ÇEKLERDE KEŞİDE YERİNİN KISALTILARAK YAZILMASININ HUKUKİ DEĞERLENDİRMESİNİ YAPAN İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KARARININ YENİ TÜRK TİCARET KANUNU KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
ÇEKLERDE
KEŞİDE YERİNİN KISALTILARAK YAZILMASININ HUKUKİ DEĞERLENDİRMESİNİ YAPAN
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KARARININ YENİ TÜRK TİCARET KANUNU KAPSAMINDA
DEĞERLENDİRİLMESİ
I. İÇTİHADI BİRLEŞTİRME BÜYÜK GENEL KURULU KARARI:
Esas 1992/1
Karar 1992/5
GEREKÇE:
A- USUL YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEME:
1-
Altıncı Ceza Dairesi’nin 20.02.1991 gün ve 8474/1305 sayılı kararında
“…çekteki (İst) yazısının keşide yeri olarak kabulünün mümkün olmadığı,
bu itibarla özel evrak sayılması gerektiği dikkate alınmadan Türk Ceza
Kanunu’nun 345. maddesi yerine 342/I maddesi ile ceza tayini …”
26.02.19991 gün ve 762/1556 sayılı kararında “…çek metninde (Brs)
harflerinin keşide yerini belirtemeyeceği gözetilmeden Türk Ceza
Kanunu’nun 345. maddesi yerine 342/I maddesi ile ceza tayini…” ve
10.10.1991 gün ve 5163/6153 sayılı kararında “…keşide yerinin tam olarak
çek üzerine yazılmasında zorunluluk vardır. Olayımızda suça konu
çekteki (İst) yazısının keşide yerini tam olarak ifade eder nitelikte
bulunmadığı gözetilerek Türk Ceza Kanunu’nun 345 ve 80. maddeleri ile
uygulama yapılması gerekirken 342 ve 80 maddeleriyle hüküm kurulmak
suretiyle ceza tayini…” denilmiş;
2-
Yedinci Ceza Dairesi’nin 19.06.1990 gün ve 10791/7859 sayılı kararında
“…keşide yeri ibaresinin altında bulunan (İ.S.T.) harfleri İstanbul
kelimesinin kısaltılmış şekli olup keşide yerini ifade ettiği cihetle…
3167 sayılı Kanunun 16. maddesine muhalefet suçunun oluştuğu…” denilmiş,
20.12.1991 gün ve 9315/14690 sayılı kararı ile çekteki (İst)
kısaltmasının keşide yerini gösterir sayan Yerel Mahkeme hükmü onanmış;
3-
Onuncu Ceza Dairesi’nin 24.03.1992 gün ve 1201/3020 sayılı kararında
“…anılan çeklerde keşide yeri de (ANT) olarak belirlendiği, çek
üzerindeki kaşe damgalardan Antalya olduğunun açıkça anlaşıldığı, bu
nedenle yasal unsurların tamam olduğu…” ve 25.06.1992 gün ve 9575/7508
sayılı kararında “…suç konusu çekteki (İst) kelimesinin İstanbul ilini
temsil ettiği…” vurgulanmış;
4-
On Birinci Hukuk Dairesi’nin 30.01.1987 gün ve 384/391 sayılı kararında
“…çekte keşideci kaşesi basılmış, kaşenin (...) ibaresinin altına matbu
isimler arasına (İst) yazılmış bulunmasına ve keşide yeri gösterilmemiş
olan çekin keşidecinin ad ve soyadı yanına yazıl yerde çekilmiş
sayılacağına…” denilmiş;
5-
12. Hukuk Dairesi’nin 27.10.1980 gün ve 6054/7719 sayılı kararında
“…keşidecinin imzasının yanında (B.Köy) kelimesinin bulunmasına ve bu
kelimenin Bakırköy olarak kabul edilmesinin gerekmesine ve diğer
koşulları da kapsaması nedeniyle belgenin çek niteliğinde olmasına…” denilmiş;
Olduğu
görülmekle Altıncı Ceza Dairesi’nin kararları ile Yedinci ve Onuncu
Ceza, On Birinci ve On ikinci Hukuk Dairelerinin kararları ararında
içtihat aykırılığı bulunduğuna oy birliği ile karar verildikten sonra
esasın görüşülmesine geçilmiştir.
