Önalım Hakkının Kullanılması (Önalım Bedelinin Nakten Yatırılması Gereği)
On 01.28.11, In Yargı Kararları, By admin
- Önalım Hakkının Kullanılması
(Önalım Bedelinin Nakten Yatırılması Gereği) – Önalım Bedeli (Satış
Bedeli İle Alıcıya Düşen Tapu Giderleri) – Önalım Bedelinin Banka
Teminat Mektubu İle Yatırılması (Davalının Açık Muvafakatı) – Banka
Teminat Mektubu İle Önalım Bedeli Yatırmak (Davalının Açık Muvafakatı
Gereği) – Şuf`A Hakkı – TMK.734 – 743 Sa.Ka.658 1. Önalım hakkının
kullanılması [...]
1. Önalım hakkının kullanılması ile bu hakkı kullanan paydaş ile
alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan
sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli
tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve
masrafların toplamandan ibarettir.
Önalım hakkı sahibi, önalım bedelini belirlenen süre içinde, hakimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür.
Önalım hakkı sahibi, önalım bedelini belirlenen süre içinde, hakimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür.
2. Davada, davalı taraf, davacının satış bedelini ve tapu giderlerini
karşılayan teminat mektubu sunmasına itiraz etmemiş, ancak, bu konuda
açık bir muvafakatte de bulunmamıştır.
Davalı vekili, teminat mektubunun sunulmasından sonraki 2.5.2006 günlü dilekçesinde, teminat mektubunun kararla birlikte nakde çevrilerek nemalandırılmasını istemiş ise de, bu dilekçede davacı tarafın teminat mektubu sunmasına muvafakat edildiği yönünde herhangi bir beyan bulunmadığı gibi, dilekçenin sonuç bölümünde de davanın reddi istenilmiştir.
Bu içerikteki bir dilekçeye dayanılarak, teminat mektubu sunulmasına davalı tarafın açıkça muvafakat etmiş olduğunun kabulüne olanak yoktur.
Yerel Mahkemenin, Özel Dairece bozulan kararında, teminat mektubunun paraya çevrilerek nemalandırılmasına hükmetmiş ve bu doğrultuda yukarıda açıklanan şekilde işlem yapmış olması da, varılan bu sonuca etkili değildir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, gerekçesi ve sonucu itibariyle aynı yönde bulunan Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, somut olay özelliklerine ve konuya ilişkin yasal düzenlemelere uygun düşmeyen gerekçelerle, davanın kabulüne dair, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı vekili, teminat mektubunun sunulmasından sonraki 2.5.2006 günlü dilekçesinde, teminat mektubunun kararla birlikte nakde çevrilerek nemalandırılmasını istemiş ise de, bu dilekçede davacı tarafın teminat mektubu sunmasına muvafakat edildiği yönünde herhangi bir beyan bulunmadığı gibi, dilekçenin sonuç bölümünde de davanın reddi istenilmiştir.
Bu içerikteki bir dilekçeye dayanılarak, teminat mektubu sunulmasına davalı tarafın açıkça muvafakat etmiş olduğunun kabulüne olanak yoktur.
