 1986/20 E. - 1987/9 K. sayılı kararları).
Bir kamu hizmetinden
dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla
ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de, kanunda yer almasına
bağlıdır.
Nitekim 1982
Anayasası'nın 73/3. maddesinde; “Vergi, resim, harç ve benzeri mali
yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” hükmünü
içermektedir.
Bu Anayasa kuralının,
vergi, resim ve harç gibi parasal yükümlülüklerin veya bunlardan bağışıklığın,
kapsam ve içeriğinin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ve açıkça
gösterilmesi amacına yönelik bulunduğu açıktır. O halde, harca ilişkin bir yasa
hükmünün yorumu ve uygulanmasında, bu ilke ve amacın gözden uzak tutulmaması
gerekir. Aksi halde, kişi ve kurumların yasal dayanağı olmayan bir yükümlülük
altına sokulmaları veya Devletin önemli bir gelir kaynağından yoksun
bırakılması gibi, Yasa Koyucunun amacına aykırı ve sakıncalı sonuçların
doğmasına yol açılmış olur (HGK.’nun 12.05.1982 gün ve 1982/5-341 E. - 493 K.
sayılı ilamı).
Bu kanunilik ilkesine paralel
olarak, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 1. maddesinde, bu kanuna göre alınacak
harçlar arasında, diğer harçlar yanında yargı harçları da, bulunmaktadır.
Aynı Kanunun
2.maddesinde ise, yargı işlemlerinden bu Kanuna bağlı (1) sayılı tarifede
yazılı olanların, yargı harçlarına tabi olduğu vurgulanmıştır.
Bu arada yargı harcı,
devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların
katkısıdır (YİBK. 16.11.1983 gün ve 1983/5 E.- 6 K.).
Harçlar hakkındaki bu
genel açıklamalardan sonra konumuzu teşkil eden icra harçlarına gelince;
öğretide genel olarak Devletin, İcra hukukundaki faaliyetine karşılık aldığı
paraya icra harcı denmektedir (Prof. Dr. Baki Kuru - İcra ve İflas Hukuk -
Üçüncü Baskı - 1988-Cilt, Sayfa 107-108).
İcra ve iflas harçları 492
sayılı Harçlar Kanunu'nun birinci kısmında, yargı harçları bölümünde, 2-37.
maddelerde düzenlenmiştir. Harçlar Kanunundaki İcra ve İflas harçlarına
girmeden önce İcra ve İflas Kanunu'nun harçlarla ilgili hükümlerine göz atmakta
fayda bulunmaktadır.
2004 sayılı İcra ve
İflas Kanunu'nun 15.maddesinin birinci fıkrası; “İcra ve İflas harçlarını kanun
tayin eder. Kanunda hilafı yazılı değilse, bütün harç ve masraflar borçluya ait
olup neticede ayrıca hüküm ve takibe hacet kalmaksızın tahsil olunur.” hükmünü
ihtiva etmekle; harçların mahiyetini, miktarını, ödeme zamanını ve şeklini
doğrudan doğruya diğer yasalara ve Özellikle Harçlar Kanununa bırakmıştır.
Yasa koyucu anılan madde
ile İcra ve İflas harçlarının çerçevesini tayin etmiş, kanunla alacaklının
ödemesi gerekenlerin alacaklıdan, (2548 sayılı Yasada olduğu gibi) diğer harç
ve masrafların sonuç olarak borçludan tahsil edilmesi gerektiğini hüküm altına
almıştır.
İcra harçları 492 sayılı
yasaya bağlı (1) sayılı tarifenin yargı harçları kısmının (B/l) bölümünde
düzenlenmiştir. Buna göre ilgilileri icra takibi sırasında ve takibin
niteliğine göre başvurma harcı, peşin harç, icra tahsil hara ve yerine getirme
harcı olmak üzere dört çeşit harç ödemek zorundadırlar.
492 sayılı Harçlar
Kanunu'nun “istisna ve muaflıklar” başlıklı 13. maddesinde harçtan müstesna
işlemler düzenlenmiş; 39. maddesinde ise; “Harçtan müstesna tutulan işlemler”
başlığı altında hangi işlemlerin harçtan istisna olduğu sıralanmış, son
fıkrasında ise; “Yukarıda yer alan istisnalara ilave olarak özel kanunlarda yer
alan muafiyet ve istisnalara ilişkin hükümler saklıdır.” düzenlemesi
getirilmiştir. Aynı Kanununun onuncu kısmında “kısımlar arası müşterek
hükümler” üst başlığı altında birinci bölüm olarak “genel muaflıklar ve
istisnalar” başlığı; bu başlığın altında ise, “özel kanunlardaki hükümler” alt
başlığını taşıyan ve konumuzu ilgilendiren 123.maddesi gelmektedir.
492 sayılı Harçlar
Kanunu'nun, 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren 04.06.2008 gün ve 5766 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun'un 11. maddesinin (ç) bendi ile değişik özel
kanunlardaki hükümler kenar başlıklı 123. maddesinde aynen;
“Özel kanunlarla harçtan
muaf tutulan kistlerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmaz. Ancak, İş
Kanununa tabi işçilerin ve çırakların iş mahkemelerindeki dava ve bu
mahkemelerden almış oldukları ilamların takiplerinde harçtan muafiyet
gündelikleri veya aylık ücretleri 16 yaşını doldurmuş işçiler için belirlenen
asgari ücreti geçmeyen işçiler ve çıraklar hakkında uygulanır.
(Değişik fıkra:
25.12.2003 - 5035 S.K./31. md.) Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin
kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nev'i değişiklikleri
nedeniyle yapılacak işlemler ile (Ek ibare: 28.03.2007-5615 S.K./15.mad) Esnaf
ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri (Bu kooperatifler ile Kredi
Garanti Fonu İşletme ve Araştırma Anonim Şirketi tarafından bankalardan
kullandırılacak krediler için verilecek kefaletler dahil) bankalar, yurt dışı
kredi kuruluştan ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini
ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemler bu Kanunda
yazılı harçlardan müstesnadır.”
Hükmüne yer verilmiş;
son cümlede daha önce yer alan “işlemler harca tabi tutulmaz” ibaresi “işlemler
bu Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır” ibaresi olarak değiştirilmiştir.
Madde metninin de
anlaşıldığı üzere harçtan istisna tutulan işlemler fıkrada belirtilen
kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri
ödemelerine ilişkin işlemlerdir. Yasa koyucu, finansman sıkıntısı çeken
bankalar, yurtdışı kredi kuruluştan ve uluslararası kurumların, müşterilerine
kullandırmak amacıyla sendikasyon kredisi gibi büyük miktarlı kredilere kendi
portföylerinde yer vererek yurt içi veya yurt dışı kredi kuruluşlarından
finansman desteği alabilmelerini kolaylaştırmak ve kredi maliyetlerini azaltmak
amacıyla bu nitelikteki kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri
ödemelerine ilişkin işlemlerden harç alınmayacağını öngörmüştür.
Yasa koyucu anılan
maddede; bankalar, yut dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca
kullandırılmak üzere temin edilen kredilere ait bazı işlemlerden harç
alınmayacağını belirttiğine göre; bankaların, kendi öz kaynaklarından veya
diğer kredi kurumlarından temin ettikleri kredileri, genel kredi sözleşmesiyle
gerçek veya tüzel kişilere teminatlı veya teminatsız olarak kullandırmaları
halinde 492 sayılı Kanunun değişik 123/son maddesindeki istisnadan
faydalanmalırı olanaklı değildir.
Nitekim aynı ilkeler
Anayasa Mahkemesi'nin 14.01.2010 tarih ve 2008/81 E. - 2010/8 K. sayılı
kararında da benimsenmiştir.
Somut olayda, harcın
konusunu oluşturan işlem, şikayetçi bankanın genel kredi sözleşmesi uyarınca
müşterilerine kullandırdığı kredinin zamanında ödenmemesi nedeniyle yapılan
icra takibinden kaynaklanmaktadır.
Anılan icra takibi
nedeniyle icra memuru tarafından şikayetçi/alacaklı bankadan başvurma harcı ile
peşin harç alınmıştır. Şikayetçi/alacaklı banka, bu harçların iadesi için icra
memurluğuna başvurmuş, ancak istemin reddine karar verilmesi üzerine eldeki
şikayet başvurusunu yapmıştır.
Yukarıda belirtildiği
üzere bankaların, Harçlar Kanunu'nun 123/son fıkrasında yer alan yargı
harçlarından istisna tutulma keyfiyeti dar tutulmuş olup, bu kapsama bankaların
genel kredi sözleşmeleri ile müşterilerine kullandırdıkları kredilerin
ödenmemesi nedeniyle açtıkları dava ve icra takiplerinde ödenmesi gereken yargı
harçlarının girmediği belirgindir.
O halde icra memurunun,
harcın tahsiline ilişkin işleminde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı
ortadadır.
Yukarıda belirtilen
maddi ve yasal olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru
görülmemiştir.
Bu nedenle direnme
kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Karşı taraf
vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen
değişik gerekçe ve nedenlerle HUMK.’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 06.10.2010 gününde,
oyçokluğu ile karar verildi.
İzmir Avukat
YanıtlaSil