Suça Sürüklenen Çocuğun Cezai Sorumluluğu


1.ÇOCUK KAVRAMI

Çocuk, yasamın doğuştan ergenliğe kadar süren dönemini yasayan varlıktır. Çocuk ergenlik çağından önceki birey olarak tanımlanır. Gerek ansiklopedik tanımlarda, gerekse bilimsel çalışmalarda çocuk tanımı yapılırken “ birey “ veya “ insan” olarak tanım yapılmaktadır. Çocuk zihinsel, fiziksel ve ruhsal yönden tam bir olgunluğa erişmemiş toplumdaki rol ve görevlerini henüz öğrenmekte olan bakıma ve eğitime ihtiyacı olan varlıktır.
“Çocuk” terimine yüklenen diğer anlamlar şunlardır;
1-Bir yetişkinden beklenen olgunluğu gösteremeyen, büyüklere yakışmayacak biçimde düşüncesizce davranan, gereğince olgunlaşmamış kimse,
2-Aklının bir şeye ermediği, saf olduğu düşünülen kimse,
3-Hoşgörülülükle karşılanıp, doğal sayılması gereken basit düşünce ve görüşe sahip kimse,

Çocuk geliştikçe bağımlılığı azalarak bireysel davranışlarda bulunmaya başlayacak kendisini bulunduğu çevre ve topluma kabul ettirecektir. Çocukluk, gençlik ve yetişkinliği biçimlendiren bir dönemdir. Çağımızda insanların 18 yasını bitirdiklerinde dahi tam bir olgunluğa kavuşamadıkları görülmekte bu nedenle olgunlaşmanın 21 yasına kadar süreceği iddia edilmektedir.

Beijing kuralları olarak bilinen ve 6 Eylül 1985 tarihinde kabul edilen BM Asgari Standartları Kuralları küçüğü, hukuk sisteminde, isleyebileceği bir suçtan dolayı yetişkinlere nazaran kendisine farklı davranılması gereken kişi olarak tanımlamaktadır.

Çocuk hakları, yetişkin haklarıyla çelişki içinde değildir; tersine İnsan Hakları Hukukunun bir parçasıdır. Çocukların diğer insanlara karsı özel haklarla donatılması değil, gelişme gereksinimleri nedeniyle özel insan haklarıyla donatılmaları anlamına gelir.

2.TÜRK HUKUKUNDA ÇOCUK KAVRAMI

Çocukların yaslarının ilerlemesi ve vücutlarının gelişmesi ile orantılı olarak akli melekelerinde bir gelişme ve olgunlaşma meydana gelir. Bu bakımdan sorumluluk veya kusur kavramları ile yas arasında sıkı bir bağ bulunmaktadır. Bu husus hemen hemen tüm devletlerin hukuk sistemine yansımış, insan hayatı belli devreler içerisinde ele alınmıştır.

Türk Ceza Hukuk sisteminde de aynı yol izlenmiştir. Hukukumuzda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu yürürlüğe girmeden önceki dönemde yasa koyucu net olarak açık bir şekilde çocuğun tanımını yapmamış, reşit olmayanları tanımlamak için” çocuk”, “küçük” ve bazı yerlerde “genç” tabirlerini kullanmıştır. Ancak bu tabirler arasındaki ayrımın net olarak belirlemek mümkün değildir.

Anayasanın 19, 24, 50, 144. maddelerinin küçük, 41, 61, 62, maddelerinde çocuk, 58. maddesinde ise genç terimi kullanılmıştır. Yine 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu, 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitimi Kanununda çocuk terimine, 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununda çocuk ve genç terimlerine yer verilmiştir. 2253 sayılı kanunun 41. maddesinde küçük kavramının 15 yasını bitirmemiş kimseler için kullanıldığını belirtmekteydi. CMUK’ta 138. maddede 18 yasını bitirmeyen şüphelinin talebi aranmaksızın müdafii ile dinleneceği belirtilmiş, Basın Kanunun 33. maddesinde 18 yasını doldurmamış suç fail ve mağdurlarının kimlik bilgilerinin ve resimlerinin yayınlanmasını yasaklamaktaydı.

Genel olarak bakıldığında hukukumuzda kavram bütünlüğünün olmadığı, ancak belli bir yasın altındakilerin korunduğu görülmektedir.

2.2. 2253 SAYILI KANUNDA ÇOCUK KAVRAMI

2253 Sayılı Kanunda ikili bir ayrıma gidilmiş, 11. maddede fiili işlediği zaman 11 yasını bitirmemiş olanlar hakkında kovuşturma yapılamayacağı ve ceza verilemeyeceği düzenlenmiştir. Bu döneme sorumsuzluk devresi, ehliyetsizlik, olumsuz muhakeme şartı gibi çeşitli terimler ile ifade edilmiştir. 12. maddede ise fiili işlediği zaman 11 yasını bitirip 15 yasını doldurmamış olan küçüklerin isledikleri fiilin anlam ve sonuçları kavrayamadıkları ve bu nedenle ceza tertibine gerek bulunmadığı hallerde tedbir uygulanmasına, bu yas grubundaki küçüklerin isledikleri suçun anlam ve sonuçlarını kavrayabildikleri anlaşıldığı takdirde cezalarından indirim yapılmasını öngörmüştür.

2253 sayılı kanun ile 765 sayılı TCK bazı noktalarda suç isleyen çocuğun durumunu düzenlerken farklı düzenlemeler içermiştir. TCK 54. maddede 11-15 yas arasındaki çocuklar farik ve mümeyyiz olmadıkları takdirde haklarında ceza tertip olunmayacak ancak islenen fiil 1 yıldan fazla hapis veya daha ağır bir cezayı gerektiren cürümlerden ise haklarında tedbir uygulanacaktır. 2253 sayılı kanunda ise tedbir uygulaması 20. madde gereğince yapılacak inceleme sonucunda ve hâkimin takdirine bağlı olarak uygulanacaktır. Yani 11-15 yas arasında çocukların işlediği 1 yıldan çok hapis veya ağır cezayı gerektiren cürümlerden olmasa da tedbirler yinede uygulanacaktır.

2253 sayılı kanunun 41.maddesinde “ küçük “ kavramı tanımlanmıştı. Buna göre “bu kanundaki küçük deyimi suçu işlediği tarihte henüz 15 yasını bitirmemiş kimseleri kapsar.” Kanunda on beş yasını doldurmamış bulunanlar “ küçük “ olarak kabul edilmekteydi.

2.3. 5237 SAYILI TCK’ DA ÇOCUK VE CEZA SORUMLULUGU

765 Sayılı TCK. nun aksine 5237 sayılı TCK çocuğun tanımını yapmıştır. Buna göre henüz onsekiz yasını doldurmamış kişi çocuktur. Kanunun 31 inci maddesinde Ceza ehliyeti konusunda suçun işlendiği tarihte bulunan yaş itibarıyla 0-12 yas grubu,12-15 yas grubu ve 15-18 yas grubu olmak üzere üç yas grubu öngörülmüştür. Ceza sorumluluk yası 12 yaşın doldurulmasından itibaren başlatılmış, ikinci grup da bulunan çocukların işlediği iddia olunun fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı sorumluluğu kabul edilmiş ve bu sorumluluğun ceza hukuku bakımından indirimli ceza uygulaması olduğu belirtilmiş, üçüncü grubu oluşturan çocukların cezai sorumluluğu prensip olarak kabul edilmiş, ancak; indirimle ceza uygulamasına tabi tutulmuştur.

5237 sayılı TCK da çocuklar hakkında uygulanacak güvenlik tedbirleri düzenlenmemiş bu tedbirlerin çocuklara özgü kanunda düzenlenmesi öngörülmüştür. TCK nın 56.maddesinde atıf yapılan kanun 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu olup, bu kanunda ise çocuklar hakkında uygulanacak güvenlik tedbirleri, bu tedbirleri yerine getirecek bakanlık, kurum ve kuruluşlar ile korunma ihtiyacı olan çocuklar ve suça sürüklenin çocuklar hakkında muhakemeyi yürütecek mahkeme, bu mahkemelerde görev yapacak Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları ile mahkemede görev yapan sosyal çalışma görevlilerinin nitelikleri, atanmaları ve görevleri ile mahkeme ve hâkim kararlarının yerine getirilmesi, kararların denetimine ilişkin hükümler düzenlenmiştir.

2.3.5395 SAYILI ÇOCUK KORUMA KANUNUNDA ÇOCUK KAVRAMI

ÇKK nın l inci maddesi gereğince çocuk, daha erken yasta ergin olsa bile, on sekiz yasını doldurmamış kişidir. Kanunda çocuk hukuku ilkelerine uygun olarak “suçlu çocuk, suç işlemiş çocuk” ifadelerinin kullanılmasından özellikle kaçınılmıştır. Bununla birlikte kanunların suç olarak tanımladığı fiili yapan çocuklar bakımından kullanılacak ifade, terim sorununu da çözmek amacıyla kanunda suça sürüklenen çocuk ifadesi kullanılmıştır.

Çocuk daha erken yasta ergin olsa bile, on sekiz yasını doldurmamış kişiye ifade etmektedir. Bu tanımlama Birleşmiş Milletler ÇHDS. 1 ve 2 inci maddelerine ve özgürlüğünden yoksun bırakılan küçüklerin korunması için Birleşmiş Milletler Kurallarına uygundur.
ÇKK. 3 maddesinde bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ve kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen yada suçun mağduru olan çocukları korunmaya muhtaç çocuk olarak belirlemiş aynı
maddede suça sürüklenen çocuk ise işlediği bir fiil iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan yâda işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuktur seklinde tanımlanmıştır.

2253 Sayılı Kanunun 14 inci maddesinde beden, ruh ve ahlak gelişmeleri veya şahsi güvenlikleri tehlikede olan yahut ebeveynine karsı vahim bir itaatsizlikte bulunan küçük korumaya muhtaç çocuk olarak tanımlanmıştır.

ÇHDS 19 ncu maddesinde bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan çocuklar, ihmal ve istismar edilen çocuklar ile suç mağduru olan çocukların korunmaya ihtiyacı olan çocuklar olarak kabul edildiği görülmektedir.

ÇKK. 3 ncü maddesinde suça sürüklenen çocuk kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan yada işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuk olarak tanımlanmıştır. Burada çocuğun suç islemesinde iradesinin dışındaki faktörlerin etkisinde kaldığı kabul edilmiş ve bu nedenle suça sürüklenen çocuk tabiri kullanılmıştır.
.

3.ÇOCUK HÂKİMİ ve ÇOCUK MAHKEMELERİ

3.1.ÇOCUK HÂKİMİ

Hakkında kovuşturma başlatılmış onlalar hariç, suça sürüklenen çocuklar ve korunma ihtiyacı olanlar hakkında uygulanacak tedbir kararlarını veren çocuk mahkemesi hâkimidir.(ÇKK. md.3)Çocuk hâkimi, bir veya birden fazla tedbire ve hakkında koruyucu ve destekleyici tedbire karar verdiği çocuğun denetim altına alınmasına da karar verebilir.
Korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun anası, babası, vasisi veya birlikte yaşadığı kimselerin bulunduğu yerdeki çocuk hâkimince alınır.(ÇKK. md.8)

3.2.ÇOCUK MAHKEMELERİ

Dünyada ilk çocuk mahkemesi ABD de Massachusetts de 1878 de kurulmuştur. Bundan sonra yine ABD de Chicago da 1899 da çocuk mahkemesi kurulmuştur. Bunu takiben İngiltere de 1905, Kanada, Portekiz de 1911,Belçika da 1912, Fransa da 1912, İtalya’da 1934, Avusturya da 1919, Macaristan da 1913, Polonya’da 1919,Yunanistan’da 1939 Japonya’da 1923 yılında Meksika da 1939, Sili de 1928 senesinde ilk çocuk mahkemesi kurulmuştur.

Çocuk mahkemeleri; tek hakimli çocuk mahkemesi ve heyet halinde çalışan çocuk ağır ceza mahkemesinden oluşur. Çocuk mahkemeleri sulh ceza ve asliye ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarla ilgili yargılamaları yapmakta, çocuk ağır ceza mahkemeleri ise ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarla ilgili yargılamaları yapmakla görevlidir.(ÇKK. md.25,26)Ancak çocuk mahkemelerinin olmadığı yerlerde, çocuklarla ilgili davalar genel mahkemelerde görülecektir.
Çocuk mahkemeleri; genel ceza mahkemeleri gibi suçluluğu tespit ettikten sonra çocuğu, cezaevine gönderen yargısal kurumlar değildir. Bu mahkemeler, suç islemek suretiyle sosyal sapma gösteren çocuklar hakkında; tıp, psikiyatri, psikoloji, sosyoloji ilimlerinin verilerini göz önüne alınarak, davranış bozukluğuna neden olan unsuru ve çocuğun tedavisi hususunda gereken tedbirleri saptamaya çalışan ve tedbirlerle onu ıslah etmeyi hedef alan kuruluşlardır. Çocuk mahkemeleri, özel mahkemeler olup, suça itilmiş çocuklar özel statüsünün en etkin kurumu ve çocuk adalet sisteminin en önemli halkalarından biridir.


3.3.MAHKEME AŞAMASINDA GEÇERLİ OLAN İLKELER

Çocuk mahkemelerinde yargılamaya egemen olan ilkeler gizlilik, sadelik ve basitliktir.

3.2.1. Basitlik İlkesi

Hâkim ile çocuğun duruşmalarda uygulanan her türlü usulü kural ve merasimden mümkün olduğunca uzaklaşarak serbestçe konuşabilmelerini sağlamaya yönelik uygulanan bir ilkedir. Bu ilke gereği çocuk mahkemelerinin yetişkinler için uygulanan sekil kurallarını çocuklar için uygulamaması gerekmektedir.
Çocuğun kişiliğinin daha iyi bir şekilde tahlil edilebilmesi ve bu sayede çocuğu suça iten nedenlerin anlaşılabilmesi için bu ilkenin uygulanması gerekmektedir. Zira bu sayede sorunu belirleyerek çözüm yollarını araştırmak daha kolay ve etkin olacaktır

3.2.2. Sadelik İlkesi

Sadelik ilkesinin anlamı mahkeme salonunun sade döşenmiş olması hâkim için ayrı bir kürsü bulunmaması, hâkimin resmi elbise içinde olmaması, çocuğun parmaklığın arkasında durmaması gibi mahkemenin fiziki koşullarına ilişkindir. Bu esasın getirilme sebebi ise çocukla hâkim arasında bir yakınlık yaratmak, çocuğun hâkime korkulacak bir insan gibi bakmasını önlemektir.

3.2.3. Gizlilik İlkesi

Ceza Muhakemesi Hukukunda son soruşturmanın açıklığı ilkesi temel ilkelerden biridir. Burada verilecek hükme herkes tarafından güven duyulmasını sağlamak ve adil yargılamanın yapılmasını temin etmek amaçlanmaktadır.
Gizlilik ilkesiyle yargılanmakta olan çocuğun üzerindeki ürkeklik ve çekingenlik duygusu kaldırılmaya çalışılacak, duruşma salonunda bulunan dinleyicilerin çocuk üzerinde yapabilecekleri olumsuz etkinin önüne geçilebilecektir. Aynı zamanda çocuğun yargılama esnasında hâkim ile daha rahat konuşabilme ve kendisini rahatça ifade etmesi de sağlanmış olacaktır.
2253 Sayılı Kanunda sadece gizlilik ilkesine yer verilmişti. Ancak basitlik ve sadelik ilkesinden bahsedilmemişti.
CMK 182 maddesinde duruşmanın herkese açık olduğu belirtilmiştir. Ancak 185. maddede 18 yasından küçüklerin yargılanmasında duruşmanın kapalı yapılacağı belirtilerek duruşmanın açıklığı kuralına çocuklar bakımından istisna getirmiştir. Duruşmaların aleni olmasının sanık çocuk için zararlı olduğu kabul edilmektedir. Bu zararlar, çocuğun izleyicilerden ürkmesi, doğruyu söylemekten çekinmesi veya izleyicilerin karşısında gurura kapılması şeklinde özetlenebilir.

4.SORUŞTURMA AŞAMASINDA KOLLUKÇA YAPILAN İŞLEMLER

Suç işlendikten sonra yapılan araştırma ve soruşturmalar CMK’nın genel hükümleri uyarınca C.Savcısı tarafından yapılır veya C.Savcısı emri ile kolluk tarafından yapılır.Genel hükümlerdeki bu düzenlemenin aksine ÇKK.md.15 uyarınca suça sürüklenen çocuklar hakkındaki soruşturmanın “bizzat” C.Savcısı tarafından yapılması öngörülmüştür.

4.1.DURDURMA VE KONTROL

Çocuğun tehlike altında olduğunu düşündürecek sebep(gece yalnız,suç muhiti,riskli bölgeler)olması halinde kolluğun durdurma yetkisi bulunmaktadır.Ancak burada durdurma sebebinin dördüncü hal(PSVK 4/A.1.ç) yani kişinin tehlike altında olması koşuluna dikkat etmek gerekir.Burada durdurma yetkisinin çocuğun tehlike altında olması şüphesinden doğduğuna ve dolayısıyla yapılan işlemin çocuğun korunması amacını taşıyor olması gerekir.

4.2.YAKALAMA

Çocukların özgürlüklerinin kısıtlanması başvurulması gereken son çaredir. Yakalama da bu kapsamdadır. Bu nedenle çocukların yakalanması ile ilgili bazı kısıtlamalar da öngörülmüştür.
12 yaşını doldurmamış olanlar ile 15 yaşını doldurmamış sağır ve dilsizler suç tespiti amacıyla yakalanamazlar ancak kimlik tespiti amacıyla yakalanabilirler ve bu durumda da kimlik tespiti yapıldıktan sonra derhal(hiç vakit kaybetmeden) serbest bırakılmaları gerekmektedir. Ancak uygulamada bu yaş grubundaki çocuklarında hukuka aykırı biçimde suç şüphesi ile yakalandıkları görülmektedir.
12 yaşını doldurmuş (sağır ve dilsiz ise 15 yaşını doldurmuş olmalıdır),18 yaşını doldurmamış olanlar ise bir suç isnadı ile yakalanabilirler; bu sebeple yakalanan küçüklerin “derhal”C.Savcısı huzuruna çıkarılması gerekir.(CMK.146/4).Kolluk tarafından çocukların ifadesi alınamaz.
ÇKK 21.maddesine göre üst sınırı 5 yılı aşmayan suçlardan dolayı tutuklama kararı verilemez.CMK.90/2’ye göre ise yakalamanın temel koşulu tutuklama kararı verilebilecek olmasıdır.bu durumda tutuklama yasağı bulunan üst sınırı 5 yılı aşmayan suçlar bakımından yakalama da yapılamayacaktır.Bunun tek istisnası vardır o da kimlik tespiti için yakalamadır.

4.2.1.Yakalama İşleminin Hukuka Aykırı Olduğunun Tespit Edildiğinde Yapılabilecekler

Yakalama emri, yakalama sonrasında yapılması gerekenler ve yakalama yasağı ile ilgili hukuka aykırılıklar, yakalamaya karşı hakime yapılacak başvurunun ve bu başvuru üzerine verilecek kararlara itirazın gerekçelerini oluşturur.(CMK.91/4).Başvuru ve itiraz tespit edilen eksiklikleri içermeli ve somut gerekçelere dayanmalıdır.
Yakalamaya karşı başvuru sulh ceza hâkimine yapılır. Sulh ceza hakimi incelemeyi derhal veya en geç 24 saat içersinde sonuçlandırmalıdır. Sulh ceza hakimi yakalama kararına karşı yapılan başvuruyu reddetmemişse, yakalananın derhal soruşturma dosyası ile Cumhuriyet Savcılığında hazır bulundurulmasına karar verilmelidir.

4.3.KİMLİK SORMA

Kimlik belgesinin bulunmaması sebebiyle tutulan çocuklarda, tutuklama ağır bir tedbirdir. Bunun yerine yasada öngörülen diğer koruyucu ve destekleyici tedbirlere başvurulması öngörülmelidir. Bu durumda tutuklama yerine doğrudan doğruya parmak izi ve resim çekilerek geçici nüfus kaydı çıkartılması ve koruma altına bu suretle alınması gerekir.

4.4.KİMLİK TESPİTİ

Kimlik tespiti kişinin çocuk olup olmadığını tespit edilmesi açısından önemlidir. Zira kişinin çocuk olduğunun anlaşılması halinde uygulanacak olan usuller farklıdır.
Çocukların üzerinde genellikle kimlik belgeleri bulunmadığından, kimliğin doğru tespit edilmesi çoğu zaman mümkün olamamaktadır. Kimlliğin ispat edilememesi de çocuğun daha uzun süre gözaltında kalmasına sebebiyet vermektedir. PSVK. polise bu bağlamda kimliği belirlenemeyen kişiyi tutma yetkisi vermektedir.(PSVK.4/A)

4.5.SAĞLIK KONTROLÜ

Sağlık kontrolünün yasaya uygun biçimde gözaltına kabulde ve nakillerde yapılması her şeyden önce çocuğun gözaltı koşullarını kaldırıp kaldırmayacağını anlayabilmek bakımından önemlidir.
Öte yandan sağlık kontrolü, bir çocuğun ilaç kullanmayı gerektiren bir alışkanlığı veya devam eden bir tedavi programı varsa bunların belirlenmesi ve bunların eksikliğinden doğacak bir zararın önlenmesi bakımından önemlidir. Bu hak ayrıca çocuğun işkence ve kötü muameleden korunma hakkının da güvencesidir.

4.6.MUHAFAZA ALTINA ALMA

Bir çocuğun muhafaza altına alınması başta hareket özgürlüğü olmak üzere pek çok hakkına müdahale edilmesi anlamına geldiği için, öncelikle yasa ile öngörülen koşullara uygunluğuna bakılması gerekmektedir. Ardından kolluğun muhafaza altına alma işlemi sırasında gösterdiği gerekçeye, muhafaza altına alma sonrasında çocuğu tutma biçimine ve çocuğun korunmasına yönelik yaptığı işlemlere(aileyi haberdar etme, SHÇEK’ e teslim vb.)bakmak gerekir.
Eğer, muhafaza altına alma amacı ile yakalama yapıldığı söylenmesine karşın, çocuk bir süre tutulup ve bu süre içerisinde korunma ihtiyacının tespiti ve giderilmesine yönelik herhangi bir yasal süreç işletilmeden serbest bırakılmış ise, çocuk bir süre tutulduktan sonra veli veya vasisine teslim edilmeden bırakılmış ise, bir suç isnadı ile ifadesi alınmış ise hukuka aykırı bir yakalama söz konusu olacaktır.

5.SAVCILIK AŞAMASI

5.1.SUÇUN HUKUKİ NİTELENDİRİLMESİ

Suçun hukuki nitelendirilmesi, uygulanacak cezayı dolayısıyla kullanılabilecek olanakları belirleyecektir. Şikâyet, uzlaşma, ön ödeme, tutuklama vb. olanakların kullanılabilmesi açısından da bu nedenle hukuki nitelendirme önemlidir.
Çocuk adalet sisteminde suçun doğru nitelendirilmesi, soruşturma ve kovuşturmanın hukuka uygun yürütülmesinin yanı sıra çocuğun “damgalanması” konusuyla da yakından ilgilidir. Zira çocuğun işlediği bir fiilden daha ağır bir suçtan dolayı yargılanması, toplum önündeki imajının hak etmediği şekilde zedelenmesine ve suçlu olarak damgalanmasına yol açmaktadır.
Bunun yanında, suçun doğru şekilde nitelendirilmesi bazı usuli konular üzerinde değişikliğe gidilmesini gerektirmektedir. Bunlar;
• Kamu davasının açılmasının ertelenmesi(CMK.171),uzlaşma(CMK.253)gibi çocuğun ceza adalet sistemi dışında tutulmasını sağlayacak usullerin kullanılması,
• Şikâyetin soruşturma şartı olduğu durumlarda, şikâyet yokluğundan davanın düşürülmesi,
• 15 yaşını doldurmamış çocuklar bakımından üst sınırı 5 yıldan az suçlarda tutuklama yasağının uygulanması.

5.2.ÇAĞRI VE ZORLA GETİRME

Herkes için kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının(AİHS 5) ve çocuklar açısından da özgürlüğü kısıtlamaya son çare olarak başvurulması ilkesinin (ÇHS 37) bir gereği ve bu hakların teminatı olarak, hakkında soruşturma başlatılan kişinin öncelikle davetiye ile çağrılması gerekir.(CMK 145).

Çağrıya rağmen gelmeyen tanık, bilirkişi, mağdur ve şikâyetçi hakkında zorla getirilme kararı verilebilir.(CMK 146).

Zorla getirilme kararı, kişi özgürlüğünü kısıtlayıcı bir nitelik taşıdığı için, kural olarak hâkim kararı gerekir. Ancak, CMK. C.Savcına da bu yetkiyi vermektedir.(CMK 146/4)

Çocuklar bakımından davet kurumu uygulanması; kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının korunması(İHAS.5;ÇHS 37) ve özgürlüğü kısıtlamanın son çare olması ilkesinin(ÇHS 37) hayata geçirilmesi bakımından önemlidir.

5.3.GÖZALTINA ALMA

Gözaltına alma; yakalama işlemi ardından serbest bırakılmayan şüphelinin kural olarak 24 saat süreyi aşmayacak şekilde özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Kişinin gözaltına alınması için C.Savcısının yazılı emir vermiş olması gerekir.

Gözaltı işlemi çocuklar için 2 alanda özellik gösterir. İlki çocuğun özgürlüğünün kısıtlanmasına son çare olarak başvurulması ve bunun mümkün olduğunca gözaltına alınmadan doğrudan C.Savcısı önüne çıkarılmalıdır, gözaltına alınmışlar ise bunun da mümkün olduğunca kısa sürede sonlandırılması ve çocuğun savcılık önüne çıkarılması gerekir, yani 24 saatin dolması beklenmemelidir. Bu konu İHAS 5.md. ve ÇHS 37.maddesini ilgilendirir.

Diğer bir konu ise, Çocukla ilgili işlemlerin çocuğa özgü makamca yapılması prensibidir. Çocukların gözaltına alındığı durumlarda bu işlemler çocuk polisince yapılmalı ve çocuk yetişkinlerden ayrı bir yerde tutulmalıdır.

5.4.TEŞHİS

Bir olaydaki failin, gözaltına alınan şüpheli ile aynı kişi olup olmadığının belirlenmesi bakımından yapılan işleme teşhis denir.(PVSK EK-6/9)Normalde polis teşhis işlemini yapabilir. Ancak teşhis şüpheli ile alakalı olduğu için bu bir soruşturma işlemidir ve bu nedenle çocuk söz konusu olunca bu işlemin C.Savcısı tarafından yapılması gerekmektedir.(ÇKK 15)

12 yaşından küçükler suç tespitinde kullanılamayacağından bunlar teşhis ve yer göstermede de kullanılamazlar. Aynı gerekçelerle 12 yaşından küçüklerin teşhis edilen veye teşhis eden olarak ta kullanılması mümkün değildir.(Yakalama Y.12)

Teşhis işleminin hukuka aykırı yapılması adil yargılanma hakkını ihlal eder. Bu nedenle yasada (PVSK Ek 6)öngörülen usullere uyulmuş olması çok önemlidir.

Çocuklarla ilgili teşhis işleminde özellikle şüpheli dışında çocukların bulundurulmasına, bu çocukların damgalanması, örselenmesi, suçla ilgisi olmayan çocukların dosyaya giren kimlik bilgisi ve resimlerinin bulunmasına neden olacağı için itiraz edilmelidir.

5.5.YÜZLEŞTİRME

Yüzleştirmenin kovuşturma aşamasında yapılaması asıldır. Fakat gecikmesinde sakınca olan hallerde soruşturma aşamasında da hâkim tarafından da yapılabilir. Bu nedenle kolluğun yaptığı yüzleştirme her durumda hukuka aykırıdır. Yüzleştirme sırasında insan hak ve onuru zedelenebileceğinden fail ve/veya mağdurun çocuk olduğu durumlarda çok dikkatli olmak gerekir. Özellikle suçun mağduru olan çocuğun, fail ile karşılaştırılmasında çocukta ikincil mağduriyet(travma) ortaya çıkabilir.

İfade alımında, duruşmada çocuğun yanında bulunacak uzmanın rolünün öneminin göstergelerinden biri de duruşmada yapılacak yüzleştirme işleminde çocuğun yararının korunmasıdır.

5.6.YER GÖSTERME

Kendisine yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmuş olan şüpheliye suç işlenen yerde yer gösterme işlemi yaptırılabilir.(CMK 85;YGİAY 28).Yer gösterme aktif şekilde aleyhe delil verme niteliğinde olduğu için, şüpheli yer göstermeye götürülürken mutlaka rıza aranmalıdır.(AY.38)

0-12 yaş grubundaki çocuklar suç tespitinde kullanılamayacağından yer göstermeye götürülemezler. Bunun 0-18 yaş grubunu kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekir. Çünkü çocukların yer göstermeye götürülmesi her zaman zarar verici niteliktedir. Çocuklar sadece lehine olan durumlarda yer göstermeye götürülmelidir.

