Anonim Şirketlerde Azınlık Hakları
ANONİM ŞİRKETLERDE BİLANÇOYA DAİR ŞÜPHELERİ BULUNAN AZINLIĞIN HAKLARI*
Yazar: İbrahim YAĞCI
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müfettişi
I- GİRİŞ
Parayı koyan küçük tasarruf sahibi yatırımcı ile sermayeyi kullanan
kişilerin büyük şirketlerde birbirlerinden gittikçe uzaklaşmaları,
yöneticilerin hem ortaklar yönünden, hem de alacaklıların çıkarı
bakımından iyi bir biçimde gözlemlenmesi ve denetlenmesi sorunlarını
ortaya çıkarmaktadır(1).
Bu noktada, safi karın bilançoya göre tespit edilmesi (TTK md. 457)
başlı başına hazırlanan bilançoyu önemli kılmaktadır. Bu itibarla pay
sahiplerinin istisnai haller dışında (TTK md. 458, 460), gerçek karın
bilançoda düşük gösterilip gösterilmediğini bilmek istemeleri gayet
doğaldır ki; Türk Hukuk sisteminde de cevaben, bilançoların(2)
ticari işletmelerin iktisadi ve mali durumu hakkında mümkün olduğu
kadar doğru bir bilgi vermesini teminen ticari esaslar gereğince
eksiksiz, açık ve kolay anlaşılır bir şekilde düzenlenmesi ilke olarak
benimsenmiştir (TTK md. 75).
Günümüzde, özetle; eşitlik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve
sorumluluk konu başlıkları üzerine kurulan kurumsal yönetim ilkelerinin yatırımcıların şirketlere yönelmesinde ne derece önem taşıdığına ilişkin ampirik örneklere dair veriler(3)
hızla artarken edilgen bir konumda bilançoyu edinmiş ve fakat
içeriğindeki bilgilerin gerçekliliği hakkında şüpheye düşmesine sebep
olacak makul derecedeki delil ve emareye sahip paysahiplerinin etken bir
tavır içerisinde başvurabileceği yolların izah edilmesi ayrıca önem
taşımaktadır.
Bireysel olarak bilgi edinme veya inceleme hakları bulunmakla
birlikte TTK tarafından paysahiplerine ayrıca esas sermayenin en az
yüzde onuna sahip olmaları koşuluyla bazı haklar tanımıştır ki bunlara
kısaca azınlık (azlık) hakları denilmektedir(4).
Esas sermayenin onda birini temsil etmek koşulu ile tek bir kişi
tarafından ve hatta geçerli bir vekaletname bulunması koşuluyla pay
sahibinin temsilcisi tarafından da kullanılabilen; anasözleşme ile
sınırlandırılamayan ve fakat anasözleşmeyle %10’dan daha az sermayeli
pay sahiplerine de tanınabilen azınlık haklarından bu çalışmamızda “bilanço görüşmelerinin ertelenmesi” ve “özel denetçi tayini”
talep hakları incelenmiştir. Diğer taraftan, inceleme kapsamında
dışında tutulmuş olmakla birlikte TTK md. 356/2 ile azlığa tanınan “denetçilere şikayet hakkının” konumuz açısından uygulamada elzem bir nitelik taşıdığını savunmanın güç olduğu düşünülmektedir.
II- BİLANÇO GÖRÜŞMELERİNİN ERTELENMESİNİ TALEP HAKKI(5)
A- KAPSAM
Genel kurul toplantısı sırasında bilançonun tasdiki hakkındaki
müzakere, hazır bulunanların çoğunluğunun veya şirket sermayesinin onda
birine sahip olan azlığın talebi üzerine bir ay sonraya bırakılır. TTK
md. 377 cümle 1’den hareketle, bilanço görüşmelerinin ertelenmesi
hususunda azınlığın sadece talepte bulunmasının yeterli olacağı,
talebinin gerekçesini açıklama zorunluluğunun bulunmadığı ve bu minvalde
azınlık talebinin genel kurulun kabulüne bağlı olmadığı
söylenebilecektir(6).
