KAMULAŞTIRMA VE KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVASI YARGI KARARLARI


1.

T.C.YARGITAY

18. Hukuk Dairesi

E:2011/6292K:2011/11157T:02.11.2011 

Kamulaştırma Bedelinin Tespiti


Özet: Arazinin değeri dava tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelire göre belirlenir. Kamulaştırılan tarım arazisi niteliğindeki yerin gelir metoduna göre değerinin saptanmasında varsayımlı kullanma biçimleri dikkate alınmayacağı gibi, gelir getirmesi beklenmeyen nadasa bırakma olgusu da dikkate alınmaz.
2942 s. Yasa m. 11
Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasası'nın 4650 sayılı Yasa'yla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak;Kamulaştırma Yasası'nın 11. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi gereğince arazinin değeri, değerlendirme yani dava tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelire göre belirlenir. Ayrıca değere etkisi olan tüm unsurlar anılan maddenin dördüncü fıkrası uyarınca değerlendirilerek taşınmazın kamulaştırma bedeli hesaplanır. Kamulaştırılan tarım arazisi niteliğindeki yerin yukarıda açıklanan gelir metoduna göre bilimsel yolla değerinin saptanmasında varsayımlı kullanma biçimleri dikkate alınmayacağı gibi, gelir getirmesi beklenmeyen nadasa bırakma olgusu da hesaba katılmaz.Somut olayda bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda, arazi niteliğindeki dava konusu taşınmaza birinci yıl buğday ekilmesi, ikinci yıl nadasa bırakılması, üçüncü yıl da arpa ekilmesi suretiyle üç yılda iki ürün alınacağı görüşünden yola çıkılarak gelir getirmesi söz konusu olmayan nadasa bırakıldığı yılın da hesaba katılmasıyla taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespit edildiği anlaşıldığından mahkemece bu rapora dayanılarak hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

2.T.C.

YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2009/18079K:2010/3531T:08.03.2010 

Kamulaştırmasız Elatma  Elatmanın Önlenmesi

Özet:İdarenin elattığı taşınmazı kamu hizmeti için her aşamada kamulaştırma yetkisi bulunduğundan, elatmanın önlenmesi ve yıkım kararı verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.


2942 s. Yasa m. 10,11
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız elatmanın önlenmesi ve kal davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, kamulaştırmasız elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir. Dava konusu taşınmaza davalı idarenin kamulaştırmasız elattığı mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporu ve tekmil dosya mün-derecatından anlaşıldığından, elatmanın önlenmesi ve kal davasının kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. İdarenin, kamulaştırmasız elatılan taşınmazı, kamu hizmeti için her aşamada kamulaştırma olanağı mevcuttur. Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından usul ve yasaya uygun hükmün (ONANMASINA), 08.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.Kaynak:YKD Haziran 2010

3.

T.C.

YARGITAY

18. Hukuk Dairesi
E:2009/12740K:2010/3240T:04.03.2010 1086 s. Yasa m. 428

Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasası’nın 4650 sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak;1-) 7000 m2 yüzölçümlü dava konusu taşınmazın 1433,52 m2'si kamulaştırılmış, geriye 5566,48 m2'lik tek parça kalmıştır. Kamulaştırmadan artan bölümün gerek yüzölçümü, gerekse konumu ve geometrik durumu itibariyle tarımsal işletme bütünlüğünün etkilenmeyeceği, herhangi bir değer kaybına uğramayacağı düşünülmeden artan kesimde kamulaştırılan alanın değerinin %35'i oranında değer kaybına hükmedilmesi,

2-) Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarına göre davanın niteliği gereği yargılamada kendisini vekille temsil ettiren davacı ve davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, nispi vekalet ücretine hükmedilmesi,

3-) Dava konusu taşınmaz üzerinde D.. A.Ş. lehine mevcut ipoteğin kamulaştırma bedeline yansıtılması gerektiğinin düşünülmemesi,Doğru görülmemiştir.

 SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 04.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

4.

T.C.YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2012/3151K:2012/8587T:17.04.2012

 KAMULAŞTIRMASIZ EL ATILAN TAŞINMAZ BEDELİNİN TAHSİLİ

İMAR PLANININ KESİNLEŞMESİ

KAMU HİZMETİNE AYRILMIŞ YERLER

KAMULAŞTIRMA BEDELİ


Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasının reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca ONANMASI hakkında Daireden çıkan kararı kapsayan 17.12.2009 gün ve 2009/11560 Esas - 2009/18060 Karar sayılı ilama karşı davacılar vekili yönünden verilen dilekçe ile karar düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 
Kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin davada, mahkemece davanın reddine dair verilen karar Dairemizce onanmış, davacılar vekilince karar düzeltme isteminde bulunulmuştur. 
Yapılan incelemede; dava konusu taşınmazın 25.10.2002 onay tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planında ilköğretim alanında kaldığı anlaşılmıştır. 
Bu nedenle davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne, Dairemizin 17.9.2009 gün ve 2009/11560-18060 sayılı onama ilamının kaldırılmasına karar verildikten sonra işin esasının incelenmesinde; 
Yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporları sonucunda, dava konusu taşınmaza fiilen el atılmadığı tespit edilmiş ise de; Hukuk Genel Kurulu'nun 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetilerek imar planında park, yol ve okul alanı gibi kamu hizmetine ayrılmış bulunan yerlere el atılmamış olsa dahi 3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinin amir hükmü uyarınca 1/1000 ölçekli uygulama imar planının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içerisinde imar planındaki konumuna göre sorumlu idarece ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi ve malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle bedeli ödenmelidir. 
Bu nedenlerle işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi, 
Doğru görülmemiştir. 

5.

T.C.YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2011/14430K:2011/21163T:14.12.2011

 KAMULAŞTIRMASIZ EL KOYMA

 UZLAŞMA YOLU

DAVA AÇMA OLANAĞI


Özet: Taşınmazına el konulan malik her zaman Mahkemeye başvurarak tazminat davası açabilir. Kanunda uzlaşma olanağının getirilmiş olması kişinin Mahkemeye başvurma hakkını ortadan kaldırmaz.


Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.Dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı anlaşılmıştır.2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu'na 5999 Sayılı Kanun'la eklenen Geçici 6. Maddedeki hükümlerin 6111 Sayılı Kanun'un Geçici 2. Maddesi uyarınca04.11.1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerinde de uygulanacağı kabul edilmiştir.5999 Sayılı Kanun'la eklenen Geçici 6. Maddesi'nin 1. Fıkrasında “taşınmazlara malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esastır.” Hükmü getirilmiştir.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 16.05.1956 gün ve 1956/1-6 sayılı kararı uyarınca idarece taşınmazına kamulaştırmasız el atılması halinde malik müdahalenin önlenmesi talebinde bulunabileceği gibi bu fiili duruma razı olması halinde el konulan yerin bedelini talep edebilir.Bu hüküm uyarınca taşınmazına el konulan malik her zaman mahkemeye müracaat ederek tazminat davacı açabilir. 5999 Sayılı Kanun'la getirilen uzlaşmaya gidilmesi hali kişinin dava açma hakkını ortadan kaldırmaz.Kanunda, uzlaşmanın önerilmesinin amacı kişinin mahkemeye müracaat hakkını ortadan kaldırmak değil, malikin idareye başvurması halinde uzlaşma yolunun denenmesidir. İdare uzlaşma talebinde bulunan malik ile uzlaşma görüşmelerine başlamakla yükümlüdür. Malikin idareye başvurmadan doğrudan doğruya dava açması hukukun temel prensiplerinden biri olan hak arama özgürlüğüne ilişkindir. Diğer bir deyişle 5999 Sayılı Kanun'la getirilen Geçici 6. Madde'nin 1. Fıkrasındaki uzlaşma için idareye başvurma, dava şartı olmadığı gibi , taşınmaz maliki dava açmakla uzlaşmak istemediği yönündeki iradesini ortaya koymuştur.Bu itibarla usul ekonomisi de göz önünde tutulduğundan işin esasına girilerek yapılacak inceleme sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçelerle red kararı verilmesi, Doğru görülmemiştir.Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'un 428. Maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 14.02.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

6.

T.C.

YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2011/13431K:2011/19114T:28.11.2011 

Kamulaştırmasız Elatılan Taşınmaz Bedelinin Tahsili


Özet   :   İmar planında yol ve lise alam gibi kamu hizmetine ayrılmış bulunan yerler elatılmamış olsa dahi bedeline hükmedilir. 1/1000 ölçekli uygulama imar planının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içerisinde veya iddia edildiği gibi kesinleşen bu plandan sonra yeni yapılan imar planlarında taşınmazın yine yol ve okul alanı olarak ayrılması halinde yol için belediye tarafından, okul alanı olarak ayrılan bölüm için yatırımcı idare olan Milli Eğitim Bakanlığı 'nın uygunluk görüşü alındığı gibi ödeneğin teminine gidilerek taşınmazın kamulaş-tırılacağının bildirilmesi nedeniyle, Bakanlık tarafından ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi ve malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle taşınmaz bedelinin idarelerden tahsili gerekir.
3194 s. Yasa m. 10
Taraflar arasındaki kamulaştırması elatılan taşınmaz bedelinin tahsili davasının reddine dair verilen hükmün Yargıtay'ca BOZULMASI hakkında Daireden çıkan kararı kapsayan 24.03.2011 gün ve 2010/17543 Esas-2011/ 5315 Karar sayılı ilama karşı davalı idareler vekilleri yönünden verilen dilekçelerle karar düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:Kamulaştırması elatılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin davada, davalı Milli Eğitim Bakanlığı hakkında husumetten, davalı Ü... Belediye Başkanlığı aleyhine açılan davanın sübut bulmadığından reddine dair verilen hüküm, davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce bozulmuş, bu karara karşı davalı idareler vekillerince karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.Davalılar vekillerinin aşağıdaki bend kapsamı dışındaki karar düzeltme istemleri HUMK'nın 440. maddesinde yazılı nedenlere uymadığından yerinde değildir. Ancak;Yapılan incelemede; dava konusu taşınmazın gerek bozma kararında bahsedildiği gibi 17.11.1992 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli imar planında, gerekse 09.10.2009 tarih ve 1/5000 ölçekli nazım imar planında, kısmen yol, kısmen de okul alanı olarak ayrıldığı, ancak taşınmaza fiilen elatılmadığı anlaşılmıştır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun benzer konudaki 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararı uyarınca, imar planında yol ve lise alanı gibi kamu hizmetine ayrılmış bulunan yerlere elatılmamış olsa dahi bedeline hükmedileceğine ilişkin kararı da gözetilerek, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 10. maddesinin amir hükmü uyarınca 1/1000 ölçekli uygulama imar planının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içerisinde veya iddia edildiği gibi kesinleşen bu plandan sonra yeni yapılan imar planlarında taşınmazın yine yol ve okul alanı olarak ayrılması halinde, a) Yol için davalı Belediye tarafından,b) Okul alanı olarak ayrılan bölüm için yatırımcı idare olan Milli Eğitim Bakanlığı'nın 3194 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca uygunluk görüşü alındığı gibi ödeneğin teminine gidilerek taşınmazın kamulaştırılacağının bildirilmesi nedeniyle; Bakanlık tarafından,Ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi ve malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle taşınmaz bedelinin adı geçen idarelerden tahsili gerekir.Açıklanan nedenle işin esasına girilerek her iki davalı idare yönünden yapılacak inceleme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın Bakanlık yönünden husumetten reddine, Belediye yönünden taşınmaza elatılmadığın-dan bahisle esastan reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile bozma kararı verilmesi gerekirken hükmün yazılı gerekçe ile bozulduğu bu kez yapılan incelemeden anlaşılmakla davalı idareler vekillerin karar düzeltme taleplerinin kabulü ile Dairemizin 24.03.2011 tarih ve 2010/17543 esas ve 2011/5315 karar sayılı bozma kararının kaldırılmasına,Hükmün davacı vekilinin temyiz talebi yerinde görüldüğünden yukarıda açıklanan nedenlerle HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), davalı Ü... Belediye Başkanlığından peşin alınan karar düzeltme harcının istenildiğinde iadesine, davacıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazine'ye irad kaydedilmesine, 28.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.



7.

T.C.

YARGITAY

12. Hukuk Dairesi
E:2011/5394K:2011/22099T:15.11.2011

 Kamulastırmasız Elatma Nedeniyle Tazminat Faiz


Özet:  Kamulastırmasız elatmaya ilişkin ilamlarda; ilamın kesinleştiği tarihe kadar yasal faiz, kesinleşme tarihinden sonraki dönem için ise hüküm altına alınan tazminatlara Anayasa'nın değişik 46/son maddesi hükmü uyarınca kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranı uygulanmalıdır.


2709 s. Yasa m. 46/son3095 s. Yasa m. 1
Mahalli mahkemece verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:Kamulaştırması elatma davaları uygulamada sıklıkla karşılaşılan davalardan olmakla birlikte, yasa ile düzenlenmiş değildir. Bu konuya ilişkin tek yasal düzenleme olan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 38. maddesi de 10.04.2003 tarih ve 2002/112 E. 2003/33 K. sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir. Uygulamada kamulaştırması elatma davaları; İBK, HGK ve Hukuk Dairelerinin içtihatlarıyla yön bulmaktadır. Konunun Dairemizi ilgilendiren yönü ise bu nevi davalarda hükmedilen tazminatların zamanında ödenmemesi halinde uygulanacak faizin ne tür ve oranda olması gerektiği noktasındadır. Zira kamulaştırma yasası gecikme faizini öngörmemektedir. Bu cümleden olmak üzere, HGK kararları ve Dairemizin istikrar bulmuş içtihatlarında; "Kamulaştırma bedelinin artırılması ilamlarında uygulanan T.C. Anayasası'nın 4709 sayılı Yasa'nın 18. maddesi ile değişik 46/son maddesinde yer alan kamulaştırma bedelleri ile mahkemece kesin hükme bağlanan artırma bedellerine, son fıkraya göre kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanacağı" hükmünden farklı olarak, "Kamulaştırması elatmanın hukuksal niteliği itibariyle bir haksız eylem olduğu, haksız eylemden doğan borçların, tazmini nitelikte olmaları nedeniyle uygulanacak faizin 3095 sayılı Yasa'da belirlenen yasal faiz olduğu belirtilerek, uygulama bu güne kadar yasal faizin uygulanması şeklinde sürdürülegelmiştir. Ancak, Anayasa'nın 35. maddesi ile koruma altına alınmış olan mülkiyet hakkının, hak sahibinin rızasına bakılmaksızın kamulaştırması elatma nedeniyle ihlali halinde, toplumun genel menfaatleri ile bireyin temel haklarının korunması arasında adil bir denge gözetilmesi gerektiği düşüncesinden hareketle, mülkün gerçek değeriyle orantılı makul bir tazminat ödenmediği sürece, bir mülkten mahrum bırakılmanın genelde aşırı bir ihlal teşkil edeceği, yasal faiz oranında gecikme faizi ödenmesinin yeterli olmadığı görüşü gerek öğretide gerekse uygulamada ağırlık kazanmaya başlamıştır.Bu bağlamda mülkiyete saygı hakkının ihlalinin, mahkemelerin, kamulaştırması elatmaya maruz kalan kişiler lehine hükmettikleri tazminat tutarının tayininde, yargılama süresi ile enflasyon arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıkan değer kaybını dikkate almalarına imkan sağlayan yasal  birdüzenlemenin olmayışından da kaynaklandığı, bu nedenle adil tatmin taleplerinin karşılanması gerektiği hususu benimsenmeye başlanmıştır.Tüm bu açıklamalar ışığında idare, kendisine Anayasa tarafından tanınan olanak ve yetkileri yasaya uygun bir biçimde kullanmaksızın taşınmaza elatarak kamulaştırma ilkelerine aykırı davranamaz. Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen kamulaştırma, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkına getirilmiş Anayasal bir sınırlama olmakla, Dairemizce içtihat değişikliğine gidilerek, özü ve vardığı hukuki sonuç itibariyle aynı nitelikler taşıyan kamulaştırmasız elatmaya ilişkin ilamlarda hüküm altına alınan tazminatlara da Anayasa'nın 46/son maddesinde düzenlenmiş olan kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır.Bu açıklamadan sonra somut olayın incelenmesinde;Takip dayanağı İzmir Dördüncü Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 27.10.2009 tarih ve 2008/201 E., 2009/341 K. sayılı kamulaştırmasız elatma nedeni ile tazminat ilamının hüküm fıkrasında; "119.462,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline" hükmedilmiş, bu ilama dayalı olarak, 10.06.2010 tarihinde borçlu Karayolları Genel Müdürlüğü hakkında ilamlı takip yapılmıştır.Takip talepnamesinde ve icra emrinde, asıl alacak olan 119.462,00 TL'ye 70.194,56 TL işlemiş faiz istenmiş, talepnamede bu faizin, 13.05.2008-18.11.2009 tarihine kadar yıllık %30 faiz, 19.11.2009-12.06.2010 tarihine kadar yıllık %23.4 faiz, takip tarihinden itibaren ise tahsil tarihine kadar aylık %1.95 faiz oranı üzerinden işleyecek faiz talebinde bulunulmuştur.Borçlunun, uygulanması gereken faiz oranının %9 faiz olması gerektiğini belirterek işlemiş faize ve oranlarına itirazı üzerine, mahkemece, 3095 sayılı Yasa'nın 1. maddesi kapsamında yasal faiz oranları üzerinden inceleme yapan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuştur.Bilirkişi raporunda ise, takip tarihinin 16.06.2010 olmasına rağmen 12.06.2010 olarak gösterildiği ve bu hatalı değerlendirmeye göre faiz hesabıyapıldığı anlaşılmaktadır.Açıklanan nedenlerle, kamulaştırma bedelinin artırılması ilamlarında olduğu gibi, kamulaştırmasız elatma ilamlarında da ilamın kesinleştiği tarihekadar geçen dönem için ilam uyarınca yasal faiz, kesinleşme tarihinden sonraki dönem için ise, 17.10.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4709 sayılı Kanun'la değişik Anayasa'nın 46/son maddesi hükmü uyarınca, kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerekir. O halde mahkemece, takip dayanağı ilamın kesinleşip kesinleşmediği İzmir Dördüncü Asliye Hukuk Mahkemesi'nden araştırılarak yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle bu aşamada yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.Sonuç: Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nın 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 15.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