12-15 yaş grubunda işlemin hukuki anlam ve sonucunu algılayabilecek durumda olan çocuğun rızası, algılama yeteneği olmayan çocuğun kanuni temsilcisinin onayı, kanuni temsilcisinin bulunmaması veya çıkar çatışmasının bulunması durumlarında hâkim kararı alınır.15-18 yaş grubundaki çocuklar kendileri rıza gösterebilirler.

5.7.ÖNLEME ARAMASI

Polis, tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usulüne göre verilmiş sulh ceza hâkiminin kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde mülki amirin vereceği yazılı emirle; kişilerin üstlerini, araçlarını, özel kâğıtlarını ve eşyalarını arar; alınması gereken tedbirleri alır, suç delillerini koruma altına alarak CMK hükümlerine göre gerekli işlemlerini yapar(PVSK 9)
Adli aramada polis kendiliğinden tutanak düzenleme mecburiyeti varken önleme aramasında ise aramaya tabi tutulan kimsenin talebi üzerine tutanak düzenlenir. Önleme araması herkese yönelik olduğundan bu işleme tabi tutulan kimsenin tutanak isteme hakkı olduğuna dikkat edilmelidir.

5.8.ARAMA

Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa şüphelinin, sanığın veya diğer bir kişinin üstü, eşyası veya ona ait diğer yerler aranabilir. Adli amaçlı arama yapılabilmesi için makul şüphenin kişiselleştirilmiş olması gerekmektedir. Arama emrinin yazılı olması gerekir ancak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde sözlü emir alınabilir ve sonradan yazılı emre dönüştürülebilir.
Arama yönetmeliğine göre;
• Makul ve somut olgulara dayanan şüphe,
• Polis makul şüpheyi anlatan ayrıntılı ve gerekçeli bir rapor düzenlemiş olmalı(md.6)
• Hâkim kararı bulunmalıdır.

Çocukla ilgili koruma tedbirine çocuk hâkimi tarafından karar verilmesi gerekeceği için, bir çocuğun suç isnadı altında olduğu durumda arama kararı çocuk hâkimi tarafından verilmeli veya onun onayına sunulmalıdır. Çocuk hakkında yürütülen soruşturmada çocuğun konutunda arama yapılabilmesi için C.Savcısının katılması zorunludur.(ÇKK 15).Arama sırasında çocuk bulunuyorsa, bu savcı çocuk büro savcısı olmalıdır. Çocuğun arama işlemi sırasında heyecanlanması vb. zarar verici olasılıkların söz konusu olması durumunda ÇKK’nın 15.md.’ne göre sosyal çalışma görevlisinin de hazır bulunması istenebilir.

Çocuk hakkında konutunda arama kararı verilecekse, diğer yasal koşullar yanında çocuğun üstün yararı dikkati alınarak karar verilmelidir. Çocuğun konutunda arama yapılması, çocuğun üstün yararına aykırı olacaksa hâkim tarafından arama kararı verilmemesi daha yerindedir. Çocukla ilgili adli işlemlerde özellikler öngörüldüğüne göre, çocuğun evinde arama yapılırken ayrı bir özen gösterilmesi gerekecektir. Örneğin, komşular tarafından görülmemesi, basın tarafından arama sırasında fotoğraf ve görüntü çekilmesinin önlenmesi gibi tedbirler alınmalıdır.Basın Kanunu’nun 21.maddesindeki yasağın gündeme gelmemesi için bu önlemler gereklidir.

Rıza ile arama mevzuat ve mahkeme içtihatlarınca kabul edilmediği için çocuğun rızası ile arama yapılması söz konusu olmayacaktır.

5.9.EL KOYMA

El koyma; ispat aracı olarak yararlı görülen yâda müsadere konusunu oluşturan eşya, kazanç veya malvarlığı değerlerinin muhafaza altına alınmasıdır.
Rıza ile yapılan muhafaza altına alma işleminde, rızayı veren çocuk 15 yaşından büyükse çocuğun tek başına verdiği rıza geçerlidir. Ancak 12-15 yaş grubundaki çocuklarla ilgili muhafaza altına alma işleminde rıza ana-babadan alınabilir. Rıza bulunmaması halinde yapılan el koyma işlemi hâkimin onayına sunulması zorunludur.
El koyma işleminde çocuğun bir eşyası alınacaksa, alınan eşyanın çocuk için ifade ettiği ve çocuğun eğitimi ve gelişimi açısından ifade ettiği öneme bakılmalıdır. Orantılılık ilkesi gereğince, elkoyma işleminin çocuğa vereceği zarar ile suçun ispatına yarayacak delil değeri bakımından bir değerlendirme yapılmalıdır(ÇKK 4/g).
Çocukla ilgili bir eşyaya el konulacağında, eşya okulda ise çocuğun kimliğinin gizli kalması şartıyla ve okul idaresinin bilgilendirilmesi ve onlardan yardım alınması suretiyle el koyma işlemi yapılması, çocuğun yararının korunması ilkesinin gereğidir.
El koymada aranan şüphe, tutuklamada aranan şüpheden farklıdır. El koymada aranan şüphe basit şüphedir, burada başlangıç şüphesinin biraz kuvvetlenmiş hali söz konusudur.
Çocuğun tanıklıktan çekinme hakkı olan kişiler ile ilgili yazışmaları ve belgeleri bu kişilerde iseel konulamaz(CMK 124,126).Ancak çocuk kendi rızasıyla verebilir.

5.9.1.El Konulan Eşyanın İadesi

Şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait el konulmuş eşyanın, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tabi tutulmayacağının anlaşılması halinde, resen veya istem üzerine geri verilmesine C.Savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar verilir. İstemin reddi kararlarına itiraz edilebilir.
İnceleme sonucu soruşturma veya kovuşturma konusu suça ilişkin olmadığı anlaşılan belge veya kâğıtlar ilgilisine geri verilir.(Adli ve Önl. Arama. Y 16/4)
Hâkim kararı olmaksızın el koyma işlemi yapılmışsa ve sonrasında 48 saat içersinde hâkim kararı alınmamışsa, bu durum iade sebebidir.

5.10.GİZLİ SORUŞTURMACI
Gizli soruşturmacı, her durumda kamu görevlisi olması gerekeceğinden, bir çocuğun gizli soruşturmacı olması mümkün gözükmemektedir.
Gizli soruşturmacı suçun işlenmesini önlemekle de yükümlüdür ve kendisi suç işleyemez. Bu nedenle eğer örgütün içinde bir çocuk olduğunu görmüşse bunu soruşturmada görevli diğer görevlilere bildirerek gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamalıdır.(Telekomünikasyon Y.28/6).

5.11.BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ

Çocukla ilgili davalarda görev alan resmi bilirkişiler;
1.Mahkeme nezdinde görevlendirilmiş sosyal çalışma görevlisi,
2.Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü’nde görevli denetim görevlisi,
3.Adli Tıp Kurumu(kanunda başvurma mecburiyeti olduğu için)
4.Merkez Bankası (kalpazanlık suçu bakımından kanunda bilirkişiye ve o bilirkişiye başvurma mecburiyeti olduğu için)

Çocuklarla ilgili davalarda bilirkişilik özellikle çocuk hakkında yapılacak sosyal incelemelerde ve ceza sorumluluğu incelemelerinde önem ifade eder. Çocuğun beden muayenesi ile ruh sağlığı incelemesinin birlikte yapılmasına ve tekrarları önlemek üzere bu incelemelerin uzmanına yaptırılmasına dikkat edilmelidir.

Bilirkişi tayin edilirken, inceleme konusunun belirlenmesi ve bu konunun maddi meseleye ilişkin olması istenmektedir. Çocuk hukukundaki başlıca maddi meseleler şunlardır;
1.Yaptığı fiilin içeriğini anlama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin incelenmesi
2.Cezanın tayininde nazara alınacak bilgiler: aile ile ilgili bilgiler, kişisel bilgiler, sosyal çevresi ile ilgili bilgiler
Bilirkişi görevini yaparken çocuğa soru sorma hakkına sahiptir fakat duruşma sırasında hâkimden izin istemek zorundadır.
Bilirkişinin görevini yerine getirmek amacıyla bilgi edinmek için şüpheli veya sanık dışındaki kimselerinde bilgilerine başvurma ve yararlı görülen tedbirlerin alınması isteme yetkisi(CMK.66),çocuk adalet sistemi açısından özellikle önemlidir. Örneğin bilirkişi, çocuğun ruh sağlığının bozulup bozulmadığını incelerken, çocuğun korunması konusunda acil koruma tedbiri veya bir tedbir alınması gerektiği görüşünde ise bunu mahkemeden talep edebilir.
Bilirkişinin uzmanlık alanına girmeyen bir sorun bakımından aydınlatılmasını isteme yetkisi de, hekim bilirkişiler ile çocuk hakkında sosyal inceleme yapan bilirkişilerin birlikte değerlendirme yapmasının yâda sosyal çalışma görevlisinin incelemeyi yaparken konunun uzmanlarından görüş almasının hukuki zeminini oluşturmaktadır. Bilirkişi talep ettiği takdirde hâkim, mahkeme veya C.Savcısı, nitelikli ve konusunda bilgisiyle tanınmış kimselerle bilirkişinin bir araya gelmesine izin verebilir. Bu şekilde çağrılan kişiler yemin eder ve verecekleri raporlar, bilirkişi raporunun tamamlayıcı bir bölümü olarak dosyaya konulur(CMK 66).

5.12.SOSYAL İNCELEME
Çocuk Koruma Kanunu, çocuk mahkemelerinde sosyal çalışma görevlisi görevlendirilmesini öngörmektedir. Kanunun 3.maddesine göre, psikolog, psikolojik danışman ve sosyal hizmetler alanında eğitim almış kişiler sosyal çalışma görevlisi olarak görevlendirilebilirler.

Sosyal Çalışma Görevlilerinin Görevi(ÇKK 34)
• Sosyal inceleme yapmak ve hazırladıkları raporları kendilerini görevlendiren mercie sunmak
• Suça sürüklenen veya suç mağduru(CMK 236) çocuğun ifadesinin alınması veya sorgusu sırasında yanında bulunmaktır.
Sosyal inceleme; basit tanımıyla suça sürüklenen çocuğun ve içinde yaşadığı çevrenin bir uzman tarafından incelenmesini ve sonuçta verilecek hükmün çocuğun yararına daha uygun olmasını sağlamaya yönelik bir araştırma raporudur.
Sosyal inceleme raporu(SİR.),çocuğun, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin mahkeme tarafından takdirinde göz önünde bulundurulur. Sosyal inceleme raporu cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesinde etkili olur.
Sosyal incelemenin gereği gibi yapılması için, görüşmelerin uygun bir mekânda yapılması ve aile, okul, arkadaş gibi farklı sistemlerin incelenmesi ve çocuğun ihtiyaçlarının belirlenmesine odaklanılması gerekir.

5.13.UZLAŞMA

Ceza hukukumuz bakımından yeni bir kurum olan uzlaşma aslında bir suçtan doğan mağduriyetin giderilmesi yöntemidir. Mağduriyetin giderilmesi cezanın uygulanacağı yada kamu davasının açılacağı tehdidini içeren zorlama sonucu olabileceği gibi mağdur ile failin uzlaşması sonucu da olabilecektir.
Uzlaşma yargı dışı yollar ile suç işlediği iddia olunan çocuğun ceza adaleti sürecinden alınmasını veya bu sürece intikal ettirilmemesini ve genellikle toplumsal yardım hizmetlerine yönlendirilmesini sağlamak amacıyla oluşturulan müessesedir

Suçun islenmesi ile fail ile mağdur arasında meydana gelen ihtilafı ortadan kaldırmak ve mağduriyeti gidermek fail ile mağdurun tarafsız olan uzlaştırıcı huzurunda iradi olarak bir araya gelip mağduriyetin giderilmesine çalışırlar.
5237 Sayılı TCK. nın 73/8 maddesinde uzlaşma müessesesi düzenlenmiş buna göre soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete tabi olan suçlarda failin suçu kabullenerek, meydana gelen zararın tamamını veya büyük bir bölümünü ödemesi ve bu hususta mağdur ile failin anlaşmaları halinde kamu davası açılamayacağı belirtilmiştir.

5395 Sayılı Kanunun 24. maddesinde uzlaşma müessesesi ile ilgili düzenlemeler yer Almaktadır. Buna göre;
“[1] Suça sürüklenen çocuklarla ilgili olarak uzlaşma, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan veya kasten islenen ve alt sınırı iki yılı asmayan hapis veya adlî para cezasını gerektiren ya da taksirle islenen suçlarda uygulanır.

[2] Suç tarihinde on beş yasını doldurmayan çocuklar bakımından, birinci fıkrada öngörülen hapis cezasının alt sınırı üç yıl olarak uygulanır.”

Bu düzenleme yerinde bir düzenlemedir ancak beraberinde bazı sorunlar da getirmektedir. Örneğin ruhsatsız tabanca bulundurması nedeniyle 6136 Sayılı Yasaya Muhalefet eylemiyle itham edilen bir çocuk için cezanın alt sınırı dikkate alındığında uzlaşma müessesesinin uygulanması gerekecektir. Ancak burada çocuk ile uzlaşacak kişi yâda kurum açıklanmamış olduğundan çocuğun lehine olan bu kurumun nasıl işleyeceği hususu belirsiz kalmıştır. Kanaatimce kamu yararını gözetecek olan cumhuriyet savcısına bu hususta yetki verilmesi en isabetli çözüm olacaktır.

6.TÜRK CEZA HUKUKUNDA ÇOCUĞUN CEZA SORUMLULUĞU

6.1. 12 Yasını Doldurmamış Çocukların Cezai Sorumluluğu

2253 Sayılı Kanunun çeşitli maddelerinde geçen 11 yas deyimi 5252 Sayılı Kanunun 11. maddesi gereğince 12 yas olarak değiştirilmiş olup, 5237 Sayılı TCK. nın 31/1 maddesine göre fiili işlediği zaman 12 yasını doldurmamış çocukların cezai sorumlulukları bulunmadığı hükmü getirilmiştir. Bu yas grubundaki çocuklar hakkında isledikleri iddia olunan fiillerden dolayı kovuşturma yapılamaz ve ceza verilemez. O halde haklarında soruşturma yapılabilir. Ancak bu yas grubundakilerin sadece yaslarının tespiti ve mümkün ise ifadelerinin alınması ile yetinilmeli bunun dışında çocuk hakkında herhangi bir işlem yâda muhakeme tedbirine karar verilmesi mümkün olmamalıdır.

Cezai sorumluluk bakımından bu yas grubundaki küçüklerin kusurları bulunmamakta ve dolayısıyla cezai ehliyetlerinin olmadığı mutlak bir şekilde kabul edilmektedir. Bu yaş grubundaki bir çocuk işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme ve davranışlarını hukukun gerekleri doğrultusunda yönlendirebilme yeteneğinden mutlak olarak yoksundur. Ancak çocuk islediği eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilse ve kendini bu fiilleri işlemekten alıkoyabilecek yeteneğe sahip olsa dahi izlenen ceza siyaseti mülahazalarıyla çocuğun tekrar suç islemesini önlemek ve tekrar topluma kazandırmak amacıyla bu yas grubundaki çocukların mutlak bir şekilde cezalandırılmamaları gerektiği kabul edilmiştir. Zira bu yas grubundaki çocuklara ceza yaptırımının uygulanmasının cezanın özel önleme ve sosyal hayata yeniden kazandırma amaçları bakımından olumsuz etki yapacağı düsünülmüstür144. Bu çocuklar hakkında ancak güvenlik tedbirleri uygulanabilecektir. 2253 Sayılı Kanunun 11/2 maddesinde 11 yasını doldurmayan çocukların işlemiş oldukları iddia olunan fiil bir seneden fazla hapis cezasını gerektiriyorsa haklarında tedbire hükmedileceği belirtilmiş ve böylece tedbire karar verilmesi için suçun belli bir cezai ağırlığının olması gerektiği öngörülmüştü.

Oysa 5237 Sayılı Kanunda işlenildiği iddia olunan suç için kanunda belirlenen ceza miktarı ne olursa olsun çocuklara özgü güvenlik tedbirine karar verilmesi hâkimin takdirine bırakılmıştır. Çocuklara özgü koruyucu ve destekleyici tedbirler çocuğun öncelikle aile ortamında kalmasına yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirlerdir.

Çocuklar için 5237 Sayılı TCK. nın 31/1 maddesinde sorumsuzluk yasının 12 olarak belirlenmesi karsısında 5326 Sayılı Kabahatler Kanunun 11/1 maddesinde kabahat niteliğindeki fiili işlediği zaman 15 yasını doldurmamış çocuk hakkında idari para cezasının uygulanamayacağı belirtilmiş böylece kabahatler bakımından sorumsuzluk yası 15 olarak belirlenmiştir.

6.2. 12-15 Yaş Arasındaki Çocukların Cezai Sorumluluğu

Fiili işlediği sırada on iki yasını doldurmuş olup da on beş yasını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on iki yıldan on beş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan on bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.

Bu yas grubundaki çocuklar genellikle isledikleri fiilin hukuka aykırılığının idrakindedirler ancak bazı durumlarda davranışlarını hukukun gereklerine göre yönlendirme yeteneği zayıflamakta bazen de tamamen kaybolmaktadır. 2253 Sayılı Kanunun 20 inci maddesinde “işlediği suçun anlam ve sonuçlarını kavrayabilme” yeteneğinin bulunması gerektiğinden bahsedilmiş ancak kişinin bu doğrultuda hareketlerini yönlendirebilme kabiliyetine sahip olup olmadığı hususuna değinilmemiştir. Oysa bu yas grubundaki suç işlediği iddia edilen çocuklarda algılama yeteneğinden ziyade irade yeteneğinin zayıflaması ve yitirilmesi önemli rol oynamaktadır.

5395 Sayılı Kanunun 35/1 maddesinde “Bu Kanun kapsamındaki çocuklar hakkında mahkemeler, çocuk hâkimleri veya Cumhuriyet savcılarınca gerektiğinde çocuğun bireysel özelliklerini ve sosyal çevresini gösteren inceleme yaptırılır. Sosyal inceleme raporu, çocuğun, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin mahkeme tarafından takdirinde göz önünde bulundurulur.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre bilirkişi ancak çocuğun içinde bulunduğu durumu, fiziksel ve ruhsal gelişimi, aile ortamı ve eğitim düzeyi gibi verileri gözlemleyerek çocuk hakkında bir rapor düzenleyecektir. Ancak bu raporda çocuğu algılama ve irade yeteneğine sahip olup olmadığı hususunda değerlendirme yapamaz zira bu husustaki değerlendirme hâkime aittir. Kusur yeteneği bulunmadığı belirlenen çocuk hakkında beraat kararı verilemez ancak bu durumda “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verileceği belirtilmiştir.

Bu durumda çocuk mahkemesi kusur yeteneği olmayan çocuk hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine karar verecektir. On iki yasını doldurmayan çocuklar hakkında bu güvenlik tedbirlerinin uygulanması takdire bırakılmış iken bu yas grubundaki çocuklar için takdiri nitelikte değildir.

Kusur yeteneğine sahip olduğu anlaşılan çocuk hakkında cezai yaptırım uygulanabilecektir. Ancak bu durumda 5237 Sayılı TCK 61 maddesinde belirtilen usul dairesinde yaptırım belirlenecektir. 5237 Sayılı Kanunun 50/3 maddesinde daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş on sekiz yasından küçüklerin mahkûm oldukları kısa süreli yani bir yıl ve daha az süreli hapis cezaları aynı kanunun 50/1 maddesinde belirlenen seçenek yaptırımlara çevrilmek zorundadır. Bu hususta mahkemeye takdir yetkisi verilmemiştir. 5237 Sayılı TCK nın 51/1 maddesinde ise on sekizden küçük kişilerin üç yıl veya daha az cezayı gerektiren fiillerinden dolayı cezalarının ertelenebileceği düzenlenmiştir.

On sekiz yasını doldurmamış olan küçüklerin işlemiş oldukları eylemlerle ilgili olarak 5237 Sayılı Kanunun 53/4 maddesi gereği 53/1 maddesinde belirtilen hakları kullanmaktan yoksun bırakılamaz. Keza 58/5 maddesinde on sekiz yasını doldurmamış çocuklar hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı belirtilmiştir
.
6.3. 15-18 Yaş Arasındaki Çocukların Cezai Sorumluluğu

Bu yas grubundaki çocuğun hareketini algılayabilme ve sonuçlarını kavrayabilme, hareketlerini bu doğrultuda yönlendirebilme sahip olup olmadığı araştırılmaz, sadece cezalarında yeniden topluma kazandırma, yeni suçların islenmesini engelleme amacıyla belli indirimler yapılır

Fiili işlediği sırada on beş yasını doldurmuş olup da on sekiz yasını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on sekiz yıldan yirmi dört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası on iki yıldan fazla olamaz.

Bedeni ve ruhi olarak olgunlaşmış olduğu kabul edilen bu yas grubundaki çocukların kusur yeteneğine sahip oldukları kabul edilir. Bu nedenle bu kişilerin kusur yeteneklerinin araştırılmasına gerek yoktur

Kusur yeteneği bulunmadığı belirlenen çocuk hakkında beraat kararı verilemez ancak 5271 Sayılı CMK 223/3-a maddesinde bu durumda “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verileceği belirtilmiştir.

On sekiz yasını doldurmamış olan küçüklerin işlemiş oldukları eylemlerle ilgili olarak 5237 Sayılı Kanunun 53/4 maddesi gereği 53/1 maddesinde belirtilen hakları kullanmaktan yoksun bırakılamaz. Keza 58/5 maddesinde on sekiz yasını doldurmamış çocuklar hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı belirtilmiştir.

6.4.ÇOCUKLARA YÖNELİK CİNSEL SUÇLAR VE BU KAPSAMDA BEDEN VE RUH SAĞLIĞININ BOZULMASI KAVRAMI

TCK’nın 103. maddesiyle çocukların cinsel istismarı suçu düzenlenmiştir. Kanun koyucu, yetişkinlere karşı gerçekleştirilen fiiller açısından cinsel saldırı terimini kullanırken çocuklar için, cinsel istismar terimini kullanmıştır. Cinsel istismar teriminin tercih edilmesinin, uluslar arası terminolojinin yansıtılması bakımından isabetli olduğu ifade edilmektedir.
Cinsel istismar, çocuğa karşı gerçekleştirilen istismar türlerinde biridir. Cinsel istismar terimi, çok değişik biçimlerde tanımlanmıştır. Bu tanımlardan en geniş olanına göre cinsel istismar, yetişkin bir kimsenin, çocuğu cinsel doyumu için kötüye kullanmasıdır.11 5237 sayılı TCK çocuklara karşı işlenen cinsel suçları, “çocuğun cinsel istismarı” olarak nitelendirmiş ve ayrı bir maddede düzenlemiştir.
Çocuklara yönelik cinsel istismar fiilleri çocuğun 15 yaşını doldurmuş olup olmamasına göre ikili bir ayrıma tabi tutulmuştur.

Cinsel suçun mağduru olan çocuk 15 yaşını doldurmamış ise, bu çocuğa yönelik olarak yapılan cinsel istismar fiilinin failinin kaç yaşında olduğuna, bu fiilin cebir veya tehdit veya hile veya iradeyi etkileyen bir başka nedene dayalı olarak gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine, failin mağdurun vücuduna organ veya sair bir cisim sokup sokmamasına bakılmaksızın fail için ceza öngörülmüştür.

Mağdur 15 yaşından küçük olduğu halde, fail cebir veya tehdit kullanmış ise veya mağdurun vücuduna organ veya sair bir cisim sokmuş ise failin önceki duruma göre daha ağır şekilde cezalandırılması öngörülmüştür.

Mağdur 15 yaşından büyük, 18 yaşından küçük ise ve fail, cinsel içerikli davranışı cebir veya tehdit veya hile veya iradeyi etkileyen bir başka nedene dayalı olarak gerçekleştirmemiş ve fiil mağdurun vücuduna organ veya sair bir cisim sokulması boyutuna ulaşmamış ise eylem suç olarak kabul edilmemiştir.

Mağdur 15 yaşından büyük 18 yaşından küçük olmasına rağmen; fail, mağdurun vücuduna organ veya sair bir cismi onun rızası dâhilinde sokmuş ise, fiil, artık “çocuğun cinsel istismarı” olarak nitelendirilmemekte, TCK nun 104. maddesinde düzenlenen “reşit olmayanla cinsel ilişki” suçunu oluşturmaktadır. Bu suçun takibi mağdur çocuğun şikâyeti şartına bağlanmıştır.

Mağdur 15 yaşını doldurmuş ancak 18 yaşını doldurmamış bir çocuk ise ve cinsel eylem onun rızası dışında gerçekleşmiş ise, yani fiil; cebir veya tehdit veya hile veya iradeyi etkileyen bir başka nedene dayalı olarak gerçekleştirilmiş ise failin eylemi yine “çocuğun cinsel istismarı” olarak nitelendirilmekte ve TCK nun 103. maddesine göre ceza tayin edilmektedir.


(5.CD’nin 06.05.2009 tarih ve 2009/5763-2009/5363 sayılı kararı)
(5.CD’nin 04.03.2010 tarih ve 2006/1965-2010/1825 sayılı kararı)


Mağdur 15 yaşını bitirmiş olmasına rağmen maruz kaldığı fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş ise, 15 yaşını bitirmemiş çocukların tabi olduğu hukuki statüye tabi olur. Yani, bu durumdaki çocuklara karşı yapılan eylem 15 yaşından küçük çocuklara yapılmış gibi değerlendirilir.

Cinsel istismar suçunun yakın akrabalar arasında ve mağdur üzerinde nüfuz sahibi kişiler tarafından işlenmesi halinde cezanın artırılması TCK nun 103. maddenin 3. fıkrasında düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca; “cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısımı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi hâlinde” cezanın arttırılması kabul edilmiştir.

Düzenleme TCK nun 103. maddesi içerisinde yer aldığı için, bu hükmün uygulanabilmesi için failin fiilinin 103/1 maddesinde tanımı yapılan “çocuğun cinsel istismarı” suçunu oluşturması gerekir. Bu bakımdan örneğin bir babanın 15 yaşından büyük kızı ile onun rızası dâhilinde cinsel ilişkiye girmesi halinde fiil TCK nun 104/1 maddesinde yer alan “reşit olmayanla cinsel ilişki” niteliğinde sayılacak ve bu suçun takibi mağdurun şikâyetine bağlı olacaktır. Mağdur şikâyetçi olsa bile bu durumda failin alacağı ceza altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıdır. Bununla birlikte; fail babanın, fiili, cebir veya tehdit veya hile veya iradeyi etkileyen bir başka nedene dayalı olarak gerçekleştirilmiş olması halinde eylemin yine TCK nun 103. maddesi kapsamında kalacağının unutulmaması gerekir.

Mağdur 15 yaşından küçük ise veya 15 yaşından büyük olmakla birlikte fiil, cebir veya tehdit veya hile veya iradeyi etkileyen bir başka nedene dayalı olarak gerçekleştirilmiş ise ve bunun sonucunda mağdurun “beden sağlığı” ve “ruh sağlığı” bozulmuş ise faile daha ağır bir ceza verilmesi öngörülmektedir.

Görüldüğü gibi; cinsel saldırı ve çocuğun cinsel istismarı suçlarında; mağdurun yaşının kaç olduğu, cinsel içerikli eylemin mağdurun vücuduna organ veya sair bir cisim sokulup sokulmadığı, mağdur ile fail arasında akrabalık bağı veya nüfuz ilişkisi bulunup bulunmadığı, failin fiili gerçekleştirirken cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir fiil kullanıp kullanmadığı, fiilin sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulup bozulmadığı önem taşıyan hususlardır.

Soruşturma ve kovuşturma organları tüm bu durumları kesin ve inandırıcı deliller ile ortaya koymalıdır. Yargıtay, failin yalnızca cinsel organını gösterdiği, bedensel temasın söz konusu olmadığı durumlarda cinsel taciz suçunun oluşacağına işaret etmiştir. Yargıtay uygulamasında bedensel temas içermesi nedeniyle failin eyleminin” basit cinsel saldırı veya basit cinsel istismar suçunu oluşturacağı kabul edilmekte olup, bu nedenle de, suça etkisi bakımından mağdur veya mağdurenin onaylı nüfus kaydı getirtilip buna göre suç tarihindeki yaşı da gözetilerek 5237 sayılı TCK.’nın 102/1 ya da 103/1 maddesinde düzenlenen suçu oluşturup oluşturmayacağı hususunun tartşılması gerektiği ifade edilmektedir.

7.KAMU DAVASININ AÇILMASININ ERTELENMESİ

Fail hakkında islediği iddia olunan suçun önemi nazara alınarak belirli bir süre iyi hal göstermesi ve yükümlülüklerine uyması şartıyla kamu davasının açılmasından vazgeçilmektedir.
.
Burada savcının yapmış olduğu soruşturma sonucunda şüphelinin suç işlediğine dair kamu davası açmak için yeterli delil elde ettiği takdirde kamu davası açmasının zorunlu olup olmadığı hususunun belirlenmesi gerekmektedir. CMK 253/19 maddesi hükümleri saklı kalmak üzere, C.Savcısı, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davası açılmasının beş yıl süreyle ertelememesine karar verebilir. Bu karar karşı suçtan zarar görenin itiraz hakkı bulunmaktadır

Cumhuriyet savcısı soruşturma aşamasında belli bir deneme süresi(en fazla 3 yıl) içerisinde belirlenen koşullara uygun davranması halinde şüpheli hakkında kamu davasının açılması ertelenmektedir. Ancak savcının erteleme kararını vermesi zorunlu değildir. Tüm koşulların varlığı halinde dahi savcı kamu davasını açmayı ertelemeyebilir.

Erteleme müessesi ile küçüklerin işlemiş oldukları hafif suçlarda verilen deneme süresinde yüklenen yükümlülüklere uymasını sağlayarak küçüklerin sabıkalı birey olmasını önlemek ve küçükleri topluma yararlı bir birey olarak kazandırmaktır. Çocuk Mahkemesi küçüğün velisi, vasisi veya bakıp gözetmeyi üzerine alan kimsenin yâda mağdurun talebi üzerine mahkeme tarafından kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kaldırılarak çocuğun yargılanmasına karar verilebilir.

Kamu davasının açılmasının ertelenmesi müessesi şartla salıvermeyle belirli yükümlülüklerin yüklendiği deneme süresi açısından benzerlikler gösterse de şartla salıvermede deneme süresi cezanın bir müddet infazından sonra cezanın dışarıda infaz edilmesini öngörürken, kamu davasının açılmasının ertelenmesinde verilen deneme süresi ise erteleme kararının doğruluğunun tespiti ile ilgilidir.

8.KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

C.Savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hallerinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı veriri. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir(CMK 172).Ayrıca, uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini defaten yerine getirmesi halinde de, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.(CMK 253/19).
Kovuşturma olanağı; şikâyete bağlı suçlarda şikâyet şartının gerçekleşmiş olması, kişinin Türkiye’de olması gibi kişinin yargılanabilir olmasını ifade eder. Kişi bilfiil yargılanamayacaksa hakkında iddianame düzenlenmemelidir. Örneğin 12 yaşından çocuklar ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar hakkında kovuşturma olanağı bulunmamaktadır. Sosyal inceleme raporu olmadan ceza sorumluluğu dolayısıyla da kovuşturma olanağı bulunup bulunamayacağına karar verilemeyeceğinden 12-15 yaş arası çocuklar hakkında sosyal incelemenin mutlaka yapılması gerekmektedir.
Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararın Sonuçları:

1.Şüpheli serbest kalır
2.İletişimin tespiti, dinlenmesi veya kayda alınması kararlarının uygulanmasına CMK 173/1 uyarınca tanınan 15 günlük itiraz süresi beklenmeden derhal son verilir.
3.İletişimin denetlenmesine ilişkin kayıtlar, genetik inceleme için vücuttan alınana örnekler(CMK 80/2),fizik kimliğin tespitine ilişkin kayıtlar(CMK 81/2) ile İletişimin tespiti ve denetlemeye ilişkin kayıtlar(CMK 137/3) C.Savcısının huzurunda derhal yok edilir ve bu husus dosyasında muhafaza edilmek üzere tutanağa geçirilir.
4.CMK109.md.’ye göre takdir edilen güvencenin, suç mağduruna veya nafaka alacaklısına verilmemiş olan ikinci kısmı şüpheli veya sanığa geri verilir(CMK.115/2)
5.Maddi-manevi tazminat talep etme hakkı doğar
6.kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça aynı eylemden dolayı kamu davası açılamaz(CMK 172/2)

Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar karşı suçtan zarar gören kişi, kararın kendisine tebliğinden itibaren 15 gün içinde en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebilir.(CMK 173/1) Etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşullar yâda şahsi cezasızlık sebeplerinin birinin varlığı halinde C.Savcısının takdir hakkını kullanarak verdiği kamu davası açılmasına yer olmadığına dair kararlara karşı itiraz edilemez.


9.İDDİANAMENİN KABULÜ / İADESİ

İddianame düzenlenebilmesi için kanun “yeterli şüphe” bulunmasını kabul etmiştir. Yeterli şüphe, toplanan hukuka uygun delillerin mahkûmiyet olasılığını %51’i geçecek şekilde veya Alman doktrininde kabul edildiği şekliyle %90’a varacak derecede olası olarak göstermesi gerekir. İddianamede suçu oluşturan olayların mevcut delillerle bağlantılarının açıklanması gerekmektedir.(CMK 170/4).İddianamenin sonuç kısmında şüphelinin lehine olan hususların da yer alması (CMK 170/5),önemli bir yenilik gibi görünse de uygulamada karşılaşılması çok zordur en azından bunu uygulayan bir savcı gördüğümü hatırlamıyorum. İddianame de çocuğun anlayabileceği dilde yazılmalıdır.

Kural olarak iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren 15 gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgelerin mahkeme tarafından incelenerek iddianamenin kabulü veya iadesine karar verilmesi gerekir(CMK 174/2),15 gün içinde iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.(CMK 174/3)

İddianamenin iadesine ancak aşağıdaki hallerde, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle karar verilebilir;
• İddianamenin CMK 170.md. ye aykırı olarak düzenlenmiş olması
• İddianamenin suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenmiş olması,
• Ön ödemeye veya uzlaşmaya tabi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde ön ödeme veya uzlaşma usulünün uygulanmamış olması
Suçun hukuki nitelendirilmesinde hata yapılmış olması iddianamenin iadesi sebebi değildir. İddianamenin iadesi kararına karşı C.Savcısı itiraz edebilir.

İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresine geçilmiş olur.(CMK 175).
CMK.170.maddenin 3.fıkrasında sayılı iddianamenin sahip olması gereken koşullar çocuklar hakkında düzenlenen iddianameler bakımından özellik arz eder;
1.İddianamede C.savcısı, çocuk hakkında güvenlik tedbiri mi yoksa ceza mı uygulanmasını talep ettiğini belirtmelidir.(CMK 170/6)
2.Güvenlik tedbirleri, ceza sorumluluğu olmayan çocuklara uygulanabileceğinden ceza sorumluluğu bakımından nihai kararı mahkeme verecekse de C.savcısının çocuğun ceza sorumluluğunun bulunup bulunmadığına dair bilirkişi raporlarını almış olması gerekmektedir.
3.İddianame, çocuğun aleyhine olduğu kadar lehine olan deliller de yer almalı, ayrıca çocuğun ihtiyaçları, buna dayalı olarak C.savcısının tekliflerini içermeli, soruşturma aşamasında başvurulmuş bir koruyucu ve destekleyici tedbir uygulaması bulunup bulunmadığı ve bunun sonuçlarını ilişkin bilgileri de kapsaması gerekir.
4.Çocuğun gerek cezai sorumluluğunun bulunup bulunmadığına dair hekim raporu ve sosyal çalışma görevlisinin raporu, gerekse çocuğun kişisel ve sosyal özelliklerini göstermek üzere hazırlanacak sosyal inceleme raporunun da iddianame ekinde bulunması gerekir.

10.KOVUŞTURMA AŞAMASI

10.1.GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Kural olarak 18 yaşından küçüklerin işledikleri suçlarla ilgili davalarda görevli mahkeme; çocuk mahkemesi ve çocuk ağır ceza mahkemesidir. Ancak bu kuralın istisnaları da bulunmaktadır:
1.Çocuk mahkemelerinin bulunmadığı illerde çocuklarla ilgili davalar genel mahkemelerde görülmektedir(ÇKK 48).
2.Çocukların büyüklerle birlikte suç işlemeleri halinde soruşturma ayrı yürütülmekle birlikte davanın yetişkinlerin yargılandığı mahkemelerde birleştirilebilmektedir.(ÇKK 17)

Kanımca ikinci istisna ile ilgili olarak, birleştirmenin genel mahkemede olması kuralına esneklik getirilerek, birleştirmenin çocuk mahkemesinde de yapılabilmesinin sağlayacak şekilde mahkemelere bir takdir yetkisi tanınmalıdır.

10.2.DURUŞMA

Mahkeme başkanı veya hakim, duruşmanın başladığını iddianamenin kabulü kararını okuyarak açıklar(CMK 182,191;ÇKK 22)Mahkeme başkanı veya hakim, duruşmayı yönetir ve sanığı sorguya çeker;delillerin ikame edilmesini sağlar.Duruşma düzeni hakim veya mahkeme başkanı tarafından sağlanır.Salon düzeni bozan kişinin savunma hakkının kullanılmasını engellememek koşuluyla salondan çıkarılmasını emredebilir.Kişi direnç gösterir yada karışıklıklara neden olursa 4 güne kadar disiplin hapsine konulabilir fakat bu hüküm çocuk için uygulanmaz.(CMK 192).

Bir çocuğun yargılandığı duruşmada hazır bulunabilecek kişiler(ÇKK 22);
• Çocuk
• Baro tarafından görevlendirilmiş avukat
• Velisi
• Vasisi
• Mahkemece görevlendirilen sosyal çalışma uzmanı
• Çocuğun bakımını üstlenen aile
• Çocuk kurumda bakılıyorsa kurumun temsilcisi

Duruşmada hazır bulunan çocuk, yararı gerektiği takdirde duruşma salonundan çıkarılabileceği gibi sorgusu yapılmış çocuğun duruşmada hazır bulundurulmasına da gerek görülmeyebilir.

Çocuğun sorgusu sırasında sosyal çalışma görevlisinin bulunması çocuğun duruşmada yapılan işlemleri anlaması ve süreç hakkında bilgilendirilmesi bakımından önemlidir.

Çocuk yargılamasında, çocuğun kişiliğinin tanınması ve ona uygun bir karar verilmesi çok önemli olduğu için kovuşturmanın başlamasından hükme kadar süren aşamada aynı hâkimin bulunması gerekir. Çocuk yargılamasında duruşma, sosyal inceleme dâhil her şey hazır olduktan sonra açılmalı ve mümkünse tek celsede sonuçlandırılmalıdır.

