Hukuk Usulünde ALEYHE BOZMA YASAĞI


Prof. Dr. Baki KURU
§ 1. Giriş
Bir hüküm, davanın taraflarından yalnız biri tarafından temyiz
edilirse, Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz eden tarafın aleyhine
olarak bozamaz1; buna aleyhe bozma yasağı denir2.
Aleyhe bozma yasağı, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda
(m. 326, II) açıkça hükme bağlanmış3 ve ceza usulü doktrininde
etraflı bir şekilde inceleme konusu yapılmıştır4.
Buna karşılık, aleyhe bozma yasağı, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununda açıkça hükme bağlanmadığı gibi, hukuk usulü (medenî
usul hukuku) doktrininde de etraflı bir şekilde inceleme konusu
yapılmış değildir'.
1 Buna karşılık, bir hüküm taraflardan her ikisi tarafından da temyiz edilmişse,
bu halde Yargıtay, hükmü, temyiz eden taraf aleyhine de bozabilir:
yani, bu halde aleyhe bozma yasağı uygulanmaz.
2 Aleyhe bozma yasağına, «temyiz edenin durumunun kötüleştirilmesi yasağı
» veya «reformatio in peius yasağı» da denir (bakınız meselâ: Baki
Kuru, Nizasız Kaza, Ankara 1961 sayfa 215 ve orada dip not 61). Bakınız
ayrıca: aşağıda dip not 4 ve aşağıda dip not 36 civan.
3 353 sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu
(m. 227, III) da, aleyhe bozma yasağını, CMUK m. 326, Il'ye paralel bir
şekilde düzenlemiştir.
* Bakınız meselâ : Nurullah Kunter, Aleyhte düzeltme yasağı (İstanbul Hukuk
Fakültesi Mecmuası, sene 1952, cilt XVIII, sayı 3-4, sayfa 664-679);
Nurullah Kunter, Ceza Muhakemesi Hukuku, dördüncü bası, İstanbul
1970, sayfa 671 ve devamı; Faruk Erem, Ceza Usulü Hukuku, dördüncü bası,
Ankara 1973, sayfa 562 ve devamı; Faruk Erem, Alevhe Bozma Yasağı
(Ankara Barosu Dergisi, sene 1967, sayı 4, sayfa 615-619).
'Aleyhe bozma yasağının hukuk usulünde de geçerli olduğuna, kitaplarımızda
kısaca değinmiştik (bakınız: Baki Kuru, Nizasız Kaza, sayfa 215
ve orada dip no't 61: Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, ikinci baskı,
Ankara 1968, sayfa 603).
136 Prof. Dr. Baki KURU
Yabancı hukuk sistemlerinde, aleyhe bozma yasağının, hukuk
usulünde de geçerli (cari) olduğunu görmekteyiz6.
Bizde de, aleyhe bozma yasağının, hukuk usulünde de geçerli
olması gerektiği kanısındayız7. Çünkü, Yargıtay, yalnız bir tarafın
temyizi halinde, hükmü temyiz edenin aleyhine bozacak olursa,
hükmü temyiz etmemiş olan diğer taraf lehine karar vermiş
olur; bu ise, hâkimin tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olduğu
ve talep dışı karar veremiyeceği kuralına (HUMK. m. 74) aykırı
düşer.
Yargıtay da, haklı olarak, hukuk usulünde (medenî usul huku
kunda) aleyhe bozma yasağının geçerli (cari) olduğuna karar vermektedir.
Bu yazımızda, Yargıtaym bu konudaki kararlarından bazı misaller
vererek, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda açık bir hüküm
bulunmamasına rağmen, tatbikatta hukuk usulünde aleyhe
bozma yasağının nasıl uygulandığını göstermeye çalışacağız.
Aleyhe bozma yasağını, ikiye ayırarak incelemek istiyoruz :
1) Dar anlamda aleyhe bozma yasağı, 2) Geniş anlamda aleyhe bozma
yasağı (aleyhe hüküm verme yasağı).