B-ESAS YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEME:
Çek,
Türk Ticaret Kanunu’na göre kıymetli evrak mahiyetinde bir kambiyo
senedidir ve hukuk niteliği itibariyle bir havaledir. Bu havalenin
yazılı şekilde yapılması, belli şekil şartlarını içermesi ve kayıtsız
şartsız bir ödeme yetkisi biçiminde olması gerekir. Diğer kambiyo
senetlerinde olduğu gibi çekte de sıkı sıkıya şekli bağlılık esası
geçerlidir. Zorunlu unsurlardan birinin bile eksikliği çekin bu
niteliğini ortadan kaldırır. Çekin zorunlu unsurları Türk Ticaret
Kanunu’nun 3. maddesi de dikkate alındığında: a) Banka tarafından
mevzuattaki tanıma uygun şekilde bastırılmış çek yaprağı olması; b) Bu
çek yaprağının çek kelimesini; c) Hesabın bulunduğu muhatap banka
şubesinin adını ve keşidecinin hesap numarasını; ç) Kayıtsız şartsız bir
bedelin ödenmesi için havaleyi; d) Keşide gününü ve keşide yerini
ihtiva etmesi zorunludur.
İçtihadı
birleştirmenin konusu çekte “keşide yeri” ile ilgilidir. Çekin
yazıldığı, ihdas edildiği yerin çekin yüzüne yazılması zorunludur.
Keşide yeri çekin zorunlu unsuru olduğu için keşide yeri gösterilmeyen
çek bu nitelikte sayılmamaktadır. Ancak Türk Ticaret Kanunu’nun 693.
maddesinde “Yukarıdaki madde de gösterilen hususlardan birini ihtiva
etmeyen bir senet aşağıdaki fıkralarda yazılı haller dışında çek
sayılmaz… keşide yeri gösterilmemiş olan çek, keşidecinin ad ve
soyadının yanında yazılı olan yerde çekilmiş sayılır” denilmiş ve çekle
ilgili düzenlemeler Türk Ceza Kanunu’nda, Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi
ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında 3167 sayılı kanunda, Türk Ceza
Kanunu’nda ve İcra ve İflas Kanunu’nda yer almaktadır. Türk Ceza Kanunu
açısından çek resmi Evrak sayılmaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun 349/II
maddesine göre “Emre veya hamiline yazılı olarak tanzim edilen kambiyo
senetleri resmi evrak hükmündedir.” Bu nedenle çekler üzerinde işlenen
sahtecilik suçları resmi evrakta sahtekârlık hükümlerine tabi
olacağından Türk Ceza Kanunu’nun 342. maddesinin uygulanmasını
gerektirmektedir. Ayrıca çekin talimata aykırı olarak doldurulması Türk
Ceza Kanunu’nun 509. maddesini de devreye sokabilecektir. 3167 sayılı
kanunda karşılıksız çek keşide edenler yönünden caydırıcı olabilecek
cezai yaptırımlar getirilmektedir. Bu kanun Türk Ticaret Kanunu’na göre
hem özel kanun, hem de daha sonraki kanun olması dolayısıyla öncelikle
uygulanması gerekmekle beraber, kanunun birinci maddesindeki “Bu kanunda
hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır” hükmü nedeniyle çek
yasasında hüküm bulunmayan hallerde Türk Ticaret Kanunu’nun çekle
ilgili hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Şunu belirtmek gerekir ki bu
kanunun uygulanması bakımından çek Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi
olmakta devam etmektedir. Karşılıksız bir çek dolayısıyla cezai
tatbikat yapılabilmesi için ilk şart, şekil açısından Türk Ticaret
Kanunu’na göre geçerli bir çekin bulunmasıdır. Çekle ilgili
düzenlemelerin değişik kanunlarda yer alması, uygulamada bu işe bakan
dairelerden değişik kararlar çıkmasına neden olduğundan, bu durum
çeklerde özellikle keşide yerinin kısaltma biçiminde yazılması halinde
gösterilmiş sayılıp sayılmayacağı konusunda içtihat birliğini sağlamayı
zorunlu kılmaktadır. Bir belgenin çeşitli kanun uygulamaları bakımından,
yine kanunda tanımı yapılmış ve unsurları gösterilmiş olan çek
niteliğinde olup olmadığını tartışıp saptamanın hukuki bir sorun olduğu
da kuşkusuzdur.