Yerel Mahkemenin, Özel Dairece bozulan kararında, teminat mektubunun paraya çevrilerek nemalandırılmasına hükmetmiş ve bu doğrultuda yukarıda açıklanan şekilde işlem yapmış olması da, varılan bu sonuca etkili değildir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, gerekçesi ve sonucu itibariyle aynı yönde bulunan Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, somut olay özelliklerine ve konuya ilişkin yasal düzenlemelere uygun düşmeyen gerekçelerle, davanın kabulüne dair, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA ve KARAR:
Taraflar arasındaki önalım davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Manavgat Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair
verilen 2.5.2006 gün ve 2005/423 – 2006/315 sayılı kararın incelenmesi
davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 13.3.2007 gün ve 2007/13118 – 2646 sayılı ilamı;
“…Uyuşmazlık, önalım hakkına konu edilen payın iptali ile davacı
adına tesciline ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş,
hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece
takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik
bulunmamasına göre temyiz eden davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı
dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davalılar vekilinin önalım bedeline ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Davacı vekili, dava dilekçesinde, müvekkilinin dava konusu payın
ilişkin bulunduğu 850 No`lu parselin paydaşlarından olduğunu,
davalıların ise taşınmazda paydaş Ayşe Leyla Üstünkaya`nın paylarını
satın aldığını 29.3.2005 tarihinde tebliğ edilen ihtarname ile davacıya
bildirdiğini, öte yandan satışın gerek değer, gerek amaç yönlerinden
muvazaalı olduğuna dair duyumlar aldıklarını, mahkemece gerçek değerin
tespitini istediklerini, davacının önalım hakkını kullandığını
belirterek, davalılar adına kayıtlı payın iptali ile davacı adına
tescilini talep etmiştir. Davalılar vekili, davanın süresinde
açılmadığını, davacının borçları sebebiyle bankacılık faaliyetlerinin
durdurulduğunu ve tüm mal varlığı ile TMSF`ye devredildiğini, borca
batık ve kamu tarafından takipli davacının borçlarını ödemek yerine
önalım hakkını kullanmasının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde
olduğunu, bedelde muvazaa yapılmadığını, bu iddianın önalım bedelini geç
yatırmak için ileri sürüldüğünü, önalım bedelinin geciktirilmeksizin
yatırılmasını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın
uçuncu şahsa satılması halinde diğer paydaşa o payı öncelikte satın alma
hakkını veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda
doğar ve o payın üçüncü kişiye satılması ile de kullanılabilir hale
gelir.
Önalım hakkının kullanılması ile bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı
arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan
sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli
tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve
masrafların toplamandan ibarettir. 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren
4721 sayılı Medeni Kanunu`nun 734/2 maddesi hükmü gereği önalım hakkı
sahibi önalım bedelini belirlenen süre içinde hakimin belirleyeceği yere
nakden yatırmakla yükümlüdür.
Olayımıza gelince; davalılar davacının da paydaşı bulunduğu 850 No`lu
parselde önalım hakkına konu edilen toplam 2/12 payı taşınmazın
paydaşlarından Ayşe Leyla Üstünkaya`dan 8.11.2004 tarihinde
600.000.000.000.- TL., bedelle satın almıştır. Mahkemece 21.3.2006
tarihli oturumda davacı tarafa tapu harç ve masrafları toplamı 609.000
YTL`yi depo etmesi için yirmibeş günlük kesin süre verilerek oturumu
2.5.2006 tarihine ertelenmiş, davacı ise önalım bedeli olarak 14.4.2006
tarihli ve 609.000 YTL bedelli Birleşik Fon Bankası AŞ Merkez Şubesi`nin
teminat mektubunu sunmuştur. Yukarda açıklandığı üzere Medeni Kanun`un
734/2 maddesi hükmü gereğince önalım bedelinin belirlenen yere nakden
yatırılması gerekirken teminat mektubunun önalım bedeli olarak kabul
edilmesi yerinde olmayıp verilen kesin süre içinde önalım bedeli nakden
yatırılmadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından kararın bozulması
gerekmiştir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,
yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda
direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ KARARI:
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık ön-alım bedeli ve giderlerin banka teminat mektubu olarak mahkeme veznesine depo edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Eldeki davada; 21.3.2006 günlü oturumda, tapuda yazılı bedel ile harç ve masraflar toplamı 609.000,00 YTL.nin Mahkeme veznesine depo edilmesi konusunda davacı vekiline 25 günlük kesin süre verilmiş; davacı vekili, verilen bu kesin süre içerisinde dava dışı Birleşik Fon Bankasına ait 14.4.2006 tarih ve 69978 nolu, 609.000 YTL. tutarlı teminat mektubunu Mahkemeye ibraz etmiştir.
