HACZEDİLEMEYEN MALLAR VE HAKLAR-I
Yaklaşım / Kasım 2008 / Sayı:
191
I- GİRİŞ
Kural olarak borçlu borcunu kendiliğinden rızası ile yerine
getirir. Ancak hızla artan nüfus ve ekonomik ilişkilerdeki yoğunlaşma ve
toplumdaki yabancılaşma sonucu bazı borçlular borçlarını ifa etmekten kaçınmaya
başlamışlardır. Devlet alacaklıyı korumak amacıyla, alacaklıyla borçlunun
ilişkilerine müdahale etmek durumunda kalmış ve 1932 tarih, 2004 sayılı İcra ve
İflas Kanunu ile borçlar devlet kuvveti kullanılarak yerine getirilmeye
başlanmıştır.
Borcunu yerine getirmeyen
borçlu hakkında alacaklı icra dairesine giderek takip talebinde bulunur.
Yetkisini devletten alan, zor kullanma yetkisine sahip, yetkili icra dairesi
takip talebi üzerine borçluya ödeme emri veya icra emri gönderir. Borçluya
tebliğ edildikten sonra verilen sürede borç ödenmezse, borçlunun mallarına ve
haklarına devlet alacaklı adına el koyar ve bu malları satar ve alacaklı
alacağına kavuşur. İcra ve İflas Hukuku’nda sözü edilen borç yalnızca para borcu
değildir.
Kural olarak borçlunun mal varlığına dahil olan ve mali değeri
olan mal ve hakları haczedilebilir, mali değeri olmayanlar haczedilemez. Ancak
istisnai olarak borçlunun mali değeri olan bazı mal ve hakları hacze konu
edilemez. Bunların bir kısmının tamamı haczedilemez, bazılarının da bir kısmı
haczedilemez.
Borçlunun bazı malları ve haklarının haczedilmesine İcra ve
İflas Kanunu izin vermemektedir. Bu makalenin konusunu hangi mal ve hakların
haczedilemeyeceği oluşturmaktadır.
II - HACZİ CAİZ OLMAYAN MAL VE HAKLAR
A- GENEL OLARAK HACZİ CAİZ OLMAYAN MALLAR VE HAKLAR
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nda Haczi Caiz Olmayan Mallar
ve Haklar sayılmıştır.
1- İcra İflas Kanunu’nun 82. Maddesinin 1. Fıkrasına
Göre
a- Devlet Malları İle Mahsus Kanunlarında Haczi Caiz
Olmadığı Gösterilen Mallar Haczedilemez
Devlete karşı takip yapılabilir, ancak kural
olarak Devletin borçlarını ödeyeceği düşünüldüğünden Devlet malları
haczedilemez. Bu Devlet malları
nelerdir? Hangi mallara Devlet malı denilir ve özel kanunlarında haczi
caiz olmadığı gösterilen malları Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı ışığında
açıklayalım.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu’nun, Kararı’nda belirtildiği şekliyle,
“İcra İflas Yasası’nın 82. maddesinin 1.
fıkrasında; “Devlet Malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı
gösterilen mallar haczedilemez.”
hükmü yer almaktadır.
Bu hükmün konuluş nedeni, 15.01.1947 tarih ve
1947/14-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda “Bu hüküm, kamu
hizmetlerinin düzenli ve aralıksız bir tarzda yürütülmesini sağlamak amacını
güder. Devletin kendisine ait borcu ödemesi zorunluluğu, devlet kamu kişiliğinin
saygınlık ve onuru gereği bulunmakta, devletten alacaklı bulunan kişilerin
kavuşturma yollarına başvurmalarına gerek bulunmadan alacaklarını alabilmeleri
öngörülmektedir.”(1) şeklinde
açıklanmıştır.
Görüldüğü üzere,
İcra ve İflas Kanunu’nun 82/1. maddesi anlamında haczedilemezlik “devlet
malları” ve “özel yasalarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar”
için söz konusudur.
Devlet
mallarının neler olduğunu düzenleyen 1050 sayılı Kanun’un 2. maddesinde aynen;
“Devletin emvali Devletçe tarh ve cibayet olunan her türlü tekalif ve
rüsum ile Devlete ait nükut ve esham ve her türlü menkul ve gayrimenkul eşya,
emval ve kıyem ve bunların hasılat ve icraatı ile bedellerinden terekküp
eder.” hükmü yer almakta; günümüz Türkçesi ile ifade edildiğinde de bu
hükümde “Devletin mal varlığı; Devletçe salınan ve alınan her türlü
vergi ve resim ile Devlete ait nakit, hisse senedi, her türlü taşınır
ve taşınmaz eşya, mal, kıymet ve bunların gelirleri, kiraları ile satış
bedellerinden oluşur.” denilmektedir.