8.

T.C.YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2011/6223K:2011/14687T:26.09.2011 

Kamulaştırma Bedelinin Tespiti

Kamulaştırılan Taşınmazın Davacı İdare Adına Tescili


Özet: Dava konusu taşınmaza, dava tarihi esas alınmak suretiyle değer biçilmesi gerekir. Dava konusu taşınmazın yeri, konumu, köy yerleşim alanına yakınlığı gözönünde bulundurulduğunda, bu hususun objektif değer arttırıcı unsur olarak kabulü ile taşınmazın tespit edilen bedeline %30 oranında objektif değer arttırıcı unsur ilave edilerek bedel tespit edilmesi gerekir. Mülkiyet idareye tescille geçeceğinden, tespit edilen bedelden enkaz bedeli indirilemeyeceği gözetilmeden, düşülmek suretiyle eksik bedele hükmedilmesi isabetli değildir. Dava konusu taşınmazların kamulaştırmadan arta kalan bölümlerinin yüzölçümleri ve geometrik durumları gözönünde bulundurulduğunda, bu bölümlerin tamamının bedeline hükmedilmesi gerekir.
2942 s. Yasa m. 10,15/son,25/son
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri yönünden verilen dilekçeler ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan rapor değer biçme yöntemi bakımından yasa hükümlerine uygundur.Kapama karışık meyve bahçesi niteliğindeki taşınmaza net meyve geliri esas alınarak değer biçilmesinde yöntem itibariyle bir isabetsizlik görülmemiştir.Belirtilen nedenle davacı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince,1- 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kanun'un 15/son maddesi gereğince açılan tespit ve tescil davasında, aynı Kanun'un 15/son maddesine göre, değerlendirme bu dava tarihi itibariyle yapılacaktır.Belirtilen nedenle; dava konusu taşınmaza dava tarihi esas alınmak suretiyle değer biçilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden 2009 yılı resmi verileri alınarak değer biçen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması,1- Dava konusu taşınmazın yeri, konumu, köy yerleşim alanına yakınlığı gözönünde bulundurulduğunda, bu hususun objektif değer attırıcı unsur olarak kabulü ile taşınmazın tespit edilen bedeline %30 oranında objektif değer attırıcı unsur ilave edilerek bedel tespit edilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,2- Kamulaştırma Kanunu'nun 25/son maddesi uyarınca mülkiyet idareye tescille geçeceğinden, tespit edilen bedelden enkaz bedeli indirilmeyecegi gözetilmeden, düşülmek suretiyle eksik bedele hükmedilmesi,3- Dava konusu taşınmazlardan 71 ve 377 parsellerin kamulaştırmadan arta kalan bölümlerinin yüzölçümleri ve geometrik durumları gözönünde bulundurulduğunda, bu bölümlerin tamamının bedeline hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,Doğru görülmemiştir.Davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), davalıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazine'ye irad kaydedilmesine, 26.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

9.

T.C.

YARGITAY

18. Hukuk Dairesi
E:2011/3474K:2011/4513T:04.04.2011 2942 s. Yasa m. 11

Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 


Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: 
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir. 
Ancak; 
1-2942 Sayılı Yasanın 4650 Sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin birinci fıkrasının ( g ) bendi uyarınca arsa niteliğindeki taşınmaz malın değeri, kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanır. Emsalin sözcük anlamından da anlaşılacağı üzere dava konusu taşınmaza örnek teşkil edebilecek nitelikte olması gerekir. Örneğin, benzer yüzölçümlerde, bitişik ya da yakın adalarda bulunmak, aynı imar müsaadesine sahip olmak, fiyatlarda en azından yaklaşık değerde olmak gibi nitelikler "emsalin seçilmesine esas alınması gereken unsurlardandır. Dava konusu taşınmaz bilirkişi raporlarındaki tespitlere göre; 20.088 m2 alanlı, ilçe merkezine emsale göre daha yakın mesafede, çevresinde yapılaşmalar bulunan bir konumda olmasına karşın; emsal olarak değerlendirilmeye alınan 5779 parsel numaralı taşınmaz, ilçe merkezine daha uzak mesafede, etrafında fazla yapılaşma olmayan ve anayol kenarında bulunmayan yerde olup, dava konusu taşınmaza göre küçük yüzölçümlüdür. Emsal taşınmazın satış bedelinin endekslenerek değerlendirme tarihine getirilmesi sonucu bulunan m2 değeri 1,492 TL olup, dava konusu taşınmaz ise emsalden 10 kat daha değerlidir. Dava konusu taşınmaz ile bu denli özellik ve değer farkı bulunan taşınmazın uygun emsal olduğu kabul edilemez. Avanos gibi gelişmekte olan bir ilçede dava konusu taşınmaza daha çok benzer özellikte ve konumda taşınmazların bulunmadığı da söylenemez. 
Bu nedenle, resen araştırma yapılarak dava konusu taşınmaza emsal olabilecek taşınmazlar tespit edilerek, içlerinden seçilecek olanların satışlarına ait akit tabloları dosyaya getirtilip bunlara göre değerlendirme yapılması gerekirken, yanıltıcı olma olasılığı yüksek olan çok yüksek değerli, farklı konum ve alanlı taşınmazın emsal olarak kabulü, 
2- Kamulaştırma Yasasının 15. maddesinin son fıkrasında, bilirkişilerce -aynı yasanın 11. maddesinin ( f ) bendi hükmü gözetilerek- yapılacak değer tespitinde, idarece belgelerin mahkemeye verildiği günün ( 03.07.2003 dava tarihi ) esas tutulacağı öngörülmüştür. Buna göre dava tarihi esas alınarak kamulaştırma bedelinin tespit edilmesi gerekirken, hükme esas alınan ikinci bilirkişi kurulunca daha önceki bir tarihin değerlendirme tarihi olarak alınması, 
3-Birinci bilirkişi kurulu raporunda dava konusu taşınmazın kamulaştırılan kesiminde 25 m3 yüzölçümlü duvar olduğu belirtilerek bu duvara da değer verilmesine karşın; mahkemece hükme esas alınan ikinci bilirkişi kurulu raporunda böyle bir duvarın olup olmadığı, var ise değerinin ne olduğunun tespit edilmemiş olması, 
4-Dava konusu taşınmazın 135 m2'si kamulaştırıldığı ve kamulaştırılan bu kesime göre kamulaştırma bedeli tespit edildiği halde; taşınmazın sadece 35 m2'lik kısmının davacı idare adına tesciline karar verilmesi, 
Doğru görülmemiştir. 


SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükümün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 04.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

10.

T.C.

YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2010/21571K:2011/5532T:29.03.2011 

Kamulaştırma Bedel Tespiti

Özet: 4650 sayılı Yasa ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 15/4. maddesi gereğince bilirkişi kurulu, kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre üçü odalar listesinden, ikisi de idare kurulu listesinden seçilmek suretiyle beş kişiden oluşur.
2942 s. Yasa m. 10,15/4


Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve bu hakkın davacı idare adına tescili davasının kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekillerince verilen dilekçeler ile istenilmiş, davalılar vekili tarafından da temyiz dilekçesinde duruşma isteminde bulunulmuş olmakla, temyiz isteminin süresinde olduğu görülüp, Dairemizin geriçevirme kararı üzerine gelen dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve bu hakkın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Alınan raporlar geçersizdir. Şöyle ki; 4650 sayılı Yasa ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 15/4. maddesi gereğince bilirkişi kurulu, kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre üçü odalar listesinden, ikisi de idare kurulu listesinden seçilmek suretiyle beş kişiden oluşur. Mahkemece bu usule göre oluşturulmayan bilirkişi kurulu ile yapılan keşif sonucu alınan rapora göre hüküm kurulması,Doğru görülmemiştir. Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), taraflardan peşin alınan temyiz harçlarının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harçlarının Hazine'ye irad kaydedilmesine, 29.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

11.

T.C.

YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2010/21571K:2011/5532T:29.03.2011 

Kamulaştırma Bedel Tespiti

Özet: 4650 sayılı Yasa ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 15/4. maddesi gereğince bilirkişi kurulu, kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre üçü odalar listesinden, ikisi de idare kurulu listesinden seçilmek suretiyle beş kişiden oluşur.


2942 s. Yasa m. 10,15/4
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve bu hakkın davacı idare adına tescili davasının kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekillerince verilen dilekçeler ile istenilmiş, davalılar vekili tarafından da temyiz dilekçesinde duruşma isteminde bulunulmuş olmakla, temyiz isteminin süresinde olduğu görülüp, Dairemizin geriçevirme kararı üzerine gelen dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve bu hakkın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Alınan raporlar geçersizdir. Şöyle ki; 4650 sayılı Yasa ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 15/4. maddesi gereğince bilirkişi kurulu, kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre üçü odalar listesinden, ikisi de idare kurulu listesinden seçilmek suretiyle beş kişiden oluşur. Mahkemece bu usule göre oluşturulmayan bilirkişi kurulu ile yapılan keşif sonucu alınan rapora göre hüküm kurulması,Doğru görülmemiştir. Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), taraflardan peşin alınan temyiz harçlarının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harçlarının Hazine'ye irad kaydedilmesine, 29.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

12.

T.C.

YARGITAY

18. Hukuk Dairesi
E:2010/13089K:2011/144T:17.01.2011

 Kamulaştırmada Bedel Tespiti ve Tescil  

Daimi İrtifak Hakkı Kullanım Hakkı


Özet:   Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından kamulaştırma talepleri değerlendirilip, uygun görülen özel hukuk tüzel kişileri adına yapılan kamulaştırmalar sonucu kamulaştırılan taşınmaz malın mülkiyetinin ve daimi irtifak hakkının Hazine adına, salt kullanım hakkının ise adına kamulaştırma yapılan özel hukuk tüzel kişisi adına tescil edilmesi gerekir.
4628 s. Yasa m. 15/c
Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasası'nın 4650 sayılı Yasa'yla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak;

1- Davacı vekili dava dilekçesinde, Y... ilçesi sınırları içinde kurulacak olan Ç... III Hidro Elektrik Santrali Üretim Tesisi için gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılması amacıyla davalıya ait Y... ilçesi, Y... Köyü 129 ada 22 nolu parselin Kamulaştırma Yasası'nın 10. maddesi uyarınca bedelinin tespiti ile Hazine adına müvekkili kurum yararına tesciline karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne, taşınmaz malın bedelinin tespitine, kamulaştırılan taşınmaz malın davalı adına olan tapusunun iptaline, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, dava konusu taşınmazın Ç... Elektrik Üretim A.Ş. adına Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından kamu-laştırıldığı, Ç... Elektrik Üretim A.Ş.'ye 49 yıl süreyle üretim faaliyeti göstermek üzere lisans verildiği, bu kurumun (Ç... Elektrik Üretim A.Ş.'nin) özel hukuk tüzel kişisi statüsüne sahip olduğu anlaşılmaktadır.4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 15/c maddesine göre elektrik piyasasında üretim veya dağıtım faaliyetlerinde bulunan lisans sahibi özel hukuk tüzel kişilerinin kamulaştırma talepleri kurum tarafından değerlendirilir ve uygun görülmesi durumunda 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda belirtilen esaslar dahilinde kurumca kamulaştırma yapılır... Kamulaştırılan taşınmazın mülkiyeti üretim veya dağıtım tesislerinin mülkiyetine sahip olan ilgili kamu kurum veya kuruluşuna, bunların bulunmaması halinde ise Hazine'ye ait olur. Hazine adına tescil edilen taşınmazlar üzerinde Maliye Bakanlığı'nca kamulaştırma bedelini ödeyen lisans sahibi özel hukuk tüzel kişileri lehine bedelsiz irtifak hakkı tesis edilir.Bu yasa hükmünden de anlaşılacağı gibi Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından kamulaştırma talepleri değerlendirilip, uygun görülen özel hukuk tüzel kişileri adına yapılan kamulaştırmalar sonucu kamulaştırılan taşınmaz malın mülkiyetinin ve daimi irtifak hakkının Hazine adına, salt kullanım hakkının ise adına kamulaştırma yapılan özel hukuk tüzel kişisi adına tescil edilmesi gerekir.Somut olayda Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından lisans verilen Ç... Elektrik Üretim A.Ş. adına yapılan kamulaştırma ile ilgili olarak 2942 sayılı Yasa'nın 10. maddesine göre açılan davada kamulaştırma bedeli tespit edilen kamulaştırılan malın mülkiyetinin Hazine adına, kullanım hakkının ise lisans süresince lehine kamulaştırma yapılan özel hukuk tüzel kişisi adına tesciline karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırmadan önceki maliki üzerinde bulunan tapu kaydının iptali ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu adına tapuya tesciline karar verilmesi,

2-  Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda, fasulye samanının herhangi bir ekonomik değeri olmadığı halde, bu samana değer belirlenerek yüksek bedele hükmedilmesi,3- Davacı idare harçtan muaf olmadığı halde, muaf olduğu kabul edilerek hüküm kurulması,Doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.01.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

13.

T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
E:2010/18-415K:2010/484T:13.10.2010 

Taraflar arasındaki "Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 7. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 06.03.2009 gün ve 2007/475 E.-2009/59 K. Sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18.Hukuk Dairesinin 21.12.2009 gün ve 2009/6598-2009/12188 sayılı ilamı ile,"...Mahkemece alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya yeterli değildir.Şöyle ki;

1-Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yapı birim fiyatlarının yılın tamamında geçerli olmak üzere saptandığı ve davaya konu yapı için değerlendirme tarihi olan 2007 yılı birim fiyat listesine göre değerlendirme yapılmakla yetinilmesi gerektiği dikkate alınmadan, bu değere ayrıca endeks ilavesi yapılmış olması,

2-Bilirkişi raporunda somut emsal alınan 24 parsel sayılı taşınmazın bağlı bulunduğu cadde veya sokak için belediyece emlak vergisine esas olmak üzere belirlenen 2007 yılı asgari m2 fiyatı dosyaya getirtilmeyerek dava konusu taşınmazla emsalin karşılaştırılması yönünden bilirkişi raporunun denetleme imkanı sağlanmaması,Doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir..."gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davacı vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇrDavacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 13.10.2010 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

14.

T.C.

YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2008/2713K:2010/14786T:15.07.2010 Kamulaştırmasız Elatma Elatmanın Önlenmesi

Özet: 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasındaki elatmalar için, elatmanın önlenmesi davası açılamaz. Sadece tazminat davası açılabilir.
2942 s. Yasa m. Geç.6


Taraflar arasındaki kamulaştırmasız elatılan taşınmaza yönelik elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekillerince verilen dilekçelerle istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, kamulaştırmasız elatılan taşınmaza yönelik elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil istemine ilişkindir.Mahkemece, elatmanın önlenmesi ve kal davasının reddine, ecrimisil talebinin kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dosyada bulunan delil ve belgelere göre, dava konusu taşınmaza 1972 yılında elatıldığı anlaşılmaktadır.16.05.1956 gün ve 1956/1-6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, taşınmazına el konulan kişi, elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, dilerse kamulaştırmasız elatılan taşınmaz bedelinin tahsili davası da açabilir ise de;30.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren 5999 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen geçici 6. madde uyarınca "09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında malikin rızası olmaksızın taşınmazlara fiili olarak el konulması halinde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği veya 2. fıkradakisürenin uzlaşmaya davet olmaksızın sona erdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde malik tarafından sadece tazminat davası açılabilir" hükmü karşısında, davacıya talebi açıklattırılmak suretiyle yeni düzenleme doğrultusunda işlem yapılarak sonucuna göre;Karar verilmek üzere hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, davacı ve dahili davalıdan peşin alınan temyiz harçlarının istenildiğinde iadesine, 15.07.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

15. 

T.C.

YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2010/8225K:2010/14151T:12.07.2010

 BEDELE DÖNÜŞTÜRMEDE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN BAŞLANGICI

Özet:Hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi, mal sahibi için noter marifetiyle yapılan tebligatla başlar. Olayımızda bedele dönüştürme işlemi davacıya tebliğ edilmemiş, aynı zamanda ihtilafsız bedel de davacıya ödenmemiştir. Bu durumda hak düşürücü süre söz konusu değildir.


Taraflar arasındaki imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacı payına takdir edilen karşılığın arttırılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü.KARARDava, imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacı payına takdir edilen karşılığın arttırılması istemine ilişkindir.Mahkemece, 3194 Sayılı İmar Kanunu'nun 17. maddesi ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 14. maddesinde belirtilen, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.3194 Sayılı İmar Kanunu'nun 17/son maddesinde “bedellere itiraz şekilleri 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yapılır.” Hükmü yer almaktadır.Yapılan incelemede, davacıya ait taşınmazın imar uygulaması sonucu şuyulandırıldığı ve davacının taşınmazına bedel takdir edildiği, ancak imar uygulamasına ilişkin kararın davacıya tebliğ edilmediği anlaşılmıştır.2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 25. maddesi gereğince; Hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi, mal sahibi için noter marifetiyle yapılan tebligatla başlar. Olayımızda bedele dönüştürme işlemi davacıya tebliğ edilmemiş, aynı zamanda ihtilafsız bedel de davacıya ödenmemiştir. Bu durumda hak düşürücü söz konusu değildir.Belirtilen nedenle, davanın esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, kararda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi,Doğru görülmemiştir.Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 12.07.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

16.

T.C.

YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2010/9459K:2010/11774T:21.06.2010 

KAMULAŞTIRILAN MALIN GERİ ALINMASI


Özet:  Kamulaştırma Kanunu'nun 23. maddesi uyarınca kamulaştırılan taşınmazın geri alınabilmesi için, kamulaştırma ve devir amacına uygun hiçbir işlem ve tesisat yapılmamış olması ve kamu amacına yönelik hiçbir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz malın olduğu gibi bırakılması gerekir.


Dava konusu taşınmazın kamulaştırılmasına ilişkin projeye göre başka taşınmazların da kamulaştırıldığı anlaşıldığından, bu taşınmazlara ilişkin kamulaştırma bedellerinin hangi tarihte kesinleştiği tespit edilerek, 5 yıllık süreden sonra doğacak dava hakkının, bedeli en son kesinleşen taşınmaza göre tespiti gerektiği gözetilmeden davanın reddine karar verilmesi doğru görü­lmemiştir.Taraflar arasındaki 4650 sayılı Yasayla değişik 2942 Sayılı Yasa’nın 23. maddesine göre taşınmazın geri alınması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, 4650 sayılı Yasayla değişik 2942 Sayılı Yasa’nın 23. maddesine göre taşınmazın geri alınması istemine ilişkindir.Mahkemece hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.Kamulaştırma Kanunu’nun 23. madde uyarınca, kamulaştırılan taşınmazın geri alınabilmesi için kamulaştırma bedelinin kesinleşme tarihinden itibaren 5 yıl içinde kamulaştırmayı yapan idarece kamulaştırma ve devir amacına uygun hiçbir işlem ve tesisat yapılmamış olması ve kamu amacına yönelik hiçbir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz malın olduğu gibi bırakılması gerekir. Geri alma hakkının doğmasından itibaren kullanılmayan hak 1 yıl içinde düşer. Aynı amacın gerçekleşmesi için birden fazla taşınmaz birlikte kamulaştırıldığı takdirde bu taşınmaz malların davada bir bütün oluşturduğu kabul edilerek gerek dava hakkının doğumu, gerekse işlem veya tesisat durumu bedeli en son kesinleşen taşınmaza göre belirlenir.Dosya içeriğinden, dava konusu taşınmazın kamulaştırılmasına ilişkin projeye göre başka taşınmazların da kamulaştırıldığı anlaşıldığından, bu taşınmazlara ilişkin kamulaştırma bedellerinin hangi tarihlerde kesinleştiği tespit edilerek, 5 yıllık süreden sonra doğacak dava hakkının, bedeli en son kesinleşen taşınmaza göre tespiti gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmesi, Doğru görülmemiştir.

Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alman temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve peşin alman temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 21.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

16.

T.C.

YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2010/5191K:2010/9330T:26.05.2010 

Kısmi Kamulaştırma Arta Kalan Kısım

Özet. : Kısmi kamulaştırmalarda arta kalan kesimdeki değer kaybının %50 oranını geçmesi halinde, idareye geri kalan taşınmaz bedelini ödemek suretiyle taşınmazın tamamının mülkiyetini kazanma imkanı sağlanması, talep edilmediği takdirde değer azalış oranına göre karar verilmesi gerekir.
2942 s. Yasa m. 10,11,30
 Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 30. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri yönünden verilen dilekçeler ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 30. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.Arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metodu esas alınarak değer biçil-mesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; Dava konusu taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan ve hükme esas alınan fen bilirkişi krokisinde A ve C harfi ile gösterilen bölümlerinde %95 değer kaybı olduğu öngörülerek kamulaştırma bedeline ekleme yapılmıştır.Kısmi olarak yapılan kamulaştırmalarda arta kalan kesimdeki değer kaybının %50 oranını geçmesi halinde davacı idareye geri kalan taşınmaz bedelinin tamamını ödemek suretiyle taşınmazın tamamının mülkiyet hakkını kazanma imkanının sağlanması ve talebi halinde taşınmaz bedelinin tamamına hükmedilmesi, aksi halde bilirkişi kurullarınca belirlenen değer azalış oranına göre karar verilmesi gerektiği gözetilerek, davacı tarafa yukarıda açıklanan hususta beyanda bulunmak üzere süre verilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi,Doğru görülmemiştir. Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde davacı idareye iadesine, 26.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

17.

T.C.