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık ön-alım bedeli ve giderlerin banka teminat mektubu olarak mahkeme veznesine depo edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Eldeki davada; 21.3.2006 günlü oturumda, tapuda yazılı bedel ile harç ve masraflar toplamı 609.000,00 YTL.nin Mahkeme veznesine depo edilmesi konusunda davacı vekiline 25 günlük kesin süre verilmiş; davacı vekili, verilen bu kesin süre içerisinde dava dışı Birleşik Fon Bankasına ait 14.4.2006 tarih ve 69978 nolu, 609.000 YTL. tutarlı teminat mektubunu Mahkemeye ibraz etmiştir.
Yerel Mahkeme, davacı tarafça sunulan teminat mektubunu yeterli
görerek, içeriği yukarıda be-lirtilen 7.6.2006 günlü kararıyla davayı
kabul etmiş ve karardan dokuz gün sonra, teminat mektubunu düzenleyen
bankaya yazı gönderip, teminat mektubu çözülmek suretiyle karşılığının
Mahkeme veznesine ait banka hesabına acilen yatırılmasını istemiş, bu
yazı üzerine, karar tarihinden 22 gün sonra teminat mektubu bankaca
paraya çevrilerek, mahkemece bildirilen hesaba para havale edilmiş, aynı
gün, Ziraat Bankası şubesindeki başka bir hesaba aktarılmış ve karar
uyarınca birer aylık dönemlerle nemalandırılmak üzere vadeli hesap
açılmıştır.
Bu noktada, konuya ilişkin yasal durumun açıklanmasında yarar görülmüştür:
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 734. maddesi;
“Önalım hakkı, alıcıya karşı dava açılarak kullanılır.
Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hakim tarafından belirlenen süre içinde hakimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür.”
Hükmünü taşımaktadır.
Görüldüğü üzere, maddede, önalım hakkı sahibinin satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini nakden yatırmakla yükümlü olduğu belirtilmiştir.
Bu noktada, konuya ilişkin yasal durumun açıklanmasında yarar görülmüştür:
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 734. maddesi;
“Önalım hakkı, alıcıya karşı dava açılarak kullanılır.
Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hakim tarafından belirlenen süre içinde hakimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür.”
Hükmünü taşımaktadır.
Görüldüğü üzere, maddede, önalım hakkı sahibinin satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini nakden yatırmakla yükümlü olduğu belirtilmiştir.
743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin önalım hakkına ilişkin 658. ve
ardından gelen maddelerindeki düzenlemelerinde yer almayan ‘nakden
yatırma’ yükümlülüğünün, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 734.
maddesinde hangi nedenle öngörüldüğü hususu, hem anılan maddenin
gerekçesinde ve hem de Kanunun Genel Gerekçesinde açıklanmıştır. Her iki
gerekçedeki açıklamalara göre, bu yükümlülüğün öngörülmesindeki amaç;
743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlükte bulunduğu dönemde önalım
bedelinin banka teminat mektubu sunulması suretiyle depo edilmesinin
uygulamada yarattığı sorunlara ve haksızlıklara son verilmesidir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmede, önalım hakkı sahibine satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini hakimin belirleyeceği yere nakden yatırma yükümlüğü getiren söz konusu hükmün emredici nitelikte olup, olmadığı tartışılmış; yapılan değerlendirme sonucunda ağırlıklı görüş, anılan hükmün emredici nitelikte olmadığı, bir önalım davasında davalı tarafın açıkça muvafakat etmesi halinde, bu yükümlülüğün teminat mektubu sunulmak suretiyle de yerine getirilmesinin mümkün bulunduğu yönünde oluşmuştur.
Görülmekte olan davada, davalı taraf, davacının satış bedelini ve tapu giderlerini karşılayan teminat mektubu sunmasına itiraz etmemiş, ancak, bu konuda açık bir muvafakatte de bulunmamıştır.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmede, önalım hakkı sahibine satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini hakimin belirleyeceği yere nakden yatırma yükümlüğü getiren söz konusu hükmün emredici nitelikte olup, olmadığı tartışılmış; yapılan değerlendirme sonucunda ağırlıklı görüş, anılan hükmün emredici nitelikte olmadığı, bir önalım davasında davalı tarafın açıkça muvafakat etmesi halinde, bu yükümlülüğün teminat mektubu sunulmak suretiyle de yerine getirilmesinin mümkün bulunduğu yönünde oluşmuştur.
Görülmekte olan davada, davalı taraf, davacının satış bedelini ve tapu giderlerini karşılayan teminat mektubu sunmasına itiraz etmemiş, ancak, bu konuda açık bir muvafakatte de bulunmamıştır.
Her ne kadar; davalı vekili, teminat mektubunun sunulmasından sonraki
2.5.2006 günlü dilekçesinde, teminat mektubunun kararla birlikte nakde
çevrilerek nemalandırılmasını istemiş ise de, bu dilekçede davacı
tarafın teminat mektubu sunmasına muvafakat edildiği yönünde herhangi
bir beyan bulunmadığı gibi, dilekçenin sonuç bölümünde de davanın reddi
istenilmiştir. Bu içerikteki bir dilekçeye dayanılarak, teminat mektubu
sunulmasına davalı tarafın açıkça muvafakat etmiş olduğunun kabulüne
olanak yoktur.
Yerel Mahkemenin, Özel Dairece bozulan kararında, teminat mektubunun paraya çevrilerek nemalandırılmasına hükmetmiş ve bu doğrultuda yukarıda açıklanan şekilde işlem yapmış olması da, varılan bu sonuca etkili değildir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, gerekçesi ve sonucu itibariyle aynı yönde bulunan Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, somut olay özelliklerine ve konuya ilişkin yasal düzenlemelere uygun düşmeyen gerekçelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
Yerel Mahkemenin, Özel Dairece bozulan kararında, teminat mektubunun paraya çevrilerek nemalandırılmasına hükmetmiş ve bu doğrultuda yukarıda açıklanan şekilde işlem yapmış olması da, varılan bu sonuca etkili değildir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, gerekçesi ve sonucu itibariyle aynı yönde bulunan Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, somut olay özelliklerine ve konuya ilişkin yasal düzenlemelere uygun düşmeyen gerekçelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının yukarıda ve Özel Daire Bozma Kararında gösterilen nedenlerden
dolayı BOZULMASINA, oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık, 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu’nun 734. maddesindeki “Önalım hakkı sahibi, satış bedeli
ile alıcıya düşen tapu giderlerini nakden yatırmakla yükümlüdür.” Hükmü
nedeniyle eldeki davada tapu iptali ve tescil isteminde bulunan davacı
tarafın satış bedelini ve giderleri mahkeme veznesine nakit olarak depo
etmek yerine, banka teminat mektubu sunmak suretiyle Kanunun aradığı
yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği noktasında toplanmaktadır.
Yerel Mahkeme ile Daire arasında şufa hakkının esası hakkında bir
uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece, tapuda gösterilen bedel üzerinden
önalım hakkının kullanılması nedeniyle taşınmazın bedeli ile harç ve
masrafların depo edilmesi konusunda Davacı tarafa önel verilmiş, davacı
yan 17.4.2006 tarihinde banka teminat mektubunu mahkeme dosyasına ibraz
etmiş, davalı yan ise bedelin nemalandırılması konusunda beyanda
bulunmuştur. Uyuşmazlığın esası teminat mektubunun yasanın ilgili
maddesindeki nakden ibaresi karşısında şufa davasına etkisinin ne
olacağı noktasında toplanmaktadır. Önalım bedelini ne zaman depo
edileceğinin belirlenmesi yetkisi hakime aittir. Yargıtay’ın 20.6.1951
gün ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre önalım bedeli en
geç yargılama sonuna kadar depo edilmesi icap eder. Davanın kabulüne
ilişkin hükmün kesinleşmesi ile payın mülkiyeti davacıya geçeceğine göre
davalı o tarihte önalım bedelini alabilmelidir. Satıcı ve alıcının
borçlarını aynı zamanda ifa etmeleri gerektiği kuralı gereğince önalım
parasının en geç yargılama sonuna kadar yatırılmalıdır. 4721 sayılı
Medeni Kanunun 734/2. maddesine göre satış bedeliyle alıcıya düşen tapu
giderleri hakim tarafından belirlenen yere nakten yatırılır. Kanunun bu
açık hükmü karşısında teminat mektubunun bedel karşılığı olarak kabulü
mümkün değildir. Ne varki, Yasanın bu maddesi emredici olmakla birlikte
taraflar mutabakata varırlarsa yasanın bu hükmüne aykırı da olsa teminat
mektubu verilirse kamu düzenine aykırılık teşkil eder mi, Kanımızca bu
hüküm emredici olmakla birlikte kamu düzenine ilişkin değildir. Yani
taraflar bu konuda aksini kararlaştırabilirler. Amaç satış bedelinin
depo edilerek davalının mağdur edilmesini engellemektir. Nitekim, 4721
sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önce, Yargıtay hukuk Genel Kurulu’nun
vermiş olduğu 29.4.1992 tarih ve 6-172/285 sayılı kararında; “…Mahkemece
davanın kabulüne dair verilen hüküm Yargıtay Yüksek 6. hukuk
Dairesi’nce 1- Bu nedenle teminat mektubunun ilk verildiği tarih
itibariyle ilk istekte kayıtsız şartsız paraya çevrilmesinin mümkün olup
olmadığı araştırılıp bunun sonucuna göre karar verilmesi gerekirken
verilen münasip mehil dışında sonradan yatırılan nakit paranın davacının
ödeme borcunun yerine getirildiği kabul edilerek karar verilmesi hem
genel kurulun kararına hem de 20.6.1951 tarihli 13/5 sayılı içtihadı
Birleştirme kararına aykırı olmuştur. 2- Şufalı payın ilişkin olduğu
taşınmaz paydaşlarca özel olarak taksim edilip edilmediği üzerinde
durulmalıdır.”gerekçesiyle bozulmuş, Hukuk Genel Kurulu direnme kararını
onamıştır. Şufa hakkının kullanılması davalarında birlikte ifadır
zorunludur. Ancak davalı adına olan tapudaki hissenin iptali ile davacı
adına tescili için kararın kesinleşmesi gerekmektedir. Yatırılan bedel
de aynı anda davalıya ödenecektir. Karar kesinleşmeden kararın infazı ve
bedel ödenmesi mümkün değildir.
Somut olayda da; Mahkemece önalıma konu paya ilişkin bedel karar
tarihinden önce teminat mektubu olarak alınmış ise de, karardan sonra
paraya çevrilip nemalandırıldığı ve davalı yanın da muhtemel
zararlarının önlendiği anlaşıldığına göre, artık yasadaki metinde geçen
‘nakden’ denilmesinin uygulamada bir önemi kalmamıştır. Nitekim Davacı
Vekili de 2.5.2006 tarihli dilekçesinde teminat mektubunun nakde
çevrilmesini kabul etmiş ve bedelin mutlak surette nakden yatırılması
gerektiğini ileri sürmemiştir. Öte yandan Davacı Balkaner Turizm İnş.San
Tic. A.Ş. TMSF’ tarafından el konulan bir şirket olması nedeniyle
TMSF’ce izlenen prosedür gereği uzun süren yazışmalar sonucu teminat
olarak yatırılması zorunluluğu hasıl olmuştur. Davalı taraf da teminat
mektubu olarak yatırılmasına karşı çıkmadığına ve yasanın ilgili hükmü
kamu düzenine ilişkin olmadığına göre artık önalım hakkının doğduğu ve
davanın kabulüne yönelik yerel mahkemenin direnme kararının onanması
düşüncesiyle sayın çoğunluğun kararın bozulması yönünde oluşan görüşüne
katılamıyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder