ANONİM ŞİRKETLERDE YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUĞU
A- Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğunu Düzenleyen
Başlıca Hükümler ve Hükümlerin Düzenleniş Şekli:
Başlıca Hükümler ve Hükümlerin Düzenleniş Şekli:
Anonim Şirketlerin kuruluş, idare, murakabe ve tasfiyesinden doğan
sorumluluk halleri ile çeşitli sorumlu kişiler Türk Ticaret Kanununda
toplu bir biçimde düzenlenmemiş olup sorumluların sıfatları ve bunların
yaptıkları işlerin türüne göre dağılan bir sistem uygulanmıştır.
1- Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu ile İlgili Başlıca Türk Ticaret Kanunu Hükümleri:
Genel sorumluluk halleri Türk Ticaret Kanunu madde 336-341’de
düzenlenmiştir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu açıkça
düzenleyen ve bu sorumluluğa dolaylı olarak yol açan ve Türk Ticaret
Kanunun çeşitli konu ve yerlerinde yer alan özel hükümlerin başlıcaları
madde 53, 65, 67, 275, 308-310, 321, 332, 334, 335, 342, 346, 363, 399,
412, 433, 450, 473 ve 474’de düzenlenmiştir. Ancak genel ve özel
sorumluluk halleri bu sayılanlardan ibaret olmayıp; madde 336-5’ de yer
alan “Gerek Kanunun gerek esas mukavelenin kendilerine yüklediği sair
vazifelerin, kasten veya ihmali neticesi olarak yapılmaması” hükmünden
hareketle Türk Ticaret Kanunu madde 137, 271, 304, 320, 324, 327 ve
diğer bazı maddelerin ihlali ile yönetim kurulu üyelerinin uymakla
yükümlü tutulduğu esas sözleşme hükümlerinin ihlali özel sorumluluk hali
olarak kabul edilmiştir.
2- Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğunu Düzenleyen
Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu Hükümleri:
Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu Hükümleri:
Sınırlı sorumluluk halleri olarak düşünülmemesi gerekli Ticaret
Kanunu hükümlerine ilaveten, Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu genel
hükümleri de üyelerin sorumluluğuna yol açabilir. Medeni Kanun madde
2’de düzenlenen iyiniyet kuralı, haksız fiillerle ilgili Borçlar Kanunu
madde 41-50 hükümleri, akde aykırı hareketlerden doğan sorumlulukları
düzenleyen Borçlar Kanunu madde 96 hükümleri çeşitli durumlara göre
üyelere uygulanabilir.
3- Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğunu Düzenleyen Diğer Kanunlar:
Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu düzenleyen hükümler Türk
Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve Medeni Kanundan ibaret değildir; daha
bir çok kanunda yer alan hükümlerde yöneticilerin sorumluluğu
düzenlenmiştir. Ödenmesi ihmal edilen vergi ve cezaların mükelleflerden
tahsil edilmemesi halinde yöneticileri sorumlu tutan Vergi Usul Kanunu
madde 10 ve madde 333, İcra İflas Kanunu madde 331-354 hükümlerinde
düzenlenen cezaların yöneticilere verileceğini prensibe bağlayan İcra
İflas Kanunu madde 335, kusurlu ve hileli iflas hallerinde cezanın
yöneticilere verilmesini gerektiren İcra İflas Kanunu madde 310, 311,
345 ile Türk Ceza Kanunu madde 406 ve 407 hükümleri gibi. Ayrıca tüzel
kişilerin yöneticilerinin hukuki ve cezai sorumluluğunu düzenleyen
konular da yöneticiler hakkında uygulama alanı bulunur. Örneğin, anonim
şirketi temsilen düzenlenen çekin karşılıksız kalmasından dolayı hukuki
sorumluluk hem şirkete, hem de çeki imza eden üye veya diğer temsilciye
(TTK md.321/5) cezai sorumluluk ise imza sahibine yöneliktir.
B- Türk Ticaret Kanunu Açısından Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu:
I- Yönetim kurulu Üyelerinin Müteselsil Sorumluluk Halleri:
1- Ödemelerin Doğru Olmamasından Doğan Sorumluluk:
Anonim şirketin borçlarından dolayı yalnız mameleki ile sorumlu
olduğu, pay sahiplerinin sorumluluğunun sınırlı olduğu (TTK md.269/2,
450/1) dikkate alınarak şirketin mamelekinin muvazaadan ari olmasını
sağlamak üzere hükümler getirilmiş, hisse senetleri bedellerine mahsuben
pay sahipleri tarafından yapılan ödemelerin doğru olması, aksi takdirde
yönetim kurulu üyelerinin sorumlu bulunacağı belirtilmiştir.
Şirketin kuruluşu sırasında olduğu gibi kuruluşundan sonra da taahhüt
edilmiş olan pay bedellerinin zamanında ödenmesini istemek ve takip
etmek yönetim kurulunun görevidir. Aksi halde payları kendi hesaplarına
almaya ve müteselsilen ödemeye mecburdurlar.
Pay bedellerine mahsuben yapılan ödemelerin doğru olmamasından bir
zararın doğması halinde yönetim kurulu üyeleri müteselsilen
sorumludurlar.
Buna göre;
-Kuruluşta veya sermaye arttırılması hallerinde herhangi bir iştirak
bedeli ödenmediği halde ödenmiş gibi gösterilmişse ve bunun sonucunda
şirketin alacağı varsa ve temerrüt faizi tahsil edilmemiş ise idare
meclisi üyelerinin sorumluluğu söz konusu olabilir.(TTK md.407)
-İdare meclisi, aktifindeki varlıkların değerini fazla göstermek
amacı ile taahhüt olunan sermayesinin büyük bir kısmını ödenmiş
göstermek sureti ile üçüncü şahısları yanıltabilir. Bu davranış dolayısı
ile pay sahiplerinin veya üçüncü şahısların zarara uğramaları söz
konusu olabilir.
-Esas sermayeye karşılık olan pay senetlerinin bedelleri tamamen
ödenmediği halde ödenmişçesine yeni pay senedi çıkarılmışsa ve bu
tutumdan dolayı bir zarar meydana gelmişse sorumlulukları söz konusu
olabilir.
Bütün bu hallerde yönetim kurulu üyeleri meydana gelen zarardan
müteselsilen sorumludurlar. Ancak bu zararların yönetim kurulu
üyelerinden istenebilmesi için sermayenin ödenmemiş veya geç ödenmiş ve
bundan da bir zararın doğmuş olduğunun ispat edilmesi gerekir. İspat
külfetinin Medeni Kanun madde 6 gereği davacı şirkete, ortaklara ve
alacaklılara yüklenmesi gerekir.
2- Dağıtılan ve Ödenen Kar Paylarının Gerçek Olmaması Sebebi ile Doğan Sorumluluk:
Anonim şirket tarafından dağıtılan karın gerçek olması sağlanmak
istenmiştir. Gerçek kar, safi kardan kanuni ve yedek akçeler
çıkarıldıktan sonra kalan bakiyedir.
Anonim şirketlerde kazanç payı sahiplerine dağıtılacak karın, Türk
Ticaret Kanunu madde 72-75, 457-472 ile vergi kanunlarına uygun olarak
düzenlenmesi ve Türk Ticaret Kanunu madde 75 gereğince açıklık ve
doğruluk prensiplerine tabi bilançoya göre hesap ve tespit edilmesi
gerekir. Ayrıca bilanço ile kar ve zarar hesaplarının genel kurul
tarafından tasdiki, belli bir miktar veya oranda kar dağıtımının da
genel kurul kararına bağlanması (TTK md.369) veya ana sözleşme ile
emredilmiş olması gerekir.