YARGITAY

18. Hukuk Dairesi
E:2010/812K:2010/6444T:27.04.2010

 Kamulaştırma

Mal Sahibinin Geri Alma Hakkı

Özet:Kamulaştırma bedelinin kesinleşmesinden itibaren beş yıl içinde kamulaştırmayı yapan idarece taşınmaz kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek olduğu gibi bırakılırsa, mal sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte ödeyerek taşınmazı geri alabilir.
2942 s. Yasa m. 23
Dava dilekçesinde, 2942 sayılı Yasa'nın 23.maddesi gereğince tapu iptali ile tescil istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı idarenin kamulaştırması sonucu mülkiyetine geçen davacıya ait taşınmaz malla ilgili kamulaştırmadan vazgeçilmesi nedeniyle 2942 sayılı Yasa'nın 23. maddesi uyarınca söz konusu yerin tapu kaydının iptaline, kendisi adına tesciline karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne, kamulaştırılan ve mülkiyeti idareye geçen taşınmaz malın tapusunun iptaline, davacı adına tesciline, kamulaştırma bedelinin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile davacıdan alınarak davalı Hazine'ye ödenmesine karar verilmiştir.2942 sayılı Kamulaştırma Yasası'nın 21. maddesine göre, idare kamulaştırmanın her safhasında kamulaştırma kararı veren ve onaylayan yetkili merci kararı ile kamulaştırmadan tek taraflı olarak kısmen veya tamamen vazgeçebilir. Aynı Yasa'nın 23. maddesine göre de kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde kamulaştırmayı yapan idare kamulaştırılan taşınmaz malı kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis etmeyerek olduğu gibi bırakırsa, mal sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte ödeyerek taşınmaz malını geri alabilir.Somut olayda, mahkemece Yasa'nın 23. maddesindeki hüküm dikkate alınarak, öncelikle davalı idarenin kamulaştırma bedeli olarak davacıya ödediği tutarın karar verilebilecek olan tarihe kadar işleyecek faizi hesaplattırılıp, bu miktarla birlikte kamulaştırma bedelinin mahkeme veznesine depo ettirilmesi için davacı tarafa (malik veya mirasçılarına) süre verilmesi, bu gerekler yerine getirildikten sonra taşınmaz malın tapusunun iptaline, davacı adına tesciline, bedelin ve faizin davalı idareye verilmesine karar verilmesi gerekirken, bu işlemler yaptırılmadan doğrudan doğruya kamulaştırılan taşınmaz malın tapusunun iptali ile davacı adına tescili yolunda hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 27.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

18.

T.C.

YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2009/18079K:2010/3531T:08.03.2010 

Kamulaştırmasız Elatma  Elatmanın Önlenmesi

Özet: İdarenin elattığı taşınmazı kamu hizmeti için her aşamada kamulaştırma yetkisi bulunduğundan, elatmanın önlenmesi ve yıkım kararı verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
2942 s. Yasa m. 10,11
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız elatmanın önlenmesi ve kal davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, kamulaştırmasız elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir. Dava konusu taşınmaza davalı idarenin kamulaştırmasız elattığı mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporu ve tekmil dosya mün-derecatından anlaşıldığından, elatmanın önlenmesi ve kal davasının kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. İdarenin, kamulaştırmasız elatılan taşınmazı, kamu hizmeti için her aşamada kamulaştırma olanağı mevcuttur. Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından usul ve yasaya uygun hükmün (ONANMASINA), 08.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.Kaynak:YKD Haziran 2010

19.

T.C.

YARGITAY

1. Hukuk Dairesi
E:2010/1104K:2010/2416T:04.03.2010

 Telefon KablolarıMülkiyet Hakkı

Elatmanın Önlenmesi


Özet: Arazi niteliğindeki taşınmaz üzerinde telgraf ve telefon tesisatı kurulması, malikin taşınmazı kullanma ve ondan yararlanma haklarını engellemesi halinde mümkündür. Ancak davacının taşınmazı arsa niteliğinde olduğuna ve üzerinde bina bulunduğuna göre, elatmanın önlenmesine, yapılan muhdesatın kaldırılmasına ve varsa zararının-giderilmesine karar verilmesi gerekir.
406 s. Yasa m. 144721 s. Yasa m. 683


Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu 10846 parsel sayılı taşınmazında bulunan binanın duvarlarına davalı şirket tarafından telefon kabloları ve aktarma kutuları monte edilerek müdahale edildiğini, bu nedenle binanın dış cephesinin görünümünün bozulduğunu ileri sürerek elatmanın önlenmesi, maddi ve manevi tazminat isteklerinde bulunmuştur.Davalı şirket vekili, müvekkilinin yasadan doğan hakkını kullandığını, davalının bir zararının söz konusu olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, daval ı şirketin 406 sayılı Yasa'nın 14. maddesi gereğince telefon hattı geçirme yetkisine sahip olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davac ı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, elatmanın önlenmesi ve tazminat isteklerine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Dosya i çeriğinden ve toplanan delillerden, davacının üzerinde bina bulunan 10846 parsel sayılı taşınmazın kayden maliki olduğu anlaşılmaktadır. Davacı davalı tarafından herhangi bir hukuki ilişki kurulmadan binanın dış cephesinden telefon kabloları ve aktarma kutuları geçirildiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.Davac ının manevi tazminat isteği bakımından koşullarının gerçekleşmediği dosya kapsamı ile sabit olup, mahkemece bu istek yönünden davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Öyleyse, bu hususa ilişkin davacının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Ancak, olayda 04.02.1340 g ünlü ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanu-nu'nun 14. maddesi hükmünün gözetilmesi gerekir. Söz konusu maddeye göre "hükümet eşhasın tahtı tasarrufundaki arazinin dahilinde ve emlak ve müessesatın haricinde telgraf ve telefon tesisatı inşasına salahiyettardır. Ancak yapılacak tesisatın, işbu arazi emlak ve müessesatın istimal ve istifadesini haleldar etmemesi lazımdır." Bu hükümler uyarınca, bir taşınmaz üzerinde tesisat yapılması halinde taşınmaz mal maliklerinin mülkiyet hakkı devam eder ve yapılan işlem hukuk açısından ne bir kamulaştırma ve ne de irtifak hakkı kurma olarak nitelendirilebilir. Aksine, yasa koyucu, malikin m ülkiyet hakkını korumak amacıyla, kurulacak telgraf ve telefon tesisatının taşınmaz malın malikinin kullanma 

20.

T.C.

YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2009/2421K:2009/5586T:09.04.2009 

Kamula ştırma Bedelinin Tespiti

 Emsal Karşılaştırması 

Bilirkişi Kurulu


Özet: Arsa niteliğindeki taşınmaz kamulaştırma bedelinin tespiti için oluşturulacak bilirkişi kurulunda, inşaat mühendisleri veya mimarlarının bulunması gerekir.Uzman olmayan bilirkişi kurulunun verdiği raporlar geçersizdir.
2942 s. Yasa m. 11,15
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı idare vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra, gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, 4650 say ılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, taşınmazın arsa niteliğinde olduğu sabittir. Bu nedenle, Kamulaştırma Kanunu'nun 15. maddesi uyarınca bilirkişi kurulunda inşaat mühendisleri veya mimarların bulunması gerekirken, kurulun bu konuda uzman olmayan ziraat mühendislerinden oluşturulması sebebi ile rapor geçersizdir.Bu nedenle, Kamulaştırma Kanunu'nun 15. maddesine uygun olarak oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde mahallinde yeniden keşif yapılarak taraflarca yeniden bildirilecek ve lüzumu halinde re'sen getirtilecek emsallerle dava konusu taşınmazın değerlerine etki yapan bütün özellikleri itibariyle eksik ve üstün yönleri bu nitelik ve farklılıkların her birisinin değere olan katkılarını ayrı ayrı oranlan ile gösteren rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, oluşumu geçersiz kurul tarafından hazırlanan ve yetersiz incelemeye dayalı rapora göre kamulaştırma bedelinin tespiti,Doğru görülmemiştir.Davacı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 09.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.Kaynak:YKD TEMMUZ 2009



21.

T.C.

YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2009/258K:2009/5428T:07.04.2009

 Kamulaştırma Bedeli Arta Kalan Kısım Keşif


Özet: Krokili raporda kamulaştırılan bölüm ile arta kalan kısım gösterilmelidir. Arta kalan bölümde, kamulaştırma nedeniyle değer azalmasının olup olmayacağı, ilgili Belediyeden inşaat alanı ve kat adedinde değişiklik olup olmadığı sorulduktan sonra belirlenmelidir.
2942 s. Yasa m. 10,11
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasının kabulüne dair verilen hükmün duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı idare vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, temyiz isteminin süresinde olduğu görülüp, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir. Kamulaştırılan taşınmaz ile emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak zeminine; resmi birim fiyatları esas alınarak, üzerindeki yapıya; yaş, cins ve verim durumu dikkate alınmak suretiyle ağaçlara değer biçilmesinde ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;1- Dava konusu taşınmazın kamulaştırılan bölümü ile kamulaştırmadan arta kalan kısmı keşfe kadastro-fen elamanı götürülerek düzenlettirilecek krokili raporda gösterilmediğinden, verilen kararın infazının mümkün olamayacağı gözetilerek, kadastro-fen bilirkişisi eşliğinde mahallinde yeniden keşif yapılıp, taşınmazın kamulaştırılan bölümü ile arta kalan kısmı çaplı krokiye bağlanmadan, eksik inceleme ile hüküm kurulması,2- Taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan bölümünde, kamulaştırma nedeni ile değer azalışının olup olmayacağı, varsa miktarının belirlenmesi için ilgili Belediye İmar Müdürlüğü'ne müzekkere yazılıp inşaat alanı ve kat adedinde değişiklik olup olmayacağı sorulmadan ve yeterli gerekçe de gösterilmeden, kalan kısımda % 35 değer azalışının kabulü ile fazla bedel tespiti,Doğru görülmemiştir.Davacı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan, hükmün açıklanan nedenle HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan temyize başvurma harcının Hazine'ye irad kaydedilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine, 07.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.Kaynak:YKD Temmuz 2010



22.

T.C.

YARGITAY

3. Hukuk Dairesi
E:2007/11446K:2007/11564T:05.07.2007 

TAŞINMAZ MÜLKİYETİ HUKUKU

KAMULAŞTIRMASIZ EL KOYMA

ECRİMİSİL 

ANAYASA MAHKEMESİNİN İPTAL KARARI

KAZANILMIŞ HAK KAVRAMI

 HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE

Özet :Kamulaştırma Yasasının 38. maddesinde belirlenen 20 yıllık hak düşürücü, süre, Anayasa Mahkemesi'nin 04.11.2003 tarihinde yayımlanan kararıyla iptal edilmiştir. Ancak, iptal kararından önce gerçekleşerek kazanılmış hak statüsünü elde eden durumlar için iptal karamın etkili olacağından söz edilemez. Bu nedenle, iptal kararından önce dolmuş olan 20 yıllık hak düşürücü süre dikkate alınarak, artık mülkiyetin davalı idareye geçtiği kabul edilmeli ve idare aleyhine ecrimisile hükmedilmemelidir.
4721 s. Yasa m. 705/22942 s. Yasa m. 38


Dava dilekçesinde 231.000.00 YTL ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.YARGITAY KARARITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili; müvekkiline ait olup, davalı tarafından kamulaştırma yapılmaksızın el konulan ve yol yapılan Alibeyköy 24 parsel sayılı taşınmaza vaki müdahalenin men'i ile 231.000,00 YTL ecrimisilin faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili; 1638,60 metrekarenin 20 yıldır fiilen yol olduğunu, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, 1306 metrekare için davacının satın alma tarihi olan 08.09.2000 tarihinden davanın ıslah tarihine kadar olan dönem için 8.729.18.200 lira, 2460 metrekareye ise el koyma tarihi olan 01.08.2002 den ıslah tarihine kadar 11.263.771.560 lira olmak üzere toplam 19.992.929.760 lira ecrimisile hükmedilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak, dosya içeriğinden dava konusu taşınmazın 1306 metrekareye 1980 yılında yol yapılmak suretiyle kamulaştırılmaksızın fiilen el konulduğu anlaşılmaktadır.2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 38. maddesinde yazılı 20 yıllık hak düşürücü süre, Anayasa Mahkemesi'nin, 4.11.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 10.4.2003 gün ve 2002/112 Esas, 2003/33 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir.Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından önce 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 38. maddesinde öngörülen yirmi yılık hak düşürücü süre geçirildiğinden, davacının mülkiyet hakkı sona ermiş, taşınmaz, artık tesisi yapan davalı idarenin mülkiyetine geçmiştir.Olayda, gerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705/2. maddesi, gerekse 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 38.maddesi uyarınca davalı idare yararına gerçekleşmiş ve tamamlanmış hukuki durum söz konusu olup, bu nedenle Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından etkilenmeyeceği açıktır.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının ilke olarak Resmi Gazetede yayımlandıkları tarihten itibaren ve geleceğe dönük olarak hüküm ve sonuç doğuracağı unutulmamalıdır. Bu nedenledir ki, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından önce, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak, davalı idare yararına kazanılmış mülkiyet hakkının Anayasa Mahkemesi kararından etkilenmeyeceği, kuşku ve duraksamadan uzaktır. Daha açık anlatımla Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak daha önce davalı yararına gerçekleşen kazanılmış hakka etkili olması olanaklı değildir. (HGK.25.5.2005 tarih ve 288-352)Şu hale göre 1306 metrekarelik kısım için yirmi yıllık hak düşürücü süre iptal kararından önce dolduğundan; Yerel Mahkemece taşınmazın, bu kısmı için de ecrimisile karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 5.7.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

23.

T.C.

YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2006/12570K:2007/383T:25.01.2007

 KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN TESPİTİ

DEĞER KAYBI

MÜLKİYET HAKKINI KAZANMA İMKANI
2942 s. Yasa m. 10

DAVA : Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; 
Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri yönünden verilen dilekçeler ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: 
KARAR : Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir. 
Arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metodu esas alınarak değer biçilmesinde ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; 
Dava konusu taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan ve bilirkişi raporuna ekli çaplı krokide C harfi ile gösterilen bölümde %90 değer kaybı öngörülerek kamulaştırma bedeline ekleme yapılmıştır. 
Kısmi olarak yapılan kamulaştırmalarda arta kalan kesimdeki değer kaybının %50 oranını geçmesi halinde davacıya %50 oranında değer kaybı ile yetinip yetinemeyeceği sorularak yetindiği takdirde bu miktara göre hüküm kurulması, yetinmediği takdirde davalı idareye geri kalan taşınmaz bedelinin tamamını ödemek suretiyle taşınmazın tamamının mülkiyet hakkını kazanma imkanı sağlanmalı ve talebi halinde taşınmaz bedelinin tamamına hükmedilmeli, aksi halde bilirkişi kurullarınca belirlenen değer azalış oranına göre karar verilmesi gerektiği gözetilerek, taraflara yukarıda açıklanan hususlarda beyanda bulunmaları için mehil verilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi, 
Doğru görülmemiştir. 
SONUÇ : Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine, 25.01.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.

24.

T.C.

YARGITAY

5. Hukuk Dairesi
E:2006/10125K:2006/13319T:04.12.2006 

EMSAL KARŞILAŞTIRMASI YÖNTEMİ 

MAKTU HARÇ

 MAKTU VEKALET ÜCRETİ


ÖZET: TAŞINMAZ ARSA NİTELİĞİNDE OLDUĞUNA GÖRE, EMSAL KARŞILAŞTIRMASI YÖNTEMİYLE DEĞERİ BELİRLENMELİDİR. DAVANIN NİTELİĞİ GEREĞİ, MAKTU HARCA VE MAKTU VEKALET ÜCRETİNE HÜKMEDİLMELİDİR.
2942 s. Yasa m. 10,11,15,21
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Yasa ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, 4650 sayılı Yasa ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan rapor hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki;
1-Belediye imar müdürlüğünden gönderilen cevabi yazıda, taşınmazın imar planında sanayi alanı olarak düzenlendiği bildirilmiştir. Bu yönüyle taşınmaz arsa niteliğindedir. Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak hüküm kurulması gerekirken, arazi olarak kabulü ile daha az bedele hükmolunması,
2-Davanın niteliği gereği maktu harç alınması gerekirken nisbi karar ve ilam harcı alınması,
3-Kendisini vekille temsil ettiren davacı idare lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmemesi,
4-Kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine, 04.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.Kaynak:YKD HAZİRAN 2007

25.

