Katkı Payı Alacağı Davası


Katkı Payı Alacağı Davası

T.C.

YARGITAY

8. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/2285

K. 2010/4122

T. 20.9.2010

• TAŞINMAZIN YARI HİSSESİNİN ADINA TESCİLİ ( Mal Ayrılığı Rejiminin Geçerli Olduğu Dönemde Edinilmiş Mallarla İlgili Katkı Payı Alacağı Davaları 10 Yıllık Zamanaşımına Tabi Olduğu )

• KATKI PAYI ALACAĞI DAVASI ( Taşınmazın Yarı Hissesinin Adına Tescili – Mal Ayrılığı Rejiminin Geçerli Olduğu Dönemde Edinilmiş Mallarla İlgili Katkı Payı Alacağı Davaları 10 Yıllık Zamanaşımına Tabi Olduğu )

• ZAMANAŞIMI ( Eldeki Dava Mal Ayrılığı Rejiminin Geçerli Olduğu Dönemde Edinilen Taşınmaza İlişkin Katkı Payı Alacağına İlişkin Olduğu – Bu Nevi Davalar Evliliğin ve Mal Rejiminin Sona Erdiği Tarihten İtibaren 10 Yıllık Zamanaşımı Süresine Tabi Olduğu )

• MAL AYRILIĞI REJİMİ ( Eldeki Dava Mal Ayrılığı Rejiminin Geçerli Olduğu Dönemde Edinilen Taşınmaza İlişkin Katkı Payı Alacağına İlişkin Olduğu – Bu Nevi Davalar Evliliğin ve Mal Rejiminin Sona Erdiği Tarihten İtibaren 10 Yıllık Zamanaşımı Süresine Tabi Olduğu )

4722/m.1, 10

4721/m.178, 225

743/m.5

818/m.125

ÖZET : Davacılar, ortak miras bırakanlarının davalı ile evli iken öldüğünü, evlilik birliği içinde edinilerek davalı adına kaydedilen taşınmazın alımına miras bırakanın katkıda bulunduğunu iddia ederek taşınmazın yarı hissesinin adlarına tescilini, bu mümkün olmazsa katkı payı alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık konusu taşınmaz, 743 SK döneminde, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiştir. Eldeki dava, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen taşınmaza ilişkin katkı payı alacağına ilişkindir. Bu nevi davalar evliliğin ve mal rejiminin sona erdiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Aksi kanaat ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
DAVA : Yüksel ve müşterekleri ile Alim aralarındaki katılma alacağı davasının reddine dair İzmir 11. Aile Mahkemesi’nden verilen 12.01.2010 gün ve 1055/17 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı Yüksel ve arkadaşları vekili, tarafların ortak miras bırakanı Züleyha ile davalı Alim evli iken 03.10.2007 tarihinde öldüğünü evlilik birliği içinde edinilerek davalı adına kaydedilen İzmir Bayraklı’da 36045 ada 4 parsel sayılı taşınmazın miras bırakan ve davalı tarafından birlikte çalışarak edindiklerini, miras bırakanın SSK’ya tabi çalışan olup, katkı alacağının en az yan hisse olduğunu, yan hissenin vekil edenleri adına tescilini, bu mümkün olmazsa fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinden 6.000,00.-TL para alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Alim vekili, dava tarihinden itibaren 1 yıllık dava zamanaşımı süresinin geçtiğini, dava konusu taşınmazın müvekkilinin kişisel malı olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, mal rejiminden kaynaklanan davaların bir yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerektiği, bir yıllık sürenin tarafların miras bırakanı Züleyha’ın ölmesi nedeniyle davalı ile arasındaki evliliğin sona erdiği 03.10.2007 tarihinde başladığı, bu davanın ise bir yıllık sürenin geçmesinden sonra 24.11.2009 tarihinde açıldığı gerekçesiyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarafların miras bırakanı Züleyha ile davalı Alim 09.09.1980 tarihinde evlenmiş, Züleyha’nın 03.10.2007 tarihinde ölümüyle mal rejimi sona ermiştir. ( TMK’nun 225/1. madde ) Miras bırakan Züleyha’nın ölümü üzerine geriye mirasçı olarak taraflar kalmıştır. Dava konusu 36045 ada 4 parsel sayılı taşınmaz 21.03.1994 tarihinde satın alma yoluyla davalı adına tapuya tescil edilmiştir. Taşınmaz, miras bırakan Züleyha ve davalı arasında 743 sayılı TKM’nin 170. maddesi gereğince mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir.
Ne sebepten doğmuş olursa olsun “her türlü alacak” kural olarak zamanaşımına tabi olup mal rejimine yönelik katkı payı alacağı için de belirli bir süre sessiz kalınırsa bu hareketsizlik o alacağın artık dava edilmesine engel oluşturur. Başka bir anlatımla zamanaşımı söz konusu olur. 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra evlilik birliği içinde edinilen mallarla ilgili olarak açılan ( ölümle evliliğin sona ermesi hali hariç ) değer artış payı ve katılma alacağına ilişkin talepler bakımından TMK’nun 178. maddesinde yazılı 1 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması doğru ise de 01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı TKM’nin yürürlükte olduğu dönemde evlilik birliği içinde edinilen mallarla ilgili eşlerden birinin açtığı katkı payı alacağına ilişkin davalarda 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1 ve 10. maddeleri de dikkate alındığında 1 yıllık zamanaşımı süresi uygulanamaz. Eldeki dava, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen taşınmazla ilgili katkı payı alacağına ilişkindir. Borçlar Kanununun 125. maddesinde “bu konuda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava on senelik müruru zamana tabidir” hükmündeki ( her dava ) sözcüklerini “bütün alacaklar” tarzında anlamak gerekir. Türk Medeni Kanunu’nun genel nitelikli hükümler kenar başlığını taşıyan 5. maddesi uyarınca Borçlar Kanunu’nun zamanaşımına ilişkin bölümleri uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerinde uygulanır. Açıklanan nedenle davanın niteliği itibarıyla olayda; 743 sayılı TKM’nin 5. maddesi yoluyla BK’nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Mahkemece, tarafların miras bırakanı Züleyha’nın ölmesi nedeniyle davalı ile arasındaki evliliğin ve mal rejiminin sona erdiği 03.10.2007 tarihinden eldeki davanın açıldığı tarihe kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği dikkate alınarak işin esasıyla ilgili deliller toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken 1 yıllık zamanaşımının geçtiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 17,15.-TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 20.09.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TMK m.724'e mesnetle malzeme sahibinin temliken tescil talebinin kabul edilebilmesi için

önalım bedelinin depo edilmesi yargıtay kararı

Bir Taraf Lehine Usuli Kazanılmış Hak Doğmadıkça Hakimin Verdiği Ara Karardan Rücu Edebileceği