Böylesi bir talep karşısında Divan Başkanı ve Bakanlık Komiseri
tarafından durum dikkatle takip edilmelidir. Azınlık ilk erteleme
talebinin gerekçesini açıklamak zorunda değildir. Ancak, Divan Başkanı
azınlıktan bilançonun hangi noktalarına itirazları bulunduğunu açıkça
belirtmelerini istemelidir. Akabinde bilançoyu tanzim edenlere açıklama
yapma fırsatı tanınmalıdır. Bu bağlamda, itiraza uğrayan noktaların
herkesçe kabul edilebilir şekilde açıklığa kavuşturulmuş ve bütün
duraksamaları gidermiş olması lazımdır. Yoksa genel kurul çoğunluğu,
açıklamalar bizce yeterlidir, biz takdir hakkımızı kullanıyor ve
müzakerelere devam ediyoruz diyerek geri bırakma istemini reddedemez(7).
Azınlığın başvurusu dahil olmak üzere bu süreç tüm açıklığıyla ve fakat
müzakere edilmiş ise şirket sırları ari tutularak genel kurul toplantı
tutanağına yazdırılmalıdır.
B- BİLDİRİM VE İLAN
Bilanço görüşmelerinin ertelendiğine ilişkin durum 368. maddede
yazılı olduğu üzere paysahiplerine bildirilir ve usulü dairesinde ilan
olunur.
C- DİĞER GÜNDEM MADDELERİNİN DURUMU
Uygulamada karşılaşılan bir diğer sorunda, azınlığın TTK md. 377’deki
hakkını kullanması durumunda sair gündem maddelerinin durumunun ne
olacağıdır. Özetle cevaplamak gerekirse bilanço ile ilgisi olmayan
hususların görüşülmesinde yasal bir sakınca yoktur(8).
Bu anlamda, yeni yönetim kurulu üyelerinin ve denetçilerin seçimi ile
ilgili gündem maddesinin görüşülerek karar alınması da mümkündür(9).
Ne var ki, azınlık bilanço görüşmelerinin ertelenmesini istemiş iken
yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin gündem maddesinin
görüşülemeyeceği de şüphesizdir (TTK md. 380). Çünkü hukuken bir menfi
borç ikrarı niteliği taşıyan ibraya karar verilmesi ile bilanço
konusunda yeterince bilgi sahibi olunmaksızın bu bilançoyu hazırlayan
yönetim kurulu üyeleri aleyhine ileride sorumluluk davası açma hakkından
da vazgeçilmiş olunacaktır. Nihai olarak, bilançoyla bağlantılı nitelik
taşıyan diğer gündem maddelerinin görüşülüp karara bağlanması bu
kararların iptali sonucunu doğurur.
D- YENİ TOPLANTININ GÜNDEMİ
Erteleme sonunda yapılan genel kurulda sadece bilançonun tasdiki ve
buna bağlı konular görülebilecektir. Bu bağlamda, azınlığın TTK md. 367
çerçevesinde gündeme madde ilavesine ilişkin talebi reddedilmelidir(10).
Ancak, kanaatimizce yönetim kurulunun bilançonun görüşülmesi dışında
yararlı gördüğü sair hususları da gündeme eklemesinde bir beis yoktur.
Burada şunu da belirtmek gerekir ki, ertelenen genel kurulda yeni
toplantı gününün belirlenmesi ve yapılacak bu toplantı çağrı ya da
ilanlarında bunun ilkinin devamı olduğunun açıklanması zorunluluğu
yoktur(11).
E- GENEL KURULCA REDDİ
Gerekçesiz erteleme isteminin reddi konusunda alınan genel kurul
kararı ve ayrıca erteleme istemine karşın yapılan genel kurul
toplantısında alınan kararda TTK md. 381 kapsamında iptal edilebilir
niteliktedir.
F- BİR AYLIK SÜRE
Kanaatimizce uygulamaya ışık tutan bir diğer önemli Yargıtay kararı
da, TTK md. 377’de sözü edilen bir aylık sürenin azınlık lehine tanınmış
en az süre olduğu ve bunun bir kazanılmış hak olduğu, buna karşılık
genel kurulun bir aydan fazla süre için de ertelenebileceği ve
nihayetinde anılan durumun bir iptal nedeni sayılamayacağı yönünde
verilen karardır(12)(13).
G- AZINLIK ALEYHİNE TAZMİNAT
Yargıtay azınlığın söz konusu talebini dile getirmesinin hakkın
kötüye kullanılması olarak nitelendirilemeyeceğini ve bu nedenle
aleyhlerine açılacak tazminat davasının haklı görülemeyeceğini
vurgulamaktadır(14).
H- İKİNCİ ERTELEME TALEBİ
Azlığın talebi üzerine bir defa tehir edildikten sonra tekrar
müzakerelerin geri bırakılması talep olunabilmek için bilançonun itiraza
uğrayan noktaları hakkında gereken izahatın verilmemiş olması şarttır.
Diğer ifadeyle, bilanço görüşmelerinin ertelenmesi yönündeki ilk talep
oylamaya sunulmayacak olsa dahi, aynı yönde ikinci bir talebin vuku
bulması halinde, gerekli açıklamaların yapıldığı kanaatine varılarak bu
istemin oylamaya tabi tutulması pekala mümkündür.
III- ÖZEL DENETÇİ TAYİNİNİ TALEP HAKKI(15)
A- KAPSAM
Özetle, TTK’nın 348. maddesi ile şirket genel kuruluna, gerek
duyulması halinde ikinci fıkrasında sayılan hususların tetkik ve teftişi
için özel denetçi seçmesine imkan tanınmıştır. Bu noktada azınlık(16) bilançonun gerçekliğine yönelik iddiaların tahkiki için genel kuruldan özel denetçi tayinini talep edebilecektir.
B- TAYİNİ HUSUSUNDA GÜNDEM MADDESİ
Özel denetçi seçimi hususunda genel kurul gündem maddeleri arasında
bu yönde bir maddenin varolması şart değildir ve gündeme bağlılık ilkesi
buna engel teşkil etmez.
C- BAĞLANTILI DİĞER GÜNDEM MADDELERİ
Bilançonun gerçekliğinin özel denetçi/denetçiler tarafından tahkik
edilmesi amacıyla yapılan istemin genel kurulca kabul edilmesi durumunda
acaba bilançoyla bağlantılı diğer gündem maddeleri görüşülmeye devam
edilecek midir? Yargıtay’ın 1992 yılında verdiği bir kararda, özetle
özel denetçilerin incelemelerini bitirip raporlarını düzenlemeleri
beklenerek sonucuna göre genel kurulca bilançonun, yönetim ve denetim
kurulu raporlarının onaylanıp onaylanmayacağının, kâr dağıtımı yapılıp
yapılmayacağının, dağıtım yapılacaksa ne oranda yapılacağının daha
sonraki bir toplantıda karar altına alınması gerektiği belirtilmiştir(17).
D- MAHKEMEYE BAŞVURU
Azınlığın bu talebinin genel kurulca reddolunması halinde, bu kez
lüzumlu masrafları peşin ödemek ve dava sonucuna kadar saklı kalmak
üzere pay senetlerini bir bankaya tevdi etmeleri şartıyla mahkemeye
müracaat hakları vardır. Özel denetçi isteminde davalı olarak anonim
şirket gösterilir. Bu istem, sonucu davalı şirket duruşmaya çağrılır.
Kanaatimizce, genel kurulun reddi olmaksızın doğrudan mahkemeye
başvurulamaz. Tabi ki bu aşamada iddia olunan hususlar hakkındaki
şüphelerini haklı kılacak yeterli delil ve emarenin mahkemeye ibraz
edilmesi bir zorunluluktur(18).
Yargıtay 1982 yılında verdiği bir Karar’da, özel denetçi tayinine
ilişkin nedenlerin varlığının kesin bir biçimde kanıtlanmasının şart
olmadığını, öne sürülen vakıaları az çok doğrulayan delil ve emarelerin
yeterli sayılması gerektiğini, iddiaların gerçeği yansıtıp
yansıtmadığının özel denetçilerin yapacağı inceleme ve araştırma sonucu
ancak ortaya çıkacağını ve bilançonun gerçeklik derecesinin
araştırılması istemlerinde atama konusunda daha da ılımlı davranılması
zorunluluğunun bulunduğunu belirtmiştir(19).
E- ÇIKAR ÇATIŞMASI
Gerek şahıs şirketlerinin paysahiple-rinden gerekse anonim şirket
yönetim ve denetim kurulu üyelerinin aksine, anonim şirket
paysahiplerinin sadakat mükellefiyetinin bulunmaması nedeniyle,
kendisinin ve başkasının çıkarına kullanmak maksadıyla özel denetçi
vasıtasıyla Şirkete ait ticari sırları elde etmeleri engellenemeyeceği
gibi bu sonucun yadırganmaması da gerektiği düşünülmektedir. Hal böyle
iken, her iki çıkar çatışması arasında bir denge sağlanması elzemdir.
Şüphesiz ki, bu noktada azınlığın delillerini somutlaştırmasının
önündeki bilgiye erişim zorlukları ile soyut iddiadan hareketle şirketin
ticari sırlarının ifşasına yol açılması arasındaki dengenin kurulması
hakime kalacaktır. Başvuru üzerine evrak üzerinde inceleme ile hüküm
tesis edilmeyip olay taraf (şirket) tesis ettirilerek duruşmalı bir
biçimde(20) görüleceği için son husus mahkemede açıklığa kavuşturulacaktır.
F- İPTAL DAVASI
Uygulamada bazı başvurularda, genel kurulun azınlığın istemi
karşısında verdiği red kararının TTK md. 381 çerçevesinde iptal edilmesi
yönündeki taleplere yer verildiği görülmüştür ki; TTK md. 348’de, red
kararını müteakip yapılacak işlemlerle ilgili olarak özel bir
düzenlemenin öngörülmüş olduğu dikkate alındığında, yukarıda yer verilen
usul bir kenara bırakılarak doğrudan iptal davası açılmasının kabulü
mümkün değildir(21)(22).
Davalar arasında konu birliğinin bulunmaması nedeniyle derdestliğin
ileri sürülemeyeceğinden bahsedilebilse de; ilgili genel kurul kararının
mahkemece iptal edilmiş olunması halinde dahi, bu durumun kendiliğinden
özel denetçi atanmasını gerektirmeyeceği(23)
unutulmamalıdır. Ancak, karşılaşılmamış olunsa dahi, azınlığın bu kez
pay sahibi sıfatıyla, seçilen özel denetçiler tarafından hazırlanan
raporun yanlı olduğunu delillendirerek bu rapora istinaden verilmiş
genel kurul kararının iptalini isteme haklarının var olduğunu kabul
etmenin Yasa’nın ruhuna aykırı düşmeyeceği düşünülmektedir.
G- GENEL KURULUN ERTELENMESİ
Yargıtay’ın 1994 yılında verdiği bir Karar’da, özel denetçi atanması
davasının açılması halinin, şirket genel kurulunun ertelenmesini
gerektirmeyeceği, ancak; istem halinde ve koşulları oluştuğunda
mahkemece tedbir kararı verildiği takdirde genel kurulun ertelenmesinin
mümkün olacağı belirtilmiştir(24).
H- MAHKEME KARARININ TEMYİZİ
Azınlığın özel denetçi atanması istemi karşısında mahkemece verilen
red kararı temyizi kabildir. Kabule ilişkin karar ise, kesin karardır(25)(26).
İ- ÖZEL DENETÇİNİN NİTELİĞİ
Özel denetçinin birden fazla sayıda gerçek kişi veya tüzel kişi
şeklinde belirlenmesinin önünde hukuki bir engel bulunmamaktadır. Bu
arada, kimlerin özel denetçi olarak atanamayacağına ilişkin olarak
rahatlıkla bir çıkarsama yapılabilinirken (Örneğin; pay sahipleri,
şirket vekilleri, şirket denetçileri arasından, vb.); özel denetçinin
hukuki niteliğine ve özel denetçide aranması gereken niteliklere dair
TTK’da özel bir düzenlemenin bulunmaması nedeniyle konunun tamamlayıcı
disiplinler vasıtasıyla cevaplandırılması gerektiği düşünülmektedir.
Ancak her halükarda özel denetçi olarak atanacak kimse konusunda uzman
bir bilirkişi olmalıdır ve incelenecek olayın niteliklerine göre tayin
edilmelidir(27).
Bu bağlamda ÖZKAN; anonim şirket ile özel denetçi arasındaki
ilişkiyi, yerinde bir kararla, bünyesinde bağımlılığı barındırmayan ve
boşlukları BK’nın vekalete ilişkin hükümleri ile doldurulabilecek bir
özel vekalet olarak nitelendirmektedir(28).
J- İNCELEMENİN KAPSAMI
Bilançonun gerçekliğini incelemesi için tayin edilen özel denetçi
tarafından izlenecek prosedüre dair TTK’da herhangi bir hüküm
bulunmamaktadır. Kanaatimizce, özel denetçi tarafından, şirket
bilançosunun önceden belirlenmiş kriterlere uygun olarak düzenlenip
düzenlenmediği (audit of financial statements) konusundaki görüşü mutlak surette belirtilmesi gerekirken; incelemenin bir uygunluk denetimi (compliance audit) ya da faaliyet denetimine (operational audit)(29)
dönüştürülmesinden de aynı oranda kaçınılmalıdır. Bu itibarla, özel
denetçi gerçeklik amacına ulaşmak için bilançodaki tutarların doğru
kaydedilmiş olup olmadığından ziyade ve bilhassa bilançoda gösterilen
varlıklar ile borçların bilanço tarihi itibariyle şirkette var olup
olmadığını araştırmalıdır.
Özel denetçi tarafından yapılacak incelemenin varlıklar, yabancı
kaynaklar ve özkaynaklara dair ilkeler gibi belirli bir alanda uzmanlığı
gerektirmesi; özel denetçinin tespitinin genel kurulca yapılmasında
yaşanacak zorluklar ile bunun tespitinin yönetim kuruluna bırakılması
halinde ortaya çıkacak sıkıntılar; denetçinin bağımsızlığı, mesleki özen
ve titizliği konusunda şüpheye düşülmesini engelleyecek ilke ve
kurallar bütününün önceden tespit edilmiş olması gerekliliği birlikte
değerlendirildiğinde, yapılacak tüm eleştirilere karşın, genel kurulca
bu hususta bir bağımsız denetim kuruluşuyla(30) sözleşme yapılması yönünde bir karar alınmasının en sağlıklı yöntem olacağı düşünülmektedir.
K- ÖZEL DENETÇİ RAPORU
Diğer taraftan, bağımsız denetim kuruluşu tarafından düzenlenecek olası bir “olumsuz görüş içeren rapor” üzerine azınlığın şartları oluşmuş ise(31)
ilgililer hakkında sorumluluk davası açılması yönünde hareket
edebileceği ihtimali gözetilerek aykırılıkların açık bir biçimde
nitelendirilmesi gerektiği aşikardır. Yine bu bağlamda, azınlık
tarafından örneğin stoklara yönelik olarak özellikle bir şüphe/itiraz
yöneltilmiş ise, artık bağımsız denetim kuruluşu tarafından örneğin “stoklara ilişkin fiili sayımın yapılmaması” ve benzeri gerekçe ileri sürülerek “şartlı görüş içeren rapor” tanzim edilemeyeceği görüşündeyiz.