T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
E:2006/5-291K:2006/267T:03.05.2006

 KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN TESPİTİ


Özet: 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 'nun değer tespiti esaslarını düzenleyen 11. maddesinde; Taşınmazın cins ve nevinin, yüzölçümünün, kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurların, her unsurun ayrı ayrı değerinin, vergi beyanının; kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerinin, özellikle arsalarda kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerinin ve bedelin tespitinde etkili olacak değer objektif ölçütlerin esas alınarak taşınmaz bedelinin takdiri gerektiği öngörülmüştür. Bu şekilde taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.Kamulaştırmasız el koyma nedeniyle bedel davalarında, Kamulaştırma Kanunu'nun bedel tespitine ilişkin hükümleri kıyasen uygulanmakla birlikte, geçerli kabul edilen ilk bilirkişi raporuna tarafların itiraz etmeleri halinde, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması olanaklı değildir.
2942 s. Yasa m. 11
Taraflar arasındaki "kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Kartal Üçüncü Asliye Hukuk Mahkemesi)'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.10.2003 gün ve 2002/844-2003/790 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Beşinci Hukuk Dairesinin 20.09.2004 gün ve 8726-8576 sayılı ilamı ile, (...Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde kabulü ile emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi yöntem itibariyle doğrudur. Ancak;Aynı bölgeden Dairemize intikal eden dava dosyalarında taşınmazın niteliği, özellikleri de dikkate alındığında m2 birim bedelinin, değerlendirme tarihi itibariyle 200.000.000 TL'yi geçemeyeceği gözetilmeden, daha yüksek değer biçen bilirkişi kurulu raporu doğrultusunda fazla bedele hükmedilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.Temyiz Eden: Davalı vekiliHukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Davacı vekili; tapuda müvekkilinin paydaş olduğu İstanbul ili, Kartal ilçesi, Şamandıra mahallesi 6829 ada 11 parsel sayılı ve arsa niteliğindeki taşınmaza davalı idarece yol yapılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığını ileri sürerek, 46.161.000.000 TL kamulaştırmasız el koyma karşılığının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı idare vekili; talep edilen bedelin çok yüksek olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemenin, "arsa niteliğindeki taşınmaza 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 11/3-g maddesi uyarına emsal karşılaştırması yapılarak metrekarede 250.000.000 TL değer biçen bilirkişi kurulu raporlarının usul ve yasaya uygun olduğu" gerekçesiyle "davanın kısmen kabulüne" dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Mahkemece "dava konusu taşınmazla aynı bölgede bulunan taşınmazlara metrekarede 200.000.000 TL değer biçildiğine ilişkin dosyada bilgi ve belge bulunmadığı gibi, aksine aynı yerde bulunan bir başka taşınmaz için biçilen 250.000.000 TL/m2 bedel esas alınmak suretiyle hükmedilip kesinleşen karar gözönüne alındığında, dava konusu taşınmaz için takdir edilen bedelin çevre parsellerle de uyumlu olduğunun anlaşıldığı" gerekçesiyle direnme karan verilmiştir.Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; kamulaştırmasız el koyma karşılığının, arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması sonucu 250.000.000 TL/m2 değer biçen bilirkişi kurulu raporu esas alınarak mı, yoksa bozma ilamında işaret edilen, aynı bölgeden temyizen intikal eden dava dosyalarında belirlenen bedeller gözönüne alınarak en fazla 200.000.000 TL/m2 değer üzerinden mi hüküm altına alınması gerektiği noktasında toplanmaktadır.Bilindiği ve 16.05.1956 gün 1/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, usulü dairesinde verilmiş bir kamulaştırma kararı olmadan ve bedeli ödenmeden taşınmazına el konulan kimse, ilgili kamu tüzel kişisi aleyhine el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, değer karşılığının verilmesini de isteyebilir.Kamulaştırmasız el atma halinde kamu kurumu, Kamulaştırma Ka-nunu'na uygun hareket etmeden, ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Bu bakımdan dava, mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. (11.02.1959 gün E: 1958/17, K: 1959/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesinden)Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, kamulaştırmasız el koyma olgusunun kabul edilebilmesi için, kamulaştırma ile el koyma yetkisi kendisine tanınmış olan gerçek veya özel ve kamu tüzelkişiliği olan kimsenin, kamu yararı gerektirdiği için el koymuş olması gerekir. (Ali Arcak - Edip Doğrusöz, Kamu-laşbrmasız Elkoyma, Ankara 1992, S: 20)Kamulaştırmasız el koyma nedeniyle ister el atmanın önlenmesi davası, isterse yer bedeli veya tazminat ya da ecrimisil davası açılmış olsun, davacının iddiasının araştırılması bilirkişi incelemesine bağlıdır.Bu noktada, bilirkişilerin taşınmazın değerinin tespitine ilişkin değer biçme esaslarını düzenleyen herhangi bir yasal düzenleme mevcut değildir.Ancak, öteden beri Yargıtay İçtihatlarında kamulaştırma hukukunda olduğu gibi, Kamulaştırma Kanunu'nun 11. maddesinde öngörülen emsal incelemesindeki ilkeler aranmaktadır. (Üçüncü Hukuk Dairesi 16.03.1976 gün, E: 1813, K: 2654; Dördüncü Hukuk Dairesi 10.02.1972 gün, E: 10300, K: 1001; Beşinci Hukuk Dairesi, 14.11.1985 gün, E: 11780, K: 12446)2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun değer tespiti esaslarını düzenleyen 11. maddesinde; Taşınmazın cins ve nevinin, yüzölçümünün, kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurların, her unsurun ayrı ayrı değerinin, vergi beyanının, kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerinin, özellikle arsalarda kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerinin ve bedelin tespitinde etkili olacak değer objektif ölçütlerin esas alınarak taşınmaz bedelinin takdiri gerektiği öngörülmüştür.Kanunun lafzı ve ruhu gözönüne alındığında; ana ilke, taşınmazın gerçek değerinin tespit edilmesidir.16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, taşınmazına el konulan kimse, mülkiyet hakkının kamu tüzel kişiliğine devrine razı olarak, taşınmaz malın bedelini dava ettiği takdirde ödenecek bedel, taşınmazın dava tarihindeki değeri olacaktır. Dolayısıyla kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davalarında da amaç, taşınmazın gerçek değerinin tespiti olup, kamulaştırma ile denklik sağlanabilmesi için Kamulaştırma Kanunu'nun değer tespitine ilişkin hükümleri uygulanmalıdır.Bundan ayrı, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu Tasarısı gerekçesinde, 11. maddede sayılan ölçütlerin Anayasa'nın 46. maddesindeki unsurlar gözö-nünde tutularak düzenlendiği belirtildiğinden, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle bedel davalarında 11. maddedeki esaslara göre bedel tespitinin taraflar açısından Anayasal güvence teşkil edeceği açıktır.Önemle vurgulanmalıdır ki, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle bedel davalarında Kamulaştırma Kanunu'nun bedel tespitine ilişkin hükümleri kıya-sen uygulanmakla birlikte; geçerli kabul edilen ilk bilirkişi raporuna tarafların itiraz etmeleri halinde, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması olanaklı değildir. (YHGK'nın 05.05.2004 gün, E: 2004/5-270, K: 2004/261 sayılı karan)Tüm açıklamalar ışığında somut durum değerlendirildiğinde; hükme dayanak yapılan ve dava konusu taşınmaza metrekarede 250.000.000 TL değer biçen ilk bilirkişi kurulu raporu gerekçeli olup, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 11. maddesinde öngörülen ilkeler esas alınarak düzenlenmiştir.Yine, bilirkişi raporunda taşınmaza biçilen değerin, aynı mevkide bulunan diğer taşınmazlar için hükmedilip kesinleşen bedellerle de uyumlu olduğu anlaşılmaktadır.Her ne kadar mahkemece ikinci kez bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de; aynı usulle düzenlenen ikinci bilirkişi raporu ilk raporu teyit ettiğinden, bu husus sonuca etkili görülmemiştir.Şu hale göre; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun bedel tespitine ilişkin 11/3-g maddesi hükümleri kıyasen uygulanmak suretiyle, emsal karşılaştırması sonucu taşınmaza metrekarede 250.000.000 TL değer biçen bilirkişi kurulu raporu esas alınarak, kamulaştırmasız el koyma karşılığına hükme-dilmesi usul ve yasaya uygundur. Direnme kararı bu nedenle onanmalıdır.Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), 03.05.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TMK m.724'e mesnetle malzeme sahibinin temliken tescil talebinin kabul edilebilmesi için

önalım bedelinin depo edilmesi yargıtay kararı

Bir Taraf Lehine Usuli Kazanılmış Hak Doğmadıkça Hakimin Verdiği Ara Karardan Rücu Edebileceği