Sıkı
şekilcilik kanunun aradığı zorunlu unsurları çek yaprağı üzerine
yazmayı gerektirir. Zira çek keşideci ile lehtar arasında havale
ilişkisi doğuran bir akittir. Keşideci çeki düzenlemekle o konudaki
iradesini beyan etmiş olmaktadır. İrade beyanı olmadan çekin vücut
bulması mümkün değildir. Bu irade beyanının anlaşılabilir olması en
önemli özelliğidir. Kanun beyan için yazılı olması dışında başkaca bir
şekil şartı koymamıştır. Çekin bu niteliği dikkate alındığında
keşidecinin çekte kısaltma kullanmasını engelleyen bir düzenleme
olmadığı söylenebilir. Bunun gibi keşide yerinin yazılması da bir irade
beyanı olduğundan, anlaşılabilir olması koşulu ile bu irade beyanının
kısaltılarak yapılması da mümkündür. Okunduğunda hiçbir duraksama söz
konusu olmaksızın anlamları belirlenebilen kısaltmaların keşide yeri
olarak yazılması çeki sadece bu kısaltma sebebiyle geçersiz hale
getirmez. G. Antep, Ş. Urfa, K. Maraş, G. Hacıköy, Ş. Koçhisar, Ş.
Karahisar gibi kısaltmaların neyi ifade ettikleri kolaylıkla ve hiçbir
tartışmaya yol açmaksızın belirlenebilecek keşide yeri olarak yazılması
halinde çek bu niteliğini korumalı, buna karşın ne anlama geldiği
bilinmeyen kısaltmaların yazılması halinde keşide yeri gösterilmemiş
sayılmalıdır. Bu konuda ölçü keşidecinin irade beyanının hiçbir kuşkuya
yer vermeyecek şekilde anlaşılabilir olup olmamasıdır.
Medeni
Kanun’un 2. maddesindeki iyi niyet kuralı ve hukuk güvenliği de
çeklerde keşide yerinin kısaltılmış olarak yazılmasına olumlu
bakılmasını gerektirmektedir. Öğretide de keşide yerinin aynen yazılması
konusunda katı bir görüş yoktur.
Çekin
önemi de yukarıdaki görüşü doğrulamaktadır. Çek ekonomik ve ticari
faaliyetlerle çeşitli yararlar sağlamakta ve önemli ihtiyaçları
karşılamaktadır. Her şeyden önce çek bir ödeme aracıdır. Gelişmiş batı
ülkelerinde ödemelerin çok büyük bir kısmı çekle yapılmaktadır. Bu
sayede de yatırımlar kolaylaşmaktadır. O nedenle ülkeler çek kullanımını
yaygınlaştırmak amacıyla yasal düzenlemeler yapmaktadır. Ülkemizde 3167
sayılı kanunun yürürlüğe konulması da bu ihtiyaçtan doğmuştur ve çek
hamillerini koruyucu hükümler getirilmek suretiyle bu amaca ulaşılmak
istenmiştir. Böyle bir amaç keşidecinin iradesini ortadan kaldıracak
yolda aşırı müdahaleciliğe cevaz vermemektedir.
Bu
doğrultuda olmak üzere Türk Ticaret Kanunu’nun 693. maddesine göre
keşide yeri gösterilmemiş olan çek keşidecinin ad ve soyadı yanında
yazılı olan yerde çekilmiş sayılmaktadır.
Bu
itibarla çeklerde keşide yerinin hiçbir duraksamaya meydan vermeyecek
şekilde anlaşılabilir olması koşulu ile kısaltılmış olarak yazılması
halinde, sadece bu nedenle çekin geçersiz sayılamayacağı doğrultusunda
içtihatların birleştirilmesine karar verilmelidir.
Kararlar
arısındaki içtihat aykırılığı, esas itibarı ile hangi kısaltılmış yer
adlarının geçerli olduğu veya olmadığı noktasında değildir. Aykırılık,
keşide yerinin kısaltılmış olarak yazılmış olmasının, çekin bu
özelliğini ortadan kaldırıp kaldırmayacağı, çekin sadece bu sebeple
geçersiz hale gelip gelmeyeceği hususunda bulunduğundan kısaltılmış
şekillerin nitelikleri, neden geçerli sayıldıkları veya sayılmadıkları
hususları üzerinde durulmamış, çekte keşide yerinin kısaltılarak
yazılmasının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde anlaşılabilir
olması koşuluyla çeki sadece bu sebeple geçersiz hale getirilmeyeceğinin
belirtilmesi ile yetinilmiştir. Yukarıda ki bazı kısaltmalara da sadece
konunun aydınlığa kavuşması için değinilmiştir.
SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle çeklerde keşide yerinin, hiçbir
duraksamaya yer vermeyecek şekilde anlaşılabilir olması koşuluyla
kısaltılmış olması yazılması halinde, çekin sadece keşide yerinin
kısaltılmış olarak yazılmış olması sebebiyle geçersiz sayılamayacağına,
içtihatlar arasındaki aykırılığın bu yolda giderilmesine, 14.12.1992
yılında yapılan ilk toplantıda üçte ikiyi geçen çoğunlukla Yargıtay
Kanunu’nun 45. maddesi uyarınca karar verildi.
II. KARARIN 6102 SAYILI TÜRK TİCARET KANUNU KAPSAMINDA İNCELENMESİ:
Yukarıda tam metni yazılı olan İBBGKK’nın verildiği dönemde 01.07.2012 tarihinde yürürlükten kalkacak olan 6762 sayılı TTK m. 692 ve 693 hükümleri Türkçeleştirme yapılmak yoluyla 6102 sayılı TTK’nun 780 ve 781. maddelerinde aynen korunmuştur.
TTK m. 780/I,e hükmüne göre düzenleme tarihi ve yerinin bulunması çekin unsurları arasında sayılmıştır. TTK m. 781/III’e göre “Düzenlenme yeri gösterilmemiş olan çek, düzenleyenin adı yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılır.”
İBBGKK’da tamamen düzenleme yerinin çek üzerinde gösterilmesi ve
düzenleme yerinin kısaltılarak yazılması durumunda çekin düzenleme yeri
unsurunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği hakkındadır. Çünkü TTK m. 781/I “780
inci maddede gösterilen unsurlardan birini içermeyen bir senet, ikinci
ve üçüncü fıkralarda yazılı hâller dışında çek sayılmaz” hükmünü
içermektedir. Çekin düzenleme yerinin bulunup bulunmaması ya da
düzenleme yeri olarak yazılı olan ifadenin geçerli olup olmaması söz
konusu belgenin çek vasfına sahip olup olmadığını göstermesi açısından
önemlidir.
Yargıtay yukarıda tam metnini verdiğimiz kararında “Keşideci
çeki düzenlemekle o konudaki iradesini beyan etmiş olmaktadır. İrade
beyanı olmadan çekin vücut bulması mümkün değildir. Bu irade beyanının
anlaşılabilir olması en önemli özelliğidir. Kanun beyan için yazılı
olması dışında başkaca bir şekil şartı koymamıştır. Çekin bu niteliği
dikkate alındığında keşidecinin çekte kısaltma kullanmasını engelleyen
bir düzenleme olmadığı söylenebilir. Bunun gibi keşide yerinin yazılması
da bir irade beyanı olduğundan, anlaşılabilir olması koşulu ile bu
irade beyanının kısaltılarak yapılması da mümkündür. Okunduğunda hiçbir
duraksama söz konusu olmaksızın anlamları belirlenebilen kısaltmaların
keşide yeri olarak yazılması çeki sadece bu kısaltma sebebiyle geçersiz
hale getirmez” tespitini yapmıştır. Buna göre;
— Çeki düzenlemek bir irade beyanı olup bu irade beyanının anlaşılabilir olması gerekmektedir.
— Kanun irade beyanı için yazılı olması dışında başkaca bir şekil şartı koymamıştır.
— Başkaca bir şekil şartı konulmadığından çekte kısaltma kullanılmasını engelleyen düzenleme yoktur.
—
Keşide yerinin yazılması da bir irade beyanı olduğundan, anlaşılabilir
olması koşulu ile bu irade beyanının kısaltılarak yapılması da
mümkündür.
—
Okunduğunda hiçbir duraksama söz konusu olmaksızın anlamları
belirlenebilen kısaltmaların keşide yeri olarak yazılması çeki sadece bu
kısaltma sebebiyle geçersiz hale getirmez.
Yorumlar
Yorum Gönder