Zorunlu müdafii gelmemesi durumunda müdafi görevini yapmaya zorlanmalı veya yeni bir müdafii tayin edilmelidir. CMK 188/1 maddeye göre, zorunlu müdafiin hazır bulunmasının kabul edildiği hallerde müdafiin bulunması şarttır, bulunmaması hukuka aykırılık ve bozma sebebidir. Müdafiin duruşmaya girmemesi, görevi ihmal suçunu(TCK 257)oluşturur.(CGK 2003/4-220 E.2003/242 K.7.10.2003)

Sorgunun isnadın açıklanmasından ve susma hakkının söylenmesinden sonra yapılması ve sırasının değiştirilmemesi gerekir. Bu haller dışında sıra değiştirilebilir.

10.3.DURUŞMANIN KAPALI YAPILMASI

Kural olarak duruşmanın açık yapılması gerekirken,18 yaşını doldurmamış olanlar bakımından duruşmaların kapalı yapılması ve hükmün de kapalı duruşmada açıklanması esastır.(İHAS 5;CMK 185)Adliye binası içerisinde ses ve görüntü alınması yasak iken bazı işlemlerde kayıt yapılması yasa ile düzenlenmiştir. Örneğin, mağdurun ifadesinin ses ve görüntü kaydı( CMK 52,58/3,147,185,196/4)

Süreli yayınlarda 18 yaşından küçük olan suç faili veya mağdurlarının kimliklerini açıklayacak yada tanımlayacak şekilde yayın yapılması yasaktır(Basın Kanunu 22)

10.4.SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUĞUN DURUŞMADAKİ SORGUSU

Çocuğun sorgulamasının asıl amacı, çocuğun kişiliğini tanımaktır. Hâkim konuşmayı kabul eden çocuğun, kendisi aleyhine yöneltilen suçlamayı anlama ve ifade verme yeteneğinin olup olmadığına bakmalıdır. Bu sebeple sorgu öncesinde ve sorguda müdafiin hukuki yardımı ve sosyal çalışma görevlisinin bulunması önem arz eder. Müdafi, sorgu sırasında hukuki yardıma devam etmeli gerektiğin ara verilmelisini talep etmeli, çocukla görüşmeli, sorulan sorula konusunda çocuğa açıklamada bulunmalı, çocuğun görüşlerini serbestçe ifade etmesini engelleyecek tehditlerin önlenmesi için talepte bulunmalıdır.

Sosyal çalışma uzmanı; çocuğu yargılama süreci ve duruşmada olanlarla ilgili olarak bilgilendirilmeli, duruşmada konuşulanları anlamasını sağlamalı ve uzmanlık bilgisi ile hâkime çocuğun kişilik yapısını tanımada yardımcı olmalıdır. Çocuğun görüşlerini serbestçe ifade edebileceği biçimde cereyan etmesi için hâkime öneride bulunmalıdır.

10.5.TANIK DİNLETME

Tanık çocuk olduğunda tanıklığa ilişkin düzenlemelerde özellikler vardır. Özellikle yemin ve çekinme konularında bu ortaya çıkar;
1.Dinlenme sırasında tanık 15 yaşından küçükse ve ayırt etme gücüne sahip değilse yeminin niteliğini ve önemini kavrayamayacağından kendisine yemin ettirilmez.
2.Çocukların tanıklıktan çekinmesi hakkında karar verme yetkisi çocuğun kanuni temsilcisine aittir.(CMK 45/2)Fakat bu karar verilirken tanıklığın hukuki sonuçlarını algılama yeteneğine sahip çocuğun görüşü alınır.

Çocukların ceza davasında tanık olarak dinlenmesi farklı biçimlerde karşımıza çıkabilir. Bunlar;
a.Çocuk hukukunda tanıklık açısından çocuğun, ceza davasına taraf olmadığı fakat suç olayını algıladığı haller söz konusu olabilir. Bu durumda çocuk tanıktır.
b.Çocuğun suçun mağduru olması hali: Bu tür durumlarda çocuk istismarı davaları özellik taşır. Ayrıca çocuğun yaşanmış bir olayı anlatımı delil niteliği taşır.

10.6.YÜZLEŞTİRME

Kural olarak kovuşturma aşamasında yapılan yüzleştirme işlemi suça sürüklenen çocukla ilgili işlemlerde soruşturma aşamasında yapılmaktadır. Kanun burada yüzleştirme değil teşhis yapılmasını kabul eder.


10.7.HÜKÜM

Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Bunlar
• Beraat
• Ceza verilmesine yer olmadığı
• Mahkûmiyet
• Güvenlik Tedbirleri
• Davanın reddi
• Düşme kararıdır. Hüküm ayakta dinlenir.

Hazır bulunan sanığa;
• Başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi
• Sanık beraat etmişse, tazminat isteyebileceği bir hal varsa bildirilir.
Hüküm fıkrasında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman diliminin yazılması gerekir. Ancak beraat kararı verilmişse bunların karar yer alması gerekmez.(CMK 232)

10.7.1.Beraat Kararı

Beraat kararı 2 şekilde verilebilir. Sanığın fiili işlemediği sabit olursa, maddi mesele bakımından beraat kararı verilir. Bu gibi durumlarda fiil işlemeyen kişi hakkında başka bir ceza muhakemesi hukuku amaçlı koruma tedbiri verilmesi de söz konusu olamaz.

Diğer halde ise fiilin sabit olması fakat suç teşkil etmemesidir. Bu durumda hukuki mesele bakımından beraat kararı verilir. Bu gibi hallerde ceza veya güvenlik tedbiri uygulanmasına yer yoktur. Ancak yargılama sırasından çocuğun korunmaya muhtaç olduğunu gören mahkemenin re’sen koruyucu ve destekleyici tedbire başvurması mümkündür ve uygundur. Derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.

10.7.2.Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı

Kusurun bulunmamasına dayanır(CMK 223/3) ve aşağıdaki hallerde bu karar verilir;
• Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali yâda geçici nedenlerin olması,
• Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali yâda cebir veya tehdit altında işlenmesi,
• Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması,
• Kusurluluğu ortadan kaldıran nedende hataya düşülmesi.

10.7.3.Davanın Reddi Kararı

Davanın reddi kararı aşağıdaki hallerde verilir;
• Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm bulunması,
• Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için açılmış bir dava bulunması

10.7.4.Düşme Kararı

Çocuk hukuku bakımından uygulanması teklif edilen alternatif uyuşmazlık çözümlerinden uzlaşma ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması müesseselerinin uygulanması ve davanın düşme ile sonuçlanması cezanın son çare olarak uygulanması prensibini hayata geçirmenin önemli araçlarındandır.

Çocuk hakkında düşme kararı verildiği hallerde “çocuklara özgü güvenlik tedbirleri” uygulanmazsa da, koruyucu ve destekleyici tedbir kararı almak daima mümkündür.

Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı yâda soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir.(CMK 223/8)

10.7.5.Mahkûmiyet Kararı

Çocuğun işlediği fiilin sabit olduğu, fiilin suç teşkil ettiği ve ceza sorumluluğunun bulunduğu kabul ediliyorsa hakkında ceza yaptırımı uygulanacaktır. CMK 223.maddesi gereğince 18 yaşına kadar bütün çocuklar için güvenlik tedbiri kararı verilebilecektir. Bu karar mahkûmiyet yerine verilebileceği gibi mahkûmiyetle beraber de verilebilir.

10.7.6.Hükmün Açıklamasının Geri Bırakılması

Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza,2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir(CMK 231/5).Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder.(CMK 231/5)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı için aşağıdaki şartların hepsinin bir arada bulunması gerekir;
• Sanığın daha önceden kasıtlı bir suçtan dolayı mahkûm olmamış olması,
• Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
• Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları ile birlikte suça sürüklenen çocuğun, 3 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulması gerekir(CMK 231/8).Denetim kararı verilmesi halinde sanık en fazla 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri olarak aşağıdaki yükümlülüklere tabi tutulacaktır.

• Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine.
• Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
• Belli yerlere gitmekten men edilmesine, belli yerlere devam etme hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine.

Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir(CMK 231/10).

Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmemesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir(CMK 231/11).

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. Bu kararlara karşı temyiz yolu kapalı olduğundan uygulamada

10.7.7.Hapis Cezasının Ertelenmesi Kararı

Özgürlüğü kısıtlayıcı tedbir ve cezaların çocuklar için son çare olması ilkesi çocuk adalet sisteminin temel prensiplerindendir(ÇHS 37;ÇKK 4).Çocuğun ceza kovuşturmasına sokulmamasından başlayarak, cezanın infazına kadar her aşamada uygulamacının cezadan kaçınma olanağına sahip olması gerekmektedir. Hapis cezasının ertelenmesi de bu olanaklardan biridir ve bu nedenle önemlidir.

Cezanın ertelenmesine karar verilirken,18 yaşından küçük hükümlülerin, bir meslek veya sanat edinmelerini, sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmesine, meslek sahibi olanların, bir kamu kuruluşunda veya aynı meslek/sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında çalışmasına karar verilebilir. Bu durumda koşul yerine getirilinceye kadar infaza devam edilir.

Hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen uymaması halinde ertelenen cezanın infaz kurumunda çektirilmesine karar verilebilir. Çocuk hakkında hapis cezasının ertelenmesi kararı verilirken dikkat edilmesi gereken en önemli husus sanığın kişisel ve ekonomik durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı belge olan “sosyal inceleme raporudur.

CMK 209/20 de belirtilen kapalı oturumda okunacak belgeler arasında sanığa veya mağdura ait kişisel verilerin yer aldığı sosyal inceleme raporunun da bulunduğu açıktır. Çocuk hakkındaki oturum zaten kapalı olduğundan sosyal inceleme raporu her halükarda okunması zorunlu belgeler arasındadır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TMK m.724'e mesnetle malzeme sahibinin temliken tescil talebinin kabul edilebilmesi için

önalım bedelinin depo edilmesi yargıtay kararı

Bir Taraf Lehine Usuli Kazanılmış Hak Doğmadıkça Hakimin Verdiği Ara Karardan Rücu Edebileceği