Bu hükümlere aykırı hareket edildiği takdirde dağıtılan kar gerçek
kar değildir ve yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu gerektirir. Kar
tahakkuk etmeden veya muteber bir genel kurul kararı olmadan dağıtım
yapılmışsa, bundan yönetim kurulu üyeleri müteselsilen sorumludur.
3- Kanunen Tutulması Gereken Defterlerin Mevcut Olmaması Veya Düzensiz Bir Şekilde Tutulmasından Doğan Sorumluluk:
Yönetim kurulu üyelerinin tutmakla yükümlü bulundukları defterler,
tacir ve vergi mükellefi olarak şirketin tutmakla yükümlü bulunduğu tüm
defterlerdir. Defterlerdeki kayıtları doğrulayan ve yoklukları halinde
defter kayıtlarının ispat gücünü kaldıran senet, makbuz, mektup gibi
belgeler de defter kavramına dahidir. Türk Ticaret Kanununun tutulmasını
emrettiği defterler madde 66 gereği yevmiye defteri, envanter defteri,
defteri kebir; madde 326 gereği toplantı ve müzakere defteri ile yönetim
kurulu kararları defteri; madde 428 gereği tahvil sahipleri defteri;
madde 450 gereği tasfiye işlerine özel defterler; madde 111 gereği
tellallıkla uğraşan anonim şirketlerin tutmakla yükümlü olduğu yevmiye
defteri; madde 66/1 ve 1465 gereğince işletmenin mahiyeti ve öneminin
gerektirdiği bütün defterlerdir. Tutulması zorunlu olan defterler yalnız
bu sayılanlardan ibaret olmayıp, diğer kanunlarla da bir takım
defterlerin tutulması emredilmiştir. Damga resmi kayıtlar defteri (VUK
md.200), nakliyat vergisi defteri (VUK md.206) gibi.
Kanunen tutulması gereken defterlerin kısmen veya tamamen mevcut
olmaması yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu gerektirir. Kanunen
tutulması gereken defterlerin mevcut olması yanında, bu defterlerin
kanuna uygun olarak tutulmuş olması da gerekir. Eğer defter kanunun
emrettiği şekilde tutulmamış, notere tasdik ettirilmemiş ise şirket
lehine delil olarak kullanılamayacağı gibi, Vergi Usul Kanunu gereği
usulsüzlük cezasının tazmini de söz konusu olur. Ayrıca Türk Ticaret
Kanunu madde 66 gereği defter tutma yükümlülüğünde olanlar bu defterleri
ve diğer belgeleri son kayıt tarihinden itibaren 10 yıl geçinceye kadar
saklamaya mecburdurlar.
Defterlerin mevcut olmaması yahut kanunun emrettiği şekilde
tutulmaması ve saklanmaması hallerinde meydana gelen zararlardan dolayı
yönetim kurulu üyeleri müteselsilen sorumludurlar.
4- Genel Kurul Karalarının Sebepsiz Yere Yerine Getirilmemesinden Doğan Sorumluluk:
Genel kurulca verilen kararların yerine getirilmesi istenmiş ve bunu
sağlamak üzere hüküm konulmuştur. Kanunumuza göre genel kurulca verilen
kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesinden dolayı yönetim
kurulu üyeleri müteselsilen sorumlu olurlar. Her ne kadar kanunda
kararların yerine getirilmemesinden bahsedilmiş olsa da, kararların
yanlış veya geç uygulanması hali de sorumluluğu gerektirir.
Ancak genel kurul kararının icra edilmemesini haklı kılacak sebepler
söz konusu ise ve bu sebepler genel kurulca veya mahkemece makbul
görülürse yönetim kurulu üyeleri sorumluluktan kurtulur. Kanunumuzda
haklı sebeplere ilişkin açıklayıcı bir hüküm yer almamaktadır ancak
genel kurulda alınan bir kararın batıl bir karar olması, genel kurul
kararının icrası imkansız bir karar olması haklı sebep olarak
düşünülebilir. Ancak Türk Ticaret Kanunu madde 382’ye göre genel kurul
kararı aleyhine iptal davası açılması halinde, bu hususu bir sebep
olarak ileri sürüp kararı yerine getirmemek haklı sebep teşkil
etmeyecektir. Zira kararın icrasının geri bırakılmasına karar verme
mahkemenin yetkisindedir. Yönetim kurulu üyelerinin bu konuda takdir
hakkı yoktur. Mahkeme genel kurul kararının icrasının durdurulması
yolunda karar verdiği takdirde yönetim kurulunun kararın icra
edilmemesinden dolayı sorumluluğu ortadan kalkar. Mahkemenin yürütmenin
durdurulması şeklinde bir karar vermemesi halinde, iptal davasının
açılmış olmasına rağmen, yönetim kurulu genel kurul kararına uymakla
yükümlüdür. Aksi takdirde sorumluluğu söz konusu olur. Kanun veya esas
sözleşme hükümlerine ve bilhassa afaki iyiniyet esaslarına aykırı olan
genel kurul kararları aleyhine iptal davası açma yoluna gidilebilir.
Kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık nedeniyle iptali mümkün olan genel
kurul kararlarının sakatlığı açık olduğundan yönetim kurulu üyeleri bu
kararları icradan kaçınmalıdır. Ancak afaki iyiniyet kurallarına
aykırılık nedeniyle iptali mümkün olan kararların sakatlığı bir yorum
meselesidir. Yönetim kurulu üyelerinin böyle bir kararı icradan
kaçınarak aleyhine iptal davası açmakla yükümlü olup olmadığının
saptanmasında başvurulacak ölçü özen borcudur.Afaki iyiniyet kuralına
aykırılık sebebiyle kararın iptali yoluna gidilmesi özenli bir
yöneticiden beklenebilecek bir halse, bu kararın yerine getirilmemesi
yönetim kurulu üyelerini sorumlu kılmaz. Aksi halde müteselsil
sorumlulukları söz konusu olur.5
5- Müdürlerin Sebebiyet Verdikleri Zararlardan Doğan Sorumluluk:
Türk Ticaret Kanunu madde 346’da müdürlerin sebebiyet verdikleri
zararlardan dolayı yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olmayacakları temel
görüşü benimsenmiştir. Yönetim kurulu üyelerinin, müdürlerin sebep
oldukları zararlardan dolayı sorumlu tutulabilmesi ancak şu 3 halde
mümkündür.
a- Ehil Müdür Tayin Etmemek:
Müdür olarak tayin edilecek kişinin ehil olup olmadığı hususu
subjektif bir takdir hakkına dayanır. Ancak yönetim kurulu müdür
tayininde, gereken hassasiyeti göstermeli, tahsil derecesi, tecrübeleri
bakımından işinin ehli olup olmadığı üzerinde durmalıdır. Müdür
tayininde gerekli özenin gösterilmemesi halinde yönetim kurulu üyeleri
bu müdürün yaptığı işlemelerden doğan zarardan müteselsilen sorumlu
olur.
b- Zararlı İşlere Müsamaha Göstermek:
Yönetim kurulu, şirketi idare ve temsil eden organ olması sebebi ile
idare ve temsil hakkının tamamını murahhas üye veya müdürlere bıraksa
bile (TTK md.319), şirket işlerine nezaret mecburiyetindedir. İşlerin
yalnız icra safhasına dahil işlemleri yürütmekle görevli müdürler,
yönetim kurulunun gözetimi altında faaliyette bulunurlar. Bu gözetimin
icabı olarak müdürün zararlı davranışlarına müsamaha gösterilmemesi
gerekir. Yönetim kurulu, müdürün zararlı bir durumunun olacağını gördüğü
halde buna engel olmamışsa veya zarar meydana geldikten sonra tekrarını
engellememiş ise müsamaha göstermiş olur ve yönetim kurulu üyelerinin
müteselsil sorumluluğu söz konusu olur.6
c- Yetki Dışı Mezuniyet Vermek:
c- Yetki Dışı Mezuniyet Vermek:
Genel kurulun görevleri arasında saklı tutulan veya kanun ve esas
sözleşme ile başka organa devri mümkün olmayan konuların yönetim kurulu
tarafından müdürlere gördürülmesi, sorumluluğu doğurur.
Türk Ticaret Kanunu madde 346’da belirtilen hallerde yönetim
kurulunun 336. madde gereğince sorumlu olduğuna değinilmiştir.
Sorumluluk müteselsil bir sorumluluktur. Ayrıca bu sorumluluk pay
sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı değil, yalnız şirkete
karşıdır. Dava hakkı sadece şirkete aittir. Müdürün sebebiyet verdiği
zararda kusuru bulunmayan yönetim kurulu üyesi meydana gelen zarardan
sorumlu tutulmaz. (TTK md.346 son)
6- Esas Sermayenin Değiştirilmesinde Kanun Hükümlerine Uyulmamış Olmasından Doğan Sorumluluk:
Yeni pay senedi çıkarmak sureti ile sermaye arttırma işlemleri aynen
şirketin kuruluşuna ait hükümlere tabidir. (TTK md.392) Maddede
özellikle para sermayesinin dörtte birinin yatırılmasına ait hüküm ile
ayın türünden bir sermaye konması, malların devralınması ve hususi
menfaatlerin sağlanması ile ilgili kararın mevcudiyeti halinde bu
hususlara ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. Ayrıca,
iştirak taahhütnameleri ile halk iştirake davet edilmek isteniyorsa
düzenlenecek izahnamede yer alması zorunlu hususlar 392. maddede
belirtilmiştir.
Esas sermayenin arttırılması kanununda öngörülen hükümlere göre
yürütülmemişse, bu husustaki işlemler batıl olup, bundan olayı yönetim
kurulu üyeleri, şirkete, münferit pay sahiplerine ve üçüncü şahıslara
karşı müteselsilen sorumludurlar. (TTK md.392 son)
7- Tahvil Çıkarılmasında Kanuna Aykırılıktan Doğan Sorumluluk:
Tahvil ihracı ile ilgili hükümler Türk Ticaret Kanununun 420-433.
maddeleri arasında yer almıştır ve anonim şirketlerin finansman
ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile tahvil çıkarılmasına karar verilmesi
halinde ne şekilde işlem yapılacağı düzenlenmiştir. Esas sözleşme,
tahvil çıkarılmasına müsait olsa bile genel kurul kararı olmadan tahvil
çıkarılır ise (TTK md.423); çıkarılan tahvillerin bedelleri tamamen
alınmadan ikramiyeli veya ikramiyesiz yenileri çıkarılırsa (TTK md.421);
çıkarılan tahviller esas sermayenin ödenen veya tasdik olunan son
bilançoya göre mevcudiyeti aşan miktarı aşarsa (TTK md.422); satın alma
taahhüdü kanunun öngördüğü şekilde gerçekleştirilmemiş ise (TTK md.424,
425, 426,); tahviller kanunun öngördüğü şekli içermezse (TTK md.427);
tahvillerin kaydına mahsus bir defter tutulmamış ise (TTK md.428);
tahvil sahiplerinin genel kuruluna ilişkin kanunda öngörülen hükümlere
riayet edilmezse ( TTK md. 429, 430, 431, 432,); yönetim kurulu
üyelerinin tahvil sahipleri ile şirketin diğer alacaklılarına karşı
müteselsil sorumluluğu söz konusu olur.
8- Genel Kurul Kararı Aleyhine Kötüniyetle İptal Davası Açılmasından Doğan Sorumluluk:
Ticaret Kanununun 381. maddesine göre, yönetim kurulunun ve belli
şartlarla üyelerinin her birinin genel kurul kararları aleyhine iptal
davası açma yetkisi bulunmaktadır.
Diğer taraftan 384. maddede genel kurul kararları aleyhine
kötüniyetle iptal davası açıldığı takdirde, dava açanların bu yüzden
şirketin uğradığı zarardan müteselsilen sorumlu olacakları hükme
bağlanmıştır.
Bu duruma göre yönetim kurulu üyelerinin, genel kurul kararları
aleyhine kötüniyetle bir dava açmaları halinde şirkete karşı
müteselsilen sorumlulukları söz konusu olacaktır.
9- Kuruluştaki Yolsuzlukları Araştırmamadan Doğan Sorumluluk:
İlk yönetim kurulu üyeleri şirketin kurulmasında yolsuzluk olup
olmadığını araştırmakla mükelleftirler. Bu hususta ihmalleri görülür ve
bu yüzden meydana gelen zarar kuruculardan alınmamış olursa, idare
meclisi üyeleri müteselsilen sorumlu olurlar.(TTK md.308)
Kanunumuz kuruluş muamelelerinin usulü dairesinde yapılmış olmasına
önem vermiş ve kuruluş muamelelerinde bir yolsuzluk bulunup
bulunmadığını araştırma görevini yönetim kuruluna heyet olarak değil,
ferden yüklemiştir.
Yönetim kurulu üyeleri şirketin kuruluş muamelelerini kontrol ederken
özen göstermek mecburiyetindedir. Kuruluş muameleleri, esas sözleşmenin
düzenlenmesinden şirketin tüzel kişilik kazanması için gereken tescil
ve ilanın yapılmasına kadar geçen bütün işlemleri kapsar.
Kanunun 305, 306, 307. maddelerinde kuruluş işlemleri sırasında
vesikaların doğru olmaması, esas sermaye hakkında yanlış beyanlar, ayın
türünden sermayeye değer biçilmesinde hile gibi hususlarda yolsuz
muamelelerin yapılabileceği belirtilmiş ve yaptırımları gösterilmiştir.
Kuruluş işlemlerini inceleyen yönetim kurulu üyeleri, yolsuzlukların
sorumlularını bulup meydana gelen zarar karşılığı tazminatı istemek
zorundadırlar. Bu zorunluluğu yerine getirmedikleri takdirde
müteselsilen sorumlu olurlar.
İlk yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin, kuruluştaki
yolsuzluklarından dolayı sorumlu olmaları neticesi, bir ödeme yapılırsa,
yolsuzluklara iştirak eden üçüncü şahıslara rücu hakları vardır. Eda
ettikleri ödemeleri vaktinde bu kimselere ihbar etmek kaydıyla haiz
oldukları defileri dermeyan edebilirler.
Davacıların, şirketin kuruluşu sırasında bir yolsuzluk yapıldığını,
bunun meydana çıkarılmasında ilk yönetim kurulu üyelerinin ihmali
bulunduğunu ve yolsuzluk dolayısıyla maruz kalınan zararın kuruculardan
alınmamış olduğunu ispatlamaları gerekir.
Kuruluştaki yolsuzlukları açığa çıkaramamaktan dolayı yönetim kurulu
üyeleri hakkında uygulanacak müeyyide tazminattır ve miktarı da meydana
gelen zarar ile sınırlıdır.
10- Şirketin İflas Etmesinden Doğan Sorumluluk:
Şirketin iflası halinde bunun neticeleri sadece şirket tüzel
kişiliğine aittir ve şahsi kusurları olmadıkça yönetim kurulu üyeleri
bundan dolayı sorumlu tutulamazlar. Ancak, şirketin iflası halinde
yönetim kurulu üyeleri şirketin alacaklılarına karşı, iflasın
açılmasından önce son üç yıl içinde kazanç payı veya başka bir nam
altında hizmetlerine karşılık olarak aldıkları ve fakat münasip ücreti
aşan paraları geri vermekle yükümlüdürler.7
11- Kanun Ve Esas Sözleşme İle Verilen Diğer Görevlerin
Yerine Getirilmemesinden Doğan Sorumluluk:
Yerine Getirilmemesinden Doğan Sorumluluk:
Yönetim kurulu üyeleri gerek kanunun ve gerek esas sözleşmenin
kendilerine yüklediği diğer görevleri kasten veya ihmal neticesi
yapılmamış olmasından dolayı müteselsilen sorumludurlar. (TTK md.
336/1-c.2, b.5)
Bu görevlerden birisi 313. madde gereğince üyelerden birine
bırakılmışsa, sorumluluğun ilgili üyeye yükletilmesi gerekir. Bu durumda
müteselsil sorumluluk söz konusu olmaz.
Yönetim kurulu üyelerine verilecek görevlerin şirket esas
sözleşmesinde gösterilmesi gerekmektedir. (TTK md. 279/b.6) Kanunda
sayılanların dışında yönetim kurulu üyelerine esas sözleşme ile de görev
verilebilir. Kanunla verilen görevler gibi esas sözleşme ile verilen
görevlerinde yerine getirilmemesi halinde yönetim kurulu, şirkete, pay
sahiplerine ve üçüncü şahıslara karşı müteselsilen sorumlu olurlar.
Kanunen idare meclisine verilen görevler çoğunlukla Ticaret Kanununda
gösterilmiştir. Yalnız Ticaret Kanununda değil, diğer kanunlarla da
verilmiş görevler varsa genel olarak maddede öngörülen sorumluluk
kapsamı içine girer.
Yönetim kurulunun, Türk Ticaret Kanununa göre sorumlu olabileceği hallere örnekler gösterecek olursak:
-Şirket işlerinin görülmesi bakımından lüzum ve zaruret olduğu halde
genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırmayan yönetim kurulu üyeleri bu
tutumları dolayısıyla zarara sebebiyet vermişlerse sorumlu olurlar.(TTK
md.364, 365, 336/5)
-Yönetim kurulu, her yıl üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı
zamanlarda ona vekalet etmek üzere bir başkan vekili seçer. Bu görevi
kasten veya ihmali sonucun yerine getirmeyen veya kısmen yerine getiren
yönetim kurulu üyeleri sorumlu olurlar.(TTK md.318,334/5)
-Kanunumuz, şirketin kendi pay senetlerini temellük etmesini
istisnalar dışındaki haller için yasaklamıştır. Söz konusu yasak hükmüne
uyulmaması halinde yönetim kurulu üyeleri sorumlu olurlar.(TTK
md.329,336/5)
Yönetim kurulu üyeleri yukarıda örnekleyici biçimde sayılan ve kanun
yahut esas sözleşme ile verilen sair görevleri kasten veya ihmal
suretiyle yerine getirmezler ise, bu sebeple meydana gelecek zararlarda
müteselsilen sorumlu olurlar.8
II- Yönetim Kurulu Üyelerinin Şahsi Sorumluluk Halleri:
1- Temsil Yetkisi ve İdare Haklarının Esas Sözleşme Uyarınca Bir Veya
Birkaç Yönetim Kurulu Üyesine Verilmiş Olması Halinde Bunların
Sorumluluğu:
Şirketin işleri, bir veya birkaç yönetim kurulu üyesi arasında
bölünmüşse, üyeler arasında müteselsil sorumluluk uygulama alanı bulmaz.
Bu halde sorumluluk yetki verilen üye veya üyelere aittir.
Kanunumuzda gerek kanunun, gerek esas sözleşmenin kendilerine
yüklediği diğer görevlerin kasten ve ihmal neticesi olarak yapılmaması
halinde yönetim kurulunun müteselsilen sorumlu olacağı hükme bağlanmakla
birlikte, bahsi geçen görevlerden biri, yönetim kurulu üyelerinden
herhangi birine bırakılmışsa, sorumluluğun ancak ilgili üyeye
yükletilmesinin lazım geleceği ve o muameleden dolayı müteselsil
sorumluluğu cari olmayacağı açıklıkla belirtilmiştir.(TTK md.336/3, 319)
Yönetim kurulu üyelerine görev yükletilmesi iki halde söz konusu olabilmektedir:
-Görev, esas sözleşmede isim belirtilmek suretiyle verilebilir.
-Esas sözleşmenin verdiği yetkiye göre genel kurul veya yönetim kurulu tarafından görev verilebilir.
Her iki halde de kendisine görev verilen yönetim kururlu üyesi üzerine aldığı işten sorumlu olmaktadır.
2- Yönetim Kurulu Üyelerinin Haksız Fiillerden Dolayı Sorumlulukları:
Yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifa sırasında işledikleri
haksız fiillerden, kendileri ile birlikte anonim şirket sorumludur.
Fakat şirketin, haksız fiili işleyen yönetim kurulu üyesine karşı bu
sebeple doğan tazminat borcundan dolayı rücu hakkı saklıdır.
Kamu tüzel kişilerinin yönetim kurulundaki temsilcileri de benzer
durumdadır. Bu gibi temsilci üyelerin görevleri sırasında işledikleri
haksız fiillerden dolayı kendileri değil, temsil ettikleri kamu tüzel
kişisi sorumludur. Fakat tüzel kişinin rücu hakkı saklıdır.(TTK md.275)
3- Yönetim Kurulu Üyelerinin Şahsi Menfaatlerini Veya Yakınlarının
Menfaatlerini İlgilendiren Hususların Görüşmelerine Katılmalarından
Doğan Sorumluluk:
Yönetim kurulu üyelerinin şahsi menfaatlerini veya onların usul ve
füruundan biriyle eşi ve üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve
sıhri hısımlarının menfaatlerini ilgilendiren hususların müzakeresine
katılmaları yasaklanmıştır.(TTK md.332, 349)
Yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılmaması ve o konu ile ilgili
oy kullanmaması sorumluluğunun doğmaması için yeterli değildir. İlgili
üye ayrıca, yönetim kurulu toplantı halinde karar alıyorsa, kendi şahsi
menfaati veya yakınlarının menfaatiyle ilgili husus görüşme konusu
olunca durumunu yönetim kuruluna bildirmesi ve keyfiyeti yönetim kurulu
toplantı tutanağına yazdırması gereklidir. Yönetim kurulu toplantı
halinde değil de yazılı onayları alınmak suretiyle yapılmakta ise, bu
taktirde ilgili üye bu hususu yazılı cevapları içeren belgeye yazmak
zorundadır.
Kanundaki yasak hilafına şahsi menfaatleri veya yakınlarının
menfaatleri ile ilgili hususların görüşülmesine iştirak eden yönetim
kurulu üyesi şahsen sorumludur ve bu muamele yüzünden maruz kalınan
şirket zararını tazmine mecburdur.(TTK md.332/2)
Üyenin sorumluluğunun ortaya çıkması alınan karardan şirketin bir
zarar görmesi şartına bağlı tutulmuştur. Şirket bir zarar görmemişse
veya bir zarar olsa bile bu zararın kanuni süreler içerisinde tazmini
karara bağlanmışsa, ilgili üyenin sorumluluğu da bahis konusu olamaz.
Yönetim kurulu üyeleri kanunun hükmüne aykırı hareketle görüşmelere
katılır ve oya iştirak ederlerse yapılan muamele batıl olmayıp, şirketin
bu yüzden uğradığı zararı tazmin borcu doğar. Tazminat davasının şirket
tarafından açılması gerekir.
4- Şirketle Sözleşme Yapma Yasağına Riayetsizlikten Doğan Sorumluluk:
Yönetim kurulu üyelerinin esas sözleşmede gösterilen şirket konusuna
giren işlerden birini kendisi veya başkası namına bizzat veya
dolayısıyla yapabilmesi için genel kuruldan izin alması gerekir.(TTK
md.334)
Üyeler, ister temsil yetkisine sahip bulunsun isterse bulunmasın,
gerek doğrudan doğruya ve gerekse dolayısıyla veya üçüncü bir şahsın
mümessili sıfatıyla hareket ederek şirket konusuna giren bir işi, genel
kurul kararı olmadıkça yapamazlar.
Konunun genel kurul gündemine konulması, genel kurulda görüşülmesi ve
izin verildiği hususunun açıklıkla karalaştırılmış olması gerekir.
Genel kurul izni olamadan şirket konusuna giren bir ticari muamelenin
yapılması halinde, şirket tarafından muamelenin batıl olduğu iddia
edilebilir.(TTK md.334/2) Şirketin butlan iddiasını ileri sürebilmesi
için şirket aleyhine bir zararın meydana gelmesi şart değildir.
Mahkemenin butlan kararı, o muamelenin doğurduğu bütün sonuçların yok
sayılmasını gerektirir.
Söz konusu yasağa aykırı hareket edilmiş olması halinde dava hakkı
şirkete tanındığı halde, yönetim kurulu üyesine tanınmamıştır. İlgili
yönetim kurulu üyesinin kanunun bu hükmüne dayanarak ticari muamelenin
batıl olduğunu iddia etmek hakkı yoktur.
5- Rekabet Yasağına Aykırılıktan Doğan Sorumluluk:
Yönetim kurulu üyeleri, genel kurulun iznini almaksızın şirket
konusuna giren ticari bir işlemi yapamayacağı gibi, aynı konuda faaliyet
gösteren ticari bir işletmeyi de işletemez. Aynı türden muamele yapan
diğer bir şirkete sınırsız sorumlu ortak olarak giremez.
Rekabet yasağına uyulmaması halinde şirket;
-Tazminat istemek,
-Yapılan muameleleri şirket namına yapılmış addetmek,
-Üçüncü şahıslar hesabına akdedilen sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete aidiyetini talep etmek,
haklarından birini tercih etmeye hakkı bulunmaktadır.(TTK md.335)
Bu haklardan birini tercih rekabet yasağına aykırı harekette bulunan üyeden başka üyelere aittir.
Kanunumuz, şirketin kendisine tanınan haklardan birini tercih etmesi
hususunda kısa bir süre tanımak istemiş ve ticari muamelenin yapıldığını
veya yönetim kurulu üyesinin başka bir şirkete girdiğini sair üyelerin
öğrendikleri tarihten itibaren 3 aylık ve herhalde ticari muamelenin
yapıldığı yahut üyenin başka bir şirkete girdiğinin öğrenildiği tarihten
itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresine tabi tutulmuştur.
Söz konusu yasağın ille bir haksız rekabete dönüşmüş olması şart
değildir. Rekabetin haksız bir rekabet olması araştırılmaksızın kanunda
belirtilen hallerin tespiti halinde, yasak hükmüne aykırı hareket
edildiği kabul edilir.
Rekabet yasağı şirketin faaliyet gösterdiği alan ile sınırlıdır.
Yönetim kurulu üyesinin şirketin faaliyet göstermediği bir alanda aynı
konu ile uğraşması mümkündür.
6- Yanlış Beyanlardan Doğan Sorumluluk:
Mali güçleri ve geniş organizasyon imkanları dolayısıyla ekonomik
hayatta önemli yerleri olabilecek anonim şirketlerin yöneticilerinin iş
imkanlarını ve kapasitelerini olduğundan fazla göstererek üçüncü
şahısları yanıltma yollarına gitmeleri mümkündür. Bu halin önlenmesini
teminen şirketin,
-Hali hazırdaki durumu hakkında her ne şekilde olursa olsun, yanlış kanı uyandıracak hileler kullanmak,
-Hakikate aykırı beyanda bulunmak suretiyle üçüncü şahısları aldatmak,
yasaklanmış olup, aksine hareket edilmesi halinde yönetim kurulu üyesi sebebiyet verdiği zarardan şahsen sorumludur.(TTK md.339)
Yönetim kurulu üyelerinden herhangi biri, şirketin mevcut durumunu,
yayın, reklam, hile veya türlü şekilde olduğundan başka biçimde
göstermek suretiyle (örneğin faaliyet konusunu, karlılık durumunu veya
olmadığı halde başka şirketlerle ilişkileri bulunduğu yolunda üçüncü
şahısları aldatır mahiyetteki beyanları ile) üçüncü şahısları zarara
sokmuşsa bu zarardan şahsen sorumlu olur.
Sorumluluk şahsidir. Tazminat davası, üçüncü şahsı aldatan yönetim
kurulu üyesi aleyhine veya yönetim kurulu üyeleri toplu halde
yapmışlarsa hepsinin aleyhine üçüncü şahıs tarafından açılacaktır.
7- Yolsuz Muameleleri Denetleme Mecburiyetine Riayetsizlikten Doğan Sorumluluk:
Yönetim kurulu şirketin idare ve temsil organı olmakla birlikte,
kanunda belirtilen şu iki halde denetim yapmasının görevi olduğuna
işaret edilmiştir:
1-Şirketin ilk yönetim kurulu üyeleri şirketin kurulmasında yolsuzluk yapılıp yapılmadığını incelemekle görevlidir.(TTK md.308)
2-Yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyeleri seleflerinin
belli olan yolsuz muamelelerini denetçilere bildirmeye mecburdurlar.(TTK
md.337)
Şirketin ilk yönetim kurulu üyeleri şirket kuruluşuna ait işlemelerde
bir yolsuzluk bulunup bulunmadığını inceleme görevinde ihmale
düşerlerse ve bu sebeple meydana gelen zarar karşılığı tazminat
kuruculardan alınmamış bulunuyorsa, inceleme işini ihmal eden yönetim
kurulu üyeleri müteselsilen sorumlu olurken; yeni seçilen veya tayin
olunan yönetim kurulu üyeleri seleflerinin belli olan yolsuzluklarını
denetçilere bildirme yükümlülüğünü ihmal ettikleri takdirde seleflerinin
sorumluluğuna şahsen ve münferiden katılırlar.
Genellikle yönetim kurulu üyelerinin kendi faaliyet dönemine ait
işlemlerden sorumlu olmaları esas olmakla beraber, bir önceki dönemde
çalışan üyelerin belli yolsuzluklarının öğrenildiği zaman bunun
denetçilere bildirilmesi, konunun incelenerek gereğinde genel kurula
götürülerek görüşülmesine imkan tanınmak istenmiştir. Yolsuzluğu
öğrendiği halde bunu denetçilere bildirmeyen yönetim kurulu üyesinin
kendisi de selefinin sorumluluğuna iştirak eder ve selefinin
sorumluluğuna şahsen ve münferiden katılır.
8- Sır Saklama Yükümlülüğüne Uyulmamasının Sorumluluğu:
Pay sahipleri, her ne suretle olursa olsun öğrenmiş oldukları şirkete
ait iş sırlarını sonradan ortaklık hakkını zayi etmiş olsa dahi daima
gizli tutmaya mecburdurlar.(TTK md.363) Birer pay sahibi olan yönetim
kurulu üyeleri, görevleri dolayısıyla öğrendikleri iş sırlarını da aynen
ortaklar gibi gizleme durumundadırlar.
Şirketin iştigal konusuna giren faaliyetlerle ilgili olarak ve
açıklanması ortaklığı zarara sokacak gizli tutulması gerekli sırları,
yalnız yönetim kurulu üyeliğinden değil, ortaklıktan da ayrılmış olunsa
bile gizli tutulması icap eder.
Sır saklama yükümlülüğüne uyulmaması halinde doğacak zarardan şirkete
karşı sorumlu olunur. Tazminat davası şirket tarafından, zarara
sebebiyet veren, yönetim kurulu üyesi aleyhine açılır.(TTK md.363)
9- Diğer Hallerde Şahsi Sorumluluk:
-Yönetim kurulu üyeleri haklı bir sebep olmadıkça, yönetim kurulu
toplantılarına iştirak etmek zorunluluğundadır. Üyeler kasten veya ihmal
ile toplantılara katılmaktan kaçınırlarsa, sorumlu tutulabilirler.
-Ticaret Kanununun 320. maddesi hükmü uyarınca yönetim kurulunun
şirket işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında Borçlar
Kanununun 528. maddesinin 2.fıkrası hükmü uygulanır. Borçlar Kanununun
sözü edilen fıkrası ise, şirket işlerini ücretle yapan ortağın ücretli
bir işçi gibi sorumlu olacağına dair bir düzenlemedir.
Yönetim kurul üyeleri tedbirli bir şirket yöneticisi gibi davranma durumundadırlar. 9
III- Sorumluluğun Hükümleri:
1- Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluklarının Şartları:
a- Kusurlu Eylem:
Yönetim kurulu üyelerinin özen derecesi objektif “nesnel” ölçüte
bağlanmıştır. Kusur sorumluluğu esastır. Yönetim kurulu üyeleri kanunun
veya esas sözleşmenin kendilerine yüklemiş olduğu görevlerin kasten veya
ihmal sonucu yapılmamasından sorumludur. Kusursuz olan üye “kurtuluş
kanıtı” getirebilir. Sözgelişi üye yönetim kurulu kararına karşı kalmış
ve tutanağa geçirilmişse, öte yandan, yine toplantıya yasal özürü
nedeniyle katılamamışsa, sorumluluktan kurtulabilir. 10
b) Zarar:
Sorumluluk davasının söz konusu olabilmesi için yöneticilerin kusurlu
hareket etmeleri halinde ortaya bir zarar ve ziyanın çıkmış olması
gerekir. Yönetim kurulu üyelerinin çeşitli hallerde söz konusu olan
müteselsil ve şahsi sorumlulukları
-Doğrudan doğruya şirket tüzel kişisine,
-Şirket tüzel kişisi dışında kalan pay sahiplerine, alacaklılara ve üçüncü kişilere ika olunan zarardan doğabilir.
Şirket Tüzel Kişisine İka Olunan Zarar:
Ticaret Kanunun 320. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin şirket
işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında Borçlar Kanunun
528/2. maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir. Buna göre yönetim kurulu
üyeleri görevlerini özenle ifaya mecburdurlar. Kasıt, ihmal veya
dikkatsizlik ile zarara sebebiyet vermişlerse sorumludur.
Yönetim kurulu aleyhine dava açan şirketin kasıt, ihmal veya
dikkatsizliği ispat etmesi, üyenin ise sorumluluktan kurtulması için
kasıt, ihmal veya dikkatsizliğinin olmadığını, bütün özeni gösterdiğini
ve aynı şartlar altında başka bir üyenin dahi şirket aktiflerindeki
fiili bir azalmanın veya umulan kardan eksilmeye sebebiyet vermekten
doğan zararın meydana gelmesine engel olamayacağını ispatlaması gerekir.
Şirket Tüzel Kişisi Dışında Kimselere İka Olunan Zarar:
Kusurlu yönetim kurulu üyesi tarafından şirket tüzel kişisi dışında
pay sahiplerine veya alacaklılara yahut üçüncü şahıslara zarar verilmiş
olabilir.
Pay sahibine, zarar, pay sahibinin ferdi ve hususi haklarını ihlal
etmek suretiyle –örneğin pay sahibinin genel kurul toplantısına iştirak
ettirilmemesi – doğrudan doğruya veya zararın şirkete verilmesi
suretiyle dolayısıyla verilmiş olabilir.
Yönetim kurulu üyelerinin Türk Ticaret Kanunu md.321/1 gereği şirket
namına yapmış oldukları sözleşme ve muamelelerden dolayı alacaklılar ve
üçüncü şahıslara karşı şahsen sorumlu olmazlar.(TTK md.336) Temsile ve
idareye yetkili olanların görevlerini yaptıkları sırada, işledikleri
haksız fiillerden anonim şirket sorumlu olur. Şirketin rücu hakkı
saklıdır.(TTK md.321/son) Yönetim kurulu üyesinin şirketten başka
alacaklılara ve üçüncü şahıslara verdiği haksız fiillerden dolayı zarar
iddiasına muhatap şirket tüzel kişiliğidir. Yönetim kurulu üyesinin
verdiği zararda Borçlar Kanununun 41. maddesinde kayıtlı “kasıt, ihmal,
dikkatsizlik, tedbirsizlik” şartlarından biri varsa, üçüncü şahıs
kendisine haksız olarak yöneltilen fiilden dolayı şirketi dava
edebilecektir. Şirketin yönetim kurulu üyesinin haksız fiillerinden
dolayı ödediği zararı, kusurlu görünmesi halinde yönetim kurulu
üyesinden isteme hakkı vardır.
2- Dava Açılma Halleri:
a- Şirket Namına Açılacak Dava:
Sorumluluğun doğal sonucu yargı önüne çıkarılmaktır. Yönetim kurulu
üyeleri kanun ve esas sözleşmede yazılı görevlerini yapmamalarından veya
bu görevleri objektif ölçüler içinde istenen şekilde yerine
getirmemekten dolayı sorumludurlar. Bu yüzden şirketin, yönetim kurulu
üyeleri aleyhlerine dava ikamesine hakkı vardır.
Kanunun 341 inci maddesi, bu işlemin şartlarını belirtmiştir. Buna
göre şirket esas sermayesinin en az 1/10 unu oluşturan pay sahiplerinin
dava açılması yönünde oy kullanmaları ve şirket murakıplarının da
karardan sonra, bir ay içinde davayı açmaları gerekir.
Yönetim kurulu üyeleri hakkında şirket namına dava açılabilmesi için bu konuda genel kurulun bir karar vermesi gerekir.
Genel kurulun, konuyu müzakere edip karara varabilmesi için yıllık
olağan toplantılarda olduğu gibi sermayenin en az dörtte birini temsil
eden pay sahiplerinin toplantıda asaleten veya vekaleten hazır bulunması
ve kararında ekseriyetle alınması gerekmektedir. Bu nisap emredici bir
hüküm olup esas mukavele ile tadil edilemez.Toplantıda dava açılmamasına
karar verilse dahi sermayenin en az onda birini temsil eden pay
sahipleri dava açılması reyinde bulundukları takdirde yine şirket
tarafından dava açılması gerekir. Davanın genel kurul kararı veya
azlığın talebi tarihinden itibaren bir ay içinde şirket tarafından
açılması şarttır. Bu bir aylık sürenin geçirilmiş olması ile dava hakkı
düşmez.
Şirket namına dava açmak murakıplara aittir. Eğer azlığın oyu ile
dava açılacak olursa azlık istere murakıp dışında bir vekil de tayin
edebilir. Buna karşılık azlık, dava sonuna kadar rehin kalmak üzere pay
senetlerini bir bankaya yatırmaya mecburdur. Bu mecburiyet dava
ikamesine genel kurulca karar verilmesi halinde dava açılması konusunda
oy kullanan hissedarları kapsamaz. Bu hisse senetleri şirketin dava
neticesi göreceği zarar ve ziyana karşılık bir teminattan ibarettir.
Davanın reddi halinde pay sahipleri sadece şirkete karşı tazminatla
yükümlü bulunmaktadır.(TTK md.341)
Genel kurulda karar alınmadan dava açma olanağının bulunup
bulunmadığı veya dava açıldıktan sonra genel kurulun onay verip
veremeyeceği tartışılan bir konudur. Yargıtay’ın bu konudaki karalarında
değişiklik görülmüş, bir zamanlar genel kuruldan karar alınmadan açılan
davalar red olunduğu halde daha sonraları masraf, zaman ve emekten
tasarruf düşüncesi ile genel kurulun sonradan onay verebileceği görüşü
benimsenmiştir.
b- Pay Sahiplerinin Dava Hakkı:
Münferit pay sahipleri aşağıdaki hallerde dava hakkına sahiptirler:
-Dolayısıyla zararlara dayanan davalar;
Şirket bir zarara maruz kalmış, ancak çeşitli nedenlerle yönetim
kurulu üyeleri aleyhine dava açılmamışsa münferit pay sahipleri,
dolayısıyla uğradıkları zarar sebebiyle dava açmak hakkına sahiptirler.
Bu halde tazminat şirkete verilir. Yönetim kurulunun, şirket mal
varlığını azaltan bütün işlemleri pay sahipleri yönünden dolayısıyla
uğranılan bir zararı ifade eder. Dolayısıyla zararlar nedeniyle açılan
davanın konusu şirketin uğradığı zararın tümüdür. Ancak pay sahipleri
açtıkları davada tazminatın kendilerine değil şirkete verilmesini
isteyebilir.(TTK md.340,309)
-Doğrudan doğruya zararlara dayanan davalar;
Münferit pay sahipleri, yönetim kurulu üyelerinin fiilleriyle pay
sahibi sıfatı ile doğrudan doğruya bir zarara uğramışlarsa, sorumlu
üyeler hakkında tazminat kendilerine ödenmek üzere dava açabilirler.
Münferit pay sahiplerinin, yönetim kurulu üyelerinin davranışları
sebebiyle dava hakları vardır.
c- Şirket Alacaklılarının Dava Hakkı:
Şirket alacaklıları, yönetim kurulu üyelerinin kanun veya esas
mukavele hükümlerine aykırı hareket ederek şirket mamelekinde bir zarara
sebebiyet vermeleri halinde dava hakkına sahiptirler.
Alacaklıların dava hakkı iki halde kendini gösterir :
-Dolayısıyla zararlara dayanan davalar;
Şirketin maruz kaldığı ve mal varlığını azaltarak doğrudan doğruya
zarara uğratan davalar alacaklılar açısından dolayısıyla zararı teşkil
eder. Davanın amacı şirketin uğradığı zararın giderilmesidir ve
hükmedilen tazminat şirkete verilir.(TTK md.340,309)
-Doğrudan doğruya zarara dayanan davalar;
Örneğin, yanıltıcı bir bilanço düzenlenmiş olması nedeniyle şirkete
kredi vermiş olan alacaklıların mali yönden uğradıkları zarar doğrudan
doğruya uğranan zarar olarak kabul edilebilir ve tazminat istemeyi
gerektirir.
d- Üçüncü Şahısların Dava Hakkı:
Yönetim kurulu üyeleri görevlerini ifa ederken işledikleri haksız
fiillerden dolayı üçüncü şahıslara karşı genel hükümlere göre sorumlu
olurlar. Bu durumlarda aynı zamanda şirket de sorumludur. Haksız fiil
görevin ifası sırasında işlenmişse, bundan yalnız ilgili üye münferiden
sorumlu olur. Haksız fiil birlikte ika edilmişse, sorumluluk teselsül
eder.(BK md.52)
Yönetim kurulu üyeleri görevlerini yaptıkları sırada üçüncü kişilere
karşı haksız fiil işlemişlerse, şahsen sorumlu olurlar. Ancak haksız
fiilden şirkette sorumludur.(TTK md.321/5) Şirketle yönetim kurulu
arasındaki sorumluluk müteselsildir.(BK md.50) Buna karşılık üyeler
arasında haksız fiile iştirak söz konusu değilse, üyeler arasında
müteselsil sorumluluk söz konusu olmaz.
e- İflas İdaresinin Davacı Olması:
Şirketin iflası halinde yönetim kurulu üyeleri hakkında dava açmak hakkı iflas idaresine ait olur.(TTK md.309/2)
f- Tasfiye Memurlarının Davacı Olması:
Şirketin iflastan başka bir sebeple infisah etmesi halinde şirketi
temsil yetkisi tasfiye memurlarına ait olduğundan, sorumluluğu
gerektiren bir durum varsa tasfiye memurları yönetim kurulu üyeleri
aleyhine dava açabilirler.
g- Sorumlu Yönetim Kurulu Üyelerinin Davacı Olması:
Genel kurulun ibradan kaçınması halinde yönetim kurulu üyeleri
sorumluluktan kurtulmak amacıyla dava yolu ile ibralarını
isteyebilirler.
IV- Sorumluluktan Kurtulma Hali:
1- Kusursuzluğun İspatı:
Yönetim kurulu üyeleri, görevlerini yerine getirmedikleri takdirde sorumlu olurlar.
Müteselsil sorumluluğa mucip olan hallerde, alınan karar veya yapılan
işlemde bir kusuru olmadığını ispat eden yönetim kurulu üyeleri sorumlu
olamazlar.(TTK md.338)
Birden fazla kimselerin birlikte bir zarara sebebiyet vermeleri
halinde, kusur derecesine bakılmaksızın ve aralarında hiçbir fark
yapılmaksızın müteselsilen sorumlu olurlar. Ancak müteselsilen sorumlu
durumda bulunanların kendi aralarında birbirine karşı ödediği tazminatı
rücu etme imkanı vardır.
Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu gerektiren bir halin ortaya
çıkması şirkete, pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına, yönetim
kurulu üyelerinden birinin kusurlu olduğunu ispat etme zorunluluğunda
kalmaksızın dilediklerine müracaat etme hakkı kazandırır.
Böyle bir durumda, açılacak olan tazminat davasında kusur olup
olmadığının ispatı davayı açana ait değildir. İdare meclisi üyesi
kendisinin kusursuzluğunu ispat zorundadır.
Kusursuzluğunu ispat etmek isteyen üyenin yapılan muamelede objektif
özen ölçüsüne göre hareket ettiğini ispat etmesi gerekir.Bu ispatın
objektif ölçüler içinde somut delillerle yapılması gerekir. Kanunumuzun
338. maddede özel kusursuzluk hali denilen iki hal örnek olarak
verilmiştir.
a- Yönetim Kurulu Kararlarına Red Oyu Vermek:
Özel kusursuzluk hallerinden biri, alınan yönetim kurulu kararına muhalif kalmış olmaktır. Bu halin öne sürülebilmesi için;
-Söz konusu yönetim kurulu kararına red oyu vermiş olmak, (Karara
çekimser kalmak veya oylamaya katılmamak yeterli bulunmamaktadır.)
-Red oyunu yönetim kurulu toplantı tutanağına yazdırıp altını imzalamış olmak,
-Karara red oyu verdiğini yazılı olarak şirket murakıplarına bildirmiş olmak
gerekir.(TTK md.338)
b- Mazeretli Olarak Yönetim Kurulu Toplantısına Katılmamak:
Özel kusursuzluk halinin ispatı için ikinci imkan, yönetim kurulu
toplantısına mazeretli olarak katılmama halidir. Üye, yönetim kurulu
toplantılarına katılma yükümlülüğündedir. Bu yükümlülük dolayısıyla
yönetim kurulunun bir toplantıda aldığı karaların sorumluluğuna o
toplantıya katılmayan üyeler de iştirak etmiş olurlar. Ancak toplantıya
herhangi bir mazereti sebebi ile katılamamış olan üyenin kusurlu olup
olmayacağını tayin mümkün olmadığından böyle bir durum özel kusursuzluk
hali olarak kabul edilmiştir. Yönetim kurulu üyesi, toplantılara
katılmakla yükümlü olduğundan toplantıya katılmayı engelleyecek hallerin
ortaya çıkması ve bu durumun yönetim kurulu başkanlığınca önceden
bilinmemesi hallerinde bu durumun yönetim kurulu başkanlığına
toplantıdan önce bildirilmesi gerekir. Özürün kabulü veya reddi söz
konusu değildir. Üyenin mazeretinin objektif olarak değerlendirilmesi
gerekir. Yerine getirilmemesi sorumluluğu gerektiren görevler yönetim
kurlu üyelerinin birine bırakılmış ise, bu görevlerin yerine
getirilmemesinden diğer üyeler kusurlu olmayacağından onlar içinde
sorumluluk söz konusu olmaz.
2- İbra:
İbra, tüzel kişinin yetkili organının (genel kurul), sorumlu
organının üyelerine karşı karar şeklindeki bir irade açıklamasıdır.
Genel kurul bu kararı ile yönetim kurulu üyelerinin söz konusu dönemdeki
işlemlerini hukuka ve ortaklık açısından işin gereğine uygun bulduğunu
beyan etmektedir. Genel kurul ibra kararı ile yönetim kurulu üyelerine
karşı bir yandan güven beyanında bulunmakta, diğer yandan onları ileri
dönemdeki faaliyetleri sebebi ile sorumlu tutmayacağını açıklamaktadır.
Bu açıdan ibra bir menfi borç ikrarı niteliğini taşımaktadır.11
Yönetim kurulu üyelerinin ister şahsi isterse müteselsil olsun,
sorumlulukları genel kurulca ibra edilmeleri ile sona erer. Türk Ticaret
Kanunu madde 380 hükmüne göre: “Bilançonun tasdikine dair olan umumi
heyet kararı, aksine sarahat olmadığı takdirde, idare meclis azalarıyla,
müdürler ve murakıpların ibrasını tazamnun eder. “Ancak bu şekilde
bilançonun onanması ile ibra sonucunun doğması için, bilançonun gerçek
ve samimi olması gerekir. Bilançoda bazı hususlar belirtilmemiş,
özellikle bilanço ortaklığın gerçek durumunun görülmesine engel yanlış
bir takım hususları içeriyorsa, ibra gerçekleşmiş olmaz. Keza ibra
sadece bilançodan anlaşılabilen hususlara ilişkin olup; bilançoda
görülmeyen ve bilançodan anlaşılamayan hususlar ibranın dışında kalır.
Keza, Türk Ticaret Kanunu madde 310 gereğince kurucular ve ilk
yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin kuruluş işlemleri nedeni ile
sorumlulukları tescil tarihinden itibaren 4 yıl geçmedikçe genel kurul
tarafından dahi ibra olunamaz.
İbra kararı, genel kurul tarafından olağan toplantı ve karar yeter
sayıları ile alınır. Ancak Türk Ticaret Kanunu madde 310 gereğince
alınacak ibra kararına, genel kurulda esas sermeyenin 1/10’una sahip pay
sahipleri karşıt oy vermişlerse ibra gerçekleşmez. Keza Türk Ticaret
Kanunu madde 341 hükmüne göre genel kurulda, esas sermayenin 1/10’nu
temsil eden pay sahipleri yönetim kurulu üyeleri aleyhinde sorumluluk
davası açılması reyinde bulunurlarsa, bunlar ibra edilemezler.12
3- Zamanaşımı:
Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu kaldıran hallerden biride zamanaşımıdır.
Kuruluştan doğan sorumluluktan kurtulma halleri ile ilk yönetim
kurulu üyelerinin şirketin kurulması sırasında yolsuzluk olup olmadığını
incelemeleri dolayısıyla sorumlu olan kişilere karşı tazminat isteme
hakkı davacının zarar ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten
itibaren 2 yıl ve her halde zararı doğuran fiilin meydana geldiği
tarihten itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Ancak, bu fiil
cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre süresi daha uzun zamanaşımına
tabi tutuluyorsa tazminat davasında o zamanaşımı uygulanır.(TTK
md.309/4)
Yönetim kurulu üyelerine 308, 337, 336, 346. maddelere göre
yükletilen sorumluluk hakkında 340. maddenin madde 309’a yaptığı atıf
gereği bu maddenin tayin ettiği zamanaşımı uygulanır.
Rekabet yasağının ihlalinde bu muamelenin yapıldığını veya yönetim
kurulu üyelerinin sınırlı sorumlu olarak diğer bir şirkete girdiğinin
öğrenildiği tarihten itibaren 3 ay ve herhalde bu fiillerin meydana
geldiği tarihten itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır.(TTK
md.335/3)
Kanunun 309/4 ve 335/3. maddeleri dışındaki sorumluluk halleri 5 yıllık zamanaşımına tabidir.
Yönetim kurlu üyelerinin kendi aralarındaki ilişkilerde, genel
hükümler çerçevesinde birbirlerine rücu edebilirler. Rücu derecesi
üyenin kusuruna göre tayin edilir.(BK md. 50,51)
Kanunumuzun 309. maddesine göre sorumlu kimselerin cümlesi aleyhine
açılan davalar, şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açılması
gerekir.
Yorumlar
Yorum Gönder