Bir diğer sorunda, şirketin ticari sırlarının ve korunması gerekli
diğer menfaatlerinin gizliliği savını özel denetçiye karşı ileri sürüp
süremeyeceği hususundadır. Kanaatimizce, ticari sırrın ifşası halinde
şirketin uğrayacağı zarar ile (Örneğin; ilaç, kola gibi gazlı içecekler
vb. sektörlerde ürün çeşitliliği kısıtlı olan bir şirketin maliyet
hesaplarına yönelik ayrıntılı bilgilerin bir ürünün kimyasal formüle
işaret etme olasılığı) şirketin tazmin yoluyla elde edeceği yarar
arasındaki olası orantısızlık dikkate alındığında, genişletilmeksizin ve
sık sık başvurulmaması şartıyla; özel denetçinin ticari sırra riayetle
rapor düzenlemesini beklemeksizin şirketin bu durumu özel denetçiye
yazılı olarak bildirmesi yönteminin yine olası hukuki uyuşmazlıkların
önlenmesini teminen etkili olabileceği düşünülmektedir.
L- KÖTÜ NİYETLE KULLANIMI
Nihayetinde belirtmek gerekirse, mahkemece talep reddolunduğu veya
tahkikat neticelerine göre iddia varit görülmediği takdirde kötü niyetle
hareket ettiği ispat edilen paysahipleri, şirketin bu yüzden gördüğü
zarardan dolayı müteselsilen mesuldürler. Hususi murakıp tayini talebi
mahkemece reddolunur ve murakıpların verecekleri rapora göre bu talebin
haklı sebebe dayanmadığı anlaşılırsa, kötü niyetle hareket ettikleri
ispat edilen pay sahipleri, şirketin bu yüzden gördüğü zarardan
müteselsilen mesuldürler.
IV- SONUÇ
Bu hususlar hulasasında, kanaatimizce yapılacak düzenlemelerde,
özellikle şirketin özel denetçiye yardım yükümlülüğü, özel denetçi tayin
edilmesi hususunda mahkemeye başvurma hakkı ile ilgili olarak makul bir
hak düşürücü süre, özel denetçi masraflarının karşılanması, özel
denetçi raporu, özel denetçinin sır saklama yükümlüğü ve özel denetçinin
inceleme süresi konularına açıklık getirilmesinde ve dava sonuna kadar
hisse senetlerinin rehnini öngören TTK md. 348 ve sermaye şirketlerine
ilişkin Komiserler Yönetmeliği 25 ve 28’in tadil edilmesinde yarar
bulunmaktadır.
Nitekim Meclis Adalet Komisyonu’nda 24.10.2007 tarihi itibariyle
görüşülmesine başlanan TTK Tasarısı’nda tıpkı paysahipliği haklarında
olduğu gibi azınlık hakları yönünden de TTK’ya nazaran içerik, kapsam ve
etkinlik yönünden geliştirmeler yapılmış ve boşluklar doldurulmuştur.
Konumuzla ilgili olarak da azınlık hakları sisteminin merkezinde özel
denetçi atanmasının yer aldığı görüşü benimsenerek söz konusu husus
ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiştir.
İsviçre Borçlar Kanunu ve Alman Paylı Ortaklıklar Kanunu’ndan
etkilenilerek hazırlandığı anlaşılan özel denetçi müessesesi ile ilgili
olarak getireceğimiz tek eleştiri ve öneri; genel kurulun özel denetim
talebini reddetmesi halinde mahkemeden özel denetçi atanması için
azınlığa tanınan “üç aylık” süreye ilişkin olacaktır.
Kanaatimizce, orijinal metne sadık kalınması dışında böylesi uzunca bir
sürenin tanınmış olmasının pratikte sağlayabileceği yarar ile örneğin “bir aylık” gibi bir sürenin ortaya çıkarabileceği sakınca arasındaki orantısızlık tartışmaya açıktır.
* Yaklaşım Dergisi/ Şubat 2008 / Sayı: 182
(1) T. ANSAY, Anonim Şirketler Hukuku Nereye Gidiyor? (Kitap Tanıtmaları ile Birlikte Müziksel Bir Kontrpuan Denemesi), Ankara, 2005, s.3
(2) Ayrıntılı bilgi için Bkz. Y. KARAYALÇIN, Muhasebe Hukuku (Kavramlar, İlkeler, Başlıca Sorunlar, Yeni Gelişmeler), Ankara, Genişletilmiş 2. Baskı, 1988; Ü. TEKİNALP, Anonim Ortaklığın Bilançosu ve Yedek Akçeleri, İstanbul, 1980
(3) O. GÜRBÜZ – Y. ERGİNCAN, Dünyada ve Türkiye’de Kurumsal Yönetim Düzeyinin ve Şirket Performanslarının Karşılaştırmalı Analizi, Geleneksel Finans Sempozyumu 2004-Uluslararası Piyasalarda Finansal Entegrasyon, SPK, Ankara, Mayıs 2005, Cilt: 2, s. 535-554
(4)
TTK md. 310, 341, 348, 356, 366, 367 ve 377. Diğer taraftan, SPK md. 11
ile TTK md. 341, 348, 356, 366, 367 ve 377 de azınlığa tanınan
hakların, halka açık anonim şirketlerde, ödenmiş sermayenin en az
yirmide birini temsil eden pay sahipleri tarafından kullanılabilmesine
olanak tanınmıştır.
(5) Ayrıntılı bilgi için bkz. Ü. TEKİNALP, Azınlığın Bilançonun Onaylanmasına İlişkin Müzakerenin Ertelenmesi İstemi-Sorunlar, Düşünceler, İHFM. C. XIII, 1976, Sayı: 1-4, s.241 vd.; Ö. TEOMAN, Azınlığın Bilanço Görüşmelerinin Ertelenmesini İsteme Hakkı
(TTK. md. 377), Konusundaki Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi,
Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu V, Ankara, 1988, s.
75-95; Ö. TEOMAN, “Bilanço Görüşmelerinin Azlığın İstemi Üzerine
Ertelendiği Genel Kurul Toplantılarında Yeni Yönetim Kurulu Seçilebilir
mi?”, İktisat ve Maliye Dergisi, Cilt: XXXIII, Sayı: 11, 1987, s.388 vd.
(6) 11. HD’nin, 21.03.1983 tarih ve E.1247, K.1360 sayılı Kararı. (G. ERİŞ, Açıklamalı-İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu Ticari İşletme ve Şirketler, Genişletilmiş İkinci Baskı, Ankara 1992, Cilt:1, s. 1095)
(7) 11. HD’nin, 08.11.1976 tarih ve E.3952, K.4738 sayılı Kararı. (ERİŞ, age, s. 1092-1093)
(8) 11. HD’nin, 12.02.1993 tarih ve E.470, K.879 sayılı Kararı. (E. MOROĞLU, Notlu-İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat, İstanbul, 6. Bası, 1999, s. 251)
(9) 11. HD’nin, 10.07.1986 tarih ve E.3798, K.4357 sayılı Kararı. (MOROĞLU, age, s. 251)
(10) 11. HD’nin, 02.04.1989 tarih ve E.5363, K.2498 sayılı Kararı. (MOROĞLU, age, s. 241; YKD, C. 16, Sayı: 1, s.63)
(11) 11. HD, 14.10.1982 tarih ve E.3556, K.3887 sayılı Kararı. (MOROĞLU, age, s. 250-251)
(12) 11. HD, 14.10.1982 tarih ve E.3556, K.3887 sayılı Kararı.
(13)
Bu konuda “azlığın muvafakat etmesi halinde bir aydan kısa bir süre
için de” ertelenebileceğine dair görüşler vardır; Bkz. R. POROY – Ü.
TEKİNALP – E. ÇAMOĞLU, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, İstanbul 1997, 7. Baskı, s. 399
(14) 11. HD.’nin, 30.09.1985 tarih ve E.4342, K.4912 sayılı Kararı. (Ö. TEOMAN, TTK. md. 377 Konusundaki Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, s. 84)
(15) Ayrıntılı bilgi için Bkz. Ö. ÖZKAN, Türk ve İsviçre Anonim Ortaklıklar Hukukunda Özel Denetçi Atanması, BATİDER, C.XX, S.2, Ankara, 1999, s.27-49; E. MOROĞLU, Anonim Ortaklıkta Özel Denetçi, İHFM, 1976/1-4, s. 341 vd.; Ö. TEOMAN, Özel Denetçi Atanması İstemi Genel Kurulca Reddedilen Azınlığın İzleyebileceği Yollar,
Yasa, 1981/9, s. 1153 vd.; Ö. TEOMAN, “Anonim Ortaklıkta Azınlığın Özel
Denetçi Seçilmesini İsteme Hakkı ve Gündeme Bağlılık İlkesi”, İktisat ve Maliye Dergisi,
Cilt: XXVII, Sayı: 2, 1980, s.72 vd.; Ö. TEOMAN, “Yargıtay 11. Hukuk
Dairesi’nin Özel Denetçi Konusundaki Bir Kararı Üzerinde Kısa Notlar”, İktisat ve Maliye Dergisi, 1982, s.59-62
(16)
Bu hakkı kullanacak azınlığın genel kurul toplantı tarihinden itibaren
en az altı ay önceden beri pay sahibi olması gerekmektedir (TTK md.
348).
(17) 11. HD.’nin, 30.12.1992 tarih ve E. 6648, K.11775 sayılı Kararı. (MOROĞLU, age, s. 229)
(18) 11. HD.’nin, 12.02.1993 tarih ve E.470, K.879 sayılı Kararı. (MOROĞLU, age, s. 229-230)
(19) 11. HD.’nin, 15.04.1982 tarih ve E.1269, K.1727 sayılı Kararı. (ERİŞ, age. s. 1014)
(20) 11. HD.’nin, 10.11.1986 tarih ve E.5492, K.5834 sayılı Kararı. (MOROĞLU, age, s. 229)
(21) 11. HD.’nin, 24.06.1982 tarih ve E.2952, K.3061 sayılı Kararı. (MOROĞLU, age, s. 229)
(22) Aksi yöndeki Karar için Bkz. 11.HD.’nin, 19.12.1980 tarih ve E.5866, K.5942 sayılı Kararı. (ERİŞ, age, s. 1013)
(23) 11. HD.’nin, 26.02.1982 tarih ve E. 757, K.770 sayılı Kararı. (ERİŞ, age., s. 1013-1014)
(24) 11. HD.’nin, 07.11.1994 tarih ve E.4061, K.8253 sayılı Kararı. (MOROĞLU, age, s. 230)
(25) 11. HD.’nin, 30.06.1980 tarih ve E.3183, K.3534 sayılı Kararı. (MOROĞLU, age, s. 228-229)
(26)
Aksi yöndeki görüş için Bkz. ERİŞ, age, s.1012; “Mahkemece verilecek
karar ister olumlu ve ister olumsuz bulunsun temyizi kabil bir
karardır.”
(27) ÖZKAN, age, s. 29; POROY – TEKİNALP - ÇAMOĞLU, age, s. 340
(28) ÖZKAN, age, s. 29
(29) Söz konusu denetim türleri hakkında bilgi için Bkz. C. KEPEKÇİ, Bağımsız Denetim, Ankara 1996
(30) Bağımsız denetim kuruluşları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. “www.spk.gov.tr”
(31) Hangi tür aykırılıkların sorumluluk davasına konu edilebileceği hakkında ayrıntılı bilgi için Bkz. A. TÜRK, Hukuka Aykırı Olarak Bilançoda Karın Düşük Gösterilmesi Halinde Pay Sahiplerinin Hakları, Ankara 1999, s. 105-114
Yorumlar
Yorum Gönder