§ 2. Dar anlamda aleyhe bozma yasağı
Bir hüküm, davanın taraflarından yalnız biri tarafından temyiz
edilirse, Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz eden tarafın
aleyhine olarak bozamaz; buna, dar anlamda aleyhe bozma yasağı
demekteyiz. Misaller:
1) Davacı Sıdıka, Mehmet ve Ahmet aleyhine bir tenkis davası
(Medenî Kanun m. 502 vd.) açmış ve dava dilekçesinde, mahfuz
hissesine tekabül eden miktarı 9937 lira olarak göstermiştir.
6 Almanya için bakınız meselâ: Leo Rosenberg-Karl Heinz Schwab, Zivilprozessrecht,
10. baskı, München 1969, sayfa 738-739, 771; İsviçre için bakınız:
Mas Guldener, Schweizerisches Zivilprozessrecht, 2. baskı, Zürich
1958, sayfa 511-512 ve Hans-Peter Ricci, Reformatio in peius und Anschliessung
an das Rechtsmittel im Zivilprozess, Winterthur 1955; Avusturya
için bakınız: Richard Holzhammer, Österreichisches Zivilprozessrecht,
Wien 1970, sayfa 261; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun alındığı
yer olan Neuchâtel Kantonu için bakınız: Henri Schupbach, Le recours,
en cassation sp^cialement en procedure çivile neuchâteloise, Lausanne
1961, sayfa 318.
7 Yukarıda dip not 5'te anılan kitaplarımıza bakınız.
ALEYHE BOZMA YASAĞI 137
Mahkemece yapılan keşif ve hesap sonucunda, davacının mahfu?
hissesinin 9937 liradan daha fazla olduğu anlaşılmış, fakat mahkeme,
talepten fazlaya hüküm olunamıyacağı gerekçesiyle, 9937
liranın davalılardan tahsiline karar vermekle yetinmiştir. Bu hükmün
yalnız davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay
aşağıdaki karan vermiştir: «Tenkis davalarında dava dilekçesinde
gösterilen miktar harca esas olmak üzere tahmini olarak bildirilir.
Tenkisi gereken miktar ise mahkemece yapılacak keşif ve hesap
sonunda belirecektir. Bu itibarla yapılan hesap sonunda bulunan
miktara davacının mahfuz hissesi olarak hüküm etmek gerekirken,
talepten fazlaya hüküm olunamıyacağı yolundaki mahkemenin görüşünde
isabet yoksa da, davacının temyizi olmadığından aleyhe
bozma sebebi yapılmamıştır»8.
2) «Davalı için 106 lira vekâlet ücreti takdiri lâzım geldiği
halde 100 lira vekâlet ücretinin takdirine müteallik hüküm davalı
tarafından temyiz edilmiyerek kabul edilmiş ve davacı tarafından
temyiz edilen hükmün bu noktadan (davacı) aleyhine bozulması
caiz bulunmamıştır»9. Aynı şekilde : «Davalı yararına hükmedilen
vekâlet ücreti isabetsiz ise de, aleyhe temyiz olunmadığından (yani
davacı hükmü temyiz etmediğinden) bozma sebebi sayılmamıştır»10.
3) «Mahkeme ilâmında paylarda (bir gayrimenkulun birden
fazla mirasçı hissedar arasında paylaştırılmasmda) hesap hatası
yapılmış ise de, temyiz edenin lehine olduğu cihetle (bu hüküm
mirasçılardan yalnız biri tarafından temyiz edilmiştir ve yapılan
hesap hatası bu mirasçının lehinedir), bu husus bozma sebebi yapılmamıştır
» ".
4) «Bir kararın temyiz edenin aleyhine netice verecek şekilde
bozulması düşünülemez» n.
5) «Direnme kararı, Genel Kurulca davalı Hazinenin temyizi
üzerine bozulmuş olduğundan, Genel Kurul bozma kararının özel
»Bakınız: Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 13.2.1970 gün ve 86/993 sayılı karan
(Son içtihatlar, sene 1972, sayı 289, sayfa 101-102).
»Bakınız: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17.10.1951 gün ve 5-64-31/76
sayılı karan (Türk içtihatlar Külliyatı, sene 1952, cilt I, sayfa 396 no. 582).