Devlet mallarının haczedilmemesi çeşitli
nedenlere dayanmaktadır. Her şeyden önce, devleti niteleyen egemenliğin, buna
karşı cebir (zorlayıcı güç) kullanılmasıyla bağdaşmayacağı, cebir
kullanılmasının devlete tanınmış bir yetki olup, bu yetkiyi devletin kendisine
karşı kullanmasının düşünülemeyeceği, devletin borçlarını, herhangi bir cebir
kullanmadan kendiliğinden ödemesinin hukuk devletinin gereği olduğu, hususları
bunların başında gelmektedir.
Ayrıca kamu hizmetlerinin aksatılmadan ve
kesintiye uğramadan sağlanması ve bütçenin getirdiği esasların cebri icra
sonucunda öngörü dışı ihlallere uğratılmaması da esas alınmaktadır(2).
Diğer yandan devlet mallarının haczi, bu malların
tahsis şeklini değiştirdiğinden, devletin malvarlığında (patrimuan) ve mali
hukukta devamlılığı bozarak kamu yararına zarar verebilecektir(3).
Devlet malları 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasası’nın 2.
maddesine göre, gerek kamu hizmetine doğrudan doğruya tahsis edilmiş bulunan,
gerek sağladığı mali yarar vs. dolayısıyla faydalanılan bütün mallardır(4).
Devlet malları kavramı, salt devlet tüzel
kişiliği içindeki genel ve katma bütçeli dairelerin ellerinde bulunan ve idare
ve muhasebesi 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasası’na tabi malları kapsar. Devlet
malları, özel mallardan ayrı bir takım hukuki karaktere sahiptir. Devlet
mallarının gösterdiği bu hukuki karakter, bu malların ya doğasından, ya da
kamunun kullanımına ve yararlanmasına sunulmuş bulunmasından veyahut bir kamu
hizmetinin unsurunu oluşturmasından kaynaklanır. Bu karakterler, devlet
mallarının özel mallar karşısındaki hukuki niteliğini belirttiği gibi idarenin
bunlar üzerinde sahip olduğu hakların niteliğini, ferdin bunlar karşısındaki
durumunu ve yararlanma yetkilerini de aydınlatır(5).
Karşılaştırmalı
hukuka baktığımızda, İsviçre, Fransa ve Almanya’da kural olarak devlet
mallarının haczedilebilirliği kabul edilmiştir (İsviçre İcra İflas Yasası md.
92-94, Fransa Medeni İcra Usulleri Hakkındaki Yasa md. 14, Federal Almanya Hukuk
Usulü Yasası md. 882 a).
İcra ve İflas Yasası’nın 82/1. maddesinde yer
alan devlet mallarının haczedilemeyeceği kuralının iptali ile ilgili olarak
açılan davada Anayasa Mahkemesi “Devlet mallarının
haczedilemeyeceğine ilişkin kural Devletin borçlarını kendiliğinden ödeyeceği ve
bunun hukuk devletinin gereği olduğu esasına dayanır. Devlet mallarının haczi,
bu malların kullanma biçimini değiştireceğinden, devletin malvarlığında ve mali
hukukta sürekliliğe engel olarak, kamu yararına zarar verir. Uyuşmazlık konusu
olayda, borcun hiç ödenmemesinden değil, bütçe olanaklarına göre, yılını aştığı
için gecikerek ödemenin sağlanacağından söz edilmektedir. Devletin
etkinliklerinde kamu hizmeti ve dolayısıyla kamu yararı önde geldiğine göre, bir
alacaklının kişisel çıkarı için devlet mallarının haczi, diğer değişle özel
yararın kamu yararına yeğlenmesi (tercih edilmesi) söz konusu olamaz. Öte
yandan, yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı
anlamına gelmez. Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan eşitlik, mutlak anlamda
eşitlik olmayıp, haklı nedenlerin varlığı durumunda farklı uygulamalara olanak
veren bir ilkedir. Durum ve konumdaki farklılık, hukuksal özellikler, kimi
kişiler ya da topluluklar ve kuruluşlar için değişik kurallar ve uygulamaları
gerekli kılar. Kimi yurttaşların haklı bir nedene dayandırılarak değişik
kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz. Anayasa’nın
amaçladığı eşitlik eylemi değil, hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumların
aynı, ayrı hukuksal durumların ayrı kurallara bağlı tutulması, Anayasa’nın
öngördüğü eşitlik ilkesine uygun düşer” gerekçeleriyle 2004 sayılı İcra ve İflas
Yasası’nın 538 sayılı Yasa ile değişik 82. maddesinin 1. bendinde yer alan
“Devlet malları” sözcüklerinin Anayasa’ya aykırı olmadığı sonucuna
varmıştır(6).
Devlet malı kavramı Hukuk Genel Kurulu’nun
04.10.1974 tarih ve E. 1971/1-261, K. 1974/1050 sayılı Kararı ile 25.12.2002
tarih ve E. 2002/12-1101, K. 2002/1113 sayılı Karar ve bu Karar’ın karar
düzeltme talebinin reddine ilişkin 26.02.2003 tarih ve E. 2003/12-116, K.
2003/111 sayılı ilamlarında da yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde
ayrıntısıyla irdelenmiştir.
Özel yasalarında
haczi caiz olmadığı gösterilen mallar da Devlet malı olmamakla birlikte
haczedilemez.
Özel yasalarda haczedilmezlikle ilgili
düzenlemeler başta 2510 sayılı İskan Kanunu md. 16/f, md. 30; 6245 sayılı
Harcırah Kanunu md. 61; 3213 sayılı Maden Kanunu md. 40; 6831 sayılı Orman
Kanunu md. 31, VI.; 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu md. 61; 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu md. 121; 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu md. 67; 775
sayılı Gecekondu Kanunu md. 34/e; 2849 sayılı Kefalet Yasası md. 11; 4178 sayılı
Yasa md. 12; 4933 sayılı Yasa md.13, Türk Ticaret Yasası md. 753, md. 892/1;
7397 sayılı Yasa md. 14/3; 2821 sayılı Sendikalar Yasası md. 64/2; 657 sayılı
Devlet Memurları Yasası md. 203/3, md. 207/4, md. 236; 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Yasası md. 143, md. 154/2, md. 176, md. 177/2; 1164 sayılı
Arsa Ofisi Yasası; 2834 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Yasası
md. 8, md. 16/3; 1512 sayılı Noterlik Yasası md. 38/5; 854 sayılı Deniz İş
Yasası md. 32 vs. olmak üzere çeşitli özel kanunlarda yer almaktadır.
Ayrıca, bu
mallara örnek olarak kamu iktisadi teşebbüslerinin malları da gösterilebilir
(233 sayılı KHK md. 57/2).
Son olarak
Devlet malları hak ve rüçhanlığını haiz mallar da haczedilemez. (Örneğin, Ordu
Yardımlaşma Kurumu Yasası’nın 37. maddesi).
Devlet
hastaneleri, Devlet malları ana başlığı altında hizmet malları ayrımında kamu
hizmeti ile yakından ilişkisi bulunan kurumlar kapsamında yer almaktadır.
Bu bağlamda,
04.01.1961 tarihli Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları
İle Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında
209 sayılı Kanun’da irdelenmelidir.
209 sayılı Kanun hükmünce kurulan, öz sermayesi
tümüyle Devlet tarafından karşılanmış döner sermayeler ve bunlardan üretilmiş
olan taşınır, taşınmaz mal ve haklar Kanun’un 3. maddesi uyarınca belli bir kamu
hizmetinin devamlılığına tahsis edilmiş; kurumun yaşaması bu sermayeye bağlı
kılınmış; aynı Kanun’un 12. maddesinin 1. fıkrasında açıkça; “Döner
sermayeye ait bütün mallar Devlet malı hükmündedir. Bunlar aleyhine işlenen
suçlar aynen Devlet malları aleyhine işlenmiş suç olarak kabul edilir ve
sanıklar bu husustaki kanunlar hükümlerine göre takip olunarak
cezalandırılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Hemen burada,
döner sermaye hesabı haciz işlemine konu edilen GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi
Komutanlığı’nın yasal konumunun da ortaya konulması gerekmektedir.