10 Bakınız: Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 7.7.1970 gün ve 3694/2850 sayılı karan
(izmir Barosu Dergisi, sene 1972, sayı 37, sayfa 21).
11 Bakınız: Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 10.10.1966 gün ve 4941/5099 sayılı
karan (Kutsi Malatyalıoğlu-Hami Ertaş, Içtihath ve notlu Paylaştırma
ve Kat Mülkiyeti Kurulması Davalan, Ankara 1971, sayfa 79).
12 Bakınız: Yargıtay Ticaret Dairesinin 17.9.1955 gün ve 8498/6195 sayılı karan
(Tatbikatta Yargıtay Kararlan, sene 1955, sayı 78-79, sayfa 1986-1987).
138 Prof. Dr. Baki KURU
daire kararına göre Hazinenin aleyhine olması usule uygun düşmez
» 13.
Aleyhe bozma yasağı, icra tetkik mercii kararlarının temyizinde
M de uygulanır. Misaller:
6) «Borçlu Ş. imza inkârında bulunmuş, tetkik mercii, ÎÎK.
m. 68'e (şimdi îlK. m. 68a'ya) göre inceleme yapmadan itirazın
muvakkaten ref'ine (geçici kaldırılmasına) karar vermiştir. Bu
husus usule ve kanuna aykırı ise de, merci kararını yalnız alacaklı
temyiz edip, borçluların temyiz talepleri bulunmadığından bu
husus alacaklı aleyhine bozma sebebi sayılmamıştır» 15.
7) «îmza inkâr edilmediği ve tatbikat yapılmadığı halde, itirazın
geçici şekilde kaldırılmasında isabet yoksa da, kararı alacaklı
temyiz etmediğinden, bu usulî hata temyiz eden (borçlu) aleyhine
bozma sebebi sayılmadı» 16.
8) «Borçlu, son celsede takip müstenidi senetteki imzayı açıkça
kabul etmiş bulunduğundan, esasa müteallik temyiz itirazı varit
değildir, imzanın kabulüne rağmen itirazın muvakkaten kaldırılması
İİK'na aykırı17 ise de, temyiz edenin ı(borçlunun) sıfatı
bakımından bu hata aleyhe bozma sebebi yapılmamıştır» u.
9) ÎÎK. m. 68a, VI hükmüne «rağmen münkirin (borçlunun)
para cezasiyle cezalandırılmaması usule aykırı ise de, temyiz edenin
sıfatı bakımından (karar yalnız borçlu tarafından temyiz edilmiştir)
bu hata aleyhe bozma sebebi yapılmadı» w.
13 Bakınız: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 23.1.1963 gün ve 4/64-14 sayılı
karan (ilmî ve Kazaî içtihatlar Dergisi, sene 1963, sayı 28, sayfa 2070).
14 îcra tetkik mercii kararlarının temyizi hakkında bakınız : ÎÎK. m. 363-366;
Baki Kuru, icra Hukuku, Ankara 1965, sayfa 13 ve devamı.
15 Bakınız: Yargıtay icra ve iflâs Dairesinin 3.2.1961 gün ve 896/1372 sayılı
karan (ilmî ve Kazaî içtihatlar Dergisi, sene 1962, sayı 13, sayfa 982-983;
Kuru-Icra Hukuku sayfa 18 dip not 42).
16 Yargıtay icra ve iflâs Dairesinin 6.10.1966 gün ve 9208/9379 sayılı karan
(yayımlanmamıştır).
17 Bu halde, tetkik merciinin, borçlunun itirazının kesin olarak kaldınlmasma
(IlK m. 68) karar vermesi gerekirdi (bakınız: Kuru-Icra Hukuku
sayfa 153 ve 154).
'«Bakınız: Yargıtay icra ve iflâs Dairesinin 13.3.1969 gün ve 2948/2717 sayılı
karan (Ankara Barosu Dergisi, sene 1969, sayı 4, sayfa 735).
"Bakınız: Yargıtay icra ve iflâs Dairesinin 22.4.1968 gün ve 4102/4182 sayılı
karan (Resmî Kararlar Dergisi, sene 1968, sayı 7-8, sayfa 97-98; Ankara
Barosu Dergisi, sene 1968, sayı 3, sayfa 592; ilmî ve Kazaî içtihatlar
Dergisi, sene 1968, sayı 90, sayfa 6194-6195).
r
ALEYHE BOZMA YASAĞI 139
10) Kambiyo senedindeki imzanın münkir borçluya ait olduğu
anlaşıldığından, «borçlunun tazminat ve para cezasına çarptırılmaması
İİK hükümlerine (IİK m. 170, III hükmüne) aykırı ise de,
bu hata temyiz edenin sıfatı bakımından (karar yalnız borçlu tarafından
temyiz edilmiştir) bozma sebebi yapılmadı»20.
11) «Kendi levazımı ile başkasının arsası üzerinde bina yapan
kişinin hakları Medenî Kanunun 648 ve bunu izleyen maddelerinde
açıkça gösterilmiş olup, bu husustaki iddialar mahdut yetkili
tetkik merciinde değil, umumî mahkemelerde dava şeklinde dermeyan
edilerek karara bağlanabilir. Muhdesat mütemmim cüz'ü sayıldığından
arza tâbidir. Yani, arz kimin ise mütemmim cüz'üler de
onundur. Üçüncü şahsın istihkak davası (IÎK m. 99) niteliğinde tavsif
edilen talebinin, bozma çevresi ve yukarda yazılı hükümlerin ışığı
altında incelenerek ve mütemmim cüz'e ilişkin istihkak davasının
mesmu olmadığı nazara alınarak karara bağlanması gerekirken,
ihmal olunması Medenî Kanun ve ÎÎK'nun hükümlerine aykırı ise
de, kararı borçlu ve alacaklı temyiz etmediğinden, bu hata temyiz
eden üçüncü şahıs aleyhine bozma sebebi yapılmadı»21.
12) «İcra takibinin dayandığı senet kesin şekilde borç ikrarını
ve ödeme taahhüdünü ihtiva etmektedir. Borçlu senedi ve muhteviyatını
kabul ederek alacaklının zimmetinde kalan mallan iade
edildiği takdirde ödemeye hazır olduğunu bildirmiştir. İcra hâkimi,
takip talepnamesi muhteviyatı ve İİK 'nun hükümleriyle mukayyettir.
Esasen mahdut olan yetkisi şümulünü aşarak bir dava mevzuu
olması gerekli hususlar hakmda ve bilhassa alacaklı yedindeki
bir kısım mallann borçluya iadesine dair hüküm veremez. Ancak,
alacaklı merci kararını temyiz etmediğinden bu hata temyiz eden
borçlu aleyhine bozma sebebi yapılmamıştır»22.
Aleyhe bozma yasağı, yalnız temyiz yolunda (HUMK. m. 427
vd) değil karar tashihi yolunda (HUMK m. 440442) da vardır23.
Yani, taraflardan yalnız biri karar tashihi yoluna başvurursa, Yar-
20 Bakınız: Yargıtay İcra ve İflâs Dairesinin 6.5.1969 gün ve 5138/4985 sayılı
karan (Ankara Barosu Dergisi, sene 1969, sayı 6, sayfa 1167).
21 Yargıtay İcra ve İflâs Dairesinin 24.6.1966 gün ve 6766/6913 sayılı karan
(yayımlanmamıştır).
22 Bakınız: Yargıtay İcra ve İflâs Dairesinin 29.5.1962 gün ve 5681/6233 sayılı
karan (İlmî ve Kazaî İçtihatlar Dergisi, sene 1963, sayı 26, 1898).
23 Bakınız: Kuru-Hukuk Muhakemeleri Usulü, sayfa 623.
140 Prof. Dr. Baki KURU
gıtay, mahallî mahkemenin (temyiz incelemesinde tasdik etmiş olduğu)
hükmünü, karar tashihi talebinde bulunan bu taraf aleyhine
bozamaz. Bakınız meselâ: «Karar düzeltilmesi talebinde bulunanın
aleyhinde bir karar tesisi söz konusu olamıyacağmdan»24.
Yargıtay özel dairesi, temyiz edenin aleyhine (temyiz etmeyen
tarafın lehine) olarak hükmü bozarsa (yani aleyhe bozma yasağına
uymazsa), mahallî mahkemenin hükmünde ısrar etmesi (HUMK
m. 429, III) üzerine, aleyhe olan böyle bir bozma, Yargıtay Hukuk
Genel Kurulu tarafından kaldırılır. Bakınız meselâ: «Mahkemece
dava reddedilmiştir. Özel Dairece, dava esastan reddolunduğu,
yalnız davacı vekili tarafından temyiz edildiği halde, her nasıl ise
davalının savunmalarının gereği gibi araştırılmadığı nedeniyle davalı
lehine bozma yapılmıştır. Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan
incelemede özel daire bozmasının zühule müstenit olduğu anlaşıldığından
direnmeye yöneltilen temyiz itirazının reddiyle, sair yönlere
ilişkin temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın özel daireye
gönderilmesi gerekir» K.
Tapulama Kanununun 54 ve 55 inci maddeleri, aleyhe bozma
yasağının bir istisnası niteliğindedir. Bakınız meselâ : Tapulama
Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 54 ve 55 inci maddeleri
«uyarınca, tapulama hâkimi, gerçek malikin üçüncü kişi olması
halinde, onun yararına hüküm vermekle ödevli olunca, bir
tapulama (mahkemesi) kararını temyiz eden tarafın temyiz isteğinin
haklı olmaması halinde, Yargıtay, genel hükümleri uygulayarak,
bu isteği reddedip, aslında yanlış olan kararı onama yoluna
gidemez; kararı, gerçek hak sahibi yararına hüküm verilmek üzere
bozacaktır. Yoksa, yasamn gerçek hak sahibinin yararına karar
verilmesi buyruğu böyle durumlarda yerine getirilemez ve Yargı.
tavca, Tapulama Yasasındaki (yukarıda yazılı) özel ve ayrık hükümler
uygulanmamış olur»26.
24 Bakınız: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.10.1968 gün ve 2/803-709 sayılı
karan (Son İçtihatlar, sene 1969, sayı 261, sayfa 1127).
»Bakınız: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.4.1971 gün ve 9/854-242 sayılı
karan (Ankara Barosu Dergisi, sene 1971, sayı 6, sayfa 957). Bakınız
aynca: aşağıda dip not 35*te anılan 1.12.1971 günlü Hukuk Genel Kurulu
karan.
26 Bakınız: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 9.9.1964 gün ve 7/1-532 sayılı
karan (ilmî ve Kazaî İçtihatlar Dergisi, sene 1965, sayı 50, sayfa 3566-
3569).
ALEYHE BOZMA YASAĞI 141
§ 3. Aleyhe Hüküm Verme Yasağı
(Geniş anlamda aleyhe bozma yasağı)
Yukarda gördüğümüz gibi, taraflardan yalnız birinin temyizi
halinde, Yargıtay, hükmü temyiz edenin aleyhine olarak bozamaz
(dar anlamda aleyhe bozma yasağı). Bundan başka, taraflardan
yalnız birinin temyizi halinde, Yargıtayın (temyiz eden tarafın lehine
olarak) verdiği bozma karanna uyan27 mahalli mahkeme de,
artık, temyiz eden tarafın, önceki (bozulan) karara nazaran daha
aleyhine olan bir hüküm veremez. Buna «aleyhe hüküm verme yasağı
» demekteyiz. Misaller :
1) Davacı, aylık kiranın 2100 lira olarak tesbitini istemiş,
mahkeme aylık kiranın 1380 lira olarak tesbitine karar vermiş, karar
sadece davacı tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay yeniden bilirkişi
incelemesi yaptırılması için mahkemenin (1380 liralık) tesbit
kararını bozmuş, bozmadan sonra verilen ikinci kararın temyizi
üzerine, Yargıtay aşağıdaki şekilde karar vermiştir: «Davalı taraf
temyiz yoluna başvurmadığından, yeni bilirkişi incelemesi sonunda
tesbit edilecek miktar eski miktardan az olsa dahi mahkemece
1380 liradan aşağı bir miktara hükmedilemiyeceği, miktarın
fazla olması halinde davadaki istekle (yani 2100 lira ile) bağlı kalmak
üzere davacı yararına fazlaya hükmedilebileceği»28.
2) «Bozmadan evvel mahkemece (verilen) aylık kira parasının
1670 lira olarak tesbitine dair karar davacı tarafça temyiz edilmemiş,
yalnız davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olması sebebiyle,
bu miktar (1670 lira) için davalı taraf lehine bir müktesep
hak doğduğu halde, mahkemece bu cihet nazara alınmaksızın aylık
kira parasının 1713 lira olarak tesbitine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
Ancak bu hususun düzeltilmesi yargılamanın tekrarını
gerektirmediğinden* hüküm fıkrasındaki 1713 rakamının silinerek
yerine 1670 lira yazılmak suretiyle düzeltilmesine ve hükmün
bu düzeltilmiş şekliyle onanmasına karar verildi»29.
3) Davacı (kiralayan) aylık kiranın 500 lira olarak tesbitini
istemiş, mahkeme aylık kiranın 394 lira olarak tesbitine karar vermiş,
bu karar sadece davalı (kiracı) tarafından temyiz edilmiş,
Yargıtay yeniden bilirkişi incelemesi yapılması için kararı bozmuş-
27 veya HUMK m. 429, IV gereğince uymak zorunda olan.
28 Bakınız: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2.10.1968 gün ve 3/444-622 sayılı
kararı (Resmî Kararlar Dergisi, sene 1968, sayı 11-12, sayfa 283-285;
Ankara Barosu Dergisi, sene 1968, sayı 6, sayfa 1017-1018).
»Bakınız: Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 17.11.1969 gün ve 6096/4854 sayılı
karan (İstanbul Barosu Dergisi, sene 1970, sayı 34, sayfa 258).
142 Prof. Dr. Baki KURU
tur. Yeni bilirkişi aylık kiranın 436 lira olduğunu bildirmiş, mahkeme
de aylık kiranın 436 lira olarak tesbitine karar vermiş, davalı
bu kararı da temyiz etmiştir. Bunun üzerine, Yargıtay aşağıdaki
şekilde karar vermiştir : «İlk hüküm sadece davalı tarafından
temyiz edilmiş, bozma ilâmına uyulmak suretiyle davalı taraf yararına
usulî kazanılmış hak meydana gelmiştir. Usulî kazanılmış hakkın
gözönünde tutulmayarak evvelce tesbit edilen aylık 394 liradan
fazlaya hükmedilmesi isabetsiz ve bozmayı mucip ise de, bu yön
yeniden duruşma ve incelemeyi gerektirmediğinden aylık kira parası
436 liranın 394 liraya indirilmesi suretiyle hükmün HUMK m.
438 uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verildi»30.
4) «Her ne kadar (davacı tarafından dava dilekçesinde) istenmediği
halde, kararda, artırılan kira parasının 1.4.1964 tarihinden
itibaren geçerli sayılacağı belirtilmiş ise de, bu karar yalnız davacı
tarafından temyiz edilmiş, karar başka sebeplerden bozulmuş,
mevcut durum karşısında sözü geçen tarihin davacı lehine kazanılmış
bir hak olarak kabulü gerekmiştir»31.
5) «İlk hükümde 240 liranın davalıdan tahsiline, fazla iddianın
reddine karar verilmiş ve bu karar yalnız davacı tarafın temyizi
üzerine bozulmuştur. O halde, 240 liranın tahsiline ilişkin kısım
davacı yararına kesinleşmiş olmasına göre, isteğin tamamının
reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır» a.
6) Davacı, tapuda kendi adına kayıtlı bulunan arsasına, davalının
müdahalesinin önlenmesini istemiş, mahkemenin ilk hükmünde
105 metrekarelik yere davalının müdahalesinin önlenmesine karar
verilmiştir. Davalının temyizi üzerine bu hüküm, tarafların tapu
kayıtlarının mahalline uygulanarak müşterek sınırın belirtilmesi
gerektiği yönünden bozulmuş ve mahkemece bu bozmaya uyularak
yapılan soruşturma ve uygulama sonucunda, ikinci hükümle,
139 metrekarelik yere davalının müdahalesinin önlenmesine karar
verilmiştir. Bu ikinci hükmün temyizi üzerine, Yargıtayca aşağıdaki
karar verilmiştir: «105 metrekarelik yere davalının müdahalesinin
önlenmesine dair verilen ilk hüküm davacı tarafından temyiz edilmemiş
olmakla, bu miktar üzerinden davalı yararına usulen kazanıl-
» Bakınız: Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 10.12.1971 gün ve 5470/4352 sayılı
karan (Son İçtihatlar, sene 1972, sayı 292, sayfa 204-205).
31 Bakınız: Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 3.11.1970 gün ve 5380/4155 sayılı
kararı (İstanbul Barosu Dergisi, sene 1971, sayı 34, sayfa 314-315).
32 Bakınız : Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 4.2.1966 gün ve 494/868 sayılı karan
Mustafa Çenberci, İş Mahkemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 1969, sayfa 213
no. 214).
ALEYHE BOZMA YASAĞI 143
mış hak doğmuştur. Bu itibarla, bozmaya uyularak verilen ikinci
hükümde bu miktarın (105 metrekarenin) aşılmaması gerekir»a.
7) «Davacı N yararına ilk kararla 40.000 liraya hükmedilmiştir.
Bu karan davacı taraf temyiz etmemiştir. Davalının temyiz isteği
üzerine karar bozulmuştur. İkinci kararla bu davacı lehine
62.000 liraya hüküm verilmiştir. İlk kararı davacı temyiz etmediğine
göre diğer taraf (davalı) lehine müktesep hak doğmuştur. O halde,
bundan (40.000 liradan) fazlaya hüküm verilmesi usule ve yasaya
aykındır»5*.
8) «Mahkemece davanın kabulüne, temerrüt faizi isteğinin
reddine karar verilmiştir. Bu hükmü yalnız davalı temyiz etmiştir.
Hüküm davalı lehine başka nedenlerle iki defa bozulmuştur.
Mahkeme son kararında yine davanın kabulüne, temerrüt faizi isteğinin
reddine karar vermiştir. Özel daire, dava dilekçesinde temerrüt
faizi istendiği halde faize hükmedilmemesinin isabetsizliği
nedeniyle son hükmü dahi bozmuştur. Mahkeme, davacı birinci
karan temyiz etmediğinden davalı lehine faiz yönünden usulî
kazanılmış hak doğduğu nedeniyle direnmiştir. Gerçekten, davacının
temerrüt faizinin reddine ilişkin birinci hükmü temyiz etmediği
ve hükmün bu yönden kesinleştiği ve davalı yararına usulî kazanılmış
hak doğduğu anlaşılmış olduğundan, usul ve yasaya uygun
görülen direnme kararının onanması gerekmiştir»M.
9) «Davacı, Asliye Hukuk Mahkemesine açtığı dava ile uyuşmazlık
konusu parselin adma tescilini, davalılann el atmasmm
önlenmesini istemiştir. Asliye Hukuk Mahkemesince, davacının diğer
isteklerinin kabulü (yani davalılann el atmasının önlenmesi),
fakat zilyetliğin arasız olduğu subuta ermediğinden tescile ilişkin
isteğinin reddi cihetine gidilmiştir. Hüküm davalılar vekilinin temyizi
üzerine Yargıtayca görev yönünden bozulmuştur. Mahkemece,
Yargıtayın bozma ilâmına uyulmuş, dava kadastro mahkemesi sıfatiyle
görülmüş ve çekişmeli yerin davacı adına tescili ve davalıların
bu yere vaki el atmalannm önlenmesi yolunda hüküm tesis edilmiştir.
Hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Tescil is-
» Bakınız: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 6.10.1971 gün ve 1/838-570 sayılı
karan (tlmî ve Kazaî İçtihatlar Dergisi, sene 1972, sayı 133, sayfa
822-823).
34 Bakınız: Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 28.9.1967 gün ve 7634/8964 sayılı
kararı (A. Baki Orhaner-Süleyman Orhaner, Türk İş Hukuku Yargıtay
Emsal Kararları, Ankara 1969, sayfa 446).
35 Bakınız: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 1.12.1971 gün ve 4/2-703 sayılı
karan (Son içtihatlar, sene 1972, sayı 290, sayfa 138-140; îlmî ve Kazaî
İçtihatlar Dergisi, sene 1972, sayı 135, sayfa 944-945).
144 Prof. Dr. Baki KURU
teğinin reddine ilişkin önceki hüküm, davalıların temyizi üzerine
ve onların yararına bozulmuştur. Davacı anılan hükme karşı Yargıtay
yoluna başvurmamış, sonucu kabullenmiştir. Bu durumda
tescil isteğinin reddi yönünden davalılar yararına kazanılmış hakkın
varlığını kabul etmek gerekir. Mahkeme, kazanılmış hakkı göz
önünde tutmak&ızm, artık tescil isteğini kabul edemez. Aksine düşünce,
temyiz edenin Yargıtay yoluna başvurması sonucunda onun
aleyhine bir durum doğmasının ve özellikle hasım tarafın bu sonuçtan
yararlanmasının mümkün bulunduğu anlamına gelir. Buna ise,
Yargıtay yoluna ait temel ilkeler cevaz vermez. Zira Yargıtay yolunda
«reformatio in peius (temyiz edenin durumunun kötüleştirilmesi)
yasağı» yürür. Mahkemece bu maddî ve hukukî vakıaların
göz önünde tutulmaması isabetsizdir»36.
Yukarıdaki misallerde de görüldüğü gibi, taraflardan yalnız
birinin temyizi üzerine verilen bozma kararma uyan mahkemenin,
temyiz eden tarafın, önceki (bozulan) karara nazaran, daha aleyhine
olan bir hüküm veremiyeceği kuralı, usulî müktesep hak (veya
usule ilişkin kazanılmış hak) müessesesi37 ile de ilgilidir. Ancak,
son olarak anılan 9 nolu misalin sondan ikinci cümlesinde de isabetle
belirtildiği gibi, aleyhe hüküm verme yasağı, aleyhe bozma
yasağı ile daha yakından ilgilidir3S. Nitekim, Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununun 326 ncı maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen
ve ceza usulü doktrininde «aleyhte düzeltme (veya değiştirme) yasağı
»39 veya «aleyhe bozma yasağı»* olarak isimlendirilen husus, aslında
bizim yukarda incelemiş olduğumuz «aleyhe hüküm verme
yasağının» ceza usulündeki karşılığıdır. Bu nedenle, biz «aleyhe
hüküm verilmesi yasağını», «geniş anlamda bozma yasağı» olarak
nitelendirerek, bu müesseseyi de, aleyhe bozma yasağı isimli bu
yazımızda incelemeyi uygun bulduk.
36 Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 25.12.1965 gün ve 6504/7345 sayılı karan (yayımlanmamıştır)
.
37 Usulî müktesep hak müessesesi hakkında tafsilât için bakınız: Baki Kuru,
Hukuk Muhakemeleri Usulü, Ankara 1968, sayfa 606 ve devamı.
38 Tafsilât için bakınız: Recaî Seçkin Armağan'ında yayımlanacak olan «Usulî
Müktesep Hak» isimli yazımız, § 2, II, 3.
39 Nurullah Kunter'in yukarıda dip not 4'te anılan makalesine ve eserine
bakınız. Fakat, Nurullah Kunter, yukarıda dip not 4'te anılan Ceza Muhakemesi
Hukuku isimli eserinde, «aleyhte değiştirme yasağı» yerine, «lehe
kanunyolu davası üzerine aleyhte değiştirmeme mecburiyeti» deyimini
kullanmaktadır (sayfa 672).
40 Faruk Erem'in yukarıda dip not 4'te anılan makalesine ve eserine bakınız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TMK m.724'e mesnetle malzeme sahibinin temliken tescil talebinin kabul edilebilmesi için

önalım bedelinin depo edilmesi yargıtay kararı

Bir Taraf Lehine Usuli Kazanılmış Hak Doğmadıkça Hakimin Verdiği Ara Karardan Rücu Edebileceği