17.11.1983 tarih
ve 2955 sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu’nun 2. maddesinde Kanun’un
kapsamı “Bu Kanun; Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığını, bu
Komutanlığa bağlı eğitim ve öğretim kurumlarını ve bunlarla ilgili faaliyet ve
esasları kapsar.” olarak açıklanmış; tanımlara ilişkin 3. maddesinin (a)
bendinde;
“a)
Gülhane Askeri Tıp Akademisi: Genelkurmay Başkanlığı’nın kuruluşunda, bilimsel
özerkliğe sahip, Atatürk ilkelerine bağlı, milli şuur ve disiplini görev bilen,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin sağlık bilimleri alanında en yüksek danışma organı
olan; lisans ve lisansüstü düzeyde eğitim ve öğretim, bilimsel araştırma ve
yayım yapan, Türk Silahlı Kuvvetlerine muvazzaf askeri tabip ve gerektiğinde
diğer sağlık bilimleri alanında askeri personel yetiştiren; kendisine ve
bünyesindeki Askeri Tıp Fakültesine enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluşlar,
eğitim hastaneleri ile diğer eğitim ve öğretim kurumları bağlanabilen ve
Genelkurmay Başkanlığı’nın gerek gördüğü sağlıkla ilgili eğitim ve öğretimi de
yaptıran bir yükseköğretim kurumudur.”
Aynı maddenin
(c) bendinde de;
“c) Askeri Eğitim Hastanesi: Gülhane Askeri Tıp
Akademisi Komutanlığı’nın önerisi ve Genelkurmay Başkanlığı’nın onayı ile
vazifelendirilen, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun ve
Yönetmeliği’nin öngördüğü personelin muayene ve tedavilerinin, tıpta uzmanlık
öğreniminde bulunan askeri tabipler ile diğer sağlık personelinin eğitimlerinin
ve bu eğitim ile ilgili klinik ve laboratuar çalışmalarının yapıldığı, Türk
Silahlı Kuvvetleri kuruluş ve kadrolarında gösterilen hastanelerdir.”
hükümlerine yer verilmiş;
37. maddesinde “Gülhane Askeri Tıp Akademisinin idari denetimi Genelkurmay
Başkanlığı’nca yapılır.” denilmiştir.
Aynı Kanun’un
46. maddesinde mali kolaylıklar, 47. maddesinde ise döner sermeye düzenlenmiş;
döner sermaye başlıklı 47. maddede aynen;
“Genelkurmay Başkanlığı’nca Gülhane Askeri Tıp
Akademisinde ve eğitim hastanelerinde döner sermaye işletmesi kurulabilir.
(Değişik:
11.06.1997 - 4273/5. md.) 04.01.1961 tarih ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanunu’nun değişik 70. maddesinin birinci fıkrasında sayılan hak
sahiplerinin muayene ve tedavilerine ilişkin olarak T.C. Emekli Sandığı
tarafından ödenecek karşılıklar, yapılacak bağış, yardım ve vasiyetler ile
muayene ve tedavi edilecek sivil kişilerden yönetmelikteki esaslara göre
alınacak ücretler döner sermayeye gelir kaydedilir.
Döner
sermaye işletmesinin faaliyet alanları, sermaye limitleri, sermaye ile ilgili
yönetim işlerinin yürütülmesi esasları ve muhasebe usulleri, Maliye
Bakanlığı’nın olumlu görüşü alınmak suretiyle Genelkurmay Başkanlığı’nın tespit
edeceği esaslara göre Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve eğitim hastanelerinin
döner sermaye yönetmeliğinde belirtilir.
Kurulacak
döner sermaye işletmesi, 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu’na tabi değildir.
Döner sermayeden elde edilen ve her yıl sonunda kullanılmayan gelir, ertesi
yılın döner sermaye gelirine eklenir. Mali yılın bitiminden başlanarak dört ay
içinde hazırlanacak bilanço ve ekleri ile bütün gelir ve gider belgeleri denetim
için Sayıştay’a, birer örneği de aynı süre içinde Maliye Bakanlığı’na verilir.
Döner
sermaye işletmelerinden toplanan döner sermaye geliri, Gülhane Askeri Tıp
Akademisi’nin araç, gereç, araştırma ve diğer ihtiyaçlarına sarf edilir.”
denilmektedir.
Gülhane Askeri
Tıp Akademisi Yönetmeliği’nin “Döner Sermaye” başlıklı 140. maddesinde
de;
“Genelkurmay Başkanlığı’nca Gülhane Askeri Tıp
Akademisi’nde ve Eğitim Hastanelerinde döner sermaye işletmesi
kurulabilir.
Döner sermaye işletmesine ilişkin usul ve esaslar
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Döner Sermaye Yönetmeliği’nde
düzenlenir.” hükmü
bulunmakta;
Gülhane Askeri
Tıp Akademisi ve Bağlı Eğitim Hastaneleri Döner Sermaye İşletmesi
Yönetmeliği’nin(7);
3. maddesinde,
Faaliyet Alanı; “Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve bağlı eğitim hastaneleri
döner sermaye işletmelerinin faaliyet alanı aşağıda belirtilmiştir:
1- Yatak
adedinin % 5’ine kadar sivil kişilerin muayene ve tedavilerini ayakta veya
yatırarak yapmak,
2- Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve
Bakım Merkezi Başkanlığı’na yurt içinden veya yurt dışından Genelkurmay
Başkanlığı tarafından belirlenecek oran veya sayıda kabul edilecek sivil
hastaların muayene ve tedavilerini ayakta veya yatırarak
yapmak,
3- Tıbbi
faaliyet alanı ile sınırlı olmak ve Genelkurmay Başkanlığı’nın izni alınmak
kaydı ile mal ve hizmet üretiminde bulunmak.” şeklinde sıralanmış;
“Sermaye
limiti” başlıklı 4. maddesinde Kurum’a tahsis edilen sermayenin Milli
Savunma Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulan ödeneklerle, döner sermaye
faaliyetlerinden elde edilecek kârlar, bağış ve yardımlardan oluşacağı,
belirtilmiş;
13. maddesinde,
döner sermayenin mali işleri ile muhasebe işlemlerinin Genelkurmay
Başkanlığı’nca tahsis edilen Kadroya Milli Savunma Bakanlığı’nca teklif edilen
ve Maliye Bakanlığı’nca atanan sorumlu sayman tarafından yürütüleceği;
Yine 32. maddede
hesap işleri ve işlemlerinin Maliye Bakanlığı Döner Sermaye Muhasebesi Hesap
Yönetmeliği esaslarına göre tutulacağı; ifade edilmiş, saymanlıklar
bulundukları İl Defterdarlığı’na bağlı olmakla, bağımsız kişilik
tanınmamıştır.
Hemen burada vurgulamakta yarar vardır ki, Devlet
malları gerek kamu hizmetlerine doğrudan tahsis edilmiş bulunan, gerek temin
ettiği ekonomik ve sosyal menfaatler dolayısıyla yararlanılan bütün mallardır.
Maliye Bakanlığı ve Sayıştay’ın denetiminde olan sarfiyat için işlem kolaylığı
sağlamaya matuf ayrıcalık, onun devlet malı olmaktan çıkarıldığı anlamına
gelmemektedir.
Tüm bu
açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; Gülhane Askeri Tıp Akademisi
Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığı’nın Özel Kanun ve Yönetmeliklerle
düzenleme altına alınmış kuruluş biçimi, çalışma sahası, işleyişi, idari
denetiminin genel Kurmay Başkanlığı’na bağlı olup, bütçesinin de Milli Savunma
Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulan ödeneklerle, döner sermaye
faaliyetlerinden elde edilecek kârlar, bağış ve yardımlardan oluşması,
saymanlığının Maliye Bakanlığı İstanbul Defterdarlığı’na doğrudan bağlı olup,
bağımsız kişilik taşımaması da gözetilerek döner sermaye hesabının devlet malı
niteliğinde ele alınması gerektiği, bu nedenle haczedilmez.
* Avukat, Yargıtay E. Cumhuriyet Savcısı
(1) Yrg. HGK’nın, 23.01.2008 tarih ve E.
2008/12-50, K. 2008/82004 sayılı Kararı
(2) Baki KURU, İcra İflas
Hukuku, Ankara 1983, s. 294; Saim ÜSTÜNDAĞ, İcra Hukuku Esasları,
İstanbul 1984, s.190
(3) Talih UYAR, İcra
Hukukunda Haciz, Manisa 1983, s.386
(4) Ejder YILMAZ, Devlet Malları Hak ve
Rüçhanlığına Sahip Malların Haczedilmemesi, Yaşar YALÇIN’a Armağan, Türkiye
İş Bankası Yayınları
(5) Sıddık Sami ONAR, İdare
Hukukunun Umumi Esasları, Cilt: 2, İstanbul 1964, s.1319
(6) Anayasa Mahkemesi’nin,
21.10.1992 tarih ve E. 1992/13, K. 1992/50 sayılı İçtihadı.
(7) 12.08.1984 tarih ve 18456
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder